Academia.eduAcademia.edu

TRAGEDYALARIN DOĞUŞU ÜZERİNE

2020, Tragedyaların Doğuşu üzerine

Tragedyaların Doğuşu Kitabı üzerine

SANAT FELSEFESİ DERS SUNUMU TRAGEDYALARIN DOĞUŞU KENAN CİNKİŞ Kral Oidipus Kral Oedipus, Apollo tarafından lanetlenmiştir. Onun yazgısında babasını öldürüp annesiyle evlenmek vardır. Bunu öğrenen annesi ve babası onu bebekken ayaklarından bağlatarak bir çobana verirler. Çoban ona acır ve ölüme terkedemez. Çocukları olmayan bir kral ve kraliçeye verir. Oedipus onların çocukları gibi büyür ama Delphoi tapınağı kahini bir gün ona yazgısındaki lanetten bahseder. O da bunun gerçekleşmemesi için gerçek anne babası sandığı insanlardan kaçar, ama bu kaçışta gerçek babasını kehanette de geçen üç yol ağzında öldürür. TRAGEDYA NEDİR? ❖ ❖ ❖ Trajedi (tragedya): Bu sözcük Yunanca tragoidia’dan gelir; tragos (keçi) ve oidie (türkü) sözcüklerinin birleşmesiyle "keçilerin türküsü" anlamına kullanılır. Dionysos şenliklerinde koro, tanrının ona bağlı kölelerini simgeliyordu. Tanrının çevresinde hep doğanın yabancı güçlerini temsil eden teke ayaklı satyrler(satirler) bulunduğu için ilk başlarda, koro da satyrlerin biçimine giriyordu; ilk dönemlerde, korodaki oyuncular teke derileri (tragoi) giyerek oyun alanına çıkıyorlardı. Tragedya türü de tragos'ların şarkılarından doğdu. Kaynak https://tr.wikipedia.org/wiki/Trajedi Thebai'ye gelir. O zamanlar orada Sfenks adında bir canavar halka zor günler yaşatmaktadır. Sorduğu bulmacaları bilemeyenleri acımasızca öldürüyordur. Oedipus Sfenksin karşısına çıkar. Lanetli olmasına rağmen tanrı özelliklerine sahip durumdadır. Akıllı, güçlü yenilmez... Ve durumun yarattığı özelliklerinden dolayı bu durumu kolayca alt edecektir. Sfenksin sorusu şudur: 'Önce 4 ayaklı, sonra 2 sonra da 3 ayaklı olabilen nedir?' "İnsan" cevabını vererek soruyu bilir Oedipus ve Sfensk uçurumdan aşağı atar kendini. Bu olay üzerine Oedipus ünlenmiştir ve ülkeye kral seçilmiştir. Ve Laios ölmüş olduğu için dul kalan kraliçeyle evlenir.Yani farkında olmadan annesiyle bir evlilik yapmış olur. Ama ikisi de bunun farkında değildir. Evlenip dört çocuk sahibi olurlar. Bir süre sonra ülkede veba salgını baş gösterir. Krallığının veba salgınının pençesine düştüğünü gören Kral bu salgının nedenini mutlaka bulacağını söyler. Bilici ona ne kadar engel olmaya çalışsa da kral bunu bulmak konusunda ısrar eder. Ve nihayetinde de gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalır. Daha sonra da biliciden olayın tüm detaylarını öğrenip yıkıma uğrar. Annesi olan karısı bu durumu reddetmek istese de bilicinin anlattıklarının doğruluğunu reddedemeyip derhal kendisini asar. Bu manzarayı görüp dayanamayan kral karısının kıyafetinin üzerinden aldığı altın iğnelerle gözlerini kör eder. Karısının saraya kendini öldürmek üzere girdiğinden itibaren yaşananları ulaktan öğreniriz. Çünkü bilindiği gibi tragedyalarda ölüm ve benzeri sahneler sahnede gösterilmezler. Bütün bu olan bitenden sonra Oedipus Kolonos'a sürülmüş ve orada ölmüştür. Onun son günlerinde yanında sadece kızı Antigone vardır. 