Academia.eduAcademia.edu

Bedduanın Estetik İfadesi: Manilerde Kargışlar

2015, Türkbilig (30), 2015, 1-21.

Özet: "Mâni", anonim Türk halk edebiyatına özgü nazım şekillerinden biridir. Anadolu'nun muhtelif yerlerinde "ah, bedat, beddua, ilenç, inkisar, intizar, karış, lanet" gibi adlarla da anılan "kargış" ise; kısaca, "kötü dilek" içeren kalıplaşmış sözler anlamına gelmektedir. Ancak kargış, her ne kadar kötü bir dileği içerse de, Türk halk edebiyatında başta mâni olmak üzere çeşitli şiir formları içinde ve estetik bir biçimde ifade edilerek sanatsal bir yaratının bileşeni hâline de gelebilmektedir. 18 binden fazla mâni metni taranarak tespit edilmiş örnekler üzerindeki incelemeye dayanan bu çalışma, mânilerde kargış kullanımını farklı açılardan ele almayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda kargış örneği içeren mâniler; "kargışın yer aldığı dize", "kargışların içeriği" ve "kargışların muhatabı" gibi başlıklar altında sınıflandırılarak ele alınmış ve böylece konuya dair genel bir betimleme yapılmaya çalışılmıştır.

Türkbilig, 2015/30: 1-21. BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR Mehmet ÇEVİK* Özet: “Mâni”, anonim Türk halk edebiyatına özgü nazım şekillerinden biridir. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde “ah, bedat, beddua, ilenç, inkisar, intizar, karış, lanet” gibi adlarla da anılan “kargış” ise; kısaca, “kötü dilek” içeren kalıplaşmış sözler anlamına gelmektedir. Ancak kargış, her ne kadar kötü bir dileği içerse de, Türk halk edebiyatında başta mâni olmak üzere çeşitli şiir formları içinde ve estetik bir biçimde ifade edilerek sanatsal bir yaratının bileşeni hâline de gelebilmektedir. 18 binden fazla mâni metni taranarak tespit edilmiş örnekler üzerindeki incelemeye dayanan bu çalışma, mânilerde kargış kullanımını farklı açılardan ele almayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda kargış örneği içeren mâniler; “kargışın yer aldığı dize”, “kargışların içeriği” ve “kargışların muhatabı” gibi başlıklar altında sınıflandırılarak ele alınmış ve böylece konuya dair genel bir betimleme yapılmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: mâni, kargış, Türk halk kültürü, anonim halk edebiyatı. Aesthetic Expressions of the Curses: Curses in “Mâni”s (Short Rhymed Folk Poems in Turkish) Abstract: “Mâni” is one of typical poetry forms of the anonymous Turkish folk literature. Turkish word “Kargiş” (curse) expressed with different words such as “ah, bedat, beddua, ilenç, inkisar, intizar, karış, lanet” in different locations in Anatolia simply means stereotyped expressions including “bad wish”. However, expressed in an aesthetic manner, “kargış” despite including a bad wish, becomes a component of the artistic creation in various poetry forms in Turkish folk literature -mainly mânisThis study depending on the examination of the selected samples by scanning more than 18 thousands mânis attempts to analyse different forms of cursing in mânis from different aspects. To this end, “mânis” including curses are categorized under the titles such as “the lines that include the curses”, “the subject of the curses” and “the addressee of the curses”, before trying to make a general description of the subject. Keywords: “mâni”, curse, Turkish folk culture, anonymous folk literature. * Yrd. Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi. E-posta: Mehmet ÇEVİK Giriş Edebî metinler; oluşturuldukları dönem, coğrafya ve kültürle birlikte hacim, biçim ve içerik gibi birtakım ölçütler de göz önünde bulundurularak dâhil oldukları genel gruplara ve bu gruplar içinde de çeşitli türlere ayrılır. Bu bakımdan her edebî türün, diğerlerinden ayrılmasını sağlayan belirleyici özellikleri vardır. Bununla birlikte bir edebî metnin bünyesine, diğer türlerdeki metinlerden izler yansıyabilir; bir metnin tamamı, bazı bölümleri ya da motifleri aktarılabilir ve böylece edebî türler arasında bir geçişkenlik de sağlanabilir. Edebî türler, “edebiyat” bütününü meydana getiren parçalar durumunda oldukları için söz konusu geçişkenlik gayet doğal bir süreçtir ve bu durum Türk edebiyatı dairesindeki Halk edebiyatı ürünleri için de geçerlidir. Tüm edebiyat alanlarında olduğu gibi, Halk edebiyatı alanındaki bir metinde de diğer türlerin izlerine ya da örneklerine ne ölçüde rastlanabileceği, söz konusu metinlerin hacimleriyle yakından ilişkilidir. Bu anlamda, kısa hacimli türler rahatlıkla uzun hacimli türlerin içinde bütün olarak yer alabilir; ancak uzun hacimli bir türün, kısa hacimli bir tür içinde tamamen yer alması bu metinlerin doğasına aykırıdır. Böyle bir durumda, uzun bir metnin kısa bir metne tamamen aktarımı değil; en fazla motiflerinin ya da başta kahramanları olmak üzere karakteristik özelliklerinin kısaca aktarımı söz konusu olabilir. Örneğin “Kerem ile Aslı” hikâyesinde mâni örneklerine rastlanabilirken, hatta bazı halk hikâyelerinin manzum kısımları tamamen mânilerden oluşabilirken (Şimşek 1997), çok kısa bir tür olan mâninin içinde bu hikâyeden ancak “Kerem” ve “Aslı” adları ya da “dağı delme motifi” gibi karakteristik unsurlara telmihte bulunulabilir. Bu anlamda mânilerin, başta destan, masal, halk hikâyesi, efsane, fıkra ve menkıbe gibi halk anlatıları olmak üzere Halk edebiyatının diğer türleri içinde rahatlıkla yer alabildiği görülmektedir (Duymaz 2007). Bununla birlikte Halk edebiyatının en kısa türlerinden olan mânilerde de atasözü, deyim, alkış ve kargış gibi daha kısa türlerin örneklerine de rastlamak mümkündür. Bu çerçevede, mânilerde kargış kullanımı ya da başka bir ifadeyle, kargışların mâni formu içinde estetize edilerek aktarılması, beddua gibi olumsuzluk bildiren bir yargının, şiir formunda sanatsal bir söyleyişle ifade edilmesi bakımından