Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Hayat Hakikat Sanat
…
3 pages
1 file
(Edebiyat Bilimi Açısından Gerçeklik)
Recep Tayyip Erdoğan üniversitesi sosyal bilimler dergisi, 2015
Edebiyatta Kurgusal Gerçeklik Fictional Reality Aytaç ÖREN ÖZ: Kurgu, gerçek malzemelerden farklı bir gerçeklik içinde bir yapı oluşturularak yapılan temsili bir gerçekliktir. Kurgu, mekân, zaman, karakter, hikâye gibi bütün kurgu öğeleri ile beraber kurgusal olan bir yapıdır. Gerçeklik bu yapıda dille bir kırılmaya uğrar, farklı bir dünyaya taşınır ve yapısal değişikliğe maruz kalır. Farklı bir boyutta bir gerçekliğe dönüşür. Edebi eserler hepsi bu şekilde yapılan birer kurgudur ve kurgusal gerçekliği sunarlar. Bütün kurgular kurgusal olmalarına rağmen, kurgularda gerçekliğin nasıl kurgusallığı gerçek hayatta da hayatın kurgularla anlaşıldığına işarettir. Dolayısıyla kurgusal gerçekliğin kurguyu aşan bir yönü de vardır ve gerçekliğin anlaşılmasının bir araçtır.
2023
Birbirine zıt görünümdeki gerçekçi, fantastik, sıradan, olağan dışı, doğal, doğaüstü, normal, anormal gibi özelliklere sahip olan büyülü gerçekçilik bunları kendi potasında eritip uyum içinde okuyucuya sunar. Bu çalışma büyülü gerçekçiliğin ortaya çıkış sebeplerini ve resimde ortaya çıkışından sonra edebiyat eleştirisinde nasıl kullanılmaya başlandığını açıklarken farklı edebiyatların ünlü eserlerinden örnekler göstererek onu diğer türlerden ayıran özelliklerine değinmeyi amaçlamaktadır. Aynı zamanda büyülü gerçekçilik ve onunla aynı anlamda kullanılan Latin Amerika’da ortaya çıkan olağanüstü gerçekçiliği karşılaştırarak ikisi arasındaki farkları ortaya koymaktadır. Edebiyat kavramlarına eleştirmenlerce çizilen sınırları aşan ve hatta bu sınırları birbirine katan bu terimin tanımlanmasında zorluk yaşansa da diğer türlerden farklılığını ortaya koyan belirli özellikleri ihtiva ettiği de görülmektedir. Büyülü gerçekçiliğin tarihi Franz Roh tarafından Avrupa resminde ilk keşfedildiği 1920’lere dayanır ve daha sonra edebiyat çevrelerine yayılır. Edebiyattaki ilk örneklerine Latin Amerika eserlerinde rastlanan büyülü gerçekçilik daha sonra diğer uluslar tarafından da benimsenir. Farklı türleri kaynaştırdığı için melez olarak da kabul edilen bu tür, Latin Amerika edebiyatının yanısıra Avrupa edebiyatında da kullanım farklılıklarına sahip olarak kendini göstermektedir. Bu türü barındıran çalışmalarda sıra dışı ve doğaüstü olan olaylar biyografi ve tarih gibi kurgusal kabul edilmeyen yazı tekniklerine başvurularak sıradanmış gibi anlatılmakta ve hikâyeyi daha gerçekçi kılmak için içinde bulunduğumuz dünyaya benzer bir dünyada sunulmaktadır
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2020
Experience is all of the information and experiences that the individual gains throughout life. In human life, experiences that start from the birth of human, constitutes a cognitive process untill his/her death. Experiences that plays an important role in embodying knowledge regarding life and world, change and shape human for better or for worse. Due to the fact that experience not having a precise definition as a term, its classification, identifying its features, and distinguishing its types; provides convenience to identify the term’s framework of meaning. Literature in case, is a field of art that reflects world, life, feelings and events through language. Literature contains informations about life either. These informations are related to the reality eventhough they belong to a fictitious world. Literature, could teach individual a life lesson or a moral lesson, support his/her imagination or give aesthetic pleasure, change and shape mentally. Not only as an artistic way but also as a vital production; literature, appears as an experience. Moreover, literature exists both as an aesthetic experience and as an experience in general meaning. In this study, the relationship between literature and experience will be discussed.