1 DIONYSOS Dionysus veya Dionysos (Yunanca: Διώνυσος veya Διόνυσος; Roma mitolojisinde Bacchus olarak da bilinir), bazı mitolojik eserlerde ve özellikle tragedyalarda Bromios, Euhios, Dithyrambos, İakkhos, İobakkh os olarak da adlandırılır. Çal'lı şarap tanrısı. Şarabın sadece sarhoş ediciliğini değil, sosyal ve faydalı etkilerini de temsil eder. Medeniyetin destekçisi ve barış aşığıdır. DIONYSOS Şarap ve Eğlence Tanrısı olan Dionysos adına düzenlenen şenliklerde tiyatronun (Tragedyaların) doğduğuna inanılır. On iki Olympos tanrısından biri olan Dionysos, Zeus ile Semele’nin oğludur. Doğuş efsanesi şöyle anlatılır: Zeus Semele’ye aşık olur, ama karısı Hera onu kıskanır. Hera yaşlı bir kadın kılığına girer ve Semele’ye Zeus’un ona güçlerini göstermesini söylemesini söyler. Zeus bütün parlaklığıyla gücünü gösterirken Semele yanar ve karnındaki yedi aylık bebeğini düşürür. Zeus bu sırada mucizevi olarak orada biten sık yapraklı bir sarmaşığın yanmaktan koruduğu Dionysos'u kurtarır ve baldırında saklar. Daha sonra Tanrı Dionysos Zeus’un baldırından doğar. Fakat bu sefer de Ama Hera, Kuretalar'a rüşvet vererek çocuğa eğlenmesi için oyuncaklar verir, ustaca yapılmış bir ayna çocuğu bir çalılığın içine çeker ve Hera'nın emri üzerine Titanlar, Dionysos'u kaçırıp küçük parçalara böler ve bir kazanda pişirirler. Ancak çocuğun büyükannesi Rhea torununa acır ve Athena'nın yardımıyla onu kurtarır ve parçalarını birleştirir. Bundan sonra Dionysos (İki kere doğan) Hera'dan saklamak için çocuk önce kız gibi giydirilir, sonra Semele'nin kızı kardeşi İno ve eşi Athamas'a yollanır. Ama bunu fark eden Hera ise İno'yu delirtir ve İno da oğlunu bir kaynar su kazanına atıp öldürürken kocasını 2 da bir geyik zannedip vurur. Zeus ise Dionysos'u kıskanç Hera'nın elinden zor kurtarır ve onu bir keçiye dönüştürerek Nysa dağındaki nemflerin arasına yollar. Daha sonra genç Dionysos, Nysa Dağı'nda şarabı icat eder. Sonra, nemflerden ve satirlerden oluşan alayı ile dünyayı dolaşmaya başlar. Apollodoros'a göre Şarap Tanrısı Mısır'a gittiğinde delilikten hala kurtulamamıştır. Frigya'ya vardığında Rhea tarafından iyileştirilir. Daha sonra Trakya'ya geçer. Kral Lykorgas, üzüm ve şarap düşmanıdır. Dionysos'un bütün alayını tutuklar. Dionysos'un kendisi ise, deniz dibinde Thetis'in yanına zor sığınır. Ama kutsal öç gecikmez ve Kral Lykorgas delirir. Asma ağacı sanarak oğluna saldırır ve onun bacaklarını yok ettikten sonra kendisine gelir. Şarap Tanrısı Dionysos Adalar'a geçer. Bu yolculukla ilgili şu efsane anlatılır: Dionysos, kayalık bir adanın sahilindeyken korsanlarca yakalanır ve bir köle olarak satılmak üzere Mısır ya da Kıbrıs'a götürülmek istenir. Ama Dionysos'u her bağlayışlarında, üstündeki iplerin kendiliğinden düşmesi dümencinin dikkatini çeker; bu gencin bir Tanrı olabileceğini düşünerek onu salıvermeleri için arkadaşlarını uyarır. Ne var ki dümenciyi kimse dikkate almaz. Bu sırada bütün gemi şarap terler, yelken ve direkleri asma dalları, üzüm salkımları kaplamaya başlar. Tutsak genç ise kaptanın üstüne atlayarak kükreyen bir aslana dönüşür. Bunu gören korsanlar korkudan denize atlarlar ve atlamalarıyla yunus balığına dönüşürler. Bu felaketten sadece dümenci kurtulur. Naksos adasına gittiği zaman ise Theseus’un bırakıp gittiği Ariadne’yi bulur. Apollodoros, Dionysos’un, Minos’un kızı güzel Ariadne’yi Lemnos adasına götürdüğünü, ondan üç veya dört çocuğu olduğunu söyler. Ariadne, sonunda, Zeus’tan ölümsüzlük armağanını elde eder ve Şarap tanrısının sürekli eşi haline gelir. Bekilli yöresinde yaşamıştır. Helen pantheonuna