SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ
IV ULUSLARARASI İLİŞKİLER, «ULUSLARARASI GÜNCEL SORUNLAR» DERSİ
PROF. İLHAN UZGEL
13 NİSAN 2015
Türkiye’nin
Ermenistan ve Ermeni Politikası
Baskın Oran
[email protected]
www.baskinoran.com
Dersin Planı
Ermenistan’ın kısa yakın tarihçesi
Ter-Petrosyan dönemi
Koçaryan dönemi
2 bağımsızlık bildirisi
Karabağ işgali ve sonrası temaslar
Diasporanın devreye girmesi
TARC
Sarkisyan dönemi
Sınır meselesi
Futbol diplomasisi ve 2009 Protokolleri
Azerbaycan’ın ilk tepkileri
Protokollerin içeriği
Azerbaycan’ın esas tepkileri
Protokollerin Ermenistan’daki durumu
Protokollerin Türkiye’deki durumu
Son gelişmeler
Davutoğlu’nun yeni diaspora tanımı ve politikası
Neden böyle oldu?
L. Ter-Petrosyan (1991-98)
R. Koçaryan (1998-2008)
S. Sarkisyan (2008 )
Kısa Yakın Tarihçe
1828-1917: Rusya İmparatorluğuna dahil.
1917 sonrası 2,5 yıl bağımsızlık, 2 Aralık 1920'de Ermeni Sovyet
Sosyalist Cumhuriyeti adıyla Sovyet Rusya’ya katıldı.
23 Ağustos 1990’da adını Ermenistan Cumhuriyeti olarak değiştirdi, 21
Eylül 1991 referandumu sonucunda bağımsızlık ilan etti.
Türkiye: Diğerleriyle birlikte 16 Aralık 1991’de tanıdı. (Öforya: Orta
Asya’ya ulaşma; diasporayı ekarte edebilme)
Ter-Petrosyan-G. Libaridian: Rusya’dan bağımsızlaşma, Avrupa’ya
yaklaşma (ikisinde de kamuoyu etkisi henüz yok).
Ter-Petrosyan:
İki Bağımsızlık Bildirisi ve Anayasa’da Sınır Meselesi
1) 23 Ağustos 1990, Ermenistan SSC Yüce Konseyi - Ermenistan’ın Bağımsızlığı
Hakkında Bildiri, Md. 11: «“Ermenistan Cumhuriyeti, Osmanlı Türkiyesinde ve Batı
Ermenistan’da yapılan 1915 Soykırımına uluslararası tanıma sağlanmasını destekler”.
Soykırım terimi var, ama daha önemlisi, Sovyet Rusya ile TBMM Hükümeti arasında yapılmış 1921 Moskova ve
Kars antlaşmaları tarafından Ermenistan’a empoze edilmiş Türkiye sınırını tanımadığını göstermek istiyor:
“Batı Ermenistan”: Ermenilerin Osmanlı’da yoğun olarak yaşadıkları yerler yani kabaca bugünkü Doğu Anadolu.
“Osmanlı Türkiyesi”: Bu bölgenin dışında kalan ve çok sayıda Ermeni’nin yaşadığı Osmanlı toprakları.
2) 23 Eylül 1991 – Ermenistan’ın Bağımsızlığı Bildirisi. Tek madde: «“Ermenistan’ın
Bağımsızlığı Hakkındaki Bildiri’yle uyum halinde, insan hakları ve self determinasyon
uluslararası standartlarını temel alarak, demokratik ve hukuka uygun bir toplum kurmak
amacıyla, SSCB’den ayrılma konusundaki 21 Eylül 1991 tarihli referandumun sonuçlarına
dayanarak, Ermenistan Cumhuriyeti Yüce Sovyeti cumhuriyeti bağımsız devlet ilan eder.»
5 Temmuz 1995 Anayasası Başlangıç bölümünde Eylül 91 bildirisine atıf: «Ermeni Halkı,
Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirisine nakşolunmuş Ermeni bağımsızlığının ve ulusal
özlemlerinin ana ilkelerini temel alarak…»
AGİK’i 1992’de imzaladı (sınırların dokunulmazlığı).
PKK’yi yasakladı, Taşnak liderlerini uyuşturucudan tutuklattı, Türk aleyhtarı dışişleri bakanı
Rafi Hovanisyan’ı görevden aldı, diasporayı ikna için seyahate çıktı.
Amaç: 1) Türkiye’yi yabancılaştırmamak; 2) Ülke içi dengeleri gözetmek (Taşnaklar) .
İlişkilerde Büyük Sorun: Dağlık Karabağ
SSCB’de Özerk Bölge. Bağımsızlıktan sonra, Ermenistan’da Azerbaycan
eksklavı.
Ermenistan’a bağlanmak isteyince, Azerbaycan, özerklik statüsünü Kasım
1991’de feshetti ve Bakü’ye doğrudan bağladı.
Ermeniler halk oylaması yapıp bağımsızlık ilan etti (6 Ocak 1992), Ermeni
olmayanları kovdu.