The Journal of International Social Research, 2015
Öz Sanat eserinin yaratılış sürecinde toplumun payının göz ardı edilemeyeceği bilinen bir gerçekliktir. Edebiyatın bir alt bilim dalı olan edebiyat sosyolojisi de bu gerçeklikten yola çıkarak, edebiyat ve toplumun kesişim noktasını temel alan bir çalışma alanı ortaya koymaktadır. Edebiyat sosyolojisine göre, sanat eseri ve toplum arasında karşılıklı bir ilişki ve etkilenme söz konusudur. Toplumsal olaylardan etkilenerek yaratılan ya da yaratılış sürecinde toplumsal olayların izleri bulunan sanat eserleri kadar, toplumu etkileyen ya da toplumsal olayları tetikleyen sanat eserleri de bulunmaktadır. Dolayısıyla bu durum "karşılıklı" bir ilişkidir. Buradan hareketle, edebiyat sosyolojisi çalışmalarının bir amacı da, yazar ve şairlerin yaşadıkları çevreden ve bu çevrede gerçekleşen olaylardan etkilendiğini ve bunların bir birikim olarak yaratılan eserlere az veya çok yansıdığını ortaya koymak olarak düşünülebilir. Bu çalışmada da benzer bir gaye güdülmüş ve Mehmet Akif Ersoy'un "Safahat I" kitabında yer alan şiirleri, edebiyat sosyolojisi çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır. Bu süreçte, Mehmet Akif Ersoy'un, yaşadığı dönemin toplumsal yapısındaki hangi durum ve gerçekliklere dikkat kesildiği ve izlenimlerini şiirlerine ne ölçüde ve nasıl yansıttığı açıklanmaya çalışılmıştır. Bunun için, toplumsal konuları en çok dile getirdiği şiirlerinin toplandığı Safahat I kitabı seçilmiştir. Bu kitaptaki şiirlerde toplumsal gerçekliklere dair izlekler bulabilmek ve bunları şairin yaşadığı dönemin toplumsal yapısı ile ilişkilendirebilmek için, çalışmanın inceleme bölümünde şiirler, temalarına uygun şekilde ana başlıklar ve alt başlıklar altında değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu ana başlıklar; ""Toplumsal Yapı", "Aile Hayatı" ve "Alt yapı-Aydınlatma ve İmar Sorunları" şeklinde belirlenmiştir.
”, Millî Eğitim -Üç Aylık Eğitim ve Sosyal Bilimler Dergisi [Ankara], , 2006
Bu yazıda edebiyat öğretimi mahiyet, seyir, anlayış, gaye ve eksiklik bakımından çok genel çizgileriyle ve tasviri olarak tartışılmaktadır.
Milel ve Nihal: İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, 2019
Tanıklığı ‘mutlak güven’ kategorisinde tasarlayan ve edebiyatı ‘geçmişe tanık’ olarak konumlandıran tarihselci edebiyat teorisinde edebi eser edebilik vasfını yitirip tarihsel vesikaya dönüşmektedir. Formalist edebiyat teorisi ise edebi eserlerin tarihsel varlık olmalarından ziyade dilsel varlık olmalarını ön plana çıkarırken eserin edebiliğini tarihe bakarak değil de eserin ‘linguistik göstergeye tanıklığı’ şeklinde korumaya çalışır. Buna karşın eserlerin dil-içi ilişkiler ağı ile sınırlandırılması onları birer “kapalı nesne” haline getirerek tarihsizleştirmektedir. Yirminci asrın ikinci yarısında metin veya tarihsel bağlamdan ziyade okurun anlam üretimindeki rolünü savunan yeni bir edebiyat tarihi yazımı anlayışı ileri sürülür. Okurun edebi metnin yorumlanmasında elde ettiği liberal açıklık ile ikinci dünya savaşından, bilhassa soykırım felaketinden sonra tanıklık kelimesinin de belirli bir semantik muğlaklığa bürünmesi birbiriyle ilintili görülebilir. Bu noktada edebi hermenötik edebi eserleri geçmişin ve linguistik göstergenin tanıkları olarak değil de ‘dilin kendi kendisine tanıklığı’ olarak ele alarak otonomi ve tarihsizleşme sorununu aşmayı dener. Edebi eserin edebiliği üretildiği tarihsel bağlamın anlamını değiştirmesinden ileri gelir. Böylesi bir tarihsel etki oluşturmuş edebi eserler bizatihi kendi zamanlarını üretmeye başlarlar. Böylece edebi eserler geçmişe veya dilsel göstergeye değil, kendi ürettiği tarihe ve dilin bizatihi kendisine tanıklık etmektedirler.
