Bİngöl ArAştırmAlArı
Dergİsİ
THE JOURNAL OF BINGOL STUDIES
8/29/14 12:23 PM
Yıl 3, Sayı 2, Ocak 2017
http://bilgibank.us/images/4/46/Bingöl-Belediyesi-Logo.svg
Page 1 of 1
BİNGÖL ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
THE JOURNAL OF BINGOL STUDIES
Yıl / Year: 3
Cilt / Volume: 3
Sayı / Issue: 2
Ocak / January 2017
BİNGÖL ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
THE JOURNAL OF BINGOL STUDIES
Yıl / Year: 3
Cilt / Volume: 3
Sayı / Issue: 2
Ocak / January 2017
Onursal Editör / Honorary Editor
Prof.Dr. İbrahim ÇAPAK
Editör / Editor
Prof.Dr. Orhan BAŞARAN
Editör Yrd. / Co-Editor
Prof.Dr. Abdulbaki ÇETİN – Yrd.Doç.Dr. Ömer TOKUŞ – Yrd.Doç.Dr. İsmail NARİN
Sayı Editörü / Editor of Issue
Yrd.Doç.Dr. Ömer TOKUŞ
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Responsible Editor
Müslim AYYILDIZ
Tanıtım ve Halkla İlişkiler Müdürü / Advertising and Public Relations Manager
M. Emin YETİŞİR
Yayın Kurulu / Editorial Board
Prof.Dr. Abdullah BAYRAM (Nişantaşı Ünv.), Prof.Dr. Hüseyin Hüsnü GÜNDÜZ (İstanbul Yeni Yüzyıl Ünv.),
Prof.Dr. İbrahim ÇAPAK (İstanbul Ünv./ Bingöl Ünv.), Prof.Dr. Mehmet BARCA (Ankara Sosyal Bilimler Ünv.),
Prof.Dr. Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ (İstanbul Ünv.),
Doç.Dr. Abdulmuttalip ARPA (İstanbul Sabahattin Zaim Ünv.), Yrd.Doç.Dr. Abdulhakim BEKİ (İstanbul Ünv.),
Yrd.Doç.Dr. Bilal BAĞIŞ (Bingöl Ünv.), Yrd.Doç.Dr. İsmail NARİN (Bingöl Ünv.),
Dr. Adil BOR (DİB Haseki Eğitim Merkezi).
Danışma Kurulu / Advisory Board
Prof.Dr. Abdulbaki ÇETİN (Bingöl Ünv.), Prof.Dr. Abdullah ÇELİK (Harran Ünv.),
Prof.Dr. Abdullah DİKEN (Konya Necmettin Erbakan Ünv.), Prof.Dr. Ahmet GÜRBÜZ (Bingöl Ünv.),
Prof.Dr. Cemalettin ERDEMCİ (Siirt Ünv.), Prof.Dr. Eşref TAŞ (Siirt Ünv.),
Prof.Dr. Gıyasettin ARSLAN (Fırat Ünv.), Prof.Dr. H. İbrahim BULUT (İstanbul Ünv.),
Prof.Dr. Hikmet TAN (Bingöl Ünv.), Prof.Dr. Hüseyin HANSU (İstanbul Ünv.),
Prof.Dr. İbrahim ÇAPAK (İstanbul Ünv./ Bingöl Ünv.), Prof.Dr. Mehmet BARCA (Ankara Sosyal Bilimler Ünv.),
Prof.Dr. Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ (İstanbul Ünv.), Prof.Dr. Muhsin HALİS (Sakarya Ünv.),
Prof.Dr. Nazım HASIRCI (Dicle Ünv.), Prof.Dr. Orhan BAŞARAN (Bingöl Ünv.),
Prof.Dr. Ramazan SOLMAZ (Bingöl Ünv.), Prof.Dr. Sahip BEROJE (Van Yüzüncü Yıl Ünv.),
Prof.Dr. Yılmaz BİNGÖL (Yıldırım Beyazıt Ünv.), Doç.Dr. Abdulhakim KOÇİN (TBMM),
Doç.Dr. Abdullah TAŞKESEN (Sakarya Ünv./ Bingöl Ünv.), Doç.Dr. Abdulnasır SÜT (Bingöl Ünv.),
Doç.Dr. Enver ARPA (Ankara Sosyal Bilimler Ünv.), Doç.Dr. Metin YİĞİT (Dicle Ünv.),
Doç.Dr. Mustafa KIRKIZ (Bingöl Ünv.), Doç.Dr. Nusrettin BOLELLİ (Bingöl Ünv.),
Doç.Dr. Vehbi TÜREL (Bingöl Ünv.), Yrd.Doç.Dr. Ahmet KAYINTU (Bingöl Ünv.),
Yrd.Doç.Dr. Bilal BAĞIŞ (Bingöl Ünv.), Yrd.Doç.Dr. İsmail NARİN (Bingöl Ünv.),
Yrd.Doç.Dr. Muhittin ÖZDEMİR (Bingöl Ünv.), Yrd.Doç.Dr. Ömer TOKUŞ (Bingöl Ünv.),
Yrd.Doç.Dr. Sezayi KÜÇÜK (Sakarya Ünv.), Abdullah DEMİR (BOA).