Hocalı katliamı: 26 Şubat 1992’de 613 Azeri sivilin Ermenistan'a bağlı
kuvvetler tarafından toplu şekilde öldürülmesi. Sumgayt’ın intikamı: 27
Şubat 1988'de Sumgayt’ta Azerilerin saldırısı sonucu 26 Ermeni’nin
öldürülmesi.
Nahcivan ve Dağlık Karabağ: Anklav ve Eksklav
Ter-Petrosyan Döneminde İlişkiler
D. Karabağ olayına rağmen Türkiye Ter-Petrosyan’ı kazanmak istedi:
Fakat kamuoyları devreye girdi ve Azerbaycan baskısı başladı:
Karadeniz’de kıyısı olmayan Ermenistan’ı, 25 Haziran 1992’de imzalanan Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Girişimi’ne kurucu üye olarak davet etti.
Trabzon limanının büyütülerek, Azerbaycan ambargosu yüzünden zor duruma düşen
Ermenistan’a uluslararası yardım ulaştırılması gündeme geldi.
1992’nin ikinci yarısında Türkiye, AB’den gelen 100.000 ton buğdayın kendi toprakları
üzerinden Ermenistan’a taşınmasını ve kendi enerji ağından elektrik vermeyi kabul etti.
AB buğdayının geçişi yavaşlatıldı ve elektrik anlaşması uygulamaya dahi konulamadan Ocak
1993’te iptal edildi.
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının Erivan üzerinden geçirilmesi ve SSCB döneminde çalışan
demiryolunun tekrar açılması Azerbaycan’ın baskılarıyla engellendi.
Ermenilerin Karabağ ile Ermenistan arasında uzanan Azerbaycan topraklarından 7 Azeri
rayonunu (ilçe), özellikle de Kelbecer’i işgal etmeleri üzerine Türkiye, D. Karabağ’ın işgal
edilmesinden 11 ay sonra (Mayıs 1992) Ermenistan sınırını kapattı (3 Nisan 1993).
Buna rağmen TC Dışişleri esnek davrandı:
Mart 1993 Türkeş’in Ter Petrosyan’la Paris buluşması (S. Özararat). (Türkeş, 97’deki son
buluşmadan bir gece önce öldü. Telman Ter-Petrosyan da, bir ay sonra).
Sınırın açılmasını, Karabağ’daki işgalin sona ermesine değil, “Karabağ sorununda bir
gelişme olması”na (yani, Ermenilerin Karabağ dışında işgal ettiği bölgelerden/rayonlardan
çekilmeye başlamasına) bağladı.
1995’te, ilişkilerin yumuşatılması ve insani yardımların ulaştırılması amacıyla İstanbul-Erivan
arasında H-50 hava koridoru açıldı. Türkiye o sırada Ermenistan’ın üçüncü ticaret ortağı
durumundaydı.
Paris, 13 Mart 1993, Türkeş ve Ter-Petrosyan
İlişkilerin Bozulması, Uzlaşma Arayışları
Türkiye 1996’dan sonra kamuoyunun ve Azerbaycan’ın etkisiyle şartları
artırdı ve gerilimi tırmandırdı: 1) Karabağ’ın işgalinin bitmesi; 2)
Soykırım iddialarından vazgeçme.
Ter-Petrosyan 1998’de düşürüldü, Taşnak destekli Koçaryan geldi (19982008). Batı’da soykırımı tanıma kararları çoğaldı ( şu anda 20’yi aşkın
ülke); «Soykırım olmamıştır» demeyi cezalandıran davalar ortaya çıktı.
İki taraf da somut sonuç alamayınca 2002’de İ. Cem, 2003’te A. Gül
mevkidaşlarıyla buluştu. Nisan 2005’te Erdoğan ortak tarih komisyonu
önerdi.
2001-2004 arası çalışan TARC («Track two»ya geçiş), Int. Center for
Transitional Justice’a (ICTJ) başvurdu: 1) Sözleşme herhangi bir bireye
veya devlete suç sorumluluğu yüklemez; 2) Soykırım ibaresi 1915 için
kullanılabilir.
Türkiye’de (ve Ermeniler Arasında) Tabu’nun Kırılma
Noktaları
1) Ekim 2004 - BİHDK’nın «Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Raporu»:
Üst-kimlik Türk Türkiyeli.
2) Eylül 2005 – İmparatorluğun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri
Konferansı. C. Çiçek: «Milleti arkadan hançerlediler». İdare mahkemesi:
«Kimin ne konuşacağı bilinmiyor».
Sonuç: Tebligattaki unutkanlık sonucu (ve Dışişleri’nin telkiniyle) yapılabildi.
3) 19 Ocak 2007 – H. Dink’in öldürülmesi ve muazzam cenazesi:
«Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz».
Yargıda durum: TCK 216’dan beraat, 301’den Bakanlık izin vermedi. Sonuçta: Anayasayla
belirlenmiş temel resmî görüşü reddetmek ifade özgürlüğüne girer.
