İNSAN VE TOPLUM BİLİMLERİ
ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Cilt / Vol: 7 Sayı/Issue: 1, 2018
Sayfa: 146-170
Received/Geliş: Accepted/Kabul:
[08-11-2017] – [16-03-2018]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni*
Hatice BUDAK
Yrd. Doç. Dr., KTO Karatay Üniversitesi, Sosyal Hizmet Bölümü
Asst.Prof., KTO Karatay University, Department of Social Services
Orcid ID: 0000-0002-9815-9997
[email protected]
Öz
Bu çalışmada, sosyal ağ sitelerini kullanan bireylerin paylaşım alışkanlıklarının ve pratiklerinin
mahremiyet tutum ve davranışlarında bir dönüşüme neden olup olmadığının tespit edilmesi
amaçlanmıştır. Betimsel bir çalışma olan araştırmanın örneklemini evrenden tabakalı tesadüfi
örnekleme yöntemi ile seçilen 736 katılımcı oluşturmuştur. 1 Haziran-15 Eylül 2015 tarihleri
arasında Konya il merkezinde uygulanan anket ile veriler toplanmıştır. Çalışma neticesinde
mahrem alan içinde değerlendirilen bedenin bazı bölgeleri, aile, ev, özel ilişki durumu,
bireylerarası ilişkiler, dini görüş, siyasi görüş ve cinsel tercih maddelerinde katılımcıların
mahremiyet tutumları ile sosyal ağlardaki paylaşımları arasında istatistiki olarak anlamlı bir
ilişki bulunmuştur. Söz konusu maddelerde katılımcıların mahremiyet tutumları ile paralel
paylaşımlarda bulundukları tespit edilirken her bir madde için mahremiyet tutumları ile
davranışları arasında belli ölçüde farklılaşmalar olduğu da görülmüştür. Çalışma sonuçları
dikkate alınarak sosyal medya iletişiminde mahremiyetin geleneksel anlamlarında bir
dönüşümün yaşanmaya başladığı ifade edilebilir.
Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya, Sosyal Paylaşım Siteleri, Sosyal Medya İletişim Özellikleri,
Mahremiyet, Mahremiyet Dönüşümü.
The Adventure of Privacy In The Communication Of Social
Media
Abstract
The present study aims to determine whether the sharing habits and practices of individuals
using social network sites caused a change in privacy attitudes and behaviors of them. The
sample of the research, a descriptive study includes 736 participants selected by stratified
randomization method. Data was collected through a survey conducted in central Konya in the
period between June 1 and September 15, 2015. It is concluded from the study that there is a
statistically significant link between the social media sharings of the participants and their
privacy attitudes towards certain topics namely family, home, religious view, political opinion,
sexual preference, interpersonal relations, special relationship status and some body parts
deemed private. Based on the research, it is found that the participants share in parallel with
their privacy attitude. However, it is also observed that there is to a certain extent
differentiation between their conducts and privacy attitudes towards each topic mentioned
above. Taking into account the results of the study, it may be said that a transformation at the
traditional meanings of privacy has begun to be experienced in social media communication.
Keywords: Social Media, Social Sharing Sites, the Features of Social Media Communication,
Privacy, the Transformation of Privacy.
*
Bu makale, Prof. Dr. Ertan ÖZENSEL danışmanlığında tamamlanan “Yeni Çağ Yeni Medya ve
Mahremiyetin Yeni Sınırları” başlıklı Doktora tezinden üretilmiştir.
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
Giriş
Bireyin hem kendi iç aleminde hem de diğer bireylerle birlikte kainatı
anlamlandırma sürecinde iletişim, en temel kavramlardan biridir. Bireyler
arasında öncelikle sözlü olarak sağlanan iletişim yazının icadıyla birlikte
farklı özellikler kazanmıştır. Yazılı iletişim araçlarına tarihsel süreçte vuku
bulan teknik araçlarla yeni biçimler eklenmiştir. İnternetin keşfi ile de
günümüz toplumlarında kitle iletişimin geleneksel medya araçlarından
sosyal medya platformlarına doğru yön değiştirdiği söylenebilir.
İnternetin gelişim sürecinde bireyin tek taraflı bir iletişim ortamında sadece
bilgi alan konumunda olduğu Web 1.0 teknolojisinden iletişimin çok yönlü
olduğu ve bireyin pasif bir okuyucu olmaktan çıkıp içerik üretimine aktif
katıldığı Web 2.0 teknolojisine geçilmesi ile iletişim olgusu bir dizi teknik ve
sosyal kavramla açıklanmaya başlanmıştır.
Bilişim teknolojileri ile iletişim uygulamalarını bir araya getiren yeni medya,
kitle iletişimine has alışıldık üslupları tamamlayarak dijitallik,
hipermetinsellik, multimedya biçimselliği, yayılım vb. farklı yapısal
özellikleri ile sosyal etkileşimin içeriğinde ciddi bir değişime neden
olmuştur. Bugün insanlar arasında iletişimi sağlayan yeni medya platformu
sosyal ağ/paylaşım siteleridir.
Sosyal paylaşım siteleri teknik olarak kullanım basitliği, maddi anlamda
erişilebilirlikteki ucuzluğu, akıllı telefon üzerinden mobil sosyal medya
uygulamaları ile bireyler arasındaki birincil ilişkilerin yerini almaya
başlamıştır. Günlük hayatta zaman ve mekan sınırları içinde şekillenen
iletişim, sosyal paylaşım sitelerinde zamana ve mekana bağlı kalmadan
gerçekleştirilebilmektedir. Bireylerin sosyal paylaşım sitelerinde geçirdikleri
zaman arttıkça gerçek yaşam ilişkilerini bu mecraya taşıma ve dolayısıyla
gerçek yaşam örüntülerinden kopma düzeyleri de artmaktadır. Bireylerin
sosyal medyanın iletişim tarzına bir şekilde bağımlı hale gelmeleri paylaşım
içeriklerini de etkilemektedir.
İletişimin değişen yapısı, bireyin kırmızı çizgilerinde ve diğer bireylerle
ilişkisinde belirginleşen mahremiyetin anlamı üzerine düşünmeye sevk
etmektedir. Sosyal paylaşım sitelerinin ortam ve iletişim biçiminin değişim
sürati, bu mecradaki paylaşımların ve bu paylaşımlara yapılan yorumların
gelip geçiciliği bireylerin daha fazla mahrem içeriği paylaşmasını
etkileyebilmektedir. Sosyal paylaşım sitelerinde iletişim modelinin görmegösterme-gözetle(n)me unsurlarına dayanması yeni medya araçlarında
mahremiyetin dönüşümüne yön verebilmektedir. Sosyal paylaşım
sitelerinde gerçek ile kurgu arasındaki farkı ayırt edilemez hale getiren
sanallığın, bireylerin gerçek yaşamda paylaşmaya çekindiği bilgileri
paylaşmasını kolaylaştırdığı dolayısıyla mahrem olanın içinde barındırdığı
gizliliğin anlam kaybına uğramasına neden olduğu söylenebilir.
Bu çalışmada bir iletişim aracı olarak sosyal paylaşım sitelerini kullanan
bireylerin yaşadıkları deneyimin kişilerin mahremiyet algıları ile tutum ve
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[147]
Hatice BUDAK
davranışları üzerinde bir dönüşümüne neden olup olmadığı tespit edilmeye
çalışılırken mahremiyetinde değişen sınırlarını betimlemek amaçlanmıştır.
1.Sosyal Medya Kavramının Tanımı
Yeni medya kavramı 1970’lerden itibaren kullanılmakla birlikte bugün
sınırları tam olarak belirlenmiş bir kavram olduğunu söylemek zordur. Yeni
medya kavramının iki farklı alan olan iletişim ile bilgisayar teknolojilerini
bir araya getirmesi de tanımlamayı zorlaştırmaktadır.
Yeni medya olarak kabul edilen ortamlar zaman içinde farklı
isimlendirmelere tâbi tutulmuştur. Bugün geleneksel medya araçlarının
dışında yapılan online medya, offline medya, sosyal medya ve interaktif
medya gibi çeşitli tanımlamalar arasında keskin farklılıklardan ziyade
benzeşen noktalar mevcuttur (Fırlar, 2010, s. 48). Bu nedenle çalışmada yeni
medya platformları içinde alt bir terim olarak sosyal medya kavramının
kullanımı tercih edilmiştir. Literatürde sosyal medya kavramının birtakım
özellikleri dikkate alınarak tanımlandığı görülmektedir.
Bruns ve Bahnisch sosyal medyayı; “Web 2.0 teknolojileri üzerine kurulan, daha
derin sosyal etkileşime, topluluk oluşturmaya ve işbirliği projelerini başarmaya
imkan sağlayab web siteleri” (Akar, 2010, s. 48) şeklinde tanımlamaktadır.
İ. Sayımer (1994, s. 48) ise sosyal medyayı bireye ve bir gruba fotoğraf,
video, yazılı metin gibi herhangi bir içerik üretip kendi medyasını oluşturma
ve bunu sanal dünyada paylaşma imkanı verme özellikleri esasında
tanımlamaktadır.
Bir başka yaklaşımla ise sosyal medya, katılımcıların online ortamlarda
kendilerini ifade etme, iletişime geçme, gruplara katılma ve bu ortamlara
fikir, yorum ve yayınlarıyla katkıda bulunma imkanı sağlayan sosyal içerikli
web siteleri ( Köksal ve Özdemir, 2013, s. 325) olarak tanımlanabilir.
Bu tanımlar paralelinde sosyal medyanın kullanıcılara sunduğu en önemli
avantajın bireysellik, kullanıcı merkezli uygulamalar ve içerik denetiminin
kullanıcıların kontrolünde olduğu görülmektedir.
Sosyal medyanın temel özellikleri şunlardır: (Mavnacıoğlu, 2013, s. 306).