Bizim Külliye, Haziran-Temmuz-Ağustos 2015, s. 10-13
2015
Edebiyat artık klasik ve modern dönemde kullanılageldiği gibi hakikatin kelimelere dökülmüş hali olan mimetik bir sanat dalı değil, aksine üstanlatılar kurarak organik olan her şeyi cansızlaştıran metafizikle kıyasıya bir mücadele alanına dönüşmüştür. Dahası modern felsefenin metafizikle açtığı yaraları iyileştirmek de yine edebiyatın görevleri arasındadır artık. Bu yüzden iddia edebiliriz ki edebiyat, metafiziksel düşünce illetinden kurtulduğumuz bu nekahet döneminde kendisini bize bir tür ilaç, bir ecza, bir farmakon olarak sunar.
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 2017
Çağdaş Türk edebiyatının seçkin yazarlarından Adnan Binyazar, 1934 Diyarbakır doğumludur. İlköğrenimine ancak 14 yaşında başlayabilen yazar, daha sonra eğitimini tamamlayarak öğretmen okulları, üniversiteler başta olmak üzere Türkiye'nin çeşitli kurumlarında çalıştı. Almanya, Hollanda, İsveç ve İsviçre'de eğitim ve öğretmen yetiştirme programlarıyla ilgili projelerde yer aldı, ders kitapları hazırladı. İlk yazısı Varlık dergisinde 1960 yılında yayımlanan yazar, birkaç hikâyeden sonra 2000'li yıllara kadar yalnızca deneme, inceleme ve araştırma alanlarında eser verdi. Halk Anlatıları, Dede Korkut, Elif ile Mahmut gibi Türk folklorundan yararlanarak yazdığı eserlerinde Türk anlatı geleneğine verdiği önemin izleri görülür. Bugüne değin, iki romanı (Masalını Yitiren Dev, Ölümün Gölgesi Yok) ve dört hikâye kitabı (Şairin Kedisi, Şah Mahmet, Bozkır Aydınlığında Aşk, Kızıl Saçlı Kontes) yayımlanmıştır. Özellikle romanları yazarın biyografisiyle örtüştüğü için gerçeklik izlenimine yol açmaktadır. Adnan Binyazar, yazdığı kurgusal metinlerinde çoğunlukla öz yaşam öyküsünden hareket ettiği için eserlerinin anı, otobiyografi olabileceği ya da okurda bu türlerle iç içe yazılmış roman ve hikâyeler olduğu kanısı uyandırmaktadır. Ayrıca üslubundaki alıntı, gönderge, içanlatı ve kolaj gibi metinler arası ilişki türleri ile imge kullanımının yoğunluğu, ona özgü karakteristik özellikleridir. Bu çalışmada, Adnan Binyazar'ın roman ve hikâyelerindeki belli başlı dil ve anlatım özellikleri, kurgu-gerçek ilişkisiyle ilgili görüşleri ve eleştirmenlerin değerlendirmeleri göz önünde bulundurularak yazarın üslubuna dair tespitlerde bulunulacaktır.
Uma experiência em clínica psiquiátrica infantil permeada pelo Humor, 2004
Mélanges de l’École française de Rome - Moyen Âge [En ligne], 135-2 , 2023
HAL (Le Centre pour la Communication Scientifique Directe), 2012
International Journal of Informatics and Communication Technology (IJ-ICT), 2020
ZooKeys, 2012
Relevance of IFRS in Preparation of Financial Statements by Sonia, 2023
SSRN Electronic Journal, 2008
International Journal of Human Sciences Research, 2022
Sofie Armiera Hadi, 2022
Journal of Basic Microbiology, 1996
Proceedings of the 2009 ACM symposium on Applied Computing, 2009
Molecules, 2021
2019 IEEE 30th International Symposium on Personal, Indoor and Mobile Radio Communications (PIMRC Workshops), 2019
Litmus solution publishers, 2024
Journal of maxillofacial and oral surgery, 2011