Yargıda durum: Hâlâ sonuç yok.
4) 14 Aralık 2008 – www.ozurdiliyoruz.com . 32.000 imza (13.000 imza
ayıklandıktan sonra).
Yargıda durum: 1) Ankara C. Savcılığı: Takipsizlik; 2) Sincan Ağır Ceza takipsizliği kaldırdı;
3) Bakanlık Yargıtay’dan Sincan kararının bozulmasını talep edince Yargıtay bozdu .
www.ozurdiliyoruz.com
Özür Kampanyası
İki tarafın da tepkisini çeken iki kelime:
1) Büyük Felaket: Türkler «sözde soykırım» fetişizminden kızdı, Diaspora
«soykırım» fetişizminden. Oysa bu, 1915’in Ermenice adı. Tzidzernagabert
(Kırlangıç Kalesi) tepesi üstündeki anıtın adı: Medz Yegherni Hushardzan (Büyük
Felaket Anıtı). Türkiyeli Ermeniler «Çart» derlerdi (kesim).
2) Özür Diliyorum: Türkler «Sen bizim adımıza nasıl özür dilersin» diye kızdı;
Diasporanın şahinleri ise, «Devlet özür dilemiyor, bunlar onu maskelemeye
çalışıyor, Ermeniler arasında kargaşa yaratacak», diye.
Türklerden tipik tepkiler: «Ya Ermenisiniz, ya para yediniz»; «Milli davayı ve dış
politikayı zayıflattınız»; «Onlar özür dilesinler, onlar da bizi öldürdüler»; «Balkanlardan
atılan milyonlarca Müslüman için kim özür dileyecek?»; «Artık Ermeniler bizimle niye
oturup konuşsun ki?» 134 emekli büyükelçi karşı bildiri yayınladı.
Tam aksine: 1) Mayıs 08: Yönetmen Serge Avedikian, «Aynı Sudan İçtik» filmi; 2)
Temmuz 08: Armenian Weekly’de benim uzun mülakatım; 3) Ekim 08: Fransız
tarihçilerinin Blois Çağrısı: «Siyasiler tarihçelerin işine karışmasın»; 4) Aralık 08: Fr’da
Ermeni soykırımının inkarını cezalandıran yasanın Senato gündemine alınmayacağı
açıklandı; 5) Ocak 09: Jean Kehayan’ın Libération’da «Türk Kardeşlerime Mektup»u;
6) Ocak 09: Fransız Ermenilerinin «Merci» bildirisi; 7) Ocak 09: Avustralya Sydney’den
Dr. Armen Gakavian’ın teşebbüsü: «Öldürülen Müslümanlar için özür dilensin»; 8) 24
Nisan 2009 Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın mesajı: «Tarihsel adalet için mücadele eden
ve bizim acılarımızı paylaşan Türk aydınlarını destekliyoruz»; 9) Obama: Medz
Yeghern.
İkinci Yol’dan Resmî İlişkilere (ve Protokollere) Giderken
Sınır Meselesi
2007: Ahtamar müze. 2010: Önemli günlerde ibadet. Ermenistanlılar ve Diaspora
gelmeye başladı.
2008: Ankara, seçilen Sarkisyan’ı kutladı; Sarkisyan CB A. Gül’ü maça davet etti.
(İçte ve dışta başarıya ihtiyaç, Rusya’dan bağımsızlık, Batı’ya yanaşmak).
Ter-Petrosyan ve sonraki Ermenistan hükümetleri Türkiye’den hiçbir toprak talepleri
olmadığını açıkça, sınırı tanıdıklarını da dolaylı olarak defalarca belirtmişlerdi.
Koçaryan, 11.04.2005: «Asla toprak talebi ileri sürmedik»
Dışişleri Bk. Yd. Giragosyan: «Kars Antlaşması’nı tanımadığımızı kim söyledi?»
Sarkisyan, Eylül 2008: «Toprak iddiasına çok şaşırıyorum. Kesinlikle hiçbir Ermeni yetkili böyle bir
açıklama yapmadı.»
Fakat, sınırı resmen tanıyoruz diye bir bildirimi de 2009 Protokollerine kadar
yapmadılar:
«Avrasya tipi» bir ulusal gurur anlayışı,
Türkiye’nin 1’ine karşılık Ermenistan’ın 3 tane Sevr’i olması:
1) 1920 Gümrü: en fazla 1.500 askerlik ordu, zorunlu askerlik yasağı, TBMM Hükümeti büyükelçisi
bu durumları denetleyebilir, TBMM Hükümeti barışa kadar ulaşım yollarını denetleyebilir, Erivan
Türkiye’nin çıkarlarını zedeleyen ua antlaşma yapamaz.
2) Mart 1921 Moskova: Nahcivan, koruyuculuk hakkı üçüncü bir devlete asla bırakılmamak şartıyla
Azerbaycan’ın koruyuculuğunda özerk bölge (Elviye-i Selase ile Nahcivan KS’nın sonuna kadar bir
bütün olarak görülüyor); RSFSC, «Türkiye»nin [Misak-ı Milli’nin ilk tanınması] doğu sınırlarını
Kafkas cumhuriyetlerine kabul ettirecek. (Elviye-i Selase 1878-1918 arası Rusya’ya, B. Litovsk
sonucu Osmanlı’ya geri).
