Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
33 pages
1 file
Özet: Fârâbî'nin akıl düşüncesi Latin Batı'ya onun Akıl Üzerine adlı eserinin çevirisi ve İbn Rüşd'ün Ruh Üzerine Büyük Şerh'i aracılığıyla ve başka eserler aracılığıyla ulaşmıştır. Farabi, Aristoteles'in Ruh Üzerine 3.5'de ele aldığı aklın faal gücünü, özgün ve tek başına var olan bir faal akıl ile özdeşleştirmiştir fakat bu durumda bilfiil akledilirlerin insan nefsinde oluşumunda faal aklın rolünün ne olduğu hiçbir şekilde açık değildir. Bunun ötesinde, akledilirlerin insan tarafından elde edilmesi ve nefsin entelektüel yetkinleşmesi, genel itibariyle, bir soyutlama (abstracting, intiza) fiili olarak tanımlanmış ve tecrübeden yapılan gerçek bir soyutlama olarak görülmüştür fakat bu soyutlama aynı zamanda faal aklın feyz eden(emanative) gücünü de içermektedir. Bu çalışma, bu soyutlama fiilinde faal aklın rolüne ilişkin tutarlı bir açıklama yapmaya çalışmaktadır.
Türk Dünyası Vakfı, 2014
Bu yazıda, çalışmakta olduğum Leo Strauss'un klasik felsefe metinlerini doğru anlayabilmek üzere geliştirdiği okuma yöntemini Fârâbî'ye uygulayışı ve bunun etkilerini ana hatlarıyla vermeye gayret edeceğim. Bizim Strauss'a olan ilgimiz bin yıldan fazla bir zaman sonra Fârâbî'nin Eflatun'un Kanunlar isimli eserine yazdığı özet üzerine şerh yazarak yorumlar yapan çağdaş bir Fârâbî şarihi olması hasebiyledir. Şunu da belirtmemiz gerekir ki, Strauss'un Fârâbî'ye olan ilgisi de Meymonides'in onu kendi öncüsü olarak sunmasından ileri gelmektedir. Meymonides, Samuel İbn Tibbon'a yazdığı bir mektupta, felsefede Aristo'dan sonra en büyük otorite olarak neden İbn Sina, İbn Rüşd veya İbn Bacce'yi değil de Fârâbi'yi nitelendirdiğini genişçe anlatır. O bağlamda Fârâbî'nin eserlerinden yalnızca isim olarak bahseder ve İbn Tibbon'a, Fârâbi'yi şiddetle tavsiye eder.
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019
insan için hem bu dünyada hem diğer dünyada kazanılması için gayret gösterilen en yüce gayedir. Ancak onun tam olarak ne olduğuna ve nasıl elde edileceğine dair tartışmalar halâ sürmektedir. Bu yüzden makale Fârâbî'nin konuyla ilgili fikirlerini daha yakından inceleyerek günümüz bakış açısında ve düşünce sisteminde karşılık gelen izlerini bulmak amacıyla kaleme alındı. Bu gün muhtelif teorilerle izah edilmeye çalışılan mutluluk Fârâbî'nin ahlâk felsefesinde, iyi, yetkin, mükemmel ve nihai hedef kavramlarını da kapsayan, çok boyutlu bir olgudur. Ona göre, mutluluğun ontolojik ve metafizik boyutu akli yetkinlikte ortaya çıkar. İnsanın gerçek mutluluğa ulaşabilmesi için zorunlu olan teorik bilgilerin yanı sıra onların gerektirdiği pratiğin mükemmel uyumunu, erdemli bir yaşantı olarak gerçekleştirmesi gerekir. Öte yandan, insanların zihnî ve iradi yapıları aynı değildir. Bu yüzden mutluluk için toplumsal desteğe, yardımlaşmaya ve erdemli bir yönetime ihtiyaç vardır. Akli yetkinliğe kavuşmuş erdemli nefis (ruh) nihai mutluluğu ancak beden bağından tamamen kurtulunca idrak edebilir. Bu da nihayetinde eskatolojik boyutta gerçekleşecektir. Ölüm olayında devreden çıkan bedenin aksine nefsin bilinçli varlığını devam ettirdiğine dair düşünceyi rasyonel temele dayandıran Fârâbî, ebedî mutluluğun, zirvesi marifetullah olan entelektüel bir gelişim süreciyle temin edileceğini tasavvur etmektedir. Bu çerçevede "fazıl", "fasık" ve "cahil" olarak adlandırdığı kesimler için ahiret hayatında üç temel konum öngörmüştür.