oldukça dikkat çekicidir. Bilindiği gibi mâni, genellikle 7 heceli tek dörtlükten oluşur ve uyak düzeni “aaba” şeklindedir; bununla birlikte hece ve dize sayısı ile uyak düzeni farklı mâni örneklerine de rastlanmaktadır (Boratav 1997: 170-175). Ancak farklı yapılardaki bu mâniler, kendi içlerinde standartlarını oluşturmuştur ve bu nedenle de söz konusu farklılıklar, tür içindeki bir dağınıklığın ya da gelişigüzelliğin değil; mâninin sahip olduğu tarihî derinlik ve coğrafî genişlik sonucunda ulaşılmış bir zenginliğin göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Nitekim mâni, Türk dünyasında çok sevilen ve yaygın kullanılan tür olma özelliğini binlerce yıldan beri sürdürmektedir (Çelik 2005: 17). Mâninin bu özelliği, sadece biçim olarak değil, içerik ve dizelere yayılan anlam örüntüsü olarak da birbirinden farklı örneklerinin verilmesinde etkili 2 BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR olmuştur. Anlam açısından mânilerde, asıl anlatılmak istenen, genel olarak “doldurma” denebilecek bir tür giriş niteliğindeki ilk iki dizeden sonra, üçüncü ve özellikle de dördüncü dizelerde verilir; ancak nadiren de olsa, dört dizenin de anlam bakımından birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğu ve böylece anlatılmak istenenin, mâninin tamamına yayıldığı örnekler de görülür (Elçin 1993: 281). Örnekleri daha az olsa da, mânide dört dizeye yayılan bir anlam birliğinin yakalanması, mâniyi estetik açıdan daha güçlü bir yapıya kavuşturmaktadır (Gözaydın 1989: 6). Bu güç de, mâninin daha çok beğenilmesine ve böylece önceleri sözlü gelenekte, günümüze doğru ise sözlü geleneğin yanı sıra yazılı ve elektronik kültür ortamlarında da daha çok tekrar edilip varlığını korumasına katkı sunmaktadır. Mâninin, Türk halk edebiyatı içinde müstakil bir tür olduğu tartışmasız bir konu iken kargışın ve genellikle kargışla birlikte ele alınan alkışın (Aça ve Ercan 2005: 153) müstakil bir tür olup olmadığı konusunda araştırmacılar tam bir fikir birliği içinde değildir. Örneğin P. Naili Boratav (1997: 125) kargışların en azından bir kısmının Halk edebiyatı türü olarak değerlendirilemeyeceğini belirtirken Doğan Kaya (2001: 3) kargışları sözlü anlatım türleri içinde değerlendirir. Erman Artun (1999: 111) ise Boratav’ın görüşlerini paylaşır ve net bir şekilde “Alkış ve kargış bir halk edebiyatı türü değildir.” değerlendirmesini yapar. Kargış, bir Halk edebiyatı türü olarak kabul edilse de edilmese de sözlü ortam yaratmaları içinde yer alır ve kendine has birtakım özellikleri vardır. Kısaca, “kötü dilek” (Akalın 1990: 50) anlamına gelen kargış, “çaresiz olan, acı çeken, kötülüğe maruz kalan bir insanın rahatlamak, teskin olmak gayesiyle söylediği, kötü düşünce ve dilekleri kapsayan, söze orijinallik veren, ifadeyi güçlendiren kalıplaşmış sözler” şeklinde tanımlanmakta ve Anadolu’nun muhtelif yerlerinde “kargış”ın yanı sıra ah, bedat, beddua, ilenç, inkisar, karış ve lanet gibi adlarla da anılmaktadır (Kaya 2001: 22). Kargışın, insanın içinde uyanan isyan ve hiddet duygularını bastırmak üzere dışa vurduğu bir tepki olduğuna dikkat çeken Şükrü Elçin (1993: 663), “[…] beddualar, bu ruh hâlini yaşayan insanın en büyük kudret olan Tanrı’nın kötülüğün cezalandırılmasını istemesi yolundaki dileklerinden doğan sözlü gelenek mahsulleridir.” değerlendirmesini yapar. Sami Akalın (1990: 61-76)’a göre ise alkış ve kargışların altında din, ekonomi, psikoloji, cinsiyet ve yaş gibi faktörlere dayalı temeller olmakla birlikte asıl belirleyici olan antropolojik temeldir. Akalın, söz konusu antropolojik temeli şöyle açıklar: Ayrılık, hastalık, ölüm, yangın, sel, deprem, kıtlık ve benzeri dünyâ yıkımları ile, ana-baba, kardeş, yurt yuva sevgisi gibi insan mutluluğuna ya da mutsuzluğuna biçim kazandıran sevgi bağları ve değerleri karşısında bütün insanlık ortak bir duygusallık, tutum ve davranışla karşımıza çıkmaktadır. Her toplumda alkış ve kargışın temeli budur. (Akalın, 1990: 61) Akalın’ın da belirttiği üzere alkış, insanın mutluluk ve memnuniyetinin kaynağına yönelik bir ifadeyken kargış da mutsuzluk ve memnuniyetsizliğin kaynağına yöneliktir. Bu çerçevede, kargışların beldeler, yapılar, ırmak, dağ gibi 3 Mehmet ÇEVİK tabiat parçaları, hayvanlar ve felek için söylenmekle birlikte daha çok insanlar hedef alınarak söylendiğini dile getiren Doğan Kaya (2001: 211) da, bunların “insanın uzuvları, malı-mülkü, yaşantısı, ahiret hayatı, inancı, zürriyeti, ölüm dileği ve ölüm şekliyle ilgili” olduğunu belirtir. Ancak kargış, her ne kadar mutsuzluğun kaynağına yönelik bir kötü dileği dile getirse de, Türk halk edebiyatında başta mâni olmak üzere çeşitli şiir formları içinde ifade edilerek sanatsal bir yaratının bileşeni hâline de gelebilmektedir. Kargışların Mânilerde Kullanımı Mânilerde kargış kullanımıyla ilgili bugüne kadarki en kapsamlı çalışma Doğan Kaya tarafından yapılmıştır. Beddua söyleme geleneği ve Tük halk şiirinde beddua konusunu ele aldığı kitabında Kaya (2001: 181-190), içinde kargışa yer veren tespit ettiği yüzlerce mâniden 89’unun metnini örnek olarak aktarmıştır. Kaya’nın dışında Yağmurdereli (1963: 12), Akalın (1972: II; 1990: 40-43), Demir (2013: 25), Başgöz (1986: 235-236), Artun (2007: 26, 29), Şimşek (2007: 299) ve Önal (2007: 375) gibi pek çok araştırmacı da mânilerde kargış/beddua kullanımına dikkat çekmiş ve çoğu zaman da bunu birkaç mâniyle örneklendirmiştir. Mânilerde kargış kullanımı o derece yoğundur ki, bir kavram olarak “kargış” bile zaman zaman “kargış, karış, beddua, ah, ilenç, inkisar, intizar” gibi sözcüklerle somut olarak da ifade edilmiştir. Bu kullanımlara şu şekilde birer örnek verilebilir: Ört ki yazman yırtıla, Söyle sözün kurtula; Tutkunum kargış vermem, Üç gün dilin tutula. (Ş.E. 