GİRİŞ
Farklı müzik akımlarının doğuşu, bu akımların kitlelerce sahiplenilişi ve çeşitli toplumsal sorunların bu akımlara sirayet edişi, büyük ölçüde toplumsal değişimlere bağlıdır diyebiliriz. Elbette bu değişimler, çeşitli ekonomik-politik gelişmelerin paralelinde ilerlemektedir. Bu açıdan bakıldığında, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya çapında şekillenen politik atmosferin, birçok ülke müziğini güçlü şekilde etkilediğini söyleyebiliriz.
ABD’deki popüler kültürün tüm dünyaya yayılmasına aracı olan piyasa odaklı müzikal anlayıştan, ulusal kurtuluş mücadelelerine ilham verenlere kadar geniş bir yelpazeye sahip olan bu süreç içerisinde ön plana çıkanlar arasında, sadece ilk adımlarının atıldığı Latin Amerika coğrafyası değil, birçok farklı coğrafyadaki kültürel yaşamı da etkilemiş olan Nueva Cancion (Yeni Şarkı) akımı önem arz etmektedir. Latin Amerika’daki politik atmosferden büyük ölçüde etkilenen bu akıma paralel yeni arayışlar, o dönemde benzeri politik çalkantıları yaşayan Türkiye gibi farklı coğrafyalarda yer alan ülkelerde de görülmüştür. Nueva Cancion ve farklı coğrafya ülkelerindeki arayışların en önemli ortak noktası, geleneksel müzikleri doğru bir politik yönelime katkı sağlayacak şekilde işlenebilecek birer kaynak olarak görmeleridir. Geleneksel formlara bağlı kalınmasının yanı sıra, elektronik enstrümanların ve güncel müzikal anlayışların devreye sokulmasıyla birlikte, kitle kültürünün sunduklarına alışmış olan topluma daha kolay ulaşmayı hedefleyen yönelimler de olmuştur. Bu nokta vb. aşamalarda ortaya çıkan farklılıklar, hem ülkelerarası hem de tarihsel dönemler arası bir ayrımın temelini atmıştır.
Nueva Cancion’un, müziğin politik içeriği ve alternatif müzik akımları kapsamında ele alınması için öncelikle bu konulara temel teşkil edecek kimi teorik yaklaşımları gözden geçirmemiz doğru olacaktır. Özellikle, bu müzik akımının tarihsel gelişim süreci değerlendirilirken, farklı yaklaşımların bilgisi doğru bir analiz yapmayı mümkün kılacaktır.
1. Teorik Yaklaşımlar
Müzik ve daha genel anlamıyla kültür konusunda geliştirilen teorik yaklaşımlar diyince akla ekonomi-politikten veya kültürel çalışmalardan hareketle geliştirilenler gelebilir. Ancak öncesinde müziğin ne olduğuna dair en temel sorulara verilen yanıtlara bakmak daha yararlı olacaktır.
Müzik ve toplumsallaşma arasındaki bağa dair şu ifadeler doğru bir bakış açısını yansıtır: “Müzik-insan ilişkisi; öncelikle besteci-müzik ve müzik-seslendirici ilişkilerinde ele alınabilir. Bir de insanların ‘müzikte buluşarak’ birbirleri ile etkileşmeleri süreçlerinde düşünülebilir.”
Günay, 2001. syf 194“Müzikte buluşmak”, piyasaya veya belirli ideolojilere endeksli her müzik akımının göz önünde bulunduracağı önemli bir noktadır. Böylesi bir buluşmayı gerçekleştiren kitlenin tüketim toplumunun gerekliliklerine mi yoksa doğru bir ideolojik çizgiyi takip ederek sistemi sorgulamaya mı yöneleceği, buluşmayı sağlayan müziğin niteliğiyle bağlantılıdır diyebiliriz.
Piyasa odaklı anlayışlar, kaçınılmaz bir son olarak müziği alınır-satılır bir meta haline getirir. Bir başka deyişle ticari nitelik kazanan müzik “sanki insandan koparılıp alınmıştır.”
a.g.e. syf 202 Müziği metalaştıran bu anlayış, aslında bir ideolojinin yansımasıdır. Kapitalist sistemin egemen olduğu toplumlara sistemin devamlılığını sağlamak adına dayatılan bu ideoloji, hem sistem açısından merkez konumundaki hem de çevre konumundaki ülkelerde alternatiflerinin doğmasına yol açmıştır. Alternatif süreçlerin doğasına uygun yeni müzik akımları da kendiliğinden oluşmaya başlamıştır.