3) Bunun 15. maddesi gereği Ekim 1921 Kars (Mart 1921 Moskova’yla aynı) .
Protokoller Kronolojisi
06 Eylül 2008: Gül’ün Erivan’da maça gitmesi
22 Nisan 2009: İsviçre’de ikili mutabakat sağlandığı haberi (24 N.’dan iki gün önce). Obama
«Medz Yeghern» dedi).
Mayıs 2009: Kadın Azeri milletvekilleri Ankara’da: “Ermenistan Karabağ’daki işgali sona
erdirsin, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanısın, sözde soykırım iddialarından el çeksin.
Ermenistan bunları yapmayacaksa kapılar niye açılacak, bunu anlamıyoruz"
Nisan-Mayıs: Bakü’deki iki Türk camisi kapatıldı; SOCAR’ın doğalgaz zammı (geriye dönük
fark: 1,3 milyar dolar) (Bu esnada Aliyev Ermenistan’la görüşme halinde: ‘Karabağ hukuki
statüsü ertelenebilir, hatta Laçin Koridoru’na itiraz edilmeyebilir’).
13 Mayıs 2009: Erdoğan Azerbaycan parlamentosunda: «Karabağ işgal edildiği için Türkiye
kapıları kapatmıştır. İşgal ortadan kalkmadan kapıların açılması da mümkün değildir. Bunu
Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı söylüyor. Bundan daha başka garantili bir ifade olabilir
mi?»
31 Ağustos 2009: Paraf haberi.
10 Ekim 2009: Büyük devlet temsilcileri nezaretinde imza. 1) Diplomatik ilişki, Protokollerin
yürürlüğe girdiği tarihi izleyen ilk ayın ilk günü; 2) Sınırın açılması, yürürlük tarihinden
itibaren 2 ay içinde. Her türlü ilişki geliştirilecek. Bunu sağlamak için ortak komisyonlar
kurulacak.
Ekte çizelge: Atılacak Adımlar ve Zamanlama. Burada önemli olan: «Tarihsel Boyuta İlişkin
Alt Komisyon»
Ekim 2009: Sarkisyan’ın Bursa’da maça gelmesi. Azeri kadın milletvekilleri Bursa’da. FİFA
kuralı nedeniyle bayrak krizi ve Bakü’deki Türk Şehitliğindeki (1918) Türk bayraklarının
direkleriyle birlikte sökülmesi.
İmza Töreni – 10 Ekim 2009
Protokollerin Durumu
12 Ocak 2010: Erm. AYM, protokolleri anayasaya uygun buldu ve parlamentoya
sevk etti.
18 Ocak 2010: Erm. AYM’nin (uygun bulmayı etkilemeyen) gerekçesi yayınlandı:
«…Anayasanın başlangıç bölümü hükümlerine ve Ermenistan’ın Bağımsızlığı
Hakkındaki Bildiri Md. 11’e aykırı yorumlanamaz».
Aynı gün TC Dışişleri açıklaması: «…protokollerin müzakere gerekçesini ve
temel amacını sakatlamıştır». Protokoller hâlâ TBMM Dışişleri Komisyonu’nda.
Başbakan Erdoğan onamayı Karabağ işgalinin sona erdirilmesine bağladı.
Bu durumda Protokoller doğdukları anda öldüler. Çünkü Ermenistan, Tarih Alt
Komisyonu’nu, Protokollerin Karabağ’a endekslenmemesi şartıyla kabul etmişti.
(İroni: Kıbrıs’ta işgalci Türkiye, Karabağ’da işgalci Ermenistan).
İlişkiler zaman içinde daha da soğudu:
Mart 2010: Erdoğan’ın, kaçak Ermeni işçileri sınır dışı etme tehdidi.
Haziran 2011: Kars’taki İnsanlık Anıtı’nın kesilerek yıkılması («Ucube»). Iğdır’daki Soykırım Anıtı’na
ilişilmedi.
Şubat 2012: Taksim’de Hocalı mitingi (içişleri bk., vali, emniyet müdürü): «Hepiniz Ermenisiniz,
Hepiniz Piçsiniz». Oysa, bütün pankartlar Emniyet’in denetiminden geçmişti.
5 Ağustos 2014 Erdoğan: «Benim için neler söylediler. Çıktı bir tanesi afedersin çok daha çirkin
şeylerle, Ermeni diyen oldu»
15 Ocak 2015 Erdoğan: 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma günü (kara harekatı 25 Nisan’da
başladı gerekçesiyle) 24 Nisan’a taşındı, Sarkisyan da davet edildi. (Deniz zaferi: 18 Mart. Kara
zaferi: 9 Ocak 1916).
16 Şubat 2015: Sarkisyan Protokolleri parlamentodan geri çekti.
