5.
ULUSAL YAPI KONGRESİ VE SERGİSİ
YAPI SEKTÖRÜNDE ÇOK YÖNLÜ KALKINMA:
EĞİTİM, ARAŞTIRMA, UYGULAMA
28-29 MAYIS 2021
ONLINE
Mimari tasarım sürecinde yeni tektonikler
MURAT SÖNMEZ1*, IŞINSU AĞCA2
ÖZET
Mimarlığın geleceği ya da özgün bir üretim için madde ve
yöntemle olan ilişkiler tanımlanmalıdır. Bu çalışmanın kapsamında
mimari düşünce ile mimari ürün arasındaki aralık tektonik
üzerinden incelenmiştir. Bu aralık tanımlanırken, mimari yapının
geçmişten günümüze ilişkili olduğu durumları anlamak için çeşitli
felsefi söylemlere yer verilmiştir. Bu çalışma; mimari düşünce ve
bu düşünce sonucunda ortaya çıkan ürün arakesitinde, mimarlık
ürününün üretim sürecini sorgulamaktadır.
Çalışmada; TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde 1.
sınıfların dersleri kapsamında yürütülen Yapı Teknolojileri 108
derslerinin içeriği, mimari tasarım sürecinde malzeme, teknik,
teknoloji ve tektonik kavramlarının alışılagelmiş ayrımı dışında
daha bütünsel bir yaklaşımla ele alınmıştır.
Anahtar Sözcükler:
Teknoloji, teknik,
eğitimi, malzeme.
tektonik,
1
TOBB ETU, MTF, Mimarlık Bölümü, Söğütözü Bulvarı, No:43, Söğütözü Ankara; Tel:
(0312)2924254;
[email protected]
2
TOBB ETU, MTF, Mimarlık Bölümü, Söğütözü Bulvarı, No:43, Söğütözü Ankara; Tel:
(0312)2924254;
[email protected]
mimarlık
Mimari tasarım sürecinde yeni tektonikler
1. GİRİŞ
Bu çalışmada, yeni tektonikler 21. yüzyıl mimarisinin oluşturulmasında
madde ve teknolojinin rolü ile yeni bir mekansal üretim olarak
sunulmaktadır. Yeni tektonikler, tasarım sürecinde dijital teknolojilerin etkisi
ile tasarımcının yeni mimari mekanlar oluşturmasına olanak tanımaktadır.
İlk olarak TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Yapı Teknolojileri 108
ders kapsamında öğrencilerden önce hayal kurmaları istenmektedir. Bu
hayale göre ne yapıldığını anlatan bir eylem belirlemeleri ve bu eylemin
yerini, mekanını tanımlamaları beklenmektedir. O mekanın niteliklerine
uygun da zemin, yüzey ve örtüyü kurgularken aynı zamanda bağlamı ve
eylemi birlikte düşünmeleri istenmektedir. Bu bağlamda mekanı kurgulayan
girdilerin manzara, yağmur, deniz gibi parametreler ile birlikte kurulan hayal
de etkili bir parametredir. Bu kurgu, öğrencilerin daha sonraki süreçte dijital
koşulları tasarıma eklenmesini sağlayacak zihinsel aşamaları somut olarak
üretmeyi amaçlamaktadır. Bağlama ait veriler ile maddesiz olarak üretilen
hayalin yemek yemek, bakmak gibi bir eylem belirleyerek madde haline
getirilmesi amaçlanmaktadır. Bu sayede zemin, çeper, örtü gibi tektonik
ifadeye dair mekanın unsurları aktarılmaktadır. Daha sonra da edinilen bu
bilgilerin dijital ortama taşınması beklenmektedir. 2012 yılından beri 1.
sınıflara verilen bu eğitim doğrudan bilgiyi öğreten alışılagelmiş yapı
teknolojileri ders kapsamından farklı olarak öğrencilerin keşif yapmasını
içeren bir yol izlediğinden özgün olmayı amaçlamaktadır.