Edebali İslamiyat Dergisi, 2017
Bu çalışma, yazma eser kataloglarında ve modern dönemde hazırlanmış Fârâbî bibliyografyalarında filozofa ait olduğu belirtilen ve halen yazma halinde bulunan bir mizaç risâlesinin tanıtımını ve değerlendirilmesini amaçlamaktadır. İki ana başlıktan oluşan makalenin ilk kısmında, geçtiği kaynaklarda çoğunlukla Risâle fi’l-Mizâc yahut Kitâb fî ‘İlmi’l-Mizâc başlığıyla kayıtlı olup bugüne değin -bilebildiğimiz kadarıyla- hakkında herhangi bir müstakil incelemede bulunulmamış eserin fiziksel tahlili yapılacak ve bu maksatla da yazma nüshalarının tavsifine ve bu nüshalar arasındaki ilişkinin tespitine çalışılacaktır. İkinci kısımda ise risâlenin muhtevası tahlil edilecek ve bu çerçevede eserin ismi, konusu ve Fârâbî’ye aidiyeti meseleleri açıklığa kavuşturulacaktır. Makalenin, söz konusu risâlenin tanıtımı ve değerlendirilmesi vesilesiyle ulaşmaya çalıştığı başlıca iki hedefi vardır. Bunların ilki ve daha genel olanı, İslam felsefesi içerisindeki pek çok disiplin tarafından farklı maksatlarla yaygın şekilde kullanılan ve bu bakımdan büyük önemi haiz mizaç teorisini münhasıran ve detaylıca inceleyen yazma bir eseri dikkatlere sunmaktır. Daha özel kabul edilebilecek bir diğeri ise, bir yandan filozofa ait eserlere dair yetkin bir liste elde edebilmek maksadıyla mevcut Fârâbî bibliyografyalarında kaydı bulunan yazma yahut matbu eserlerin önemli bir kısmının kapsamlı şekilde incelenmesine yönelik ihtiyaca bir kez daha vurgu yapmak, diğer yandan da konu çerçevesinde oluşmuş akademik birikime katkı sağlamaktır. This article aims to delineate and analyze a manuscript on temperament attributed to al-Fârâbî in the manuscript catalogs and bibliographies of al-Fârâbî written in modern period. The study consists of two main chapters. In the first chapter, I strive to make substantial analyses of this tract named as Risâlah fi al-Mizâj or Kitâb fi Ilm al-Mizâj in the sources. As far as we know, it has not been the object of any specialized study until now. For this reason, first of all, I describe present copies of the manuscript and try to show the relationships between them. In the second chapter, the content analyses of the Risâlah is carried out. In this regard, I attempt to specify the exact name and subject-matter of it and to examine its authenticity. There are two primary goals that the study targets to achieve by researching on the mentioned manuscript. One and more general of them is to present to the attention of researchers a treatise displaying a comprehensive and nuanced picture of the theory of Mizâj (Temperament), which is commonly used for diversified reasons by many disciplines within the scope of Islamic philosophy, and therefore, is highly significant. The other goal, which is more specified, is in one hand to emphasize one more time the need for reconsideration of a great deal amount of manuscripts or books recorded in the bibliographies of al-Fârâbî in order for gaining a qualified book list about al-Farabi’s work, and on the other hand to contribute to the academic literature formed about this topic.
Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2017
ÖZET Ruhun bedenle nasıl bir ilişki içerisinde olduğu, bireysel nefslerin bedenin ölümü ile birlikte varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği ile kişisel kimliğin devam edip etmeyeceği gibi sorular, bedenin ölümüyle birlikte ruhun akıbetinin ne olacağı bağlamında cevaplanması gereken sorulardır. Fârâbî'nin ruhun ölümsüzlüğünü kabul etmediği, özellikle bazı ruhların bedenin ölümüyle birlikte yok olacağına inandığı ileri sürülmüştür. Fârâbî'nin, insanın sadece Faal Akıl tarafından kendisine verilen rasyonel nefsin ölümsüz olduğuna, geriye kalanın ise yok olacağına inandığı iddia edilmiştir. Çalışmamızda, sudur nazariyesi bağlamında özgün bir nefs anlayışı geliştiren Fârâbî'nin, nefsin tabiatı itibariyle ölümsüz olmadığını ancak onu kazanma ve ölümsüz olma potansiyeline sahip olduğunu kabul ettiğini göstereceğiz. Fârâbî, nefsin ölümsüzlüğü ve öteki dünyadaki durumu meselesini mutluluk, erdem ve aklın yetkinleşmesi bağlamında ele almaktadır. Ona göre insani nefs, Faal Aklın yardımıyla önce bilkuvve, sonra bilfiil, en sonunda da müstefad akıl seviyesine çıktığında mutluluğun en üst seviyesine ulaşmaktadır. Mutluluğun en üst seviyesine ulaştığında akli nefs ölümsüzlüğü elde edebilmektedir. Dolayısıyla Fârâbî'ye göre ölümsüzlük, nefsin akli aşamaları geçtikten sonra kazanabileceği bir mertebedir. Buna göre, ilim ve hikmeti elde eden, ahlaki melekelerini geliştiren, nazari bilgilerini ameli aşamaya taşıyan erdemli insanların nefsleri, bireysel kimliklerini de muhafaza ederek ölümsüz olabileceklerdir. Bedensel özelliklerden soyutlanamayan nefisler ise cismani bedenle birlikte yok olacaklardır.
Fârâbî'nin Akıl Risalesinin Felsefi Analizi- Flsf Dergisi-, 2018
ÖZET İki bölümden oluşan makalede birinci kısımda Akıl Risaleleri geleneği bağlamında Fârâbî'nin Akıl Risalesinin (Risale fi'l Akl) 1 konumu incelenmektedir. İkinci kısımda ise Risale'nin temel kavramları dikkate alınarak felsefi analizi yapılmaktadır. Eserin bütün boyutlarıyla incelenmesi geniş kapsamlı bir çalışmayı gerektirdiğinden, risalenin daha temel konularından bilginin oluşumu, soyutlama ve aklın aşamaları, Aristoteles ve kısmen İskender ve Themistius gibi yorumcuların ilgili fikirleriyle karşılaştırılarak sunulmaktadır. Makalenin amacı, soyutlama teorisini merkeze alarak bu üç konuyu incelemektir. Bu bağlamda makalenin temel iddiası, Risale fi'l Akl'ın en temel kavramlarının soyutlama (intiza'), zât ve ilke (mebde) kavramları olduğudur. Bu kavramlar içerisinde soyutlama kavramı hem Fârâbî'nin konuyla ilgili getirdiği özgün bir açılım hem de aklın, bilgi edinme faaliyetinden başlayarak, yetkinleşme sürecinin anahtarıdır. Bu nedenle makalede bilginin edinilmesi sürecinden itibaren faal aklın bilgideki rolüne kadar soyutlama süreciyle alakalı olan meseleler üzerinde durulmuştur. İkinci olarak ise Risale'nin aklı 'kesinliği sağlayan ilke' ve 'zât' kavramlarıyla tanımlayarak Aristoteles'in İkinci Analitikler adlı eserindeki akıl tanımına önemli bir açılım getirdiği savunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Akıl, soyutlama (intiza'), zat, makul, bilgi A PHILOSOPHICAL ANALYSIS OF AL-FARABİ'S EPISTLE ON INTELLECT ABSTRACT The article consists of two parts. The first part deals with the place of Epistle on Intellect written by Al Farabi in the tradition of epistles on intellect. In the second part the epistle is analyzed in the context of the main concepts. Because the thorough study of Epistle requires more comprehensive study, more central topics of Epistle such as construction of knowledge, abstraction and degrees of intellect are discussed and partly compared to the ideas of commentators such as Alexander Aphrodisias and Themistius. The aim of this article is to scrutinize these three important topics placing the theory of abstraction at the centre. In this context, the main claim of the article is that Substance (Zat), Principle (Mabda), Abstraction (Intiza') are the main concepts of Epistle. The concept of 'abstraction' (intiza) is both an original contribution and key for the explanation of the perfection of intellect which begins in the process of acquisition of knowledge. Therefore, the focal point of article is the problems related to the process of abstraction which starts at the beginning of knowledge acquisition and continues till the unification with active intellect. Secondly, by inventing concepts 'substance (zât) and 'certain principle' to explain human reason it is argued that Al Farabi made an important addition to Aristotle's definition of intellect in Posterior Analytics.