Müziğin “ne olduğu?” sorusuna toplumla olan ilişki üzerinden verilen cevap ve müzikal niteliğin değiştirilmesiyle birlikte, belirli ideolojilerin şekillendirdiği sistemlere eklemlenecek hale gelen müziğin bu açıdan politik bir boyutunun da olduğunu düşündürten tespitleri aklımızın bir kenarında tutarak, ekonomi-politik ve kültürel çalışmaların müzikle olan ilişkisine geçebiliriz.
Frankfurt Okulu’nun öncü isimlerinden Adorno’nun 1938’de yazdığı “Müziğin Fetiş Karakteri ve Dinlemenin Gerilemesi” adlı makalesi, sonrasında yarattığı tartışmalar ve bu tartışmaların içerisinden çıkan kavramlar açısından önemliydi. Bu makale, “Lukacs’ın ‘şeyleşme’ kavramına dayanır ve ‘kültür endüstrisi teorisi’nin merkezi ilkelerinin çoğunun ilk kez formüle edildiği metin olarak kabul edilir.”
Kejanlıoğlu, 2005. syf 173 Metalaşma ön görüsünden yola çıkarak “kültür endüstrisi”ni tanımlayan Adorno, aslında, endüstrileşme ve buna paralel olarak emek/kültürel değer sömürüsüne dayanan hakim sistemi işaret etmektedir. Frankfurt Okulu’nun ekonomi-politik yaklaşımlara ağırlık vermesi bu açıdan bakıldığında tesadüf değildir.
Adorno, kültürün ve müziğin metalaşmasıyla birlikte dinleme eyleminin de niteliksizleştiğinden bahseder. “Dinlemenin gerilemesi açısından Adorno aslında insanların müziği dinlemeden dinlediklerini söyler… Bu gerileme, bireyin yok olmasıyla ve itaat etmesiyle ilgili olduğu için sonunda öfkeye, her şeye karşı öfkeye dönüşme riski taşır.”
a.g.e. syf 174-175 Buradan yola çıkarsak, “kültür endüstrisi” kavramıyla paralellik taşıyan ve Frankfurt Okulu’nun çalışmalarıyla özdeşleşen “kitle kültürü” kavramının sadece toplumla değil, teker teker bireylerin yaşam alışkanlıklarının değişimiyle de alakalı olduğunu tespit edebiliriz. Bunların arasında yer alan dinleme alışkanlığındaki değişim, algılama ve toplumsal değişimleri sorgulama gibi önemli konularda da olumsuz değişimlere yol açar.
Adorno’nun sözünü ettiği “her şeye karşı öfke duyma” riski, ekonomi- politik bakış açısıyla bir çıkmazı ifade ederken, kültürel çalışmalar açısından olumlu yönleri tespit edilebilecek bir olgudur. Adorno ve diğer Frankfurt Okulu temsilcileri “kültür tanımı içerisine giren her şeyi uluslararası sermayenin tanımlama gücü olduğunu vurgularlar”.
a.g.e. syf 185 Kültürel çalışmalara yönelenler ise “tanımlama” aşamasında toplumun beklenmedik çıkışlar yapabileceğini ve egemen ideolojinin dayattığı kültürel ürünleri bile alternatif bir formata sokarak değerlendirebileceğini göz önünde bulundururlar.
“Başlangıçtan beri, İngiliz Kültür araştırmaları yüksek/alçak kültür arasındaki ayrımı reddetti ve medya kültürünün yapay ürünlerini ciddiyetle ele aldı, bu sayede elitist baskın edebi yaklaşımların kültürel anlayışlarının üstesinden gelebildi. Benzer biçimde, İngiliz Kültürel araştırmaları Frankfurt Okulunun pasif izleyici nosyonunun sınırlarını, kendi düşünceleri olan, kendi anlamlarını ve popüleri yaratan aktif izleyici düşüncesiyle aştılar.”
