XIX. YÜZYILDA HAKKÂR ’DE HIR ST YAN B R CEMAAT:
NESTUR LER ( dari, ktisadi ve Sosyal Durumları)
“Christian Congregation in Hakkiari in the 19th Centuries: Nestorians
(Position of Administrative, Economic and Social)”
Selahattin SATILMI *
ÖZET
Nesturiler, Kürt kabilelerinin de yo un olarak bulundukları Osmanlı
ve ran’ın sınır bölgelerinde ya amaktaydılar. Yurt edindikleri bu bölgedeki
co rafi konumlarının yanı sıra fiziki artların da olumsuzlu u ya am
tarzlarının yanı sıra Osmanlı Devleti ile olan ili kilerini do rudan
etkilemi tir.
Bu çalı mada, Osmanlı Devleti’nin da lık Hakkâri bölgesinde
ya ayan önemli bir dini azınlı ı olan Nesturilerin XIX. yüzyıldaki idari
iktisadi ve sosyal durumları ele alınmı tır. Ba bakanlık Osmanlı Ar ivi’nden
elde edilen, Erkân-ı Harb Kola alarından Mehmet Ali Efendi’nin
Nesturilerle ili kin kaleme almı oldu u 1895/1896 tarihli Layihası ile bazı
muhtelif belgeler bu çalı manın çıkı noktasını olu turmu tur.
Anahtar Kelimeler: Nesturiler, Hakkâri, Mar emun, Osmanlı Devleti
ABSTRACT
Nestorians used to live in the region of Ottoman-Persian border where
some Kurdish tribes intensively inhabited as well. The physical and
geographical hardship in this region negatively affected their livelihood as
well as their relations with the Ottoman Government.
This paper examines 19th century administrative, economic and social
state of affairs of the Nestorians who were an important religious minority
and lived in Mountainous Hakkari region of Ottoman Empire. The
1895/1896 dated memorandum of Mehmet Ali Efendi who were a member
of general staff in the Ottoman Army about Nestorians and some other
104 Sosyal Bilimler Dergisi
miscellaneous documents kept in the Ottoman Archives were the starting
points of this study.
Key Words: Nestorians, Hakkiari, Mar Simon, Ottoman Empire
***
Yerle im Yerleri, Nüfusları ve Geçim Kaynakları
Nesturiler, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti, ran, Çin ve Hindistan
topraklarında ya ayan Hıristiyan bir halktır. Osmanlı co rafyasındaki
Nesturiler I. Dünya Sava ı’ndan önce ran sınırını te kil eden ve Musul’a
kadar uzanan da
silsilesinin eteklerinde ya am sürmekteydiler
(Y.PRK.DH., 9/26; Nikitin, 1964: 207-208) Bölgede geçilmesi zor ve
ula ılması imkânsız olan Büyük Zap Suyu’nun kayna ı boyunca ve bunun
bazı kolları etrafında bulunmaktaydılar. Buralarda A a ı ve Yukarı Tiyari,
Tuhup, Valto, Tal, Diz, Baz ve Cilo isimlerinde büyüklü küçüklü sekiz a iret
halinde hayatlarını sürdürmekteydiler (Sevgen,1968: 46; Yıldız, 2005: 164).
En yo un bulundukları yerle im birimi Hakkâri Sanca ı olup sancak
merkezi olan Çölemerik ve civarında toplanmı lardı. Çölemerik’in
do usunda ve güneyinde en büyük iki Nesturi a ireti olan Tiyari ve Tuhup
a iretleri bulunmaktaydı (DH. EUM. 4. B, 23/113). Çölemerik ve Gevar
(Yüksekova) kazalarında bulunan Nesturiler toplu halde iken di er
yerlerdekiler da ınık bir ekilde ya amaktaydılar ( .HUS., 4/1310/Ra/06).
Nitekim a iretlerdeki köy sayılarının fazla ve köylerdeki hane sayılarının az
olması (en fazla 80), Nesturi a iretlerinin da ınık bir yerle im biçimine sahip
oldu una i arettir. Nesturiler, Hakkâri’de nüfus olarak yo un olmalarına
ra men Müslümanlarla kıyaslanınca azınlıkta kalmaktaydılar. Müslüman
ço unlukla aynı bölgede bulunsalar da onlardan farklı yerle im birimlerine
sahiptiler (Erdost, 1987: 65).
ngiltere’nin Erzurum Konsolosu Taylor’un Kont Klarendon’a yazdı ı
rapora göre Osmanlı Devleti’nde ya ayan a iret ve yerle ik düzendeki
Nesturilerin toplam sayısı 111.010’dur. Bu nüfusun a a ı yukarı üçte ikisini
a iret Nesturileri te kil etmektedir. Raporda A a ı ve Yukarı Tiyari a iretleri
birlikte de erlendirilmi ve Tal a iretine yer verilmemi tir. Konsolos
Taylor’un raporuna göre Nesturi a iretlerinin nüfusları a a ıdaki gibidir:
Selahattin SATILMI 105
A iret Nesturiler
Hane
Tiyari
2.500
Cilo
2.000
Diz
2.400
Tuhup
1.500
Baz
1.700
Valto
650
Toplam
Yerle ik düzendeki Nesturiler
Genel Toplam
nsan
15.000
12.000
14.400
9.000
10.200
3.900
76.500
34.510
111.010 ( im ir, 1986: 86-87).