•
Zaman ve mekan sınırlaması olmadan paylaşımın ve tartışmanın
esas olduğu bir internet uygulamaları zinciridir.
•
Bireyler, kendi ürettikleri içerikleri çok kolay bir şekilde internet ve
mobil ortamında yayımlamaktadırlar.
•
Bireyler, sosyal medya uygulamalarında hem takip eden hem de
takip edilen konumundadırlar.
• Sosyal medyanın temeli, kuralları belirlenmiş bir iletişime değil samimi bir
sohbet mantığına dayanır.
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[148]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
Son yirmi yıldaki teknik gelişmelerin yardımıyla sosyal medya çok hızlı bir
büyüme ivmesi kazanmıştır. Bugün yeni medya-sosyal medya denilen olgu
neredeyse sosyal ağ sitelerinden ibaret olmaya başlamıştır.
Sosyal ağ ya da sosyal paylaşım siteleri: “Kullanıcıların kendileri ile ilgili kişisel
haberleri verebileceği, arkadaş edinebileceği ya da arkadaşları ile etkileşimli bir
şekilde iletişim kurabileceği, resimlerini, videolarını paylaşabilecekleri, çeşitli
etkinlikler düzenleyebilecekleri web siteleri” (Eldeniz, 2010, s. 26) olarak
tanımlanmaktadır.
Sosyal paylaşım siteleri bireylerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılayan özellikleri
ve uygulamaları ile bireyler arasında iletişimi etkili bir şekilde sağlamayı
hedeflemektedir. Bireylerde sosyal ağlardaki paylaşımlarıyla bu mecrada
var olmaya ve diğer kullanıcılardan farkını ortaya koymaya
çalışmaktadırlar. Sosyal ağ sitelerinde sıra dışı ve fenomen olmak, kendi
içinde bir amaç haline gelmiştir. Bu amaç bireylerin sosyal paylaşım
sitelerindeki faaliyetlerini de yönlendirmektedir.
2. Sosyal Medya İletişimin Özellikleri
Sosyal medya iletişimi geleneksel medya araçlarıyla sağlanan iletişim
unsurlarını reddetmeyen içinde eskiyi de barındıran bir dönüşümü
kapsamaktadır. Sosyal medya iletişiminde dönüşen unsurların başında
iletişimin gerçekleştiği ortam gelmektedir. Sosyal medya, zaman ve mekan
sınırlarını ortadan kaldıran sanal bir mecradır. İnternet ağı aracılığıyla
iletişime geçen bireylerde yüz yüze ilişkilerde geçerli olan statü ve rollerle
tanımlanan bireyler olmaktan çıkmış, sosyal kimliği belirsiz aktörler haline
gelmiştir. Sosyal medyada bireylerarası iletişimi sağlayan dilde farklılaşmış
günlük hayatta kullanılan konuşma dili ikinci planda kalmıştır.
Her çağ kullandığı iletişim araçlarına bağlı olarak kendine özgü bir dil
oluşturmuştur. Yazının icadıyla başlayan süreç bugün interaktif bir ağ
içinde devam etmektedir. Tarihsel olarak geldiğimiz noktada insanoğlu
yazılı, sözlü, görsel-işitsel dili aynı sistem içinde birleştirerek bir hipertext ve
meta-dil oluşturmuştur (Castells, 2005, s. 440).
Sosyal medya iletişimi ağırlıklı olarak sözlü değil yazılıdır. Yazmak, anlık
iletişimin kurulduğu bu ortamda olabildiğince kısa, basit ve sığ mesajlardan
ibarettir.
Sosyal
medyanın
uzun
anlatımlara
ve
beklemeye
tahammülsüzlüğü iletişim dilini hemen şimdiye indirgemiştir. Bu nedenle
sosyal medyada bireyler arasında kurulan iletişimin kalitesi kelimelerin
kısaltmalarında kaybolup gitmektedir.
Yeni medya iletişimi, ağızdan ağza, WOM (world of mouth) iletişim biçimini
de içermektedir. Bu iletişim sürecinde insanlar tanıdıkları insanlardan gelen
iletileri tüzel kişilerden veya kurumsal nitelikli olan iletilerden daha fazla
tercih etmektedirler. Bireyler gerçek yaşamdan tanıdığı ve bu nedenle güven
duyduğu bireylerle sosyal ağ üzerinden yeniden etkileşime girmekte ve
ilişkilerini geliştirmektedir (Binark, 2007, s. 23).
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[149]
Hatice BUDAK
Bireylerin sosyal ağlarda günlük hayattan tanıdıkları ile bağlantı kurmayı
tercih etmelerinden bu iki iletişim biçiminin aynı olduğu sonucu
çıkartılmamalıdır. İnternetteki sosyal ağların yaşamdaki sosyal ağlardan
bazı farklılıkları bulunmaktadır. Sosyal ağ sitelerindeki iletişim gerçek
yaşam ilişkilerine göre daha geçirgen ve zayıftır. Gerçek yaşamda grup
üyelerini etkileyip gruba girmek ve kendini kabul ettirmek daha zordur.
Sosyal ağ iletişiminde daha önce tanışılmayan ya da sık görüşülmeyen
kişilerle etkileşimi başlatmak kolayken gerçek yaşamdaki ilişkiler daha
güçlü bağlar gerektirmektedir (Lefebvre, 2007, s. 89).
Sosyal ağlar iletişimi sahici kılmak adına bazı taktikler kullanmaktadır. Yüz
yüze iletişimde, sözel ifadeleri güçlendiren jest ve mimikleri birtakım
sembollerle kendi bünyesine taşıyarak iletişimin duygusal boyutunu da
karşılamaya çalışmaktadır. Fakat bu semboller duyguları aktarmada sığ
kalmakta ve gerçeği yüzeyselleştirmektedir.
Sosyal medyada iletişimin yeni biçimi, görmek ve göstermek, gözetlemek ve
gözetlenmektir. Bu nedenle sosyal medyada en çok paylaşılan içerik türü
fotoğraf ve videodur. Gündelik hayata ait tecrübeler ağa yüklenmektedir.
Hedef bunların görünür olmasıdır. (Toprak, Yıldırım, Esen, Binark,
Çörekçi& Çomu, 2014, s. 156-161).
Sosyal ağlardaki içerikler daha çok ‘neler söyleniyor, neler oluyor?’ soruları
ekseninde düzenlenmektedir. Bireyler sosyal medya iletişimini samimi bir
sohbet havası içinde günlük yaşam deneyimlerinin paylaşımı üzerinden
kurmaktadır.
Sosyal medyada paylaşım mantığı birçok şeyin sergilendiği ve seyredildiği
kadarıyla değer kazandığı bir işleyişe dayanmaktadır. Sosyal medya
bakılanla kurulan ilişkinin, bir seyir ilişkisine, sözün kendisinin de vitrine
dönüştüğü bir dünyadır. Böyle bir dünyada bireyler adeta vitrinde
yaşamaktadırlar (Gürbilek, 1992, s. 25).
Bireysel tanınmanın, üyesi olunan grupla bilinmenin önüne geçtiği modern
toplumlarda mahremiyet olgusu yeniden keşfedilirken bu keşifte insan
hayatına dair her şeyin vitrinde sergilenen bir meta haline getirilişinde
sosyal medyanın rolüne ve böylesi bir dünyada insanı insan yapan en temel
değerin -mahremiyetin- serüvenine ilgisiz kalmak mümkün değildir.
3. Toplumsal Boyutu İçinde Mahremiyet Olgusu
Mahremiyet ya da özel alan olgusu, günümüzde insanların toplumsal
yaşantılarının önemli bir parçasını oluşturur. Mahrem alanın
belirlenmesinde kültürdeki yerleşik ahlaki değerlerin, dinin, bireysel
farklılıkların ve zaman faktörünün rolü göz önüne alındığında mahremiyet
kavramını tanımlamak zorlaşmaktadır.
Sözlük anlamı itibariyle mahrem kelimesi: “Samimi, içli dışlı, herkesçe
bilinmemesi icap eden, herkese söylenmeyen, gizli olan demektir.”
(Develioğlu, 1990, s. 180). Aynı zamanda mahremiyet haram olma hali
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[150]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
demektir. Öyle ki aynı kökten gelen mahrumiyette kişinin bir şeyden uzak
kalmasına vurgu yapmaktadır. Buna göre de mahremiyet, belli şartların
dışında içine müdahil olunamayan, yabancıya karşı olan şey demektir
(Aydın, 2009, s. 61).
“Robert Gifford’a göre ise ‘mahremiyet’in en iyi tanımlarından birisi, Irvın
Altman tarafından yapılmıştır. Altman için mahremiyet (privacy): “Bir
kimsenin kendisine veya grubuna ulaşma gayreti üzerindeki seçici
kontrolüdür.” Bu tanım mahremiyetin diğer tanımlarını dışlamadığı gibi
mahremiyetin iki özelliğini de içermektedir. “Mahremiyet bireyin yalnız
başına kalma ile başkalarıyla birlikte olma isteği arasındaki karşılıklı bir
alandır.” (Yüksel, 2003, s. 78). Bu haliyle mahremiyet, kişiyi hem
özgürleştiren hem de diğerlerine karşı koruyan bir haktır.
Mahremiyet alanının içeriği topluma, zamana ve bireysel özelliklere göre
farklılık arz etmektedir. Bununla birlikte mahrem anlayışında ortak
hususlarda vardır. Beden, bedenin çeşitli bölgeleri, cinsellik, aile, romantik
ilişkiler, ev hali, siyasi tercihler ve mensup olunan din (inanç) genelde
mahrem alan olarak kabul edilir.
Mahrem alanın içeriği ve sınırlarının belirlenmesinde dinin rolü de
dikkate alınmalıdır. Bir başka ifadeyle, mahrem(iyet) sadece bireyin
kendisi için belirlediği ve orada belli bir özerkliğe sahip olduğu bir
alan değildir. Bu aynı zamanda, ilahi belirleyiciliğin de hakim olduğu
metafizik temelleri bulunan bir alandır (Bağlı, 2011, s. 185-187).
