TİMAOS

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 19

© Beytulhikme Philosophy Circle

Beytulhikme Int Jour Phil 7 (1) 2017


Research Article: 65-83

___________________________________________________________

Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşu-


mu
___________________________________________________________

God and the Formation of Cosmos in the Plato’s Timaeus

Beytulhikme An International Journal of Philosophy


ŞAMİL ÖÇAL
Social Sciences University of Ankara

Received: 22.05.2017Accepted: 30.06.2017

Abstract: The Timaeus which is konown as one of his late dialogues is


an important key work to understand Plato’s philosophy, as well as his
Republic. But at the same time it is a work that includes vogue expres-
sions and presents mythos and logos together. Hence it is a difficult
text to read and make systematization. Saying that it has poetical and
mythic language which against modern scientific view, some modern
scholars criticize it. They also maintain that Timaeus is a kind of intel-
lectual evil, and it represents the traditional and mythological values
vis a vis rational and modern ones. However, when we ignore the Ti-
maeus we lack some knowledge that is provided only by it. That is very
clear when it comes especially cosmology and God. New Platonists
have accepted this text as pointing out to divine dimension of Plato.
Timaeus’ explanation regarding god or gods and generation of cosmos
has drawn attention of Christian philosophers. In this article we will
discuss the Timaeus and the philosophical problems it includes. In in-
troduction I will provide concise information as with Timaeus. There-
inafter, I will examine God, the creation of cosmos, Demiurge. In the
end I will summarize the conclusion.

Keywords: Plato, Timaeus, cosmos, God, Demiurge, form.

© Öçal, Ş. (2017). Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşumu. Beytulhikme

An International Journal of Philosophy, 7 (1), 65-83.

___________________________________________________________
 Şamil Öçal, Doç. Dr.
ASBÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Felsefe Bölümü
06550, Çankaya, Ankara, TR[email protected]
66
Şamil Öçal

Giriş

İlkçağ’ın ilk sistem filozofu olan Platon’un (MÖ 428-347) eserlerinin


bugün tamamı elimizdedir ve bunlar yayınlanmak üzere telif edilmiş eser-
lerdir. Ancak Platon’un eserleri özellikle burada inceleme konusu yaptı-
ğımız Timaois diyalogu kapalı ve anlaşılması zor mitolojik unsurlar barın-
dırır. Anlaşılması için hem onun diğer diyaloglara yansıyan düşüncelerini,
Beytulhikme An International Journal of Philosophy

hem de kendinden önceki filozofların düşüncelerini ve ardıllarının yorum-


larının bilinmesini gerektirir.
Platon, Devlet’ten hemen sonra sonra Timaios’u yazmıştır. Guth-
rie’nin de ifade ettiği gibi Timaios’ta hem mitos’tan hem de logostan un-
surlar bulunur. Bu yüzden Platon burada sınırları belirlenmiş bir hakikat
sunumu peşinde değildir ve okuyucuya çeşitli ihtimaller sunarak geniş bir
perspektif ile karar vermesine yardımcı olmak (Gomperz, 1903: 209: Pla-
ton, 2015: 29b ) onda bazı fikirleri çağrıştırmak ister. 1 Aslında bunu kıs-
men Platon’un diğer diyalogları için söylemek mümkündür. Buna rağmen
mitos yoluyla da olsa Timaios diyalogunda bir doğa felsefesinin varlığından
söz edilebilir. Platon’un Mitos’a başvurmasının sebebi evrenin oluşuna
ilişkin kesin bir bilgiye ulaşmanın zorluğu ve evrenin fiziksel yapısıyla ilgili
ancak olası olan açıklamalar yapmanın kaçınılmazlığıdır (Özkan, 2015:
168). Zaten Platon fiziği gerçek anlamda bir bilim olarak görmez (Coples-
ton, 1962: 271).
Timaios, , Critias ve Hemocrates’ten oluşan üçlü diyalog’un birincisi
Timaios’tur. Critias yarım kalmış, Hemocrates ise hiç yazılmamıştır. Timaios
bu sebeple diğer ikisine önsöz olarak okunabilir (Copleston, 1962: 270).
Timaios da Sokrates’ten başka diyaloga katılan üç kişi vardır: Timaios,
Homokrates ve Kristias. Konuşmaların akışından anlaşıldığına göre bura-
da bulunması gereken kişilerden biri gelmemiş ancak yine de kendisi adı-
na konuşan başka birisi vasıtasıyla diyalogda görüşlerini dile getirme im-
kanı bulmuştur. Bunun kim olduğu ve nasıl bir görüşün temsilcisi olduğu-
nu bilmiyoruz. Timaios diyalogunda Sokrates Devlet’teki temel rolünü

1
Platon bunu Timaios’da şöyle ifade eder: “Sokrates! İşte tam da bu nedenle, tanrıların var
oluşları, dünyanın ortaya çıkışı gibi çok sayıda konuyla ilgili olarak birbirleriyle tam anla-
mıyla uyumlu ve her şeyiyle doğru açıklamalara yapamazsam buna şaşırma. Ancak yaptı-
ğım açıklama, akla uygun açıklamalardan biri olursa bu açıklamaları yapan kimsenin ve bu
konuda karara varan sizlerin akla en yakın gelen şeyi kabul etmenize sevinmeliyim. Zaten
daha fazlasını da bekleyemem.” (Timaios, 29b.)

Beytulhikme 7(1) 2017


67
Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşumu

yani, sürekli ortaya çıkıp yanlış bulduğu görüşleri düzelten ya da yeni soru-
larla meselenin farklı boyutlarını hatırlatan rolünü terk etmiş görünmek-
tedir. Sokrates Devlette ele alınan konuları özetledikten sonra sahneyi
diğerlerine bırakır. Sokrates’in sessizliği, onun bu konulara olan ilgisizliği
olarak yorumlanmıştır (Özkan, 2015:162).
Diyalogun geçtiği mekân da aslında dramatiktir. Çünkü Sokrates’in