Osmanlı ar iv belgelerine göre Hakkâri Sanca ı’nı da kapsayan Van
Vilayeti’ndeki Nesturi nüfusu, 1895 yılı itibariyle 70.000–80.000 arasında,
(Y.PRK.DH., 9/26) 1907 tarihinde ise 80.000 civarındadır (DH. EUM. 4. B,
23/113). Nüfus bakımından en büyük Nesturi a ireti, Tiyari’dir. Bu a iret
toplam yirmi yedi köyü vardı. En büyük köyü A ita (Ho ut), seksen haneye,
di erleri ise on ila kırk haneye sahipti. Osmanlı ar iv belgelerine göre,
büyüklük bakımından Tiyari’den sonra 24 köyden olu an Tuhup a ireti gelir.
Fakat Konsolos Taylor’un raporunda Tuhup a ireti en küçük a iretlerden biri
olarak gösterilmektedir. Tuhup a iretinin, Cilo a iretinden iki kattan daha
fazla vergiyle yükümlü oldu u dikkate alınırsa Konsolos Taylor’un
sıralamasının yanlı oldu u anla ılabilir. Yine aynı belgeye göre, kırk
civarında köyden olu an Diz, Baz ve Cilo a iretleri toplam 28.000 nüfusa
sahiplerdir (Y.PRK.DH., 9/26).
Erzurum, Van ve Bitlis Vilayetlerindeki nüfusun milletlere da ılımını
gösteren ngiliz Binba ı Henry Trotter’in raporuna göre düzenlenen
kar ıla tırmalı tablodaki mevcut 1880 yılına ait istatistiklerde ise
Nesturilerin nüfus durumu öyledir: Charles Dike’a bir memuru tarafından
gönderilen rapora göre 84.995, Ermeni Patri inin Büyükelçiye verdi i
bilgilere göre 85.000, Konsolos Yardımcısı Clayton’a göre 53.940, Bekir
Pa anın tefti sırasında topladı ı resmi rakamlara göre 61.778 Nesturi adı
geçen vilayetlerde ya amaktaydı (Karpat, 2003: 229).
Da lık bölgelerde ikamet eden Nesturilerin ya adıkları yerlerdeki
do a ve iklim artları son derece elveri sizdi. Ya adıkları yerler küçük da
sıraları ve bu da sıralarının arasındaki vadilerden olu maktaydı. Bu
vadilerden her birinde kurulmu olan bir veya daha fazla köyde
106 Sosyal Bilimler Dergisi
ya amaktaydılar. Buralarda yollar e imli ve geçit vermeyecek kadar sarp
oldu undan ula ım oldukça zordu. Bu nedenle onların meskûn oldu u
yerlerde ula ım amacıyla at kullanılamamaktaydı. Ula ım, ancak bu sarp
yollardan geçebilecek tek hayvan olan katırlarla sa lanabilmekteydi. Hatta
bazı patikalar o kadar sarp ve dar idi ki, buralardan a a ıya inme riskini
herkes göze alamazdı. Çünkü dikkatsizce atılan bir adım insanın hayatına
mal olabilmekteydi (Y.PRK.DH., 9/26; Foggo, 2002: 22-23; leri, 2005:
144). Rus General Mayewski, Nesturilerin meskûn oldukları bu yerleri
“Küçük Asya’nın en ıssız yerleridir, medeniyetten eser yoktur” eklinde tarif
etmekte ve “bu yerleri gezerken çok korktu unu” ifade etmektedir
(Mayewski, 1930: 315).
Fiziki artların yanı sıra iklim ko ulları da Nesturilerin ya amlarını
oldukça zorla tırmaktaydı. Ya adıkları bölgede hava yazın çok sıcak, kı ın
ise oldukça so uktu. Nitekim Nesturiler kı mevsiminde ayaklarını sıcak
tutması için kendi yaptıkları, ipten örme ru ik denilen çarıklar giyerlerdi.
Bölgenin co rafi yapısı Osmanlı Devleti’nin idaresini de zorla tırmaktaydı.
Vergi toplama i inde bu zorluk bariz bir ekilde görünmekteydi ( leri, 2005:
144).
Nesturilerin geçim kaynaklarını belirleyen de fiziki artlardı.
