Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
YEMENIN KAYIP YAHUDİLERİ
…
6 pages
1 file
Prof. Dr. Mustafa Öztürk Onuruna Tarih Yazıları 1, 2021
İnsanlık tarihinin en kadim yerlerinden olan Irak tarihsel süreçte her zaman önemini korumuştur. Jeostratejik ve jeopolitik açıdan oldukça mühim bir konum işgal eden bu coğrafya devletlerin mücadelelerinin ana gerekçelerinden olmuştur. Ticaret yollarının kavşak noktası olmasının önemini arttırdığı muhakkak olmakla beraber burasını kritik hale getiren bir başka tarihi kıymeti vardır. O da Irak’ı elinde tutmayan devlet ya da imparatorluğun Ortaşark’ta hakimiyetini tam olarak tesis edememesidir. Bu özelliğine binaen bölge pek çok kanlı mücadelenin meydanı olmuş ve pek çok hükümdarlık ya da devlet burada hüküm sürmüştür. Bunlardan biri de tarihte önemli izler bırakan II. Babil Hükümdarlığıdır. Bu hükümdarlık M.Ö 602 ve 586’da sınırlarını arz-ı Filistin’e kadar genişletince buradaki Yahudileri günümüz Bağdat şehri yakınlarındaki Babil’e getirdi. İlk sürgünlerini yiyen Yahudiler vatanlarına dönmek için Pers Hükümdarlığının Babil’i istilasını beklemek zorunda kaldılar. Bu istiladan sonra ise büyük çoğunluğu Kudüs’e dönmektense Ninova’da kalmayı tercih etti. Bundan sonra peyderpey bölgeye yayıldılar ve Irak’ın asli unsuru haline geldiler. Zaman içinde Basra, Bağdat ve Musul şehirleri ortaya çıktı. Bu şehirler ve bunlara bağlı olan bölgelerde Yahudi nüfus artarak devam etti. Ticaret, sanat, eğitim, ekonomi alanlarında Yahudiler hep ön planda yer aldılar. Bu durum modern dönemlere gelindiğinde kendisini ziyadesiyle hissettirdi. Britanya İmparatorluğu bölgede Osmanlı hakimiyetini nihayete erdirince işgal, manda ve monarşi döneminde yukarıda bahsedilen alanlara ilaveten Yahudiler yönetimde de önemli makamlara getirildiler. Lakin değişen dünya düzeni, Siyonistlerin çalışmaları, Arap coğrafyasında kurulan Yahudi devleti, Irak Yahudilerinin Irak’tan çıkarılmasına zemin hazırladı. Yukarıdaki paragraflarda hülasa edilen konunun hazırlanmasında Yahudilerin daha çok batı kaynaklarında yer alan Yahudiler üzerine yapılan çalışmalardan istifade edildi. Bunun gerekçesi ise Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri arşiv vesikalarında konu ile alakalı yeteri kadar belge olmamasıdır. İstifade edilen eserler dışında mevcut başkaca kaynaklar elbette bulunmaktadır. Lakin hepsinden yararlanılması imkan dahilinde olmamakla birlikte pek çoğu hemen aynı bilgileri ihtiva etmekteydi. Buna ilaveten bu hususla ilgili İbranice kaleme alınmış pek çok eser olduğu muhakkaktır fakat adı geçen dili bilmediğimiz için maalesef bu eserlerden de istifade etmek mümkün olmadı. Yukarıda bahsedilen kaynaklardan istifade edildiği takdirde Irak Yahudileri hakkında kıymetli eserler meydana getirilebilir.
Belleten, 2008
Medine'nin kuzeyinde yer alan Hayber, Yahudilerin Arabistan'da yaşamaya başladıkları en eski yerleşim yerlerinden biriydi. İslam kaynaklarında Hayber kelimesinin İbrânîce "kale" anlamına geldiği belirtilir(1). Cahiliye döneminde şehirde yedisi büyük, irili ufaklı kalelerin bulunduğu göz önüne alınırsa bu anlamlandırma oldukça isabetlidir(2). Charles Torrey, Hayber adının İbrânîce'de "cemaat", "topluluk" anlamına gelen "hever" ( חבר ) kelimesinin Arapçalaşmış şekli olduğunu belirtir(3).
I. Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu Bildirileri (Yol), 2022
Osmanlı Devleti’nin 16. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar bayrağını dalgalandırdığı Yemen, önemli bir liman olması nedeniyle Ortadoğu’nun en stratejik noktalarından biridir. Bu stratejik yapı, sıklıkla yoğun dış tehditlerle karşılaşmış, 20. yüzyılda sürece iç tehditler de dâhil olmuştur. Zamanla Osmanlı Devleti açısından ağır bedeller ödenen bir bölge haline gelen Yemen, bugün bile sayısını tam olarak bilemediğimiz yüz binlerce şehitle en büyük Türk şehitliğidir. Türk askerleri, Yemen Cephesi’nde henüz düşmanla karşılaşmadan, Anadolu’dan Ortadoğu’ya uzanan deniz ve kara yollarında donanımsızlık, açlık, susuzluk ve bulaşıcı hastalıklarla savaşmak zorunda kalmıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ne bir yol bulabildiği, ne bir yol açabildiği ne de engelleri yoldan kaldırabildiği Yemen, tarihimize ve halk edebiyatımıza “gidilip dönülemeyen” yollarıyla geçmiştir. Yemen Cephesi dendiğinde aklımıza yalnızca coğrafi bir bölge değil, Anadolu’dan Ortadoğu’ya uzanan yollar boyunca askerlerimize mezar olan Akdeniz, Süveyş Kanalı, Kızıldeniz, sarp kara ve demiryolları da gelmelidir. Çalışma, Yemen Cephesi’nin ve bu cepheye ulaşan zorlu yolların unutulmuş ya da bilinmeyen yüzüne ışık tutmak amacındadır. Konu, birincil ve ikincil kaynaklarla incelenecektir. Makalede, “Yemen Türküde Saklı Efsane” belgeseli kapsamında Yemen’den dönemeyen Osmanlı askerlerinin Yemenli torunları ve konu hakkında donanımlı uzmanlarla yapılan röportajlardan hareketle söylem analizleri de yer alacaktır.
doaj.org
As the Roman Empire conquered the Mediterranean Sea and its region the Jews who lived within became one of the subjects of the Empire. In accordance with the Roman policy on Jews, the Jewish Temple in Jerusalem and Jews were protected by the Roman administration. Despite this protective policy, the Jews in Jerusalem rebelled against the Romans which were initiated for religious, political and economic reasons.
Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Yayınları, İslam Dünyası Özel Sayısı – IV, Yıl:23, Sayı: 98., 2017
Kızıldeniz'in Hint Okyanusu'na açıldığı kapı olan Yemen, coğrafi olarak oldukça stratejik bir konuma sahiptir. Aden Körfezi'ni için de barındıran bölge, tarihi süreçte birçok devletin hakimiyet kurmak istediği, dünyanın en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Kuzey ve Güney Yemen olmak üzere bağımsızlıklarını ilan eden iki ülke, 1990 yılında birleşme kararı almış ve birleşik Yemen Devleti kurulmuştur. Ancak iç savaşlar ve dış müdahaleler sebebiyle tam bir istikrar sağlanamamıştır. Günümüzde de karışıklıkların devam ettiği Yemen, açlık, susuzluk ile salgın hastalıkların baş gösterdiği ve binlerce insanın hayatını kaybettiği bir ülke olarak varlığını sürdürmektedir. Bu makalede Yemen'in tarihi, etnik, dini ve sosyal yapısı, siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel sorunları ve günümüzdeki Türkiye-Yemen ilişkileri incelen meye çalışılmıştır.