146) 1 *** Adile’m evrilesin Çarh gibi çevrilesin Kıymadım karış vermem Dal iken devrilesin (D.K. 187) *** Çarşıya varmasınlar Panzehir almasınlar Göndersinler yârimi Beddua almasınlar (N.Y. 70) *** 1 4 Çok sayıda örnek bulunması ve tekrardan kaçınmak düşüncesi nedeniyle örneklerin alındığı kaynaklar, çalışma boyunca, yazarlarının ad ve soyadları esas alınıp kısaltılarak verilmiş ve kısaltmanın hemen ardından örneğin bulunduğu sayfa numarası belirtilmiştir. Bu çerçevede “Akalın 1972” ifadesi S.A.; “Başgöz 1957”, İ.B.; “Bilge 1996”, R.B.; “Demir 2013”, N.D.; “Elçin 1990”, Ş.E.; “Göksu 1970”, H.G.; “Kaya 2001”, D.K.; “Onay 1996”, T.O.; “Radloff ve Kunos 1998”, R.K.; “Yağmurdereli 1963” ifadesi de N.Y. şeklinde kısaltılmıştır. Ayrıca, bazı mâniler aynen ya da çok küçük farklılıklarla birden çok kaynakta yer alabilmektedir. Böyle bir durumda, söz konusu mânilerin, ilk baskısı diğer(ler)ine göre daha eski olan kaynaktan alınmaları tercih edilmiştir. BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR Her gün âh Her gün aman her gün âh Sana gönül vereli Etmedeyim her gün âh Her günah bizde imiş Ben sanırdım bir günâh Elbette seni tutar Eyler isem bir gün âh (R.B. 73) *** Al abanı sırtına Şimdi çıkar fırtına Sana bir ilencim var Bekârlıktan kurtulma (S.A. 317) *** Bir değirmi şal aldım Dağlar başında kaldım İnkisâra dil varmaz Seni Mevlâ’ya saldım (R.B. 120) *** Karanfilsin tutamsın Ettiğinden utansın Ettiğim intizarlar Ciğerine dokansın (D.K. 186) Kaya (2001: 181)’nın da ifade ettiği üzere içinde kargış bulunan yüzlerce mâni bulunmaktadır. Bu nedenle, 18 binden fazla mâni metnini tarayarak tespit ettiğimiz örnekler üzerindeki incelemeye dayanan bu çalışma, bu nitelikteki tüm mânileri alt alta getirip bir liste oluşturmayı değil; tespit edilen örneklerden hareketle, mânilerde kargış kullanımını belirli bir tasnif dâhilinde ele alıp konuya dair genel bir betimleme yapmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede mânilerde kargış kullanımı şu şekilde başlıklar hâlinde ele alınabilir: A. Kargışın Yer Aldığı Dize Açısından Mâniler Daha önce de ifade edildiği gibi, mânilerde asıl söylenmek istenen, genellikle giriş niteliğindeki ilk iki dizeden sonra üçüncü ve dördüncü dizelerde verilir. Bu çerçevede kargış içeren mânilerde de genel yapı değişmemekte; kargışlar çoğunlukla üç ve dördüncü dizelerde yer almaktadır. Bu yapılardaki mânilerde; Kayalar kertilmesin, Yemenim yırtılmasın; Beni yardan edenler, Can verip kurtulmasın. (Ş.E. 128) *** Kalenin altı bostan Şen olsun Arabistan Kan kussun avuç avuç Beni ayıran dosttan (R.B. 139) *** Fistan biçtim giymedi 5 Mehmet ÇEVİK Biçtiğime değmedi Kör olasıca babam Sevdiğime vermedi (N.D. 166) *** Ay doğar aydır Allah Gün doğar gündür Allah Şu gelinin kocasın Ecelsiz öldür Allah (N.Y. 39) *** Elma attım sel aldı Bir kız sevdim el aldı Oğlan gözün kör olsun Elim koynumda kaldı (H.G. 162) örneklerinde olduğu gibi kargış, üç ve dördüncü dizelerde gerekçesi ve muhatabıyla birlikte yer almaktadır. Ancak bazen; Denizin dibi diken, Yaktın beni gül iken; Allah da seni yaksın Üç günlük gelin iken. (Ş.E. 77) *** Git bulut kerem eyle Var yâre selâm eyle Gecenin uykusunu Gözüne haram eyle (R.B. 71) *** Fındıkların fidesi Derelerde bitesi Hayriye’nin kocası Kurşunlardan gidesi (N.D. 165) örneklerindeki gibi, kargışın gerekçesinin üçüncü dizeden önce verildiği ya da hiç verilmediği de görülmektedir. Az sayıdaki bazı örneklerde kargış, bir ve/veya ikinci dizede de yer alabilmektedir. Ancak bu yapıdaki mânilerde kargış, asıl anlatılmak istenen değil de girişte tamamlayıcı bir motif olarak bulunmaktadır: Kara davar güdersin Kara haberin gelsin Konuşma eller inen Beni kanlı edersin (N.D. 214) *** Yandan yandan vurursun O dudaklar kurusun Merhametli yâr isen Gelir beni bulursun (N.D. 359) *** Bülbül gülün har olsun İşin, gücün zâr olsun 6 BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR Bir güzele gönül ver O da sana yâr olsun (N.Y. 67) Çok az sayıdaki örnekte ise kargış, mâninin tamamına yayılmış durumdadır. Hemen her dizesinde bir kargış bulunan, bu nedenle de anlam olarak tam bir bütünlük arz edip sanatsal açıdan daha güçlü olan bu mânilere de şu örnekler verilebilir: Eşeğe bin at görme Kemik yala et görme Yedi yıl sıtma tutsun Ondan başka dert görme. (S.A. 411) *** Yanan ışığın sönsün Baharın kışa dönsün Bize beddua edenler Bedduanız başa dönsün (N.D. 359) *** Ak entarin yırtılsın Yakan senden kurtulsun Dört ay sıtmalar tutsun On ay dilin tutulsun (D.K. 188) B. Kargışların İçeriği Açısından Mâniler Mânilerde kullanılan kargışlar içerik olarak geniş bir yelpazeye sahiptir. Ancak çoğunlukla bu kargışlarda ölüm, ahiret, yoksulluk, bedensel ya da ruhsal bir engel, hastalık, zor bir durumda kalma ya da çeşitli kötülüklerle karşılaşma gibi genel başlıklar altında toplanabilecek konularda olumsuzluklar içeren dilekler ifade edilmektedir. Bu başlıklar çerçevesindeki kargış içeren mânilere şu şekilde birer örnek verilebilir: 1. Ölüm: Bahçeye girmem diyor Ben allar giymem diyor Yerlere giresice Ben gelin olmam diyor (N.Y. 48) 2. Ahiret: Kara kara kazanlar Kara yazı yazanlar Cenneti hiç görmesin Aramızı bozanlar (N.D. 215) 3. Yoksulluk: Karşıdadır ak kapı Gümüş kakmalı sapı Bu gurbeti çıkaran Dilensin kapı kapı (N.Y. 134) 7 Mehmet ÇEVİK 4. Bedensel ya da Ruhsal Bir Engel: Elinde okur cüzü Kıbleden dönmez yüzü Üstüne yâr sevenin Kör olsun iki gözü (N.Y. 92) 5. Hastalık: Keten gömlek iki kat Birini giy birin sat Benden başka yâr sarsan Kalkmaz döşeklerde yat. (S.A. 54) 6. Zor Bir Durumda Kalma ya da Çeşitli Kötülüklerle Karşılaşma: Pencerede şişesin Sıyrılasın düşesin Sen bana çok etmişsin Bir zâlime düşesin (N.Y. 156) C. Kargışın Muhatabı Açısından Mâniler Tespit edilen