2019
Öz Büyük İslam filozofu Fârâbî, mantıktan felsefeye, fizikten metafiziğe felsefi düşünce alanında dikkat çekici görüşler ortaya koymuştur. Onun özellikle mantık alanına yaptığı katkılar her zaman dikkate değer olmuştur. Bu ilimle ilgili yapmış olduğu çalışmalar nedeniyle Fârâbî'ye, "birinci öğretmen" olan Aristoteles'ten sonra "ikinci öğretmen" anlamında "muallim-i sânî" denilmiştir. Çünkü Fârâbî, mantığı Arap dilinde kuran isimdir. O, bunu Yunanca mantık terimlerinin Arapça karşılıklarını bularak yapmıştır.
Fârâbî’nin Eserlerinin Latinceye Tercüme Süreci ve Latin Düşüncesine Etkisi, 2020
Fârâbî’nin Eserlerinin Latinceye Tercüme Süreci ve Latin Düşüncesine Etkisi The Translation Process of al-Fārābī’s Works to Latin and its Effect on Latin Thought made from Arabic. Muslim philosophers’ re-interpretation of Aristotle’s phi- losophy in accordance with theology and metaphysics provided considerable convenience for Christian theologians and philosophers to rationalize their beliefs in the scholastic period. In addition, Islamic thought, which had a new, different and original structure in different disciplines, especially in philoso- phy and metaphysics, had been effective in shaping Latin thought, which was at the beginning of its formation process, and gaining a new perspective. In this study, even though he was not as profound as Avicenna and Averroes in Latin thought, we tried to determine the translation process of the works of al-Fārābī and its influence, whose effect is neglected compared to former two philosophers and left in the secondary plan. While doing this, we tried to determine which works were translated by whom, in which years, and which scholars influenced, by sorting the translated works according to their subjects. Then, in order to be er understand the influence of al-Fārābī, we determined the effect of Kitāb ihsā’ al-‘ulum (Classification of the Sciences) which was translated into Latin in the early period, and how it had an impact on Latin thought tradition, especially in the field of classification of the scienc- es and music. With the translation of al-Fārābī’s Kitāb ihsā’ al-‘ulum, we evalu- ated the effects on the classification of the sciences, the number and ranking of the 7 liberal arts (artes liberales/septem artes) in the Western thought tradition in terms of examples. By doing so, we tried to fully determine the limits and depth of the influence of Fārābī’s philosophy on Latin thought. As a result of our study, we determined that shortly after the translation of Fārābī’s works into Latin, he had an important influence on the formation and development of Latin thought with his different and original views, especially in the field of classification of sciences, and logic and music. The most important indica- tor of this is some wri en works that take as an example or imitate the books of Fārābī’s regarding classification of sciences and the theoretical foundation of music. Keywords: Philosophy, Al-Fārābī, Latin thought, Translation, Clas- sification of sciences, Music. Journal of Divinity Faculty of Hitit University, Volume: 19, Issue: 2 |549| M A A Fârâbî’nin Eserlerinin Latinceye Tercüme Süreci ve Latin Düşüncesine Etkisi Öz Müslüman düşünürlerin ve bilim insanlarının çalışmaları XI. yüzyıldan itibaren doğrudan ya da aracı diller aracılığıyla Latinceye tercüme edilmeye başlanmıştır. Tercüme süreci ilk aşamada bireysel çabayla ve sınırlı alanlarda gerçekleşirken, XII. yüzyıldan itibaren belirli bir kurum üzerinden, devletin desteğiyle, sistematik ve farklı