Beytulhikme An International Journal of Philosophy


evi Atina’da olmasına rağmen felsefenin merkezi Batı’ya Timaios un mem-
leketi olan İtalya’ya kaymıştır.2 Bu aynı zamanda, Taylor’a göre Empedok-
les’in biyoloji ile ilgili görüşlerinin Pisagor’un fiziksel bakış açısıyla sunu-
mu anlamına gelir (Taylor,1928: 11; Freeland, 2016: 206). Başka bir deyişle
Timaios’da Platon’un kendine özgü bir görüşü yoktur; daha önceki filozof-
ların görüşlerinin başarısız bir harmanlanması vardır. Ne var ki Coples-
ton’un da işaret ettiği gibi eser özgün olmamış olsaydı ve biz Timaios’taki
konuşmalrdan Platonu sorumlu tutmayacak durumda olsaydık, Aristoteles
ve diğerlerinin mutlaka buna işaret etmesi gerekirdi (Copleston, 1962:
272).
Bu noktada ortaya çıkan sorun Timaios’un Platon’un özgün felsefi gö-
rüşlerini hangi ölçüde yansıttığıdır. Yukarıdaki ifadelerinden de anlaşıla-
cağı üzere Taylor böyle bir özgünlüğü kabul etmez. Ancak Gregory Vlas-
tas ve Cyntia Freeland, Copleston Timaios’un Platon’un özgün felsefesini
yansıtmada önemli bir yere sahip olduğunu söylerler. Vlastos’a göre yine
de bu diyalogda bilimsel dile çevrilemeyen şiirin indirgenemez unsurları
vardır. (Vlastos, 1975: 32) Freeland ise Timaios’un kozmolojisini ciddiye
almak gerektiğini düşünür ve hiç değilse yazıldığı zaman Platon’un kendi
görüşlerini ifade ettiğini söyler (Freeland, 2016,206). Çünkü burada form-
lar dünyası maddi dünyaya makul bir şekilde bağlanır. Diğer yandan içinde
tutarlı ve geniş bir teleolojik olarak yorumlanabilecek anlatı barındırır.
Diyalog aynı zamanda bize ruhun durumu ve değişim problemi ile ilgili de
önemli bilgiler vermektedir. Copleston ise Timaios’u Platon’un yegane
bilimsel diyalogu olarak kabul eder (Copleston, 1962: 270).
Timaios diyalogunda Atina’nın önemli kanun adamlarından biri olan
Solon ‘un Mısır’da resmedilmesi ve daha çok Tufan öncesi Atina’lıların ve
Atina’nın büyüklüğü konusunda hikayeler dinlemesi, o dönemde yaşayan

2
“Şimdi İtalya’daki Lokrisli Timaios, ülkesindeki diğer insanlar kadar zengin ve soylu
birisidir.” Timaios 20b.

Beytulhikme 7(1) 2017


68
Şamil Öçal

Atinalıların artık bilgelik bakımından eskisi kadar gözde kimseler gösterir.


Başka bir deyişle Atina artık bilgelik, entelektüel kültür bakımından eski
ihtişamını kaybetmiştir. Çünkü Solon ne kendisnin ne de diğerlerinin
kendi tarihleri hakkında hiçbir şey bilmediklerini ve bunu öğrenmeleri
için kendilerine yardım edilmesini ister. (Platon, 2015: 22a)
Timaios’ta Mısırlı rahip Solon’la konuşurken coğrafyanın, gelenekle-
Beytulhikme An International Journal of Philosophy

rin korunmasındaki önemine de değinir ve Mısır’ın eski gelenekleri ko-


rumasının sebebinin, Atina’dan farklı olarak doğal afetlerden az etkilen-
mesine bağlar. Dolaysısıyla Atina’nın önemini kaybetmesinin sebeplerin-
den birisi de coğrafi konumu sebebiyle tabii felaketlerin yıkıcı bir etki
göstermiş olmasıdır.
Timaios, Platon’un diğer eserlerinde nadiren görülen fiziksel, feno-
menel dünya konusunu ele alır. Bu Timaios’u önemli kılan göz ardı edeme-
yeceğimiz bir unsurdur. Çünkü Platon daha çok insan davranışları, siyaset,
bilgi, sanat gibi konuları eserlerinde ele almıştır. Burada ise farklı bir üs-
lupla kozmoloji ya da kozmogoni konusuna eğilir. Timaios’ta dikkat çeken
bir başka özellik ise, oluş ve tanrı ya da tanrılar ile ilgili getirmiş olduğu
açıklamalardır. Bunun gerçek anlamda bir teizmin göstergeleri olup olma-
dığı tartışmalıdır ve bu husus yazımızın ilerleyen kısımlarında ele alınacak-
tır. Diyalogu ilginç kılan hususlardan birisi de, Atlantis adlı hayalî bir
ülkeden söz etmiş olmasıdır. Bu konu diyaloga karşı farklı bir merakın
uyanmasının da sebebi olmuştur. Timaios iki farklı varlık türüne ait iki
farklı bilme biçiminden de söz eder. Zaten Platon’un epistemolojisinin
temelinde gerçek ve tecrübi olan ile ideal ya da aklî olan arasında yapılan
ayrım vardır (Gülenç 2008: 131; Özkan, 2015: 169). Biz burada Timaios
diyalogunun evrenin oluşumu ile ilgili konusunu ele alacağız.

Timaios ve Ortaçağ Hıristiyan Düşüncesi

Timaios Yeni Platonculuk aracılığıyla Ortaçağ Hıristiyan düşüncesi


üzerinde etkili olmuştur. Platon’un, Timaios diyalogunda belli bir yaratılış
teorisiyle karşılaşan Kilise Babaları, muhtemelen onun Tekvini kaleme
aldığını varsaydıkları Hz. Musa’yı okumuş olduğunu ya da ilahi bir vahiy
aldığını düşündüler. Burada ilginç olan, klise babalarının kendi doğrularını
savunan ve kendileri kadar açık vahyi bir temeli bulunmayan bir kimsenin
varlığından çekinmek yerine onu sevinçle karşılamaları ve kendi savun-

Beytulhikme 7(1) 2017


69
Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşumu

dukları hakikatin şahitleri olarak kabul etmeleridir. Çünkü kendi inançla-


rını paylaşmadığı halde bazı konularda kendi düşüncelerini savunan kim-
seler, kendi mümin kardeşlerinden bazılarını da etkilemek suretiyle kur-
muş oldukları inanç birliğinin zarar görüp dağılmasına yol açabilirdi. An-
cak Kilise Babalarından bazıları Platon’u okuduklarında Yunanlılar ara-
sında Hıristiyanların doğrularını savunan kimselerin bulunduğunu düşün-

Beytulhikme An International Journal of Philosophy


düler. Hatta bunlar, Platonun diğer düşünceleri ile Hıristiyanlık arasında
önemli farklılıkların bulunduğunu bilmelerine rağmen, Pagan yazarların
Hıristiyanlığa karşı eleştirilerini cevaplandırırken bunların Hıristiyan
öğreti ile Platon’un düşünceleri arasındaki paralellikleri, Hıristiyanlığın
lehinde kullanmaya çalıştıklarını görüyoruz. Özetle Kilise babaları Tima-
ios’taki Platonik öğretilerden etkilenmişler ve Platon’a derin bir saygı
beslemişlerdir. (Sprintsed, 2007: 1) Ortaçağ Hıristiyanları, Timaois’i Tek-
vinin ilhama dayalı yorumu kabul etmişler ve adeta bu metni kutsal kita-
bın bir parçası saymışlardır. (Blackshirt, 2017).
Platon’un Timaios’u, ilk defa birinci asırda Orta Platoncular tarafın-
dan Hıristiyanlığa adapte edilmiş ve Formlar Tanrısal akılla özdeşleşti-
rilmiştir. Daha sonra onları birçok Hıristiyan teolog izlemiştir. Nasıl ki
ezeli madde anlayışı Hıristiyanların yoktan yaratma düşüncesi bakımın-
dan ele alınmışsa aynı şekilde Formlar dünyası da, ilahi aklın bir parçası
haline getirilmek suretiyle Hıristiyan dünya görüşüyle uyumlu kılınmıştır.
Formların İlahi akılla özdeşleştirilmesinin teoloji bakımından özel-
likle de modern bilimin gelişmesi bakımından büyük bir önemi haizdi.
Çünkü küçük bir değişiklikle evren, formlar dünyasının bir yansıması
olmak yerine, İlahi aklın bir yansıması haline geliyordu. Böylece ‘yaratıl-
mış’ âlem üzerinde çalışarak bir Tanrı anlayışına ulaşmak mümkün hale
gelmiş oluyordu (Allen, 2007: 9).
Buna rağmen Timaios’ta dünyanın yaratılışı ile ilgili anlatılanları ger-
çek dışı ve efsane olarak görenler de olmuştur. Platonun ölümünden sonra
Akademi’nin başına geçen Platon’un yeğeni Speusippos, “dünyanın zaman
içinde bir başlangıcı ve sonu yoktur; bu yüzden Timaios’ta yer alan yarat-
ma öyküsü sadece didaktik amaçlara hizmet eden bir efsanedir” de-
di.(Cevizci, 2001: 350) dedi. Aynı şekilde Timaios üzerinde yaptığı araş-
tırmalar yapan Cengiz İskender Özkan’a göre de Timaios teolojik ya da
mitolojik bir yapıt olmayıp, “mitosu aşan teolojiyle bağdaşmayan bir doğa