Stüdyo ortamında yapmayı öğrenecek, bir maddeyi işlemenin ve onu bir
araya getirmenin yöntemi tasarım geni olarak adlandırılmaktadır. Yapma
yönteminin en küçük elemanı olan tasarım geni olarak adlandırılan bu
unsurlar parametrik olarak tekrarlar üzerinden eylemlerle ve bağlamıyla
kurduğu ilişki sonrası zemin, yüzey ve çeperi oluşturmaktadır. Bu bağlamda
bu çalışmada, mimari düşüncenin mimari ürüne dönüşümü anlatılırken, bu
ürünün teknolojinin gerektirdiği yeni tektonikler sonucu dijital üretimin
kuramsal altyapısını anlatmayı amaçlamaktadır.
Ders içeriği ile ilgili öğrencilere Yapı Teknolojileri 108 dersinde kavramsal
altyapısı ile maddenin bir araya geliş yönteminin aktarılması tasarım genleri
ile amaçlanmıştır. Tasarım genleri ile öğrenciler mekanı oluşturan unsurları
parçaların farklılaşması ile elde etmektedirler (Şekil 1). Ders kapsamında
tekniğin eylemler ile kavratılması sağlanır ve zihinsel sürecin mimari ürünü
olarak sonuca yansımaktadır. Tektoniğin özünü oluşturan yapısal unsurları
zihinsel süreçte oluşturmaktadırlar. Öğrenciler istedikleri herhangi bir
2
M. Sönmez, I. Ağca
malzemeyi yapıştırıcı veya benzer bir malzeme kullanmadan ekleme,
çıkarma, eksiltme, üst üste getirme, yığma, örme, çatma, bükme ve
kümeleme gibi belirli bir araya geliş yöntemleri ile tasarım genini
oluşturmaktadır. Bu genler farklılaşarak mekanı üreten asal öge haline
gelmektedir. Bu durumda, mekanı oluşturan unsurlar olan zemin, yüzey ve
örtünün bir araya geliş yönteminin kavratılması amaçlanmaktadır.
Şekil 1. Tasarım geni örneği olarak öğrenci çalışmaları.
Bir mimari ürünün gerçekleşmesinden önce yapılan tasarım aşaması ile
sonuç olarak ortaya çıkacak ürünün ekonomi, kültür, ekoloji, teknoloji ve
mekansallık gibi olasılıkları yeniden tanımlanmaktadır [1]. Böylelikle özgün
mimarlıktan bahsetmek ve yapıların teknik olarak hesaplanmasını sağlamak
mümkün hale gelmektedir. En karmaşık yapılar çeşitli mimari tasarım
araçları ile gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla tektoniğin şu anki
durumlarına göz atmak ve tektoniği değişen durumları ile incelemek
gerekmektedir.
Tektonik kavramı, Antik Yunan ile birlikte terim olarak mimaride birkaç
yüzyıldır varlığını sürdürürken Karl Bötticher, Gottfried Semper, Eduard
Sekler ve Kenneth Frampton gibi teorisyenlerle farklı açılımlar
oluşturmuştur. Bu çalışma, günümüzde söz konusu olan yeni tektonikleri
anlamak için kavramsal olarak bu tartışmalardan yola çıkmaktadır.
2. TEKNİK
Teknik, tasarımsal duruma ait bütünlüklerdir. 20.yüzyılda Avrupa’da gelişen
durumlar çeşitli düşünürlerin tekniği uzun bir süre ele almasına neden oldu.
Heidegger Yunan felsefesine göre tekniği tanımlarken tekniğin özünde
olanın gerçeği üretmek, ortaya çıkarmak ve yaratmak anlamına gelen poiesis
kelimesini kullanmaktadır. Tekniğin özünde sadece tekniğe ait olan
3
Mimari tasarım sürecinde yeni tektonikler
durumlar değil gerçeği açığa çıkaran durumlar vardır [2]. Dolayısıyla tekniği
daha geniş bir anlam bütününde düşünmek gereklidir.
Madde ve yöntemlerle oluşmayı temsil eden teknik, Semper’e göre duvar,
ocak, çatı ve zemin olmak üzere dört ögeye göre düzenlenmektedir [3].
Maddenin kendine ait özellikleri ve nitelikleri, onun teknik özellikleri ve
üretim becerileri mekansal olarak ele alınmaktadır. Teknik, maddenin
içeriğine ilişkin formun gelişmesini sağlayan süreçlerdir.
18.yüzyıl sonlarına doğru sanayileşme ile birlikte makineleşme süreci ve
sonrasında modernizm düşüncesi, mimari düşünce ve üretimin değişmesine
neden olmuştur. Mimari, standartları vurgulayan bir yol izlemiştir. Hazır
üretim yöntemleri ile mimari ürünün aynılaşmaya gittiği söylenebilir.
Dolayısıyla benzer mekansal üretimlerin oluşması, tekniğin içeriğinin
sorgulanmasını gerektirmektedir.
Kütlesi olan ve yer tanımlayan her madde, özünde ne olduğunu taşımaktadır.
Bunu mimari ürüne dönüştüren tasarımcı/mimar ise belirli bir yapma
yöntemi ile maddenin özüne uygun hareket etmektedir. Dolayısıyla teknik
henüz var olmayan durumların açığa çıkmasına yardımcı olmaktadır. Belirli
bir türe dönüşerek ve kullanım amacına göre ortaya çıkan cam, çelik ve daha
sonra da beton gibi malzemelerin kullanımının farklı yapma yöntemleri ile
oluşturduğu mekansal durumların olasılıkları tekniğin anlam değerini artıran
unsurlardır.
Teknik, yeni üretimlerle, yeni maddelerle, yeni çözümler imkanını sağlayan
bir ifade etme yöntemidir. Diğer bir anlamla teknik, maddenin özü ile biçim
alan ve günümüzün mimarlık anlayışına bağlı kalan yapma yöntemidir.
Tasarım, teknoloji ve üretim teknikleri ile ilgili bağlamın değiştiği bu
dönemde; mimari mekanın da değiştiği görülmektedir. Tekniğin ortaya
çıkardığı çözümler güncel durumların getirdiği unsurlar ile madde ve yapma
yöntemine bağlı olarak yeniden ele alınmalıdır.
3. TEKNOLOJİ
Antik Yunan’da yapma sanatı anlamına gelen tekhne teknolojinin kökenini
oluşturmaktadır. Ancak tekhneyi sanat ve el emeği ile ilişkilendirmişlerdir.
Tekhne, bir evin ahşap işçiliğiyle başlamaktadır [4]. Geçmişte, sadece bu
alanda değil aynı zamanda bir bilgi sistemini de ifade etmektedir. Gerçeğin
4
M. Sönmez, I. Ağca
özünü ortaya çıkarmaktır. Martin Heidegger’e göre tekhneyi şiirsel ve
görünür olan tanımlamaktadır [5]. Antik Yunan'daki tarihsel köken
bağlamında mimari düşünce ile mimari ürün arasındaki ilişkiyi açıklarken,
mimarlığın kendisini bir teknoloji olarak değerlendirmek ve mimarinin hangi
araçlarla mekanın özünü oluşturduğunu anlamak gerekmektedir.
Teknolojinin gelişmesi ve mimari ürün ile mimari düşünce arasındaki
değişim, mimari anlayışı geçmişinden ayırmaktadır. Antik Yunan’da teori ve
teknik arasındaki çizgi bulanıkken mimarlar ve filozoflar aynı geleneği
sürdürmektedir. Eski Yunan geleneklerine göre günümüzde var olan bir
mimari anlayış yoktur. Bu anlayışı sürdürebilmek için teknoloji kavramı ile
tektonik kavramına odaklanmak gerekmektedir.
Teknoloji dışarıdan etki eden, içselleşemeyen, zihinde erimeyen durumları
anlatırken gündelik yaşantıda yer alış tarzı ile tanımlanmaktadır. İlişki
kurulan nesnenin girdilerini bütün olarak kendi içerisinde yer etmesidir.
Teknoloji ve üretimdeki gelişme makineleşme ve iktidarın sermayeyi elinde
bulundurması klasik dönemin sonunda modernizme gelindiğinde mimarlığı
doğrudan etkilemiştir. Tasarım ve inşa etme süreci teknoloji doğrultusunda
farklılaşmıştır.
Tasarım ve üretim ile ilgili yöntem ve teknikler, teknolojinin gelişmesiyle
birlikte değişmektedir. Mimari ürünü gerçekleştirmenin ve anlamanın en
önemli bileşeni teknolojidir. Teknoloji, mimari hayal gücünü
şekillendirmekte ve yapıda kullanılan malzemeleri ve mimarinin sınırlarını
belirlemektedir. Günümüz teknolojileriyle mimari düşünceler, mimari
tasarım yönteminde başka bir tasarım fikrine dönüşerek, yeni üretim
biçimlerindeki rolünü ve yeni teknolojilerle mimari mekanın rolünü yeniden
tanımlamaktadır. Bu yeni mimari ürünler, yeni endüstriyel üretim
biçimlerinden ve tasarım araçlarından doğmakta ve yeni tektonikleri
içermektedir.
4. TEKTONİK
Tektonik sözcüğü, Antik Yunan’da inşaat ustası, marangoz anlamına gelen
tekton kelimesinden gelmektedir. Semper’e göre ise tektoniğin özü, kültürel
bir ifade yaratmak için mimari üründe farklı maddelerin kullanımını
kavramaktır [3]. Kenneth Frampton’a göre tektonik, yapma ile düşünceyi bir
araya getiren bir unsurdur. Frampton, tektoniği kendine özgü bir yapma
5
Mimari tasarım sürecinde yeni tektonikler
yöntemi olarak tanımlarken yapının şiirsel ifadesi ile yapıyı sanatsal boyuta
taşımıştır. Ona göre, her şeyden önce yapı varlığını sürdürürken sonradan
yüzey, hacim ve düzlemler gelmektedir [6].
Tektonik ifade doğrudan strüktür, konstrüksiyon ve bunları bir araya getiren
kuvvet ile ilişkilidir. Konstrüksiyon ve strüktürün değiştirilemez olduğu
durumlarda tektonik, mekanı üretmede olasılıklar yaratmaktadır [7].
Tektonik madde, yöntem, formun ve bunları oluşturan tekniğin mimari ürün
olarak mekansal karşılığını aramaktır. Mekansal karşılığın sonuçları zemin,
örtü ve çeperdir. Çeper, bir şeyin sınırlarının tanımlanmadığı sürece varlığa
gelmemesi anlamına gelmektedir.
Noesis, Antik Yunan’da bilincin, gerekliliklerin, malzemenin ve formun
keşfedilmesidir. Bu keşfetme süreci bilme ile başlamaktadır. İnsan bu bilme
yetisi ve bilinci sayesinde maddeyi düşünerek, algılayarak ve tasarlayarak
dönüştürür. İnsanın önce kendisinin bilmesi ile başlayan bu süreç maddeyi
ve çevreyi bilmesi ile devam etmektedir. Yeterli bilinçlilik düzeyi maddeyle
ve çevreyle kurulan ilişkide aklın bilgisinin ortaya konulması ile
sağlanabilir. Çevre ile kurulan bilinçli tasarımsal ilişkide sınır, mimari
ürünün içeriğini tanımlamayla başlamaktadır. Sonuç olarak mimarlık, zemin
ile mekanı oluşturabilirken çeperi tanımlamasaydı mekanı tanımlayamazdı.
Yapısal ve tasarımsal kuramda zemin ve çeper kavramları ayrılamaz bir
bütündür. Ders kapsamında da bu kavramlar öğretilirken bunlar arasında
ilişki kurulması beklenmektedir (Şekil 2).
6
M. Sönmez, I. Ağca
Şekil 2. 2019-2020 Yapı teknolojileri 108 Dersi dijital ortamdan tasarım geni ile
zemin ve çeper ilişkisini gösteren öğrenci çalışması
Mimari düşünce ile yeniden üretilen bir çevrede formu verebilecek bilincin
kavratılması gerekmektedir. Sınırları tanımlamak, içeriği tanımlarken o
içerikle ilgili nitelikleri de tanımlamaktadır. Semper zemini, bağlamdan
ayıran ve doğal olandan kopan bir unsur olarak tanımlamıştır [8]. Zemin ile
birlikte sınırların tanımlanması, tasarımcının yeryüzündeki süregelen
durumlara müdahale etme biçimidir. Taş ustalığı olan tekton mesleği ile
içerikler arasında ilişkiler kurulmalıdır. Doğal olan ile kopma anı, toprak ile
oluşturulan kopma anını tanımlayan taş dizgiselliği mimarın dünyayı
değiştirmekte yaptığı ilk müdahaledir. Tektonik, mekanı kuran unsur olarak
çeperi ele alış biçimini yansıtmaktadır. Çeper tasarlanmaya başlandığı
zaman, özdeş olan iki boşluk eylem aracılığı ile içerik tanımlamaya
başlamaktadır. Bağlam, zemin, yüzey ve örtü ilişkisi mimarlık ürününü
tanımlarken eylem ile kurduğu ilişki sınırsız boşluk düzeninde bir kararlılık
anını tarif etmektedir (Şekil 3).
7
Mimari tasarım sürecinde yeni tektonikler
Şekil 3. Yapı teknolojileri 108 Dersi dijital ortamda bağlam,zemin,yüzey,örtü ve
eylem ilişkisini gösteren öğrenci çalışması
Doğal olan durumlar çeşitli müdahaleler ile şekillenmiş her türlü durumda
mekansal olmaktadır. Çeper, mekanı dışarıdan ayırırken aynı zamanda
program oluşturan boşluk üretmemizi sağlayan unsurdur. Böylelikle çeper,
orta çağ boyunca taş veya pişmiş toprak ile üretilirken günümüzde teknoloji
ile üretim biçimi değişmektedir. Modernizm sonrası yeni yapı malzemeleri
ile de bu değişim gözlenmektedir.
Yeni yapı malzemeleri ve bilgisayar yazılımları aracılığı ile mimari üretimde
yeni olasılıklara yer verilmektedir. Dolayısıyla bu yeni olasılıklar, geleneksel
tektonik kavramına başka bir anlam ekleme ihtiyacı ile dijital tektonik
kavramını doğurmaktadır. Dijital tektonik, maddenin öneminin artmasıyla
birlikte mimari ve mühendisliği bir araya getiren geleneksel dijital tasarım
düşüncesini ayırt etme girişimi olarak görülmektedir. Bilgisayar yazılımları,
maddesiz bir evreni tanımlarken, aynı zamanda da maddi bir süreç olan inşa
etme ile doğrudan ilişkilidir [9].
Bu bağlamda TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Yapı Teknolojileri
108 kapsamında öğrenciler, katmanların bir araya geliş yöntemini,
kullanıldığı tekniği, maddeyi ve yöntem tektoniğini öğrenmektedirler. Dijital
teknolojiler sayesinde de, tasarım genleri ile edinilen bilgi ve mekanı
8
M. Sönmez, I. Ağca
oluşturan unsurları daha sonra dijital ortama
olasılıklarının yollarını aramaktadırlar. (Şekil 4)
aktararak
mekanın
Şekil 4. Yapı teknolojileri 108 Dersi dijital ortamda öğrenci çalışmaları
Sonuç olarak mekansal tektonik, bu dizginin nasıl kurulduğu ile ilgilidir.
Eylemi tanımlarken mimarın kendisini, maddeyi ve çevresini bilmesi ile
oluşan süreçte iyi bir bilinçlilik düzeyi ile tektonik yapı tanımlanabilir.
Yapısal parçalar ve tasarımcının duruşu bu duruma etki eden unsurlardır.
Tektonik, bu unsurlar ile mekan bakış açısının ve yöntemlerin nasıl ele
alınabileceğini ifade etmektedir.