Sayı Hakemleri / Referee Board of This Issue
Prof.Dr. Yüksel ARSLANTAŞ (Fırat Ünv.), Doç.Dr. Adem BAYAR (Amasya Ünv.),
Doç.Dr. Cihat YAŞAROĞLU (Bingöl Ünv.), Doç.Dr. Hamza ALTIN (Bingöl Ünv.),
Doç.Dr. Mehmet Ali YILDIRIM (Kilis 7 Aralık Ünv.), Yrd.Doç.Dr. Abdulaziz KARDAŞ (Van Yüzüncü Yıl Ünv.),
Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKÇEN (Muş Alparslan Ünv.), Yrd.Doç.Dr. Bedreddin BASUĞUY (Bingöl Ünv.),
Yrd.Doç.Dr. Ebru ÇOBAN (Bingöl Ünv.), Yrd.Doç.Dr. Erkan AVŞAR (Van Yüzüncü Yıl Ünv.),
Yrd.Doç.Dr. Mehmet Emin BARS (Bingöl Ünv.), Yrd.Doç.Dr. Mehmet KAYA (Bingöl Ünv.),
Yrd.Doç.Dr. Mustafa GÜNERİGÖK (Muş Alparslan Ünv.), Yrd.Doç.Dr. Naim DÖNER (Bingöl Ünv.),
Yrd.Doç.Dr. Nevzat KELEŞ (Bingöl Ünv.), Yrd.Doç.Dr. Sırrı TİRYAKİ (Bingöl Ünv.),
Yrd.Doç.Dr. Yusuf AYDOĞDU (Bingöl Ünv.).
Bingöl Araştırmaları Dergisi, yılda iki sayı olarak yayımlanan ulusal hakemli bir dergidir. Yazıların bilimsel ve
hukukî sorumluluğu yazarlarına aittir. Yayımlanan yazıların bütün yayın hakları yayıncı kuruluşa ait olup,
izinsiz, kısmen veya tamamen basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama aktarılamaz.
Bu dergi, Bingöl Üniversitesi Bingöl Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin ilmî katkısı ve Bingöl
Belediye Başkanlığı’nın desteğiyle yayımlanmaktadır.
ISSN: 1309-369X
Dizgi ve İçdüzen: Ankara Dizgi Evi
Baskı: TDV Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi
Birinci Basım: Aralık 2017
Derginin Yönetim Yeri
İstiklal Mah. Mithat Paşa Cad. Ağaoğlu Pasajı No:9 Kat 1/4 Ümraniye/İstanbul
e-posta:
[email protected]
İÇİNDEKİLER
TAKDİM/Yücel BARAKAZİ...................................................................................................5
EDİTÖRDEN/Orhan BAŞARAN........................................................................................... 7
SAYI EDİTÖRÜNDEN/Ömer Tokuş...................................................................................9
Serkan ERDOĞAN
ÇİVİ YAZILI KAYNAKLARA GÖRE ZUHMA – SUHME – SUHNE/İ ....................11
Ferhat APUHAN
KIBRIS MESELESİ VE BİNGÖLLÜ KIBRIS GAZİLERİ’NİN NAZARIYLA
1974 KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI -II-.............................................................................23
Nebi BUTASIM
BİNGÖL SOLHAN İLÇESİ BOZKANAT KÖYÜ’NDE BULUNAN
TARİHİ KUR’AN-I KERİM YAZMASI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME......... 53
Yılmaz IRMAK
BİNGÖL’DE NAZAR İNANCI VE UYGULAMALARI.................................................65
Erol YILMAZ
TARİHSEL SÜREÇTE BİNGÖL YEREL BASINI VE
İŞLENEN BENZER PROBLEMLERE DAİR BAZI TESPİTLER (1983-2016)....... 79
Ebru ÇOBAN
YEREL BASINA GÖRE 1960-1985 YILLARI ARASINDA
BİNGÖL’DE YEREL SEÇİMLER.....................................................................................97
Besime BİLMEZ-Suna TARKOÇİN
OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLERİNİN DEĞERLER EĞİTİMİNE YÖNELİK
ALGILARININ İNCELENMESİ (BİNGÖL İLİ ÖRNEĞİ).........................................113
BİNGÖL’DE NAZAR İNANCI VE UYGULAMALARI
Yılmaz IRMAK*
Özet
Nazar; bakışlarında zararlı güç bulunan bazı insanların bu özellikleriyle bir kişiye, bir hayvana veya bir nesneye bakarak o canlı veya
cansız nesne üzerinde olumsuz bir etki yapmak şeklinde tanımlanmaktadır. İnsanın doğumundan ölümüne kadar olan süreçte dış görünüşüne, şahsiyetine, kişilik ve ekonomik gücüne yönelik her türlü
konuda nazara hedef olma söz konusudur. Bütün toplumlarda yaygın olarak görülen nazar inancının kökeni, çok eski dönemlere kadar
uzanmaktadır. Araştırmalar; eski dönemlerden beri gerek Batı, gerek
Doğu kültüründe büyünün ve nazarın kötü etkilerine inanıldığı ve
bunlara karşı tedbirler almak için çeşitli uygulamalara başvurulduğunu ortaya koymaktadır. Geçmişten günümüze nazar ile ilgili inanış
ve uygulamaların bugün Anadolu’nun bütün yörelerinde devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu yörelerden birisi de Bingöl’dür. Bu çalışmada;
Bingöl’de derlemiş olduğumuz nazar ile ilgili inanç ve uygulamalar
mercek altına alınacaktır.