Türkiye 2009 Protokollerini Niçin Yaptı?
1) Soykırımı tanıma kararlarını ve soykırımın reddini cezalandırma
davalarını durdurmak;
2) Azerbaycan’ın bu kadar tepki göstereceğini ve etkili olacağını tahmin
edememek;
3) Stratejik Derinlik kitabında Türkiye’nin bir bölgesel güç, hatta evrensel
güç olmaya yazgılı olduğunu söyleyen Davutoğlu, bunu Ermenistan’la
çatışmaya devam ederek yapamazdı. Üstelik o dönemde Davutoğlu
“komşularla sıfır sorun” ilkesini her şeyden önemli görüyordu. Tabii,
2012’den itibaren bu ilke berhava oldu ve onun yerine “sırf sorun” kaim
oldu;
AKP iç ve dış politikası 2011’den sonra kötüledi.
Protokoller Niye Bu Hale Geldi?
AKP dış politikasının bütün olumlu girişimleri böyle sonuçlandı:
Enerji alanında ve kamuoyunda Azerbaycan etkisi:
Kıbrıs (seçim bildirgesi)
AB (2003-2004 Uyum Paketleri)
Mısır (Mursi)
Suriye (ortak manevralar, kabine toplantıları, tatiller…)
Dünyada Çin'den sonra elektrik tüketimi en hızlı artan ülke Türkiye. Enerji sektörü büyük önem
kazandı. Bu yüzden AKP iktidarı, çok tartışmalı da olsa, HES’ler ve nükleer santraller yaptırıyor.
Böyle bir ülkede Azerbaycan, dev devlet şirketi SOCAR yoluyla en azından enerji sektöründe çok
büyük ağırlığa sahip olmaya başladı. 2008’de Petkim’i satın aldı. Ayrıca 17 milyar dolarlık yatırım
yapıyor.
SOCAR, muhtemelen medyada göstereceği faaliyetin ilk adımı olarak, sahipliği bir süredir AKP
iktidarı yanlısı işadamları arasında gidip gelen, Kanal 24 TV ile 100.000’in üzerinde tirajı olan Star
gazetesini içeren Star Medya'ya 2013-14 arasında sahip oldu.
Kamuoyu Şubat 2012 Taksim Hocalı mitingi gibi gösterilerle ve seri üniversite
konferanslarıyla şartlandırıldı.
Sonuçta, Ermenistan'a karşı çok iyi başlayan AKP dış politikası; bir yandan
Azerbaycan'ın yoğun baskılarına, diğer yandan Türk kamuoyundaki Türk-İslam
Sentezi eğilimlerine uyarak Azeri etkisine girdi. Nisan 2015 başında fotoğraf bu
idi.
Yumuşatmalar ve Sertleştirmeler
Protokollerden sonra 4 yıl boyunca resmî temaslar durdu. Fakat:
(+) Aralık 2011 Davutoğlu –Bakanlık mensuplarına Diaspora kavramını değiştirme
talimatı: «Anadolu topraklarından göçmüş, dini ve mezhebi ne olursa olsun her birey,
bizim diasporamızdır» ve «Ermenilerin karşısında '1915'te hiçbir şey olmamıştır'
diyen bir Dışişleri Bakanı yok»
(-) «Adil Hafıza»: «Balkanlarda, Kafkaslarda Müslümanların endişeleri, korkuları,
kayıpları da var.» (Adil Hafıza = Acılarda eşitlik)
(-) İki ay sonra Hocalı mitingi ve 25’i aşkın üniversite konferanslarında Ermenilerin
aşağılanması. 24 Nisan 2012 – Davutoğlu: «23 Nisan ile 24 Nisan'ın bizim için gün
olarak bir özel farkı yok. 23 Nisan ulusal egemenlik bayramınızı da kutluyorum bu
vesileyle. 24 Nisan'a bu derece önem atfetmeniz de doğru değil. Yarın da 25 Nisan,
hayırlı olsun.»
(+) 12 Aralık 2013 – Davutoğlu, Erivan’a KEİ toplantısına giderken demeç:
«İttihatçıların yaptığı şey doğru bir olay da değil; gayri insanidir. Tehciri hiçbir zaman
benimsemiyoruz.»
(-) Sınırı açmak için 3 aşama lazım: TC-E, E-A, Türk-Ermeni ilişkilerinin düzelmesi.
(Yani, yine Karabağ).
(+) 23 Nisan 2014 – Erdoğan: «Sözde Ermeni Soykırımı» yerine ilk defa: «1915
Olayları» ve “20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin
huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.»
(-) Aynı gün: «Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan ile normalleşme olmaz».
1915 Hakkında Resmî Söylemler Sıralaması
‘Ermeni sorunu da neymiş, biz böyle bir şey duymadık ‘(1973’te ASALA
cinayetleri başlayınca). (Ankara’nın batısı ile doğusu).
‘Ermeni katliamı diye bir şey olmadı. Tersine, Ermeni komitacılar daha çok
Müslüman öldürdü’.