http://www.istanbul.edu.tr/4.boyut/index.php?sayfa=oku&id=4# Douglas Kellner’in bu sözleri, kültürel çalışmaların ortaya çıktığı İngiltere’deki kültür araştırmalarının temel anlayışını ve Frankfurt Okulu’yla olan ayrımın zeminini özetler niteliktedir. Kültürel çalışmaların öncü kurumu Birmingham Çağdaş Kültürel Araştırmalar Merkezi’nin kurucuları arasında yer alan Stuart Hall’un “Kodlama/Kod Açımlama” sürecini tanımlaması da bu özet niteliğindeki sözlerin somut örneğidir. “Hall bu modeli, medya kurumlarının nasıl mesaj ürettiğini, nasıl dolaşıma soktuğunu ve alıcıların mesajları nasıl kullanıp anlamlandırdığını somutlaştırmak için kullanır.”
http://www.istanbul.edu.tr/4.boyut/index.php?sayfa=oku&id=4#
Kültürel çalışmalar içerisinde zamanla ayrışmalar da yaşanmıştır. Birmingham’daki araştırma merkezinin kurucularından olan ve 1969 yılına kadar merkezin başında bulunan Richard Hoggart’ın “günlük eylemin politik bir çerçevede yorumlanmasını, işçi sınıfı yaşamı içindeki gelenek ve dayanışmaya bir tehdit olarak görerek, geçici gençlik heveslerini ve modalarını küçümsemesi”, bu ayrışmalar arasında en temel nitelikte olanına ışık tutmaktadır.
Smith, 2011. syf 217 Sonraki yıllarda toplumsal cinsiyet, ırksal farklılık gibi konular üzerinde odaklanan çalışmalar farklı ayrışmaları ortaya çıkarmış olsa da, kültürel çalışmaların genel çerçevesi, popüler olarak algılanan kültürel alışveriş çeşitlerinin küçümsenmemesi ve akademik çalışmaların bunlara da odaklanmasıyla ilgilidir.
Hem kitle iletişim araçlarıyla ilişkisi hem de politik niteliğinden ötürü bu teorik yaklaşımlarla ilişkilendirebileceğimiz en önemli müzik akımlarından bir tanesi de Nueva Cancion’dur.
2. Yeni Şarkı Hareketi
Orijinal adı Nueva Cancion olan Yeni Şarkı Hareketi, Latin Amerika’da doğmuş ve farklı coğrafyalardaki müzikal gelişimi etkilemiştir. Şili, Arjantin ve Küba, bu müzik akımının ortaya çıkışında büyük katkılar sunmuş üç ülkedir. 60’lı yılların sonlarına doğru ise, böylesi bir alternatif yönelim diğer Latin Amerika ülkelerinde de görülmüştür. Örneğin Brezilya’da, müzik dışında birçok farklı sanat dalındaki yenilikleri de kapsayan Tropicalia akımını, Nueva Cancion’u göz önünde bulundurmadan değerlendirmek güç olacaktır.
Nueva Cancion’un ortaya çıkış süreci ve sonrasında dünya çapındaki etkisine baktığımızda, sürekli etkileşim halinde olan topluluklar ve bunların ortak bir politik duruşu benimseyişleriyle karşılaşırız. Elbette Küba’daki durum, bu ortak noktanın en resmi ve somut halinin sürekliliğini yansıtmaktadır. Bu süreklilik içerisinde ortaya çıkan Yeni Şarkı hareketi, Nueva Trova olarak da adlandırılmıştır.
2.1. Nueva Trova
Küba Devrimi sonrası ülkedeki toplumsal değişim kültürel yaşamda da yansımalarını bulmuştur. Bunlardan birisi de, diğer ülkelerin Yeni Şarkı örneklerindeki mevcut siyasi rejime muhalif olma durumundan farklı olarak, Küba’nın sanatsal elçisi gibi algılanan Nueva Trova akımıdır.
Benmayor, 1981 Bu niteliğinden ötürü, günlük yaşama dair birçok şeyin ele alındığı Nueva Trova şarkıları kendiliğinden bir politiklik taşımaktadır. Çünkü bir aşk ya da çocuk şarkısı, devrim sonrası Küba toplumunun yaşamını yansıtacaktır ve bu aslında bir politik sürecin anlatımıdır.
Küba müziğinin geleneksel kökenlerinden birisini ifade eden trova müziğinin, çağdaş müzik anlayışıyla buluşmasını ifade eden isim, aynı zamanda, devrim sonrası yeni neslin hasat ekipleri, balıkçı tekneleri veya ordudaki kolektif yaşamın içerisinde yer alarak devrime dair geliştirdikleri bakış açısının da yansımasıdır.
a.g.e. Elbette bu yeni akım, Küba yönetiminden bağımsız bir yeniliği ifade etmiyordu. Birçok örnekte görülebileceği üzere Nueva Trova’ya dair çalışmalar büyük ölçüde resmi kanallardan desteklenmiştir.