Mahremiyet, birbirinden kopuk olmayan bilakis birbirleri ile bağlantılı üç
bölümde incelenebilir: Bireyin yakın fiziksel çevresinin muhafazasını içeren
mekansal mahremiyet; bireyin fiziksel gözlemler ya da ahlaki değerlerine
yapılan saldırılar gibi aşırı müdahalelere karşı korunması olarak bireysel
mahremiyet; özel nitelikli verilerin toplanma/saklanma/işlenme ve seçici bir
şekilde dağıtımının kontrolünün bireylere ait olması anlamında
enformasyon mahremiyetidir (Fisher ve Hubner, 1998, s. 422).
Mahremiyetin sınırları çizilirken sorun sadece enformasyonun denetim
hakkı olarak ele alınmamalıdır. Mahremiyet, enformasyonun anlam halesine
sadık kalınarak paylaşılması ile de ilintilidir. Çünkü birey mahrem
bilgilerini karşısındaki bireyin hayatındaki yeri ve ilişkisinin niteliğine göre
paylaşmaktadır.
James Rachels, mahremiyetin bu yönünü ön plana çıkarmaktadır. Rachels’a
göre: Diğer insanlarla kurulan sosyal ilişkilerde çeşitliliği sağlayabilmek için
mahremiyet zorunludur. Çünkü bireyler arasındaki ilişkinin niteliğini
kişilere verilen özel bilginin içeriği ve detayları belirler. Arkadaş, ebeveyn, iş
arkadaşı ... ilişkileri farklı sevgi, sadakat, görev ... niteliklerini
barındırmaktadır. Bu ilişkilerin her birinde tarafların birbirine aktardığı
kişisel bilginin niteliği ve niceliği birbirinden farklıdır. Rachels’a göre eğer
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[151]
Hatice BUDAK
verilen bilgiler arasında bir farklılık kalmazsa ilişkiler arasındaki çeşitlilik de
sağlanamaz (aktaran Dedeoğlu, 2004, s. 2).
Bireyler arası mahremiyet, bireyin sosyal ilişkilerinde daha çok kendi içinde
saklı tuttuklarını paylaşma sınırlarını belirlemektedir. Böyle bir paylaşımda
birey eşdeğerli olarak karşısındaki kişiye güven duymayı ve onunda kendi
sırlarını anlatacağını varsaymaktadır. Mahremiyetin varsaydığı öz açılma,
bireyin özerkliğini korumasıyla dengeli olmalıdır. Bu dengenin
sağlanamadığı ortamlarda mahremiyet paylaşımları benliğin örtük
sınırlarını zorlayacaktır.
4. Kitle İletişimi Ve Sosyal Medyada Mahremiyet Sunumu
Modernleşmenin ürünü ve taşıyıcısı olan medya, mahremiyeti sarsan temel
araçlardan biridir. Geleneksel medyadan yeni medyaya kadar uzanan
süreçte, kitle iletişim araçlarının mahrem alanın ifşasına sebep olduğu
düşünülmüştür. Bilgisayar ve internet teknolojilerinin gelişimine paralel
olarak şekillenen yeni medya araçları da özel yaşam alanlarının
kamusallaştırılması problemine benzersiz boyutlar eklemiştir.
Sosyal ağ sitelerinde mahremiyetin sınırları, bireyin peşinde olduğu
ödüllerle çizilmektedir. İletişimdeki sosyal ödülleri almak için bireyler
birtakım taktikler oluşturmaktadır. Sosyal ağ kullanıcıları iletişimlerinde
mahremiyetlerine dair enformasyonu paylaşırken şu üç stratejiyi takip
etmektedirler: Arkadaşlık davranışları, hitap edilen kitleyi güvenlik ayarları
ile yönetme ve site üzerinde enformasyon paylaşımı (Şener, 2013, s. 401).
Sosyal medyanın işleyiş mantığı sosyal ağ kullanıcıları tarafından geliştirilen
bu stratejileri manipüle etmektedir. Çünkü sosyal medya, iletişimdeki sosyal
ödülleri alabilmesi için bireylere birtakım kurallar dikte etmektedir. Bu
ilkelerin başında bireyin kendisini diğer bireyler arasından seçilmesini
sağlayacak düzeyde talep edilen bir obje olarak yeniden biçimlendirmesi ve
tanıtımını sürdürmesi gelmektedir.
Mahremiyetin dönüşümünde ‘teşhir, deşifre ve seyircilik’ kavramları
merkezidir. Sözlük itibariyle “teşhir: gösterme, sergileme, herkese duyurma;
deşifre: mahiyeti çözme, keşfetme, seyircilik ise: izleme halinde olma”
(Doğan, 1996, ss. 1070-273-976) anlamı taşımaktadır. Kavramlara
mahremiyet açısından yaklaştığımızda özne-nesne ilişkisi karışmaktadır.
Teşhirde birey kendi mahremiyetini sergilerken deşifrede ise başkalarının
gizemi açığa çıkarılmaktadır. Seyircilik ise öznenin başkalarının mahremini
izlemesidir.
Kevin Robins, sosyal paylaşım sitelerindeki teşhiri narsizmle yani kendine
hayran olma durumu ile açıklamaktadır. Herkesin çok rahat ve bireyci
göründüğü gülen yüzler dünyası olarak sosyal medya üretken ve yapıcı
hedefler için kullanılan bir dünya olmaktan çok bir teşhir dünyasıdır
(Uyanık, 2010).
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[152]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
Kendini evrenin merkezine koyma ve şöhret olma arzusu bireylerin teşhir
çıtasını yükseltmektedir. Öyle ki kullanıcılar, gönüllü olarak kendi
mahremiyetlerini ifşa etmektedirler. Bu ifşada, bireylerin sıradan
olmadıklarını ispat etme çabasının da etkili olduğu söylenebilir.
Sosyal ağlarda mahremiyet sınırlarını belirleyen bir diğer unsur ortak
paydada buluşmaktır. Her insanın sırrı vardır ve her sır bireyseldir; ama o
sırrın yarattığı his, duygu, deneyim insanları birbirine bağlar. Bir başka
deyişle izleme ve izlenilmeye dair kolektif dürtü, sırların tekil ama bir o
kadar genel olduğunun kavranışı olarak bir kez daha karşımıza çıkmaktadır
(Niedzviecki, 2010, s. 140). Sır, bir ortaklıktan ibaret olarak algılandığında
mahremiyete sınır çizmek zorlaşmaktadır. Bireyin içini döküp kendini
akladığı bir itiraf kültüründe mahremiyet, evrensel dedikodunun malzemesi
haline gelmektedir.
Yapılan birçok çalışma fiziki çevrenin mahremiyet üzerinde etkili bir rol
oynadığını göstermiştir. İnsanoğlu diğer canlılarda da olduğu gibi uzakyakın ya da mahrem-soğuk ilişkilerini araya koyduğu fiziksel veya duygusal
mesafelerle ayarlamaktadır. Örneğin bir parkta, bir bank üzerinde otururken
hem araya konulan mesafe ile hem de beden hareketleriyle yan dönerek,
konuşmayarak, başka tarafa bakarak kişisel bir alan belirlenmeye çalışılır.
Bu, mahremiyeti korumanın ve bireyin kimliğini ve biricikliğini ifade
etmenin aracı olmaktadır (Yörükan, 2008, s. 160-163).
Fiziki çevresi bulunmayan sosyal ağlarda kişileri akıl almaz bir rahatlığa iten
sebeplerden biri de kimliklerin çoğu kez gerçek olmayışıdır. İletişimin
fiziksel olarak kurulmaması, karşıdakinin gerçekte kim olduğunun
bilinmemesine yol açmaktadır. Bu bilinmezlik ortamında ironik olan en
bilinmez olması gerekenin herkesçe bilinmesi ve bunda bir beis
görülmemesidir. Sosyal medya, insanlığı yitirileni fark etmeyen yaralı bir
bilinçle yaşamaya zorlamaktadır.
Sosyal paylaşım sitelerinde mahremiyetin sınırlarını zorlayan bir diğer
unsur merak duygusundan beslenen deşifredir. Birey sosyal ağda şahsi
bilgisini paylaştığında diğer kişiler bilginin ortak sahipleri haline
gelmektedir. Bu durumda birey otonomi mahremiyetini koruyamaz. Şahsi
bilginin sahipleri arasında herhangi bir anlaşmazlık yaşandığında sonuç
özel bilgilerin deşifre edilerek yaygınlaştırılması olmaktadır.
Yeni çağın diğerlerinin özel yaşamlarını rahatlıkla kullanma üzerine kurulu
eğlence anlayışı da mahremiyet dönüşümünde rol oynamaktadır. Bireyin
yaşamına ait en basit ayrıntı bile eğlence olarak sunulabilir. Artık insanlar
birbirleriyle konuşmamakta tersine birbirleriyle eğlenmektedirler. Bu
nedenle karşılıklı olarak alıp verdikleri düşünceler değil görüntülerdir
(Postman, 1994, s. 99-105). Öyle ki izlenilen bireyin ruh hali, izleyerek
eğlenen insanların umurunda bile olmamaktadır (Niedzviecki, 2010, s. 48).
Sosyal ağlarda mahremiyeti dönüştüren bir diğer unsur da panoptikon,
sinoptikon ve omnioptikon gözetim tekniklerinin bir arada olmasıdır. Zira
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[153]
Hatice BUDAK
bireyler gözetleyebildiği sürece gözetlenmesinden rahatsızlık duymamakta
hatta başkalarının mahremini daha fazla izleyebilmek için kendi
mahreminden daha fazlasını teşhir etmektedir.
