Academia.eduAcademia.edu

Turizm Kentlerinde Kentlesme

(11) Öğr. Gör. Emine AY YİĞİT 146 ; Öğr. Gör. Yusuf YİĞİT 147 TURİZM BÖLGELERİNDE KENTLEŞME URBANIZATION IN TOURISM REGIONS ÖZ Günümüzde ülkeler ağırlıklı olarak metropol kentleri olmak üzere, bu bölgelerdeki kentleşme yeterliliği kapsamında birbirleriyle rekabet etmektedirler. Bankacılık, ticaret ulaşım gibi alanlarda ulusal ve uluslararası sistemle bütünleşmiş kentlere sahip olan ülkeler, bu rekabette avantajlı duruma geçmektedirler. Kentleşme, sanayileşmeye paralel olarak kent sayısının artması, bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran toplum yapısında artan örgütlenme, işbölümü ve uzmanlaşma yaratan insan davranış ilişkilerinde değişimlere yol açmıştır. Turizm sektörünün yerel ekonomiye, ödemeler dengesine, istihdama ve bölgesel kalkınmaya olan katkıları azımsanamayacak kadar fazladır. Turizm kentlerindeki kentleşme, doğayı kullanma imkânı sağlamakla beraber, atıl veya kullanılmayacak değerlerin kullanılması yoluyla istihdam sağlayarak, gelir eşitliği sağlayacaktır. Turizm sektörünün gelişmesi sonucunda turizme açılan kırsal bölgeler kalkınacaktır. Bu derleme çalışmasında turizm kentlerinin kentleşmesinin bölgesel kalkınmaya olan etkisi üzerinde durulacaktır.

http://www.turansam.org ********** TURAN-SAM: TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi * TURAN-CSR: TURAN Center for Strategic Researches TURAN-SAM Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Yıl: 2018; Cilt: 10/YAZ, Sayı: 39 TURAN-CSR International Scientific Peer-Reviewed, Refereed Journal; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Year: 2018; Volume: 10/SUMMER, Issue: 39 DOI: http://dx.doi.org/10.15189/1308-8041 (11) Öğr. Gör. Emine AY YİĞİT146 ; Öğr. Gör. Yusuf YİĞİT147 TURİZM BÖLGELERİNDE KENTLEŞME URBANIZATION IN TOURISM REGIONS ÖZ Günümüzde ülkeler ağırlıklı olarak metropol kentleri olmak üzere, bu bölgelerdeki kentleşme yeterliliği kapsamında birbirleriyle rekabet etmektedirler. Bankacılık, ticaret ulaşım gibi alanlarda ulusal ve uluslararası sistemle bütünleşmiş kentlere sahip olan ülkeler, bu rekabette avantajlı duruma geçmektedirler. Kentleşme, sanayileşmeye paralel olarak kent sayısının artması, bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran toplum yapısında artan örgütlenme, işbölümü ve uzmanlaşma yaratan insan davranış ilişkilerinde değişimlere yol açmıştır. Turizm sektörünün yerel ekonomiye, ödemeler dengesine, istihdama ve bölgesel kalkınmaya olan katkıları azımsanamayacak kadar fazladır. Turizm kentlerindeki kentleşme, doğayı kullanma imkânı sağlamakla beraber, atıl veya kullanılmayacak değerlerin kullanılması yoluyla istihdam sağlayarak, gelir eşitliği sağlayacaktır. Turizm sektörünün gelişmesi sonucunda turizme açılan kırsal bölgeler kalkınacaktır. Bu derleme çalışmasında turizm kentlerinin kentleşmesinin bölgesel kalkınmaya olan etkisi üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Turizm, ekonomi, kent, kentleşme. ABSTRACT Today, the country mainly through the city, including the metropolitan cities compete with each other. Banking, countries that have national and international integrated urban transport system in areas such as trade, they pass on this competitive advantage. Urbanization, industrialization, increasing the number of cities in parallel to the structure of society that results in the growth of today's city of the increase of organization, created the division of labor and specialization have led to changes in human behavior relationship. The tourism sector in the local economy, the balance of payments, employment and contribute to regional development can not be underestimated is more. Urbanization in tourist town, but allows use of Employment of nature along by providing value through the use of discarded or will not be used and will provide income equality. As a result of the development of the tourism sector in rural areas will be opened up to tourism. The study will focus on the impact of rural development of the tourism city. Keywords: Urbanization, economy, tourism, rural development. 146 147 Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi; [email protected];Muğla/TÜRKİYE. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi; [email protected];Muğla/TÜRKİYE. 