alanlardaki eserleri kapsayacak şekilde gerçek- leşmiştir. Bu süreçte tercüme edilen tıp, kimya, fizik, astronomi ve matematik gibi bilimsel alanlara ilişkin eserler kadar felsefe ve teolojiye dair çalışmala- rı da kapsamıştır. XII. yüzyıl ile birlikte Gerard of Cromana ve Dominicus Gundissalinus gibi mütercimlerin felsefeye olan bireysel ilgilerinin de etki- siyle felsefe alanında başta Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd’ün eserleri sistematik şekilde Latinceye tercüme edilmiştir. İslam düşüncesinin Latinceye tercümesi, birbirine paralel iki şekilde ger- çekleşmiştir. Bunlardan ilki, Aristoteles’in eserlerinin Müslüman düşünür- lerin şerhleriyle birlikte tercüme edilmesidir. Bu tercüme hareketi Toledo’da Gerard of Cremona öncülüğünde başlamıştır. İkinci tercüme hareketi ise, Dominicus Gundissalinus öncülüğünde Yahudi mütercimlerin başlattığı ter- cüme hareketidir. Yahudi mütercimler İbn Sînâ’nın eserlerini ve İbn Sînâcı ge- leneğe ait eserleri tercüme etmişlerdir. Her iki tercüme hareketinin müşterek özelliği, Gerard of Cremona ve Dominicus Gundissalinus örneğinde olduğu üzere, Farâbî’nin Kitâb-u İhsâ’i’l-’ulûm eserindeki ilimlerin tasnifini ve sırala- masını esas alarak tercüme edecekleri eserleri belirlemeleridir. Tercüme hareketiyle birlikte İslam düşüncesi felsefe, mantık, kozmoloji, kimya, fizik vb. alanlarda Latin düşünürlerini etkilemeye ve düşünce sistem- lerini şekillendirmeye başlamıştır. Söz konusu bu etki, bazen Latin düşünür- lerinin eserlerinde yaptıkları doğrudan referanslar ve alıntılarda görülürken; bazen de siyasi, dini vb. farklı kaygılardan dolayı şahıs ve eser ismi vermeden dolaylı şekilde yaptıkları alıntılarda ve görüşlerindeki benzerliklerden anla- şılabilmektedir. Müslüman düşünürlerin eserleri üzerinden Aristoteles’in doğa ve sosyal bilimlere dair doktrinlerinin öğrenilmesi Orta çağ düşüncesinin oluşum ve şekillenmesinde derin etkiler bırakmıştır. Grekçeden doğrudan yapılan tercü- meler, hiçbir zaman Arapçadan yapılan tercümeler kadar anlaşılır, kolay ve sistematik olmamıştır. Müslüman düşünürlerin Aristo felsefesinin teoloji ve metafiziğe uygun şekilde yeniden yorumlamaları, skolastik dönemde Hristi- |552| Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 19, Sayı: 2 Fârâbî’nin Eserlerinin Latinceye Tercüme Süreci ve Latin Düşüncesine Etkisi yan teolog ve düşünürlerin inançlarını rasyonelleştirmelerinde önemli derece kolaylık sağlamıştır. Ayrıca başta felsefe olmak üzere farklı disiplinlerde yeni, farklı ve özgün yapıya sahip İslam düşüncesi, oluşum sürecinin başında bulu- nan Latin düşüncesinin şekillenmesinde ve yeni bir perspektif kazanmasında da etkili olmuştur. Biz bu çalışmamızda İbn Sînâ ve İbn Rüşd kadar etkili olmamakla birlik- te, her iki filozofa nazaran etkisi göz ardı edilmiş ve ikinci planda bırakılmış Fârâbî’nin eserlerini, eserlerin tercüme sürecini ve etkisini ele aldık. Fârâbî’nin, tercüme edilen eserlerini konularına göre tasnif ederek hangi eserinin kimin tarafından kaç yılında tercüme edildiğini, eserlerin zamanla hangi düşünür- leri etkilediğini belirlemeye çalıştık. Daha sonra Fârâbî’nin etkisinin daha iyi anlaşılabilmesi için erken dönemde Latinceye tercüme edilen İhsâ’ü’l-‘ulûm eserini merkeze alarak ilimlerin tasnifi ve müzik alanında Latin düşünce ge- leneğinde nasıl bir etki bıraktığını tespit ettik. Ancak Farâbî’nin düşüncesinin Latin düşüncesi üzerindeki etkisinin sınırlarını ve derinliğini tam anlamıyla belirlemek, XI. ve XIII. yüzyılda tercüme edilen eserlerin ilk nüshalarının gü- nümüze kadar muhafaza edilememesi