mâni örneklerinde kargışlar, söyleyen açısından çok farklı kişi, kavram, mekân vb. muhatabı hedef almaktadır. Ancak mevcut örneklerin büyük çoğunluğunda kargışın muhatabı insandır. Kargışın yöneltildiği insan genel olarak sevgili, başta anne ve baba olmak üzere sevgilinin aile üyeleri, rakip, düşman, sevgililere engel olanlar, kargışı söyleyen kişinin kendisi ya da aile üyeleri olabilmektedir. İnsan dışındaki hedefler de çoğunlukla sevgiliyle ilişkisi bağlamında kargışa konu olmuştur. Tüm bunlardan hareketle mânilerdeki kargışların arka planında büyük oranda aşk temasının bulunduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu durum, mânilerde kargış örneklerine neden sıkça rastlandığı sorusuna da bir bakıma cevap oluşturmaktadır. Nitekim Sami Akalın (1990: 40) da, “Anonim Türk halk edebiyatının en yaygın ve zengin şiir türü olan mâniler, genellikle gönül işlerinden söz ettikleri için, alkış ve kargışlara çok yer ayırırlar.” diyerek bu konuya dikkat çekmektedir. “Mânilerin yapıları icabı sosyal hâdiseleri anlatmaya en az elverişli olan halk edebiyatı nevi” olduğunu belirten İlhan Başgöz (1986: 239) ise mânilerin, ön plana daima sevgiyi aldığını söyler ve “Mâniler diğer hâdiselerin hepsine ancak sevgi ile münasebetleri nisbetinde yer veriyorlar.” değerlendirmesini yapar. Bu çerçevede, mânilerdeki kargışların da tamamına yakını sevgiyle ilişkili olumsuzluklar ekseninde, bu olumsuzluklara yol açanlara yönelik olarak dile getirilmiştir. Başka bir deyişle, mânilerdeki kargışların genel olarak muhatabı, ayrılığa neden olanlar ya da sevgililerin kavuşmasına engel olanlardır. Ancak genel olarak ayrılığa neden olanların yanı sıra, yine çoğunlukla ayrılığa neden ya da kavuşmaya engel olmaları bağlamında kargışların yöneltildiği diğer muhatapları ayrı ayrı başlıklar hâlinde ele almak, konuyu daha net görebilmek açısından yerinde olacaktır. Bu çerçevede, içinde kargış bulunan mâniler, kargışların yöneltildiği muhatap açısından şu şekilde başlıklar hâlinde incelenip örneklerle açıklanabilir: 8 BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR 1. Genel Olarak Ayrılığa Neden Olanlara Yönelik Kargışlar Kargış örneği bulunan mânilerin çok önemli bir kısmında kargışın yöneltildiği muhatap, mâniyi söyleyen kişi ile sevgilisinin ayrılmasına neden olanlar ya da kavuşmalarına engel olanlardır. Bu mânilerdeki ayrılık ya da kavuşamama durumu iki şekildedir. Birincisi, herhangi bir gönül kırgınlığı olmaksızın şartlar nedeniyle sevgilinin yanından ayrılmak ki bu, az ya da çok belirli bir süre sonra bitecek geçici bir ayrılmadır; ikincisi ise sevgililerin süresiz olarak tamamen ayrılmalarıdır. Birinci gruptaki ayrılıklar ekseninde söylenmiş mânilerde muhatap çoğu zaman daha spesifik olmaktadır. Bu muhatap, aşağıdaki örneklerde olduğu gibi bir imam ya da sevgiliyi askere alanlar olabilmektedir: Köprü altında pıtrağ, Minder serdim oturağ; Hoca gözün kör olsun, Kes nikâhı kurtulağ. (Ş.E. 134) *** Sarı sarı bademler Ağlar yâri gidenler Cennet yüzü görmesin Yâri asker edenler (N.D. 327) İkinci gruptaki ayrılıklarda ise ayrılığa neden olanlar, “aramızı bozanlar” ya da “beni yârdan ayıran” gibi genel tanımlamalarla ifade edilmektedir. Bu çerçevede örneğin, üçüncü dizesinde “Beni yârdan ayıran”, “Beni yârdan edenler”, “Yâri benden alanın”, “Sevdiğimden ayıranlar”, “Seni benden ayıran” ve “Seni benden beni senden ayıran” gibi ifadeler ya da bu anlama gelecek başka ifadeler bulunan mânilerin, kargış bulunan dördüncü dizeleri şu şekilde olmaktadır: “Ah diye kan tüküre” (H.G. 125) “Bayramı kara gelsin” (R.B. 149) “Belceğizi bükülsün” (R.B. 149) “Can verip kurtulmasın” (S.A. 339) “Can versin cefa ile” (R.B. 70) “Ciğerine yağlı kurşun işleye” (Ş.E. 156) “Dermansız derde düşe” (N.D. 314) “Devrilsin kavak gibi” (N.Y. 149) “Dilensin gece gündüz” (Ş.E. 124) “Dilensin kapı kapı” (R.B. 75) “Dilensin kuruş kuruş” (N.D. 178) “Dilleri tutulası” (S.A. 339) “Düşsün tımarhâneye” (R.B. 70) “Evine bomba düşe” (H.G. 220) “Evine şivan düşe” (N.Y. 63) “Gece gündüz sürüne” (N.Y. 163) “Gülmesin yarım saat” (H.G. 278) “Hem kalbur satsın hem elek” (H.G. 185) “İki gözü kararsın” (S.A. 393) 9 Mehmet ÇEVİK “Kan kussun avuç avuç” (R.K. 431) “Kurusun yaprak gibi” (N.D. 214) “Mevlam canından ayıra” (R.K. 422) “Ne din bulsun, ne iman” (N.Y. 132) “Ne din görsün ne iman” (Ş.E. 142) “Olsun cennete ırak” (N.D. 314) “Onulmaz derde düşe” (R.B. 68) “Sol böğründen vurula” (R.B. 54) “Sol böğründen vurulsun” (N.D. 207) “Sürünsün elde değnek” (R.B. 105) “Sürünsün kapı kapı” (R.B. 82) “Torba takıp dilene” (Ş.E. 175) “Varmasın haftasına” (Ş.E. 158) “Yıkılsın yeri yurdu” (N.Y. 78) “Yılan ola sürüne” (D.K. 183) “Yılanlara yem ola” (D.K. 182) “Yüz üstüne sürüne” (R.B. 66) “Yüzükoyun sürüne” (T.O. 85) Sevgililerin ayrılmasına neden olanlar, insan hatta canlılarla sınırlı değildir. Herhangi bir şekilde sevgililerin arasına girdiği düşünülen her şey kargışa konu olabilmektedir. Bu; Avluda kış kabağı Sinem altın tabağı Horoz dilin alına Ne tez ettin sabahı (N.D. 72) örneğindeki gibi bir horoz da olabilir; “Felek gözün kör olsun/Ayırdın yârı yârden” (N.D. 332) dizelerindeki gibi felek ya da “Ölmesin de sürünsün/Beni gurbete koyan” (H.G. 34) dizelerindeki gibi gurbet kavramları da olabilmektedir. Ayrıca, kargışın yöneldiği muhatap olarak ayrı başlıklar hâlinde aşağıda ele aldığımız sevgili, sevgilinin aile üyeleri, kişinin kendisi ve aile üyeleri, rakip, düşman ve çeşitli mekânlar da ayrılığa neden olmak bağlamında kargışın yöneltildiği muhatap olabilmektedir. Bu bakımdan aslında, mânilerde kullanılan kargışların büyük çoğunluğunun ayrılığa neden olanlara yöneltildiği rahatlıkla söylenebilir. 