Gerçek yaşamda olduğu haliyle sosyal medya ortamında da gözetim özel
yaşamın gizliliğine yapılan bir müdahaledir. Özel yaşam hakkının, sadece
bireylerin yaşamlarına ait bilgilerin başkaları tarafından kötüye
kullanılmasını önlediği için kıymetli olmadığını düşünen Kieran için özel
yaşam hakkının önemi; özel yaşamın bireylerin temel insani ihtiyaçlarını,
amaçlarını
ve
ilişkilerinin
gelişmesine
olanak
sağlamasından
kaynaklanmaktadır (Korkmaz, 2011, s. 570). Bu nedenle sosyal medya
ortamında mahremiyet sınırlarına müdahale edilmesi sadece kişilik
haklarını zedelememekte aynı zamanda bireyin kimlik gelişimine de zarar
vermektedir.
5. Sosyal Paylaşım Siteleri Ve Mahremiyet Üzerine Bir
İnceleme
5.1. Araştırmanın Amacı ve Yöntemi
Çalışmanın amacı, iletişim aracı olarak sosyal medya platformlarını kullanan
bireylerin mahremiyet tutum ve davranışları arasındaki ilişkiyi, mahrem
alandaki dönüşümleri ve mahremiyetin değişen sınırlarını tespit etmektir.
Araştırmada çalışma konusunun gelişim ve değişim süreci devam eden yeni
bir olgu olması nedeniyle var olan durumu olduğu şekliyle tanımlamamıza
imkan verecek betimleme modelinin kullanılması uygun görülmüştür.
Araştırma evreni, Konya il merkezinde yaşayan ve sosyal medya
araçlarından herhangi birini kullanan bireylerdir. Ekonomik kaynaklar ve
zaman kısıtlılığı gibi nedenlerle tüm evrene ulaşmak zor olduğu için
evrenden örneklem alınmıştır. Araştırma örneklemi “tabakalı tesadüfi
örnekleme” yöntemi ile belirlenmiş 736 kişiden oluşmaktadır.
5.2. Veri Toplama Aracı ve Analizde Kullanılan İstatistiksel
Yöntemler
Bu araştırmada veri toplama tekniği olarak anket kullanılmıştır. Anket, ilgili
literatür taranarak ve uzman kişilerin görüşleri dikkate alınarak hazırlanmış
34 sorudan oluşmuştur. Anket formunda 18. soruda 21, 32. soruda 12, 33.
soruda 29 ve 34. soruda 30 olmak üzere toplam 92 alt ifade kullanılmıştır.
Ölçeğin güvenirliğini test etmek için Cronbach Alfa Katsayısı hesaplanmış
ve 0,91 değeri bulunmuştur. Bu değere göre kullanılan ölçeğin yüksek
derecede güvenilir olduğunu söyleyebiliriz.
Araştırmada toplanan verilerin analizinde IBM SPSS Statictics 21.0 programı
kullanılmıştır. Ankette yer alan tüm sorular için frekans ve yüzde tabloları
oluşturulmuştur. Ayrıca iki kategorik değişken arasında anlamlı bir ilişki
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[154]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
olup olmadığını sınamak amacıyla Ki-Kare testi kullanılmıştır. Uygulanan
tüm testlerde α=0.05 anlamlılık düzeyi esas alınmıştır.
5.3. Bulgular
Bu bölümde anket verilerinin istatistiksel analizleri ile elde edilen bulgular
yer almaktadır.
Tablo 1. Örneklemin Demografik Özellikleri
Cinsiyet
N (sayı)
%(yüzde)
Kadın
351
47,7
Erkek
385
52,3
15-34 yaş arası
395
16,4
35-50 yaş arası
220
29,9
51-69 yaş arası
121
57,7
Lise Öğrencisi
134
18,2
Lisans Öğrencisi
152
20,7
Ortaokul Mezunu
32
4,3
Lise Mezunu
144
19,6
Lisans Mezunu
198
26,9
Lisansüstü Mezunu
67
9,1
Evli
314
42,7
Bekar
388
52,7
Boşanmış
34
4,6
Memur
115
25,6
Ev Hanımı
58
12,9
İşçi
57
12,7
Emekli
50
12,9
Esnaf/İş adamı
38
8,4
Akademisyen
27
6
Diğer
105
23,3
Yaş
Öğrenim
Medeni Hal
Meslek
Tablo 2. Sosyal Paylaşım Sitelerini Kullanma Amaçları ve Alışkanlıkları
Kullanılan Sosyal Paylaşım Siteleri
N (sayı)
% (yüzde)
Facebook
669
30,3
Youtube
475
21,5
Instagram
331
15,0
Twitter
321
14,6
Google Plus
138
6,3
Diğer
271
12,3
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[155]
Hatice BUDAK
Kullanım Amaçları
Arkadaşlarımdan haberdar olmamı sağlıyor.
213
28,9
Yüz yüze/telefonla iletişime geçemeyeceğim insanlarla iletişim kurabiliyorum.
184
25,0
Sosyal ağlar ile her türlü bilgiye kolay ulaşabiliyorum.
105
14,3
Kendimi rahat ifade edebilme imkanı sağlıyor.
64
8,7
Diğer
170
23.1
Kendi kişisel kararımla kullanmaya başladım.
388
52,7
Sosyal ağları ilk arkadaşlarımdan duydum ve üye oldum.
204
27,7
Fikirlerine önem verdiğim kişiler sosyal ağları kullandığı için ben de
kullanmaya başladım.
119
16,2
Okul arkadaşları
285
38,7
Akrabalar
43
23,1
Aile
149
19,2
İş/meslek arkadaşları
141
19,2
Diğer
118
35,3
700
95.1
Cinsel tercih
650
88,3
Müstehcen içerik
641
87,1
Üyelik Kararını Etkileyen Unsurlar
Sosyal Ağlarda Bağlantı Kurdukları Kişiler
Sosyal Ağda En çok "paylaşırım" cevabı verilen içerik
Fotoğraf
Sosyal Ağda En çok "hiç paylaşmam" cevabı verilen içerik
Tablo 3: Örneklemin Mahremiyet (Özel) Tutumu Dağılımı
Mahrem
Kararsızım
Mahrem
Değil
1- Bedenin bazı bölgeleri
Sayı
%
692
94
30
4,1
14
1,9
2- Evin bazı alanları
Sayı
%
517
70,2
89
12,1
130
17,7
3- Ev içi hali
Sayı
%
500
67,9
124
16,8
112
15,2
4- Aile ile ilgili özel anlar
Sayı
%
498
67,7
114
15,5
124
16,8
5- Aile içi sorunlar
Sayı
%
652
88,6
53
7,2
31
4,2
6- Kıyafet
Sayı
%
161
21,9
142
19,3
433
58,8
7- Özel ilişki durumu
Sayı
%
360
48,9
100
13,6
276
37,5
8- Bireylerarası ilişkiler
Sayı
%
196
26,6
165
22,4
375
51
9- Dini görüşler
Sayı
%
151
20,5
88
12
497
67,5
10- Siyasi görüşler
Sayı
%
151
20,5
103
14
482
65,5
11- Cinsel hayat
Sayı
%
680
92,4
32
4,3
24
3,3
12- Cinsel tercihler
Sayı
%
558
75,8
68
9,2
110
14,9
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[156]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
Araştırmaya katılanların mahremiyet (özel) tanımlarının değerlendirmesine
ilişkin maddelere verdikleri cevaplar incelendiğinde; en çok ‘mahrem’
cevabının %94 ile bedenin bazı bölgeleri, %92,4 ile cinsel hayat ve %88,6 ile
aile içi sorunlar olduğu görülmüştür. En çok ‘mahrem değil’ cevabının ise,
%67,5 ile dini görüşler, %65,5 ile siyasi görüşler ve %58,8 ile kıyafet olduğu
görülmüştür.
Türk toplumsal yapısını şekillendiren kültürel, ahlaki ve dini değerler ile
katılımcıların mahremiyet tutumları arasındaki karşılıklı etkiye bağlı olarak
beden, cinsellik, aile ve ev kavramlarının özel alan içinde değerlendirildiği
görülmektedir.
Tablo 4: Örneklemin ‘Bedenin Bazı Bölgelerine’ Dair Mahremiyet
Tutumu İle Mayolu Fotoğraflarını Paylaşma Arasındaki İlişki Dağılımı
Her
zaman
Çoğunluk
la
Bedenin bazı
bölgeleri
Ara sıra
Hiçbir
zaman
Nadiren
Sahilde çekilen mayolu fotoğraflarımı paylaşırım.
n
518
100
65
7
2
%
74,9
14,5
9,4
1,0
0,3
n
8
9
6
4
3
%
26,7
30,0
20,0
13,3
10,0
n
2
1
5
6
0
%
14,3
7,1
35,7
42,9
0,0
p
2
değeri
Mahrem
Kararsızım
Mahrem Değil
193,642
0,000
Tablo 4’e verilen cevaplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
olduğu görülmüştür (p=0,000 < α=0,05 olduğu için). “Bedenin bazı
bölgelerini” mahrem olarak değerlendiren katılımcıların %74,9’u sahilde
çekilen
mayolu
fotoğraflarını
‘hiçbir
zaman’
paylaşmadıklarını
belirtmişlerdir. Nitekim Tablo 3’ün verilerine baktığımızda ‘bedenin bazı
bölgeleri’ maddesi katılımcıların %94’ü için mahrem olarak kabul
edilmektedir. Söz konusu maddeye dair mahremiyet tutumunun güçlü
olması bireylerin paylaşmama tercihlerinde etkilidir.