‘Ermeniler savaş içinde Rus kuvvetlerine katılarak orduyu arkadan vurdular,
bu sebeple cephe bölgelerinden uzağa yer değiştirme sırasında salgın
hastalıklardan ölenler oldu’. (Osmanlı’dan kaçıp Rus ordularında görev
yapan Ermenilerin sayısı Ermeni kaynaklarında 1000-5000; TSK’ya göre
6.000-15.000; Prof. Ataöv’e göre 200.000 – «belgeleri imha ederler»).
‘İsyan ettiler, mukatele oldu’ [karşılıklı öldürme].
Bu konuyu tarihçilere bırakalım (Ama: Int. Association of Genocide Scholars,
7.03.2007)
‘Siz çektiyseniz, biz de çektik. Balkanlardaki Türkler de öldürüldü’.
«Ermeniler bizim diasporamızdır».
«Adil hafıza»
18 Mart ile 24 Nisan’ın aynı güne getirilmesi.
Başbakanlığın 2015 Hazırlıkları
Artık Dışişleri’nin etkisi azaldı.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) aracılığıyla
doğrudan Başbakanlık (şimdi de Cumhurbaşkanlığı) etkili.
YTB eskiden Dışişleri’nde bir gn.md. yardımcılığı iken şimdi Başbakanlık’a
bağlı ayrı Başkanlık. Bütün dış bursları vs. yönetiyor. Nisan 2012’de ilan
ettiği program:
Ermeni iddialarının asılsız olduğu tanınmış film yıldızları devreye sokularak anlatılacak
Türk diasporası «Ermeni soykırım iddialarına ve Avrupa’da yükselmekte olan ırkçılık
tehlikesine» karşı örgütlenecek, bu amaçla Azerbaycan diasporasıyla el ele çalışılacak.
(Yani, «Soykırım olmuştur”» diyen Ermeni diasporasının karşısına «Soykırım olmamıştır”»
diyen bir Türk diasporasını Azerbaycan diasporasının yardımıyla çıkarmak).
1000’e yakın Türk kuruluşu yöneticisi 15 Eylül’de Türkiye’ye davet edilecek. Böylece,
Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa’nın, Bakü’deki Rus işgalini 15 Eylül 1918’de sona
erdirmesinin 94. yılı da kutlanmış olacak.
2012 Taksim Hocalı Mitingi bu yaklaşımın ilk uygulaması.
Bunlar gerçekleşemedi ama 24 Nisan ile 18 Mart birleştirildi.
Jenosit/Soykırım Terimi ve Meselesi
1948 Jenosit Sözleşmesi Md. 2:
«Bu sözleşme bakımından; ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen tahrip
amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur:
a) Grup üyelerini öldürmek,
b) Grup üyelerine ciddi bedensel ve zihinsel zarar vermek,
c) Grubu, fiziksel varlığının kısmen veya tamamen yok olmasına yol açacak hayat şartlarına tabi tutmak,
d) Grup içinde doğumları engellemeye yönelik tedbirler empoze etmek,
e) Grubun çocuklarını zorla başka bir başka gruba nakletmek»
«1915 bir soykırımdır» tezi :
Çünkü
bu beş durumdan sadece (d) yok, diğerleri var.
İtiraz:
Ermeni oldukları için değil, «İmparatorluğu parçalamak» istedikleri için öldürüldüler;
Sonuç Yahudi soykırımıyla çok benzerdir, fakat Süreç çok farklıdır; adım adım tırmanan bir süreç söz
konusudur (8 Şubat 2014 Yeniköy Antlaşması) . İki farklı katliama aynı ismi vermek doğru değildir;
Soykırım, hukuk terimidir, oysa 1) Tarih terimi; 2) Siyaset terimi; 3) Jenerik isim olarak kullanılmaktadır.
Türkiye’de soykırım deyince Yahudi-Nazi ilişkisi anlaşılır ve olanları halka anlatmak zorlaşır.
Amaç:
Türkiye Cumhuriyeti’nin Hukuki Sorumluluğu Meselesi
Devletler iç hukuklarında başka devletleri yargılayamazlar (Bağışıklık İlkesi).
Ua sorumluluk iki türlüdür: Cezai ve hukuki (tazminat vs.). 1915 için Jenosit teriminin siyasal veya
hukuksal kabulü, her iki sorumluluk açısından da TC’yi bağlamaz. Çünkü 1948 Sözleşmesinde:
Cezai sorumluluk bireyseldir. Herkes ölmüştür.
Hukuki sorumluluk ancak Sözleşme’de gösterilen önlemlerin alınmaması durumunda olabilir. Devletin, bu
açıdan, tazminat ödemesi istenebilir. UaAD Srebrenitza’da ilk soykırım kararını verdi ama Sırbistan’ı
soykırımdan değil soykırıma engel olmamaktan sorumlu buldu.
Hukuki sorumluluğun olabilmesi için:
Eylemin 1948’den sonra olmuş olması gerekir çünkü 48 Sözleşmesi retroaktif değildir (zımnen).
