TİMAOS
TİMAOS
TİMAOS
___________________________________________________________
___________________________________________________________
Şamil Öçal, Doç. Dr.
ASBÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Felsefe Bölümü
06550, Çankaya, Ankara, TR[email protected]
66
Şamil Öçal
Giriş
1
Platon bunu Timaios’da şöyle ifade eder: “Sokrates! İşte tam da bu nedenle, tanrıların var
oluşları, dünyanın ortaya çıkışı gibi çok sayıda konuyla ilgili olarak birbirleriyle tam anla-
mıyla uyumlu ve her şeyiyle doğru açıklamalara yapamazsam buna şaşırma. Ancak yaptı-
ğım açıklama, akla uygun açıklamalardan biri olursa bu açıklamaları yapan kimsenin ve bu
konuda karara varan sizlerin akla en yakın gelen şeyi kabul etmenize sevinmeliyim. Zaten
daha fazlasını da bekleyemem.” (Timaios, 29b.)
yani, sürekli ortaya çıkıp yanlış bulduğu görüşleri düzelten ya da yeni soru-
larla meselenin farklı boyutlarını hatırlatan rolünü terk etmiş görünmek-
tedir. Sokrates Devlette ele alınan konuları özetledikten sonra sahneyi
diğerlerine bırakır. Sokrates’in sessizliği, onun bu konulara olan ilgisizliği
olarak yorumlanmıştır (Özkan, 2015:162).
Diyalogun geçtiği mekân da aslında dramatiktir. Çünkü Sokrates’in
2
“Şimdi İtalya’daki Lokrisli Timaios, ülkesindeki diğer insanlar kadar zengin ve soylu
birisidir.” Timaios 20b.
değildir. Bu daha önce var olan bir maddeye götürülen bir oluş hikayesi-
dir. Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin bölümündeki düzen hikayesi de aynı
şekilde kaostan ortaya çıkan bir düzen olarak algılanabilir. Ancak Eski ve
Yeni Ahit’in diğer bölümleri ile birlikte değerlendirildiğinde madde, me-
kan ve zamanın Tanrı’nın yarattığı şeyler olarak görüldüğü anlaşılır. İlk
kilise adamlarının Platon ile Kutsal Kitabın yaratma teorileri arasındaki
bu farkı bildiklerini görüyoruz. Yine de Timaios’un anlatısı felsefeye ilgi
duyan Hıristiyanlar için heyecan vericiydi. Çünkü burada hikaye edilen iş
ancak Tanrıya atfedilebilecek bir ustalık ve kudret gerektiriyordu. Şekil
vermek, düzenlemek yoktan var etmekten daha az önemli ve daha az
tanrısal değildir. Bu sebeple, bir bütün olarak teolojik yapıt olmadığı doğ-
ru olsa bile Timaios’un teolojik anlatımdan unsurlar barındırdığı yadsına-
maz.
Devlet ile Timaios arasında, özellikle evrenin oluşumu konusunda or-
taya çıkan uyumsuzlukların giderilmesi yolunda önemli çalışmalar yapıl-
mıştır. Bu bakımdan bazıları Platon’un hayatının son dönemlerinde ya-
ratma düşüncesine yöneldiğini ileri sürmüşlerdir (Müller, 2005:103).
forumların üzerinde üstün bir konuma sahiptir ve her şeyin kayıtsız şartsız
ilk ilkesidir ve idealar sisteminin zirvesidir. Formlar kendi başlarına ras-
yonel arzunun objeleridirler ve bunların anlaşılmasında insanda tam bir
tatmin oluşturur. İdea ya da form Diğer yandan Platon bu formlara bir
ilahilik bir kutsallık atfeder. Bu sebeple I. Müller’e göre Devlet’in tanrıları
formlardır. (Müller, 2005:102). Ancak İyi ideası zirve bir form olsa bile
anlattığı şehir arasında bir uyum olduğu göze çarpmaktadır. (Platon, 2015:
26a) Plato bu şekilde daha önceki diyaloglarının ahlaki mesajları ile Tima-
ios’un kozmolojisi arasında bir köprü kurmayı ve ütopya şehrin kozmik
kaynağını ortaya koymaya çalışmaktadır.
Platon’un Devlet adlı eserinde matematiksel bilgi, formları bilmede
önemli bir aşamayı temsil etmesi sebebiyle ilahi bir karakter arz eder.
