SON Hurafe

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 6

ISSN: 2757-752X

8/1 (Haziran | June 2021)

SON HURAFE DEİZM


(Adnan Bülent Baloğlu, İstanbul: DİB Yayınları, 2021, 319 Sayfa)

Selçuk GEZGİN
Arş. Gör., Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Kelam ve İslam Mezhepleri Ana Bilim Dalı, Siirt/
Türkiye
Res. Asst., Siirt University Faculty of Theology, Department of History of Kalam and İslamic Sects,
Siirt/Turkey
[email protected]

ORCID ID: orcid.org/0000-0001-8477-4430

Makale Bilgisi | Article Information


Makale Türü | Article Type: Kitap Değerlendirmesi | Book Review
Geliş Tarihi | Received: 14 Nisan/April, 2021
Kabul Tarihi | Accepted: 17 Nisan/April, 2021
Yayın Tarihi | Published: 30 Haziran /June 2021

İntihal | Plagiarism
Bu makale, iThenticate aracılığıyla taranmış ve intihal tespit edilmemiştir.
This article, has been scanned by iThenticate and no plagiarism has been detected.

Copyright ©
Published by Siirt University Faculty of Divinity. Siirt/Turkey.
web: https://dergipark.org.tr/tr/pub/marifetname
mail: [email protected]
• Cilt: 8 • Sayı 1

Son Hurafe
Deizm
Peygamberliğe iman, semavî dinlerin ortak ve en önemli iman esasla-
rından biridir. Bunun yanında İslam Kelâmının da üzerine inşa edildiği
usûl-i selase şeklinde ifade edilen üç asıldan biri kabul edilir. Ancak insan-
lık tarihinin hemen hemen her devrinde bu kuruma itirazların yapıldığını
söylemek yanlış olmasa gerek. Zira peygamberlerin hayatlarına bakıldığın-
da gönderildikleri toplumlar tarafından kabul edilmediklerini, pek çok iş-
kenceye maruz kaldıklarını, bazen toplulukları tarafından öldürüldüklerini
ilahi kitaplar kaydederler. İslam düşünce tarihine bakıldığında peygamber-
lik kurumuna pek çok itirazın Berahime ve Sümeniyye gibi gruplar; Ebu
Bekir er-Razî ve İbnu’r-Ravendî gibi şahıslar özelinde yapıldığını görmek-
teyiz. Bu itirazlar karşısında Müslüman bilginler cevaplar üretmekle meş-
gul olmuşlar ve nübüvvet kurumunu temellendirip bir nübüvvet müdafaası
yapmışlardır. Günümüze geldiğimizde ise aklın tek başına yeterli ve yetkin
olduğu mottosuyla bağıran, heretik olarak kabul edebileceğimiz “deizm”
hareketi nübüvvet kurumuna itirazın temsilciliğini yapmaya devam etmek-
tedir.
Tarihte nübüvvet müessesi nasıl müdafaa edilmişse aynı şekilde vahiy,
din karşıtı bir hareket olan ve bir tehlike olarak kapımızı çalan deizme karşı
bugün de geçmişte olduğu gibi bir peygamberlik müdafaasının yapılması
gerekir. Ancak şunu belirtmekte fayda vardır: Deizm, tarihteki peygam-
berlik kurumuna itiraz eden hareketlerden farklı bir akımdır. O, sadece nü-
büvvet kurumuna karşı yapılan bir itiraz değil aynı zamanda dine, kutsala
ve değerlere de karşı çıkan bir özelliğe sahiptir. Bundan dolayı sağlıklı bir
peygamberlik ve din savunması yapmak için deizmin bugün için ne anlam
ifade ettiğini çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Tanıtımını yapacağımız Ad-
nan Bülent Baloğu’nun kaleminden çıkan “Son Hurafe Deizm” adlı kitap
bu noktada kilit bir öneme sahiptir. Yazar, deizmin ne olduğunu, nasıl orta-
ya çıktığını, nasıl geliştiğini, nasıl ve hangi araçlarla yayıldığını, deist şahsi-
yetlerin fikirleri ve deistlerin birbirlerinden hangi konularda ayrıldıklarını
çok veciz bir şekilde okuyucuya sunmaktadır.
Her şeyden önce yazar, İslam düşünce tarihinde ortaya çıkan nübüvvet
münkirleri ile günümüz deizminin özdeşleştirilmesinin doğru olmadığı ka-