International Center for Transitional Justice yorumu da böyle.
«Süregelen ihlal»? Ör. Ermeni malları tazmin edilmemiş, sorumlular cezalandırılmamış?
«Makul Süre»nin geçmemiş olması gerekir. BM İH Komitesi bu süreyi II. DS öncesine götürmüyor.
1915 suçluları cezalandırılamadılar çünkü 1915’te ua hukuk sadece başka ülke vatandaşlarına zararı
cezalandırmaya müsaitti («kümes»).
1915’ten sonra tesis edilen ua ceza hukuku metinlerinin ve mahkemelerinin durumu:
Yugoslavya ve Ruanda için ua. ceza mahkemeleri BM GK tarafından 1993 ve 94’te kuruldu.
Bunlarda da cezai sorumluluk bireysel. Nürnberg’de tüzel kişiler de yargılandı ama, «insanlığa karşı suç»tan.
Devletin hukuki sorumluluğu bunlarda da (UaAD, Jenosit Sözleşmesi, AİHS/M, Ua Ceza Mahk.) mümkün
değil çünkü retroaktif değiller ve «makul süre»yle bağlılar (BM İH Komitesi kararı; BM Ua Hukuk Kom. «Draft
Articles» md. 13: «Eylemin meydana geldiği anda devleti bağlayan bir ua kural yoksa, devletin eylemi ua
kuralları ihlal etmiştir denemez»). 1915’te teamül hukukunda bile devletin cezalandırılması yoktur.
Fakat olaya hukuki değil de, siyasal ve etik olarak yaklaşılırsa, durum fevkalade
farklı. Yakl. 2 milyon, bugün 50.000’e indi (Nitekim, ICTJ kararının ikinci maddesi) .
«Soykırımı İnkar»ı Cezalandıran Ülkeler
ve İlgili Davalar
Ülkeler: İsviçre (2005), Slovakya (23.11.2011), Yunanistan (09.09.2014), Kıbrıs
(02.04.2015).
Fransa’da Prof. B. Lewis (1993): «Soykırım değil, savaşın gaddar bir yan
ürünüdür». Ceza: «1915 kurbanlarının geride bıraktıklarına üzüntü vermek»ten
tazminat (medeni kanun haksız fiil maddesi; aynen O. Pamuk).
İsviçre’de D. Perinçek (2005): «Soykırım ua bir yalandır». Ceza: ırk
ayrımcılığından tazminat. AİHM Md. 10’dan bozdu (ifade özgürlüğü). Büyük Jüri
onadı. («Talat Paşa Komitesi»)
İsviçre’de (2008) üç Türk’e aynı sözden, ırk ayrımcılığı nedeniyle para cezaları.
Fransa’da Soykırım Kanunları (2006, 2011) ve Tepkileri
Ekim 2006: Ermeni Soykırımı olduğuna karşı çıkmanın/soykırımı tartışmanın
[contestation] suç sayılması Meclis’ten geçti, Senato’ya ulaşamadı. Çünkü 2008’de
«parlamentonun tarihle ilgili yasalar yapmaması» yönünde tavsiye kararı alınınca Senato
gündeme almadı.
Tarihçilerin tepkileri: «Liberté pour l’Histoire», «Blois Çağrısı».
Meclis’in eleştirileri: 1) Parlamentonun tarihsel bir konuda kanaat belirtmesi, yasaların
hangi konularda çıkarılacağını belirten listede yoktur, dolayısıyla anayasaya aykırıdır; 2)
Fikir ve ifade özgürlüklerini ihlal eder; 3) Araştırmacıların özgürlüğünü ihlal eder; 4) Tarih
disiplininin temellerini tartışmaya açar; 5) Hukuki kavramlar kullanmak suretiyle ulusal
geçmişi niteleyerek Fransız toplumunu kırılganlığa götürür; 6) Parlamentonun «evrensel
vicdan yargıcı» rolü oynaması diplomatik sorunlar çıkartabilir.
Senato’nun eleştirileri: 1) Tarihsel araştırmaya müdahaledir; 2) Diplomatik sorunlar
doğurabilir; 3) Anayasaya aykırılık tehlikesi taşımaktadır: a) Ermeni soykırımı bir yargı
kararıyla belirlenmiş ve ua sözleşmelere dayanıyor değildir, «contestation» kavramı da
«négation»dan [inkar] daha geniştir ve yoruma açıktır; b) Düşünce ve ifade özgürlüğüne
ters düşebilir çünkü burada amaç ırkçılıkla mücadeledir ve Fransa’da Ermeni kökenli
vatandaşları hedef alan antisemitizm benzeri bir söylem söz konusu değildir.
2011 Valerie Boyer Yasası: «Fransız yasalarıyla soykırım olarak tanınmış suçları
ölçüsüz derecede [outrancière] tartışmak veya önemsiz gösterme»yi cezalandırıyordu.
Anayasa Konseyi iptal etti: «İfade ve iletişim özgürlüğünü sınırlamaktadır».