Kapitalist iktisadi yapının hedeflerine eklemlenen modern paradigma
bedeni, insanı esaret altına alan yapılara karşı bir kurtuluş aracı olarak
görmektedir. Bedenin sergilenmesi ile insanoğlunun özgürleşeceğine ve
‘kendi’ olacağına inananlar için beden üzerinde fazlaca fikri mesai ayrılan ve
ciddi yatırımlar yapılan bir nesne olmaya başlamıştır. Bedeni sağlıklı ve
estetik kılmak için yapılan uygulama ve harcamalar neticesinde bedenin
istenilen kalıplara uydurulduğunu gösterebilmek için beden seyirliğe
çıkartılmalıdır. Bu açıdan bakıldığında ‘bedenin bazı bölgeleri’ için mahrem
diyen katılımcıların %25,1’inin ‘sahilde çekilen mayolu fotoğraflarını
paylaşmaları’ istatistiksel olarak bir değer taşımayabilir ancak mahremiyetin
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[157]
Hatice BUDAK
aşina olduğumuz bu nedenle kendimizi güvende hissettiğimiz sınırlarını
tehdit etmektedir. Evin herkese açık alanı olarak kabul edilen salonda bir
konsol üzerinde göremeyeceğimiz mayolu fotoğrafların herkesin erişimine
açık sosyal ağ hesaplarında sergilenmeye başlaması sosyal medyada
mahremiyet sınırının varabileceği noktalar hakkında birer ipucudur.
Tablo 5: Örneklemin ‘Ev’e Dair Mahremiyet Tutumu İle Evini Eşyalarıyla
Birlikte Paylaşma Davranışı Arasındaki İlişki Dağılımı
Her zaman
Çoğunlukla
alanları
Ara sıra
Evin bazı
Nadiren
Hiçbir zaman
Evimi ve odalarını (banyo, yatak odası vb.
alanlarda dahil ) eşyalarıyla birlikte paylaşırım.
n
450
53
11
2
1
%
87,0
10,3
2,1
0,4
0,2
n
51
26
9
3
0
%
57,3
29,2
10,1
3,4
0,0
n
47
48
32
3
0
%
36,2
36,9
24,6
2,3
0,0
p
2
değeri
Mahrem
Kararsızım
175,835
Mahrem Değil
0,000
‘Evin bazı alanları’ maddesine mahrem diyen katılımcıların %87,0’ının,
kararsız kalan katılımcıların %57,3’ünün ve mahrem değil diyen
katılımcıların %36,2’sinin evini ve odalarını eşyalarıyla birlikte hiçbir zaman
paylaşmadıklarını ifade ettikleri Tablo 5’te istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki olduğu görülmüştür (p=0,000 < α=0,05 olduğu için).
Tablo 6: Örneklemin ‘Ev İçi Hali’ne Dair Mahremiyet Tutumu İle Ev İçi
Kıyafetiyle Fotoğraflarını Paylaşma Davranışı Arasındaki İlişki Dağılımı
Her zaman
Çoğunlukl
Ara sıra
Ev içi hali
Nadiren
Hiçbir
zaman
Ev içi kıyafetlerimle (pijama, gecelik, iç giyim vb.)
çekilen fotoğraflarımı paylaşırım.
N
396
82
17
2
3
%
79,2
16,4
3,4
0,4
0,6
N
66
44
12
2
0
%
53,2
35,5
9,7
1,6
0,0
N
27
44
28
8
5
%
24,1
39,3
25,0
7,1
4,5
2
p
değeri
Mahrem
Kararsızım
171,928
Mahrem Değil
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
0,000
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[158]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
‘Ev içi hali’ maddesini mahrem olarak değerlendiren katılımcıların
%79,2’sinin, kararsız katılımcıların %53,2’sinin ve mahrem değil olarak
tanımlayan katılımcıların %24,1’inin ev içi kıyafetleriyle çekilen
fotoğraflarını hiçbir zaman paylaşmadıklarını belirttikleri Tablo 6’te
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür (p=0,000 < α=0,05
olduğu için).
‘Ev’ mahremiyetinde yaşanılan dönüşümleri tespit etmek amacıyla
oluşturulan Tablo 5 ve Tablo 6’da katılımcıların söz konusu ifadeye dair
mahremiyet tutumları doğrultusunda sosyal ağlarda paylaşma ya da
paylaşmama eğilimini tercih ettikleri görülmektedir.
Antik Yunan’dan itibaren iyi bir yaşam için gerekli koşulları sağlayacak
alan, aileyi temsil eden evdir. Ev belirli zorunluluklara ve mahrumiyetlere
işaret etse de bireyin fizyolojik ve duygusal gereksinimlerine karşılık
bulduğu, her şeyden çok “benim” diyebildiği bu nedenle yetki sahibi
olduğu tek alandır. Kamusal alanın sınırlarının genişlediği ve gözetimin
arttığı modern toplumlarda bireyler için ev (hane) saklanılabilecek özgür bir
alan olma işlevini hala sürdürmektedir. Tablo 5’te ev seçeneğini mahrem
olarak değerlendiren katılımcıların %87’sinin eve dair çeşitli fotoğraf
karelerini paylaşmama tercihlerinde evin doğallığını ve özerkliğini koruma
çabasının etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak sosyal paylaşım sitelerinde bireylerin benlik sunumlarında sahip
oldukları her türlü objeyi kullanmaları, teşhirin tüketimle olan bağı ‘ev’e
yönelik mahrem anlayışlarını zayıflatmaktadır. Sosyal ağlarda mahremiyet
algısını belirleyen sosyal normlar çoğu kez arka plana atılmaktadır. Türk
toplumunun görgü kuralları içinde sosyal ilişkilerde ev içi giyimin
sergilenmesi öncelikle bireyin kendi öz saygısına daha sonra ise muhatabına
karşı nezaketsiz bir davranış olarak kabul edilmektedir. Bu kuralın
karşısında sosyal ağ iletişimi ise bireylere özel hayatında olup bitenleri vuku
bulduğu anda ve ortamda hızla paylaşmaları iletisini vermektedir.
Tablo 7: Örneklemin ‘Aile’ye Dair Mahremiyet Tutumu İle Çocuğun
Gelişim Süreçlerini Paylaşma Davranışı Arasındaki İlişki Dağılımı
süreçlerini
Her zaman
Çoğunlukla
özel anlar
Ara sıra
Aile ile ilgili
Nadiren
Hiçbir zaman
Çocuğumun
gelişim
paylaşırım/paylaşabilirim.
n
163
118
147
58
12
%
32,7
23,7
29,5
11,6
2,4
n
25
20
46
18
5
%
21,9
17,5
40,4
15,8
4,4
2
p değeri
Mahrem
90,050
Kararsızım
0,000
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[159]
Hatice BUDAK
Mahrem Değil
n
13
14
36
49
12
%
10,5
11,3
29,0
39,5
9,7
Tablo 8: Örneklemin ‘Aile’ ye Dair Mahremiyet Tutumu İle Nişan,
Düğün, Doğum Günü vb. Özel Günleri Paylaşma Davranışı Arasındaki
İlişki Dağılımı
Her zaman
Çoğunlkla
özel anlar
Ara sıra
Hiçbir
zaman
Aile ile ilgili
Nadiren
Nişan, düğün, doğum günü, sünnet gibi
özel günlerimi paylaşırım/paylaşabilirim.
n
76
140
169
79
34
%
15,3
28,1
33,9
15,9
6,8
n
8
30
42
27
7
%
7,0
26,3
36,8
23,7
6,1
n
4
11
39
45
25
%
3,2
8,9
31,5
36,3
20,2
p
2
değeri
Mahrem
Kararsızım
72,135
Mahrem Değil
0,000
Tablo 7 ve Tablo 8’e verilen cevapların analizine göre her iki tabloda da
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür (p=0,000 < α=0,05
olduğu için).
Çocuğun gelişim süreci ve nişan, düğün, doğum günü, sünnet gibi günler
maddeleri ‘aile ile ilgili özel anlar’ başlığı altında değerlendirilmiştir. Tablo
7’de ‘aile ile ilgili özel anlar’ maddesine mahrem cevabını veren
katılımcıların %67,2’si çocuklarının gelişim süreçlerini paylaştıklarını
belirtmişlerdir. Benzer şekilde Tablo 8’de ‘aile ile ilgili özel anlar’ maddesine
mahrem cevabını verenlerin %84,7’si nişan, düğün, doğum günü, sünnet
gibi özel günlerini paylaşmaktadırlar. Halbuki Tablo 3’te katılımcıların
%67,7’sinin ‘aile ile ilgili özel anlar’ seçeneğine dair mahrem tutumuna sahip
oldukları görülmektedir. Her iki madde aile mahremiyeti kapsamında yer
almakla birlikte diğer kişilerle daha rahat paylaşılan içerikler haline geldiği
görülmektedir. Bu değişimde ebeveynler için çocuğun sosyal statü ve prestij
anlamına gelmesinin etkili olduğu düşünülebilir. Aileler çocuklarının
sağlıklı bedenleri, güzellikleri, zihinsel becerileri, sanatsal yetenekleri ya da
okul başarıları üzerinden ne kadar şanslı ve bilinçli birer ebeveyn oldukları
mesajını iletmektedirler. Benzer şekilde benlik sunumlarında nişan, düğün,
doğum günü vb. özel günleri de kullanabilirler. Özel günleri kutlama
ritüellerinin orijinalliği oranında özgün, yaratıcı ve sosyal bir kişilik imajı
çizilmektedir. Sanal iletişimde “beğeni” alma arzusu bireylerin mahremiyet
paylaşımlarını merkezden çevreye doğru genişletmelerini dolayısıyla aile
mahremiyetine ilişkin tutumun bilişsel ve davranışsal öğesi arasındaki
uyumun bozulmasını tetiklediği şeklinde değerlendirilebilir.
