Gülten Akin, the Kybele of Turkish Poetry.pdf

Geografie del Petrarca, a cura di G. Belloni, M. Pastore Stocchi e F. Piovan, Editrice Antenore, Roma-Padova, 2023, pp. 149-75., 2023

Sulla concezione dello spazio e del tempo nei Trionfi di Petrarca.

Frontier Archaelogy Studeis of China, 2022

In: Money, Warfare and Power in the Ancient World: Studies in Honour of Matthew Freeman Trundle, J Armstrong, A. Pomeroym and D Rosenbloom, eds. (London et al., Bloomsbury), 2024

Journal of Early Modern Christianity, 2023

Papal nuncios at the imperial court in Prague were diplomats who represented their rulerthe sovereign of the Papal States and the head of the Catholic Church. Yet they became a distinctive fixture of the imperial court in the places they served. In order for their integration into the structure of the court to be fluid, their personality traits and character had to fit the universally accepted models that applied to courtiers, namely those pertaining to social background, education, conduct, and disposition. At the same time, they had to possess a sufficient degree of sociability and a capacity to earn trust both in their relationship with the sovereign and with the courtiers. Among the primary instruments of this integration process were a wide variety of social activities, some of which were identical for the entire social group, and others unique to the papal nuncios alone.

Türk-İslam siyaset düşüncesinde devlet ve egemenlik, 2023

Türklerin devletli tarihine yönelik çalışmaların odağı, devletlerin bürokratik mekanizmaları ya da bu mekanizmaların kuruluşuna yönelik tarihsel serencamın baskın olduğu zeminde şekillenir. Tarihsel ya da kamu hukuku ağırlıklı bu inceleme metodunun ötesinde, devlet olgusu çok yönlü bir metodolojinin konusudur. İslam öncesi ve sonrası Türk devletlerinin incelenmesinde, modern hukuktan Batılı siyaset felsefesine, Doğunun oluşturduğu klasik siyaset felsefesi birikiminden İslam Hukukuna, siyasi tarihten, siyasal antropolojiye kadar birçok disiplinin kavramsallaştırmalarının birlikteliği zorunludur. Buna karşın Türkiye'de, Türk devletlerine yönelik ikili bir kavramsal dünya ayrımı oluşmaktadır. Bir tarafta batılı literatürün belirleyici olduğu siyaset bilimi ve kamu hukuku yoğunluklu çalışmalar, diğer yanda ise İslam hukuku ve klasik Doğu siyaset felsefesi yaklaşımlarıyla örülü bir yapı bulunmaktadır. Bu iki yapının da birbirleriyle ilişkisi gayet sınırlı kalmaktadır. Bu durum altında İslam öncesi ve sonrası Türk devletlerinin kavranması, aralarındaki sürekliliklerin ve farklılıkların anlaşılması için verimli bir zemin oluşmamaktadır. Bu çalışmada da devlet denilen olgunun, kavramların coğrafya ya da zamanlarla sınırlı dünyasının dışına çıkılarak, birçok disiplinin de yardımıyla devlet olgusunu açıklayan çekirdek kavram olan egemenlik doktrinine odaklanılarak bu süreç incelenmiştir. Devletlerin egemenlik doktrini, o devletin doğduğu toplumsal ve siyasal kültür içinde şekillenirken, egemenlik üzerinden de devlet mekanizması ve hukuk kültürü şekillenmektedir. Dolayısıyla egemenlik doktrine odaklı bir çalışma yukarıda anılan birçok disiplinin de kavramlarını kullanmayı zorunlu kılmaktadır. Çalışmada bu yönde birincil ve ikincil tarihsel kaynaklardan yararlanılırken, bu kaynaklar üzerinde hem Doğu hem Batı literatürün kavramsal çerçeveleri kullanılmıştır. Böylece Türk tarihindeki devlet denilen olgu, Türk toplumunun tarihsel macerasındaki gelişimi Türklerin toplumsal, kültürel ve medeni birikimlerinin oluşturduğu özgülüğe sadık kalınarak incelenmiştir. Bu incelemenin gösterdiği en belirgin sonuç, Türklerin İslam öncesinde ve sonrasında kurdukları devletlerin egemenlik kavrayışlarının benzerliği ve bu kavrayış etrafında şekillenen hukuk kültüründeki sürekliliktir. Döneminin diğer milletlerin kültürel ve medeni sahalarından kendini ayırarak belirginleşen bu farklılığın en bariz yansıması ise bağımsız siyasal alanın oluşumda Türklerin gösterdiği başarıdır. Devlet denilen olgu bir gelenekle kavranacaksa, bu geleneğin somutlaştığı alan da böylece egemenlik doktrinindeki süreklilikle gözlemlenebilir.

Analytica for Intelligence and Security Studies , 2020

Questo paper ha lo scopo di descrivere, anche se non troppo nel dettaglio, ciò che si intende con il termine intelligence e di illustrare quello che viene indicato come il “sistema informativo nazionale”, ovvero l’organizzazione dei servizi di informazione del Paese. La descrizione di quello che è il significato del termine anglosassone “intelligence”, di un concetto così antico da essere individuato anche nel “Libro dei Numeri” (13,1-2.17-27), farà comprendere al lettore come non si tratti di qualcosa di semplice e scontato. Il Signore disse a Mosè: “manda uomini a esplorare il paese di Canaan che sto per dare agli Israeliti…”. Mosè dunque li mandò a esplorare il paese di Canaan e disse loro: “Salite attraverso il Negheb; poi salirete alla regione montana e osserverete che paese sia, che popolo l’abiti, se forte o debole, se poco o molto numeroso; come sia la regione che esso abita, se buona o cattiva, e come siano le città dove abita, se siano accampamenti o luoghi fortificati; come sia il terreno, se fertile o sterile, se vi siano alberi o no. Siate coraggiosi e portate frutti del paese”. In questo mondo estremamente “digitalizzato” le informazioni esistono, la principale difficoltà che si incontra consiste però nel fatto che queste sono sommerse in un oceano di informazioni e non facilmente individuabili. Una volta trovate, unendo tutti i tasselli si può fare chiarezza sulla nobiltà della “attività informativa”, di chi vi opera e soprattutto comprendere come oggi viene gestita nel nostro Paese, a difesa degli interessi nazionali e a salvaguardia delle libere istituzioni. L’apertura degli organismi informativi verso la società ha, di fatto, eliminato quell’alone di mistero e di generalizzata sfiducia che li caratterizzava, contribuendo a coinvolgere anche i cittadini in quello che dovrebbe essere un sentimento comune, ricercando partecipazione e condivisione nella “cultura della sicurezza”.

SSRN Electronic Journal, 2003