Beytulhikme 7(1) 2017


70
Şamil Öçal

felsefesi yapıtıdır”. Özkan’a göre Platon’un bu eseri, diğer eserlerindeki


idealar teorisiyle uyum içinde ve onu tamamlar niteliktedir. Aristoteles’te
tam bir sunumunu gördüğümüz dört nedeni bu diyalogda görmek müm-
kündür (Özkan, 2015: 165-167).
Timaios’ta yer alan bu ‘yaratılış’ (oluş) hikayesi, Tanrı’ya özgü olan ve
Kutsal dini metinlerde kendisine yer bulan bir yoktan (ex nihilo) yaratılış
Beytulhikme An International Journal of Philosophy

değildir. Bu daha önce var olan bir maddeye götürülen bir oluş hikayesi-
dir. Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin bölümündeki düzen hikayesi de aynı
şekilde kaostan ortaya çıkan bir düzen olarak algılanabilir. Ancak Eski ve
Yeni Ahit’in diğer bölümleri ile birlikte değerlendirildiğinde madde, me-
kan ve zamanın Tanrı’nın yarattığı şeyler olarak görüldüğü anlaşılır. İlk
kilise adamlarının Platon ile Kutsal Kitabın yaratma teorileri arasındaki
bu farkı bildiklerini görüyoruz. Yine de Timaios’un anlatısı felsefeye ilgi
duyan Hıristiyanlar için heyecan vericiydi. Çünkü burada hikaye edilen iş
ancak Tanrıya atfedilebilecek bir ustalık ve kudret gerektiriyordu. Şekil
vermek, düzenlemek yoktan var etmekten daha az önemli ve daha az
tanrısal değildir. Bu sebeple, bir bütün olarak teolojik yapıt olmadığı doğ-
ru olsa bile Timaios’un teolojik anlatımdan unsurlar barındırdığı yadsına-
maz.
Devlet ile Timaios arasında, özellikle evrenin oluşumu konusunda or-
taya çıkan uyumsuzlukların giderilmesi yolunda önemli çalışmalar yapıl-
mıştır. Bu bakımdan bazıları Platon’un hayatının son dönemlerinde ya-
ratma düşüncesine yöneldiğini ileri sürmüşlerdir (Müller, 2005:103).

Tanrı ve Evrenin Oluşumu

Platon daha önceki diyaloglarında da tanrı ya da tanrılardan bahset-


mektedir. Bunlardan biri de Phaidon diyalogudur. (Platon, 1997:66c) Pha-
idon diyalogunda insanların tanrıların malı olduğundan ve tanrılar tarafın-
dan korunduğundan söz edilir. İnsanların hayatları kendi malları olmadık-
ları için hayatlarıyla ilgili, intihar gibi nihai tasarrufta bulunmaları da doğ-
ru değildir. Ölümden sonra daha iyi bir yaşam geleceği için kapıları zorla-
manın bir anlamı yoktur. (Platon, 1997: 61e, 62bc)
Platonun Tanrı anlayışı ile ilgili ortaya çıkan zorluklardan birisi Tan-
rı’nın bir form mu yoksa bir ruh mu olduğu sorunudur. Bunun için Platon
düşüncesinde ideanın anlamını ele almamız gerekir. “İyi” formu tüm

Beytulhikme 7(1) 2017


71
Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşumu

forumların üzerinde üstün bir konuma sahiptir ve her şeyin kayıtsız şartsız
ilk ilkesidir ve idealar sisteminin zirvesidir. Formlar kendi başlarına ras-
yonel arzunun objeleridirler ve bunların anlaşılmasında insanda tam bir
tatmin oluşturur. İdea ya da form Diğer yandan Platon bu formlara bir
ilahilik bir kutsallık atfeder. Bu sebeple I. Müller’e göre Devlet’in tanrıları
formlardır. (Müller, 2005:102). Ancak İyi ideası zirve bir form olsa bile

Beytulhikme An International Journal of Philosophy


netice de bir idea ve bir formdur ve başka bir deyişle eşitler arasında bi-
rinci (primus inter pares)dir. Dolayısıyla Platon’un tanrısının “iyi” formu
olması mümkün görünmüyor. Bu sebeple Armstrong’a göre Platon için
Tanrı bir form değil bir ruhtur (Armstrong,1949: 39) Buna rağmen Tan-
rı’nın üstün bir ruh olduğu anlayışını doğrudan Platon’un eserlerinden
çıkarmak zordur. Çünkü Platon bazen ‘İyi’yi ve diğer ideaları tanrısal
özelliklerle de özdeşleştirdiği görülmektedir. Dolayısıyla, Platon’da ne
ruhun ne de İyi ideasının diğer alternatifi dışlayarak tek başına Tanrının
tüm vasıflarını kendinde barındıran bir kavram değildir. Her ikisi de ken-
dilerinde tanrısallığın en üst düzeyde seyrettiği iki varlık alanıdır.
Phaidon diyalogunda Platon iyi bir hayat yaşayan erdemli kimselerin
öldükten sonra tanrılarla birlikte olacağına söyleyerek tanrı inancına dair
bize önemli ipuçları verir. (Budak, 2002; 45) Platon Devlet diyalogunda
Homeros ve Hesiodos’u tanrıları doğru tanıtmadığı için eleştirir. (Platon,
1975: 377e). Tanrı’lar atfedilen ve Platon’un olumsuz olarak gördüğü unsur-
ların neler olduğunu tespit ettiğimizde onun tanrılarla ilgili düşüncesini de
tespit etme imkânına sahip oluruz. Platon her şeyden önce tanrılar hak-
kında insanların yanlış bir kanıya sahip olmasını eleştirir. Bu yüzden tanrı-
ları, birbiriyle mücadele halinde olan ve sürekli olarak birbiriyle savaşan
varlıklar olarak göstermek doğru değildir. Çünkü tanrılar aslında iyidirler
ve yüzden de her türlü anlatımda bu şekilde gösterilmelidirler. (Platon,
1975: 382e). Tanrılar iyi ve güzel olduklarından başka kılıklara girmezler ve
böyle bir şey tanrısallığın özüne uygun değildir. (Platon, 1975: 382c).
Timaios’un genel yapısını göz önünde bulundurduğumuzda belirleyici
olan unsurun Platonun yaşamış olduğu Atina toplumundan getirdiği ve
aynı zamanda Sokrates’in ölümü sonrasında seyahat ettiği Mısır ve İtalya
gibi toplumlardan kazandığı mitolojik bilgi olduğu hemen göze çarpmak-
tadır. Her ne kadar Platon genel olarak Mitos ile logosu birbirinden
ayırma gayreti içinde olmuşsa da , logos yoluyla temellendirmenin müm-