Anahtar Sözcükler: Bingöl, Halk İnançları, Nazar, Nazar Uygulamaları.
EVIL EYE BELIEF AND ITS PRACTICES IN BINGOL
Abstract
Evil eye is described as some people with harmful powers in their eyes
have a negative effect on that living or inanimate object by looking at
a person, a pheasant or an object. From birth to death, a person can
be the target of all kinds of matters concerning appearance, personality and economic power. The roots of evil faith, which is widespread in
all societies, extend back to ancient times. Research has grown since
ancient times in both Western and Eastern cultures and has been
believed to have adverse effects and people have applied various practices to take measures against them. We can say that the beliefs and
practices regarding the evil eye continue today in all regions of Anatolia. One of these regions is Bingol. In this study; beliefs and practices
related to evil that we have compiled in Bingol will be examined.
Key Words: Bingol, Folk Beliefs, Evil Eye, Evil Eye Practices.
*
Yrd.Doç.Dr., Bingöl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi (
[email protected]).
Ocak 2017
65
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
Giriş
Arapça kökenli “nazar” kelimesi, Türkçe “bakış” anlamına gelmektedir.
Nazar; bakışlarında zararlı güç bulunan bazı insanların bu özellikleriyle bir
kişiye, bir hayvana veya bir nesneye bakarak o canlı veya cansız nesne üzerinde olumsuz bir etki yapmak (Boratav, 1999: 104) şeklinde tanımlanmaktadır. Nazarda, kıskançlık gibi olumsuz duyguların tesiri olabileceği gibi insanın hayranlık ve sevgi duygularının aşırılığı da etkili olabilmektedir.
Halk arasında; “nazara gelme”, “nazara uğramak”, “nazar değmesi”, “göze
gelme”, “kem nazar”, “kem göze gelmek” ve “gök (mavi) göze gelme” gibi (Artun, 2008: 287) kullanımlarla ifade edilen nazarın yaratılmış olan canlı veya
cansız bütün varlıklarla ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim insanın doğumundan olgunluk dönemine kadar geçen süreçte; bebekliği, çocukluğu,
gençliği, gelinliği, damatlığı, bakışı, yürüyüşü, konuşması, oturup kalkışı,
çalışkanlığı, dürüstlüğü, ahlakı gibi akla gelebilen, onun şahsiyetine, kişilik ve ekonomik gücüne yönelik her türlü meselelerde nazara hedef olma
söz konusudur. Nazara uğrama sadece insanlara özgü bir olay değildir. Mal,
mülk, hayvanlar (özellikle at, inek gibi büyükbaş hayvanlar), özel eşyalar
(kolay kırılabilecek ve bozulabilecek şeyler) ve evler de nazara uğrayabilmektedir. Nazarın genel manada her şeyi etkileyebileceğine inanılmakla beraber,
özellikle bebeklerin, çocukların, gelinlerin ve hamile kadınların, besili çiftlik
hayvanların, meyve veren ağaçların, ekinlerin, yeni eşyalar ve binaların daha
çok nazara uğradığı düşünülmektedir.
Halk arasında bazı kişilerin, sebebi bilinmeyen, olağanüstü ölçüde “nazar” güçleri olduğuna inanılmaktadır. Toplumda bakışı ile bir atı, bir ineği
hatta insanı iki-üç yüz metreden çatlatabileceğini ileri süren ve hatta bunu
ispatlayan insanlarla karşılaşılmaktadır (Boratav, 1999: 104). Bu olumsuz
etkilenmede; ilk akla gelen korunma yollarından bir tanesi; nazara değmiş
hayvan, eşya veya insanın bazı nazar pratikleri ile nazarın kötü etkilerinden
kurtulmasını sağlamaya çalışmaktır. Bu bakımdan nazara karşı koymak için
“koruyucu” özelliği bulunan çeşitli nazarlıkların yanı sıra “iyileştirici, tedavi
edici” birtakım büyüsel pratikler uygulamaktadır. Söz konusu nazarlık ve
büyüsel işlemler, eski geleneklere bağlı olarak ya da dinî unsurların etkisi
altında uygulanmaktadır (Çıblak, 2004: 17).
Nazar; Yunanlılarda “matısma”, Araplarda “elayn: göz”, ya da “isabet-i
ayn: göz değmesi”, İranlılarda “bed nezer: kötü göz” ve Hintlilerde “sihir” (Örnek, 2014: 232) olarak adlandırılmıştır. Bütün toplumlarda yaygın olarak görülen nazar inancının kökeni, Neolitik çağlara kadar uzanmaktadır. Girit’te,
Mısır’da, Malta’da, Fransa’da ve Britanya’da Bronz çağına ait balta şeklinde
66
Ocak 2017
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
yapılmış amuletler (nazarlıklar) bulunmuştur. Araştırmalar sonucunda, eski
dönemlerden itibaren Batı’da ve Doğu’da büyünün ve nazarın kötü etkilerine
inanma ve bunlara karşı tedbir alma bilgisinin köklü olduğu görülmüştür
(Çıblak, 2004: 104) Kökeni ilkel dönemlere uzanan eski inanışlardan bazıları,
şekil değiştirerek yeni din içerisinde varlığını devam ettirmiş, kişilerin günlük
yaşamını ve davranışlarını etkisi altına almayı sürdürmüştür.
