Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Rüya ve Felsefe (Ankara: Eskiyeni Yayınları)
…
7 pages
1 file
Bu kitap rüya üzerine felsefi bir çalışmayı içermektedir. Tüm insanlar gece veya gündüz uyudukları sürece rüya görürler. İnsanın tek başına yaşadığı bu öznel deneyimin gizemli bir doğasının olduğu düşüncesi oldukça yaygındır. Rüyaların bu gizemli doğası bilim adamları, teologlar ve filozoflar tarafından her dönem merak konusu olmuştur. Rüya konusuna felsefi ilgi ise tüm tarih boyunca mevcuttur. Fakat bu ilginin her zaman aynı canlılıkla devam ettiği söylenemez. Bazen rüyaya olan ilgi yoğunlaşmış bazen de yerini başka bilimlerin incelemesine bırakmıştır. Bu anlamda uzun süredir uykuda olduğunu düşündüğümüz rüyaya olan felsefi ilgi son yarım yüzyıldır tekrar canlanmıştır. Bu çalışma ile rüya konusunun hem tarihsel süreçte nasıl ilerlediğini hem de rüyaya olan son dönem felsefi ilginin hangi noktalarda karşımıza çıktığını göstermek amaçlanmaktadır.
Rüya mı gerçekliği, gerçeklik mi rüyayı kuşatır? Felsefe bir gerçeklik inancında temel bulur fakat gerçeklik aynı zamanda pek çok paradoksu her zaman içinde taşımıştır. Felsefenin gerçekliğe dair yargılarının belirsize dönüşebilir olmasının başlangıç noktasında büyük ölçüde rüyalar yer almaktadır. Gerçeklik hakkındaki bilgimiz çoğunlukla duyumlarla inşa edilirken görüler rüyada ele geçirilemeyen (veya kurgusu tam olarak anlaşılamayan) bir kendilik şekli kazanır. Görülemenin bilinçli düzeyinden öteye geçen benlik, rüya ile bütün imgelerin, anıların, mantıksal önermelerin arasından/içinden başka bir varlık alanına kapı açarken kategorik belirlemeleri, tanımlanabilir olanları, zaman-mekân sınırlarını bazen esneterek bazen de aşarak veya geride bırakarak, beraberinde pek çok soruyu gerçeklik diye kabul ettiğimiz alana getirir. Bu haliyle rüya, sınırları ve biçimleri tam olarak anlaşılamayan bir zihin etkinliği olmanın ötesine geçerek gerçeklik olarak kabul edilen alanı kuşatabilme potansiyeline sahip olduğunu veya böylesi bir varlık halinin (yani hakikat olarak düşünülenin yanılsama, yanılsama olarak görülenin ise hakikat olabileceği) mümkün olduğunu gösterir. ...
İnsan, maddi ve manevi yönü ile birlikte bütünlük arz eden bir canlıdır. Bu bütünlük içerisinde bazen maddi yönün bazen de manevi yönün ağırlık kazandığı ve hayatı etkilediği görülmektedir. Maddi yönden kastırnız~ kişinin fiziki yapısı ve çevresi, manevi yönden kastırnıi ise~ duygulan düşünceleri, inançları , tasavvurlan vb. ruhl özellikleridir. Çoğu kez manevi özellikler içerisinde yer alan duyguların ve düşüncelerin insan yaşamına etkisi büyüktür. Bu duygular içerisinde belki de yaşarnı en fazla etkileyenlerden birisi de hayal ve onun ürünü olan rüya ve gündüz düşleridir.
Dinbilimleri akademik araştırma dergisi, 2006
Ricâl kitaplarında Hadis ilmini doğrudan ilgilendiren bilgiler yanında, Hadisçiler hakkındaki rüya anlatımları kayda değer bir yer tutmaktadır. Bu rüyalarda kalıplaşmış bir yapı ve tekrar eden bir ifade benzerliği dikkat çekmektedir. Bir rüya kimi zaman farklı birkaç kişi tarafından görülmüş gibi ya da aynı rüya farklı kişiler hakkında görülmüş gibi anlatılmaktadır. Rüyalar genellikle meçhul kişilerden aktarılmaktadır. Bu tür sorunlara rağmen, rüyaları eserlerine alan yazarlar anlatılanların doğruluğuna inanmakta, kendilerinden sonra gelenler için gerçek bir bilgi olarak sunmaktadırlar. Bütün toplumlarda olduğu gibi rüyalar etrafında oluşan kültürel ve sembolik anlam alanı sayesinde, Hadisçiler hakkında görüldüğü söylenen rüyalar, tanrının hatta ölülerin gönderdiği bir mesaj olarak algılanmıştır. Hadisçiler hakkındaki rüyalar ikinci ve üçüncü asırda yoğunlaşmakta, hadisçilerle diğer ulemâ grupları arasındaki rekabeti yansıtmaktadır. Bu rüyalar, hadisle meşgul olanları bağışlanan, çeşitli cennet nimetlerine ve yüksek makamlara kavuşan, ödüllendirilmiş ve üstün insanlar olarak sunarken, bidatçıları da kötülemektedir. Rüyalar, ilgili kişilerin rivayetteki güvenilirliği veya güvenilmezliğini etkileyecek şekilde verilmektedir. Bu tür anlatımlar, sanki yaşayan hadisçileri teşvik, hadise ilgi duymayanları da uyarma niyetindedir.