Bu kitapta yer alan makaleler bir zamanlar Anadolu’nun ve Trakya’nın neredeyse her ilinde yaşamış olan Türk Yahudi toplumlarından bazılarının hikâyeleridir. Artık Türkiye’de Yahudi toplumlarına sadece İstanbul’da, İzmir’de, Antakya’da rastlanmakta. Ankara, Edirne, Adana gibi şehirlerde ise sadece birkaç kişi veya birkaç aile mevcut. Bu derlemede yer alan makaleler İzmir, Mardin, Adana, Diyarbakır, Edirne, Antakya, Mersin, Van, Tokat ve İstanbul, Kuzguncuk’taki Yahudi toplumlarının yaşamlarını, anıların eşliğinde anlatmakta. Böylece bu kitap artık çoktan tarihe karışmış olan hayat tarzları, âdetler ve geleneklerden hafızalarda kalmış olan demleri bir araya getirmekte.
International Language, Literature and Folklore Researchers Journal, 2018
Klasik Türk şiirinde türlü benzetmelere, hayal ve telmih unsurlarına konu edilen çok sayıda coğrafî bölge ve mekân bulunur. Bu mekânlardan biri de Yemen'dir. Yemen, şairler tarafından divan şiirinin telmih ve benzetme dünyası içinde çok bilinen bazı yönleriyle anılır. Bunlar arasında kırmızı rengiyle bilinen akik taşı, Aden incisi, en iyi Yemen'den görüldüğüne ve akik taşına rengini verdiğine inanılan Süheyl yıldızı, Yemen kahvesi, Yemen'den esen ve peygamberin hadisine konu olan rüzgâr, Kurʾan'da adları zikredilen Ad kavmi, Şeddad, İrem bağı ve Belkıs; Yemenli olduğu bilinen Veysel Karanî ve tasavvufî hikâyesiyle bilinen Şeyh Sanʾan bulunur. Bu çalışmada Yemen'le ilgili bu unsurların klasik şiirde hangi anlam ilişkileri çerçevesinde konu edildiği, şairlerin hayal ve benzetme dünyalarında hangi özellikleriyle yer aldığı ele alınmıştır. Bu sebeple taranan divanlardan seçilen beyitler bu anlam ilişkileri çerçevesinde tasnif edilmiş ve kısaca izah edilmiştir.
Özet Bu makalede Osmanlı devletinin önemli vilayetlerinden biri olan Yemen bölgesinde vuku bulmuş İmam Yahya isyanı incelenecek ve isyan hakkında çeşitli malumatlar sunulacaktır. Ancak isyana değinilmeden önce Osmanlı devletinin içerisinde bulunmuş olduğu sıkıntılı sürece ve bu sürece bağlı olarak padişah ve bürokratların gerçekleştirmiş olduğu reformlara değinilecek ve Osmanlı devletini bölgeye yönelten etkenler izah edilmeye çalışılacaktır. Mezkur konulara değinilerek bir ön bilgi edinilecek ve İmam Yahya isyanı bu minvalde incelenecektir. GİRİŞ Dönüşüm, insanın ve insana bağlı olan tüm yapıların tabiatında var olagelen bir unsurdur. Tarih ilmi, kendisiyle hemhal olan araştırmacılara, işbirliği sonucu toplum haline gelebilmiş insanların ve bu toplumların iradesi soncu ortaya çıkan devletlerin sürekli bir dönüşüm içersinde olduklarını okuma fırsatı verir. Osmanlı devleti, beylikten imparatorluğa, imparatorluktan nihayetine kadar hayatiyetinin birçok veçhesinde dönüşüme maruz kalmıştır.
Kingman, Eduardo y Erika Bedón. Ferias, plazas y mercados. Otra memoria posible, 2022
Історико-культурна картина світу та історична травма українців, 2024
80 Sever Dumitrașcu in honorem, 2017
STUF - Language Typology and Universals, 2022
Memórias insurgentes, 2022
Technical Report, National Park Service, U.S. Department of the Interior, 2015
IEEE Transactions on Power Delivery, 2000
Boletín Geológico y Minero
Journal of Marine Biology, 2011
Studies in health technology and informatics, 2023
Galen Medical Journal, 2021
Ubiquitous Learning: An International Journal
Religions, 2020
Arquitetura Revista, 2009