Araştırmalar; Eski Türklerde de nazar ile ilgili inanç ve uygulamaların var
olduğunu göstermektedir. Göktürklerin kurban ettikleri hayvanların kafataslarını sırıklara astıkları, benzer şekilde; Kuzey Kafkas Türklerinin tarlalarında,
sırıklara geçirilmiş at kafası diktikleri tespit edilmiştir. Aynı şekilde nazar ve
kötü ruhlara karşı korunmak için; Türkistan, Kazak-Kırgızlar, Başkurtlar ve
Çuvaşların da at kafası kullandığı belirtilmiştir. Günümüz Türk dünyasında;
mavi boncuk, yumurta kabuğu, çeşitli hayvan kafatasları veya kabukları gibi
nesneler nazara karşı korunmak için kullanılmaktadır (Tuna, 2014: 311).
Altay Türklerinin inancına göre her insanın sağında “yayuçı” adı verilen iyilik iyesi, sol omuzunda ise Elik’in gönderdiği kötülük iyesi “kara iye” vardır. Bu
iyeler doğumdan itibaren doğan kişinin yaptığı iyi ve kötü işleri kaydederler.
Ak iye insanı iyi yola, kara iye ise kötü yola çekmeye çalışmaktadır (Kalafat,
1999: 22). Altay Türklerinde bu iyenin, bazen kişinin ruhunu kontrol altına
aldığına ve böylece “göz dokunması”, “göz değmesi”, “uğur” ve “uğursuzluk”
inançların kaynağında da bu inancın olduğuna inanılmaktadır. Bu durumdan
korunmak için Tanrı’ya sığmayı sembolize eden mavi boncuk, kamların koruyucu iyelerini sembolize eden kurt dişi ve derisi gibi nesneleri kullanıldığını ve
ayrıca beğenilen canlı veya cansız bir şeye baktıktan sonra üç defa “tu” diyerek tükürür gibi yapmanın, kara iyeyi şaşırtmaya yönelik bir davranış olduğu
(Kalafat, 1999: 67) belirtilmektedir. Üç defa “tu” diyerek nazara karşı korunma
tarzı, bugün de Anadolu’da halk inançları içerisinde yaygın bir uygulamadır.
Nazar ile ilgili inançların İslamiyet’te de var olduğunu görüyoruz. Nitekim Hz. Muhammed’in “Nazar’dan Allah’a sığınınız. Çünkü göz (değmesi) gerçektir” hadisinden de anlaşılacağı üzere İslâm dininde nazarın varlığı kabul
edilmiştir fakat nazardan korunmak için nazar boncuğu ya da muska taşımak gibi pratikler yasaklanmıştır. Kur’an-ı Kerim’in Felâk ve Nâs sûrelerinde
insanlara büyücülerin kötülüklerinden, cinlerden, vesvesecilerin şerrinden
kaçarak Allah’a sığınmak öğütlenmiştir (Çıblak, 2004: 104).
Geçmişten günümüze varlığını sürdüren nazar ile ilgili inanış ve uygulamalar, ülkemizin hemen her yöresinde benzer şekilde devam etmektedir. Bu
yörelerden birisi de Bingöl’dür. Bu çalışmada; Bingöl’de derlemiş olduğumuz
nazar ile ilgili inanış ve uygulamalar ele alınacaktır. Çalışmamızda; öncelikOcak 2017
67
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
le nazar ile ilgili halk inançları üzerinde durulacak sonrasında ise; nazarı
önlemek için uygulanan koruyucu pratikler ve nazar değdikten sonra nazar
çıkarmak için uygulanan pratikler hakkında bilgiler verilecektir.
1. Nazar İle İlgili Halk İnançları
•
Evde bir bardak ya da tabak yere düşerse, o evde nazar çıktığına inanılır. (K1)
•
Sıcak su dolu bir tencerenin içerisine nazar değdiğine inanılan insanların isimleri söylenerek bir köz atılır, bu köz tencerede dibe batarsa o
kişiye nazar değdiği düşünülür. (K1)
•
Bir anne, bebeğini toplum içinde emzirir ve o bebek sütten kesilirse bu
durum bebeğin nazara uğradığına yorumlanır. (K2)
•
Yörede; nazarı önlemek için bir akrep bulunur ve bu akrebin bacağı
koparılarak bir kutuya konulur ve onun üzerine bir dua okunduktan
sonra evin gizli bir köşesine bırakılır. (K3)
•
Renkli gözlü kişilerin nazarının daha çok değdiğine inanılır (K4)
•
Bir kişide nazar olduğunu anlamak için bir kovanın içindeki suya bir
miktar soba külü dökülür. Bu kül suda çözülürse o kişide nazar olmadığına, eğer çözülmez ise nazar olduğuna inanılır. (K4)
•
Yörede öncelikle çocuklara, mutlu olan aileye ve mal varlığı çok olan
kişilere daha çok nazar değeceği inancı hâkimdir. (K5)
•
Bir kişinin dili burnunun ucuna değiyorsa o kişinin nazarı değdiğine
inanılır. (K2)
2. Nazardan Korunmak İçin Yapılan Uygulamalar
Bingöl’de halk arasında nazar değmeden önce gerek canlı gerekse cansız
varlıkları nazardan korumak amacıyla çeşitli pratikler uygulanmaktadır. Bu
uygulamaları şöyle sıralayabiliriz:
2.1 Nazar Muskası
Nazar muskası; küçük çocukları veya yetişkinleri nazardan korumak için
alınan tedbirlerden birisidir. Yörede bunun için bir hocaya “nazar muskası”
yazdırılır. Nazar muskası; Kur’an-ı Kerim’den bir ayetin bir kâğıda yazıldıktan sonra üçgen şekline getirilerek yedi kat muşambaya sarılmasıyla hazırlanmaktadır. Yapılan muska bir bez kılıf içerisinde omuzda, boyunda ya da
koyunda taşınmaktadır.