97 http://www.turansam.org ********** TURAN-SAM: TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi * TURAN-CSR: TURAN Center for Strategic Researches TURAN-SAM Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Yıl: 2018; Cilt: 10/YAZ, Sayı: 39 TURAN-CSR International Scientific Peer-Reviewed, Refereed Journal; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Year: 2018; Volume: 10/SUMMER, Issue: 39 DOI: http://dx.doi.org/10.15189/1308-8041 GİRİŞ Ülkemizdeki nüfusun büyük bölümünün ekonomik faaliyet alanı olarak, ticaret, sanayi, yönetim ve hizmetle ilgili işlerle geçimini sağladığı, toplumsal ve kültürel bir örgütlenmenin olduğu yer olarak tanımlanan kentlerin, her geçen gün daha da önem kazandığı bir gerçektir. Özellikle 1950‘ler den sonra ülkemizde kentleşme hareketi hız kazanmış, hızlı kentleşmenin sonucunda nüfus, metropoller başta olmak üzere turizm kentleri ve belli bölgelerde yoğunlaşmıştır. Nüfus yoğunluğu özellikle sağlık ve eğitim hizmetlerinin yetersiz kalmasına sebep olmuştur. Ayrıca bu durum, ulaşım, kanalizasyon gibi hizmetlerin artan nüfusun ihtiyaçlarına cevap vermesini güçleştirmiş merkezi idareleri zor durumda bırakmıştır. Kalkınma için gerekli olan sanayileşme hizmet sektörlerinin güçlenmesi kentlerle mümkündür. Kentleşme, sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye paralel olarak kent sayısının artmasını ve günümüzdeki kentlerin ortaya çıkmasını sağlayan toplum yapısında, artan oranda örgütlenme, işbölümü ve uzmanlaşma yaratan, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere has değişikliklere neden olan bir nüfus birikimi sürecidir. Kalkınma, daha çok ekonomik boyutu ile literatürde yerini almıştır. Bir ülkede ekonomik kalkınmadan söz edilebilmek için, kişi başına düşen milli gelirin artmasının yanında, genel olarak üretim faktörlerinin miktarlarının ve etkinliklerinin artması, sanayi kesiminin milli gelir ve ihracat içindeki payının artması, gelir dağılımındaki adaletsizliğin azalması ve istihdam düzeyinin yükselmesi gibi yapısal değişikliklerin olması gerekir (Kılıç, 2001: 1). Bu çalışma bir literatür taraması şeklinde gelişmiş, bu kapsamda öncelikle yayınlanmış yazılı kaynaklardan ve belgelerden geniş bir kaynak taraması yapılmış, konuyla ilgili kurum ve kuruluşların verilerinden ve çalışmalarından yararlanılarak oluşturulmuş, sonra derlenen bilgiler, gözlemler ışığında ele alınarak daha sonraki araştırmalara kaynak oluşturması hedeflenmiştir. 1.KENTLEŞMENİN TARİHÇESİ İlk olarak M.Ö. 6000’li yıllarda ortaya çıkan M.Ö. 400 dolaylarında da tam olarak kendilerini göstermeye başlayan ilk kentler doğal olarak küçük ölçekli ve yerleşik köy ve kasabalardan çok az farklılık gösteren yapılardı. Bu kentlerin boyutlarının küçük olmasının nedeni, tarım veriminin düşük, uzun mesafeli ulaşım maliyetinin de yüksek olmasıdır. Tarımda verimlilik artışının daha çok nüfusun bir arada toplanmasına olanak tanıdığı görülürken, demir alanındaki metalürjik buluşların, tarımsal makine teknolojisini ve ulaşımı geliştirdiği söylenebilir(Hatt ve Reiss, 2002: 29). Bu durum daha çok Mezopotamya ve Nil havzası başta olmak üzere, doğuda görülürken, Ege civarında tarıma elverişli arazilerin yokluğu nedeniyle maden çıkarma, çıkarılan madenlerden çeşitli aletlerin üretimi, denizcilik ve ticaret daha çok kentlerin yapısını etkileyen etmenler arasında yer almıştır. Özellikle Yunan şehirleri, deniz aşırı ticaret yolu ile giderek zenginliğini artırmış ve bölge olanaklarının nüfus kapasitesinin üç dört katı daha fazla bir nüfusu barındırma kapasitesine ulaşmışlardır. Örneğin Atina’da geliştirilen ve dış dünyaya satılan ürünleri oluşturan bir sanayi, şehrin yiyecek gereksinimlerini karşılamakla kalmamış, aynı zamanda şehrin zenginleşmesine de katkıda bulunmuştur (Childe, 1983: 233). Kentlerde şehirleşme süreci, Mısır ve Sümer uygarlığından Helen uygarlığına ve daha sonraki dönemde ise kentlerin yönetim fonksiyonları alanında ileri seviyeye ulaşan Roma uygarlığına kadar uzanmaktadır. Bu dönemde, ekonomik, siyasal ilişkilerle yapılanmış kentler mevcut değildir. Kentler daha çok ticaret yolları üzerinde liman kentleri olarak kurulmuştur. İpek Yolu, Baharat Yolu gibi geleneksel ticaret yolları üzerinde yer alan kentler ile aynı ülkenin ya da imparatorluğun sahasında bulunan liman kentleri ön plana çıkmıştır Roma