nedeniyle mümkün değildir. Ayrıca tercüme edilen eserlerin orijinal Arapça nüshalarının bir kısmının da koru- namaması nedeniyle o dönemde hangi eserlerin elde bulunduğu ve okun- duğunu da tespit etmeyi zorlaştırmaktadır. Bundan dolayı Farâbî’nin hangi eserlerinin bu dönemde ulaşılabilir olduğu ve tercüme edildiğini kesin bir şekilde belirlemek neredeyse imkânsızdır. Bu zorluğa rağmen eldeki verilerden ve metin karşılaştırmalarından ha- reketle Fârâbî’nin İhsâ’ü’l-‘ulûm eserinin tercümesiyle birlikte Batı düşünce geleneğindeki ilimlerin tasnifi, 7 özgür sanattaki (artes liberales/ septem ar- tes) ilimlerin sayısı ve sıralamasının değişimine etkisini örnekler bağlamında değerlendirdik. Bunu yaparak Fârâbî’nin düşüncesinin Latin düşüncesi üze- rindeki etkisinin sınırlarını ve derinliğini tam anlamıyla belirlemeye çalıştık. Çalışmamızın sonucunda, Fârâbî’nin eserlerinin Latinceye tercüme edilme- sinden kısa bir süre sonra ilimlerin tasnifi alanında başta olmak üzere mantık ve müzik alanında geliştirdiği farklı ve özgün görüşleriyle Latin düşüncesinin oluşum ve gelişiminde önemli bir etkide bulunduğunu tespit ettik. İlimlerin tasnifi ve müzik ilminin teorik temellendirilmesine dair kaleme aldığı eserleri örnek alan ya da taklit eden eserlerin yazılması bunun en önemlli gösterge-sidir.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1973
… DERGİSİ/JOURNAL OF GRADUATE SCHOOL OF …, 2010
Özet: Farabi'ye göre siyaset; bilimdir, sanattır ve bilgeliktir. İnsan siyasi bir varlıktır. Tek başına yaşayamaz. İnsan, en üst siyasi teşkilat olan devleti kurabilecek kabiliyettedir. O, siyaset bilimini, bilgeliğini ve sanatını hem insanın tabii/doğal hayatı ve hem de toplumsal hayatıyla ilgili doğuştan gelen yetenekleri, kazanımları ve birikimleri üzerine kurar. Onun siyaset anlayışı insan merkezlidir. İnsan toplulukları, devlet kuracak siyasi kurum ve kuruluşları tamamlayamazsa bu topluluk eksik topluluk olarak kalır. Tam topluluk olunca medine/il/devlet kurulur. Devletlerin yapısı ve amacı farklılık arz etmektedir. Siyasi düzen kainat düzeninin bir benzerliğini gösterir. Devlet kuruluş amacıyla erdemli ya da erdemsiz olur. Devletin amacını belirleyen o devleti kuran devlet başkanını görüş ve düşüncesidir. Siyasetin temel amacı, insanın kalıcı en yüce mutluluğu temel almalıdır. Devleti ilk kuran kişi Reisü'l evvel / İlk Başkan'dır. Erdemlilik amacı üzerine kurulan devlet, El-Medinetü'l Fazıla/ Erdemli devlettir ve bu devletin kurucusu da er-Reisü'l Fazıla/Erdemle Başkan adını alır. Bu devletin kuruluşuna ve kurumsallaşmasına katkıda bulunan birey, aile, köy, kent erdemlilik sıfatını alır. Erdemsiz devletler de kendi arasında çok çeşitli adlarla adlandırılmaktadır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Journal of The International Neuropsychological Society, 2002
Optimization and Engineering, 2020
Cahiers d'études africaines, 2004
International Journal of ADVANCED AND APPLIED SCIENCES
Revista FLAMMAE, 2024
2005
La Grande guerra. Pagine e immagini, Tre Lune Edizioni, 2021
Dawriyyaẗ Kān al-Tārīẖiyyaẗ (Online): iliktrūniyyaẗ, muḥakkamaẗ , rub’ sanawiyyaẗ, 2009
Bulletin of Spanish Studies
Social Sciences & Humanities Open, 2024
Cadernos De Terapia Ocupacional Da Ufscar, 2013
OSTI OAI (U.S. Department of Energy Office of Scientific and Technical Information), 2019
Nutrition in Health and Disease - Our Challenges Now and Forthcoming Time, 2019
Management international
African Journalism Studies, 2018
International Journal of Academic Research in Business and Social Sciences, 2021
Dermatologic Surgery, 2004