68
Ocak 2017
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
Resim 1: Nazar Muskası
2.2 Maşallah
Halk arasında her herhangi özelliğiyle göze batan bir kişinin, bitkinin,
çiçeğin kısacası canlı cansız varlıkların hayranlıkla övülmesinin ardından,
nazar değme olayının meydana gelmemesi için; “maşallah” ya da “nazar değmez inşallah” gibi sözler söylenir. (K6) Örneğin anneler-babalar çocuklarına
nazarlarının değmemesi için “maşallah” ifadesini kullanırlar.
2.3 Nazarlık-Nazar Boncuğu
Nazarlık; nazarı etkisiz kıldığına inanılan mavi boncuk, yedi delikli boncuk, kendinden delinmiş taş, sarımsak, kartal pençesi, hurma çekirdeği,
yumurta kabuğu ve benzeri nesnelere verilen addır. Nazara karşı koruma
araçları arasında en yaygın olanı nazarlıktır. Bu nesne, sadece mavi bir boncuktan yapılabildiği gibi bu mavi boncuğun üzerinde bir göz figürünün konulmasıyla da yapılmaktadır. Nazar eden kişilerin özellikle mavi gözlü olduğuna inanıldığı için nazar boncuğunun da rengi mavidir. Nazarlıkların daha
gelişmiş biçimleri; altından ya da gümüşten yapılmış “maşallah” lardır (Boratav, 1999: 105). Nazarlıkların bazıları insanın üzerinde taşınmakta, bazıları
hayvanlara bağlanmakta, bazıları da evlere veya bağ-bahçeye asılmaktadır.
Halk arasında kıskançlık dolu veya kötü niyetli bir bakışın etkisini ortadan
kaldırmak için nazar boncuğunun kullanıldığı görülür. Ayrıca madenden yapılmış el şeklindeki nesneler de nazarlık olarak kullanılmaktadır. (K7) Bingöl’de küçük çocuklara nazar boncuğu takılır ki; gözü olan insanların nazarı
ona değmesin. Bazen bu nazar boncuğu, nazarı önlemek amacıyla evlere,
Ocak 2017
69
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
takılara ve süs eşyalarına da takılmaktadır. (K8) Nazarlık özellikle çocukların göğüs kısmına takılır ki; nazar eden kişinin dikkati çocuktan ziyade
nazarlığa yoğunlaşsın. (K9) Böylece nazarlık, nazarın olumsuz etkisini kırmış
olacaktır.
Resim 2: Nazar Boncuğu
2.4 Renkli Taş Takmak
Bingöl’de çocukları nazardan korumak için uygulanan yöntemlerden bir
tanesi de çocuklara renkli taşların takılmasıdır. (K10)
Resim 3: Renkli Taşlar
70
Ocak 2017
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
2.5 İs Sürmek
Nazar değmesin diye yeni doğan çocukların kulağının arkasına veya alnına soba isi sürülür. (K4) Burada siyah rengin, nazarın olumsuz etkisini
kırdığı söylenebilir.
2.6 Kapıya At Nalı, Sarımsak veya Delikli Taş Asmak
Yörede, evlerin kapılarına asılan at nalı, sarımsak, delikli taş, hayvan başı
ya da postun, ev halkını nazardan korunduğuna inanılmaktadır. (K5)
Resim 4: At Nalı
Resim 5: Sarımsak
Ocak 2017
71
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
Resim 6: Delikli Taş
2.7 Ağaca Süs Eşyası Asmak
Bahçeleri nazardan korumak için ağaçlara değişik süs eşyaları asılır. Bunun sebebi; bahçeye gelen kişinin ilk bakışının bahçeye değil de başka bir
noktaya yoğunlaşması içindir. (K10)
Resim 7: Süs Eşyası Ağacı
72
Ocak 2017
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
2.8 “Gözün Patlasın” Demek
Yörede renkli gözlü kişilerin gözünün daha çok değdiğine inanılmaktadır.