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[160]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
Tablo 9: Örneklemin ‘Kıyafet’e Dair Mahremiyet Tutumu İle Beğendiği
Kıyafetleriyle Çekilen Fotoğraflarını Paylaşma Davranışı Arasındaki
İlişki Dağılımı
Her zaman
Çoğunlukla
Ara sıra
Kıyafet
Nadiren
Hiçbir zaman
Üzerimde beğendiğim kıyafetlerimi fotoğraflayarak
arkadaşlarımın beğenisine sunarım.
n
101
38
15
3
4
%
62,7
23,6
9,3
1,9
2,5
n
75
38
18
9
2
%
52,8
26,8
12,7
6,3
1,4
n
139
126
110
47
11
%
32,1
29,1
25,4
10,9
2,5
P
2
Değeri
Mahrem
Kararsızım
Mahrem
Değil
64,014
0,000
Yapılan analiz sonucunda; Tablo 9’da ilişkilendirilen maddeler arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür (p=0,000 < α=0,05
olduğu için).
‘Kıyafet’ seçeneğini katılımcıların %58,8’i (Tablo3/6) ‘mahrem değil’ şeklinde
tanımlamışlardır. Kıyafete dair bu tutumun şekillenmesinde tüketim
toplumlarında kıyafete atfedilen sosyal anlamlar da etkili olmaktadır.
“Bireyin kim olarak algılanmayı arzu etmesinde, farkındalık veya farklılık
yaratmasında kıyafet belirleyici bir faktördür” (Gençtürk, 2003, s.67). Bir
başka deyişle beden üzerine giyindiği kıyafet ile birlikte bir anlam arz
etmektedir.
Bu açıdan Tablo 9’un verileri yorumlandığında ‘kıyafet’ maddesine mahrem
cevabını veren katılımcıların %37,3’ü ve mahrem değil cevabını verenlerin
%67,9’u ‘üzerinde beğendiği kıyafetlerini fotoğraflayarak’ paylaştıklarını
ifade etmişlerdir. Sanal iletişimde bireyin fiziksel mevcudiyetinin
bulunmaması nedeniyle bireyler, bu eksikliği fotoğraf paylaşımı ile
gidermeye çalışmış olabilirler.
Tablo 10: Örneklemin ‘Özel İlişki Durumu’na Dair Mahremiyet Tutumu
İle Eşi/Sevgilisiyle Fotoğraflarını Paylaşma Davranışı Arasındaki İlişki
Dağılımı
Her zaman
Çoğunlukl
a
ilişki durumu
Ara sıra
Hiçbir
zaman
Özel
Nadiren
Eşim ya da sevgilimle olan özel anlarımın
fotoğraflarını paylaşırım/paylaşabilirim.
n
226
77
39
10
8
%
62,8
21,4
10,8
2,8
2,2
Mahrem
P
2
değeri
134,804
0,000
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[161]
Hatice BUDAK
Kararsızım
Mahrem Değil
n
41
25
15
18
1
%
41,0
25,0
15,0
18,0
1,0
n
63
68
71
53
21
%
22,8
24,6
25,7
19,2
7,6
Tablo 10’a katılımcıların verdiği cevaplar arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür (p=0,000 < α=0,05 olduğu için).
‘Özel ilişki durumu’ maddesini katılımcıların %48,9’unun (Tablo 3/7)
mahrem konu olarak değerlendirmelerine karşılık dönüşümün de
başladığını söyleyebiliriz. ‘Özel ilişki durumu’ evli, bekar, evlilik dışı ve
cinsellik merkezli ilişkileri içine alacak şekilde değerlendirilmiştir.
Geleneksel değerlerin hakim olduğu toplumsal yapılarda evlilik dışı
ilişkilere çok sıcak bakılmamaktadır. Ancak klasik medya araçlarının
özellikle televizyon programlarının manipülesi ile flörtün yanı sıra evlilik
dışı ve hatta evlilik içi aldatma ilişkilerinin olumlanması bireylerin
mahremiyet tutum ve davranışlarında kırılmalara neden olan faktörlerden
biri olarak değerlendirilebilir.
‘Özel ilişki’ maddesine mahrem tutumu olan katılımcıların toplam %37,2’si
ve mahrem değil tutumuna sahip katılımcıların %77,1’i ‘eşi ya da sevgilisiyle
özel fotoğraflarını’ paylaştığını da ifade etmişlerdir. Toplumsal algıda
yaşanılan değişimler bireylerin tutumları ile davranışları arasında
farklılaşmalara neden olmaktadır. Bu farklılaşmada sosyal ağ ortamı
katılımcıların “üstünden geçebileceği kadar alçak bir engel işlevi”
(Kağıtçıbaşı, 1988, s. 97) görmüştür.
Tablo 11: Örneklemin ‘Bireyler Arası İlişkiler’e Dair Mahremiyet Tutumu
İle Grup Fotoğraflarını İzin Almadan Paylaşma Davranışı Arasındaki
İlişki Dağılımı
Her
zaman
Çoğunlu
kla
Bireylerarası
ilişkiler
Ara sıra
Hiçbir
zaman
Nadiren
Grup fotoğraflarını, fotoğrafta bulunanlardan izin
almadan paylaşırım.
n
99
44
19
22
12
%
50,5
22,4
9,7
11,2
6,1
n
66
48
19
16
16
%
40,0
29,1
11,5
9,7
9,7
n
122
131
70
32
20
%
32,5
34,9
18,7
8,5
5,3
2
p
değeri
Mahrem
Kararsızım
Mahrem
Değil
30,354
0,000
Tablo 11’de analiz edilen maddelere katılımcıların verdiği cevaplar arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür (p=0,000 < α=0,05
olduğu için).
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[162]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
Tablo 11’de ‘bireyler arası ilişkiler’ maddesine mahrem cevabı veren
katılımcıların %49,4’ü grup fotoğraflarını, fotoğrafta bulunanlardan izin
almadan paylaştıklarını ifade etmişlerdir.
Bireylerin sosyal ağlarda özel yaşamlarına dair en fazla paylaştıkları
içeriklerden biri fotoğraftır. Bireysel fotoğraflar, “selfie çekimler” gibi “grup
fotoğrafları” da kimlik duyurusunda işlevseldir, kullanıcıyı toplumsal
çevresiyle tanımlamaktadır” (Toprak vd., 2014, s. 133). Bu nedenle bireyler
grup fotoğraflarını kimlik mesajı olarak sıklıkla kullanmaktadır. Sosyal ağ
ortamının paylaşım hızı ve kişinin kendini bundan soyutlayamaması ve
kişisel imajını fotoğrafta bulunan diğer kişilerinin imajları ile birleştirerek
tamamlama isteği kişinin diğer bireylerden izin alarak fotoğrafları paylaşma
hassasiyetini olumsuz etkileyebilir.
Tablo 12: Örneklemin ‘Bireyler Arası İlişkiler’e Dair Mahremiyet
Tutumları İle ‘Arkadaşlarının Hayatlarını Takip Etme’ Davranışı
Arasındaki İlişki Dağılımı
Her zaman
Çoğunlukla
Ara sıra
Bireylerarası
ilişkiler
Nadiren
Hiçbir zaman
Arkadaşlarımın hayatlarını sosyal ağlardan takip
ederim.
n
15
46
77
39
19
%
7,7
23,5
39,3
19,9
9,7
n
10
33
54
55
13
%
6,1
20,0
32,7
33,3
7,9
n
19
55
119
150
32
%
5,1
14,7
31,7
40,0
8,5
2
p
değeri
Mahrem
Kararsızım
Mahrem
Değil
25,609
0,001
“Bireylerarası ilişkiler” maddesine mahremiyete ilişkin verilen cevaplar ile
“Arkadaşlarımın hayatlarını sosyal ağlardan takip ederim.” maddesine
paylaşıma ilişkin verilen cevaplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki olduğu görülmüştür (p=0,001 < α=0,05 olduğu için).
Sosyal ağlarda birey kendini gerçekleştirmeye çalışırken aynı zamanda diğer
kişilerin neler paylaştığını, özel hayatlarında olup bitenleri de merak
etmektedir. İlk merak hakları bildirgesini hazırlayan R. Descartes merakın
her insanda mevcut olduğunu, hiçbir şeyin bunu engellemeyeceğini ve
bilgiyle birlikte merakın kaçınılmaz olarak şiddetlendiğini (Zeldin, 2014, s.
192) iddia etmiştir. İzleme ve izlenilmeye dair konsensüs sosyal ağlarda
mahremiyete olan saygıyı azaltmakta, kışkırtılan merak duygusu
mahremiyetin deşifresine neden olmaktadır. Bu nedenle ‘bireyler arası
ilişkiler’ için mahrem tutumuna sahip katılımcıların %92,4’ünün sosyal
ağlarda arkadaşlarının özel hayatlarını takip etmelerindeki itici gücün
başkalarının mahremiyete duyulan ilginin olduğu ifade edilebilir.
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[163]
Hatice BUDAK
Tablo 13: Örneklemin ‘Dini Görüşler’e Dair Mahremiyet Tutumu İle
Paylaşma Davranışı Arasındaki İlişki Dağılımı
Her zaman
Çoğunlkla
Dini görüşler
Ara sıra
Hiçbir
zaman
Nadiren
Dinle ilgili görüşler
n
73
32
33
12
1
%
48,3
21,2
21,9
7,9
0,7
n
36
24
13
9
6
%
40,9
27,3
14,8
10,2
6,8
n
101
135
137
82
42
%
20,3
27,2
27,6
16,5
8,5
p
2
değeri
Mahrem
Kararsızım
62,133
Mahrem Değil
0,000
“Dini görüşler” maddesine mahrem cevabını veren katılımcıların
%48,3’ünün, kararsızım cevabını veren katılımcıların %40,9’unun ve
mahrem değil cevabını veren katılımcıların %20,3’ünün “Dinle ilgili
görüşler” maddesine paylaşım için hiçbir zaman cevabını verdikleri Tablo
13’te istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür (p=0,000 <
α=0,05 olduğu için).