aykırı düşen bir tanrıdır. Bütün efsaneleri bir tek motif üstüne kuruludur: tepki ve direnç. Sembolü olan asma ağacı gibi ölüp yeniden doğar, haz ve acı arasında iki uçta gider gelir. Bu yüzden psikiyatride manik depresif duygu durumunu temsil eder. Genel olarak Zeus ile Semele'nin oğlu olarak geçse de, bazı kaynaklarda Zeus ile Persephone'nin ya da Zeus ile Demeter'ın oğlu olarak gösterilir. Dionysos kültünün, Hristiyanlık dinini de doğrudan etkilediği iddia edilmektedir. Dionysos bağ bozumu tanrısı olarak da bilinir. Onun adına düzenlenen bağ bozumu şenliklerinde tiyatronun temeli atılmıştır. Bu şenliklerde bir koro bulunmaktaydı; daha sonraları koronun önüne bir oyuncu, daha sonra ikinci bir oyuncu geçmiş, böylece tiyatronun temelleri atılmıştır. Kaynak https://tr.wikipedia.org/wiki/Dionysos 3 APOLLON Apollon (Yunanca: Απόλλων, Latince: Apollo), mitolojide müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı, kehanet yapan, bilici tanrıdır. Aynı zamanda kahinlik yeteneğini diğer insanlara da transfer edebilir. Biseksüel yönüyle ağır basan Apollon'un mitolojideki eşi Kassandra olup Zeus ve Leto'nun oğlu, Artemis'in ikiz kardeşidir. Sarışın ve çok yakışıklıdır. Orijini Yunan olan Apollon, Roma mitolojisine Apollo ismiyle geçmiştir. Mitolojideki en önemli tanrılardan biri olan Apollon, Anadolu kökenlidir. APOLLON Işığın ve sanatın tanrısı olarak bilinir. Nietszche felsefesinde Apollon'a Dionysos'un tam zıttı bir rol verir, onu düzenden ahlaktan benzeri şeylerden sorumlu tutar. Apollon aklı, Dionysos duyguları temsil eder. Olymposluları altın liriyle eğlendiren, çok uzaklara ok atabilen, hastaları iyileştiren, iyileştirme sanatını hastalara ilk öğreten gümüş yayın efendisi okçu Tanrı olarak Yunan şiirlerine geçmiştir. Aynı güneş ışınları gibi Apollon'un okları da hem hasta edici hem de iyileştiricidir. Her ne kadar ışıkla özdeşmeşmiş ise de, ilk ortaya çıktığında Apollon, güneş tanrısı değildir. Asıl yunan güneş tanrısı Helios'dur. Apollon ve Artemis'in, güneş-ay ile özdeşleşmesi daha sonradan gerçekleşmiş, özellikle Romalılar döneminde bu anlayış kuvvetlenmiştir. Orfe öğretisinde sezgi, ilham ve vicdanın sembolü olan Apollon'dan Yunan mitolojisinde kökeni Luvi dilinde ışık anlamına gelen, kurt anlamındaki “lyk” (Latincede lux biçimine dönüşmüştür) sözcüğünden türeyen "Lykya"'lı olarak söz edilir. Likyalı sıfatının Apollon adının aslı olduğu, bir iddiaya göre, Etrüsk dilinde bir ilahı belirtmek üzere kullanılan Aplu, Apulu ya da Aplum adıdır. Kaynak https://tr.wikipedia.org/wiki/Apollon 4 T R AG E DYA L A R I N D O Ğ U Ş U ‘Belki de en iyisi hiç doğmamaktı’ ‘Dünyanın varoluşu yalnızca estetik fenomen olarak haklı çıkarılabilir’, diyor Nietzsche; bilimi sorunlu, kuşku götürür olarak ele alıyor, bilimin sorununun bilimin zemininde tanınamayacağını söylüyor; o nedenle bilime sanatçının gözlüğüyle ama sanata yaşamın gözlüğüyle bakmaya niyet ediyor. Felsefenin doğuşu ile ve insanın varlığa ve varlığına dair soru sormaya başlaması ile içine girdiği bilinmezlik hep bir çözüm ve sonuç aramıştır. Kendisinden habersiz var edilişini bir türlü akıl içerisine oturtamamış ve bunun neticesinde varlılığının acizliğini bu cümle ile betimlemiştir. ‘Der ki eski bir efsane, Kral Midas bilge Silenos'u, Dionysos'un eşlikçisini, uzunca bir süre ormanda kovalamış, ama