Bundan dolayı bu kişilerin nazarından korunmak için “gözün patlasın” ifadesi kullanılmaktadır. (K3)
2.9 Hayvan Kesmek
Yeni bir araba alındığı zaman nazardan veya kazalardan korunmak için
bir hayvan kesilir. Bu hayvanın kanı arabanın tekerleklerinin üzerine sürülür. (K6)
2.10 Ayet ve Dua Okuma
Kalem Suresi’nin 51-52. ayetleri de göz değmesine karşı okunan ayetlerdir. (K4) Hz. Muhammed nazardan korumak için; “Allahümme barik fihi vela
tedarruhü” (Allah’ım bunu mübarek eyle ona zarar dokunmasına izin verme)
ve yine çok kıymetli torunları Hasan ve Hüseyin için: “Euzü bi kelimatillahi hit
tammeti min kulli şeytanin ve hammetin ve min kulli aynin lammeh.” (Her türlü şeytandan, zararlı şeylerden ve kem gözlerden ve bütün kelimelerin yüzü
hürmetine Allah’a sığınırım) dualarını okumuştur. Bingöl’de, çocukları nazardan korumak için Kalem Süresi yazılarak çocuğun sağ omuzuna asılmaktadır. (K1) Yine küçük çocukları nazardan korumak için; Felak, Nas ve İhlâs
sureleri tespihle okunduktan sonra tesbih suya konulur, daha sonra ise bu
su çocuğun üzerine serpilir. Felak ve Nas sureleri de nazardan korunmak
için okunan surelerdir. (K6) Nazardan korunmak için nazar duası okunması
da çok yaygın bir uygulamadır. Yeni alınan arabalara nazar değmemesi için
arabaya Ayet-el Kürsi asılmaktadır. Bir evin huzur ve bereketinin bozulmaması için o evde sürekli Felak, İhlas ve Nas sureleri okunmalıdır. (K3)
2.11 Nazardan Korunma İle İlgili Diğer Uygulamalar
•
Nazar değmesin diye çocukların elbiseleri ters çevrilir. (K1)
•
Kem gözlü olduğu düşünülen bir kişi yakın bir yerden geçerse vücudun
herhangi bir yerine çimdik atılır ki; o kişinin nazarı değmesin. (K5)
•
Eve gelen konuklardan birinin nazarı olduğuna inanılırsa o kişinin
ayakkabıları ters çevrilir. (K4)
•
Düğünlerde geline nazar değmesin diye gelin tarafından kapıya yumurta fırlatılır, yerde bardak veya çömlek kırılır. (K5)
•
Kem gözlü olduğuna inanılan bir kişi sürünün yanından geçmesi durumunda o kişinin nazarından korunmak için çoban hemen onun ayak
izlerine işer. (K8)
Ocak 2017
73
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
•
Eve nazar değmemesi için kaplumbağanın kabuğu kapının üstüne asılır. (K1)
•
Nazardan korunma yollarından bir tanesi de bir sincapın öldürülerek
kurutulması ve evin duvarına asılmasıdır. (K4)
•
Çiftçi, beside olan hayvanların göze gelmemesi için bir köpek pisliğini
bir beze koyarak hayvanın boynuzuna bağlar. (K9)
•
Hayvanlara nazar değmemesi için dağdağan ağacı yeşil bir beze sarılarak ahıra asılır. (K8)
•
Nazarın süt ürünlerine de değdiğine inanılır. Bundan korunmak için
de ocakta kaynayan sütün altındaki ateşe kurumuş köpek pisliği atılır.
Diğer bir uygulama da; sobada süt kaynarken sobanın içine tuz atılmasıdır. (K5)
•
İneklerin veya küçükbaş hayvanlara nazar değmemesi için hayvanların
boyunlarına çan asılır. (K4)
•
Yörede nazardan korunmak için geyik boynuzunun evlerin duvarına
asılması da uygulanan pratiklerdendir. (K6)
•
Yeni doğan bebeğin nazar olmaması için yastığının altına ekmek bırakılır. (K3)
•
Yavru kaplumbağanın boşaltılmış kabuğu evlere, işyerlerine veya arabalara asılır. (K5)
•
Güzel ve bereketli olan bağ-bahçenin ortasına bir sırık dikilir ve o sırığa
ölmüş bir hayvanın kuru kafatası asılır. (K7)
3. Nazar Değdikten Sonra Yapılan Uygulamalar
3.1 Kurşun Dökme
Nazara uğramış birisini nazarın olumsuz etkisinden kurtarmak için en
sık yapılan uygulamalardan bir tanesi de kurşun dökmedir. Kurşun dökme
işlemi gerçekleştirilirken öncelikle, nazara uğradığı düşünülen kişi bir tabureye oturtulur, ona üç İhlas ve bir Fatiha okunur. Kurşun küçük bir tavada
eritilir. Büyükçe kaba su doldurulup içine sembolik olarak “nasip” anlamına
gelen ekmek, “bereket” anlamına gelen tuz ve “gözü (nazarı)” çağrıştıran yeşil
bir yaprak konulur. Daha sonra eritilen kurşun, bu kişinin başının üzerindeki suya üç kez dökülür. Suda oluşan şekillere göre yorumlar yapılır. Dökülen
kurşunun şekli karmaşık ise bu kişinin üzerinde bir bela ve nazar olduğuna
74
Ocak 2017
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
inanılır. (K9) Bu işlem köylerde “ocak” adı verilen ve hastalığı tedavi etme
gücüne sahip kadınlar tarafından yapılmaktadır. Ocak, anadan kıza “el vermek” suretiyle aktarılmaktadır. (K2) İnanca göre, kurşun döküldüğü zaman
nazara uğrayan veya korkan kimsenin nazarı ve korkusu kaybolmaktadır.
