KARADENİZ, 2017; (36)
ÂKİB VE ŞİİRLERİ
ÂKIB AND HIS POEMS
ПОЭЗИЯ АКИБА
Ahmet İÇLİ*
ÖZ
Yurtiçindeki ve yurtdışındaki kütüphanelerde Osmanlı döneminden kalma
birçok yazma eser bulunmaktadır. Arap harfi ile yazılmış bu eserler arasında
divanlar, mesneviler, bilimsel eserler ve daha birçok türün yanında mecmualar da
bulunmaktadır. Her bir mecmua/eser, potansiyel olarak tarihe ışık tutacak küçük bir
ayrıntıyı taşıyabilir. Özellikle de taşrada kalmış ya da büyük şairler arasında yer
edinememiş şairlerin diğer kaynaklarda yer almayan şiirlerini, eserlerini ve
hayatları hakkında bilgileri ihtiva edebilir.
Çalışmada hakkında tezkirelerde ve diğer biyografik kaynaklarda herhangi
bir bilgi bulunmayan Âkib’in, Erzurum Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege
Yazma Eser Kütüphanesi ASL 568 Mec. 26 numarada kayıtlı mecmuadan
hareketle, şiirleri gün yüzüne çıkarılmaktadır.
Âkib’ın asıl adı, doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Fakat şairin 17.
Yüzyıl şairlerinden Nâîlî ve 17. yüzyıl sonu ile 18. yüzyıl başlarında yaşamış
Âgâh’ın gazellerine yazmış olduğu iki tahmisten hareketle en erken 17. yüzyıl şairi
olduğu kanaatine varılır. Mecmuada şiirleri bulunan şairlerin büyük oranda 17 ve
18. yüzyıl şairleri olduğu göz önüne alınırsa Âkib’in da en geç 18. yüzyıl şairi
olduğu söylenebilir.
Mecmuada şaire ait ilk manzumede (tahmiste) Âkib’in Sükûtî-zādelerden
olduğu bilgisi vardır. Bahsi geçen Sükûtî’nin o dönemde yaşayan şair Fennî Sükûtî
veya Kadılık görevlerinde bulunan Ömer Sükûtî ya da başka bir Sükûtî mi
olduğuna dair elimizde net bir bilgi yoktur.
Şairin mahlası “ = ”ﻋﺎﻘﺐÂkıb/Âkib, Arapça bir kelime olan “”ﻋﻘﺐ
kelimesinin ismi faili olup bir diğerinin arkasından gelen anlamındadır. Diğer
peygamberlerden sonra gelmesi dolayısıyla Hz. Muhammed’e de sıfat olan kelime,
bir görevde asil olan kişinin vekili, daha sonra en yetkili kişi anlamına da gelir.
Âkib’in Nâîlî ve Âgâh gibi şairlere tahmisler yazması ve diğer
gazellerindeki üslubundan hareketle Sebk-i Hindî üslubunu benimseyen bir şair
olduğu söylenebilir. Akıcı bir üsluba ve rahat bir söyleyişe sahip şairin elimizde 23
gazeli 2 tahmisi 1 müseddesi 3 rubaisi bulunmaktadır. Bunların yanı sıra
Doç. Dr., Ardahan Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü.
[email protected]
*
10.17498/kdeniz.372392
302
KARADENİZ, 2017; (36)
mecmuada Münacat-ı Âkib başlıklı 2 beyitlik bir nazmı ile Müfredât-ı Akib
başlıklı 6 beyti daha vardır.
Makalede Âkib hakkında eldeki bilgiler ışığında kısaca bilgi verildikten
sonra şairin mecmuada geçen şiirleri günümüz harflerine aktarılacaktır.
Anahtar kelimeler: Âkıb, Sükûtî-zâde, Klasik Türk edebiyatı, şiir, mecmua.
Abstract
Many manuscripts written in Turkish with Arabic letters in the Ottoman
period can be seen in different libraries of the world as well as in the Turkish
libraries for the time being. The classification and presentation of these
artifacts/magazines are among our important tasks. Because, each magazine
definitely has a small detail that will offer an insight into the history. However, the
magazines which contain poems belonging to some poets which we have not come
across in biographical works and collections of bibliographies are important
sources to shed light on the literature history.
There is no information on biographical sources and collections of
bibliographies about Âkib, who is estimated to have lived in the late 17th and early
18th centuries. The only information belonging to the poet's existence is found in a
magazine located in the Seyfettin Özege Manuscript Library of Erzurum Atatürk
University.
The information that Âkib is one of Sükûtî-zāde family is seen in the first
poem “tahmis”, the act of adding three verses to the beginning of each couplet of a
gazelle, belonging to the poet in the magazine mainly written in the talik
calligraphy. There is no clear information as to whether the aforesaid Sükûtî is the
poet Fennî Sükûtî who lived at that time, Ömer Sükûtî who was in charge as the
Cadi, or another Sükutî.
The date of birth and death of Âkib is also unknown, for which we do not
know what the real name is, either. However, it is concluded that the poet is the
poet of 17th century, at the earliest, based on the two tahmisses written in their
gazelles by Nâîlî, one of the 17th century poets, and Âgâh, who lived in the late
17th and early 18th centuries. It is seen that the poets who have poetry in the
magazine are mostly the 17th and 18th century poets. This gives us the clue that
Âkib is an 18th century poet, at the latest.
The poet's pseudonym is “ = ”ﻋﺎﻘﺐÂkıb/Âkib; it is the present participle of
the Arabic word “”ﻋﻘﺐ, which means the one who comes from behind another one.
The word, which also became an adjective to Prophet Muhammad (peace be upon
him) because he comes after the other prophets, also means the deputy of a person
who is actually in charge of a mission and the one who is the next most
authoritative person.
Based on the fact that Âkib wrote tahmisses to poets such as Nâîlî and Âgâh
and with reference to his style in his other gazelles, it can be said that Âkib is a
poet who adopts the Sebk-i Hindî style. We have 23 gazelles, 2 tahmisses and 1
museddes of the poet who has a fluent style and a relaxed way of saying. In
addition to these, there are a few couplets belonging to the poet in the magazine.
303
KARADENİZ, 2017; (36)
In this work, Âkib’s poems found in the magazine will be transferred to the
letters of our day after briefly giving information about the poet in the light of the
available information.
Keywords: Âkib, Sükûtî, classical Turkish literature, poetry, magazine.
Резюме
В настоящее время в различных библиотеках Турции и за ее пределами
сохранились турецкие рукописи Османского периода на арабской графике.
Наша задача заключается в том, чтобы дать больше информации и
распределить эти публикации и произведения. Так как каждая публикация
несомненно прольет особый свет в истории литературы. Однако антология и
биография некоторый поэтов и их поэтических произведений мало известна
или неизвестна, поэтому изучение данных источников открыло бы их
значимость в истории литературы.
Не сохранились антология и биографические источники Акыба, поэта
конца XVII века и начала XVIII века. О существовании поэта упоминается в
отделе рукописей библиотеки Сейфеттина Озге Университета им. Ататюрка.
В большей части представлены материалы, написанные в стиле
арабского письма (талик), принадлежащие перу поэта, которые содержат
информацию об его отце Сюкути оглу. Данные о том, что упомянутый
Сюгути является поэтом Фенни Сюгути, или исполняющий обязанности кади
Омер Сюгути, или другой какой-либо Сюгути, не имеются.