Beytulhikme 7(1) 2017


72
Şamil Öçal

kün olmadığı durumlarda Timaios’ta olduğu gibi mitos yo temellendirme


yoluna gitmiştir (Özkan, 2015: 168).
Platon’un amacı bütünün (evren) iyiliği ile parçalarını birbirine bağ-
lamak ve ondan düzenli bir bütün oluşturmaktır. Çünkü bütünlük ve dü-
zen (kozmos) Platon’un felsefesi açısından çok önemlidir. (Platon, 2015:
17b) Sokrates’in Devlet’te anlattığı şehir ile Timaios diyalogunda Solon’un
Beytulhikme An International Journal of Philosophy

anlattığı şehir arasında bir uyum olduğu göze çarpmaktadır. (Platon, 2015:
26a) Plato bu şekilde daha önceki diyaloglarının ahlaki mesajları ile Tima-
ios’un kozmolojisi arasında bir köprü kurmayı ve ütopya şehrin kozmik
kaynağını ortaya koymaya çalışmaktadır.
Platon’un Devlet adlı eserinde matematiksel bilgi, formları bilmede
önemli bir aşamayı temsil etmesi sebebiyle ilahi bir karakter arz eder.
Timaios’da ise Demiurgos dünyayı şekillendirirken matematiği kullandığı
için matematik tanrısal bir bilgi olarak görülür. (Müller, 2005:102)
Evrenin Düzene Kavuşması
Timaios retorik olarak duyulur âlemin oluşumu ile ilgili şu soruyu so-
rarak sözüne başlar: “Bana kalırsa önce şu iki meseleyi çözmek lazım.
Oluşa tabi olmayan (doğmayan) ve her zaman var olan nedir? Hep geliştiği
halde hiç var olmayan nedir?” (Platon, 2015: 28a) Yine burada sorulan
başka bir soru da şudur: Başlangıcın bir zamanı var mıdır? Yoksa bir baş-
langıç hiçbir zaman var olmadı mı? (Platon, 2015: 28b).
Varlık, değişmeyen ile oluş içinde olan arasındaki karşıtlık Yunan fel-
sefesi için temel bir esas olarak kabul ediliyordu. Burada esas olan, birincil
olan, değişmez ve nihâî olan ile bağımlı olan türemiş olan ve değişen ara-
sındaki karşıtlıktır. Timaios burada, nihai olanın, değişmez olanın ne oldu-
ğunu sormaktadır. Bizim duyularımız aracılığıyla algıladığımız şeyler hiç
bir zaman oluşa, akışa, değişime tabii olmayan varlıklar olarak sınıflandırı-
lamaz. Yukarıda da işaret edildiği üzere evren bir bütün olarak görülür ve
duyularla algılanabilir. İkinci soru ise evrenin bir başlangıcı olup olmaması
ile ilgili bir sorudur. Platon burada var olan her şeyin bir nedeni olmasının
zorunluluğuna dayalı olarak evrenin bir nedene ya da nedenlere dayanmış
olmasının gerekliliğini olduğunu savunur. Başka bir deyişle değişime tabi
olan her şeyin bir başlangıcı vardır. Diyalog’ta “ bu evrenin nedeni ne-
dir?” sorusuna verdiği cevapta Timaios oldukça gizemli bir ifade kullan-

Beytulhikme 7(1) 2017


73
Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşumu

maktadır ki bu Hıristiyan okuyucunun kulaklarına güçlü bir biçimde yan-


kılanır ve kendi Tanrı anlayışını anlamlandırabileceği bir zemin hazırlar:
“Tüm bu evrenin babası ve yapıcısına gelince Onu bilmek zordur. Onu,
bilsek bile onu insanlara anlatmak imkânsızdır.” (Platon, 2015: 28c).
Değişmeyen bir örneğe bağlı olarak şeyleri şekillendiren Demiurgos
ilk defa burada zuhur eder. Demiurgos gerçekten de Platon’un yukarıda

Beytulhikme An International Journal of Philosophy


bahsettiği Tanrı mıdır? Yukarıdaki açıklamalar bunu akla getirse de De-
miurgos’u Aklın evrendeki faaliyetini temsil eden bir sembol olarak dü-
şünmek de Platonun genel düşüncesi açısından bir aykırılık teşkil etmez.
Diğer yandan Platon bu konudaki düşüncelerini şu ya da bu sebepten
dolayı tam olarak açıklamamış olabilir (Copleston,1962: 203). Çünkü
Timaios burada onun kim olduğunu bulmanın zorluğundan başka, buldu-
ğumuzda onu insanlara anlatmanın da zorluğundan bahseder. Demiur-
gos’un özelliklerinden ileride daha ayrıntılı biçimde söz edilecektir.
Daha sonra Timaios evreni şekillendirme planını izah eder. Evrenin
yaratıcısı iyi olduğu için evreni değişmez bir örneği esas alarak yaratmak
durumundadır:
“Evreni oluşturan iyiyse ve evren güzelse değişmeyen bir örnekten
yola çıkılmıştır. Diğer türlü ise doğmuş olandan yola çıkılmış demektir.
Ancak evreni oluşturanın değişmeyenden yola çıktığı malumdur. Çünkü
evren ortaya çıkanların en güzelidir. Ve onu oluşturan da en becerikli
olandır. Eğer evren bu şekilde ortaya çıkarıldıysa, değişmeyen örneğe göre
ve akılla kavranabilecek ve hissedilebilecek şekilde yapılmış demektir”
(Platon, 2015: 29a).
Metinde hemen göze çarpan şey birbirini gerektiren gerçekliklerin
art arda dizilmiş olmasıdır. İyi değişmeyen bir şeye dayanmayı gerektirir.
Evreni ortaya çıkaran güç, onu değişmeyen sürekli aynı kalan bir şeyden
meydana getirmiş olması gerekir.
Timaios, Tanrı’nın iyi olmasının O’nun hiç bir şeyi kıskanmamasına
bağlar. Tanrı herhangi bir kıskançlığa sahip olmadığı için her şeyin kendi-
sine benzemesini istedi. (Platon, 2015: 30a) Diğer yandan O’nun iyiliği ona
herhangi bir faaliyet ya da hareket atfetmeyi de imkansız kılmaktadır.
Demiurgos’un oluş aleminde biçimlendirdiği mükemmellikte herşey iyi
idi ve kötü olan herhangi bir şey yoktu.

