Academia.eduAcademia.edu

Çocukluğun kültürel mekanları

III. Milli Kültür Şurası- Çocuk ve Kültür Komisyonu Ara Raporu-

III. Milli Kültür Şuarası- Çocuk ve Kültür Komisyonu Ara Raporu- Çocukluğun kültürel mekanları

Çocukluğun Kültürel Mekanları Yasemin Çakırer-Özservet Kültür her zamanda mekanda temellenir, mekanı olmayan bir yerde kültürden söz edilemez. Çocukluk da her dönem gibi mekanda şekillendiği için dikkatle incelenmesi gereken ve çocukluk mekanlarının yetişkin dönemde nasıl bir etki yaptığına bakmak gerekir. Çocuklarda mekan algısı gelişimi doğduğu andan itibaren gelişse de, bilişsel anlamda üç boyutu da algılama, mekanlar arası mesafeler üzerinden kurgular yapma, mekanlar arası ilişkiyi kavrama gibi çeşitli açılardan gelişim dönemleri söz konusudur. Çocuğun mekanla ilişkisinde birincil önemde olan barınma mekanı olan konuttur elbette ki. Konutu barınabilecek özelliklere kavuşturmakla işe başlansa da, ardından kültürün konuta yansıması ve özgün değerlerin, yöresel özelliklerin eklenmesi ve en önemlisi konutun orada yaşayanların ihtiyaç ve taleplerine göre esneyebilir özellikle olması çok elzemdir. Konutta yaşayanın aidiyet bağlarını güçlendirecek en temel nokta da burasıdır. Konutuna sahip çıkma ve onu koruma, geliştirme bunlar sağlanırsa mümkün olacaktır. Çocuk böylesi kültürel çerçevesi olan bir konutta yetişirse kültürün sürdürülebilirliği sağlanabilir. Bugünkü kentsel kurgu döneme ait özgün kültürel kodları kısmen bünyesinde barındırsa da, kaotik ve birbirinin kopyası mekanlar şeklindedir. Çocukların kutu kutu binalar arasında sokaktan mahrum oluşu bizleri acilen düşündürtmeli ve geleceğin kentleri adına kaygı duymaya yönlendirmelidir. Bugünün kentli çocukları yavaş yavaş hayal kurmayı, ardından sokaklarda oyun oynamayı bırakmış durumdadır ve oyun oynayamadığı için de asli görevi olan çocuk olmayı yarım yamalak yaşamaktadır. Sanal mekanlarda oyun ihtiyacını gerçekleştirirken, karşılaşılan güçlükler bir çok kereler vurgulanmıştır. Çocukluğu kültürel anlamda imar etmek arzusu olanların çocuğun yeniden sokağa çıkmasını ve sokakta akranlarıyla ve yetişkinlerle oynamasını sağlaması gerekmektedir. Sokakların yeniden keşfi, sadece çocuğun katılım hakkını ona vermeyi sağlamaz, aynı zamanda topyekün toplumun katılımını sağlar ve kültürel değerleri yeniden keşfetmeye ve yeni ve sağlam bir kültür oluşturmaya büyük katkı sağlar. Geleneksel konut ve sokağın yeniden yorumlanarak kentlerde kurgulanması, kültüre en büyük alt zemin oluşturacaktır. Mekansız kültür programlarının sonuçlarını ve yaraları uzun süredir tartışılmaktadır. Zemini olan kültür tartışmaları için yaşayan kentler inşa etmek çocukluğa karşı boynumuzun borcu olmalıdır. Bir kültürü tanımlayan ne kadar çok mekan çeşidi var ise, çocuğun da o kültürü o mekanlar aracılığıyla tanınmasına fırsat tanımak önemlidir. Belirli mekanlara hapsedilmiş ya da bazı mekanlarda çocuğun oraya gitmeye ihtiyacı olduğu yasaklanmış ise eksik bir çocukluk kültüründen söz edebiliriz. Bugün kentsel yaşamımız sadece çocuğu değil, yetişkinleri de belirli mekanlara hapseden kurguda görünmektedir. Kapalı, sınırları tanımlanmış ve çoğunlukla mekanda yapılabilecek aktiviteleri önceden tanımlanmış son derece katı mekanlar gündelik yaşamımızın birer parçasıdır. Bu katılık ve sınırlılık çocuk zihninin devingen, yaratıcı ve özgür dünyasına oldukça terstir. Çocuk böylesi bir kurguda bunalmakta, istediği gibi hareket edemediği yeri benimseyememekte ve öğrenilmiş çaresizlik içerisinde kıvranıyor gözükmektedir. Bugün kentsel mekanın büyük oranda açık alanlara ihtiyacı bulunmaktadır ve bu açık olanlara olan ihtiyacın en büyük sancısını da çocuklar çekmektedir. Çocukların açık mekanlarda oynamaya, oynarken kültürü öğrenmeye ve kültürün temellendiği, sembolleştiği mekanları gezmeye, mekanlar arası hareketler sırasında yetişkin dünyasını keşfetmeye çok ama çok ihtiyacı bulunmaktadır. Çocuk hakları sözleşmesi 31. maddede yer alan katılım hakkı, kültürel mekanlarda her aşamada keşfetmek ve orayı yaşamak amacıyla kullanmaya ve kullanıma katılma hakkı olarak da çocukların temel haklarındandır. Çocukların yetişkin dünyasında yan yana eşit düzlemde yer alması için, sadece sağlıklı yetişkinlere göre tasarlanmış görünen bugünün kentsel mekanlarının yeniden ele alınması şarttır. Çocuğu odak alarak yapılanan kentsel ortamlar engelliyi, yaşlıyı, göçmeni, hastayı, hamileyi ve her türden dışlanan kesimi de kültürün birer aktörü haline getirebilecektir. Kentsel mekanı herkese ait ve herkesin katkısına açık yapmanın yolu çocuk bakışından kenti görmek ve çocukla kenti kurgulamaktan geçer. Bugün bu yolda çok çok gerilerde gözüküyoruz. Ama bunun bilincinde olmaya başlamak, adım atmaya niyetli olmak da bir başarı olacaktır.