Nesturilerin ya adı ı bölgenin ekonomik anlamda en önemli geçim kayna ı
hayvancılıktı. Nesturiler genellikle koyun ve sı ır yeti tirirlerdi.
Yeti tirdikleri küçükba hayvanları ran, Musul ve Rusya’ya ihraç ederlerdi.
Son derece da lık bir bölgede ya amalarından dolayı tarıma elveri li
toprakları azdı. Bu nedenle Nesturilerin iyi bir tarımsal verim elde etmeleri
mümkün de ildi. Ancak tarım yine de ikinci önemli geçim kayna ıydı. Darı
en fazla ekilen tarım ürünüydü. Sonbahar sonuna do ru tarlalardaki i lerin
bitmesinden sonra erkeklerin bir kısmı para kazanmak amacıyla ba ka
ehirlere veya ülkelere giderlerdi. Bu bakımdan, ehirlerden Musul ve Halep,
ülkelerden ise Rusya en çok tercih edilen yerlerdi. Musul’a gidenler genelde
kamı tan sepet yapma i iyle u ra ırlardı. En çok Cilo a ireti dı arıya i çi
gönderirdi. Arıcılık, dokumacılık, örgücülük, demircilik ve in aat i çili i de
önemli u ra lardandı. Ana ticaret yolları üzerinde bulunmadıklarından
dolayı ticari faaliyetleri dü ük seviyedeydi (Foggo, 2002: 23).
Selahattin SATILMI 107
dari Yapıları
Nesturiler, Osmanlı yönetimine girdiklerinde di er Ortodoks din
grupları gibi Ermeni Milleti kategorisine dâhil edildiler.1 Fakat Nesturilerin
Ermeni Milleti içerisinde sayılmaları kâ ıt üzerinde olmaktan ileri gitmedi.
Nesturiler, 1864 yılında Ermenilerden ayrı bir millet olarak tanınmak için
giri imlerde bulundularsa da istediklerini elde edemediler (Anzerlio lu,
2000: 37-38).2
Nesturiler idari açıdan, Osmanlı hakimiyetine girdikleri XVI.
Yüzyıldan 1847 yılına kadar, uzun bir süre Van Vilayeti’ne, sonra bir
süreli ine (1847–1865) Erzurum Vilayeti’ne, daha sonra yine Van
Vilayeti’ne (1865–1877), ondan sonra da kısa bir süreli ine vilayet
statüsünde bulunan Hakkâri’ye (1877–1878) ba lı kaldılar. Hakkâri’nin
vilayet statüsünün kaldırılmasıyla tekrar Van Vilayeti’ne ba lı olarak I.
Dünya Sava ı yıllarına kadar Osmanlı topraklarında ya amlarını sürdürdüler
(Anzerlio lu, 2000: 32-36). Gerçekte ise Nesturiler, Patrikleri idaresinde
Hakkâri Kürt Emirinin iktidarını kabul etmi durumdaydılar. Nesturilerin ve
Kürtlerin ya adı ı Hakkâri bölgesinde, Ba kale’de oturan Hakkâri Emiri
hükümdar, Nesturi Patri i ise Emirin derebeyi konumunda idi. Patrik,
Hakkâri Emiri sefere çıkaca ı zaman ona silahlı bir müfreze temin etme
yükümlülü ündeydi. Bunlara kar ın Patrik, Hakkâri Emirinin meclislerine
katılırdı. ç sava durumunda ve Hakkâri Emirli inin taht mücadelelerinde
Patri in tutumu büyük bir öneme sahipti (Celil, 1992: 136; Yıldız, 2005:
1
2
Gayri Müslim cemaatlere ait defterlerde, devlet kar ısında Nesturilerden sorumlu olan
ki iden, patrik olarak de il de, Osmanlıca lügatlerde Ermeni piskoposu olarak
tanımlanan marhasa ya da murahhasa olarak belirtilmesi, bu görü ü desteklemektedir
(Develio lu, 1998: 684;Ye in-Badıllı,- smail-Çalım, 1981).
Nesturi Patri inin devlet tarafından resmen tanındı ını iddia edenler olmasına ra men
ne Osmanlı ar ivinde her hangi bir belgede ne de Nesturiler hakkında yazılan kitapların
büyük ço unlu unda böyle bir tanınmayı gösteren her hangi bir bilgiye
rastlanmamaktadır. Tanzimat sonrası, 1860’lı yılların ba larında azınlık milletlere,
kiliselerinin mutlak egemenliklerinden çıkaracak “milli meclisler” kurduruldu ve onlar
için “milletler nizamnamesi” çıkarıldı. En son olarak 1913’te Rum, Rum Katolik,
Ermeni, Ermeni Katolik, Bulgar Eksarklı ı ve Keldani Nizamnameleri yeniden
düzenlendi. Her iki modernle tirmeden de nasibini almayan yegâne kilise ve cemaat ise
Nesturiler oldu. Bunun sebebi Devletin Do u’da Ermenilerden ba ka bir Hıristiyan
toplulu un bulundu unu kabul etmek istememesidir. Zira tanınan her yeni topluluk
devlet açısından yeni bir sorunun ortaya çıkması ve bir ya da birkaç yabancı devletin
artan baskısı anlamına gelmektedir (Aydın, 2005: 121–122).