Burada önemli olan nokta, resmi destekle birlikte dinleyici kitlesini arttıran Nueva Trova sanatçılarının, 1972’de Movimiento de la Nueva Trova adlı bir organizasyon düzenleyerek, akımın adını da netleştirmeleridir. Bu organizasyonla birlikte resmi destekler de devam etti ve Şili gibi Latin Amerika ülkelerine gönderilen sanatçılar, bu şekilde diğer Latin Amerika ülkeleriyle, yeni müzik akımı zemininde bir iletişim sağlamış oldu.
a.g.e. Nueva Trova’nın dünya çapında bilinirliğini arttırma çabaları da tüm diğer adımlara paralel ilerledi ve Silvio Rodriguez gibi önemli bir trova sanatçısının kasetleri, 80’li yıllarda diktatörlükle yönetilen Şili’de bile gizli bir şekilde çok sayıda insana ulaşır hale geldi.
Morris, 1986.
2.2. Nueva Cancion
Arjantin’deki müzikal gelişmeler, Avrupa’da And müziği enstrümanlarının kullanımına olan ilginin artması gibi kimi öncülleri olsa da, Şili, Nueva Cancion’un başlangıcının yaşandığı ülke olarak görülmektedir. 60’larda gelişen, Salvador Allende’nin başkan olmasıyla birlikte güçlenen sosyalist politikaların etkisiyle yaygınlaşan ve 1973 yılında Allende hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan askeri darbenin ardından sürgüne gitmek zorunda kalan sanatçıların çabalarıyla yaşatılan bu müzik akımı, geleneksel müziği ve politik söylemleri sahipleniyordu.
Nueva Cancion’un ortaya çıktığı tarihlerden öncesine baktığımızda, Paris’te And folklorik-popüler müziğinin ilk temsilcisi olan Los Incas grubunun kurulduğunu görürüz. Daha sonrasında Fransa’da ve tüm Avrupa’da sol politik görüşle özdeşleşecek olan bu tür, Simon and Garfunkel ikilisinin El Condor Pasa adlı geleneksel ezgiyi If I Could adıyla ve İngilizce sözlerle yeniden yorumlaması örneğinde görülebileceği şekilde Avrupa müziğini etkisi altına almıştır. Nueva Cancion’un öncü ismi Violeta Parra ise 1955-56 ve 1962-65 yılları arasında Paris’te yaşadı ve bu atmosferden etkilendi. 1965'de ülkesine yeniden dönüp, Nueva Cancion'un temellerini atan Parra, tüm Latin Amerika toplumlarının müzikal öğelerini harmanladı ve adeta “ABD'siz Amerika” fikrinin somut bir yansımasını ortaya koydu.
Rios, 2008.
Violeta Parra 1962 yılında Avrupa'dayken bestelediği "La Carta" adlı şarkıda, ülkedeki baskı atmosferi ve politik görüşleri yüzünden hapse atılan insanlardan bahsetti. 1964'de ülkesine dönen Parra, "La Carpa de la Reina" adlı bir kültür merkezi kurdu. Şili'deki yeni müzik hareketinin birçok önemli ismi burada sahne aldı. 1967'deki intiharına kadar Parra, yeni müzik anlayışı konusunda hep yaratıcı bir öncü oldu. Müzikolog Gaston Soublette'ye göre Parra, "daha önceden az ya da çok gizli veya kişisel olan şeyleri soruşturdu ve sonrasında bunları insanlara geri verdi." 60'lar boyunca, Parra'nın kurmuş olduğu kültür merkezinin yanı sıra, Santiago şehrinde Parra'nın iki çocuğunun kurduğu La Pena de los Parra da Yeni Şarkı'ya gönül veren insanların yeteneklerini sergileyebileceği ve kazanımlar elde edebileceği bir mekan haline gelmişti.
Morris, 1986.