Также не сохранились данные о настоящем имени поэта, даты жизни и
смерти.
Однако в прозведениях его современников поэтов Наили и Агаха,
живших в XVII- начале XVIII века, наиболее раннее из двух стихотворений
поэта датируется XVII столетием. Большпя часть публикаций поэта
приходится на XVII- начале XVIII вв.. О реальности Акыба свидетельствект
то, что последняя публикация его была в XVIII веке.
Арабский псевдоним поэта “= ”ﻋﺎﻘﺐАкиб/Акыб, состоящий из одной
арабской буквы “”ﻋﻘﺐ, имеет двойственное значение. Оно было связано с
именем посланника пророка Мухаммеда, а позже приобрело смысл
«одаренный, гениальный».
Его творчество, как и поэзия двух упомянутых выше поэтоы,
продолжало традиции Себхи Хинди. В нашем распоряжении имеются 23
газель, 2 стихотворения и одно шестишие мусаддас, написанные
размеренным, ровным слогом.
Кроме этого, анализируются несколько других стихотворений. В
данном исследовании будут представлены сведения о жизни и творчестве
Акыба, а также переводы его произведений на современный турецкий язык.
Ключевые слова: Акыб, Сюкюти, классическая турецкая литература,
стихотворение, публикация.
304
KARADENİZ, 2017; (36)
Giriş
Klâsik Türk edebiyatı edebî muhitinde yetişmiş şairlerden birisi de Âkib’dir.
Tezkirelerde ve diğer biyografik kaynaklarda şairin varlığına ait herhangi bir
bilgiye rastlanmamaktadır. Şair hakkında bilinenler, aşağıda tanıtılacak olan bir
mecmuada geçen şiirleri eksenlidir.
Başta edebiyat ve dil olmak üzere, kültür tarihi, siyasî, toplumsal, ahlâkî ve
birçok açıdan bilgi barındıran eserlerimiz arasında mecmualar önemli bir yer tutar.
Eser, yazar/şair seçkileri ve derleme kitap özelliği gösteren mecmualarda1 birçok
şaire ait yeni manzumelere/şiirlere/eserlere, isimleri bilinip de eserlerine
ulaşılmayan şairlere ve edebiyat tarihinde isimleri zikredilmeyen/görülmeyen bazı
şair/yazar isimlerine de ulaşılabilmektedir. Âkib’in şiirlerine ulaştığımız
mecmuanın da birçok yeni bilgiye daha kapı aralayan bir eser olduğu
görülmektedir.
Çalışmamızda bahsi geçen mecmua hakkında kısa ve öz bilgiler sunulduktan sonra
mecmuadaki bilgiler ışığında Âkib’in tanıtımı ve şiirlerinin yeni yazıya aktarımı
yapılacaktır.
Mecmuanın Tanıtımı
Mecmua Erzurum Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Yazma Eser
Bölümü ASL 568 Mec. 26 numarada kayıtlıdır. Büyük oranda talik hat ile kaleme
alınan mecmuanın kim tarafından yazıldığı net olarak belli değildir. Fakat
mecmuanın 50. yaprağında “Tarih-i Züleyha Kerimemüz” başlıklı bir manzumenin
mahlas beytindeki “Lebîb” ifadesinden hareketle mecmuanın, ya da en azından bir
bölümünün Lebib tarafından kaleme alındığı söylenebilir.
Mecmuanın hangi tarihte yazıldığı da bilinmemektedir. Birkaç farklı kalem
ve yazının kullanıldığı mecmuada değişik dönemlerde yazılan şiir seçkileri de
vardır. Daha geç dönemde ve farklı kalemle yazılan “Muhammed bin Ahmed bin
Muhammed”in doğumuna düşülen tarihten (yk. 40a) anlaşıldığı kadarıyla
mecmuanın Hicri 1177 yılının Şevval ayının 12’sinden (Miladî 14 Nisan 1764)
önce yazıldığı söylenebilir. Mecmuada “Tarih-i Fatıma” başlıklı yazının (yk. 39b)
sonunda yazılan tarih de H. 1163, M.1750 yılını vermektedir.
Mecmuanın tamamı 61 yaprak olup sadece 34 ve 38. yaprakları
numaralandırılmıştır. Eserde Fuzûlî, Nâbî ve Hayretî’ye ait manzumeler bulunur.
Bunların yanı sıra Cemî, Nebî, Mecnûnî, Âşık Ömer, Gevherî, Deryâ ve Halîlî’ye
ait şiirler de vardır. Eserin çalışmamız açısından önemi ise, Âkib isimli şairin
tespiti ve şiir örneklerini barındırmasıdır.
Mecmuaların tasnifi, içeriği ve önemi ayrıca çeşitli mecmuların tanıtımı gibi konularda
bugüne kadar birçok ilmi çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalardan bir kısmı kaynakçada gösterilmiştir.
1
305
KARADENİZ, 2017; (36)
Şair Âkib2
Âkib’in şiirlerinden hareketle kendisinin en geç 18. yüzyıl şairlerinden
birisi olduğu söylenebilir. Elimizdeki mecmuada Âkib’den -mensup olduğu aile ya
da
babası
kastedilerek“Sükûtî-zâde” ifadesiyle
söz
edilir
(yk.
0b). Kayıttaki Sükûtî’nin o dönemlerde yaşayan şair Fennî Sükûtî mi (Aksoyak
2015), kadılık yapan Ömer Sükûtî (Özcan 1989: 38) ya da başka bir Sükûtî
olduğuna dair elimizde net bir bilgi bulunmamaktadır. Bahsi geçen Sükûtî’nin
Yûsuf Fennî Sükûtî Efendi3 olduğu düşünüldüğünde şairin Mevlevî şairler
çevresinde yetiştiği söylenebilir.
Fennî mahlaslı birçok şair bulunmakla birlikte bu yüzyılda yaşadığı
düşünülen Yusuf Sükûtî Fennî’nin tüm kaynaklarda geçen bir manzumesine ait
beytin kendi mecmuasından alındığı belirtilmektedir:
Sadâ-yı ra‘d sanma yâd idüp zulm-i şehîdânı
Dögüp gögsin dem-â-dem nâle-i şeb-gîr ider gerdûn (Asım Tezkiresi s.
132)
Fennî’nin bu şiirinin diğer beyitlerine de ulaşılmıştır (ASL 558 Mec. 16 yk.
60a). Buna göre manzume 12 beyitten müteşekkil bir gazeldir. Yukarıdaki alıntı ise
manzumenin dördüncü beytidir.
Şairin mahlası “ = ”ﻋﺎﻘﺐÂkıb/Âkib, Arapça bir kelime olan “”ﻋﻘﺐ
kelimesinin ismi faili olup “bir diğerinin arkasından gelen” anlamına gelmektedir.
Diğer peygamberlerden sonra gelmesi dolayısıyla Hz. Muhammed’e de sıfat olan
kelime, bir görevde asıl olan kişinin vekili, daha sonra en yetkili kişi anlamına da
gelir.
Mahlası Âkib/Âkıb olan şairin asıl adının yanı sıra doğum ve ölüm
tarihleri de bilinmemektedir. Fakat onun Nâîlî ve 17. yüzyıl sonu ile 18. yüzyıl
başlarında yaşamış Âgâh’ın gazellerine yazmış olduğu iki tahmisten hareketle en
erken 17. yüzyıl şairi olduğu söylenebilir. Bununla birlikte mecmuada şiirleri
bulunan şairlerin birçoğunun 17 ve 18. yüzyıl şairlerinden olması, Âkib’in de en
geç 18. yüzyıl şairi olduğuna dair ipucu vermektedir.
Âkib’in Hint Üslubu’yla şiirler kaleme alan ve bu tarzda şiir yazan şairlere
yazdığı tahmisler ve diğer gazellerindeki üslubundan hareketle Sebk-i Hindî’yi
benimseyen bir şair olduğu söylenebilir.
Akıcı bir üsluba ve rahat bir söyleyişe sahip şairin mecmuda geçen
şiirlerine bakıldığında dil ve ifade açısından iyi bir şair olduğu söylenebilir.
İncelediğimiz kadarıyla, şair hakkında edebiyat tarihi mahiyetindeki eserlerde bilgi
olmaması onun hakkında değerlendirme yapmamızı güçleştirmektedir. Ancak
şiirlerinden hareketle öz olarak açıklamalarda bulunulabilir. Buna göre şair, diğer
Şairin mahlası Âkıb/Akib şeklinde okunabilir. Fakat metinde/şiirlerde “Âkib” tercih edilmiştir.
Yusuf Fennî Sükûtî hakkında geniş bilgi için kaynakçada verilmiş olan biyografik (Tuhfe-i Naili s.
786; Asım Tezkiresi. 132; Safayi Tezkiresi s. 450; Vakayıu’l-Fuzala s. 220, 280, 292.; Nuhbetül Asar
s. 327; Mevlevi Şairler s.428-429, Semahane-i Edeb gibi) eserlere bakılabilir. Bahsi geçen şairin
başka bir Sükûtî olabileceği düşünüldüğünde de yine kaynakçada tam künyeleri verilen (Keşfü’zZünûn C.1. s. 393; Şakayık’un-Numaniye ve Zeylleri C.3, s. 38; Esmau’l-Müellifin C1. s. 788, C2.
302 gibi) eserlere bakılabilir.
306
2
3
KARADENİZ, 2017; (36)
klasik Türk şairleri gibi, kendi bahtının karalığından ve talihinden şikâyet
etmektedir. Bununla birlikte Nedim’i andıran şiirleri de görülmektedir. Şiirlerini
Nedim tarzı veya Şûhâne gazel olarak da niteleyebiliriz.
Âkib’in Şiirleri
Şairin elimizde 23 gazeli, 2 tahmisi, 1 müseddesi, 3 rubaisi ile “Münâcât-ı
Âkib” başlıklı iki beyitlik bir nazmı ve “Müfredât-ı Âkib/Âkıb” başlıklı beşi
müfred biri de matla olmak üzere 6 beyti bulunmaktadır.
Mecmuada geçen şiirlerin bazılarında hece vezni kullanmış olabilir. Çünkü
hece sayıları eşit olmakla birlikte vezne/kalıba uymayan bazı dizelerine de
rastlamaktayız. Ayrıca bazı şiirlerde kalıba uymayan kullanımlar da söz konusudur.
Bu gibi durumlar ilgili şiirin geçtiği yerde dipnotlarda belirtilmiştir.
Âkıb/Âkib’in mecmuadaki şiirlerinin bazılarında tarafımızdan küçük
eklemeler ve kelime yeri değişiklikleri yapılmıştır. Tamir mahiyetindeki bu
düzenlemeler dipnotta belirtilmiş olup yapılan eklemeler parantez içinde
gösterilmiştir. Ayrıca okumasında zorluk çekilen veya anlamlandırılamayan
kısımlar da boş bırakılmıştır. Bu bölümlerin metni ekte verilmiştir.
Yeni yazıya aktarılan şiirler, mecmuadaki sıraya göre verilmiştir.
Başlıklarda parantez içinde şiirin geçtiği yaprak da belirtilmiştir.
Tahmis – 1 (Yk. 0b-1a)
Ġazel-i Āgāh Taḫmīs-i Sükūtī-zāde
Feʿilātün Feʿilātün Feʿilātün Feʿilün
Çeşm-i cellādı ne ḫūnḫār idügin ben bilürem
O hilāl-ebrū sitemkār idügin ben bilürem
O gözi ḳanlu ne mekkār idügin ben bilürem
Çeşm-i mestüñ ne siyehkār idügin ben bilürem
Çekmişem derdini bīmār idügin ben bilürem
Ḥarem-i vuṣlata girmiş yine aġyār-ı leʾīm
İʿtibār itme ṣaḳın anlara olma teslīm
Dilberānuñ ḫaberin virdi baña bād-ı nesīm
Bir birinden sebaḳ-ı cevri iderler taʿlīm
Ḫūbların cümle cefākār idügin ben bilürem
Ḳatı bālā-rev olan ṭabʿumı pest eylemişem
Meclis-i meyde nice sāġarı dest eylemişem
O şehi nāz ile ben bāde-perest eylemişem
Ben de çok sāġar-ı peymāne şikest eylemişem
Mest-i naḫvet ne dil-āzār idügin ben bilürem
Şeb-i miḥnet-zede aḥvālini bīmār añlar
Leẕẕet-i dilberi hem ʿāşıḳ-ı dīdār añlar
Dām-ı ʿaşḳuñ sitemüñ ṣayd-ı cefākār añlar
Cevr-i ṣayyādı yine murġ-ı giriftār añlar
O cefā-cū ne sitemkār idügin ben bilürem
307
KARADENİZ, 2017; (36)
ʿĀḳibā ṣanma ki ʿömrüñ senüñ āzāde giçer
Eylemez nīm-nigeh bülbüle gül sāde giçer
Jāleveş eşk-i terüm ġonçeye dil-dāde giçer
Gerçi şebnem gibi her gül-ruḫa üftāde giçer
Kime Āgāh giriftār idügin ben bilürem4
Tahmis – 2 (Yk. 1a-1b)
Ġazel-i Nāʾilî Taḫmīs-i Āḳib5
Mefʿūlü Mefāʿīlü Mefāʿīlü Feʿūlün
Teşrīfine bilsek o mehüñ furṣat olur mı
Yoḳsa reh-i vuṣlatda ʿaceb ʿillet olur mı
Ol şūḫ-ı cihān ile yine ülfet olur mı
Ol māhla yā Rab bu gice ṣoḥbet olur mı
Ol şūḫ-ı6 cihān-tābile germiyyet olur mı
Dil şād ola mı himmet-i luṭf-ı keremüñle
Āyā bize de ruḫṣat olur mı naẓaruñla
Luṭfuñ ola mı cām-ı mey-i laʿl-i lebüñle
Feyż-i es̠̠ er-i cāẕibe-i mihr-i ruḫuñla7
Çeşm-i dil ü cān bir nigeh-i ḥasret olur mı
Zānū-zedeyem varamam ol yāre de bilmem
Ruḫsārına bu kes̠̠̠̠ ret-i neẓẓāre de bilmem
Ṣordum leb-i dildāre didi ara da bilmem
Āyāndur ol ʿillet-i mehpāre de bilmem
Bir nīm-nigehle8 hevese ruḫṣat olur mı
Ölsek o şehi nāzile bir būse de görsek
Luṭf itse elinden yine bir kāse de görsek
Bir kez felegüñ devri yine dönse de görsek
Baḫt-ı siyehüñ kārı tamām olsa da görsek
Kām-ı9 dil-i nā-kāma da bir himmet olur mı
Beñzer mi bu meclis yine nev-rūz ile ʿiyde
ʿĀḳib yine dil murġını gel itme perīde
Bir özge ḥalāvet görinür muṭrib-i neyde
Âgâh’ın gazeli için bkz. Şerife Akpınar s. 444
Nailî’nin gazeli için bkz. Halûk İpekten, Naili Divanı, s. 319
6 şūḫ-ı: şemʿ-i. Nailî Divanı, 319
7 ruḫuñla: ruḫuyla. Nâilî Divanı, s. 319
8 nįm nigehle: nįm nigāh-ı. Nâilî Divanı s. 319
9 Kāmı: kām-ı. Nâilî Divanı s. 319
4
5
308
KARADENİZ, 2017; (36)
Yār olmayıcaḳ Nāʾilīyā meclis-i meyde
Esbāb-ı ṭarab bāʿis̠̠-i cemʿiyyet olur mı
Müseddes (Yk. 2a-2b)
Müseddes-i ʿĀḳıb
Feʿilātün Feʿilātün Feʿilātün Feʿilün
Āşıḳ olmaz güle de bülbül-i şeydā böyle
Gülşen içre daḫı olmaz gül-i raʿnā böyle
Açma kākül-girihüñ gelmeye sevdā böyle
Olamaz ḥüsnile kimse saña hem-tā böyle
Olmaz olmaz güzelüm şūḫ-ı dil-ārā böyle
Baña nāz eyle didüm dimedüm ammā böyle
Kerem it luṭfile gel itme ṣaḳın cevr-i dırāz
Ṣabr ider cevrüñe ammā açamaz kimse rāz
Âşıḳa eylese maʿşūḳ ne ḳadar nāz u niyāz
Ḳadrini arturur āḫir olur elbet mümtāz
Olmaz olmaz güzelüm şūḫ-ı dil-ārā böyle
Baña nāz eyle didüm dimedüm ammā böyle
Naẓaruñ cevher-i yek-tāya da ṣarrāf olsun
Āşıḳuñ ḳadrini bil sende de inṣāf olsun
Kerem it böyle niyāzı ḳoma itlāf olsun
Kīne(y)i defʿ idegör sīne(y)i ḳo ṣāf olsun
Olmaz olmaz güzelüm şūḫ-ı dil-ārā böyle
Baña nāz eyle didüm dimedüm ammā böyle
Yeter ey şūḫ esīr-i ġam-ı hicrān oldum
Sitem-i cevr-i elemden ḳatı giryān oldum
Zār-ı miḥnetle o ġam-ḫāneye mihmān oldum
Naẓar-ı luṭfla baḳ yoḳsa perīşān oldum
Olmaz olmaz güzelüm şūḫ-ı dil-ārā böyle
Baña nāz eyle didüm dimedüm ammā böyle
Yaḳaram sīneme bir dāġ-ı ġam-efrūz şehā
Sönmeye ḥaşre dek āḫir vire her demde żiyā
Rūy-ı dil görmese de itmez elinden şekvā
Dil-i ʿĀḳib sitem-i cevre neden oldı sezā
Olmaz olmaz güzelüm şūḫ-ı dil-ārā böyle
Baña nāz eyle didüm dimedüm ammā böyle
309
KARADENİZ, 2017; (36)
Gazel 1 (Yk. 3a ve 40a)10
Mefʿūlü Mefāʿilüñ Feʿūlün
Çeşmümden o şeb ki ḫāb gitdi
Şemʿ-i elemümde tāb gitdi
Gün batı(y)ı varmaduñ viṣāle
Germiyyet-i āfitāb gitdi
Refʿ itdi ṣabā o zülf-i yāri
Gördüm yüzüni ḥicāb gitdi
Meclisde o şūḫ-ı nāzenīnüm
Mest oldı dili ḫarāb gitdi11
Eglendi o şūḫ-ı şehriyārum
Sūz oldı dili kebāb gitdi
Çoḳ cevr (ü) cefāñı çekdi ʿĀḳib
Gör degmedi pür-ıżṭırāb gitdi
Gazel 2 (Yk. 3a)
Mefʿūlü Fāʿilātü Mefāʿīlü Fāʿilün
Zülf-i ʿabīre ḳarşu ṣabā meşrebümcedür
Şānı ʿAcemde būyı vefā meşrebümcedür
Dünyā-yı dūn pāyına gel olma çehre-sāy
Kimde olursa ṭabʿa ġınā meşrebümcedür
İtmez nigāh o şūḫ çīn-i cebīn ider
Ol rūy-ı ḫande ḥüsn-i edā meşrebümcedür
Dil ḫāke düşdi aṣlı nedür āb u tābile
Āteş de olsa bād-ı hevā meşrebümcedür
Yoḳdur niyāza ruḫṣatum ol şūḫa ʿarż idem
ʿĀḳib olursa luṭfa sezā meşrebümcedür
10
11
Gazel iki farklı sayfada yazılmıştır.
Yk. 40a’da 4 ve 5. Beyitlerin yeri değişiktir.
310
KARADENİZ, 2017; (36)
Gazel 3 (Yk. 3b)
Mefʿūlü Mefāʿīlü Mefāʿīlü Feʿūlün
Dil beste olur zülfine tār-ı nigehümden
Gūyā olamam bir daḫı şermī elemümden
Aksi düşdi āyīne-i çeşmüme yārüñ
Biz el yuduḳ āḫir o sirişk-i naẓarumdan
Hicrān ġamınuñ cürʿasınuñ telḫini ṭaṭdum
Gitmez es̠̠̠̠ eri ḥaşre dek aḫir dehenümden
Menḥūs olalı aḫterümüz cevr-i felekden
Bī-āb görinür baḥr-ı sefīd baḫt-ı kemümden
ʿĀḳib nice aġlamasun tār-ı şeb içre
Bir gün mi görür āh-ı siyehkār-ı ġamumdan
Gazel 4 (Yk. 3b)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
O deñlü saʿy iderdüm yāre bir dem intisāb olmaz
Anuñçün aḫter-i baḫtum ḳarīn-i māh-tāb olmaz
Ne var ol bāde-i gül-fāma eger iḫtilāṭ itsem
O şūḫ-ı meh-cebīn ile arada hīç cenāb olmaz
Eger ʿuşşāḳa cevr itmek ezelden resm-āyīndür
Olur geh rāz u istiġnā velī böyle ʿitāb olmaz
Şebüm tār olduġından żiyā virmez o meh-rūyum
Ġamum bezminde ṣad meşʿal yaḳarsam şuʿle-tāb olmaz
Şarāb-ı ḫoş-güvāruñ teşnesinden cān atar ʿĀḳib
Yeter bir kerre ey sāḳī bu deñlü hīç şarāb olmaz
Gazel 5 (Yk. 4a)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
Di-şeb tār içre kaldum yakmadum āḫir çerāġından
Yaḳardum sevdügüm bulsam fetīle penbe dāġından
Bu cismüm dāġını görseñ o deñlü şuʿle-tāb olmış
Żiyā virmez baña şimdengerü yaksam o yaġından
Harām olsun içersem bāde-i gül-fāmı bir kerre
Gel ey sāḳī biz el çekdük senüñ şimdi ayaġından
311
KARADENİZ, 2017; (36)
İçildi bāde-i ġam pāy-ı tevbe hep şikest oldı
Ḫalāṣ olduḳ yine o şaḫne-i ṣabruñ yasaġından
Felek meh-pāresidür hāleveş sen de der-āgūş it
O ṭıfl-ı nāzenīni gel düşürme sen ḳucaġından
Esīr-i gūşe-i miḥnetde zār olduñ yeter ʿĀḳib
Çıkar sevdā-yı ʿaşḳuñ penbesin sen de kulaġından
Gazel 6 (Yk. 4a)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
Reh-i ʿaşḳuñda ḫavfum düşmeye bu ḫār-ı müjgānum
Doḳunup pāy-ı yāre olmaya rencīde sulṭānum
Revā mı dest-būsuñ ḥasretiyle eyleyem girye
Efendüm nev-nihālüm serv-i nāzum ḫoş-ḫırāmānum
Eger olmaz müyesser dest-būsuñ bāri luṭf eyle
Ḳo bir kez yüz sürem tek pāye olsun şāh-ı devrānum
Ḳaçan inṣāf ider bilmem ya itmez ẓāhiren bilsem
Yeter ey sevdügüm cānum efendüm māh-ı tābānum
Anuñ yanında sen bir dest-būsa degmedüñ ʿĀḳib
Gel inṣāf it nice bir ḳan döke bu çeşm-i giryānum
Gazel 7 (Yk. 4b)
Fāʿilātün Fāʿilātün Fāʿilātün Fāʿilün
Rūz (u) şeb mihr ile māhum eylemişler iḫtilāṭ
Gün yüzüñle ḳara zülfün eylemezler iḫtilāṭ
Gerçi tevʾem mihr ü mehla dāʾimā her rūz u şeb
Bir yere tā gelmeyince ḳanda eyler iḫtilāṭ
Ḫālī olmaz mihr ü meh devrinde aṣlā rūz u şeb
ʿĀlemi devr itseler de eylemezler iḫtilāṭ
Aḫter-i baḫtum o mihr (ü) māha olmaz hīç ḳarīn
Bilsem āyā rūz (u) şeb kimlerle eyler iḫtilāṭ
312
KARADENİZ, 2017; (36)
Mihr ü meh devrinde ʿĀḳib baḫtuñ ile devletüñ
İtmediler rūz (u) şeb bir yerde anlar iḫtilāṭ
Gazel 8 (Yk. 4b)
Fāʿilātün Fāʿilātün Fāʿilātün Fāʿilün
Giydi āteş ṣabr ile ḫākisterinden pīrehen
Sen taḥammül itmedüñ çıḳdı serinden pīrehen
Aldı bād-ı şurṭadan Yaʿḳūb peyām-ı vuṣlatı
Virdi būy-ı Yūsufı ol gül terinden pīrehen
Sīnesin çāk eylemiş tā kim olınca āşinā
Aldı yāri ʿāġūşa aʿdā elinden pīrehen
Dāmenin destine girse naḳd-ı cānuñ beẕl ider
Ṣaḳlanur mı böyle ḳızġın müşterīden pīrehen
Öyle nev-resteye ʿĀḳib hīç olsun mı ḥarīr
Berg-i gülden it ḳabāsın yāsemenden pīrehen
Gazel 9 (Yk. 5a)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
Göñül tīġ-i nigāh-ı çeşm-i yārinden emīn olmış
Meger kim leşker-i ḫaṭ bāġ-ı ḥüsninde nişīn olmış
Dü çeşmüm merdümidür ḫāller eṭrāf-ı rūyında
Mis̠̠̠̠ āl-i dāne-i encümdür ol māha ḳarīn olmış
Giyinmiş pīrehen germ-ābeden çıḳmışdur ol māhum
Gül-i nāzük-terin gördüm ser-ā-pā yāsemīn olmış
Aceb mi çoḳ ṭarāvet virse reng-i rūya çār-ebrū
İki miḥrāba virmiş arḳasın ġāyet metīn olmış
Göñül çoḳdan şitāb eyler ḳudūm-ı yāre ey ʿĀḳib
Uzaḳdan gösterür çeşmüm mis̠̠̠̠ āl-i dūr-bīn olmış
Gazel 10 (Yk. 5a)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
Ḫayāl-i ġonçe-femdür gūyiyā gülşendedür ʿāşıḳ
Aceb sevdāya düşmiş yoḳ yere efgendedür ʿāşıḳ
Maḥalli bulmadı bir ʿarż-ı ḥāle der-kenār itmeñ
Ḫacāletden efendüm neylesün şermendedür ʿāşıḳ
313
KARADENİZ, 2017; (36)
O bezm-i ʿişret içre sormadın üftādenüñ ḥālin
Aceb mi lāleveş ḫūn olsa baġrı ḳandadur ʿāşıḳ
Saḳlama sevdügüm güftāre gel nāz ile sen söyle
Esīrümdür ben aldum şimdi cānā bendedür ʿāşıḳ
Senüñ ol aḫterin ʿĀḳib bu şeb māha ḳarīn olmış
Anuñçün ṭāliʿüñ cānā bu gün ferḫundedür ʿāşıḳ
Gazel 11 (Yk. 5b)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
Göñül ol lāle-ruḫ senden yine dāġ-ı derūn olmış
Anuñçün sūzişi cānā derūnında füzūn olmış
Baña sevdā-yı Mecnūndan n’ola virse ḫaber Leylā
O bir āşüfte şeydādur āyā neden cünūn olmış
Baḳınca rūy-ı āline saña efsūn oḳur ḫışmı
O bir seḥḥāre ẓālimdür dü çeşmi pür-füsūn olmış
Göñül ol gül-bün-i nāzı ḫamīde itmek istersin
Ne mümkindür senüñçün istiḳametde sünūn olmış
Ḳatı bī-raḥm ü dil-dāre esīr olmış dil-i ʿĀḳib
Anuñçün giryeden bī-tāb olup ġāyet zebūn olmış
Gazel 12 (Yk. 5b)
Fāʿilātün Fāʿilātün Fāʿilātün Fāʿilün
Bilmedüm ol serv-i nāzı ḳız mıdur oġlan mıdur
Söyledüñ ol dil-nüvāzı ḳız mıdur oġlan mıdur
Müşk midür ṣalınan kākül mi yā gīsū mıdur
Eylesün ol keşf-i rāzı ḳız mıdur oġlan mıdur
Dürr-i mengūşuñ gören ġūşında cānā Zühredür
Terk ider destinde sāzı ḳız mıdur oġlan mıdur
Āşıḳı āşüfte eyler ḳāküli gīsūları
Sarılur destār-ı nāzı ḳız mıdur oġlan mıdur
Sorma ey ʿĀḳib yeter bilmek ne lāzımdur saña
Bilmedüñ ol çāre-sāzı ḳız mıdur oġlan mıdur
314
KARADENİZ, 2017; (36)
Gazel 13 (Yk. 6a)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
Şehā ol rūy-ı āteşnākin ile ülfetüm vardur
Derūn-ı sīnede külḫan gibi germiyyetüm vardur
Yine ol sīnemüñ germiyyeti germ-ābe olmışdur
Seni āġūşa almak pīrehensüz niyyetüm vardur
Di-şeb ol ḫāb-ı ʿaşḳ içre der-āġūş eyledüm cānā
Hevā-yı leẕẕet ile ṣubḥa dek pek ʿişretüm vardur
Gazel 14 (Yk. 6a-6b)
Mefʿūlü Fāʿilātü Mefāīlü Fāʿilün
Yansun ġamuñla ṣubḥa dek her şeb çerāġumuz12
Tā gün yüzüñ görince erür cümle yaġumuz
Tāb-ı temūz-ı ʿaşḳdan ey dil ne ġam bize
Görsün ki dūd-ı āhdan urulmış otaġumuz
Bir kez düşerse meclisde ger ṣayd olur raḳīb
Yārüñ ḫayāl-i zülfi olupdur duzaġumuz
Biz zāhidüñ kelāmını gūş itmez olmışuz
Çoḳdan ṣadā-yı ʿaşḳuña pürdür ḳulaġumuz
Sen dil-firībe gerden-emān tīri çekelüm13
Elden gelürse sāḳī hemān al ayaġumuz
Zāhid gelürse meygedeye dem çekilmesün
Bir vaḳt ola ki defʿ ola sāḳī yasaġumuz
ʿĀḳib şinās-ı leẕẕet-i ʿaşḳdan saña ne sūd
Sevdā-yı ġamla şimdi bizim yoḳ dimāġumuz
Gazel 15 (Yk. 6b)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
O laʿl-i ḫoş nemek-rīze ḳızıllıḳ lāleden gelmiş
Kenār-ı lebde ol yāre es̠̠̠̠ er tebḫāleden gelmiş
Dizede “dek” kelimesi vezni bozmaktadır. Ama “dek her” kelimeleri arasında “h” harfinin hazf
edilmesiyle “vasl-ulama” olarak da değerlendirebilmiş olması da söz konusudur.
13
Dize şiirin kalıbına uymamaktadır. Fakat “gerden-emân”dan önceki “tîr” kelimesini “gerdenemân”dan sonra okunursa kalıba uyabilir.
12
315
KARADENİZ, 2017; (36)
Şafaḳ-gūn gibi ruḫsārı görinür yāsemen lāle
O meh-rūya ṭarāvetler bu şeb ol ḫākden gelmiş
Domurcuḳlar çıḳup luʾluʾ-ṣıfat ruḫsār-ı ālinde
Meger kim rūy-ı pākinde o dürler jāleden gelmiş
Anuñ kālā-yı vaṣlı ḳıymeti āteş bahāsında
Metāʿı allı pullu tellidür Bengāleden gelmiş
Virür meclise çoḳ revnaḳ neşāṭ-ı tāb-ı ḥüsnüñden
Yine bu cilveler ol ṭıfl-ı çār-deh sāleden gelmiş
Ṣarılmış cāme-i sürḫa gül-i şeftālū-reng olmış
O ṭıfl-ı nev-rese bu reng-rū āl vāleden gelmiş
Saña bu żaʿf-ı ṭārī olduġun sen bilmedüñ ʿĀḳib
Derūn-ı kilk-i ḳudretdendür ol hep nāleden gelmiş
Gazel 16 (Yk. 7a)
Mefʿūlü Fāʿilātü Mefāīlü Fāʿilün
O eşk-i çeşm-i yāre ʿaceb tercümān mısun
Ol ḫāb-ı rāḥata …………… pāsbān mısun14
Çeşmümle düşmen oldı senüñ ḫāl-i gerdenüñ
Açdurmaz oldı baña gözüm bī-emān mısun
İtdüm fedā (bu) cānumı ben çeşm-i mestüñe15
Bu mürde cismüme yine sen tāze cān mısun
Çoḳdan görinmez oldı āyā şāh-ı nev-resüm
Mürġ-i hümā gibi yine gözden nihān mısun
Ḳalmadı gözde eşk-i terüm ḫūn-feşān olur
ʿĀḳib o ḫūn-ı çeşm ile sen tevʾemān mısun
Dize bağlamına/anlamına uygun olarak okunamadığı için boş bırakılmıştır.
Şiirde hece eksikliği vardır. “bu” kelimesinin eklenmesiyle hem anlam hem de kalıp düzelmiş olur.
316
14
15
KARADENİZ, 2017; (36)
Gazel 17 (Yk. 7a-7b)16
Mefʿūlü Fāʿilātü Mefāīlü Fāʿilün
Ey nev-res-i yegāne alma ele bī-ḥayālıġı17
Ḫoş görme kendüñe zīnhār bī-vefālıġı18
Ṭutmış Ḥiṣār nāġmesin ol şūḫ Ḥüseynide
Uşşāḳuñ āhı evce çıḳar rāstdur nevālıġı19
Saʿy itmede o şurṭalara dil şitāb ider
Ḫoşdur ṭavāf-ı Kaʿbede Merve Ṣafālıġı
Vüsʿatde olsa derviş-i dil eylemezdi hīç
Peşmīne-i ḳabāsına her dem yamalıġı
Ülfet-ḳarīn olmadın ey şeh bizümle sen
Luṭf eyle kesme bāri göñülden āşnālıġı
Āb-ı revān tāze çemen ḫoş hevā olur
Ṣaḥrā-nişīne medd-i baṣardur hevālıġı
Gazel 18 (Yk. 7b)
Feʿilātün Feʿilātün Feʿilātün Feʿilün
Bir sitem-kāra göñül bend-i niyāz olmayasın
Yine bīgānelere maḥrem-i rāz olmayasın
Hele ādāb ile gir bezm-i mey-i ʿirfāna
Ṣaḳın ey dil yine ārāyiş-i sāz olmayasın
Olma ey dil mey-i gül-fāma heveskār olma
Olmam olmam dir iken bir dāḫı bāz olmayasın
Her dü çeşmüm seni her demde arar cāmiʿde
Ṣaḳın ey şūḫ ṣaḳın terk-i namāz olmayasın
Her nühüfte süḫanı zīver-i bāzār itme
Meded ey şūḫ meded kāşif-i rāz olmayasın
Yeter ol şūḫa yeter bend-i heveskār olma
ʿĀḳibā sen daḫı hīç sūz u güdāz olmayasın
Şiirin mahlas beyti yok Fakat başlığında “Akıb”a ait olduğu belirtilmektedir.
Dizede Vezne/kalıba uymayan bazı kullanımlar vardır.
18 “Zinhār” kelimesinden sonra vezin/kalıp bozulmaktaadır.
19 “rāstdur nevālıġı” kullanımında kalıba uymayan bir durum vardır.
16
17
317
KARADENİZ, 2017; (36)
Gazel 19 (Yk. 7b-8a) 20
Mefʿūlü Fāʿilātü Mefāīlü Fāʿilün
Dil düşdi (yine) hāşim-i māh-pāre dilbere21
Gūyā görindi sīnede dāġ içre bir pere
Bildüm nigāh (ü) ġamzelerüñ ḳaṣdı var dile22
Bir yere gelse elbet iderler müşāvere
Ġırbāl-ı çarḫ içre nücūmuñ çerileri
Ol māhı hāleveş (yine) itmiş muḥāṣara23
Ey ġonçe-fem sen ki açılduñ zamānede
Feryādı ʿandelīb ide bī-çāre yoḳ yere
ʿĀḳib o ḫūnī ẓālim ile ülfet olmadı
Şimdi elini tāze ḳomış belde ḫançere
Gazel 20 (Yk. 8a-8b)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
Ṣabādur zülf-i yāri hep perīşān itmege bāʿis̠̠
Beni sevdā-yı ġamdur böyle giryān itmege bāʿis̠̠
Göñül bu serzenişlerüñ senüñ hep kendi kesbüñdür24
Elinde bir sened yoḳ ġayra bühtān itmege bāʿis̠̠
Raḳībāsā senüñ de var mı tesḫīrüñ o meh-rūyı
Der-āġūşa çeküp bir şebde mihmān itmege bāʿis̠̠
O şāh-ı ḥüsn dīvānına ḥālüñ ʿarż-ı ḥāl eyle
Raḳībüñ ḥükm ile ḳatline fermān itmege bāʿis̠̠
Uzatma sūzişin ey dil senüñ de var mı bir çāreñ
O kāfir zülf-i şeb-gūnı müselmān itmege bāʿis̠̠
Gazelde vezne/kalıba uymayan bazı kullanımlar vardır.
Dizedeki hece eksikliği tarafımızdan bağlama uygun “yine” kelimesi ile tamamlanmaya
çalışılmıştır.
22 Dizede “nigāhuñ ile ġamzelerüñ” olarak geçen ifade kalıba uymamaktadır. Hece
fazlalığı tarafımızdan düzeltilmeye çalışılmıştır.
23
Dizedeki hece eksikliği tarafımızdan bağlama uygun “yine” kelimesi ile tamamlanmaya
çalışılmıştır.
24 Dizede geçen“suzişlerin” kelimesi kalıba uymuyor, onun yerine “serzenişlerin” yazılırsa kalıp
düzelir.
20
21
318
KARADENİZ, 2017; (36)
Esīr-i miḥnet-i hicrānuñ oldum dimedin bir kez
Benüm ʿaşḳumdur anı böyle sūzān itmege bāʿis̠̠
Aceb bu nev-şükūfte ḫāṭıruñ ʿĀḳib açılmaz mı
Derūn-ı zaḫma yoḳ bir kimse dermān itmege bāʿis̠̠
Gazel 21 (Yk. 8b)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
Sezādur gerden-i sīmīnüñe cānum fedā olsun
Olursa sevdügüm minnetdür o cāna rehā olsun
Dü çeşmüñ vaʿde itmişdür helāküm ḳaṣdına cānā
Ne ḫoş sāʿatdür ol sāʿat hemān ʿahde vefā olsun
Yaḳar cismüm ḳaçan biñ nāz ile āġāze itdükçe
Bu zaḫm-ı sīneme enfās-ı ṭayyibüñ devā olsun25
Uyurken cāme-ḫāb içre ṣaḳın el urmasın aġyār
Seni ey sevdügüm bīdār iden dāʾim ṣabā olsun
Senüñ kālā-yı hüsnüñ seyrini menʿ itme ʿĀḳibden
Cilā-yı rūy-ı ābuñ ʿĀḳibe her dem ġıdā olsun26
Gazel 22 (Yk. 9a)
Mefʿūlü Fāʿilātü Mefāʿīlü Fāʿilün
O çeşm-i mest-i nāza ne dirsin sözüñ nedür
Ebrū-yı çār(e)sāza ne dirsin sözüñ nedür
Çoḳdan nigāh-ı çeşmi ile āşinā idüm
Ol dem esīr-i nāza ne dirsin sözüñ nedür
Aşḳuñ nühüfte ṣaḳlı idi dilde çoḳ zamān
Şimdi o keşf-i rāza ne dirsin sözüñ nedür
Çoḳ dil-firīb-i nāz ile germ-ülfet olmışam
Ammā bu işve-bāza ne dirsin sözüñ nedür
Geh nāz u geh kirişme gehi luṭf ider saña
ʿĀḳib o27 dil-nüvāza ne dirsin sözüñ nedür
“Devā”, kelimesinden önce “hem” kelimesi vardır. Vezni/kalıbı bozmaktadır. Çıkarıldığında
düzelmektedir.
26 Makta beytinde şairin mahlasının iki defa kullanıldığı görülür.
25
319
KARADENİZ, 2017; (36)
Gazel 23 (Yk. 9a)
Mefʿūlü Mefāʿīlü Mefāʿīlü Feʿūlün
Gir cāmiʿe gör ḳadd ile ḳāmet nice olur{mış}28
Gez ṣafları seyr it ki cemāʿat nice olur{mış}
Baḳ ḳāmet-i bālāsına reftārına seyr it
Gör kim o nezāketle ḳıyāmet nice olur{mış}
Ṣabr eyle gözüm nāz ile al cānı emānet
Teslīm ideyüm gör ki iṭāʿat nice olur{mış}
Yolında senüñ cān ile serden giçerüz biz
Seyr itdüreyüm saña ṣadāḳat nice olur{mış}
Ṭarz-ı suḫan eṭvārına baḳ ʿĀḳibüñ ey şūḫ
Tā kim bilesin şiʿre feṣāḥat nice olur{mış}
Rubai-1 (Yk. 8b)
Feʿilātün Feʿilātün Feʿilātün Feʿilün29
Zülfüñi gerdenüme siḥr ile zencīr itdüñ
Bizi ey ġonçe-dehen kendüñe tesḫīr itdüñ
Der-kenār eyledi aġyār seni bāde ile
Bir nigāh ile bizi ʿāleme teʿs̠̠̠̠ īr itdüñ
Rubai-2 (Yk. 9b)
Ṭūfāna virür ʿālemi ger yemde dimezler
Ḫūbān sirişküm görüben yemde dimezler
Maʿlule şifā şerbet-i laʿlüñ didi ʿĀḳib
Bīmār-ı ġam-ı aşḳuña bir em de dimezler
27 Dizede “dil” kelimesinden önce bir “şūḫ” ifadesi vardır. Ama kalıbı bozan bir durumdur.
Çıkarıldığında düzelir.
28 Gazelin matlası ile her beytin ikinci dizesi 15’li hece ile okunabilecek şekilde son kelimesinin
sonuna “mış” eklenmiştir. Şairin hece ile yazmış olabileceği veya bunu bilinçli bir şekilde yaptığı
da söylenebilir.
29 Şiirin başlığında “Rubāʿi-i Aḳıb” kullanımı olmakla birlikte rubai kalıpları dışında bir kalıpla
yazılmıştır.