108 Sosyal Bilimler Dergisi
165). Ancak Nesturilerin ço u, politik olarak Kürt a iret liderlerinin
egemenli inde olsalar da, bazı yerlerde Kürt köylüleri Nesturilerin idaresi
altında ya amaktaydılar (Bruinessen, 2003: 172). Hatta bazı Kürt köylerinin
reislerinin seçimleri o bölgede hâkim olan Nesturi Melikler tarafından
yapılırdı (Mar Shimun, 1996: 64-65).
Osmanlı Devleti’nde uygulanan millet sisteminin bir gere i olarak
dini i lerin yanı sıra evlenme, bo anma vb. konularda bütün Patriklere bir
ölçüde ba ımsızlık tanınmı tı. Bununla birlikte Nesturi Patri inin, Osmanlı
idaresindeki di er azınlık milletlerin Patriklerinden farklı olarak cemaatinin
bütün i lerinde yetkili kabul edildi i görülmektedir. Nitekim Nesturilerin
Osmanlı hâkimiyeti altında ya amaya ba ladıkları XVI. yüzyıldan itibaren
Patrik, dini liderli in yanında Osmanlı topraklarında ya ayan bütün
Nesturilerin dünyevi liderli ini de üstlenen ki iydi (Atiya, 2005: 319).
Patrik, önemli davalarda hâkim pozisyonundaydı. Onun gücü ve otoritesi
asla tartı ılmazdı (Emhart-Lamsa, 1926: 81). Halkın iç yönetiminde etkin
olan ve patri e danı manlık yapan melikler, Patrik tarafından seçilir, atanır
ve azledilirlerdi. Örne in, 1892 yılında Mü ir Dervi Pa a’yı ziyaret ederek
kendisinin ve halkının Osmanlı hükümetine itaatini ve vergilerini
ödeyece ini bildiren Tiyari a ireti reisi Melik smail, bu durumu
ö rendi inde oldukça hiddetlenen Nesturi Patri i Revil (1861-1903)
tarafından aforoz edilerek meliklikten azledilmi ti (Y. MTV., 69/77).
Nesturili in en yüksek makamında bulunan Patrik, sadece Osmanlı
co rafyasındaki Nesturilerin de il, aynı zamanda bu inancı benimseyen
bütün Nesturilerin dini lideriydi. Yani Osmanlı topraklarında ya ayan
Nesturilerin yanı sıra Hindistan, Çin ve ran’da ya ayan Nesturiler de dini
yönden Hakkari’nin Koçanis köyünde ikamet eden patri e ba lıydılar.
Patri in adı geçen yerlerdeki Nesturilerin dini reislerinin atama ve tayin
i lerine de bakması, onun siyasi önemini artırmaktaydı (Y.PRK.DH., 9/26).
XIX. yüzyıla gelindi inde ise mevcut durum de i meye ba ladı.
Nesturi Patriklerinin cemaati üzerindeki otoritesi bu yüzyılda giderek
zayıfladı. Çünkü birçok konuda kendi ba larına hareket etmeye ba layan
bazı melikler, Nesturi Patri ine muhalefet etmeye ba ladılar. Hatta eskiden
beri Patri e vermekte oldukları vergileri kestiler. Bu durum patrikhane
Selahattin SATILMI 109
gelirinin ciddi olarak azalmasına sebep oldu (Anzerlio lu, 2000: 45). Bunun
yanı sıra halk arasında Patrik hakkında birtakım söylentiler çıktı. Patrik,
Osmanlı hükümetinden maa almasından dolayı Nesturi cemaati tarafından
kendini hükümete satmakla ve kendi çıkarlarını halkın çıkarlarından üstün
tutmakla suçlandı. ngiltere Van Konsolosu Clayton’a göre bu durum, a iret
reislerinin ve patrikhane görevlilerinin patri e di bilemesine ve onların
verilen görevleri ço u zaman yerine getirmemelerine neden olmu tu.
Clayton, raporunda bu durumu öyle ifade etmekteydi:
“…Geleneklere uymayan, verilen içkiyi içen Mar
emun’un otoritesi zayıflamı ve itibarını kaybetmi tir… daha
önce hiç kimse Mar emun’un (Patri in) payını vermeden
hayvanlarından veya sürüsünden yararlanmazdı ama imdi maddi
endi eler araya girdi ve Nesturi halk Patri e neden bu kadar
vermeliyiz, ürünümüzü kendimiz için daha iyi koruruz demekte
idi…”( leri, 2005: 143; im ir, 1986: 365).