yakalayamamış. Nihayet, bir gün eline düştüğünde sormuş Silenos'a kral, insanlar için en iyi ve en mükemmel şeyin ne olduğunu. Kaskatı ve kıpırtısız durarak susmuş daymon, kral tarafından zorlanıncaya kadar; sonunda kulakları çınlatan bir kahkahayla birlikte şu sözler dökülmüş ağzından: "Zavallı, bir günlük ömürlü tür, rastlantının ve kederin çocukları, duymamanın senin için en hayırlısı olduğu şeyi söylemeye niye zorlarsın beni? En iyi şey senin için tamamen ulaşılmazdır: doğmamış olmak, var olmamak, hiç olmak. En iyi ikinci şey ise senin içindir – en kısa zamanda ölmek." (Tragedyaların Doğuşu S.50) ‘Belki de en iyisi hiç doğmamaktı.’ Bununla beraber Dionysosçu kültür ve Apolloncu kültür dediğimiz iki kavaram ortaya çıkar. Principium individuationis; Bireyselleşme ilkesi. Dionysosçu kültür, kendinden geçmeyi, doğa ile bir bütün olmayı ve sınırları kaldırıp bireyi yok ederek doğa ile birliştirirken, Apolloncu kültür, Kendini bil! Ölçüyü kaçırma! Sınırlarını koru gibi kavramlar içerisinde gelişmiştir. Bireyselleşme ilkesi Apolloncu kültürde bir fırtına ortasında bir gemide kaldıysanız gemi içerisindeki sandalda kendinizi güvende hissedebilirsiniz der. 5 Nietzsche müziği sanatın da üstünde görür ve ona göre tragedyalar müziğin ruhundan doğar. Kitap Türkçe’ye ilk olarak bu isimle çevirilmiştir. yapması' ve bu yolla karşı tarafın iddiasını kurnazca ve hileyle yere vurma isteğidir." Apollon; Nietzsche'de anlamını "biçim"le, Dionysos ise Nietzsche'de anlamını "uyum"la bulur. Ona göre sanatın iki tanrısını ortak noktasının yakalanması dans etmektir. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Friedrich_Nietzsche) Dionysos, varlığın özünü sezgiyle kavramaya, Apollon ise sezgiyle kavranan özün dışa, yani görünen dünyaya etki ettirmeye yarar. Nietzsche'ye göre sanat, bu iki "kavramsal" tanrının etkisiyle şekillenir. (Mehmet Berk, Ni- Birisi olmadan diğeri var olamaz. Oidipus karankter analizini yaparsak önce bir Dionysos yapısı, sonra ise bir Apollon yapısı görürüz. etzsche Araştırmaları, bölüm:Apollon ve Dionysos) Her şeyden öte bizim tragedyaların kökünü bir labirent gibi görmemizi söyler Nietzche. Ona göre bunu çözebilmemiz için bugüne kadar olan bütün sanat kavramları ile incelemeliyiz. Ama bir çok şeyin temelinde şarkı söylemek yatar çünkü insan içindeki coşkunun ve tekrar eden üzüntüsünün dışa vurum biçimi olarak şarkı söylemeyi seçmiştir. Bu yüzden müzik çok başka bir yerdedir. Tragedyalar içinde olmazsa olmaz koro değildir. Müziğin armonisi ile gelişen hikaye anlatımı isim olarak Tragedya adını almıştır. Sahnenin vizyon dünyasını izleyen seyirci olduğu sürece Koro ile seyirci bütünleşik bir yapı içerisinde bulunur diyebiliriz der ayrıca. Nietzsche'ye göre estetiğin temeli, bu iki kavramı anlamakla mümkündür. Bu konuda şöyle der: "Mantıksal bir çıkarsamayla -ama sezginin anında oluşan keskinliğiyle- sanatın sürekli gelişiminin Apolloncu ve Dionysoscu bir ikiliğe bağlı olduğunu anladığımızda estetik bilimi için çok şey yapmış oluruz: Yaradılışın, bazen araya giren uzlaşmalara rağmen sürekli çatışan cinsiyet ikiliğine bağlı olması gibi..." Nietzsche yorumlarına şöyle devam eder: "Özet olarak, diyalektik, 'ayak takımının bir intikam alma yöntemi', 'çaresiz insanların seçtiği bir Yahudi yöntemi', 'insanın gücünü kendince teşhir edip gösteriş 6