İmparatorluğu döneminde liman kentlerinin savunma açısından stratejik konumda bulunanları, önem kazanmıştır. Bu dönemde Roma ve Yunan kentleri idari ve hukuksal düzenlemelerle kırsal bölgelerden ayrılmış, fakat ekonomik olarak kırsal kesime bağlı kalınmıştır. Ortaçağ ve yeniçağda tarıma dayalı üretim yapısı artan nüfusla beraber ulaşımın gelişmesiyle kentsel yerleşimin sayısı artmıştır. Görüldüğü gibi kentlerin doğuda ve batıda farklı biçimlerde ortaya çıkışı üretim biçimleri ile doğrudan ilişkilidir. Bu durum kentlerin sadece ortaya çıkış dönemlerinde değil gelişme ve değişme dönemlerinde de etkisini göstermiştir. Ortaçağın ilk dönemlerinde feodal toplum yapısı nedeniyle kentler zayıflamıştır. Üretim biçimi işgücü olarak toprağa bağlı bulunan sistemler nedeniyle toplumsal yapı, kırsal alanda örgütlenmiştir. 10. yüzyıldan itibaren zanaat ve ticaretin önem kazanması ile kentler hem 98 http://www.turansam.org ********** TURAN-SAM: TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi * TURAN-CSR: TURAN Center for Strategic Researches TURAN-SAM Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Yıl: 2018; Cilt: 10/YAZ, Sayı: 39 TURAN-CSR International Scientific Peer-Reviewed, Refereed Journal; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Year: 2018; Volume: 10/SUMMER, Issue: 39 DOI: http://dx.doi.org/10.15189/1308-8041 Avrupa’da hem de İslam dünyasında yeniden büyümeye başlamıştır. Ne var ki kentlerin tarihsel süreci incelendiğinde günümüzdeki anlamıyla modern kentin ortaya çıkışının sanayi devrimi sonrasında olduğu görülmektedir. Literatürde “Kentleşme” kavramının “Sanayi Devrimi Öncesi Kentleşme” ve “Sanayi Sonrası Kentleşme” olarak ikiye ayrılması da sanayi devriminin bu süreçte bir dönüm noktası olduğunu göstermektedir (Talas, 1981: 28).Nitekim sanayi devrimi ve sonraki dönemde kentlerin yapısal ve işlevsel olarak çok hızlı bir şekilde dönüşmesi de bu olguyu desteklemektedir. Sanayileşme, kentlerin hızla büyümesine ve bir olgu olarak kentleşmenin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yani, çağdaş bu günkü anlamda kentleşme, nüfus hareketleri ile birlikte ortaya çıkmıştır. Bu nüfus hareketlerinin temelinde de sanayileşme ile ortaya çıkan farklı üretim faktörleri, bunların etkinliğinin artması ve dolayısı ile işgücüne duyulan ihtiyacın artması yatmaktadır. Bununla birlikte kentlerde ortaya çıkan farklı iş kolları da kırsal alanda yaşayan bireyler için cazip hale gelmiştir. Sanayi Devrimi ile birlikte küçük zanaatkârlarda, tezgâhlarda ve atölyelerde kısıtlı üretimlerin yerini, yeni teknik buluş ve makinelerle üretim almış, yeni bir enerji kaynağı olan buhar gücünün kullanımı, üretimi kolaylaştırmıştır (Talas, 1981: 29). Bu teknik ve toplumsal değişmelerin sonucu olarak “işçi” sınıfı ortaya çıkmış ve yığınsal üretimin oluşturduğu işbölümü ve uzmanlaşma daha fazla işçiye olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. Bunun sonucu olarak kentlerin nüfusu hızlı bir şekilde artmıştır. Çalışmak için kente gelen nüfusun barınma ihtiyacını karşılayacak alanlar yetersiz kalınca, kent dışında yeni yerleşme alanları işçi mahalleleri oluşmuştur. Fabrikaların hemen yanında inşa edilen işsiz konutları yan yana ve kötü malzeme ile yapılmıştır. Konut sunum mekanizmaları artan isteği karşılayamayınca, konut birimleri bölünerek kiralanmaya(her aileye bir oda) başlamış, bu da aşırı yoğunlukla birlikte sağlıksız yaşam koşullarını beraberinde getirmiştir (Uğurlu, 2010: 60-61). Sanayi kenti ile sanayi öncesi kentler kıyaslandığında; sanayi öncesi kentlerde kapalı bir sınıf olgusuna, sosyal hareketlilik ve cinsiyete dayalı kapalı bir işbölümüne rastlanılmaktadır. Bu kentlerdeki insanların statüleri edinilmiş bir statüdür. Eğitim ise ancak elit bir zümreye aittir. Her bireyin istediği eğitimi alabilmesi söz konusu değildir. Buna karşılık sanayi kentlerinde, resmi eğitim hiçbir sınıf ve zenginlik farkı gözetmeksizin herkese açıktır. Bireylerin çalışmaları ve başarıları ölçüsünde yükselmeleri ve ödüllendirilmeleri doğaldır. Bu yönleriyle sanayi kentleri, sanayi öncesi kentlere kıyasla farklı bir dünyayı yansıtmaktadır (Erkan, 2010: 54-55). 2.KENTLEŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER 2.1 Göç Göç, insanın habitatından kimi zaman gönüllü olsa da, genellikle zorlayıcı nedenlere bağımlı olarak kopması sonucu ortaya çıkan bir olgudur (Gürel, 2001: 132).