Nesturilerde her kabilenin ba ında bir melik bulunurdu. Melikler
ba ka bir kabileye sava açma ve onunla barı yapma yetkisine sahiplerdi
(Albayrak, 1997: 84). Halkın iç yönetiminde en etkin otorite idiler.
Meliklerin yönetimindeki bazı kabilelerde iktidar, sadece bir ailenin elideydi
ve veraset yoluyla geçmekte idi. Bu kabilelerin ba ındaki melikler Patrik
tarafından azledilmedikleri sürece, ölünceye kadar vazifelerini sürdürürlerdi.
Di er kabilelerde ise melikler, köy temsilcileri tarafından oldukça kısa bir
süre için seçilirlerdi (Foggo, 2002: 29-32).
Nesturilerde yargının mercii davanın büyüklü üne göre belirlenirdi.
Bir köyde ortaya çıkan anla mazlık ilk önce köy reisine ya da köy papazına
götürülürdü. Daha önemli olaylar ise Meliklere götürülürdü. E er Melik
önüne getirilen davanın kendi sınırlarını a tı ını görürse yetkisini, Patrik
tarafından böylesi önemli konularda karar verme hak ve yetkisi verilmi
Tuhup ve A ita Meliklerine devrederdi. Ancak çok önemli davalar yargının
en yüksek mercii olan Patri e götürülürdü. Nesturilerde davalar kilise
hukuku ve medeni hukuk içerikli, “Sunhadus” isimli kitaba ba vurularak
çözülürdü (Mar Shimun, 1996: 58).
110 Sosyal Bilimler Dergisi
Ya am Tarzları
Nesturilerin bir kısmında a iret, di er kısmında topra a ba ımlı
yerle ik bir ya am tarzı hâkimdi. Yerle ik düzendeki Nesturiler, Nesturi ya
da Kürt a iretleri tarafından boyunduruk altına alınmı köylülerdi
(Bruinessen, 2003: 190). Bunlar a iretlerinin da ılmasıyla ya da farklı
a iretlerden kopu lar sonucu bir araya gelmi , a iret birli inden yoksun olan
ailelerden olu maktaydı. Yerle ik düzendeki Nesturilerin silahlı birlikleri
yoktu. Osmanlı yönetimine ba lı ve barı çıl insanlardı. Daha çok
hayvancılık ve çiftçilik yaparak geçimlerini sa larlardı ( im ir, 1986: 86;
Erdost, 1987: 65; leri, 2005: 145). Ovalarda ya arlar ve çalı kan tarımsal bir
sınıfı olu tururlardı (Sonyel, 200: 60).
Göçebe hayat tarzını benimseyen a iret Nesturileri ise ula ılması zor
da larda ya arlardı. Bu durum onların yapılarını etkilemi ve onlara
güvenlik ve cesaret hissi kazandırmı tı. Dolayısıyla cesur, ancak vah i ve
çabuk öfkelenen bir yapıya sahiplerdi (Y.PRK.DH., 9/26; .HUS.,
4/1310/Ra/06). Nitekim ngiliz Do u Hindistan Kumpanyası memurlarından
Rich, “Narrative of a Residence in Koordistan (Kürdistan’da Bir Ya am
Öyküsü) ” isimli eserinde “Nesturi a iret bölgesinden geçen bir Türk’ün, en
asabi Kürtlerden ziyade Nesturilerden korktu unu” ifade etmekteydi
(Bruinessen, 2003: 190). 1880’li yıllarda Nesturiler üzerine ara tırmalar
yapan ngiltere Canterbury Ba piskoposlu una ba lı misyonerlerden Riley
de Nesturileri “kaba, cahil, beceriksiz” olarak nitelemekte, onlardan “da lılar
ve çobanlardan olu an ilkel bir ırk” olarak bahsetmekteydi (Aydın, 2005:
112). Yine misyonerlerin raporlarına göre “Nesturiler paraya a ırı
dü künlerdi, hatta bir çift öküz kar ılı ında mezheplerini bile de i tirirlerdi”
( leri, 2005: 143).
Reislerine derin ba ları olan a iret Nesturileri aynı zamanda iyi silah
kullanırlardı. Ço unlukla silahlı dola ırlardı. Her a iret erke i yanında
hançer ta ırdı. Bir ço u da yanlarında üstü nakı la kaplanmı , metalle
güçlendirilmi deri kılıflarda sakladıkları enli kılıçlar bulundururlardı.
Bazıları ate li silahlara da sahipti (Cutts, 1877: 195-196). Yani a iretlerin
silahları kılıç, hançer ve çakmaklı tüfekten ibaretti. Ba ka bir açıdan
bakılırsa Nesturiler o devirdeki orduların kullandıkları yeni ve mükemmel
silahlardan yoksundular. Sadece Cilo a ireti mensuplarında birtakım de i ik
silahlar mevcuttu. Bu a iretin mensupları da silahları sonbaharın sonunda
para kazanmak amacıyla gittikleri de i ik ülkelerden getirmekteydiler.
Selahattin SATILMI 111
Mevcut bilgilere göre 1895 yılı itibariyle Tuhup a ireti 5.500, Tiyari a ireti
5.000’e yakın ve Diz a ireti de ancak 500’e yakın silaha sahipti
(Y.PRK.DH., 9/26).
A iret Nesturileri, ya adıkları yerler ve ya am biçimleri sayesinde
tamamen veya kısmen vatanda lı ın vermi oldu u yükümlülükten
kurtulmu lardı. Bu artlar onların devlete kar ı ba ımsız hareket etmelerini
kolayla tırmı oldu undan, genelde yasaları dinlemezler ve vergilerini
vermezlerdi. Kısacası vatanda lı ın do al zorunluluklarından sıyrılmı
olarak neredeyse ba ımsız bir ekilde ya arlardı (Y.PRK.DH., 9/26; .HUS.,
4/1310/Ra/06; leri, 2005: 146, 151). Bu a iretlerden Tiyari, Tuhup ve Tal
Osmanlı devletine kar ı en fazla itaatsizlik gösterenlerdi. Nitekim XIX.
yüzyılda Nesturi a iretlerinde bir düzenlemeye gitmek isteyen Osmanlı
Devleti otoritesine kar ı çıkmayan Diz, Baz ve Cilo a iretlerinin ıslah ve
kontrolünü bir bölük piyade askeriyle sa layabilirken, adı geçen di er üç
a ireti, itaatsizli inden dolayı ancak bir tabur askerle kontrol altında
tutabilmekteydi (Y.PRK.UM., 48/69).3 Hükümetin kontrolüne girmek
istemeyen da lı a iretlerin bir özelli i de biraz baskı görünce yabancı ülke
konsoloslarına müracaatı alı kanlık haline getirmi olmalarıydı (DH. EUM.
4. B, 23/113).
Nesturilerin kendi aralarında anla mazlıklar eksik olmazdı ve a iretler
sürekli birbirleriyle çatı ırlardı. Bu durum, a iretler ve onlara ba lı alt
örgütlenmeler arasında sosyal birlik olmamasından kaynaklanmaktaydı
(Yonan, 1999: 62). Bununla beraber Nesturi ve Kürt kabileler arasında ufak
tefek çatı malar da sık görülmekteydi. Ancak 1840’lardan önce bu iki
milletin arasındaki anla mazlıklar kısa sürmekteydi. Çünkü bu tür
çatı malardan birkaç hafta sonra Kürt ve Nesturi liderlerin bir araya gelerek
barı yapmaları geleneksel hale gelmi ti (Emhart -Lamsa, 1926: 85-86).
Di er taraftan Nesturiler ile Kürtlerin aynı dönemde kendi soyda larına kar ı
birbirleriyle ittifak ettikleri de sık kar ıla ılan olaylardan biriydi. Di er bir
3
Tiyari ile Tuhup a iretlerinin di erlerine göre çok daha güçlü olmaları da onların itaatsiz
tutumlarında rol oynayan etkenlerdi. Nitekim Çölemerik’te nüfus sayımı yapıldı ı
zaman bunu yanlı de erlendiren ahalinin kaçarak Tiyari’de toplanması, bu Nesturi
a iretinin kibirlenmesine neden olmu tu. Bunun üzerine Van Valisi Halil Bey iki bölük
askerle harekete geçmi fakat Tiyari içine girememi ti. Hatta 1887 senesinde Tiyarililer,
madiye yönünden kendileri üzerine sevk edilen bir Nizamiye taburunu gece basmı ve
taburun bütün e yasını ele geçirmi ti. (Y.PRK.DH., 9/26); Bu a iret mensupları 1895 ve
1897 yıllarında da Osmanlı askerlerini püskürtmeyi ba armı lardı. (Mar Shimun, 1996:
63).
112 Sosyal Bilimler Dergisi
ifadeyle 1840’lardan önce Nesturi ve Kürt kabilelerin arasında meydana
gelen çatı maları, Nesturi ve Kürt ayrımı yapmaksızın, iki milletin kendi
kabileleri arasındaki mücadelesi gibi dü ünmek gerekir. Yukarıda arz edilen
iki durum daha o dönemde, hem Nesturilerde hem de Kürtlerde etnik kimlik
ve dini taassuptan ziyade, kabile çıkarlarının baskın oldu unu
göstermektedir (Yonan, 1999: 62).
Nesturiler ve Kürtler arasında bu dönemde sosyal ili kilerin oldukça
kuvvetli oldu u görülmektedir. Nitekim her iki milletin mensupları
birbirlerinin bayramlarına saygı gösterirler ve bayramlarda kar ılıklı ev
ziyaretlerinde bulunurlardı. Müslümanların Nesturilere ait azizlerin
türbelerini ziyaret ettikleri bile olurdu (Yonan, 1999: 62). Bölgedeki
törenlerde Kürt lideriyle Nesturi Patri i yan yana otururlardı (Öke, 2002:
186). Bazen Kürt eyhler ile Nesturi piskoposlar beraber halk festivallerine
katılırlar, beraber yer içerler ve kabile i lerini tartı ırlardı. Kar ılıklı borç
alıp vermeler de olurdu (Emhart-Lamsa, 1926: 85-86). Kürtler ve Nesturiler
arasında çıkan problemlerin çözümünde etkin rol oynayan Nesturi Patri i,
Kürtler arasında da oldukça itibar görürdü. Kürt liderleri patri i davet
ettiklerinde, onu bütün süvarileriyle kar ılarlar ve konuk olaca ı eve kadar
ona e lik ederlerdi (Foggo, 2002: 29). Hatta Kürt a iretleri arasındaki
problemlerde bile patri in hakemli ine müracaat edildi i olurdu. Bazen de
bunun tam tersi ya anırdı. Nesturiler kendi aralarındaki problemlerde Kürt
a alarından aracılık yapmalarını isterlerdi (Anzerlio lu, 2000: 42). Bir Kürt
atasözüne göre, Nesturilerle Kürtler arasında ancak bir “saç kılı” kadar ayrım
vardı (Öke, 2002: 186).
Gayet dostane bir ekilde seyreden Nesturilerin Kürtlerle olan
ili kileri, 1840’larda Protestan misyonerlerin gelmesiyle bozulmaya ba ladı.
Çünkü Protestan misyonerler Müslümanlara kar ı Nesturilere e itim ve
sosyal yardım boyutlarını a an politik yardım vaatlerinde bulunmu lardı.
Misyonerlerin faaliyetleri, süreklilik arz eden Kürt-Nesturi çatı malarına
sebep oldu u gibi, uzun vadede Nesturileri Osmanlı Devleti’ne isyana kadar
götürdü (Atiya, 2005: 313; leri, 2005: 155; Nikitin, 1964: 209).4
4
Hem Osmanlı yönetiminden hem de Kürtlerden daha özgür kalmaya hatta ba ımsızlık
hayalleri kurmaya ba layan Nesturiler ile Kürtler arasındaki ilk ciddi çatı malar 1843 ve
1846 yıllarında gerçekle ti. Botan Beyi Bedirhan’ın bölgedeki hâkimiyetini
sa lamla tırmak amacıyla gerçekle tirdi i saldırılarda 20.000 civarında Nesturi hayatını
kaybetti. Bu arada birkaç bin Nesturi, Kürtlerin saldırılarından canını kurtarabilmek için
Osmanlı tarafından Rusya’nın Kafkasya topraklarına kaçtı. Olay sonrasında Batılı
Selahattin SATILMI 113
Nesturiler Osmanlı Devleti’nin kendilerine sa ladı ı hizmetler
kar ılı ında devlete vergi vermekle mükellef idiler. Mayewski’den alınan
bilgilere göre Nesturilerden Tiyari a ireti 500, Tuhup a ireti 150, Cilo a ireti
70 lira yıllık vergi ödemekle yükümlüydü. Vergileri (Tekalif-i Emiriyeyi)
önceden belirlenmi bir yerden alan Osmanlı vergi memurları yarı özerk bir
durumda ya ayan a iret Nesturilerinden çekindikleri için “tahsildar kayası”
denilen yerden öteye geçemezlerdi (Nikitin, 1964: 209). Bununla beraber
devlet yıllık olarak topladı ı vergileri melikler vasıtasıyla tahsil etmekteydi.
Daha önce de inildi i gibi özellikle a iret Nesturileri vergilerini düzenli
olarak ödememekteydi (Y.PRK.DH., 9/26; leri, 2005: 142). Nesturilerin
vergilerini ödemedi i durumlarda devlet yetkililerinin, ni an ve hediyelerle
meliklerin gönlünü alarak vergi tahsil etme yoluna gitmesi sık görülen
durumlardandı. Ni an ve hediyeler pek de ersiz olsa bile genel olarak
a iretler tarafından büyük ra bet görmekte ve ehemmiyet verilmekteydi.
Nitekim Bir defasında Çölemerik kaymakamı Kamil Bey, meliklere bazı
hediyeler göndermek suretiyle iki zabıta ile vergilerin tamamını tahsil etmi ti
(Y.PRK.DH., 9/26).