Timaios’da ise Demiurgos dünyayı şekillendirirken matematiği kullandığı
için matematik tanrısal bir bilgi olarak görülür. (Müller, 2005:102)
Evrenin Düzene Kavuşması
Timaios retorik olarak duyulur âlemin oluşumu ile ilgili şu soruyu so-
rarak sözüne başlar: “Bana kalırsa önce şu iki meseleyi çözmek lazım.
Oluşa tabi olmayan (doğmayan) ve her zaman var olan nedir? Hep geliştiği
halde hiç var olmayan nedir?” (Platon, 2015: 28a) Yine burada sorulan
başka bir soru da şudur: Başlangıcın bir zamanı var mıdır? Yoksa bir baş-
langıç hiçbir zaman var olmadı mı? (Platon, 2015: 28b).
Varlık, değişmeyen ile oluş içinde olan arasındaki karşıtlık Yunan fel-
sefesi için temel bir esas olarak kabul ediliyordu. Burada esas olan, birincil
olan, değişmez ve nihâî olan ile bağımlı olan türemiş olan ve değişen ara-
sındaki karşıtlıktır. Timaios burada, nihai olanın, değişmez olanın ne oldu-
ğunu sormaktadır. Bizim duyularımız aracılığıyla algıladığımız şeyler hiç
bir zaman oluşa, akışa, değişime tabii olmayan varlıklar olarak sınıflandırı-
lamaz. Yukarıda da işaret edildiği üzere evren bir bütün olarak görülür ve
duyularla algılanabilir. İkinci soru ise evrenin bir başlangıcı olup olmaması
ile ilgili bir sorudur. Platon burada var olan her şeyin bir nedeni olmasının
zorunluluğuna dayalı olarak evrenin bir nedene ya da nedenlere dayanmış
olmasının gerekliliğini olduğunu savunur. Başka bir deyişle değişime tabi
olan her şeyin bir başlangıcı vardır. Diyalog’ta “ bu evrenin nedeni ne-
dir?” sorusuna verdiği cevapta Timaios oldukça gizemli bir ifade kullan-
lür bir modeli takip ederek şekillenecektir. Böyle bir tahayyülün gerçekle-
şebilmesi için, akla hayat verecek ruhun var olması gerekir. Timaois bunu
şekilde dile getirir:
“Sonuç olarak görülebilir şeyler arasında aklı olan bir bütünden daha
güzel aklı olmayan bir bütün olma ihtimali yoktur. Herhangi bir varlıkta
ruh olmadığında aklın da olamayacağını görünce aklı ruhun içine, ruhu da
bedenin içine hapsetti. Ardından da evreni adeta öz bakımından en iyisini
yaratırcasına şekillendirdi. Evet, sonuç olarak bunun gerçekten de bir
ruhu, aklı vardı ve kendisini yaratan da Tanrıydı.” (Platon, 2015: 30b)
Timaios daha sonra sonsuz dünya sorununu ele alır. Ona göre tek bir
evren vardır. Çünkü tek bir örneğe bağlı olarak yaratılmıştır. O bu konu-
da şöyle der: “Eğer örneğe uygun yapılıyorsa bir gökyüzü vardır. Çünkü
tüm canlıları içine alan bir örnek asla diğer örneklere benzemez (…) Tanrı
bu nedenle bir bütün olarak kusursuz canlıya benzemesi için evreni çok
sayıda, sonsuz ya da çift değil tek olarak yaratmıştır ve asla başka bir evren
olmayacaktır.” (Platon, 2015: 31b)
Tanrı küre biçiminde, hareket edecek ve duyuya ait bir organı olma-
masına rağmen canlı olarak mükemmel bir cisim yaratmakla işe başlıyor.
Bu aynı zamanda kendi kendine yeten bir şeydir. Küre kendi etrafında
dönerek hareket etme potansiyeline sahiptir. (Platon, 2015: 34a) Timaios’un
Demiurgos tarafından yaratılan bu ilk tanrısal küresi, hareket etmesi dı-
şında Parmanides’in Bir olan varlığına çok benzemektedir. Timaios, bu
mükemmel küreyi benzer ifadelerle tasvir eder: bir, eşsiz, ebedi, tam,
küresel ve homojen, bütün. (Platon, 2015: 34a-b, 30d, 31a ) Kürenin tüm
kısımları merkezden aynı uzaklıktadır.. Diğer taraftan küre Tanrı’ya en
çok benzeyen şekil olarak görülüyordu.