Ülkenin mevcut ekonomik ve sosyal yapısına göre, bölgeler arası gelişmişlik ve yoğun olan sektörlere göre, kırdan kente, kentten kıra, kırdan kıra, kentten kente şeklinde görülebilmektedir. Canlılar var olduğu sürece var olacak olan göç, dünyanın tüm toplumlarında, kimi ülkelerde yoğun, kimi ülkelerde yavaş olmakla beraber daima yaşanmakta olan bir durumdur. Şehirlere göç sebepleri, itici faktörler ve çekici faktörler olarak iki grupta toplanabilir. İtici faktörler; kırsal alanda kamu hizmetlerinin yetersizliği, ekilebilir toprağın yapısı olarak ele alınabilir. Çekici faktörler ise; şehirlerde hizmetlerin ve sermayenin aşırı bölünmesi, makineleşme nedeniyle tarımda istihdamın düşmesi, yatırımların yoğunlaşması sebebiyle, iş bulma ümidi, eğitim, sağlık ve diğer kamu tesislerinden yararlanma arzularıdır (Erdem, 1986: 181). Kırsalda yaşamanın zorlukları, kırsal ile kent arasındaki farklı yaşam standardının uçurum haline gelmesi, insanları kırsaldan uzaklaştırmıştır. Bunun yanında, kentlerdeki gösterişli hayatın, televizyon gibi medya araçları ile kırsaldaki evlere girmesi; kentin iş bulma, barınma, sağlık hizmetleri gibi alanlarda daha rahat imkânlar sunması, insanları kentlere çekmiştir. Göç, köylerin kimsesizleşmesi, tarım ve hayvancılıkla uğraşan kesimin azalması sorununu doğurarak, üretimin azalmasına neden olmakta, dolayısıyla tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlılığı artırmaktadır. Göç ile gelmiş olan kesim, yeterli konut üretiminin olmaması sebebiyle, yasadışı ve kalitesiz yapılara yönelerek “gecekondu” denen yapılaşmayı başlatmıştır. 99 http://www.turansam.org ********** TURAN-SAM: TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi * TURAN-CSR: TURAN Center for Strategic Researches TURAN-SAM Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Yıl: 2018; Cilt: 10/YAZ, Sayı: 39 TURAN-CSR International Scientific Peer-Reviewed, Refereed Journal; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Year: 2018; Volume: 10/SUMMER, Issue: 39 DOI: http://dx.doi.org/10.15189/1308-8041 2.2 Konut İhtiyacı Hane halkı sayısının mevcut konut sayısından fazla olması şeklinde tanımlanabilen konut ihtiyacı, “açık” ve “gizli” şekillerde görülebilir. Açık konut ihtiyacı, salt bir matematik orandan bahsederken gizli konut ihtiyacı, yapının niteliklerini de hesaba katar. Dolayısıyla, aşırı kalabalık, birden çok ailenin yaşadığı konutlar ile niteliksiz, kalitesiz, güvenliksiz ve dayanıksız konutlar gizli konut ihtiyacı içinde değerlendirilir. Bu çerçevede; konut sorununun çözümü, gizli konut ihtiyacının hesaplanabilmesine dönük yapılacak geniş çaplı araştırmaların ışığında ve uzun vadeli nüfus artışı, göç hareketleri, sanayileşme vs. tahminleri kapsayacak şekilde değerlendirilmelidir (İMO Konut Raporu, 2008: 8). Ülkelerin kalkınmışlık düzeyleri kentleriyle, kentlerin dokusu ve mimarisiyle doğru orantılı olarak, konut üretimine yönelik teknolojilerin kullanımı veya bu teknolojilerin yetersizliği, kentin tarihi ve kültürel yapısıyla uyumu, nüfusa cevap verip veremediği hususları da kalkınmışlıkla ilintilidir. Tüm bu sorunların varlığı, gelişmekte olan ülkelerde sanayileşme çabasından ötürü nüfus artışını beraberinde getirmektedir. Sanayi yoğun kentlerde nüfusun yığın halinde, barınma koşullarının ise bir kirlilik meydana getirecek kadar karmaşık halde olduğu gözlenmektedir. “Konut Sorunu” da tam da bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Konutu bir “sorun” haline getiren ona duyulan ihtiyacın giderilememesi durumudur. Ve bu durum, bugün tüm dünyayı ilgilendiren, uluslararası düzeyde çözüm arayışlarına gidilen, kalkınma planlarının bir parçası haline gelmiş bir sorundur (Çetin, 2012: 5). 