Beytulhikme 7(1) 2017


74
Şamil Öçal

Platon’a göre evrenin yaratmada bir başlangıcı vardır. Ancak görünen


alemde, Demiurgos ona düzen verinceye kadar ve ona ihtimam gösterin-
ceye kadar bir kaos hakimdi. Evrene ilahi düzenin gelmesiyle birlikte
evren aynı zamanda aklın kavrayabileceği bir hale geldi. Demiurgos tıpkı
bir marangözün kendi modeline bakarak yaptığı işler gibi kendi modeli
üzerinde düşünerek evreni meydana getirdi. Düşünülür bir alem, düşünü-
Beytulhikme An International Journal of Philosophy

lür bir modeli takip ederek şekillenecektir. Böyle bir tahayyülün gerçekle-
şebilmesi için, akla hayat verecek ruhun var olması gerekir. Timaois bunu
şekilde dile getirir:
“Sonuç olarak görülebilir şeyler arasında aklı olan bir bütünden daha
güzel aklı olmayan bir bütün olma ihtimali yoktur. Herhangi bir varlıkta
ruh olmadığında aklın da olamayacağını görünce aklı ruhun içine, ruhu da
bedenin içine hapsetti. Ardından da evreni adeta öz bakımından en iyisini
yaratırcasına şekillendirdi. Evet, sonuç olarak bunun gerçekten de bir
ruhu, aklı vardı ve kendisini yaratan da Tanrıydı.” (Platon, 2015: 30b)
Timaios daha sonra sonsuz dünya sorununu ele alır. Ona göre tek bir
evren vardır. Çünkü tek bir örneğe bağlı olarak yaratılmıştır. O bu konu-
da şöyle der: “Eğer örneğe uygun yapılıyorsa bir gökyüzü vardır. Çünkü
tüm canlıları içine alan bir örnek asla diğer örneklere benzemez (…) Tanrı
bu nedenle bir bütün olarak kusursuz canlıya benzemesi için evreni çok
sayıda, sonsuz ya da çift değil tek olarak yaratmıştır ve asla başka bir evren
olmayacaktır.” (Platon, 2015: 31b)
Tanrı küre biçiminde, hareket edecek ve duyuya ait bir organı olma-
masına rağmen canlı olarak mükemmel bir cisim yaratmakla işe başlıyor.
Bu aynı zamanda kendi kendine yeten bir şeydir. Küre kendi etrafında
dönerek hareket etme potansiyeline sahiptir. (Platon, 2015: 34a) Timaios’un
Demiurgos tarafından yaratılan bu ilk tanrısal küresi, hareket etmesi dı-
şında Parmanides’in Bir olan varlığına çok benzemektedir. Timaios, bu
mükemmel küreyi benzer ifadelerle tasvir eder: bir, eşsiz, ebedi, tam,
küresel ve homojen, bütün. (Platon, 2015: 34a-b, 30d, 31a ) Kürenin tüm
kısımları merkezden aynı uzaklıktadır.. Diğer taraftan küre Tanrı’ya en
çok benzeyen şekil olarak görülüyordu.
Demiurgos, kendi kendine yeten bu kürenin merkezine de ruhunu
yerleştirdi, sonra da bu ruhu kürenin her tarafına yaydı. Böylece ortaya
kendi kendine yeten mükemmel bir evren çıktı. Everndeki bu özellikler

Beytulhikme 7(1) 2017


75
Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşumu

mutlu bir Tanrı’nın ortaya çıkması demekti. (Platon, 2015: 34b) Platon
burada evrene ruhun yerleştirilmesini evrenin tanrısallık kazanması olarak
kabul etmektedir. Şu halde evrenin tümünde yayılmış bir halde ruh bu-
lunduğu için tanrısallıktan mahrum değildir.
Dünya ruhu olarak adlandırabileceğimiz bu ruh hakkında çok fazla
bilgi verilmemektedir. Buna rağmen, hem düşünen varlık hem de hareke-

Beytulhikme An International Journal of Philosophy


tin kaynağı olarak gösterilmesi sebebiyle Aristoteles’in ilk nedenine ben-
zetilmiştir. Ancak Timaios’ta farklı olan onun mekânsal bir boyuta sahip
olmasıdır. Çünkü o merkeze yerleşmiş ve küresel cismin tümüne genişle-
miş olarak tasvir edilir. (Platon, 2015: 34b, 36e) Burada cevabını aradığımız
önemli soru şudur: Maddi olmayan ruh nasıl hareket edebilir ve mekânsal
anlamda nasıl genişleyebilmektedir? Elimizdeki metinde buna cevap bu-
lamıyoruz. (Freeland,2016: 207) Metinleri sembolik olarak anladığımızda
bu soruya şöyle cevap vermemiz mümkündür. Evrene yayılan ruh evren-
deki tanrısallık onun fiziki yönüne aşan rasyonel, düşünülebilir boyuttur
ve ondaki düzendir.
Tanrı’nın şeyleri zamanda yaratması söz konusu değildir. Çünkü fii-
len zamanı yaratan tanrıdır. Başka bir deyişle Demiurgos kendileri aracılı-
ğıyla zamanın ölçüldüğü semavi cisimleri yaratıncaya kadar zaman mevcut
değildi. Zaman yaratma ile eşzamanlıdır. Gök yaratılmadan önce, gece ve
gündüz yoktu, gökün oluşmasıyla birlikte gece ve gündüz meydana gelmiş-
tir. (Platon, 2015: 37b) Zaman ve gökyüzü ileride yok olmaları gerekirse
birlikte yaratıldıkları için birlikte yok olacaklardır. Zaman, gök yüzüne
mümkün olduğunca benzemesi için ölümsüz töz örneğine göre oluşturul-
muştur. Gökyüzü tüm zaman boyunca var olmuş ve var olacaktır. Tanrı,
bu düşünceden hareket ederek zamanı yaratmış ve güneş ve ay gibi şeyleri
oluşturdu. Ancak zamanı sadece bunlarla korumak ve ifade etmek tam
olarak mümkün olmadığı için diğer beş gökyüzü cismini, yani gezegeneler
yaratmıştır (Platon, 2015: 38b)
Evrene olabildiğince mükemmellik vermek için Tanrı evreni hareket
edebilen ebedilik imajında yaratmıştır. Bu, yıldız ve gezegenlerin yaratıl-
masını tamamladıktan sonra yaratmaya ilave etmesi gereken şeylerin bu-
lunduğu anlamına geliyordu. Çünkü birçok gerçeklik ezeli modellerden
hiç birine benzemiyor ve formsuz biçimde duruyordu. Bu sebeple tanrı
canlı varlıkların, bir somutluk gerektiren insani ve hayvani ruhların yara-