394
SON HURAFE DEİZM

naatindedir. Çünkü yazara göre söz konusu münkirlerle deizmin tek ortak
yönü nübüvvetin inkarıdır. Deizmin onlardan farkı ise doğuş sebepleri ve
fikirleri itibariyle batıdan çıkması, kilise ve onun şahsında temsil edilen
Hristiyanlık anlayışına ve uygulamalarına güçlü bir tepki hareketi olma-
sıdır. Zira deizm, Hristiyan hayatının ve kültürünün damarlarının tıkan-
dığını haber veren bir akımdır. Kitabın giriş kısmında bu hususa değinen
yazarın farklı başlıklar halinde ele aldığı başka konular da bulunmaktadır.
Bu başlıklardan biri de “Neoliberalizm: Deizmin Kuluçlanma İklimi” is-
mini taşımaktadır. Yazar, Neoliberalizm’in kendini “insan eylemini tanzim
edici yegane meşru ilke” kabul ettiğini ifade eder. Bu yönüyle o, insanın din
adı altında neye inanacağını neyi nasıl yapacağını düzenleyen ve nihayette
insanı insan yapan şeyleri elinden çekip alan bir sistemdir. Hür irade ve öz-
gürlüğü bireyciliğe, yardımlaşma ve dayanışmayı kıskançlık ve haksız reka-
bete, insani değer ve kabiliyetleri de paraya eşitleyen neoliberalizm, bugün
yeryüzündeki pek çok kötülüğün altında sırıtmaktadır. Bu sistemin hüküm
sürdüğü yerde yeni bir insan ve yeni bir toplum modeli peydahlanmaktadır.
Yazara göre deizmin hareket noktası da buradan kaynaklanıyor ve deizmi
besleyenlerde bu sistemi kuranlardır.
Giriş bölümünde dikkatlere sunulan bir konu da deizmin bir reklam
olarak sürekli gündemde tutulduğudur. Bunun bilinçli bir şekilde yapıldı-
ğını ifade eden yazar, bu durumu “reklamın kötüsü olmaz” şeklinde ifade
etmektedir. Bunun yanında bir de yazar, “Deizme Özendirenler” başlığında
öncelikle Cesim Gürbüz’ü ele alır ve onun “İslam’dan Deizm’e” ismini ta-
şıyan eserinden bazı pasajlar vererek düşüncelerini ve İslam aleyhinde kul-
landığı dili eleştirir. Daha sonra Yaşar Nuri Öztürk’e geçer. Onun “Deizm:
Tanrı, Akıl ve Ahlaktan Başka Kutsal Tanımayan İnanç” adlı kitabından
bazı bölümleri değerlendirerek ve alıntılar yaparak Yaşar Nuri’nin aslında
bir deist olmadığını belirtmeye çalışır. Ancak onun kitapta deizmi öven
cümlelerinin deizmin bugün çokça konuşulmasında yadırganamayacak ka-
dar etkisinin olduğunu söyler. Bizce de deizmin gündemde tutulması, sun’i
gündem yaratmaktan başka bir şey değildir.
Kitabın birinci kısmında deizm tanımları üzerinde durulmaktadır.
Burada tek tip bir deizm olmadığı, bu kavramın pek çok çeşitliliği içinde
barındırdığı dolayısıyla genel geçer bir tanımının yapılmasının neredeyse