3.TURİZM SEKTÖRÜNÜN ÖNEMİ ve KENTLERLE OLAN İLİŞKİSİ Kentsel yaşam, içerisinde kültür, tarih, kongre, spor, yeme içme, gece hayatı, alışveriş gibi farklı etkinliklerini barındırmaktadır. Kent turizmi, turizmin en eski türlerinden biri olmakla birlikte son dönemlerde yeniden ortaya çıkan bir turizm şeklidir. İlk kez 1990 yılında kent turizmine yönelik Avrupa’da, 835 turizm ofisinde yapılan bir çalışmada, anket formları uygulanmış ve turizm ofisleri çalışanlarının kent turizmi hakkındaki görüşleri alınmıştır. Çalışma sonucunda kent turizmi, “Kasaba ve kentlerde ziyaretçilere sunulan turizm faaliyetleri” şeklinde tanımlanmıştır (European Commission, 2000: 21). Turizm kalkınma için ihtiyaç duyulan döviz girdisini sağlar. Turizmden elde edilen gelirler, yabancı ülkelerden alınan ekonomik yardımlara göre daha çok üstünlüklere sahiptir. Çünkü politik ve ekonomik kısıtlamalardan uzaktır ve herhangi bir baskı aracı olarak kullanılamaz. Diğer yandan turizm, tarımsal ürün ve hammadde ihracatından da çok daha fazla bir üstünlüğe sahiptir. Ayrıca turizm, gelişmekte olan ülkenin ihracatı için bir çeşitlendirme imkânı yaratır ve döviz gelirlerindeki büyük dalgalanmaları da ortadan kaldırır (Çeken, 2008: 6). Turizm sektörünün ulusal ekonomiye olan önemli katkıları ödemeler dengesine, istihdama ve bölgesel kalkınmaya olan katkılarıdır. Turizm hareketleri, bu ülkelere sadece güzel doğayı kullanma imkânı vermekle kalmaz aynı zamanda atıl veya kullanılmayacak değerlerin kullanılması ile istihdam sağlamaya ve gelir eşitliğine sebep olur. Turizm sektörünün gelişmesi sonucunda turizme açılan kırsal bölgeler kalkınacaktır. Böylece turizm gelişmesi için gerekli olan alt ve üst yapıdan, polis itfaiye, sağlık hizmetleri gibi çeşitli hizmetlerden bu bölgelerin halkları da faydalanacaktır. (Lea,1988: 80). 100 http://www.turansam.org ********** TURAN-SAM: TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi * TURAN-CSR: TURAN Center for Strategic Researches TURAN-SAM Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Yıl: 2018; Cilt: 10/YAZ, Sayı: 39 TURAN-CSR International Scientific Peer-Reviewed, Refereed Journal; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Year: 2018; Volume: 10/SUMMER, Issue: 39 DOI: http://dx.doi.org/10.15189/1308-8041 Tablo 1 Son 52 yılda Dünyanın En Hızlı Kentleşen Ülkeleri Dünyadaki Ülke Son 50 1950 2012 sırası son 52 yıldaki Kentleşme Kentleşme yıldaki kentleşme kentleşme farkı oranı oranı hızına göre Kore 55.5 27.7 83.2 1 2 S.Arabistan 51.0 31.3 82.3 3 Angolo 48.7 10.4 59.1 4 Malezya 45.1 26.6 72.7 5 Cezayir 42.4 30.5 72.9 6 Türkiye 39.9 31.5 71.4 7 Brezilya 38.5 46.1 84.6 8 Kamerun 38.1 13.9 52.1 9 10 Endonezya İran 36.1 35.3 14.6 33.7 50.7 49.1 Dünya Bankası, Dünya Kalkınma Göstergeleri veritabanı. erişim tarihi: 20.06.2018 Tablo 1 incelendiğinde, Türkiye kentleşme oranları sıralamasında, %71,4 oranıyla 6.sırada yer almaktadır. Türkiye’den daha hızlı kentleşen ülkeler incelendiğinde, ekonomilerinin petrol ve doğalgaza dayandığı düşünülürse, Türkiye’nin kentleşme hızı beklenenin üstündedir. İran’ın petrol rezervleri olmasına rağmen kentleşme oranı Türkiye’nin gerisindedir. Türkiye 1950 yılında kendisiyle benzer özellikler gösteren Kore, S.Arabistan, Angola, Malezya, Cezayir’in gerisinde kalmıştır. 4. SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTLEŞME Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan tarımdan sanayiye geçiş sürecinde, sürdürülebilir kentleşme olgusu da kendisini hissettirmektedir. Kentlerin gecekondu sorunlarının giderek artması, dolayısıyla altyapı sorunlarının baş göstermesi, suç oranlarının artması, eğitim, sağlık vb. hizmetlerin yetersiz kalması kentleri giderek yaşanmaz hale getirmektedir. Ülkemizde üniversitelerde başlatılan ikinci öğretim uygulamasından sonra, bazı devlet hastanelerinde de polikliniklerin ücretli olarak gece de açık kalması, geldiğimiz durumu ortaya koymak bakımından çarpıcı bir örnektir. Yani eğitim ve sağlık alanında toplumu yakından ilgilendiren yatırımlar yoğun kentleşme sayesinde yetersiz kalmaktadır. Bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınmanın tanımı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Yatırımlar yoğun kentleşme sayesinde yetersiz kalmaktadır. Sürdürebilir kentleşme kavramı çevresel, ekonomik ve sosyal amaçların entegrasyonunu öngören bu kavram; günümüz kuşağının gereksinimlerini karşılarken, gelecek kuşakların doğal kaynaklara olan taleplerinin de dikkate alınmasını kapsar (Richardson,1995: 10). 5.KENTLEŞMEDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR 5.1. Yoksulluk Göç hareketlerinin kentlerde yoğunlaştırdığı nüfusun, iş edinme ve yaşam koşullarını iyileştirme olanaklarının daralması, kentsel yoksulluğun temel nedenlerindendir. Kentsel yoksulluk çalışan kesimler için de geçerlidir. Ücret düzeylerinin düşmesi ve toplumsal hizmetlerin ticarileşerek paralı hale gelmesi, çalışan kesimleri yoksulluk sınırının altına çekerken, işsizler, diğer çalışamayan engelliler, yaşlılar, çocuklar ile kadınlar ve gençler gibi ev içi emeği ücretsiz olan kesimler yoksulluk düzeyinin en altında yer almaktadırlar (T.C.Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, 2009: 35). Sağlıklı ve rahat bir yaşam olanaklarından yoksun ve asgari bir yaşam standardının altında bulunan kesimlerin yaşam alanları da son derece sağlıksızdır. Dayanıklılıktan 101 http://www.turansam.org ********** TURAN-SAM: TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi * TURAN-CSR: TURAN Center for Strategic Researches TURAN-SAM Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Yıl: 2018; Cilt: 10/YAZ, Sayı: 39 TURAN-CSR International Scientific Peer-Reviewed, Refereed Journal; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Year: 2018; Volume: 10/SUMMER, Issue: 39 DOI: http://dx.doi.org/10.15189/1308-8041 uzak derme çatma bir yapıda, oda sayısının yetersiz olduğu, ulaşım sorunlarının yaşandığı bu sağlıksız konutlar, ihtiyaçlara cevap veremeyerek konut sorununun ciddi bir kısmını oluşturmaktadır. Bu duruma yönelik getirilen çözümler ise konut sorununa daha başka bir boyut kazandırmakta ve yoksul kesimin yaşam alanı mülkiyetinin el değiştirilmesi yolu ile ellerinden alınmaktadır. 5.2. Kentsel Rant Rant kavramı toprak rantı kavramı ile birlikte ele alınmıştır. Buna göre, verimsiz toprağın dışındaki tüm toprak parçaları sürekli olarak rant elde eder ve talep arttıkça fiyatlar yükselerek rant da kitle olarak büyür (Boratav, 1980:117). Temelinde toprağın “kıt” oluşundan kaynaklanan rantlar gibi kentsel rant da, hızlı nüfus artışı ile kentlerde arazi ve binaların yetersiz kalması karşısında gayrimenkullerin değeri artmaktadır. Rant kavramının kent ile birlikte gündeme gelmesi durumunda ise “kentsel rant” olgusu gündeme gelmektedir. Bir diğer deyişle, tarım topraklarına uygulanan bazı rant ilkelerinin kent topraklarına uygulanması ile ulaşılmaktadır. Kentlerde bazı toprak parçaları, merkezi bölgede bulunmak, yüksek gelirli kesimin yerleşim yeri olmak gibi belirli konumlarda bulunmaktadır. Bu kent toprakları, konumları gereği diğerlerinden çok daha fazla değere sahip olabilmektedir. Kentlerdeki büyüme ile birlikte bu topraklara sahip olanlar bir tekel gücü elde etmekte, tekelci kent rantı ortaya çıkmaktadır (Ertürk ve Sam, 2009: 154). 5.3. Hızlı ve Plansız Kentleşme Toplum yapısındaki ve ekonomideki değişmelerle yakından ilgili bulunan kentleşme, ülkemizde özellikle ikinci dünya savaşından sonra hız kazanmıştır. Kentleşme ülkemizde bir yandan kentlerin sayısını arttırırken, bir yandan da, kentlerin nüfus ve alanca büyümesine ve bu süreç içinde de, iç yapılarında, örgütlenmelerinde önemli değişikliklere yol açmaktadır (Keleş, 1983: 12). Türkiye, tarımda makineleşme ve kitle iletişim araçlarında yaşanan gelişmelerle birlikte, 1950’lerden itibaren aşırı göç yükü altında belirli sorunlar yaşamıştır. Tarımda işgücüne duyulan gereksinim azalmaya başladıkça ve nüfus yoğunluğu kontrol altına alınmadıkça, kentleşmenin büyük kentlere kayması ve bu sürecin plansız bir biçimde gerçekleşmesi önemli bir problemdir. Bireyler kendilerini büyükşehirlere, bir umut yolculuğuna çıkarak atmakta ve iş garantisi olmadan kendilerini kentin akışına bırakmaktadırlar ( Leones, 2006: 133 ). 5.4. Gecekondu Gecekondular, kamuya veya başkasına ait araziler üzerinde yasa dışı olarak inşa edilmiş yapılardır. Bu yapıların, içme suyu, ulaşım, haberleşme gibi hizmetlerden uzak, sağlıksız koşullar içinde, ufak ve fert sayısı açısından son derece kalabalık, yetersiz olması gibi temel özellikleri vardır. Gecekondular her zaman imar düzenlemelerinin dışında kalan yapılardır. Bu nedenle de varlığını, genellikle seçim öncesinde gecekondu affı çıkıncaya kadar, siyasi etkilerle, rüşvetle ya da gecekondu mafyalarına verilen haraçlarla sürdürmeye çalışmaktadır. Bu durumun uzantısı, gecekonduları kent rantına ortak olan bir kurum haline getirmiştir (Sönmez, 1996: 86-87). 1950'lerde sadece Ankara, İstanbul, İzmir gibi birkaç büyük kentimizin sorunu olan gecekondu yerleşimleri, günümüzde tüm kentlerimizin önemli bir sorunu olarak görülmektedir. Ülkemizin doğusunda, batısında, kuzeyinde ve güneyinde bu sorundan etkilenmeyen yöremiz kalmamıştır (Çakır, 1991: 504). 