Demiurgos, kendi kendine yeten bu kürenin merkezine de ruhunu
yerleştirdi, sonra da bu ruhu kürenin her tarafına yaydı. Böylece ortaya
kendi kendine yeten mükemmel bir evren çıktı. Everndeki bu özellikler
mutlu bir Tanrı’nın ortaya çıkması demekti. (Platon, 2015: 34b) Platon
burada evrene ruhun yerleştirilmesini evrenin tanrısallık kazanması olarak
kabul etmektedir. Şu halde evrenin tümünde yayılmış bir halde ruh bu-
lunduğu için tanrısallıktan mahrum değildir.
Dünya ruhu olarak adlandırabileceğimiz bu ruh hakkında çok fazla
bilgi verilmemektedir. Buna rağmen, hem düşünen varlık hem de hareke-
tılmasına yöneldi. Yaratılmış dört türlü canlı türü vardır: Semavi soylu
tanrılar, havada kuşların soyu ve okyanustaki canlı türleri ve karadaki
yaratıklar (Platon, 2015: 40a).
Mükemmel bir varlık olması sebebiyle tanrı, daha düşük varlık düze-
yine sahip olan şeyleri yaratamazdı. (Platon, 2015: 41c) Çünkü her zaman
kendi zürriyetine ölümsüzlük veriyordu. Bu sebeple o daha düşük seviye
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
tanrısallık özelliğine sahip olan tanrılar yarattı ve onlara daha fazla varlık
yaratmalarını öğütledi. Demiurgos bu tanrılara, yüksek varlıkların ya da
semavi cisimlerin ruhunu yaratmak için oluşturulmuş olan karışım haline
getirilmiş unsurların daha az saf olan türünden yapılmış olan bir karşım
verdi. (Freeland, 2016: 208) Bu tanrılar, Hesiod’un bahsettiği tanrılardan
farklıdır. Çünkü bunlar daha çok ikincil nedenler olarak kabul edilir. An-
cak Platon, sıcak ve soğuk gibi evrenin ikincil nedenlerinin birçok kimse-
nin birincil neden olarak gördüğünden bahseder. Platon’a göre öncelikle
ortaya konulması gereken akli doğal nedenlerdir. (Platon, 2015: 46e)
Timaios daha sonra evrenin maddi oluşumuna geçer. Platon evrenin
maddi nedenlerinin yeteri kadar ele alınmadığını düşünür. Platon’a göre
alemin oluşu zorunluluk ile Akl’ın birleşmesinden meydana gelmiştir.
(Platon, 2015: 47e, 47c). Platon burada geçen zorunluluk ile evrendeki
yasaları kastetmiş olabilir. Ayrıca Demokritos ve Epikürün atomcu anlayı-
şına bir göndermede bulunduğu düşünülebilir. Çünkü burada zorunluluk
amaçsızlık, gelişigüzellik ve Akıl tarafından şekillenmeme anlamında kul-
lanılmaktadır. Akıl Zorunluluğu ikna eder, başka bir deyişle kör olan ele-
mentleri tasarıma ve bilinçli amaca hizmet eder hale getirir. (Coples-
ton,1962: 273-74).
Platon bu noktada kendi ifadesine göre “Akıl ya da nous tarafından
idare edilen alandan, zorunluluğun yönettiği ya da en azından fiili hale
getirdiği alana yönelir. (Platon, 2015: 47e) Evrenin dokunulabilir ve görü-
lebilir olması için özellikle ateş gibi cisimlere ihtiyaç vardır. Aslında, hava,
ateş, toprak ve sudan oluşan dört unsurun hepsi de zorunludur. Her ne
kadar Demiurgos bunlara şekil vermiş olsa da Timaios paradoksal biçimde
bunların şöyle ya da böyle göklerin yaratılmasından ve aynı şekilde zama-
nın yaratılmasından önce var olduğundan söz eder. Platon bu unsurların
aklileştirme-öncesi durumlarından sadece formsuz yataktaki (kap) “güç-
ler” olarak bahsetmenin zorluğundan bahseder. (Freeland, 2016: 209)
olmayıp hazır bulduğu bir materyaldir. (Platon, 2015: 30a,37d) Tanrı sürek-
li olarak evrenin işleyişini yönetmekte iken, bazen bu işleyişten el çekebi-
lir ve el çekmesiyle birlikte de her şey tersine dönebilir. Tanrı’nın neden
bu işleyişten el çektiği tam olarak açıklanmazken, her şeyin tersine dön-
mesinin sebebinin, şeylerin özündeki tanrısallık/aklilik unsurlarının ta-
mamen ortadan kalkmasıyla birlikte şeylerin maddi cisimsel yapılarına
geri dönmeleri olduğunu görüyoruz. (Platon, 2014: 269e) Tanrı evrenin
gidişatını kendi haline bıraktığı zaman, tanrı’nın emrindeki diğer tanrılar
da evrenin üzerindeki hâkimiyetlerini bırakırlar. Bu durumda evrende bir
kaos ve karmaşa ortaya çıkar. Bir süre sonra evren bu kaostan kurtulmayı
başarsa bile, cisimsellliğinden ve maddiliğinden dolayı bu fazla uzun sür-
mez. (Platon, 2014: 272e, 273b) Burada evrendeki düzenin çeşitli sebepler-
le bozulması ya da bozulmuş gibi görünmesi ve tam olarak düşünülür ol-
maktan çıkması olarak yorumlanabilir. Anlaşılan bu sürekli devam eden ve
evreni tümüyle sürekli olarak anlaşılmaz kılan bir durum değildir.