Bu kültürel mekanlarda üretilen müzikler politik kimliğin yanı sıra edebiyatla da ilişki içerisindeki bir anlayışın yansıması oluyordu. Nueva Cancion’un bir diğer öncü ismi Patricio Manns’ın müzisyenliğin yanı sıra şair ve romancı olması, bu açıdan önemli bir örnektir. Manns, Allende hükümeti zamanında farklı kitaplar yazdı. Darbe sonrası Küba'ya iltica etti. Burada müziğe odaklandı ve Cantata de Chile filminin müziklerini hazırladı. 1974'de Paris'e gitti ve burada Karaxu adında, tamamen Şili direniş hareketiyle bağlantılı bir grup kurdu (özellikle Movement of the Revolutionary Left -MIR- adlı örgütle bağlantılı). Bir yıl sonra grubu bırakıp yazıya döndü. Bu sırada Quilapayun gibi gruplarla da çalıştı ve zaman zaman solo çalışmalara da imza attı.
Manns ve diğerleri, 1987.
Violeta Parra’yla birlikte “akımın özetinin özeti” niteliğinde olduğu söylenen bir diğer önemli isim Victor Jara’dır. Askeri darbe sonrası işkence edilerek öldürülen Jara, sonraki yıllarda hem Nueva Cancion’un hem de bu akımın temsil ettiği politik çizginin simgesi haline gelmiştir. “Akımın özetinin özeti” nitelemesinin yapıldığı makalede şöyle bir açıklama görüyoruz: “Parra ve Jara’nın trajik ölümleri de politik tutumlarıyla ilişkilidir. Her ikisinin şu ortak özellikleri akımı niteler: 1. Şili kültürünün bir parçası haline gelen protest şarkıları bestelemeleri 2. Geleneksel halk türkülerini çağdaş sözlerle buluşturmaları 3. Şarkılarında yoğun duygulara yer vermeleri 4. Geçmiş ve yaşanan an ile müzikal bir melezliği var etmeleri 5. Kitle iletişim araçlarını, medyanın rolünü yeniden tanımlayacak şekilde kullanmaları”
Tumas-Serna, 1992. Victor Jara’nın aynı makalede yer alan şu sözü, kitle iletişim araçlarının alternatif bir kullanımını mümkün kılacak bakış açısının da ipuçlarını vermektedir: “İnsanların gerçekleri görmesini sağlamak görevimizdir. Ancak bunu paternalist kehanetlerle değil, insanlarla birlikte yapacağız."
Salvador Allende’nin başkan seçilmesi ve Unidad Popular adlı, çoğunluğunu sol politik grupların oluşturduğu koalisyonun ülkedeki siyasi güce sahip hale gelmesi, Nueva Cancion’un hem Şili’de hem de Latin Amerika ülkelerinde kökleşmesine olumlu katkılar sundu. Bu politik bütünleşme, Allende’nin seçim kampanyasında birçok sanatçının aktif olarak destek sunmasıyla ve sonrasında kazanılan başarıyla birlikte Venceremos, El pueblo unido jamas sera vencido gibi şarkıların sol koalisyonun marşları haline gelmesiyle netleşmiştir.
Seçim sonrası Nueva Cancion'la Unidad Popular'ın ilişkisine en ilgi çekici örnek, sol koalisyon programının müzikal bir şekilde albümleştirilip, halkın bilgilendirilmesinin bu şekilde sağlanması yoluna gidilmesidir. Sergio Ortega ve Luis Advis adlı Şilili besteciler, Inti Illimani'yle işbirliği halinde bu albümü hazırladılar. Örneğin Cancion de la reforma agraria adlı şarkı, Allende'nin ve Unidad Popular'ın hedeflediği tarım reformuna dairdi.
Morris, 1986.
Kitle iletişim araçlarının da başarılı bir şekilde kullanımı, yeni müzik akımının yaygınlaşmasına yardımcı oldu. Ancak 1973’de yaşanan askeri darbeyle birlikte, hem akımın temsilcileri büyük baskılar yaşadı hem de kitle iletişim araçları, cuntanın tek tipleştirici politikalarına hizmet eder hale geldi. Ülke dışına çıkamayıp hapsedilen veya öldürülen sanatçıların dışında, sürgün yaşamak zorunda kalan Inti Illimani, Quilapayun, Patricio Manns gibi grup/isimler, Nueva Cancion geleneğini yaşatmaya ve zenginleştirmeye devam ettiler.