395
• Cilt: 8 • Sayı 1

imkânsız olduğu ifade edilir. Örneğin deizmin öncüleri arasında gösterilen


John Toland’ın, kendisini Hristiyan olarak tanıtması ve Hz. İsa’nın Kutsal
Ruh tarafından kutsandığını belirtmesi deizm ve deist kavramlarının tarih-
sel süreç içinde nasıl bir anlam kaymasına uğradığını net bir şekilde bize
göstermektedir. Örnekte görüleceği üzere vahiy, peygamber, ahiret kavram-
larına karşı bir tepki hareketi olarak bilinen deizmin bir öncüsü tarafından
dile getirilen ifadeler hem deizmin farklı türlerinin olduğunu kanıtlar hem
de bir deizm tanımının yapılmasını zorlaştırır. Ayrıca deizm tanımının ya-
pılmasının zor olmasının bir sebebi olarak da kilisenin aleyhine veya temel
öğretisi aksine söz söyleyen kim varsa bir dışlama ifadesi olarak deist şek-
linde damgalanmış olmasıdır.
Kitabın en uzun bölümünü oluşturan ikinci kısmı “Deizmin Yol Hari-
tası” başlığını taşımaktadır. Yazar, bu bölümde deizm öncesinde Avrupa’nın
genel durumu hakkında bilgiler vermekte ve burada üstüne basa basa deiz-
min kiliseye karşı gösterilen bir tepkinin ürünü olduğunu vurgular. Bura-
dan hareketle de Batı düşüncesinin geçirdiği aşamaların doğru bir şekilde
anlaşılması gerektiğini belirtir. Bu aşamalar sırasıyla Rönesans, Reform ve
Aydınlanmadır. Bu aşamalara geçmeden evvel bu aşamaların ortaya çıkma-
sında etkili olan entelektüel tartışma mekanları yani kahvehaneler, salonlar
ve barların üzerinde de durulması gerekir. Yazar, kahvehanelerin çekişme,
çatışma ve savaşlardan yorulan Avrupa’nın huzur, barış ve özgürlük özle-
mini yansıttığını, içinde özgür tartışmaların ve şiir, edebiyat, felsefe ve din
sohbetlerinin yapıldığı mekanlar olduğunu söyler. Bu da aydınlanmaya ka-
dar sürecek olan Batının dirilişine hız kazandıran bir etken olmuş ve deist
fikirlerin yayılmasında önemli bir işlev görmüştür.
Özlemle huzur ortamını bekleyen Batı, bunalımlı yılları aşmak için Ay-
dınlanmaya kadar giden süreci yaşamasının tek çaresi olduğunu biliyordu.
Ancak bu süreç yaşanırken karşılarında bir engel bulunmaktaydı. Bu engel
yüzyıllar boyunca bütün hegemonyayı elinde bulunduran kilisedir. Kilise-
nin öğretisi, yeni anlayışın ortaya koyduğu bilimsel çalışmalarla çelişince
yeni bir sorun olan din-bilim çatışması ortaya çıktı. Kilisenin yeni geliş-
meler karşısında direnemeyeceği aşikardı. Kilise her ne kadar yeni anlayışla
mücadele etse de ona mağlup oldu. İnsanlar ise yeni gelişmelere kayıtsız
kalamadığı gibi kilise öğretisini bir tarafa atamıyorlardı. Dolayısıyla onlar,

396
SON HURAFE DEİZM

yeni gelişmeler ve kilise öğretisi arasında sıkışmış bir vaziyetteydiler. İşte


deizm tam da bu noktada onların sığınacağı bir çözüm olmuştur.
Batı düşüncesinin geçirdiği evreleri bu şekilde ifade eden Baloğlu, “De-
izmin Portresi” başlığını atmakta ve buradan itibaren deizmin din düşman-
lığı, deizmin doğal din anlayışı ve deizmin öncüleri konularını işlemektedir.
Devamında İngiliz, Fransız, Alman, Amerikan deizmleri; birbiriyle olan
ilişkileri ve birbirinden ayrıldıkları yönler üzerinde durmaktadır. Yazar,
bölümün sonunda kendisinin de anlaşılmasının zor olduğunu ifade etti-
ği Agnostik deizmden bahseder. Son olarak ise modern deizme değinir,
böylece bu bölümü hitama erdirir. Burada dikkatleri çeken bir ayırım söz
konusudur. O da deizmin klasik ve modern olmak üzere iki şekilde ince-
lenmesidir. Yazar, klasik deistleri, kilisenin ilk muhalifleri olarak ifade eder.
Onlar, bozulduğuna inandıkları Hristiyanlığı asli, saf, özgün, bozulmamış
haline yeniden döndürme iddiası içinde olmuşlardır. Bu yeni yaklaşımla
din, vahyin değil, aklın bir ürünüdür ve bu yeni din “doğal din” olarak karşı-
mıza çıkmaktadır. Bu dinin Tanrısı evrene, doğaya ve insanların işine karış-
mayan bir Tanrıdır. Modern deizm ise endüstriyel kapitalizmin neoliberal
ikliminde keskin bir din hasımlığının sembol akımlarından biridir. Onlara
göre deizm bir din karşıtlığıdır. Mottoları “Din yoktur, Tanrı’ya inanç var-
dır.” şeklindedir.
Kitabın diğer bölümlerine nazaran çok kısa olarak ifade edebileceğimiz
üçüncü kısmı “Deizm Eleştirileri” başlığını taşımaktadır. Baloğlu, burada
başta klasik deizme yapılan eleştirileri sıralamakta daha sonra modern de-
izme yapılan eleştirileri aktarmaktadır. Bölümün sonuna doğru kendisinin
de deizme yönelttiği eleştirileri ifade etmektedir. Modern deizme yönelik
eleştirileri sıralarken özellikle Türkiye’de yapılan çalışmaları belirtmesi ül-
kemizde bu akıma bir karşı duruşun sergilendiğini kanıtlar mahiyettedir.
Aynı zamanda Türkiye’de deizme karşı yapılan çalışmaları aktarması bu
konuda araştırmalarını derinleştirmek isteyen okuyucuya ipuçları da sun-
maktadır.
Sonuç olarak şunları ifade edebiliriz: Kitap birbirini tamamlayan giriş ve
üç bölümden oluşmaktadır. Bütün bu bölümler her düzeyde insanın oku-
yup anlayabileceği tarzda kaleme alınmıştır. Gereksiz ayrıntılardan kaçı-
nılarak sade bir anlatım tarzı benimsenmiş, okuyucuların kitabı daha iyi

397
• Cilt: 8 • Sayı 1

anlayabilmeleri için kapalı, felsefi olan kısımlar ayrıca açıklanmıştır. Kitap


okunduğu zaman yazarın konuları edebi bir tarzda özenle yazdığı görüle-
cektir. Başlıklar özenle ve içerikle son derece uyumlu bir tarzda seçilmiştir.
Bizce kitap deizmin tarihini araştırmak isteyen bir araştırmacı için başvu-
rulacak temel kitaplardan birisidir. Burada şu hususu da belirtmekte fayda
vardır. Yazar, deizmin Batıdaki serüveninin çok iyi ele almakta, deizmin
kökeni ve bugünkü evrildiği durumu okuyucunun zihnine nakşeder gibi
anlatmaktadır. Ancak yazarın kendi ifadesi ile “anjiyo yapılmayı bekleyen
bir kalp-damar hastası olan İslam dünyası” açısından deizm hakkında de-
taylı bilgiler vermemesini, Müslümanlar açısından bizi bekleyen tehlikeler
hakkında değerlendirmelerin yapılmamasını bir eksiklik olarak gördük.
Ancak bu eksiklik kitabın güzelliğine herhangi bir gölge düşürmemekte-
dir. Zira okuyucu kitabı okuduğunda çok rahat bir şekilde Batı ile İslam
dünyası arasında kıyaslama yapabilecektir. Son olarak, bu eseri okumaya
başlayan birinin elinden bırakmak istemeyeceği bir kitap olduğunu belirt-
mek isteriz.

398

You might also like