Beytulhikme 7(1) 2017


76
Şamil Öçal

tılmasına yöneldi. Yaratılmış dört türlü canlı türü vardır: Semavi soylu
tanrılar, havada kuşların soyu ve okyanustaki canlı türleri ve karadaki
yaratıklar (Platon, 2015: 40a).
Mükemmel bir varlık olması sebebiyle tanrı, daha düşük varlık düze-
yine sahip olan şeyleri yaratamazdı. (Platon, 2015: 41c) Çünkü her zaman
kendi zürriyetine ölümsüzlük veriyordu. Bu sebeple o daha düşük seviye
Beytulhikme An International Journal of Philosophy

tanrısallık özelliğine sahip olan tanrılar yarattı ve onlara daha fazla varlık
yaratmalarını öğütledi. Demiurgos bu tanrılara, yüksek varlıkların ya da
semavi cisimlerin ruhunu yaratmak için oluşturulmuş olan karışım haline
getirilmiş unsurların daha az saf olan türünden yapılmış olan bir karşım
verdi. (Freeland, 2016: 208) Bu tanrılar, Hesiod’un bahsettiği tanrılardan
farklıdır. Çünkü bunlar daha çok ikincil nedenler olarak kabul edilir. An-
cak Platon, sıcak ve soğuk gibi evrenin ikincil nedenlerinin birçok kimse-
nin birincil neden olarak gördüğünden bahseder. Platon’a göre öncelikle
ortaya konulması gereken akli doğal nedenlerdir. (Platon, 2015: 46e)
Timaios daha sonra evrenin maddi oluşumuna geçer. Platon evrenin
maddi nedenlerinin yeteri kadar ele alınmadığını düşünür. Platon’a göre
alemin oluşu zorunluluk ile Akl’ın birleşmesinden meydana gelmiştir.
(Platon, 2015: 47e, 47c). Platon burada geçen zorunluluk ile evrendeki
yasaları kastetmiş olabilir. Ayrıca Demokritos ve Epikürün atomcu anlayı-
şına bir göndermede bulunduğu düşünülebilir. Çünkü burada zorunluluk
amaçsızlık, gelişigüzellik ve Akıl tarafından şekillenmeme anlamında kul-
lanılmaktadır. Akıl Zorunluluğu ikna eder, başka bir deyişle kör olan ele-
mentleri tasarıma ve bilinçli amaca hizmet eder hale getirir. (Coples-
ton,1962: 273-74).
Platon bu noktada kendi ifadesine göre “Akıl ya da nous tarafından
idare edilen alandan, zorunluluğun yönettiği ya da en azından fiili hale
getirdiği alana yönelir. (Platon, 2015: 47e) Evrenin dokunulabilir ve görü-
lebilir olması için özellikle ateş gibi cisimlere ihtiyaç vardır. Aslında, hava,
ateş, toprak ve sudan oluşan dört unsurun hepsi de zorunludur. Her ne
kadar Demiurgos bunlara şekil vermiş olsa da Timaios paradoksal biçimde
bunların şöyle ya da böyle göklerin yaratılmasından ve aynı şekilde zama-
nın yaratılmasından önce var olduğundan söz eder. Platon bu unsurların
aklileştirme-öncesi durumlarından sadece formsuz yataktaki (kap) “güç-
ler” olarak bahsetmenin zorluğundan bahseder. (Freeland, 2016: 209)

Beytulhikme 7(1) 2017


77
Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşumu

Burada sözü edilen ve Demiurgos’un devralarak üzerinde çalıştığı ya-


tak (kap) nedir? Platonun Formlar metafiziğine yapılan bu önemli ilave ile
ilgili Timaios’da bulduğumuz ifade şudur: Evrenin fiziksel gerçekliği ben-
zeri bir şey, ya da içinde formların taklidinin tahakkuk edebildiği rahim-
dir. (Platon, 2015: 52c) Timaios bu maddi alanı yatak(chora, kap) olarak
adlandırır. C Bu var olan her şey için bir yer (topos) ya da oturak (hedra)dır.

Beytulhikme An International Journal of Philosophy


Başka bir deyişle bozulma kabul etmeyen ebedi uzay. Uzay var olan her
şeye konum sağlıyor. Ancak kendisi, duyular olmadan kavranıyor. Uzay ya
da yatak içinde elementlerin yapıldığı değil görüldüğü bir yerdir (Coples-
ton, 1962: 275). Uzay için kullanılan bu terim aynı zamanda geometrik
olarak biçim alabilen madde anlamına da gelir. Choranın “doğası onun
geometrik biçim almasını olanaklı kıldığı için bu madde aynı zamanda
evrensel oluşun olanağını meydana getiren bir neden maddi bir neden”
olarak görülmüştür (Özkan, 2015: 186).
Yatak’ın fiziksel gerçekliğin en ilkel seviyesinde bir rolü söz konusu-
dur. Çünkü daha çok bu dört unsurun birbirine nasıl dönüştüğü sorununu
çözmek için başvurulan bir kavramdır. Diğer yandan Timaios’un bunu tam
olarak çözüp çözmediği de tartışmalıdır. Çünkü dört unsurdan toprak bu
dönüşüm sürecinin dışında tutulmuştur. Timaios’un bazı kısımlarında bu
yatak(kap)ın kendisinin özelliksiz ve niteliksiz olarak betimlendiği göze
çarpar. Bunu değişik nesneler yapmak üzere kullandığımız balmumuna ya
da ham altına benzetebiliriz. Diğer bazı yerlerde kullanılan mecazi ifade-
lerden evrenin yaratılışı öncesinde bu yatak(kap)ın bazı niteliklere sahip
olduğunu çıkarmak zor değildir. Çünkü dört unsur onun içindeki bazı
bölgeleri kaplıyor görünmektedir. Eleyen ya da savuran sepet mecazında
ise bu yatağın kendisi faal ve hareketli olarak tasvir edilmektedir. (Platon,
2015: 52d, 53a; Freeland, 2016: 209 ).
Demiurgos bu şekilde formlar ve kap denilen formsuz fiziksel ger-
çekliği içeren bir çerçeve içinde işini yapmaya başlar. (Freeland, 2016:
206) Platon kap (mekan) izah etmenin çok zor olduğunu çünkü onun
akdedilebilen bir şey olmadığını dile getirir. O tüm türlerin bakıcısı, anne
ve mekan olarak adlandırır. Tüm bu açıklamalar kap ya da yatak dediği-
miz şeyin kesin bir şekilde ne olduğunu ortaya koymaya yetmemektedir.
Demiurgos, Timaios’ta dört unsurun her biri için geometrik biçimler
belirler. Küp en hareketsiz ya da hareket etmesi en zor olan toprağa atfe-

Beytulhikme 7(1) 2017


78
Şamil Öçal

dilir. Piramit en hareketli olan ve keskin kenarları ve her yönde keskin


noktaları olan ateşle ilişkilendirilir. Sekiz yüzlü hava ile, yirmi yüzlü ise su
ile irtibatlandırılır (Platon, 2015: 55d).
Timaios’un tanrısı, ya da tanrısal zanaatkârı mümkün olduğunca mal-
zemeyi iyi ve güzel bir şekilde düzene sokmaya çalışsa da bu her zaman işe
yaramaz. Çünkü neticede materayal tanrının kendi yarattığı materyal
Beytulhikme An International Journal of Philosophy