5.5.Depreme Dayanıklılık Konutların depreme dayanıklı olmamasının sebebi yalnızca konutu yapan kişi ve kurumlar değil, çoğunlukla oranda da denetimi yapmayan kurumdur. Dolayısıyla konutların depreme dayanıklı olmaması bir vicdan ve sağduyu eksikliği kadar aynı zamanda da bir mevzuat ve uygulama eksikliğidir. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan depremlerde yıkımlar ve can kaybı yüksek olmaktadır. Depremin bir konut sorunu haline gelmesi yalnızca depreme dayanıklılığının olmamasını değil, deprem sonrası çözümde geç kalınmasını da kapsamaktadır. Prefabrik konut ve kalıcı konutların temininde geç kalınması ve çadırın bir çözüm olarak sunulması da deprem nedeniyle yaşanan konut sorunlarıdır. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan depremlerde yıkımlar ve can kaybı yüksek olmaktadır. 17 102 http://www.turansam.org ********** TURAN-SAM: TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi * TURAN-CSR: TURAN Center for Strategic Researches TURAN-SAM Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Yıl: 2018; Cilt: 10/YAZ, Sayı: 39 TURAN-CSR International Scientific Peer-Reviewed, Refereed Journal; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Year: 2018; Volume: 10/SUMMER, Issue: 39 DOI: http://dx.doi.org/10.15189/1308-8041 Ağustos 1999 Marmara Depremi, depremin bir doğa felaketinden ziyade, bir doğa olayı olduğunu ve onu felaket haline getirenin ise yine insanlar olduğunu kanıtlamıştır. Depremin bilânçosuna göre, hasarlı konut 285 bin 480; hasarlı işyeri ise 42 bin 902 olarak gerçekleşmiştir. Can kaybı ise 17.000’in üzerinde gerçekleşmiştir. Ve aradan geçen 12 yıl içinde yapılan kalıcı konut sayısı da 42 bin 130 adet olmuştur. 2005 yılında Pakistan’da gerçekleşen 7.6 büyüklüğündeki depremde can kaybı ise 80.000’in üzerinde olmuştur (Deprem Simülatörü, 2012: 2). Önceleri sadece ulusal kalkınmanın bir aracı olarak kullanılan ve bu yönde desteklenen turizm sektörü artık yöresel, bölgesel ve şehirsel kalkınmanın da destekleyicisi durumundadır (Tosun ve Bilim, 2004: 125). SONUÇ Türkiye’de son yıllarda metropoller üzerinden kentlerin pazarlanmasına ağırlık verilmiştir. Bunun yanında orta ölçekli şehirlerde yerel yönetimlerin katkıları ile turizm ağırlıklı kent ekonomisi oluşturma çabaları vardır. Yerel yönetimlerin çabalarının daha fazla desteklenmesi gerekmektedir. Metropollerin dışındaki şehirlerin, uluslararası festivaller düzenlenerek tanıtımı yapılmalıdır. Hızla gelişen kentleşme süreci sonucu yoksulluk, konut, istihdam, plansız kentleşme, altyapı sorunlarını beraberine getirmiştir. Gecekondu yapılaşmasının veya hasara uğramış yapıların iyileştirilmesine yönelik uygulamalara ağırlık verilmelidir. Kent ekonomisinin geliştirilmesine sürdürülebilir kalkınma programlarında daha fazla yer verilmesi gerekir. Kalkınmanın gereği olan kentleşme programlarda yatırımların hizmet standartlarını yükseltmesi amaçlanmalıdır. Ulaşım kentlerde yaşam kalitesi artıran en önemli unsurlardan biridir. Sürdürebilir programlarda ulaşım güzergâhlarının gelecekteki ihtiyaçlara cevap verecek şekilde planlanması gerekir. Kentte yaşayan insanlar, kentsel ortamda karşılaşılması olası bütün sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Kentsel doku, tarihsellik, doğallık ve bütünsellik plansız, hücre tipi, kontrolsüz yapılaşma nedeniyle gün geçtikçe bozulmaktadır. Kent planlamalarında çevre dokusunun korunmasına önem verilmelidir. Bir kentin turist çekebilmesi için, o kentin sahip olduğu doğal güzelliklerinin hassasiyetle korunması gerekir. Türkiye ‘Metropol Turizm Kentlerinin’ yanında ‘Alternatif Turizm’ açısından da önemli bir zenginliğe sahiptir. Bu zenginliğimiz turizm gelirlerinin artışı için önemli bir kaynaktır. Bu kaynağın artışı için altyapı sorunları çözülmelidir. Yerel halkın hakları korunarak konut sorununa çözüm bulunmalıdır. Kentler planlanırken, sürdürülebilir turizm politikaları benimsenmelidir. Turizm Kentlerinin sağlık, eğitim, ulaşım gibi öncelikli sorunları çözülmelidir. Kentler planlanırken, yerel yönetimler, mimarlar, müteahhitler ortaklaşa çalışmalıdır. Metropollerde nüfus yığılmasını önlemek için orta ölçekli şehirlere yatırım teşvik edilmelidir. Göçle gelen düzensiz yığılmaları önlemek için kırsal kalkınmaya yönelik planlamalar yapılmalıdır. Kentlerde oluşan yapılaşmalarda gelişmişlik farkları azaltılmalıdır. Gelişmiş ülkelerde Arge yatırımlarının katma değer sağladığı bilinmektedir. Arge yatırımlarına ülkemiz bütçesinden daha fazla pay ayrılmalı, özel teşebbüsün bu yatırımları desteklemesi daha fazla teşvik edilmelidir. Şehirlerde eğitimde liberalizasyon sağlanmalı devletin yükü azaltılarak, toplumun sağlıklı temellerde yükselmesi hedef alınmalıdır. KAYNAKÇA 1. Boratav, K.