2. Sevgiliye Yönelik Kargışlar İncelenen mânilerde, sevgiliye yöneltilen kargışların da bulunduğu görülmektedir. Sevgilinin, bir kargışın muhatabı olması farklı gerekçelere dayanmaktadır. Bu çerçevede örneğin; Gel bulut kerem eyle Var yâre selam söyle Bensiz yârin gözüne Uykuyu haram eyle (N.D. 167) *** Kara kaytanım ensiz Takat kalmadı yarsız 10 BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR Koyununa yılan girsin Niçin yatarsın bensiz (R.K. 434) mânilerinde olduğu gibi, aşk acısından yaşanan bazı olumsuzlukları sevgilinin de yaşaması arzusu ve böylece belki de sevgilinin âşıkla empati kurabileceği düşüncesi gerekçe olabilmektedir. Ancak genel olarak bakıldığında, sevgiliye yöneltilen kargışların, gerekçeleri açısından iki gruba ayrıldığı söylenebilir. Birincisi, sevginin karşılıksız kalması üzerine söylenen kargışlardır. Bu tip kargışları içeren mânilere şu şekilde birkaç örnek verilebilir: Senin ala gözlerin Başa belâ gözlerin Dilerim yârin ölsün Bana kala gözlerin (R.B. 131) *** Atladım geçtim taştan Yaşmağım uçtu baştan Kör olsun yârin gözü Yakam çürüdü yaştan. (S.A. 243) *** Bacada duran oğlan, Elinde Kur’an oğlan, O Kur’an seni vursun Sözünden dönen oğlan. (Ş.E. 43) *** Elma attım sel aldı Bir kız sevdim el aldı Oğlan gözün kör olsun Elim koynumda kaldı (H.G. 162) *** Alma yanı Kızarmış alma yanı Ben gönülüm vermişim Kör olsun almayanı (R.B. 81) *** Aşkın gönlünde yara Bahtın saçından kara Bahtımı ağartmadın Kız saçların ağara (N.Y. 35-36) İkinci gruptaki mânilerde ise kargışlar, doğrudan doğruya söylenmemiş; birtakım şartlara bağlanmıştır. Böylesi şartlı kargışlar; İnegöl çardakları Buz gibi bardakları Yârim kumar oynarsa Kırılsın parmakları. (S.A. 398) örneğindeki gibi, aşkla ilgili olmayan bir şarta da bağlanmış olabilmektedir. Ancak bu gruptaki kargışlar, genel olarak sevgilinin sadık kalmaması, başkalarını sevmesi ihtimali üzerine söylenmiş şartlı kargışlardır. Bu çerçevede, üçüncü dizesi 11 Mehmet ÇEVİK “Benden başka yâr seversen”, “Bir başkasın seversen”, “Benden gayri seversen”, “Üstüme yâr seversen”, “Eğer beni unutursan”, “Oğlan beni almazsa” vb. şartlardan oluşan mânilerin dördüncü dizesinde şu şekilde kargışlar ifade edilebilmektedir: “Allah’ından bulasın” (N.D. 286) “Can yakar dağ olasın” (N.Y. 90) “Dermansız derde uğra” (Ş.E. 100) “Doğum doğum doğrana” (N.D. 332) “Hamail çarpsın seni” (Ş.E. 122) “Hamaylım çarpsın seni” (R.K. 437) “İki gözün kör olsun” (R.K. 430) “Kalkmaz döşeklerde yat” (S.A. 54) “Kara yerlere döşen” (H.G. 195) “Külhan önünde sürün” (S.A. 55) “Muradına ermesin” (N.D. 332) “Sardığın gece tutuş” (S.A. 55) “Seni yıldırım vursun” (Ş.E. 71) “Yâdellere düşesin” (S.A. 55) “Yılan ol da sürün yâr” (S.A. 55) 3. Sevgilinin Aile Üyelerine Yönelik Kargışlar Sevgilinin aile üyeleri, âşık ile maşuğun arasına giren bir engel olarak görülmeleri durumunda mânilerdeki kargışların muhatabı edilmektedirler. Bu üyeler; Arkasında saçları İşmar eder kaşları Kızın gönlü var ama Kör olsun kardeşleri. (S.A. 232) mânisinde olduğu gibi zaman zaman sevgilinin kardeşleri de olabilmektedir. Ancak bu gruptaki mânilerin tamamına yakını sevgilinin babası ve annesine yöneltilmiş kargış örnekleri içerir. Bu çerçevede erkeklerin söylediği mânilerde sevgilinin daha çok babası; kadınların söylediği mânilerde ise sevgilinin ya da eşin annesi, başka bir deyişle kadının “kaynana”sı kargışın hedefi olmaktadır. Mâniler arasında çok önemli bir yeri olan “gelin-kaynana” mânilerinde kargışı bile aşan, çok ağır sözler de sarf edilebilmektedir (Demir, 2013: 20). Ancak söz konusu gelinkaynana mânilerinde de kargışı ya da ağır sözleri dile getiren, kaynanadan çok gelin olmaktadır. Söz konusu kargış örneklerini içeren mânilere şu şekilde birkaç örnek verilebilir: Koyuna giden çoban Nerede senin aban Vermedi seni bana Kör olasıca baban (N.D. 252) *** Bahçelerde bibersin Küçüksün kibarsın 12 BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR Deyyos baban vermezse Çatlasın da gebersin (H.G. 97) *** Avluda dibek taşı, Yediğim bulgur aşı, Teneşirde yıkansın Kaynanamın kel başı. (Ş.E. 38) *** Yumurtanın sarısı Yere düştü sarısı Görümcem verem oldu Kaynanama darısı (N.D. 372) *** Tabakta dolu pekmez O pekmez bize yetmez Kör olasın kaynana Oğlun sözüne gitmez (N.D. 343) *** Tavaya koydum şişe İçine koydum nişe Nerde kaynana varsa Başına bomba düşe (N.D. 347) *** Ak koyun almadın mı Ağıla koymadın mı Kör olası kaynana Sen gelin olmadın mı (N.D. 43) *** Çarşıda nohut kaynana Oğlunu unut kaynana Aldığı ilk maaştan Kefenin dokut kaynana (N.D. 112) 4. Kişinin Kendisine Yönelik Kargışlar Mâniyi söyleyen kişi, çeşitli nedenlerden dolayı kendisi için de kargış niteliğinde dilekler ifade edebilmektedir. Sami Akalın (1990: 49)’ın “öz-kargış” olarak adlandırdığı bu nitelikteki kargışlarda kişi; Kahveciyim ezelden, Gönlim geçmez güzelden; Gönlümın gözi çiksın, Sevmeseydım ezelden. (Ş.E. 127) *** Bastığım çürük tahta Lânet olsun bu bahta Yâr elime geçerse Koyvermeyim beş hafta (H.G. 115) *** Seherde durdum durdum 13 Mehmet ÇEVİK Şeker kervanın vurdum Şeker zehrim olaydı Yâr göçmüş yurdun gördüm (N.Y. 163) örneklerinde de görüldüğü üzere bahtı, gönlü, yaşamı vb. sahiplikleri üzerinden kendisini hedef alabilmektedir. Ancak kişinin kendisine yönelttiği kargışların önemli bir kısmı, farkında olmasa da sevgiliyi üzüp küstürebilecek sözler söylemiş olması üzerine dile getirilmektedir. Bu çerçevede örneğin üçüncü dizesinde “Ne dedim de darılttım” ya da “Ben yârime ne dedim” vb. ifadeler yer alan mânilerin dördüncü dizelerinde “Gözlerim çıka yârim” (H.G. 125), “Lal olsun benim dilim” (N.Y. 154), “Kurusun benim dilim” (N.D. 315), “Kurusun ağzım, dilim” (N.Y. 157) şeklinde kargışlar söylenebilmektedir. Bununla birlikte, kişinin kendisine yönelttiği kargışların çoğu, sevgili için söylenenlerde de olduğu