Tablo 14: Örneklemin ‘Siyasi Görüşler’e Dair Mahremiyet Tutumu İle
Paylaşma Davranışı Arasındaki İlişki Dağılımı
Her zaman
Çoğunlukla
Ara sıra
Siyasi görüşler
Nadiren
Hiçbir zaman
Gündem-siyasi görüşler
n
70
37
22
17
5
%
46,4
24,5
14,6
11,3
3,3
n
40
22
25
10
6
%
38,8
21,4
24,3
9,7
5,8
n
105
124
127
98
28
%
21,8
25,7
26,3
20,3
5,8
p
2
değeri
Mahrem
Kararsızım
Mahrem Değil
45,715
0,000
“Siyasi görüşler” maddesine mahrem cevabını veren katılımcıların
%46,4’ünün, kararsızım cevabını veren katılımcıların %38,8’inin ve mahrem
değil cevabını veren katılımcıların %21,8’inin “gündem-siyasi görüşler”
maddesine paylaşım için hiçbir zaman cevabını verdikleri Tablo 14’te
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür (p=0,000 < α=0,05
olduğu için).
Tablo 3/9’da örneklemin %67,5’i dini görüşleri ve Tablo 3/10’da ise %65,5’i
siyasi görüşleri “mahrem değil” olarak tanımlamışlardır. Bu bulguları söz
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[164]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
konusu maddelerin davranış düzeyini ölçen Tablo 13 ve Tablo 14’ün verileri
ile birlikte değerlendirdiğimizde dini ve siyasi görüşlerin mahrem alandan
kamuya açılan konular haline geldiğini söyleyebiliriz.
Birey gerçek yaşamda içinde bulunduğu toplumun hissedilen reel
koşullarına göre sınırlarını çizmekte ve paylaşma biçimine karar
vermektedir. Yüz yüze iletişimde özel enformasyonu paylaşma konusunda
ketum davranan birey sosyal ağlarda daha serbest hareket edebilmektedir.
Çünkü sanal iletişimde önemli olan bireyin ne istediğidir. Bunun için sosyal
ağlar bireye söz hakkının ve denetimin sadece kendinde olduğu bir ‘sayfa’
vermektedir. Bu sayfada birey gerçek yaşamda kamudan sakladığı fikir,
duygu ve tecrübelerini açığa çıkarmaktadır.
“Dini görüşler” için mahrem tutumuna sahip katılımcıların % 53,7’sinin ve
“siyasi görüşler” için ise % 50,7’sinin paylaşma edimlerinde sosyal ağların
bireye söz hakkı vermesinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Sosyal medya,
geleneksel medya iletişiminde aranan uzman görüşü anlayışını yıkmıştır.
Sosyal medya hesaplarında birey içerik üretimine katılarak ilgili konuya dair
bir uzman kimliğine bürünmekte ve görüşlerini herhangi bir kısıtlama
olmaksızın paylaşabilmektedir. Bireylerin görüşlerine yapılan beğenilerin
sayısı arttıkça kullanıcıların kendilerini medya profesyoneli olarak
tanımlama eğilimleri ve özgüvenleri de artmakta neticede fikirlerini
gündemdeki dini ya da siyasi konular üzerinden aktarmaktadırlar.
Tablo 15: Örneklemin ‘Cinsel Tercihler’e Dair Mahremiyet Tutumu İle
Paylaşma Davranışı Arasındaki İlişki Dağılımı
524
21
9
2
2
%
93,9
3,8
1,6
0,4
0,4
n
51
11
3
0
3
%
75,0
16,2
4,4
0,0
4,4
n
75
12
18
1
4
%
68,2
10,9
16,4
0,9
3,6
Her zaman
Çoğunlukla
n
Cinsel tercihler
Nadiren
Ara sıra
Hiçbir zaman
Cinsel tercih
p
2
değeri
Mahrem
Kararsızım
Mahrem Değil
93,635
0,000
“Cinsel tercihler” maddesine mahrem cevabını veren katılımcıların
%93,9’unun, kararsızım cevabını veren katılımcıların %75,0’ının ve mahrem
değil cevabını veren katılımcıların %68,2’sinin “Cinsel tercih” maddesine
paylaşım için hiçbir zaman cevabını verdikleri Tablo 15’te istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür (p=0,000 < α=0,05 olduğu için). Bu
farklılaşmada bireyin kendi özerkliğini koruma ve utanılacak hususları
saklama tercihi etkili olmuştur. Herkesten saklanılan şeylerin açılabilmesi
için bireyin karşıdakine güven duyması gerekir. Sosyal ağlardaki gizlilik ve
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[165]
Hatice BUDAK
güvenlik tedbirlerine rağmen hesapların ele geçirilme ihtimali, iletişim
kurulan kişilerle güven bağının kurulamaması, bireyin sosyo-ekonomik
statüsünü olası yaptırımlardan koruma arzusu ‘cinsel tercihler’i
paylaşmama tercihini etkileyen faktörlerdir.
“Cinsel
tercihler”e
yönelik
mahremiyet
tutumu
geliştirmeyen
(kararsızların) katılımcıların %25’inin ve “mahrem değil” cevabını veren
katılımcıların %31,8’inin sosyal ağlarda cinsel tercihlerini paylaşma
tercihlerinde bu bakış açısının etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bununla
birlikte sosyal ağlarda teşvik edilen itiraf kültürü de bireylerin tutum ve
davranışlarını şekillendirmektedir. Bu kültürde “itiraf her şeyden önce
bilinen bir suçun bedensel veya ruhsal işkenceciye anlatılması anlamına
gelmemektedir. Modern dönemde itiraf, içsel doğru ve benliğin sahiciliğinin
bir göstergesi ve dışavurumudur” (Bauman ve Lyon, 2013, s. 35). Birey
sosyal ağlarda ‘cinsel tercihler’ini içsel doğrunun dürüstçe açıklanması ya da
psikolojik terapi adına itiraf edebilir. Burada itiraf, kişinin kendini kamuya
açmasını ve gizliliğin ayrıcalığını yitirmesini etkileyebilir.
Sonuç ve Öneriler
Bilişim teknolojilerindeki gelişim süreci internet ağı aracılığıyla bireylerin
birbirleri ile daha ucuz, kolay ve hızlı bir şekilde iletişime geçmelerine
olanak sağlamıştır. Klasik iletişim araçlarının ve yüz yüze iletişim formunun
yerini almaya başlayan sosyal medya bireylerin davranış kalıplarında da
değişikliklere neden olmuş sosyal etkileşim olgusuna yeni açılımlar
kazandırmıştır. Yeni çağın yeni medya olanaklarına ayak uyduran bireylerin
mahremiyet tutum ve davranışlarında da farklılaşmalar başlamış bu
dönüşüm çift yönlü olarak bireylerin hem gerçek yaşam ilişkilerini hem de
sanal yaşam ilişkilerini etkilemiştir.
Sosyal medyanın iletişimde mekan ve zaman sınırını ortadan kaldırması
bireylerin sosyal ağlarda daha fazla vakit geçirmesine ve buna bağlı olarak
paylaşımlarında daha bağımsız olmalarına neden olmuştur. Sosyal paylaşım
sitelerinde bireyler arası etkileşimde görme duyusunun öne çıkması
mahremiyet açısından sorunlu olan gözetim veya dikizleme kültürünün
gelişip yerleşmesini sağlamıştır. Sosyal paylaşım sitelerinde kalıcı ve farklı
olmak adına bireyler kendi özel yaşam deneyimlerini sundukça ‘teşhir’
sürecine gönüllü olarak katılmışlardır. Aynı zamanda başkalarının özel
yaşamına duyulan merak ve ilginin sosyal ağlarda çok daha kolay
doyurulabilmesi nedeniyle bireyler arkadaşlarının ya da hiç tanımadıkları
şahısların hayatlarına dahil olabilmişler sanal mecrada onaylanan
röntgenciliğin hazzıyla dikizlemenin bir sonraki aşamasına yani
mahremiyetlerin deşifresi sürecine de katılmışlardır.
Sosyal paylaşım sitelerinde teşvik edilen teşhir, deşifre ve itiraf kültürü
modern birey anlayışının sonucu olan narsisizmle birleşmiştir. Bireyin kendi
adına sadece kendisi için var olduğu ve ilişkilerinin ben kültüne dayandığı
bu mecrada gerçek yaşam içinde geliştirip içselleştirdiği mahremiyet
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[166]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
anlayışı da ilahi ve toplumsal kaynaklarından koparak egosantrik ölçütlere
göre yeniden tanımlanmıştır. Bireylerin yeni bir iletişim coğrafyası olarak
sosyal paylaşım sitelerine göçü mahremiyet sınırlarında ihlallere,
hesaplanılamayan kaymalara, öngörülemez sapmalara dolayısıyla
hudutların yeniden çizilmesine neden olmuştur. Aynı zamanda yaşanılan
göç sonrasında iletişim sürecinde karşılaşılan uyum ve yabancılaşma
problemi bireyin kendine mahfuz yaşam alanında öz denetimini ve
başkalarının gizlerine duyduğu saygıyı yitirmesi problemlerini de
doğurarak mahremiyet tutum ve davranışlarında görülen dönüşümler
üzerinde belirleyici olmuştur.
Araştırmada mahrem alan içinde değerlendirilen bedenin bazı bölgeleri,
aile, ev, özel ilişki durumu, bireylerarası ilişkiler, dini görüş, siyasi görüş ve
cinsel tercih maddelerinde katılımcıların mahremiyet tutumları ile sosyal
ağlardaki paylaşımları arasında istatistiki olarak anlamlı bir ilişki olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Bireyler söz konusu maddeye karşı geliştirdikleri
mahremiyet tutumu yönünde paylaşımda bulunma ya da bulunmama
davranışı sergilemişlerdir.