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2021
Rüyalar, tarihin ilk dönemlerinden beri, dünyanın farklı kültürleri için önemli olmuştur. Edebiyat ve rüya ikilisi ise birbiri için birer kız kardeştir. Rüyanın nakil ve yorum noktasında tahkiye ile kurduğu yakın ilişki, onu edebiyat adına bir kaynak haline getirir. Ayrıca rüya edebiyat için hem bir tema hem de kurgunun organik unsurlarından kronotop olarak işlev yüklenir. Diğer taraftan kurgusal metinler de rüya ile aynı fantastik özü kullanarak, rüyanın anlamlandırılmasında kullanılır. Rüyanın sembol dili, okura, edebiyat metinleri ile psikanaliz kuramlarının verilerini birleştirme imkânı sağlar. Böylece eserin, farklı anlam katmanlarına ulaşmak mümkün olur. Ayrıca, rüyaların özellikle kadın yazarların romanlarında dişil dili inşa etmek adına da önemli bir yer edindiği görülür. Postfeminizme yönelik bir uygulama olarak kültürel dilin ters yüz edilmesi bağlamında, kaynağında arketipal imajların bulunduğu rüyaları içeren romanlar, okura yeni dilsel anlamların da kapılarını açar. Bu makalede öncelikle Freud, Jung, Lacan, Klein, Rank ve Adler'in teorilerinden hareketle, psikanalizde rüyanın yeri irdelenecek; bahsedilen bu kuramlara uygunluk taşıyan Türk romanları üzerinden bir değerlendirmeye gidilecektir. Çalışmanın devamında vokabüler roman türü açıklanacak ve türün rüya temalı örnekleri sunularak, dişil dil içerisinde rüyanın yeri tartışılacaktır.
Yeni Turk Edebiyati Arastirmalari, 2017
Alâeddin Özdenören'in üzerinde Nuri Pakdil, Sezai Karakoç ve Necip Fazıl'ın etkileri bulunmaktadır. Şair Cahit Zarifoğlu'nun "Yedi Güzel Adam"ından biridir. Ancak bunlardan en yalnızı Alâeddin Özdenören'dir. Dünyaya ait hiçbir beklentisi yoktur. Hayatla bir türlü barışamamıştır. Mahzun, dalgın ve dağınıktır. Mustafa Aydoğan'ın ifadesiyle; bu dünyada hak ettiğinin pek azına sahip olabilmiş birisidir. Alâeddin Özdenören hakkında yazı yazan hemen herkes onun şiirinden ve şairliğinden söz etmektedir. Ama felsefesinden hiç kimse bahsetmemektedir. Alâeddin Özdenören, en azından düşünce bazında; İslam'ın dünya görüşünü esas alır. Bu konuda toleransı yoktur. Bireysel ve toplumsal olayları, Batı kültür ve medeniyetini, onun dünyaya bakışını bu açıdan ele alıp değerlendiren bir düşünürdür. Felsefi düşüncesini buradan çıkardığı söylenebilir.
Sosyal ve kültürel araştırmalar dergisi, 2019
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversite'sinde çalışmalarını sürdürmekte olan Prof. Dr. Levent Bayraktar'ın "Felsefe ve Tasavvuf" başlıklı çalışması daha önce değişik vesilelerle ele alınmış olan makale, bildiri ve mülakatlardan oluşmaktadır. Yazar, kitapta yer alan metinlerin gayesini, kültür ve medeniyetimizin temel kurumlarından olan tasavvuf ve onun ekseninde oluşan değerleri irdelemek niyeti ve gayreti olarak ifade etmektedir. Bu bağlamda Mevlana, Yunus Emre gibi mutasavvıflar; Camus, Bergson gibi filozoflarla birlikte değerlendirilmektedir. Böyle bir karşılaştırmalı ele alışın yanı sıra; tasavvufun güncel sorunlara verebileceği cevapların bugün için bir kaynak ve ufuk olarak değerlendirilmesi hususunda denemeler bulunmaktadır. Mutasavvıfların eskimeyen bir dünya görüşüne sahip oldukları, tasavvufi tefekkürün dünya sorunlarına her dem taze bir cevap olduğu tezi okuyucunun dikkatine sunulmaktadır.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1999
İnsanın düşünce ve yapıp-etmeleriyle ilgili faaliyetlerini üç temel başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; felsefe, sanat ve bilim olarak adlandırılabilir. Genel olarak, tarih boyunca insanlığın başarıları da bu üç alanda kendisini göstermiştir, denilebilir. İnsanın düşünce ve yapıpetmeleriyle ilgili diğer alanlar ise doğrudan veya dolaylı bir şekilde bu üç alanla ilgili olarak bulunurlar. Kaynağı vahiy olan din ise, insani olanı aşan ve kaynağında ilahi olan bulunduğu için insani faaliyet alanlarından ayrılır. Ancak dinin felsefe ve sanatla olan ilişkisinin olduğunu da belirtmek gerekir. Hatta her dinin bir felsefesi ve sanat anlayışı vardır. Her toplumda da ya bir felsefe ya bir din ya da her ikisi birlikte bulunur. Zaten her dinde muhakkak surette bir felsefe gizlidir. Özellikle ilahi dinlerin dışında ve kaynağı daha çok toplum olan dinlçrin felsefeyle olan ilişkisinin boyutu çok daha yoğundur. Ancak bütüncül bir bilgiye ulaşmak isteyen bilgi dostu bilimden, sanattan, dinden, ahlaktan hem faydalanmak hem de bütün bu alanlara etkide bulunmak durumundadır. Felsefe ile yakın ilişkisi bulunan disiplinlerden biri de sanattır. Edebiyat da güzel sanatların bir türüdür ve bu özelliğiyle de felsefeden ayrılır. Felsefe ile ilgili ilk düşünce kırıntılarının dini metinlerde, trajedilerde, efsanelerde bulunduğu gerçeği ve 20. asırdaki felsefi roman türünün gündeme gelişi dikkate alınacak olursa, felsefe ile edebiyat arasında önemli bir ilişkinin bulunduğu düşünülecektir. Ama bu ilişki, felsefeyi edebiyata, edebiyatı da felsefeye indirgeyici olmamalıdır.
İçtimaiyat, 2020
Lumiere kardeşlerin 1895 yılında hareketli fotoğrafı keşfettiklerinden sonra sinema sanatı o yıllardan başlayarak en çok yayılan ve en çok meyvelerin veren sanat dallarından biri olarak gelmektedir. Sinema sanatı ile felsefe arasında oldukça önemli bağın sinema sanatının ortaya çıkışından bu yana var olduğu bir gerçek. Düşünce dünyasının güçlü bir şekilde geliştiği dönemde sinema sanatı da gelişmiştir, düşünce dünyasının zayıfladığı dönemde ise sinema sanatı da zayıflamıştır. Bir başka ifadeyle felsefe kuramlar, sinema sanatı ise tasvirler vasıtası ile düşünce yaratır. Bu ise felsefe ile sinema sanatı arasındaki ilişkiyi tasdik ve tahkik eden amilleri öğrenmek için bizlere zemin hazırlar. Bu amillerin merkezinde insan vardır. Sinema tarihini felsefi bakışla ele alarak baktığımızda çoğu felsefi düşünce akımının sinema sanatına girdiğini, ülke ve sanatçılara, insanlara her yönden tesir ettiğini görmemiz mümkün. Bu makalede felsefe ve sinema ortasındaki ilişkinin hem felsefi hem de sin...
Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Nobel Akademik Yayıncılık, 2011 yılından beri "tanınmış uluslararası yayınevi" statüsündedir. Kitapta yer alan yazıların etik, akademik ve yasal sorumluluğu yazarlarına aittir.
(Trans)Fronteriza #20 Ene-Feb 2024. Pág. 49-56, 2024
LANX. Rivista della Scuola di Specializzazione in …, 2009
The SAA Archaeological Record, 2019
Siti Nurlaelatu Syarifah, 2022
published in Semitica et Classica 10, pp. 125-158, 2017
Research in the Teaching of English, 2019
International Journal of E-Planning Research (IJEPR), 2018
Влияние климатических условий на долговечность строительных конструкций , 2024
Librosdelacorte.es, 2023
Białostockie Studia Literaturoznawcze
Lancet (London, England), 2016
Acta Médica Portuguesa
Experimental and Therapeutic Medicine, 2014