gibi, belirli şartlara bağlanmıştır. Bu şartlar da genellikle, kişinin sevgilisini bırakıp başka bir sevgiliye yönelmesi durumudur. Yani mâniyi söyleyen, bir başkasını sevmesi ihtimalinin gerçekleşmesi şartıyla kendisine kargış okumaktadır. Böyle bir durumda da söz konusu kargışlar, mâninin içinde yer almalarının yanı sıra aynı anda bir de “yemin”in içinde yer almaktadır. Çünkü aslında bu nitelikteki kargış örneklerinde mâniyi söyleyen, bu kargış üzerinden başka birini sevmeyeceğine dair sevgiliye söz vermekte, yemin etmektedir. Bu çerçevede örneğin üçüncü dizesi, “Başkasını seversem”, “Ben seni onutursam”, “Kız ben seni almazsam” vb. şeklinde şart içeren ifadelerden oluşan mânilerin dördüncü dizelerinde şöyle kargışlar yer alabilmektedir: “Allah onutsun beni” (Ş.E. 11) “Ateş olsun mezarım.” (Ş.E. 142) “Cahil ömrüm çürüsün” (H.G. 298) “Döşeklerde inleyim” (R.B. 117) “Gençliyime doymayım.” (R.K. 425) “Haram olsun bu gençlik.” (S.A. 227) “Kör olsun iki gözüm.” (Ş.E. 66) “Kurşun aksın dilime.” (S.A. 36) 5. Kişinin Kendisinin Aile Üyelerine Yönelik Kargışlar Kargış örneği bulunan bazı mânilerde, mâniyi söyleyen kişi kargışı kendi aile üyelerine yöneltmiştir. Çeşitli nedenlerle ailenin farklı üyelerine yöneltilebilen bu kargışlar, genellikle sevgiliye kavuşmaya engel oldukları gerekçesiyle ana babayı hedef almıştır. Bu nitelikteki kargışların yer aldığı mâniler şu şekilde örneklendirilebilir: Ateşe koydum davul Haydut mu oldun oğul Seni götüren gemi Suya batsın de boğul (N.D. 70) *** Dünya bir fener imiş Döndükçe döner imiş 14 BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR Gözü çıkası eltim Kapıdan dinler imiş (N.D. 143) *** Altın tasta yoğurdum Gam içinde boğuldum Ana belin bükülsün Gam için mi doğurdun (N.Y. 30) *** Patlıcan oymadın mı Tadına koymadın mı Anne gözün kör olsun Sen cahil olmadın mı (N.D. 309) *** Fistan biçtim giymedi Biçtiğime değmedi Kör olasıca babam Sevdiğime vermedi (N.D. 166) *** Işgın attı dal attı Dibinde yılan yattı Kör olası babam Beni gurbete sattı (N.D. 198) 6. Rakip ya da Düşmana Yönelik Kargışlar Âşığın sevgilisini seven diğer âşık durumundaki “rakip” ve âşık ile maşuğun kavuşup mutlu olmalarını istemedikleri için “düşman” olarak değerlendirilen kişiler de, doğal olarak, mânilerdeki kargışların hedefi olmuşlardır. Bu çerçevede “rakip” ve “düşman”; Kalenin üstü bıtrak Yârim güldür, ben yaprak Gel sarılıp yatalım Düşman gözine toprak (R.B. 99) *** Allah’ım beni güldür Ağlatanları öldür Tanrım düşman evini Yılan akreple doldur (D.K. 189) *** Kalenin burcu musun Dil bilmez gürcü müsün Rakip gözün kör olsun Sen onun harcı mısın (R.B. 132) örneklerinde olduğu gibi, birer sözcük olarak da kargışta yer alabilmektedir. Ancak bu kavramlar sözcük olarak kullanılmaksızın “Sevdiğimi sevenler”, “Yâri öpen dudaklar” ya da “Yârime yâr diyenin” gibi tanımlamalarla da ifade edilebilmektedir. Bu bağlamda mânilerde rakip ya da düşmanlar için şu şekilde örneklenebilecek kargışlar kullanılmaktadır: 15 Mehmet ÇEVİK “Çatlasın düşmanımız” (N.D. 233) “Çürüsün toprak olsun” (H.G. 157) “Düşman gözün kör olsun” (H.G. 215) “Düşman ölsün hasedden” (R.B. 141) “Ecelsiz öldür Allah” (N.Y. 39) “Eğri bakan kör olsun” (R.B. 48) “Erisin de çürüsün” (N.D. 40) “Evleri kitli kala” (S.A. 403) “Ko rakipler gebersin” (N.Y. 131) “Kurusun kavak gibi” (N.D. 215) “Mevlam murat aldurma.” (Ş.E. 50) “Ömrü geçsin yas ile.” (S.A. 403) “Rakip dizin kırılsın” (R.B. 140) “Uyuz ola kaşına” (D.K. 182) “Yılan akrepler yesin” (D.K. 184) 7. Çeşitli Mekânlara Yönelik Kargışlar Mânilerde şehirlerden dağlara, çeşme başından meyhaneye hatta bir bütün olarak dünyaya varıncaya kadar çok çeşitli mekânlara yöneltilmiş kargış örnekleri bulunmaktadır. Bu örneklerde şehirler ya adlarıyla anılmakta ya da yine şehir anlamında “memleket” sözcüğüyle belirsiz bir şekilde ifade edilmektedir. Ayrıca yine şehir ya da herhangi bir mekân anlamında “yer” sözcüğünün de kullanıldığı görülmektedir. Kargışın yöneltildiği mekânlar, çoğu zaman mâniyi söyleyen kişinin sevgilisinden ayrı düşmesine vesile olmaları bakımından ya da yine sevgilisinden ayrılan kişi için artık hiçbir şeyin önemi kalmadığını ifade etmek açısından kargışa konu olmuşlardır. Bu çerçevede mekânlara yönelik kargışlar; Karşıki meşe dağlar Baş başa vermiş dağlar Ben yârimden ayrıldım Dönesin taşa dağlar (H.G. 213) *** Erzurum evrilesin Çarkola çevrilesin Yârim içinden çıksın Kökünden devrilesin (N.D. 156) örneklerinde görüldüğü üzere, mekânın “taşa dönmesi” ya da “kökünden devrilmesi” gibi farklı dilekleri de ifade edebilmekle birlikte, daha çok söz konusu mekânın “yıkılması” dileği üzerine kurgulanmaktadırlar. Mânilerde, çoğu üçüncü ya da dördüncü dizede yer alan, mekânlara yönelik kargışlara şu şekilde örnekler verilebilir: “Al kana boyan dağlar” (İ.B. 55) “Ateşlere dünya yan.” (R.K. 452) “Yakılası memleket” (H.G. 107) “Yıkılası çeşmede” (N.D. 349) “Yıkılası Haleb’e” (Ş.E. 175) “Yıkılası İstanbul” (N.D. 289) 16 BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR “Yıkılasın İstanbul” (Ş.E. 136) “Yıkılsın Arabistan” (İ.B. 48) “Yıkılsın böyle bağlar” (R.B. 184) “Yıkılsın böyle dağlar” (N.Y. 97) “Yıkılsın böyle yerler” (İ.B. 54) “Yıkılsın Bursa bütün.” (Ş.E. 164) “Yıkılsın dünyâ bütün” (R.B. 139) “Yıkılsın meyhaneler” (İ.B. 34) 8. Feleğe Yönelik Kargışlar “Gök, gökyüzü, dünya, âlem, şans, talih, baht” gibi anlamlara gelen felek, dokuz kat olarak tasavvur edilmiştir. Bu tasavvur çerçevesinde, en büyük felek tarafından kendi istikametleri dışında dönüşe zorlanan sekiz feleğin, insanların talihleri üzerinde değişken ve aksi durumlar ortaya koyduğuna inanılması nedeniyle insanlar, kaderleriyle ilgili olumsuzlukları feleğe bağlamış, felekten ya da feleklerden şikâyetçi olmuşlardır (Pala 1989: 315-316). Bu şikâyetler, feleğe yöneltilmiş kargışlar şeklinde mânilere de yansımıştır. Söz konusu kargışlarda, feleğin genellikle “çarhının/çarkının kırılması” ya da “gözünün kör olması” şeklindeki olumsuz dilekler dile getirilmiştir. Bu tip kargışlar içeren mânilere şöyle birkaç örnek verilebilir: Cem ede; İsterim bir usta katip, Olan derdim cem ede; Felek gözün kör olsun, Aldın eylencemi de. (R.K. 479) *** Ay doğdu ize düştü Zülifler yüze düştü Felek çarhın kırılsın Ayrılık bize düştü (R.B. 192) *** Aksine Beyaz gerdan, ak sine Felek çarhın kırılsın Niçin döndün aksine (N.Y. 15) *** Armut dalda dal yerde Bülbül öter her yerde Kör olsun feleğin gözü Her birimiz bir yerde (N.D. 63) 9. Diğer Muhataplara Yönelik Kargışlar Mâniler, genel olarak aşk teması etrafında şekillense de başka bir temayı işlemeleri konusunda herhangi bir engel yoktur. Bu çerçevede aslında mâniler, örnekleri az olsa da, istenen her konuda söylenebilir. Benzer bir durum, muhatap açısından kargışlar için de geçerlidir. Başka bir deyişle insan, kendini rahatsız eden ya da üzen her şey için kargış söyleyebilir. Bu, bir insan ya da insanlar da olabilir, 17 Mehmet ÇEVİK herhangi bir canlı ya da cansız da olabilir, hatta kader gibi soyut kavramlar da olabilir. Örneğin; Taş dönmüyor dönmüyor Taştan bulgur inmiyor Kör olası yemekçi Pişirdiğin yenmiyor (N.D. 347) mânisinde, pişirdiği beğenilmeyen bir aşçıya yöneltilmiş kargış yer almaktadır. Ayrıca sevgiyle ilgili mânilerde de muhatap açısından yukarıdaki sekiz başlığa dâhil edemeyeceğimiz kargışlar bulunabilmektedir. Bu çerçevede, çeşitli muhataplara yöneltilmiş olan ve aynı dize içinde önemli bir kısmının muhatabı da bulunan kargışlara şu şekilde örnek verilebilir: “Avcı kolun kırılsın” (R.B. 136) “Can bağında tutulasıca” (N.D. 50) “Ciğerinden vurula” (N.D. 100) “Çirkine düşsün ölüm” (R.B. 114) “Gözlerinize dursun” (N.D. 174) “Kendi girsin mezara” (N.Y. 27) “Kendisi girsin mezara” (H.G. 192) “Kör olası zalim gurbet” (N.D. 205) “Kör olsun acı tütün” (N.D. 354) “Kör olsun iki gözü” (R.B. 194) “Kör olsun kader yolun” (N.D. 205) “Körolası saksağan” (N.Y. 160) “Kötüye gelsin ölüm” (N.D. 298) “Kurşunlardan gidesi” (N.D. 165) “Ölsün goca karılar” (N.D. 326) “Ölüsüne varayım” (N.D. 222) “Rast gelsin Zülfikar’a” (R.B. 48) “Terzi elin kırılsın” (R.K. 459) “Terzi kolların kuruya” (N.D. 251) “Terzi kolun kırılsın” (R.B. 198) “Testi kulpun kırılsın” (N.Y. 167) “Yataklarda inlesin” (N.Y. 179) “Yerlere giresice” (N.Y. 48) Sonuç Kargış ya da daha yaygın bilinen şekliyle beddua, çeşitli nedenlerden dolayı olumsuz etki yaratan herhangi bir kaynağa/hedefe yönelik kötü dileklerin ifade edildiği sözdür. Bu söz aracılığıyla, hedef alınan kaynağın tanrısal bir güç tarafından, dilenen yönde cezalandırılacağına inanılır; ki bu güç, Türk kültürü için İslam inancı çerçevesinde Allah’tır. Bu çerçevede kişiler, gerçekleştirmesi istemiyle Allah’a bir sesleniş olan kargışları kendi kendilerine, kargışa muhatap olanların yüzüne, bu muhatabın arkasından ancak başka birilerinin yanında hatta günümüzde artık kitle iletişim araçları üzerinden milyonlarca insanın duyabileceği şekilde dillendirebilmektedir. Ancak her ne şekilde ifade edilirse edilsin kargış, aslında 18 BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR insanın içinde bulunduğu çaresizlik ve acizliğinin bir ifadesidir. Çünkü insan durup dururken değil, herhangi bir haksızlığa maruz kaldığını düşünmesi ve bu haksızlığın giderilmesi için elinden bir şey gelmemesi durumunda içinde biriken öfkeyi dışa vurmak üzere kargışa başvurur. Aksi hâlde, yani söz konusu haksızlık herhangi bir şekilde giderilirse ve bu, mağdur kişiyi psikolojik açıdan tatmin ederse kargış okumak için ortada bir neden kalmaz. Günlük yaşamda kişilere, ortama ve şartlara göre değişmekle birlikte hemen her zaman karşılaşabildiğimiz kargışlar, yazılı ve sözlü edebiyat ürünlerinde de yer alabilmektedir. Bu çerçevede mâni, bünyesinde kargışa sıkça yer verilen bir sözlü edebiyat ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Yüzlerce mâni örneğiyle sabitlenebilecek bu durum, bir tesadüfün değil mâni türünün iletişimsel boyutunun sonucudur. Nitekim hem psikolojik hem de sosyal anlamda çok çeşitli işlevleri bulunan mâni “geleneksel ortamda kullanılan en kısa ve etkili sözlü iletişim metodu” (Öğüt Eker 1999: 112) olma özelliğine de sahiptir. Ayrıca, mâni söylemenin sıradan değil; “sanatsal bir iletişim biçimi” olduğunu vurgulayan Özkul Çobanoğlu (2007: 71-75), mânilerin oluşumundaki sosyal ve kültür zeminin, bireylerin her istedikleri yerde ve biçimde kendilerini ifade etmelerine izin vermeyen geleneksel-toplumsal yapımız olduğunu belirtir ve şu değerlendirmeyi yapar: “[…] ‘mani’ kadın ve erkeğin birbirine yabancı olduğu sosyal ve kültürel değerlere bağlı durumlar başta olmak üzere geleneksel cinsiyet ideolojisinin ve hiyerarşik toplumsal yapılanmaların doğrudan doğruya iletişime imkan tanımadığı veya sınırladığı bir yapıda sosyal ve kültürel olarak kabul edilmiş bir iletişim biçimi olanaklı hale getiren ‘dolaylı bir anlatım’ ve ‘iletişim’ biçimidir.” (Çobanoğlu 2007: 76) Bu özellikleriyle birlikte, karakteristik olarak mâninin daima sevgiyi ön plana aldığı (Başgöz 1986: 239) ve kargışın da “çaresizlik sonucu” (Kaya 2001: 211) söylendiği göz önünde bulundurulursa, mâni-kargış ilişkisindeki sıkılık daha rahat anlaşılabilir. Nitekim kadın-erkek ilişkilerini büyük oranda sınırlayan gelenekseltoplumsal yapının, yaşanması bir tarafa, aleni bir biçimde ifade edilmesine bile izin vermediği aşkla ilgili sorunların çözümüne imkân tanıması mümkün değildir. Bu imkânsızlık, sözün tam anlamıyla kişinin elini kolunu bağlamakta ve onu kronik bir çaresizliğe itmektedir. İçinde bulunduğu