Bir bütün olarak ele alındığında Aristotelesin daha açık bir şekilde
ulaştığı dört nedeni Timaios’da bulmak mümkün müdür? Platon söz bu
diyalogda bazen açık bazen de kapalı bir biçimde nedenlerden söz eder.
İskender Cengiz Özkan, diyalogta dört nedenin yer aldığını ortaya koy-
muştur. Buna göre 1) kozmostaki düzen in nedeni olarak idealar biçimsel
nedenlerdir. 2) Demiurgos ise etkin neden olarak kabul edilebilir. 3) De-
miurgos kendisi gibi iyi olan bir şey meydana getirmek istediği için İyi
ereksel neden (illet-i gai) olarak kabul edilebilir. 4) Form’dan bağımsız
olarak bulunan madde ise maddi neden olarak kabul edilebilir. (Özkan,
2015: 183).
Demiurgos
Sonuç
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
Kaynaklar
Gomperz, T. (1903). Greek Thinkers: A History of Ancient Philosophy, vol. III (trans.
G. G. Berry). London.
Gülenç, K. (2008). Pre-Sokratiklerden Platon’a Mitos, Logos ve Diyalektik. Felse-
felogos, 35-36.
Mueller, I. (2005). Mathematics and the Divine in Plato. Mathmatics and the Divi-
ne (ed. T. Koetsier & L. Bergman). London: Elsevier.
Platon (1997) Phaidon (çev. S. K. Yetkin & H. R. Atademir). İstanbul: MEB Ya-
yınları.
Platon (1975). Devlet (çev. S. Eyuboğlu & M. A. Cimcoz). İstanbul: Remzi Kitabe-
vi.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
Öz: Platon’un geç dönem diyaloglarından biri olan Timaios, Devlet di-
yalogu ile birlikte Platon Felsefesini anlamak için anahtar rolü üstlenen
önemli yapıtlarındandır. Ancak Timaios aynı zamanda içinde muğlak
ifadelerin yer aldığı, mitos ile logosun birbirine karıştığı bir bir metin-
dir. Bu yüzden, şiirsel ve mitoloji ile karışık dil yapısı sebebiyle eleşti-
rilmiştir. Birçok araştırmacı Platonun bu eserini zor bir metin olarak
kabul etmekte ve günümüzdeki bilim anlayışı bakımından izahı zor un-
surlar barındırdığını düşünür. Çünkü bu eser onlara göre modern ve
rasyonel olan karşısında geleneksel ve mitolojik olanı temsil etmekte-
dir. Ancak buna rağmen Platon’un diğer eserlerinde eksik kalan ya da
kapalı kalan bazı görüşleri ancak Timaios ile birlikte tamamlanmakta
ve anlaşılmaktadır. Bu özellikle de kozmoloji ve Tanrı konusunda daha
belirgindir. Dolayısıyla Timaios’un Platon’un düşüncelerinin anlaşılma-
sında rolünün olmadığını söyleyemeyiz. Yeni Platoncular bu metni
Platon’un Tanrısal yönünün bir göstergesi olarak kabul etmişlerdir.
Timaios aynı zamanda evrenin yaratılışı konusunda yapmış olduğu il-
ginç öneri ile de Hıristiyan filozofların da dikkatini çekmiştir. Bu ma-
kalede Timaios diyalogu esas alınarak Platon’un evrenin oluşumu ve
yapısı, Tanrı konusundaki görüşleri ele alınacaktır. Girişte Platon’un
Timaios unun kısa bir tanıtımı yapılacak, daha sonra Timaios’un Orta-
çağlarda Hıristiyanlar açısından önemi vurgulancaktır. Takip eden bö-
lümlerde Timaios’ta yaratma, Tanrı, Demiurgos kavramı ve muhtemel