Başta, 1789 İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi Md. 11: «Düşüncelerin ve inançların serbest iletimi, insanın
en değerli haklarındandır».
Ayrıca: ‘Parlamento, bizzat yapmış olduğu yasanın tartışılmasını cezalandıramaz’.
Soykırım Karar ve Yasalarına Türkiye’de Tepkiler
2006:
Sivas: «Damsızlar ve Fransızlar Giremez». Adıyaman Kâhta: Süha Özgermi, Dünya
Medeniyetler Güzellik Kraliçesi yarışmasına Fransa ve Ermenistan güzellerinin katılması
engelledi. Edirne: Kravat satıcısı, Fransız marka kravatları meydanda yaktı. Eskişehir:
«Yahudiler ve Ermeniler Giremez, Köpekler Girer». Kayseri: Hitler’in ruhuna helva dağıtımı.
YÖK Başkanı Fransız madalyasını iade etti.
İki diplomat-parlamenter, kaçak çalışan Ermenistanlıların geri gönderilmelerini istedi. «Fransa
Cezayir’de soykırım yapmamıştır» diyenlere ceza talep edildi. Bunları Dışişleri engelledi.
Hrant Dink: «Bu yasa geçerse Paris’e gidip yüreğim yana yana soykırım olmadı diyeceğim».
2011:
Antep: Bir emlak simsarı Fransa cumhurbaşkanı, Ermeni diasporası ve Türkiye’deki dört
Ermeni vakfına dava açtı.
M. Gökçek, Fransız Büyükelçiliği karşısına, düğmeye dokununca Cezayir milli marşını çalacak
bir anıt dikeceğini bildirdi. Sinan Aygün, Cezayir soykırımını reddedenlere ceza istedi (Cezayir
devlet başkanı: «Cezayir’in kolonize edilmesini ticaret konusu yapmayın»).
Kamu ihalelerine Fransız şirketlerinin alınmaması, Fransa’nın Ankara’daki askerî ateşesinin geri
gönderilmesi, Türk hava ve deniz sahasının Fransız askerî uçaklarına ve gemilerine
kapatılması gibi önlemler açıklandı.
Hayrünnisa Gül, kadın diplomatlar ve büyükelçi eşlerine verdiği yemeğe Fransız sefiresini davet
etmedi.
Başkent Üniversitesi Fransızca derslerini kaldırdı.
Sivas Kangal Ağası Konağı,
Antepli Emlakçı Ahmet Karadağ
«Sıradan Faşizm»:
Ocak 2009, Eskişehir: Yahudiler, Ermeniler ve Köpekler
«Sıradan Faşizm»:
Şubat 2009, Kayseri: Hitlerin Ruhuna Dağıtılan Helva
Türkiye’de Soykırım Terimi ve İfade Özgürlüğü
Dışişleri (2010): «1915 olaylarının yegane serbestçe ve özgürce tartışıldığı ülke
Türkiye’dir». Gerçekten, «1915’e soykırım diyen cezalandırılır» diye bir hukuk kuralı
yok. Ama:
Fiziksel saldırılara polis engel olmadı. Cinayetlerin azmettiricileri bulunmadı.
Resmî raporlara dava açıldı, konferanslar yasaklandı, kampanyalara soruşturma
açıldı.
«1915 katliamları»ndan bahsedenler takibata uğradı:
2002-2006: Hrant Dink, Arat Dink, Karin Karakaşlı, Sarkis Seropyan, Aydın Engin’e
«Türklüğe hakaret»ten davalar (TCK 301), iki mahkumiyet.
2005: Orhan Pamuk «Türkler bu topraklarda otuz bin Kürd’ü ve bir milyon Ermeni’yi
öldürdü» demekten 301’le yargılandı, Bakanlık izin vermeyince Borçlar Kanunu’nun
«haksız fiil» maddelerinden tazminata mahkum edildi ve «bütün vatandaşların dava
açabileceği»ne karar verildi.
2008: Yayıncı Ragıp Zarakolu «Gerçek Bizi Özgür Kılacak» çevirisinden ceza aldı.
Aralık 2012: Temel Demirer’e «H. Dink Ermeni olduğu için değil, soykırımı tanıdığı için
katledildi» demek yüzünden ve «Resmî Türk görüşüne aykırı olarak Ermeni soykırımından
söz ettiği…» gerekçesiyle 2 yıl talebiyle dava.
Olayın Mekanizması:
Türk-Ermeni Kısır Döngüsü
ASALA cinayetleri,
soykırım yasaları ve davaları,
(+ tarih bilmemek ve şartlanma)
1915 Ermeni
Travması
«Avrasya Tipi»
ulusal gurur anlayışının
güçlendirdiği İnkar
Sevr
Paranoyası
Tabu
Türk Dış Politikası, Cilt III
85-87
163-193
296-301
480-483
490-506
736
739
759
766-775
Ermenistan ve Ermenilerle ilgili
metin ve kutuların sayfaları: