Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2015
…
25 pages
1 file
Sosyal bilimler alanindaki calismalar gun gectikce artmakta, bu calismalardaki ilginin onemli bir kismi da dinler ve onlarin tarihi sureclerini kapsamaktadir. Ozellikle dinlerin kendilerini ifade ettikleri ve ana referans kabul ettikleri kutsal kitaplarin tarihsel gelisimleri bu ilginin temel odagi olmaktadir. Bu acidan, Eski Ahit metinlerinin olusum sureci olan, Yahudilik ve Hiristiyanligin gecis donemini aydinlatan, Olu Deniz el yazmalari, onemli bir kesiftir. Bu makalede kesif ile ilgili tarihi surec, yazmalarin sahipleri hakkindaki tezler, mevcut Tevrat metni ile olan benzerlik ve farkliliklar ele alinmaya calisilacaktir.
Mostar Devlet Arşivlerinde Bulunan Türkçe El Yazmaları
Art-Sanat, 2019
The subject of this study is the Early Byzantine Period Illuminated Theological Manuscripts. The primary aim of this study is to identify and classify the themes of Early Byzantine Period illuminated theological manuscripts, analyzing and comparing their styles accordingly, presenting the production materials and determining their place of production. During the museum and library research the Quedlinburg Itala (Ms. Theol. Lat. fol. 485 / LDAB 8476), Ashburnham Pentateuch (Ashburnham Pentateuch MS nouv. acq. lat. 2334 / LDAB 8110), Rabbula Gospel (Rabbula Gospels Cod. Plut. I,56 / LDAB 115232), Paris Syrian Bible (The Syriac Bible of Paris Cod. syr. 341 / LDAB 115270), St. Augustus Gospel (Cambridge, Corpus Christi College 286 / LDAB 7481), British Library Cannon Tables (London, British Library Add MS 5111 / LDAB 7151)and Cotton Genesis (Lond.Cotton Otho B.IV / LDAB 3242) were analyzed at the outset under the title of Early Byzantine Period Illuminated Theological Manuscripts. The Rossano Gospels (Codex Purpureus Rossanensis / LDAB 2990), Sinope Gospel (Codex Purpureus Sinopensis Paris, Suppl. Gr. 1226 / LDAB 2902) and Vienna Genesis (Vindob. Theol. gr. 31 / LDAB 3078) were addressed separately under the title of Early Byzantine Period Purpura Codices. Analyses revealed that presence of the biblical illuminations in Orthodox Byzantine, and even the depiction of the Old Testament scenes without referring to the New Testament as in the Vienna Genesis manuscript samples, is of high importance in terms of the relationship developed between a belief that has just been institutionalized and tradition. The fact that Jewish art bearing traces of Hellenistic culture caused the Old Testament plots to be used in Christian themes contains some scientific data with regards to the fact that it shows how geographically, and historically different cultures are articulated.
Kelam Arastırmaları Dergisi, 2013
-Do the Messianic Hopes in the Dead Sea Scrolls Predict an Eschatological Prophet?- An Evaluation in Terms of Tabshirât As in the most religious traditions there is the faith of a savior who will come at the end of times in Judaism. According to Rabbinic Judaism this savior is king-messiah who descended from David. However, there are different conceptions of the Messiah in the Tanakh and Jewish History. Likewise there are different expectations for the future which appeared in the Jewish community in the Dead Sea Scrolls that were discovered in the twentieth century. The most remarkable thing in these expectations is to mention an eschatological prophet. In this article the relationship between messianic hopes and prophecy in the Jewish society in the period of the second temple will be discussed. Also expectation of the prophet who was mentioned in the Dead Sea Scrolls will be examined. Additionally, this information will be evaluated in terms of Qur?anic data about which Prophet Muhammad is mentioned in the previous religious text and expectation of Ahlu?l-Kitab (Jews and Christians) for savior is realized with Prophet Muhammad
ATEŞ ALTINDA YEMEN'IN EL YAZMALARI, 2018
Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2019
Effective, fast, and reliable communication provides a great contribution in a battle or conflict. The tactics used in naval wars determine the basis of communication. Considering the historical process in forms and vehicles of the naval wars, the importance of the communication between the admirals and the captains has always been high, so there has always been a new search for effective solution. From the researched/known archive information point of view, the war instruction issued by Captain James Dolfin for the Venetian fleet on September 9, 1365 was a first in this regard and was the ancestor of today's practices. This instruction, which was prepared in Latin and in the Venetian dialect, was first translated into Italian and later into English. Considering the maritime language used in the content of this directive, it is important that the translations were made by naval officers, thus increasing the reliability of the information. This study was carried out in order to present historical information on the related subject to the tacticians and planners in Turkish Naval Forces.
Özet İnce uçlu bir aletle duvarlara kazınarak yapılan grafitiler, Çanakkale'deki bazı Osmanlı dönemi yapılarında karşımıza çıkar. Bu yapılar içinde Behramkale'de (Assos) I. Murad döneminde (sal. 1359-1389) inşa edilen Hüdavendigâr Cami, Babakale'de kaptan-ı derya Kaymak Mustafa Paşa'nın (ö.1730) en geç 1730'lara tarihlenebilen hamamı ve Mahmudiye'de Cezayirli Hasan Paşa'nın (1713-1790) yaptırdığı köşk vardır. Sadece Çanakkale değil, yakın çevrede ayrıca Trakya, Anadolu ve denize kıyısı olan yakın çevredeki başka ülkelerde de bu türden grafitilerin yapıldığı, günümüze ulaşabilen örneklerden anlaşılmaktadır. Grafiti içeren yapıların inşa edildiği Çanakkale'deki yerleşimlerde bir limanın bulunması ve stratejik konumları kara-deniz ticaret bağlantısını sağlamış; aynı zamanda gemiciler ve tersane çalışanları için de uğrak bir yer olmuştur. Bu noktada grafitilerin kimler tarafından yapılmış olabileceği konusunda fikir yürütebilmekteyiz. Bu tasvirler olasılıkla buralarda denizciler veya tersanede çalışanlar tarafından sade, ancak ayrıntıcı ve naif bir üslupla çizilmişlerdir. Grafitilerin konularını daha çok deniz yaşamına ait yelkenli, kürekli gemiler, dalgalar, fantastik deniz canlıları, korsan tasvirlerinin yanında bitkisel ve geometrik bezemeler oluşturur. Bu tasvirler bu bölgelerin denizcilik faaliyetlerinin yanı sıra inançlarına ilişkin eşsiz bilgiler sunar.
Türk Savaş Çalışmaları Dergisi, 2021
Türkler ile İtalyanlar arasındaki ilişkilerin kökeni oldukça erken dönemlere kadar gitmektedir. En temelde ticaret yoluyla başlayan bu ilişkiler daha sonra hemen her alanda kendini göstermiştir. Elbette bu temasların düz bir çizgide, sorunsuz olarak gittiğini söylemek de doğru değildir. İtalyan kent devletleri ve daha sonra Osmanlılar arasında farklı zamanlarda birçok savaş cereyan etmiştir. Bu savaşların en yoğun yaşandığı yer ise denizler olacaktır. Akdeniz özelinde savaşların/karşılaşmaların diğer bir boyutu ise korsanlık kaynaklıdır. Bu noktada korsanların çıkış yerleri çoğunlukla Cezayir, Tunus ve Trablus’dur. Buradan hareket eden korsanlar farklı İtalyan gemileri ile karşılaşmışlar ve çarpışmışlardır. Denizlerdeki mücadelenin neticesinde her iki taraf için de ortaya bir sorun çıkacaktır: Esirler. Esaret altına alınanların hapsedildikleri yerlerde kaleme aldıkları Osmanlıca mektuplar bu çalışmanın konusunu oluştururken daha özelde Napoli’de bir savaş sırasında esir düşmüş 15 Müslümanın yazdıklarına odaklanılmaya çalışılmıştır. Origins of the Turkish-Italian relations date back to very early periods. These relations that initially started through trade extended later to almost every field. It would naturally be wrong to assert that these contacts went smoothly on a straight line. Several wars broke out between Italian city states and then the Ottomans, at different times. Where such battles took place most densely would be the seas. Another aspect of the warfare/battles peculiar to the Mediterranean region resulted from piracy. At that point, the points of departure for the pirates were mostly Algeria, Tunisia, and Tripoli. The pirates departing from those spots encountered various Italian ships and clashed. As a consequence of the clashes at sea, a problem would emerge for both parties: The captives. The letters in Ottoman Turkish, written by those held captive in jails, constitute the main subject of this study which more specifically focuses on the letters written by 15 Muslims who were captured during a war in Naples.
)
arka planı ile beraber aktarılacaktır. Şüphesiz bu çalışmada keşfedilen ve tercümeleri yapılan bu devasa külliyatı 9 oluşturan parşömenler ile belgeleri sıralamak ve içeriklerinin teolojik yorumlarını yapmak imkânsızdır. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı ve sınırı, Türkçe eserlerin oldukça az olduğu bir alanda okuyucuya ansiklopedik mahiyette bir bilgi dağarcığı sunmak olarak belirlenmiştir.
çevrelerine ve konuya ilgi duyan bütün insanlara kapılarını açmıştır. 40
sından büyük önem taşımaktadır. Kumran yazmalarında bulunan Yeşaya metninin, 895 tarihli bilinen Kahire versiyonundan bin yıl önceki bir tarihle anılması, bu yazmaların kaynakların otantikliğine ne kadar katkı sağladığının bir göstergesidir.
Ayrıca yazmalarda önemli bir yer tutan Doğruluk Öğretmeni ile Vaftizci Yahya arasında eskatolojik beklentilerin benzerliği, temizlik anlayışlarının uyuşması gibi etmenler, Hz. Yahya'nın en azından bir süre Kumran cemaatine dahil olduğuna dair fikirlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Yazmaların sahipleri konusunda ortaya atılan birçok tez tam anlamıyla destek bulunup ispatlanamamıştır. Halen süren bu muammanın sebepleri arasında eldeki bilgilerin gerçekten yetersiz olması ve tam bir tespite imkân vermemesi olarak da gösterilebilir. Yazmaların oksitlenmesi, kaybolması ve eksik olması gibi birçok neden de bu bilgilerin netleşmesine olanak sağlamamıştır. Dolayısıyla sadece eldeki metinlerden ve dönemi anlatan Josephus ve Philo gibi Antikçağ tarihçilerinin net olmayan fikirlerinden böyle bir sonuca varmamız mümkün görünmemektedir. Ancak son tahlilde mevcut tezler içinde, birçok soruya cevap vermesi açısından Esseniler tezi daha tutarlı gözükmekte ve bilim adamlarınca daha çok desteklenmektedir. Dolayısı ile cemaatin kimliği üzerindeki tartışmalarda, Yahudi mezhepleri ile ilgili bilgi vermesi açısından da yazmaların otantik bir kaynak teşkil ettiğini görmekteyiz.
Yazmaların diğer bir önemli noktası da elimizdeki Kutsal Kitap metni ile olan bağlantısıdır. Kumran metinleri şiirsel bir üslupla yazılmış olup daha akıcı bir metin örneği sunmaktadır. Ayrıca Yahudi cemaati içerisindeki mücadeleyi ve mücadele ortamında gerçek kurtuluşu münzevi bir hayata çekilme ve kurtarıcıyı beklemek olarak seçen bir cemaati anlatması da yazmaların verdiği önemli diğer bilgilerdir. Ayrıca, Yahudi hukuk literatürünün önemli bir kısmını barındıran Mişna'ya kaynaklık etmesi bakımından, yazmaların barındırdığı hukuki bilgiler son derece önemli olup, Tesniye 21'deki ifadeler ile Tapınak Yazması'nda geçen ifadelerin bire bir uyumu bu duruma iyi bir örnek teşkil etmektedir. Sonuç olarak; Ölü Deniz yazmaları keşfi, deşifre edilmesi, içerdiği bilgiler ve gizemi ile birçok araştırmacının ilgi odağı olmakta, içerdiği konularla Yahudilik, Hıristiyanlık ve dolayısıyla da İslamiyet adına bir tarih yelpazesi sunmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmaların artması, tekno-
Giriş
Dinler tarihi bilim dalı, içinde 'din' ve 'tarih' gibi iki köklü geleneği barındıran ve dini fenomenleri tahlil ederken, dinin içinde neşv-u nema ettiği tarihi kodları yadsımadan yorumlayan bir disiplindir. Dolayısıyla, mensupları tarafından benimsenen kutsal kitapların, hem teolojik argümanlar barındırdığı hem de indirildiği/yazıldığı dönemin tarihi dokusunu bizlere ulaştırdığı bilinmektedir. Vahiy kaynaklı dinlerin iki temsilcisi olan Yahudilik ve Hıristiyanlığın temel referans kaynaklarının oluşma aşaması da aynı doğrultuda değerlendirilmektedir. Yahudi cemaati içinde doğan Hıristiyanlık, Hz. İsa ve havarileri ile dış dünyaya açılmıştır. Hıristiyanlığın, Yahudilikle aynı mekân ve zaman diliminde var olma savaşı verdiği erken dönemde, bu iki geleneğin nasıl bir etkileşim içinde olduğunu, bölgede yaşanan dini ve siyasi atmosferin, kutsal kabul edilen metinlerin yorumlanmasını hangi ölçülerde etkilediğini sağlıklı bir şekilde ortaya koymak dinler tarihinin önemli çalışma sahalarından biridir.
İşte yukarıda bahsedilen bu geçiş aşamasına denk gelen, MÖ. I. yüzyıl ile MS. I. yüzyıl arasında yer alan dönemde, Yahudi topraklarında kendi kimliklerini yaşamak için çalışan ve yazdıkları metinleri korumayı başaran, kendi iç disiplin kuralları ile varlıklarını devam ettiren Kumran cemaatinin 1 kayda geçirdiği yazmalar, kendilerinden yüzyıllar sonra keşfedilmiştir. Keşifle beraber, Yahudi literatürünün önemli bir kısmı olan Tanah'ın 2 oluşturulma aşaması, yazmaların sahipleri, yazmaların nasıl yazılıp saklandığı ve Eski Ahit metinleri ile bağlantısı gibi onlarca soru araştırmacıların; hazine bulma merakı ise definecilerin yollarını Ölü Deniz bölgesindeki bu ıssız mağaralara yöneltmiştir. Keşfin duyulması ile beraber kamuoyunun da bu konudan haberdar olması yazmalara bir an önce ulaşma heyecanını artırsa da, bu eserlerin yayımlanması uzun bir süreçten sonra gerçekleşmiştir. Bu durum yazmalar hakkında oluşan merakı daha da artırmış ve yazmaların yayımlanması için kamuoyu baskısına dönüşmüştür. Ancak bu baskı yazmaların yıllar süren yayımlanma sürecine neredeyse hiç etki etmemiştir. 1947 yılında bulunan yazmalar ) Ölü Deniz El Yazmaları ve Tarihteki Yeri elli yıllık bir gizemin ve akademik başarısızlığın 3 ardından 1991 yılında çevrilmiş ve yayımlanmıştır. Bütün bu olumsuz sürece rağmen, dönemin dini atmosferini yansıtan ve Masoretik metin 4 ile olan benzerlik ve farklılıkları ortaya koyan yazmalar, bazı bilim adamları tarafından 'XX. yüzyılın en önemli keşfi' olarak adlandırılmaya layık görülmüştür. 5 Bu makalede, bilim ve arkeoloji dünyası ile beraber dinler tarihi alanında da akademik bir heyecana yol açan ve Yahudilik ile Hıristiyanlık tarihi açısından karanlık bir geçiş dönemine ışık tutan Ölü Deniz el yazmalarının keşif süreci ve önemi ele alınacaktır. Bununla beraber, Türkiye'de üzerinde çok fazla çalışma bulunmasa da 6 , başta Amerika olmak üzere üniversitelerde kürsüleri kurulan 7 Ölü Deniz yazmalarının muhtevası, Tanah ve halakha 8 literatürüne olan katkısı, dönemin dini ve tarihi
A. Yazmaların Tarihlendirilmesi
Yazmaların keşfi ile beraber, bu dokümanların otantikliği meselesi gündeme gelmiştir. Zira Kutsal kitap metinlerinin, Masoretik metinden önceki bir döneme mi yoksa Mişna 10 çalışmalarından sonraki bir döneme mi ait olduğu, çok önemli bir husustur. Yazmaların hangi dönemlere ait olduğunun tespitine dair ilk çalışma 1950 yılında radyo karbon testi ile yapılmıştır. Bu çalışma sonucu MÖ. 200-MS. 33 yılları arasında bir zaman diliminde ortaya çıktığı tespit edilmiştir. 11 Bu karbon testlerinin ardından metinler, şekil, içerik ve yazı stili çerçevesinde paleografik test süzgecinden geçirilmiş ve ortaya çıkan zaman dilimi MÖ. 225-MS. 50 olarak belirlenmiştir. 12 Ardından yapılan fonetik, morfoloji ve ortografi 13 , çalışmaları da bahsedilen tarih aralığına yakın sonuçlar vermiş ve genel aralık MÖ. 200-MS. 100 olarak teyit edilmiştir.
Böylelikle Ester kitabı hariç, Tevrat'ın tamamını barındıran yazmaların, Yahudilerin ellerinde bulunan ve X. yüzyıla ait olan en eski İbranice Tevrat nüshasından on asırdan daha fazla bir zamana ait olması, bu keşfin önemini bir kat daha arttırmıştır. Yazmaların çoğunluğu İbranice olmakla beraber, Grekçe ve Aramice nüshalar da mevcuttur. 14 Bu çalışmaya kay-9 972 parçadan oluşan bu yazmaların, açıklamaları ile birlikte yayımlandığı Discoveries in the Judean Desert (DJD) serisi otuz dokuz ciltlik bir eserdir.
10 MS. 180-220 yılları arası Rabbi Yehudah ha Nasi önderliğinde derlenen Mişna, Talmud'un da ilk bölümüdür ve Yahudilikte 'Sözlü Tora' olarak kabul edilir.
11 Doudna, G. "Carbon-14 Dating", Encyclopedia of the Dead Sea Scrolls (EDSES), ed. Schiffman v.dğr., Vol. I, (Oxford: 2000), s. 120. Nihayet 1991 yılında yazmalar konusunda son sözü söyleyen İsrail Antika Bölümü, kendi elinde bulunan parçaların bilim adamlarınca incelenebileceği iznini vermiş, Kaliforniya'da bulunan Huntington Üniversitesi de yazmaların fotoğraflarının bilim adamları tarafından kullanılabileceğini söyleyerek kütüphanesine yerleştirmiştir. Üniversite'nin bu belgelere nasıl ulaştığı halen bilinmiyor olsa da elli yıl sonunda bu gizli yazmalar nihayet kamuoyu ile paylaşılmış, böylece 39 ciltlik Discoveries in the Judean Desert (DJD) serisi 1991 yılından başlayarak bütün bilim veya yaşlı Pliny) olarak bilinir. Bir Roma yazarı, doğa bilimcisi, doğa felsefecisi ve ordu kumandanıdır. Diğer iki kaynağa oranla dönem hakkında sınırlı bir bilgi sunmaktadır.
Yazmaların Kodlanması
El yazmalarının numaralandırılması bulundukları mağara, bölge ve içerdiği bilgiye göre yapılmaktadır. Dolayısıyla birinci mağarada bulunan yazmalar, Roma rakamı ile 'I' simgesiyle başlamaktadır. Devamında yer alan ifadedeki Q harfi yazmaların Kumran (Qumran) bölgesinde yer aldığını gösterirken en son kısımda yer alan harf ya da harfler ise yazmanın İbranice ya da Latince kısaltmasını simgelemektedir. Örneğin IQapGen ifadesi bu yazmanın Kumran bölgesindeki birinci mağaradaki bulunan Genesis (Yaratılış-Tekvin) Apokronu'na 41 ait olduğunu göstermektedir. Kodlamaların sonunda yer alan rakamsal ifadeler ise bu yazmanın o mağarada ele geçen kaçıncı materyal olduğunu bize göstermektedir.
D. Ana Kaynakların Tanıtımı
Ölü Deniz bölgesinde yer alan, on birinci mağaradan çıkarılan bu dev külliyat içerisindeki bütün ayrıntıları anlatmak mümkün olamayacağı için, yazmalar hakkında genel bilgiler sıralandıktan sonra, bu metinlerin Masoretik metin ve halakha ile olan bağlantıları ele alınacaktır. Aynı zamanda, yazmalardaki bilgilerden yola çıkarak hem cemaatin toplum düzeni ele alınmaya hem de yazmaların ve cemaatin tarihsel arka planı ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Toplum (Cemaat) Kuralları (The Rule of Community)
Cemaat Kuralları, diğer adıyla 'Toplum Kuralları' 42 cemaatin en eski el yazmaları arasında olduğu tahmin edilen bir metindir. Dolayısıyla bu metnin tarihi bize Kumran cemaati hakkında bilgi vermekte ve yaşadıkları zaman aralığının da tahmin edilmesine yardım etmektedir. MÖ. 100 ve 75 yılları arasında bir tarih diliminde oluşturulduğu düşünülen yazma Translation and Notes, , Jewish Social Studies Vol. XV, No. 3/4, Jul. -Oct., 1953 55 Burada geçen savaşın gerçek bir savaş mı yoksa eskatolojik bir savaş mı olduğu konusunda fikir ayrılıkları bulunmakta; cemaatin yaşantısı ve savaştan kaçınarak münzevi bir hayat yaşamaları göz önüne alınırsa daha çok eskatolojik bir savaşa gönderme yapıldığı fikri ağır basmaktadır.
Tapınak Kuralları
Tapınakta yapılan ibadet kurallarının düzenlendiği bu yazmada ayrıca Şabat ve diğer bayramlarda sunulacak olan kurbanların özellikleri ve kurban adabı konularına yer verilmiştir. 86 cm uzunluğu ile en uzun Kumran belgesi olarak bilinir. 1956 yılında on birinci mağarada keşfedilen, 1967 yılında Altı Gün savaşlarından sonra yayımlanan bu yazmaların baş kısmı yıpranmış ve parçalanmıştır, birinci bölümü ise kayıp durumundadır. Yigeal Yadin tarafından yayıma hazırlanan metin 1977 yılında İbranice çevirisi ile ve onun ölümünden kısa bir süre önce de İngilizce çevirisiyle basılmıştır. Yahudi cemaatinde önemli olan Tapınak hayatının Kumran cemaati tarafından da önemsenmesi, bütün hayatın Tapınak merkezli olduğunu göstermektedir. Yazmanın ilerleyen kısımlarında ayrıntılı şekilde devam eden bu kuralların sonunda aile içi iletişim konuları hakkında bilgiler verilmekte olup ebeveynlerin sözünü dinlemeyen evlatlar, evlilikte dikkat edilmesi gereken kurallar ile evlilik dışı cinsel ilişkide bulunanların cezalarından bahseden bölümler yer almakta ve bu bilgilerin konu sıralaması açısından Kutsal Kitap ile benzerliği dikkat çekicidir. 56 ) zerliğin metin bütünlüğü esas alındığında ortadan kalktığını ifade eden düşünürler de 58 vardır. Bu ilahilerde, iki ana tema olarak kurtuluş ve bilgi sunulur. Cemaat içindeki yeni yetişen öğrenciler, dışarıdaki kötü hayattan kurtuldukları için bir nevi şükür ifadelerini sunar. İlk mağarada bulunan, üç ana parça ve yetmiş küçük parçadan oluşan, on iki adet iyi korunmuş sütun ve altı adet kötü durumda sütundan oluşmaktadır. 1954-1955 yılları arasında E.L. Sukenik tarafından yayına hazırlanmıştır. Parşömenlerin tercüme zorluğu ile beraber, şiirlerin ve ilahilerin nerede başlayıp nerede bittiğinin de belirtilmesi bir hayli zor olmuştur. 59
Daha önce de dile getirdiğimiz gibi bu devasa külliyatın 60 tamamının tahlilini yapmak mümkün olmadığı için, burada cemaati, yazmaların oluşum süreçlerini yakından ilgilendiren tarihsel arka planı yansıtan metinleri tahlil etmek durumundayız. Bunların dışında elbette yukarıda saydığımız ana gövdeyi oluşturan metinlerin yanında diğerlerine göre hacimce küçük olan metinlerin de varlığını da belirtmek gerekir. Ancak bunlar diğer parşömenler kadar doyurucu bilgilere haiz olmadıkları için burada açıklamayıp sadece isimlerini saymakla yetinilecektir. Bu metinler şu şekilde sıralanabilir: Vermes'in MMT olarak kısalttığı (Miqsat Ma'ase Ha-Torah) Bazı Torah Emirleri, İşaya yazması, Habakkuk Yorumu, Levililer Kitabı, Yeşaya Beyanatları, Tekvin Beyanatları, Eyüp'ün Tercümesi, Nahum Yorumu ve Bakır Yazma.
III. Cemaatin Kimliği
Kumran cemaatinin tam olarak kimler olduğu hususunda ortaya atılan fikirlerden ve bilim adamları tarafından oluşturulan hipotezlerden tam olarak bir kanıt elde edilebilmiş değildir. 61 Bu muğlaklığın nedenleri arasında Esseniler ile ilgili tarihi kaynaklarda geçen bilgilerin eksiksiz ve tam anlamıyla güvenilir olmadığı da sayılabilir. Çünkü hayatlarını tam anlamıyla sırlar içinde yaşayan, dışarıdan bir üyenin çok zorlu süreçlerle kabul edildiği, cemaatten çıkan bir üyenin bir daha giremediği bir topluluktan bahsediyorken, kaynakların onlar hakkında cemaate bizzat dâhil olmadan tam anlamıyla malumat vermeleri imkânsızdır. Ayrıca yazmalar