(1980), Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No.454, Ankara s. 117. 2. Childe, G, (1983), Tarihte Neler Oldu, Araştırmalar Vakfı (Sisav) Yayınları. 3. Çeken, H (2008),Turizmin Bölgesel Kalkınmaya Etkisi Üzerine Teorik Bir İnceleme Afyon Kocatepe Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı: 2, s. 293-306. 4. Çakır, S (1988 ),Elazığ’da Kentleşme ve Gecekondu Sorununa Genel Bir Bakış”, Fırat Havzasının Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Kalkınması Sempozyumu,7-9 Nisan, Elazığ, s. 504. 5. Çetin, S (2012) Kalkınmada Kentleşme ve Konut Politikalarının Önemi Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi Cilt 4, No 1, 293 s. 5 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, (2010), KENTGES Eylem Planı (2010-2023). 103 http://www.turansam.org ********** TURAN-SAM: TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi * TURAN-CSR: TURAN Center for Strategic Researches TURAN-SAM Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Yıl: 2018; Cilt: 10/YAZ, Sayı: 39 TURAN-CSR International Scientific Peer-Reviewed, Refereed Journal; ISSN: 1308-8041, e-ISSN: 1309-4033; Year: 2018; Volume: 10/SUMMER, Issue: 39 DOI: http://dx.doi.org/10.15189/1308-8041 6. Deprem Simülatörü, Dünyada Son 30 Yılda Yaşanan Büyük Depremler, http://www.depremsimulatoru.com/buyuk_depremler.html, [İndirme Tarihi: 20.03.2012:2]. 7. Dünya Bankası, Dünya Kalkınma Göstergeleri veritabanı erişim tarihi: 25.06.2016 8. Erdem, V (1986), “Hızlı Şehirleşme ve Konut Sorunu”, içinde: Hızlı Şehirleşmenin Yarattığı Ekonomik ve Sosyal Sorunlar. s. 117. 9. Ertürk, H. ve Sam, N (2009), Kent Ekonomisi, Ekin Yayınları, Bursa. 10. Eraydın,A (2006),“Mekansal Süreçlere Toplu Bakış”, Ayda Eraydın (der.), Değişen Mekan, Dost Kitabevi, Ankara, s. 25-68. 11. Erkan R, (2010), Kentleşme ve Sosyal Değişme, Bilim adamı Yayınları, Ankara, s.40,56,68 12. Hatt, Paul K. Ve Reiss, Albert J (2002), Kentsel Yerleşmelerin Tarihi, 20. Yüzyıl Kenti, Dergisi. 13. Keleş,R ve Fehmi Yavuz,(1983),Yerel Yönetimler,Turhan Kitabevi, Ankara, s.12. 14. Keleş,R (1986),“Kentleşme ve Kamu Yönetimi Sorunları”, içinde: Hızlı 15. Keleş, Ruşen (2002) ,Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi Yayın., Ankara, s.21-22. 16. Kentges, (2013) ,http://www.kentges.gov.tr. 17. Kılıç, Selim (2001) , Hazine Taşınmaz Mallarının Ülkenin Ekonomik Kalkınması Yönünde Değerlendirilmesi, Milli Emlak Müdürlüğü, İzmir, s. 1-6. 18. Leones, S, V, C (2006), “The Current Situation of Crime Associated with Urbanization: Problems Experienced and Countermeasures Initiated in the Philippines”, United Nations Asia and Far East Instutue for the Prevention of Crime and the Treatment of Offenders(UNAFEİ) ,Research Material Series; vol. 68, Tokyo Japan p. 133-150. 19. Nel E., Binns T (2002),“Place Marketing,Tourism Promotion, and Community Based Local Economic Development In Postapartheid South Africa”, Urban Affairs Review, Vol. 38, No. 2, 184-208. 20. Rainisto,S (2003) , Helsinki University of Technology, Institute of Strategy and International Business Doctoral Dissertations vol.4 s. 17-25. 21. Rogerson C.,M (2002),“Tourısm-Led Local Economıc Development: The South Afrıcan Experıence” Urban Forum, 13, Sf. 95-119. 22. Sönmez, M (1996), İstanbul’un İki Yüzü (1980’den 2000’ e Doğru), Arkadaş Yayınları, s. 86-87. 23. Talas, C (1981), Toplumsal Politikaya Giriş, S Yayınları, Ankara, s. 29. Tüik Nüfus Projeksiyonları ile Ceritoğlu ve Eren (2013) çalışmasındaki kentselleşme tahminleri. 24. Tosun, Cevat ve Yasin (2004),”Şehirlerin Turistik Açıdan Pazarlanması”, Anatolia Turizm Araştırmaları Dergisi, Cilt: 15, sayı:2, s. 125-138. 25. Uğurlu ve Örgen (2010),Kentlerin Tarihsel Gelişimi, (Ed. Ö. Uğurlu, N.Ş. Pınarcıoğlu, 25. A. Kanbak, M. Şiriner, Türkiye Perspektifinden Kent Sosyolojisi Çalışmaları, Örgün Yayınevi, İstanbul, s. 6061. 104