320
KARADENİZ, 2017; (36)
Rubai-3 (Yk. 9b)
Mefʿūlü Mefāʿīlü Mefāʿīlü Feʿūlün
Bend oldı göñül kākül-i anber-şikenüñden
Yā Rab bizi sen ṣaḳla o māhuñ resesüñden
Ḳoy āşıḳ-ı pāyüñe sāyen gibi düşsün
Fırṣat bulmağa kuḥl almaġa ḫāk-i ḳademüñden
Nazım/Kıta-1
Münācāt-ı Ākib (9b)
Feʿilātün Feʿilātün Feʿilātün Feʿilün
Eyle yā Rab kerem-i bābını luṭfuñla güşād
Ḳoyma maḥzūn ḳuluñı ḥürmete faḫruʾs-sādāt
İtme yā Rab beni kimseye muḥtāc itme
Luṭf-ı iḥsānuñile eyle ḳażā-yı ḥacāt
Müfredāt-ı Āḳib
Matla-130 (9b)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
Öper destüñ emer laʿlüñ yanaşur dürr-i dendāna
Nice reşk itmesün göñlüm gözüm cānum o filcāna
Müfred 1- (9b)
Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün Mefāʿīlün
Murādumca güzelsin sevdigim pek şūḫ-meşrebsin
Revā mı pīş-i aġyāra hemīşe çār-pā olmaḳ
Müfred 2- (10a)
O ṭıfl-ı nevresi gördüm debistān-ı aşḳuñda
O şūḫ risāle-i cevri tamām ezber itmişdür
Müfred 3- (10a)
Mefʿūlü Mefāʿīlü Mefāʿīlü Feʿūlün
Aġyār ile hep eyledügün işreti bildük
Ben āşıḳ-ı bī-çāreye bu nāz nedendür
30
Matla başlığı tarafımızdan verilmiştir.
321
KARADENİZ, 2017; (36)
Müfred 4- (10a)
Mefʿūlü Fāʿilātü Mefāʿīlü Fāʿilün
Dürr-i yetīmi rişte-i mekre geçürmeye
Rāh-ı emelde sübḥa gibi düzmeye raḳīb
Müfred 5- (10a)
Fāʿilātün Fāʿilātün Fāʿilātün Fāʿilātün
Bilsem āyā geldigin aġūşa bir kez sevdügüm
Pīrehenāsā efendüm çāk iderdüm sīnemi
Sonuç
Divanlar, mesneviler ve mensur eserlerin yanında mecmualar da klasik
Türk edebiyatımızın kaynakları arasındadır. Çeşitli özellikler barındıran ve derleme
eser niteliği taşıyan mecmualar dönemin kültürüne, şairler ve metinler arasındaki
ilişkilere ve tarihi bilgilere ışık tutarken, şairlerin bilinmeyen ya da kayıp eserlerini
barındırabilir. Ayrıca Âkib örneğinde olduğu gibi ismi bilinmeyen şairlerin
tespitine imkân tanımaktadır.
Çalışmamızda Erzurum Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Yazma Eser
salonunda bulunan ASL 568 Mec. 26 numaralı mecmuada asıl adı ve hangi
tarihlerde yaşadığı tam olarak belli olmayan Âkib mahlaslı şair tespit edilmiş ve
şiirleri Latin harflerine aktarılmıştır. Çalışmada şairin 2 tahmisi, 1 müseddesi, 3
rubaisi, 23 gazeli ile 1 kıtası ve 5’i müfred, 1’i de matla olmak üzere 6 beyti
bulunmaktadır.
Şairin hiçbir biyografik kaynakta yer almamasından yola çıkarak birinci
dereceden bir şair olmadığı düşünülebilir. Fakat yazdığı şiirlere bakıldığında
üslubunun Nedim’e yaklaştığı görülür. Şiirlerini şûhâne olarak da
değerlendirebiliriz. İfade gücü açısından da iyi bir şair olduğu söylenebilir.
Mecmuadaki diğer şairlerden yola çıkarak Âkib’in 17. ya da 18.
yüzyıllarda yaşadığı düşünülebilir. Şiirleri, klasik Türk şiirinin temel konularında
yazılmıştır. Aruz vezni kalıplarına uymayan bazı şiirleri, şairin hece ölçüsünü de
kullanan ya da aruzu doğru uygulayamayacak ölçüde teknik bilgiden yoksun
olduğunu göstermektedir. Bu durum şairden ziyade, mecmuadaki yazım ve
istinsahtan da kaynaklanabilir. Şaire ait başka metinlerin ve bilgilerin bulunması
kendisi hakkındaki bilgilere ışık tutacaktır.
Âkib’in mahlasını değiştiren bir şair olma ihtimali de vardır. Ayrıca
mahlasının anlamına bakıldığında iyi bir eğitim aldığı ve devlet görevinde çeşitli
hizmetlerde bulunduğu söylenebilir.
322
KARADENİZ, 2017; (36)
KAYNAKÇA
ABDULKADİROĞLU, Abdulkerim (Haz.) (1999.) İsmail Belîğ,
Nubetü’l-Asar Li-Zeyli Zübdetü’l-Eş‘âr, Ankara: AKMB Yayınları.
AKPINAR, Şerife (2006). Âgâh Dîvânı ve İncelenmesi, Doktora Tezi.
Konya: Selçuk Üniversitesi. s. 444.
AYDEMİR Yaşar (2007). “Metin Neşrinde Mecmuaların Rolü ve
Karşılaşılan Problemler” Turkish Studies - International Periodical For The
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 2/3 Summer,
s. 123-137.
COŞKUN, Ali Osman (1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i
Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&deta
y=6778 Erişim Tarihi: 06.06.2017, saat: 14.00
İPEKTEN, Halûk (hzl.) (1990) Nâilî Divanı. Ankara: Akçağ Yayınları. s.
319.
KÖKSAL, M. Fatih (2011), “Biyografik Kaynak Olarak Şiir Mecmuaları
ve Kastamonulu İshâk-zâde Fevzi Mecmuası”, Prof. Dr. Mustafa İsen Adına
Uluslararası Klasik Türk Edebiyatında Biyografi Sempozyumu Bildirileri
Kitabı, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, s. 449-468.
KÖKSAL, M. Fatih (2012). “Şiir Mecmualarının Önemi ve Mecmuaların
Sistematik Tasnifi Projesi (MESTAP)”, Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları 7
Mecmua: Osmanlı Edebiyatının Kırkambarı, İstanbul: Turkuaz Yayınları. s.
409- 431.
KURNAZ, Cemal, Yaşar AYDEMİR. (2013). “Mecmualara Sorulması
Gereken Sorular” Turkish Studies - International Periodical For The
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/1, Winter,
p. 51-64, Ankara-Turkey.
MECMUA, Erzurum Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Yazma Eser
Kütüphanesi ASL 568, Mec 26.
MECMUA, Erzurum Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Yazma Eser
Kütüphanesi ASL 558, Mec 16.
ÖZCAN, Abdulkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi Şakâ’ik-i
Nu’mâniyye ve Zeyilleri “Vakâyiü’l-Fuzalâ”. C.3. İstanbul: Çağrı Yay.
323
KARADENİZ, 2017; (36)
324
KARADENİZ, 2017; (36)
325
KARADENİZ, 2017; (36)
326
KARADENİZ, 2017; (36)
327