olmayıp hazır bulduğu bir materyaldir. (Platon, 2015: 30a,37d) Tanrı sürek-
li olarak evrenin işleyişini yönetmekte iken, bazen bu işleyişten el çekebi-
lir ve el çekmesiyle birlikte de her şey tersine dönebilir. Tanrı’nın neden
bu işleyişten el çektiği tam olarak açıklanmazken, her şeyin tersine dön-
mesinin sebebinin, şeylerin özündeki tanrısallık/aklilik unsurlarının ta-
mamen ortadan kalkmasıyla birlikte şeylerin maddi cisimsel yapılarına
geri dönmeleri olduğunu görüyoruz. (Platon, 2014: 269e) Tanrı evrenin
gidişatını kendi haline bıraktığı zaman, tanrı’nın emrindeki diğer tanrılar
da evrenin üzerindeki hâkimiyetlerini bırakırlar. Bu durumda evrende bir
kaos ve karmaşa ortaya çıkar. Bir süre sonra evren bu kaostan kurtulmayı
başarsa bile, cisimsellliğinden ve maddiliğinden dolayı bu fazla uzun sür-
mez. (Platon, 2014: 272e, 273b) Burada evrendeki düzenin çeşitli sebepler-
le bozulması ya da bozulmuş gibi görünmesi ve tam olarak düşünülür ol-
maktan çıkması olarak yorumlanabilir. Anlaşılan bu sürekli devam eden ve
evreni tümüyle sürekli olarak anlaşılmaz kılan bir durum değildir.
Bir bütün olarak ele alındığında Aristotelesin daha açık bir şekilde
ulaştığı dört nedeni Timaios’da bulmak mümkün müdür? Platon söz bu
diyalogda bazen açık bazen de kapalı bir biçimde nedenlerden söz eder.
İskender Cengiz Özkan, diyalogta dört nedenin yer aldığını ortaya koy-
muştur. Buna göre 1) kozmostaki düzen in nedeni olarak idealar biçimsel
nedenlerdir. 2) Demiurgos ise etkin neden olarak kabul edilebilir. 3) De-
miurgos kendisi gibi iyi olan bir şey meydana getirmek istediği için İyi
ereksel neden (illet-i gai) olarak kabul edilebilir. 4) Form’dan bağımsız
olarak bulunan madde ise maddi neden olarak kabul edilebilir. (Özkan,
2015: 183).

Demiurgos

Platon’un Timaios’ta kullandığı Demiurgos’un kelimesinin ne anlama


geldiği ve nasıl bir tanrı olduğu konusunda geniş tartışmalar yapılmıştır.

Beytulhikme 7(1) 2017


79
Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşumu

Platon’un diyaloglarında idea ve şey arasındaki ilişkilere dair önemli açık-


lamalar mevcutturr. Ancak Timaios diyalogunda, kozmolojik bir anlatımla
bu ilişkinin daha olgunlaşmış bir sunumunun yapıldığını görüyoruz. Daha
önce de dile getirdiğimiz üzere Platon’un Demiurgos’u Ortaçağların Ya-
hudi-Hristiyan düşünürlerince kendi Tanrı anlayışlarına felsefi bir temel
oluşturmak ve Platon’un felsefesine teolojik bir dayanak sağlamak amacıy-

Beytulhikme An International Journal of Philosophy


la yorumlanmıştır. Platonun kullanmış olduğu dini terimleri mitolojik-
kozmolojik çağrışımlarından arındırarak teistik bir sistem için bir delil
saymanın ya da tamamen doğal, evrene içkin şeylere indirgeme çabalarının
da Platon’u doğru anlamaya katkıda bulunmayacağını düşünüyoruz. De-
miurgos İlahi aklın alemde faaliyette bulunan bir temsilcisi olarak da gö-
rülebilir. (Copleston,1962: 173). Her halükarda yoktan yaratıcı bir Tanrı
olmayan Demiurgos’un tanrısal ve akli bir niteliğe sahip olduğunu söyle-
yebiliriz.
Timaios’a göre Demiurgos, Formlar Modeline göre bu dünyadaki şey-
leri biçimlendirir. Bunun anlamı, Formlar ya da İdeaların sadece bu dün-
yadaki şeylerden değil aynı zamanda Tanrı’dan da ayrı olarak var olması-
dır. Platon’un ifadeleri böyle bir yoruma müsait olmakla birlikte, Pla-
ton’un açıklanmaz bulduğu şeylerin varlığı ve Akademi’deki öğrettiklerini
diyaloglarında mecazi ve betimlemeci bir dille ele almış olması bu konuda
kesin bir yargıya varmayı zorlaştırır. (Copleston,1962: 192)
Demiurgos tanrı ile özdeşleşmesi kesinlik arz etmeyen bir şeydir ve
Platon’un mecazi ve mitik dili Demiurgos’un aynı evrende iş gören Aklı
sembolleştirebileceği de düşünülebilir. Tüm bunları değerlendirdiğimizde
Demiurgos ile ilgili Platon’un açıklamalarını kesin değil “mümkün açıkla-
malar olarak kabul etmek gerekir.
Demiurgos antik Yunan’daki Olympialı tanrılardan çok farklı değil-
dir. Başka bir deyişle monistik bir tanrı değildir. Demiurgos işini yapar-
ken sonsuz hakikatleri model olarak alır. O yapan baba ve koruyucudur.
Malzemesini kendi yapmamıştır ve bu malzemeden elinden geldiği kadar
en iyisini yapmaya çalışmıştır. Bunu yaparken malzeme üzerinde sonsuz
kudretinin olduğu da söylenemez. Bazen malzemenin direnciyle de karşı-
laşabilir. Kendisi iyi olduğu için herşeyin kendisi gibi iyi olmasını ister.
Kendisine benzemesi ise, yukarıda da değinildiği gibi bazen bir zorunlu-
luk halini alır. (Platon, 2016: 29e)

Beytulhikme 7(1) 2017


80
Şamil Öçal

Demiurgos görünen şeylerin düzensiz bir hareket içinde olduğunu


görünce bunların bütününü alarak , (Platon, 2014: 269e) onları bir düzene
sokmuştur. Çünkü Demiurgos düzenin düzensizlikten daha iyi olduğunu
düşünüyordu.

Sonuç
Beytulhikme An International Journal of Philosophy

Timaios’ta anlatılan hikaye mitostan bağımsız olarak değerlendirili-


mez. Dolayısıyla hikaye okunurken bunu göz önünde bulundurma zarureti
vardır. Ancak mitosun da kendine özgü bir özgü açıklama gücü olduğu
söylenebilir. Bu sebeple Timaios’taki mitolojik unsurların tanrı-evren iliş-
kisi bağlamında evrenin oluşumu ve nedenler ile ilgili anlaşılabilir açıkla-
malarının yapılması zor değildir. Timaios, her ne kadar evrenin bir tanrı
tarafından ‘yaratılışı’ konusunda sınırları belirlenmiş sistematik bir açık-
lama getirmese de, evrenin varlığını değişmez olana, iyi olana bağlaması ve
tüm bu süreci ‘düzen’ ile ilişkilendirerek açıklaması onda teistik sayılabi-
lecek düşüncesinin varlığını gösteren önemli ipuçlarıdır. Dolayısıyla Tima-
ios’un hiçbir teistik düşünce barındırmadığını, salt bir doğa felsefesi oldu-
ğunu ileri sürmek eserin bütününde ortaya çıkan genel anlayışa çok uygun
düşmemektedir. Ancak eserde teistik düşüncenin birincil olmadığı açık-
tır.
Platon Timaios’ta formlar teorisini genel fizik teorisine bağlamak için
büyük çaba sarf eder. Platon için bu dyalogda mesele teşkil eden şey
daha çok, aklın ve zekanın birincil olup olmaması, ya da şeylerin körükö-
rüne üzerinde bulundukları yol üzerinde bulunup bulunmamalarıdır.
Platon görünür âlemin, insan aklına benzer bir biçimde- doğal şeylerin
üretiminde rasyonel olarak işlediğini tasdik etmek istiyordu . Platon’a
göre, şeylerin düzeni istikrarlı bir şekilde yerinde tutan işlevler icra etme-
leri, düzenleyici ilkelerin maddenin kendisine ait değil akla ait bir fonksi-
yon icra etmeleri dolayıısyla her ikisi arasında bir benzerlik vardı. Ancak
Platon, düzenleyici prensiplerin (formların), kendi fonksiyonlarını icra
ederek dünyayı daimi, uyumlu, iyi, ve güzel bir sistem olarak korumak
suretiyle, doğal şeylerle nasıl ilişkilendirilebileceğini bilemiyordu . Bu
yüzden Platon, mitik unsurlar içeren hikaye diline başvurmuştur. Pla-
ton’un anlattığı bu hikaye kısaca onun bu ilişkiye kesin bir şekilde inandı-
ğı ancak bu kesin inançların, düzenli, ve ispat edilmiş delillerle ifade edil-