Tablo 3’te katılımcıların güçlü mahremiyet tutumu geliştirdikleri
maddelerin ”bedenin bazı bölgeleri (%94 oranında mahrem)”, “cinsel hayat
(%92.4 oranında mahrem) ve “cinsel tercihler (% 75.8 mahrem)” olduğu
görülmektedir. Söz konusu maddelerin davranış düzeyini ölçen tablolara
baktığımızda Tablo 4’te “bedenin bazı bölgelerini” mahrem olarak
değerlendiren katılımcıların %74.9’unun sosyal ağlarda sahilde çekilen
mayolu fotoğraflarını hiçbir zaman paylaşmadıkları benzer şekilde Tablo
15’te “cinsel tercihleri” mahrem olarak değerlendiren katılımcıların
%93.9’unun sosyal ağlarda cinsel tercihlerini hiçbir zaman paylaşmadıkları
anlaşılmaktadır. Bu verilerden hareketle bireylerin güçlü mahrem tutumuna
sahip oldukları konuları sosyal ağlarda kamuya açmayarak mahrem
sınırlarını korumaya çalıştıklarını söyleyebiliriz.
Tablo 3’te katılımcılardan elde edilen verilere göre “bireyler arası ilişkiler
(%26,6 oranında mahrem)”, “kıyafet (%21,9 oranında mahrem)”, “dini
görüşler (%20.5 oranında mahrem)” ve “siyasi görüşler (%20,5 oranında
mahrem)” maddelerinin mahremiyet sınırları içinde değerlendirilen konular
olmaktan çıktığını, “özel ilişkiler (%48,9 oranında mahrem)” maddesinin de
benzer bir dönüşüm sürecine girdiğini ifade edebiliriz. Mahrem alan içinde
ele alınan bu maddelerin davranış düzeylerini ölçen tablolara baktığımızda
da (Tablo 8-9-10-11-12-13) sosyal ağlar aracılığıyla kamu ile farklı sıklıklarla
paylaşıldığı görülmektedir.
Bununla birlikte katılımcıların mahremiyet tutumu ile davranış öğesi
arasındaki bütünlüklü yapının bozularak uyumsuzlukların yaşandığı da
görülmektedir. ‘Aile ilgili ile özel anlar’ seçeneğini mahrem alan içinde
değerlendiren katılımcıların çocuklarının gelişim süreçlerine (Tablo 7) ve
nişan, düğün doğum günü vb. özel günlerine (Tablo 8) ait fotoğrafları
yüksek oranda paylaştıkları görülmüştür. Tablo 10’da dikkat çeken
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[167]
Hatice BUDAK
hususlardan biri “özel ilişki” maddesine mahrem tutumu geliştiren
katılımcıların %37,2’sinin sosyal ağlarda eşi ya da sevgilisiyle olan özel
anlarının fotoğraflarını sosyal ağlarda paylaştıklarını ifade etmeleridir.
%37,2 oranı istatistiksel açıdan olmasa bile sosyolojik açıdan “özel ilişki”
maddesinin mahrem alan içindeki konumunda belli bir dönüşümün
başladığı şeklinde okunabilir.
Araştırmaya katılan bireylerin güçlü mahremiyet tutumuna sahip oldukları
bedenin bazı bölgeleri, ev yaşantısı, cinsel hayat ve cinsel tercihler
maddelerinin de sosyal ağ sitelerinde paylaşılan konular arasına girmeye
başladığı görülmektedir. Bireyler sosyal ağ ortamında birbirlerinin
paylaşımlarından etkilenerek yalnız olmamanın verdiği cesaretle
mahremiyet tutumuna sahip olduğu konuları sosyal ağ hesabına
aktarabilmektedir.
Araştırma verilerine dayanarak mahremiyetin dönüşen sınırları hakkında
“mahrem olarak kabul edilen konuların sosyal ağlarda paylaşılmaya
başlandığı dolayısıyla mahrem alanın alenileşerek kamusal alana taşındığı
ve kendi içinde daralma yaşadığı” sonucuna ulaşılabilir.
Mahremiyet sınırları açısından dikkat edilmesi gereken nokta, tutumun
ögeleri arasında bir uyumsuzluk yaşandığında bilişsel ve duygusal ögenin
davranış öğesine göre değişime uğrayacağıdır. Bu bağlamda mahremiyete
yönelik tutumun öğeleri arasında görülen her dereceden uyumsuzluk
mahremiyet sınırlarını mahrem alan aleyhine dönüştürme potansiyeline
sahiptir. Sosyal paylaşım sitelerinin sınırsız ve şeffaf iletişim ideali öncelikle
gerçek yaşamın örtülü ve kurallı ilişki biçimlerini transparan ve geçirgen
hale getirebilmekte sonrasında ise mahremiyetin gizlilik ve özerklik
özellliklerinin yitirilmesini etkileyen faktörlerden biri olarak bu sürece dahil
olmaktadır.
Kaynakça
Akar, E. (2010). Sosyal medya pazarlaması (Sosyal webde pazarlama stratejileri).
Ankara: Efil Yayınevi.
Aktaş, C. (1995). Mahremiyetin tükenişi. İstanbul: Nehir Yayınları.
Aydın, M. (2009). Mahremiyet ve örtünmenin dönüşümü. EskiYeni Dergisi, (12),
61-67.
Bağlı, M. (2011). Modern bilinç ve mahremiyet. İstanbul: Yarın Yayınları.
Bauman, Z. Lyon, D. (2013). Akışkan gözetim, (E.Yılmaz, Çev.) İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
Binark, M. (2007). Yeni Medya Çalışmalarında Yeni Sorular ve Yöntem Sorunu.
Yeni medya çalışmaları içinde (s. 21-44). Ankara: Dipnot Yayınları.
Castells, M. (2005). Enformasyon çağı: ekonomi, toplum ve kültür-ağ toplumunun
yükselişi (cilt 1). (E. Kılıç, Çev.) İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[168]
Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni
Kağıtçıbaşı, Ç. (1988). İnsan ve insanlar, İstanbul: Evrim Basın Yayın
Dağıtım.
Dedeoğlu, G. (2004). Gözetleme, mahremiyet ve insan onuru. Erişim Tarihi:
04.10.2014, xa.yimg.com/kg/groups/14064808/512540921/name/Gztlme.doc
Develioğlu, F. (1990). Osmanlıca- türkçe ansiklopedik lügat. Ankara: Aydın
Kitapevi.
Doğan, M. D. (1996). Büyük türkçe sözlük. İstanbul: İz Yayıncılık.
Eldeniz, L. (2010). İkinci Medya Çağında Etkileşimin Rolü ve Web 2.0. F.
Aydoğan ve A. Akyüz (Der.), İkinci medya çağında internet (ss. 18-35). İstanbul:
Alfa Yayınları.
Fırlar, G. B. (2010). Dijital Geleceğe Hazırlanmak. S. Yeygel Çakır (Ed.),
Teknolojinin pazarlama iletişimine etkileri içinde (s. 31-54). Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Fischer, S. Hubner, M. (1998). Privacy and security at risk in the global
information society”, Information, Communication & Society (1:4), 420-441.
Gençtürk, Hızal G. S. (2003). Bir iletişim biçimi olarak moda: “modus”un
sınırları, İletişim: Araştırmaları Dergisi, 1(1), 65-86.
Gürbilek, N. (1992). Vitrinde yaşamak. İstanbul: Metis Yayınları.
Korkmaz, A. (2011). Medyada Bir Etik Sorun Olarak Mahremiyet Hakkı. II. Fırat
Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve Etik Sempozyumu Bildirileri (s. 565575) içinde. Elazığ.
Köksal, Y., Özdemir, Ş. (2013). Bir iletişim aracı olarak sosyal medya’nın
tutundurma karması içerisindeki yeri üzerine bir inceleme, Süleyman Demirel
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 18(1), 323-337.
Lefebvre, H. (2007). Modern dünyada gündelik hayat, ( I. Gürbüz, Çev.) İstanbul:
Metis Yayınları.
Mavnacıoğlu, K. (2013). Kurumsal İletişimde Sosyal Medya Yönetimi: İletişim
Sektöründe Sosyal Medya Yönetiminin Algılanmasına Yönelik Bir Analiz. A.
Büyükaslan ve A.M. Kırık (Der.), Sosyal medya araştırmaları 1 içinde (s. 301-335).
Konya: Çizgi Kitapevi.
Niedzviecki, H. (2010). Dikizleme günlüğü, (G. Gündüç, Çev.) İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
Postman, N. (1994). Televizyon: öldüren eğlence. (O. Akınhay, Çev.) İstanbul:
Ayrıntı Yayınları.
Sayımer, İ. (2014). Yeni medya ortamlarında ağlar oluşturan toplumsal hareket
deneyimleri. Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR), 2, 97-112.
Şener, G. (2013). Sosyal Ağlarda Mahremiyet ve Yeni Mahremiyet Stratejileri.
Yeni Medya Çalışmaları-1. Ulusal Kongresi Kitabı (s.396-405) içinde. Kocaeli.
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
ISSN: 2147-1185
[itobiad]
[169]
Hatice BUDAK
Toprak, A., Yıldırım, A., Aygül, E., Binark, M., Börekçi, S.& Çomu, T. (2014).
Toplumsal paylaşım ağı: Facebook görülüyorum öyleyse varım. İstanbul: Kalkedon
Yayınları.
Uyanık, F. (2010). Sosyal medya eylemsizliği teşvik ediyor. Kevin Robins’le Yapılan
Röportaj.
Erişim
Tarihi:
29.03.2014.
http://www.bbc.com/turkce/ozeldosyalar/2010/03/100306_superguc_kevinrobins
Yörükan, T. (2008). Bir ilişki düzenleme süreci olarak mahremiyet. TİSK Akademi,
4(6), 129-180.
Yüksel, M. (2003). Modernleşme ve mahremiyet. Kültür ve İletişim Dergisi, 6(1),
75-107.
Zeldin, T. (2014). İnsanlığın mahrem tarihi. (E. Özsayar, Çev.) İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad / 2147-1185]
Cilt: 7,
Volume: 7,
Sayı: 1
Issue: 1
2018
[170]