1.2 Ateşe Tuz Atmak
Tuzun üzerine ayetler okunur. Bu işlem yapılırken bir iğne veya çuvaldız
yardımıyla tuz karıştırılır. Ev halkı bir ateş etrafında toplanır. “Nezer puç”
(nazar kaybol) denilerek tuz ateşe atılır. (K5) Eve gelip giden herhangi bir
kişinin nazarı olduğuna inanılırsa onun nazarına karşı ya o kişi evdeyken ya
da evden çıktıktan sonra (genelde çıktıktan sonra) bir tutam tuzu alıp üzerine bazı sureler okuyarak; “Allah’ım sen bizi nazarlardan ve kem gözlerden
koru” denilir. Daha sonra bu tuz ateşe atılır. Bu işlem sadece bebek için yapılırsa tuz, bebeğin üzerinden üç defa gezdirilip ateşe atılır. (K1)
Resim 8: Tuzun Üzerine Ayet Okunması
3.3 Köz Söndürmek
Köz söndürmek, kimin nazar ettiğini bulmak için yapılan bir uygulamadır. Bu uygulama, hastanın annesi, ablası, teyzesi gibi yakınları tarafından
bir köz suya atılarak yapılmaktadır. (K2)
1.4 Tütsülemek
Halk arasında nazar değen kişileri iyileştirmede kullanılan bir başka yöntem de tütsü yakmaktır. Bunun için genellikle uzelik otu, çörek otu, tuz ve
kuru karanfil kullanılmaktadır. (K4) Tütsüleme şöyle yapılmaktadır: “Üzerlik
otu” adı verilen bir bitki kurutularak nazar değen çocuğa karşı yakılır, eğer
Ocak 2017
75
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
duman bu çocuğun bulunduğu yöne doğru giderse çocuk nazardan kurtulur
ve ona bir daha nazar değmez. (K6)
3.5 Şeyhlere ve Türbeye Gitmek
Yörede nazar çıkarmak için; Şeyh Ahmet, Şahti Abi, Sofi Nuri, Seyda Deron, Şeyh Palu ve Dare Vahit gibi şeyhlere veya evliya türbelerine gidilmektedir. (K4)
1.6 Kur’an Okumak
Nazar değdiğine inanılan kişiyi nazardan kurtarmak için Felak ve Nas
sureleri okunur. (K7) Bir bardak suya yedi defa Ayete-l Kürsi okutularak bu
su nazar değdiğine inanılan kişiye içirilir. (K1)
3.7 Nazar Çıkarmak İçin Uygulanan Diğer Pratikler
•
Nazardan dolayı konuşamayan çocuğun konuşmasını sağlamak için
çocuk Cuma Namazı’ndan sonra müezzinin yanına götürülür. Müezzin
çocuğun konuşması için ağzına cami anahtarını sokar. Anahtar, çocuğun dilinin kilidini açmayı simgelemektedir. (K7)
•
Eğer bir hayvana nazar değmişse o hayvan için dua okunur ve dua bir
muska şeklinde hayvanın boynuna asılır. (K2)
•
Bir kaba su doldurulur, bu suya köz atıldıktan sonra üzerine nazar
etmesi muhtemel kişilerin isimleri okunur, hangi isimde o köz suya
batarsa o kişinin nazarı değmiş demektir. (K5)
•
Nazarı değen kişinin ocağından kül alınıp iki yol ayrımının ortasına
dökülür. Bu külü gizlice alan kişi, o külün üzerine işer ve arkasına
bakmadan döner. Böylece nazarın kırıldığına inanılır. (K4)
•
Bir hayvanın sütlerine nazar demişse sütün tekrar çoğalması için; bir
şiş ateşte kızartılarak nazar değmiş hayvanın sütüne batırılır. (K10)
•
Nazar eden kişinin, nazarını bozmak için o kişinin elbisesinden ip çekilir ve o ip ocakta yakılır. (K7)
•
Nazar bozmak için ateşin üzerine okunmuş tuz atılıp patlatılır. (K5)
Sonuç
Bütün toplumlarda yaygın olarak görülen nazar inancının kökeni, Neolitik çağlara kadar uzanmaktadır. Girit’te, Mısır’da, Malta’da, Fransa’da ve
Britanya’da Bronz çağına ait balta şeklinde yapılmış amuletler (nazarlıklar)
76
Ocak 2017
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
bunun kanıtıdır. Araştırmalar; Eski Türklerde de nazardan korunmak için
çeşitli uygulamalara başvurulduğunu göstermektedir. Göktürklerin nazardan korunmak için sırıklara geçirilmiş at kafası diktikleri tespit edilmiştir.
Yine nazar ve kötü ruhlara karşı korunmak için; Türkistan, Kazak-Kırgızlar,
Başkurtlar ve Çuvaşlar da at kafası kullanmıştır. Altay Türklerinde kara iyenin, bazen kişinin ruhunu kontrol altına aldığına inanılmakta ve bu durumdan korunmak için de; Tanrı’ya sığmayı sembolize eden mavi boncuk, kamların koruyucu iyelerini sembolize eden kurt dişi ve kurt derisi gibi nesneler
kullanılmıştır.