Sürgün yıllarının da müzikal anlayışlarını etkileyen farklı deneyimleri beraberinde getirdiğini söyleyen Inti Illimani grubu üyelerinden Jorge Coulon şu dikkat çekici sözleri sarf etmiştir: "Tüm deneyimlerimiz bizim müzik anlayışımızı etkiledi. Allende öncesi seçim sürecinde Unidad Popular'ı destekleyen kampanyaların içerisinde yer aldık ve sonrasında Allende hükümeti boyunca doruğa ulaşan bir etkimiz oldu. Askeri darbe sonrası sürgün yıllarında ülkemize dışarıdan bakan birileri olarak, müzikal anlayışımızda da değişimlere gittik. Bunda, diğer toplumlarla etkileşim içerisine girmemiz de etkili oldu. Özellikle dünyadaki dayanışma havası çok önemli bir faktördü. Şu an ise, daha kompleks ve günün müzik anlayışına uygun şarkılar yapmalıyız. Bir müze haline gelmemeliyiz."
Gonzales, 1989.
Sürgünde yaşayan Nueva Cancion temsilcileri, uluslararası kamuoyunun desteği ve etkisine bu derece açıkken, askeri rejimin baskısı altında yaşamaya başlayan Şili toplumunun müzikal yaşamında farklı anlayışlar kök salıyordu. Zamanla rejime karşı muhalif duruşun bir simgesi haline gelecek olan bu anlayış, Canto Nuevo adıyla somutlaştı.
2.3. Canto Nuevo
Askeri darbe sonrası ilk bir yıl büyük bir kültürel durgunlukla geçti ve birçok geleneksel enstrüman, politik çağrışımlardan ötürü yasaklandı. Bu yasaklar, konservatuarlı müzisyenlerin attığı, başlarda "And baroku" diye adlandırılan ve üniversitelerle kiliselerde verilen performanslarla sesini duyuran adımla aşılmaya başlandı. 1975 yılından sonra ivme kazanan bu hareket, kitle iletişim araçlarındaki rejim hakimiyeti ve diğer baskılarla birlikte etkisini hissettiren tek tipleştirici kültür politikalarına karşıydı. Nasıl ki bir zamanlar Nueva Cancion, “Batılı sanat” algısına karşı ulusal kimliğe katkı sunacak, toplumun gerçeklerini yansıtacak bir müzikal beklentinin sonucu olarak ortaya çıkmıştı, Canto Nuevo da benzer dinamiklerden beslenecekti.
Morris, 1986.
1975 yılında Santiago'da düzenlenen "The Pena Dona Javiera Carrera" adlı organizasyon, sonraları da Canto Nuevo'nun sergilendiği en önemli alan olacaktı. 1976'da Radio Chilena'nın Nuestro Canto adıyla geceleri yayınlanan bir programda Canto Nuevo'ya yer vermesi, Alerce Record adlı plak şirketinin Nueva Cancion geleneğini sahiplenen türde şarkılara odaklanacak şekilde kurulması önemli gelişmelerdi.
a.g.e.
Askeri rejimin sansüründen kurtulmak ve baskısını daha az hissetmek adına, politik mesajlar direk olarak iletilemiyor ve birçok metafor kullanılıyordu. Bu noktada rahatlıkla kültürel çalışmaların konusu haline gelebilecek Canto Nuevo, sonrasında farklı kitle iletişim araçlarının kullanılmasına yönelik atılan adımlarla “popüler müzik” anlayışının ne şekilde toplumun lehine dönüştürülebileceğinin de ipuçlarını sunmuştur.
1977’de "La Gran Noche del Folklore” adıyla düzenlenen konser, askeri darbe sonrası politik kitlenin böylesi bir etkinlikte ilk defa yeniden buluşmasını sağlamış ve bu açıdan önemli hale gelmiştir. 1977’de büyük ölçüde yaygınlaşan bu yeni müzik akımı, 1981 yılına kadar yeniden artan açık baskılardan etkilenmiş, ancak kitlesini hiçbir zaman kaybetmemiştir. 80’li yıllarda kaset teknolojisiyle birlikte resmi olmayan bir dağıtım ağıyla Canto Nuevo örneklerinin yanı sıra Nueva Trova örnekleri ve sürgünde yaşayan Şilili müzisyenlerin şarkılarına ulaşma imkanı artmıştır. Bu dönemde metaforlardan uzaklaşıp, daha direkt politik mesajlar vermeye başlayan şarkılarda bir artış görülür. Mayıs 83'de ilk kez ilan edilen Dia Nacional de Protesta (Ulusal Protesto Günü), politik anlamda çok önemli bir adım oldu. Askeri rejime karşı ilk toplu politik tepki olan bu adım sonrasında birçok muhalif organizasyonun sayısında artış görüldü. Canto Nuevo sanatçıları da bu sürecin içerisinde aktif rol oynadı. Movimiento Democratico Popular adıyla bir araya gelen farklı muhalif çizgilerin oluşturduğu koalisyona adanan Cancion al Movimiento Democratico Popular, Allende’nin başkanlık döneminde El pueblo unido jamas sera vencido’nun yarattığı etkiyi hatırlatır derecede ilgi çekti.