Beytulhikme 7(1) 2017


81
Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşumu

mediğini göstermektedir. Hikâyede şeylerin nasıl olmaları istendiyse o


şekilde, yani tesadüfi ya da zorunlulukla meydana gelen şeyler olarak değil
de hem bütün olarak hem de tüm parçalarında düzenli, rasyonel, iyi ve
güzel olarak sergilendiklerini görüyoruz. Buradaki ikna, ustanın şeyleri
yaptığı gibi insanların şeyleri yapması üzerindedir. Açıklamanın mitsel bir
nitelikte olması onun ciddiye alınmadığı anlamına gelmez. Çünkü dünyayı

Beytulhikme An International Journal of Philosophy


olduğu gibi var olan bir şey olarak- olgu olarak- görme ile taşımış olduğu
düzeninin niyet ve amacını ortaya koyan bir şey olarak görme arasında
büyük bir fark vardır.

Kaynaklar

Allen, D. & Sprinsted, E. O. (2007). Philosophy for Understanding Theology. London:


Westminster John Knox Preess.
Armstrong, A. H. (1949). An Introduction to Ancient Philosophy. London: Methuen
& Co.

Blackhirst, R. (2017), The Mythological and Ritualistic Background of Plato’s


Timaeus. http://themathesontrust.org/papers/metaphysics/Blackhirst-
Timaeus_Myth.pdf. (Erişim Tarihi: 25.01.2017).
Cevizci, A. (2001). İlkçağ Felsefesi Tarihi. Bursa: Asa Kitabevi.

Copleston, F. (1962). A History of Philosophy, Vol I, Part I. New York: Image


Books.
Cornford, F. M. (1997). Plato’s Cosmology. Cambridge: Hachett Publishing Com-
pany.
Freeland, C. (2016). The Role of Cosmology in Plato’s Philosophy. A Companion to
Plato (ed. H. Benson). Oxford: Blackwell.

Gomperz, T. (1903). Greek Thinkers: A History of Ancient Philosophy, vol. III (trans.
G. G. Berry). London.
Gülenç, K. (2008). Pre-Sokratiklerden Platon’a Mitos, Logos ve Diyalektik. Felse-
felogos, 35-36.

Mueller, I. (2005). Mathematics and the Divine in Plato. Mathmatics and the Divi-
ne (ed. T. Koetsier & L. Bergman). London: Elsevier.

Özkan, C. İ. (2015). Timaios’ta Oluş ve Devinimin Nedenselliği ve “Neden” Kav-


ramının Dört Anlamı. Felsefi Düşün, 5.

Beytulhikme 7(1) 2017


82
Şamil Öçal

Platon (2015). Timaios (çev. F. Akderin). İstanbul: Say Yayınları.

Platon (1997) Phaidon (çev. S. K. Yetkin & H. R. Atademir). İstanbul: MEB Ya-
yınları.
Platon (1975). Devlet (çev. S. Eyuboğlu & M. A. Cimcoz). İstanbul: Remzi Kitabe-
vi.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy

Platon (2014). Devlet Adamı (çev. F. Akderin). İstanbul: Say Yayınları.


Taylor, A. E. (1928). A Commentary on Plato’s Timaeus. Oxford: Oxford University
Press.
Vlastos, G. (1975). Plato’s Universe. Washington: Seatle University of Washington
Press.

Öz: Platon’un geç dönem diyaloglarından biri olan Timaios, Devlet di-
yalogu ile birlikte Platon Felsefesini anlamak için anahtar rolü üstlenen
önemli yapıtlarındandır. Ancak Timaios aynı zamanda içinde muğlak
ifadelerin yer aldığı, mitos ile logosun birbirine karıştığı bir bir metin-
dir. Bu yüzden, şiirsel ve mitoloji ile karışık dil yapısı sebebiyle eleşti-
rilmiştir. Birçok araştırmacı Platonun bu eserini zor bir metin olarak
kabul etmekte ve günümüzdeki bilim anlayışı bakımından izahı zor un-
surlar barındırdığını düşünür. Çünkü bu eser onlara göre modern ve
rasyonel olan karşısında geleneksel ve mitolojik olanı temsil etmekte-
dir. Ancak buna rağmen Platon’un diğer eserlerinde eksik kalan ya da
kapalı kalan bazı görüşleri ancak Timaios ile birlikte tamamlanmakta
ve anlaşılmaktadır. Bu özellikle de kozmoloji ve Tanrı konusunda daha
belirgindir. Dolayısıyla Timaios’un Platon’un düşüncelerinin anlaşılma-
sında rolünün olmadığını söyleyemeyiz. Yeni Platoncular bu metni
Platon’un Tanrısal yönünün bir göstergesi olarak kabul etmişlerdir.
Timaios aynı zamanda evrenin yaratılışı konusunda yapmış olduğu il-
ginç öneri ile de Hıristiyan filozofların da dikkatini çekmiştir. Bu ma-
kalede Timaios diyalogu esas alınarak Platon’un evrenin oluşumu ve
yapısı, Tanrı konusundaki görüşleri ele alınacaktır. Girişte Platon’un
Timaios unun kısa bir tanıtımı yapılacak, daha sonra Timaios’un Orta-
çağlarda Hıristiyanlar açısından önemi vurgulancaktır. Takip eden bö-
lümlerde Timaios’ta yaratma, Tanrı, Demiurgos kavramı ve muhtemel

Beytulhikme 7(1) 2017


83
Platon’un Timaios Diyalogunda Tanrı ve Evrenin Oluşumu

anlamları irdelenecektir. Burada cevab aranacak belli başlı sorular şun-


lar olacaktır: Timaios nasıl bir eserdir? Timaios Platon’un özgün görüş-
lerini dile getiren bir eser midir? Timaios’da nasıl bir Tanrı ve yaratma
düşüncesi vardır? Timaios diyalogunun Hıristiyanlar üzerindeki etkisi
nedir? Tanrı ile evren arasındaki ilişki nasıl bir ilişkidir? Demiurge’un
doğası ve temel nitelikleri nedir? Bu sorular diyalog çerçevesinde ele

Beytulhikme An International Journal of Philosophy


alınıp değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Platon, Timaios, evren, Tanrı, Demiurgos, form.

Beytulhikme 7(1) 2017

You might also like