çaresizliği, buna neden olana kargış okuyarak dışa vuran kişi, söz konusu kargışını mâni formunda ifade ederek de estetik bir ileti hâline getirmektedir. Kargışın, sevgi dışındaki konularda söylenmiş mânilerde de yer alması, mâninin manzum yapısı gereği kalıplaşmış ifadelerin çokça kullanımına müsait olmasıyla yakından ilişkilidir. Yani manzum olarak bilinen bir kargış örneği, küçük müdahaleler yapılarak rahatlıkla her konudaki mâniye dâhil edilebilir ve mânilerde sıkça karşılaşılan bu örneklerin farklı konularda söylenecek yeni mânilere yansıtılması da oldukça normaldir. Kaldı ki, kargış örneği tespit ettiğimiz yüzlerce mâniden ancak birkaçı bütünüyle sevgi 19 Mehmet ÇEVİK temasının dışındadır. Bunun dışındaki örneklerin tamamı sevgi, özellikle de ayrılık ya da kavuşamama teması üzerine söylenmiştir. Tespit edip aktardığımız örnekler, mânilerdeki kargışların daha çok üçüncü ve dördüncü dizelerde kullanıldığını; anlam açısından kargışın yöneltildiği hedef için ölüm, ahiret, yoksulluk, bedensel ya da ruhsal bir engel, hastalık ve zor bir durumda kalma ya da çeşitli kötülüklerle karşılaşma gibi konularda kötü dilekler içerdiğini; muhatap açısından da ayrılığa neden olanlar genel kategorisinin yanı sıra sevgili, sevgilinin aile üyeleri, mâniyi söyleyen kişinin kendisi ve aile üyeleri, rakip ya da düşman, çeşitli mekânlar, felek ve diğerleri şeklinde gruplandırılabilecek hedeflere yöneltildiğini ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, sanatsal bir iletişim biçimi olan mânide, temel karakteristiği kötü dilek içermek olan kargışın estetik bir biçimde ifade edildiği görülmektedir. Bu estetize ediliş, bir anlamda, muhatabı olmayanlar açısından kargışı masumlaştırmakta ve genel kabul görmesine vesile olmaktadır. Gerek dinî kaynaklarda ve gerekse halk kültüründe kargıştan sakınmak, mümkünse kargış okumamak gerektiği önerilmesine (Akalın 1990: 41, 50-51) rağmen kargış ya da bedduanın bugün de canlılığını korumasında, kargışın mâni türü içinde estetik bir biçimde ifade edilmesinin de etkili olduğu düşünülebilir. Kaynakça AÇA, M. ve M. ERCAN, (2005), “Anonim Halk Edebiyatı”, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, (Ed. M. Öcal Oğuz), Ankara: Grafiker Yayıncılık, 113-168. AKALIN, L. Sami, (1972), Türk Manilerinden Seçmeler I-II, İstanbul: Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı. AKALIN, L. Sami, (1990), Türk Dilek Sözlerinden Alkışlar Kargışlar, Ankara: Kültür Bakanlığı. ARTUN, Erman, (1999), “Günümüz Adana Âşıklık Geleneğinde Alkış-Kargış (Kara Alkış)”, III. Uluslar Arası Çukurova Halk Kültürü Bilgi Şöleni-Bildiriler, Adana: Adana Valiliği, 111-122. ARTUN, Erman, (2007), “Türk Halk Kültüründe Mani Söyleme Geleneği, Manilerin İletişim Boyutu ve İşlevselliği”, IV. Uluslararası Türk Medeniyetlerinde Sözlü Kültür Geleneği (Türk Dünyasında Maniler) Sempozyumu Bildirileri, İzmir: YAZ-AR-BİR ve Fethiye Belediye Başkanlığı, 21-31. BAŞGÖZ, İlhan, (1957), Manilerimizden, Ankara: Dost Yayınevi. BAŞGÖZ, İlhan, (1986), Folklor Yazıları, İstanbul: Adam Yayınları. BİLGE, Kilisli Rıfat, (1996), Mâniler, (Hazırlayan: Atâ Çatıkkaş), Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı. BORATAV, Pertev Naili, (1997), 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, İstanbul: Gerçek Yayınevi. ÇELİK, Ali, (2005), Mânilerimiz ve Trabzon Mânileri, Ankara: Akçağ Yayınevi. ÇOBANOĞLU, Özkul, (2007), “Türk Halk Kültüründe Mani Tipi İletişim Biçimi ve SosyoKültürel İşlevleri”, IV. Uluslararası Türk Medeniyetlerinde Sözlü Kültür Geleneği (Türk Dünyasında Maniler) Sempozyumu Bildirileri, İzmir: YAZ-AR-BİR ve Fethiye Belediye Başkanlığı, 69-77. DEMİR, Necati, (2013), Türk Mânileri, Ankara: Gazi Kitabevi. 20 BEDDUANIN ESTETİK İFADESİ: MÂNİLERDE KARGIŞLAR DUYMAZ, Ali, (2007), “Türk Halk Anlatılarında Mâni Tarzı Şiirlerin Kullanımı Üzerine”, IV. Uluslararası Türk Medeniyetlerinde Sözlü Kültür Geleneği (Türk Dünyasında Maniler) Sempozyumu Bildirileri, İzmir: YAZ-AR-BİR ve Fethiye Belediye Başkanlığı, 82-89. ELÇİN, Şükrü, (1990), Türkiye Türkçesinde Mâniler, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. ELÇİN, Şükrü, (1993), Halk Edebiyatına Giriş, Ankara: Akçağ Yayınevi. GÖKSU, M. Hasan, (1970), Mânilerimiz, [İstanbul]: Milliyet Yayınları. GÖZAYDIN, Nevzat, (1989), “Anonim Halk Şiiri Üzerine…”, Türk Dili, LVII, 445-450: 1104. KAYA, Doğan, (2001), Folklorumuzda Beddua Söyleme Geleneği ve Türk Halk Şiirinde Beddualar, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi. ONAY, Ahmet Talât, (1996), Türk Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev’i, (Hazırlayan: Cemal Kurnaz), Ankara: Akçağ Yayınevi. ÖĞÜT EKER, Gülin, (1999), “Bayburt Mânilerinden Hareketle İletişimde Yüklendiği Fonksiyonla Mâni Söyleme Geleneği”, Millî Folklor, VI, 44: 105-114. ÖNAL, Mehmet Naci, (2007), “Muğla Manilerinde Günlük Yaşam”, IV. Uluslararası Türk Medeniyetlerinde Sözlü Kültür Geleneği (Türk Dünyasında Maniler) Sempozyumu Bildirileri, İzmir: YAZ-AR-BİR ve Fethiye Belediye Başkanlığı, 369-389. PALA, İskender, (1989), Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, I, Ankara: Kültür Bakanlığı. RADLOFF, W. ve I. KUNOS, (1998), Proben: der Volkslitteratur der türkischen Stamme VIII, (Hazırlayan: S. Sakaoğlu-M. Ergun, Ankara: Türk Dil Kurumu. ŞİMŞEK, Esma, (1997), “Mani Şeklindeki Şiirlerle Teşekkül Eden Halk Hikâyeleri Var mıdır?”, Millî Folklor, V, 33: 36-41. ŞİMŞEK, Esma, (2007), “Eğin (Kemaliye) ‘Elâgözlü’lerinin Türk Manileri İçerisindeki Yeri”, IV. Uluslararası Türk Medeniyetlerinde Sözlü Kültür Geleneği (Türk Dünyasında Maniler) Sempozyumu Bildirileri, İzmir: YAZ-AR-BİR ve Fethiye Belediye Başkanlığı, 288-304. YAĞMURDERELİ, Nesip, (1963), Manilerimiz, İstanbul: Dizerkonca Matbaası. 21