Morris, 1986.
2.4. Farklı Coğrafyalarda Yeni Şarkı
Yeni Şarkı adıyla yapılacak bir genellemeye dahil edilebilecek türde müzikal arayışlar, 60’lı yıllardan itibaren ABD’de ve diğer birçok ülkede görülmeye başladı. Avrupa’da, büyük ölçüde Arjantin’den göç eden sanatçıların etkisiyle zaten 50’li yıllarda başlamış olan bu yönelim, gençlik hareketlerinin yükselişi ve sosyalist politikaların güçlü bir alternatif olarak görülmeye başlamasıyla beraber ivme kazanmıştır.
ABD'deki Hispanik topluluğun varlığıyla etkisi artmaya başlayan Yeni Şarkı’ya yönelik ilgi, çeşitlilik ve çok-kültürlülüğü taşıyan bir mirası yansıtıyordu. Latin kökenli olan ve olmayan farklı üyelere sahip Flor de cana grubu, bu konuda önemli bir örnektir. Grubun kurulması bir Nikaragua gezisi sonrasına denk gelir ve sonrasında yapmış oldukları şarkılar, Nikaragua'daki özgürlük savaşçılarıyla da ilgili olmuştur.
Tumas-Serna, 1992.
ABD'deki Yeni Şarkı akımının da etkilediği etnik bilinç gelişimi, Avrupa-merkezli kültür konseptinin dayattığı kalıpları reddetti. Bu tutum daha çok ABD'deki Hispanik topluluklarda hissedildi. Miami ve New York'daki Salsa müziğinin yaygınlaşmasını bile, baskın kültürel kodlara karşı şekillenen bir kültürel kimliğin yolunu açması açısından Nueva Cancion'un ideolojisiyle kesiştirebiliriz.
a.g.e. Böylesi bir kesiştirme uğraşı elbette kültürel çalışmaların ön kabulleriyle uyumludur. Ancak konuya ekonomi-politik bakış açısıyla yaklaşıldığında, New York Salsa adıyla da anılmaya başlayan bu türün büyük ölçüde piyasalaşmış müziğin bir yansıması haline geldiği görülecektir.
Yeni Şarkı hareketinin benzeri, aynı tarihsel döneme denk gelecek şekilde Türkiye’de de gelişmiştir. Önceleri geleneksel halk türküleri yoğun bir şekilde Batı müziği formlarında yeniden yorumlanmıştır. Daha sonraysa çağdaş müzik enstrümanlarının kullanımıyla birlikte halk türkülerinin aslına uygun kalma çabasının yanı sıra, yeni besteler de alternatif harekete uygun hale gelmiştir.
Zamanla, geleneksel olan yeniden yorumlanırken politikleşmeye başlamıştır. Bu açıdan Yeni Türkü grubu dikkat çekici bir örnektir. Grubun adının seçimi, dönemin edebiyat dergilerinden birisiyle bağlantılı olsa da esas etken, Latin Amerika kökenli Yeni Şarkı hareketinin ifade ettikleridir. 1979 tarihli ilk albümlerine ismini veren Buğdayın Türküsü adlı şarkının sözlerinin, Şilili şair Pablo Neruda’nın bir şiirinden alınmış olması da bu bağlantıyı pekiştirir niteliktedir. Bu ve bunun gibi birçok örnekten yola çıkarsak, Yeni Şarkı hareketinin dünyaca kabul edilen politik bir simge haline geldiğini söyleyebiliriz.