5. SONUÇ
Dünyanın mimarlık alanındaki geleceği maddenin ve yapma yönteminin
yeniden keşfi üzerine kuruludur, kurulu olacağı söylenebilir. Mimari ürün ve
tektonik kendi özünü korurken dijital teknolojilerin etkisi ile teknik olarak
değişmektedir. Yeni tür üretim ve mimari araçlardan ortaya çıkan bu yeni
mimari ürünler, mimara ve mimari ürünü deneyimleme açısından başka bir
mimari anlayış gerektirmektedir. Yeni teknolojiler sayesinde yeni
tektoniklerin üretimi söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda bu çalışmada yeni
tektonikler kavramı, mimari tasarım sürecinde klasik tektonik anlayışı ile
dijital tektonik kavramının bir aradalığından doğmaktadır. Yeni tektonikler
mimarı ve kullanıcıyı günümüz dünyası ile bir araya getirmektedir. Yapısal
unsurlara yeni ifadeler geliştirilerek başka türden düşünmeyi ve yeni mimari
9
Mimari tasarım sürecinde yeni tektonikler
mekanları oluşturmayı önermektedir. Böylelikle teknik ve teknoloji
doğrultusunda yeni bir görüş geliştirilerek yeni tektonikler oluşturmanın
yolları aranmalıdır.
Mimari tasarım eğitimi arakesitinde ise bu ders kapsamında öğrenciler,
tasarım geni ile yapma yöntemi ilişkisini kurmayı öğrenirken aynı zamanda
madde, teknik ve teknoloji kavramları ile tektonik ifadesini oluşturmayı ve
dijital teknolojiler aracılığı ile yeni tektoniklerin üretimini öğrenmektedir.
Mekanın tektoniğini tanımlarken öğrenciler, zemin, çeper, örtü kavramlarını
bağlam ile birleştirerek yapma yöntemine dair bir söylem üretmeyi ve onu
dijital ortamda oluşturmayı hedeflemektedir. Sonuç olarak derste aktarılan
ve bu çalışmada yer alan yeni tektonik kavramının klasik tektonik kavramı
ile dijital tektonik tanımını hedeflediğini belirtmek önemlidir.
TEŞEKKÜR
Yaratıcı tasarım fikirlerinin oluşmasına ortam oluşturan TOBB Ekonomi ve
Teknoloji Üniversitesi Mimarlık Bölümüne ve çalışmada projeleri yer
verilen 1.sınıf öğrencileri Enes Aktaş, Dilara Alan, Ece Nur Maksut, Yetkin
Erce Ecer, Ertuğ Buğra Uluğ, Burak Nergizoğlu, İshak Şimşek, Atakan
Gündüz ve Esra Doğmuş’a teşekkür ederim.
KAYNAKLAR
[1] Kolarevic, B. (ed). (2003). Architecture in the Digital Age: Design and
Manufacturing. https://doi.org/10.1007/s00004-004-0025-4
[2] Heidegger, M. (1998). Tekniğe İlişkin Soruşturma
[3] Semper, G., Mallgrave, H. F., Robinson, M., Institute, G. R., & Staff, G. R. I.
(2004). Style in the Technical and Tectonic Arts, Or, Practical Aesthetics. Getty
Research Institute.
[4] Roochnik, D. (1996). Of art and wisdom : Plato’s understanding of techne.
University Park, Pa.: Pennsylvania State University Press.
[5] Heidegger, M. (1977). The Question Concerning Technology and Other Essays.
Technology
and
values:
Essential
readings.
https://doi.org/10.1007/BF01252376
[6] Frampton, K. (1995). Studies in tectonic culture: the poetics of construction in
nineteenth and twentieth century architecture. Cambridge, Mass: MIT Press.
[7] Sekler, E. F. (1965). Structure, Construction & Tectonics.
10
M. Sönmez, I. Ağca
[8] Semper, G. (1989). The Four Elements of Architecture and Other Writings.
RES Monographs in Anthropology and Aesthetics.
[9] Leach, N., Turnbull, D., & Williams, C. (2004). Digital tectonics. Chichester:
Wiley-Academy.
11