İslâm dininde nazarın varlığı kabul edilmiştir ancak nazardan korunmak
için geleneksel uygulamalar uygun görülmemiş bunun yerine Kur’an-ı Kerim’den bazı ayet ve surelerin okunması öğütlenmiştir. Felâk ve Nâs sûrelerinde insanlara; büyücülerin kötülüklerinden, cinlerden, vesvesecilerin şerrinden kaçarak Allah’a sığınma emredilmiştir.
Bingöl’de nazardan korunmak için; nazar muskası, nazarlık ve nazar
boncuğunun kullanılması, evlerin kapısına at nalı, sarımsak ve delikli taş
gibi nesnelerin asılması, çocukların yüzüne is sürülmesi, ağaçlara süs eşyası
asılması, hayvan kesilmesi, ayet ve dua okunması gibi uygulamalara başvurulmaktadır. Nazar değmiş bir insan veya cansız bir varlığın üzerinden nazarın olumsuz etkisini kaldırmak için ise; kurşun dökmek, ateşe tuz atmak,
tütsülemek, şeyhlere veya türbelere gitmek, ayet ve dua okumak gibi uygulamalara başvurulduğu görülmektedir. Nazar öncesi ve sonrası uygulanan pratiklerden birçoğu Türkiye’nin diğer şehirlerinde de uygulanması açısından
ortak bir özellik taşımaktadır. Örneğin; muska yazdırmak, kurşun dökmek,
nazarlık/nazar boncuğu takmak, ateşe tuz atmak, evlerin kapısına nal, sarımsak vb. şeyleri asmak, türbelere gitmek ve Kur’an-ı Kerim’den bazı sure
ve ayetleri okumak ülkemizin her yöresinde başvurulan uygulamalardır. Sonuç olarak; Bingöl nazar inanç ve uygulamalarının, Eski Türk kültürü nazar
inanç ve uygulamalarından izler taşıdığını ve günümüzde yaygın olarak halk
arasında yaşatıldığını söylemek yerinde olacaktır.
Kaynakça
Artun, Erman (2008), Türk Halkbilimi, İstanbul: Kitabevi Yayınları.
Boratav, Pertev Naili (1999), 100 Soruda Türk Folkloru, İstanbul: Gerçek Yayınevi.
Çıblak, Nilgün (2004), “Halk Kültüründe Nazar, Nazarlık İnancı ve Bunlara Bağlı Uygulamalar”, Türklük Bilimi Araştırmaları (TÜBAR), S.15, ss.103-125.
Kalafat, Yaşar (1999), Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara: AKM
Yayınları.
Ocak 2017
77
Bİngöl Araştırmaları Dergİsİ
Örnek, Sedat Veyis (2014), Türk Halk Bilimi, Ankara: Bilgesu Yayınları.
Tuna, Sibel Turhan (2014), “Muğla’da Nazar, Büyü, Fal Üzerine Su Kültürüyle İlgili
İnanç ve Pratikler” Prof. Dr. Mehmet Özmen Armağanı Adana: Çukurova Üniversitesi Basımevi Müdürlüğü, s. 309-320.
Kaynak Kişiler:
K1: Bahar Yılmaz, Yaş 51, Ev Hanımı, Yenişehir Mahallesi, Aş Sokak, No: 15 Bingöl/
Merkez, Derleme Tarihi: 04.05.2015
K2: Yakup Kanat, Yaş 58, Çiftçi, Recep Tayyip Erdoğan Mahallesi, 4. Sokak, No: 7
Bingöl/Merkez, Derleme Tarihi: 03.05.2015
K3: Ayşe Budak, Yaş 50, Terzi, Kültür Mahallesi, Koru Sokak, No: 1 Bingöl/Merkez,
Derleme Tarihi: 03.05.2015
K4: Filiz Çintoz, Yaş 53, Ev Hanımı, Karşıyaka Mahallesi, No: 23 Bingöl/Merkez, Derleme Tarihi: 02.05.2015
K5: Güllü Bozoklar, Yaş 54, Ev Hanımı, Kültür Mahallesi, Can Sokak, No: 9 Bingöl/
Merkez, Derleme Tarihi: 17.03.2015
K6: Fatma Aydın, Yaş 52, Ev Hanımı, Genç Mahallesi, Saray Sokak, No: 12 Genç/
Bingöl, Derleme Tarihi: 07.03.2015
K7: Zehra Yıldırım, Yaş 51, Ev Hanımı, Bülent Arınç Mahallesi, No: 34 Genç/Bingöl,
Derleme Tarihi: 18.03.2015
K8: Hatice Yıldız, Yaş 58, Ev Hanımı, Bülent Arınç Mahallesi, No: 25 Genç/Bingöl,
Derleme Tarihi: 04.05.2015
K9: Saliha Sağdaş, Yaş 56, Ev Hanımı, Karşıyaka Mahallesi, No: 11 Bingöl/Merkez,
Derleme Tarihi: 03.05.2015
K10: Yusuf Elhakan, Yaş 60, Esnaf, Cumhuriyet Mahallesi, Arzu Sokak, No: 4 Genç/
Bingöl, Derleme Tarihi: 25.04.2015
78
Ocak 2017
Bİngöl ArAştırmAlArı
Dergİsİ
THE JOURNAL OF BINGOL STUDIES
Yıl 3, Sayı 2, Ocak 2017
ISSN: 1309-369X