Yeni Şarkı Hareketi’nin Akademik Alandaki Yansımaları Işığında Varılan Sonuç
Başlarda Nueva Cancion ve bu akımdan etkilenen yeni müzikal arayışların akademik çalışmalar kapsamında yeterince ele alınmadığı, ancak sonrasında, özellikle iletişim konusundaki alternatif yönelimlere odaklanan çalışmaların konusu olduğunu söyleyebiliriz.
“Akademiden çok, bizim mekanlarımız kütüphaneler ve sokaklardı. Okuduğumuz kitaplar, şiirler ister istemez militan nitelikteydi.”
Manns ve diğerleri, 1987. Patricio Manns’ın bu ifadeleri, çıkış noktası pratikle sıkı sıkıya bağlı olan bu müzik hareketinin teorik analizlerle daha da güçlenebileceğini düşündürtmektedir. Bunun sinemadaki yansıması yine Latin Amerika’da görülmüştür. Kızgın Fırınların Saati’nin çekiminden sonra, bu filmin ilk örneği olacağı Üçüncü Sinema’nın manifestosu yazılmış ve bu akım tüm dünya sinemasını etkilemiştir. Yeni Şarkı Hareketi açısından ihtiyaç duyulan teorik analiz/zemin ise, bu etkiyi çoktan var etmiş bir gerçeğin, günümüzde atılacak adımlara doğru bir şekilde ilham vermesi yönünde faydalı olacaktır. Nueva Cancion özelinde bakacak olursak, Yeni Şarkı’yı tanımlayan politik ve kültürel zemin 60’ların ortasından itibaren atılmış ve sağlamlaştırılmıştır.
Akademinin kendisi için bir gereklilik haline gelen bu durum, “yerli iletişim bilimi” şeklinde adlandırılan yapının inşasını da tetiklemiştir.
Tumas-Serna, 1992. Ekonomik ya da kültürel, her iki temelden de hareketle bakıldığında, böylesi bir akademik çalışma yapısının gelişimi, hem ekonomi-politik hem de kültürel çalışmalar açısından olumlu karşılanabilir. Burada önemli olan nokta, hem Latin Amerika ülkelerinde hem de diğer coğrafyalarda Yeni Şarkı hareketinin “Dünya Müziği” etiketi altında pazarlanan bir metaya dönüşüp dönüşmediği sorusunu ekonomi-politik bir bakışla, bu hareketin devamı niteliğindeki müzikal anlayışların taşıdığı politik özün de kültürel çalışmalar bakışıyla değerlendirilmesidir. Bir başka deyişle, kimi kısır tartışmalarla uzlaşmaz hale getirilen bu iki akademik bakışın, olması gerektiği şekilde uzlaşı noktasını Yeni Şarkı konusu üzerinden bulması, hem konuyla ilgili akademik araştırmalara katkı hem de ekonomi-politik ile kültürel çalışmaların verimli bir buluşmasına olanak sağlayacaktır.
KAYNAKÇA
Benmayor, R. 1981. “La "Nueva Trova": New Cuban Song”, Latin American Music Review, Vol. 2, No. 1: 11-44
Gonzales, J. P. 1989. “"Inti-Illimani" and the Artistic Treatment of Folklore”, Latin American Music Review, Vol. 10, No. 2: 267-286
Günay, E. 2001. Müzik Sosyolojisi: Sosyolojiden Müzik Kültürüne Bir Bakış. İstanbul: Bağlam Yayıncılık
Kejanlıoğlu, B. 2005. Frankfurt Okulunun Eleştirel Bir Uğrağı: İletişim ve Medya. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları
Manns, P. & Boyle, C. & Gonzales, M. 1987. “The Problems of the Text in nueva cancíon”, Popular Music, Vol. 6, No. 2: 191-195
Morris, N. 1986. “Canto Porque es Necesario Cantar: The New Song Movement in Chile, 1973-1983”, Latin American Research Review, Vol. 21, No. 2: 117-136
Rios, F. 2008. “La Flûte Indienne: The Early History of Andean Folkloric-Popular Music in France and Its Impact on Nueva Canción”, Latin American Music Review, Vol. 29, No. 2: 145-189
Smith, P. 2001. Kültürel Kuram. İstanbul: Babil Yayınları
Tumas-Serna, J. 1992. “The "Nueva Canción" Movement and Its Mass-Mediated Performance Context”, Latin American Music Review, Vol. 13, No. 2: 139-157
- İnternet Kaynakları
http://www.istanbul.edu.tr/4.boyut/index.php?sayfa=oku&id=4#