Nesturilerin vergilerini aksatmalarındaki en önemli etkenler, cemaatin
büyük bir kısmının göçebe hayatı ya aması, ya adıkları bölgenin ula ım
açısından elveri sizli i ve tarımsal üretim yaptıkları topraklarının
verimsizli i nedeniyle gelir kaynaklarının sınırlı olmasıydı. Bunun yanı sıra
vergi görevlilerinin, Nesturilerin Türkçeyi bilmemelerini fırsat bilip, tam
olarak topladıkları vergiyi eksik teslim etmeleri de devlet ile Nesturiler
arasında sürekli anla mazlı a neden olmaktaydı. Devlete ait borçlarını
ödememeleri sonucu Nesturilerin borçları giderek yükselmi ti. Bu da
Osmanlı Devleti ile Nesturiler arasında en büyük sorunlarından biri olmu tu.
“La Turquie d'Asie” isimli eserin yazarı Vital Cuinet’in verdi i bilgilere
göre, XIX. yüzyılın sonlarında Nesturilerin vergi borçları 16.000 lirayı
geçmi ti. Bunun yanı sıra Nesturiler Osmanlı Devleti’ne ödedikleri
vergilerin yanı sıra Patriklerine her yıl ri d- ita adıyla bir vergi öderlerdi
( leri, 2005: 142-143).
büyük devletlerin Nesturiler nezdinde müdahaleleri görülmeye ba ladı. Ba ta ngiltere
olmak üzere büyük devletlerin uyguladıkları baskı sebebiyle Osmanlı Devleti Kürt
liderleri cezalandırmak zorunda kaldı. Bundan sonra Nesturi Patri i, korunmak ve
destek istemek için büyük devletlere ba vurmayı adet edinir oldu. Böylece Kürtlerle
Nesturiler arasında olu an uçurum bir daha kapanmamak üzere gittikçe büyüdü (Atiya,
2005: 314).
114 Sosyal Bilimler Dergisi
nanç ve Gelenekleri
Nesturiler her çar amba ve cuma günlerinde oruç tutarlar. Bu günlerde
et yemeleri yasaklanmı tır. Bunun dı ında belli süreler için tuttukları dört
çe it oruç ibadetleri daha vardır. Farklı zamanlarda tutulan bu oruçların üçü
50, 25 ve 15 günlüktür. Yakla ık olarak yılın yarısını, yani toplam olarak
172 gününü dinen oruçlu geçirme yükümlülü ündedirler. Evlerinin
duvarlarına astıkları haçın önünde ailenin büyü ü her gün sabah ve ak am
olmak üzere iki defa dua eder. Normal günlerde sabah ve ak am olmak üzere
iki defa ibadet ederlerken, oruç zamanlarında sabah, ö le, ikindi ve ak am
vakitlerinde olmak üzere günde dört defa ibadet ederler. (Y.PRK. DH., 9/26)
Komünyon ayinlerini5 di er mezheplerdeki gibi her pazar günü de il de,
sadece çok özel günlerde icra ederler (Atiya, 2005: 326-327). Komünyon
ayininin dı ında vaftiz,6 nikâh ve kutsal emirler ayinlerini de tartı masız
kabul etmelerine ra men bunlardan ba ka mevcut olan üç ayin hakkında
Nesturi din adamlarının görü leri arasında farklılıklar vardır (Atiya, 2005:
326).
Nesturilerin ibadet biçimlerini Hıristiyanlı ın en özgün kalıntıları
olarak de erlendirmek yanlı olmaz. Çünkü onların kendi bölgelerinde
dünyadan tecrit edilmi halde ya amaları, din bilimcilerin onların ibadet
biçimlerine el sürmelerini engelleyen bir sebepti (Atiya, 2005: 325-326).
Nesturi Kiliselerinde Hıristiyan azizlerine, Theodere’a ve Nestorius’a ait üç
dini kitap bulunurdu (Erdost, 1987: 63). Ayrıca fıkıh kitabı olarak MS
1300’lü yıllarda Nusaybin (Nsibin) Piskoposu Mar Abdi o (Cabdiso)
tarafından eski kilise meclislerinin yasalarından derlenmi “Sunhadus”
kullanılırdı (Mar Shimun, 1996: 48). Di er taraftan Nesturiler, da ınık halde
bulundukları yerlerde Ermeni kiliselerine devam ederlerdi (DH. EUM. 4. B,
23/113).
Nesturilerde dini hiyerar i Batı Kiliselerinden farklı olarak dokuz
derece halinde sınıflandırılabilir. Bu dokuz derece, üç üst kademede
toplanırsa Batı’daki kar ılıkları daha net görülebilir. Buna göre üst
kademelerden birincisi olan piskoposluk, rütbece büyükten küçü e do ru
5
6
Komünyon, Hıristiyanların kutsal ekmek- arap ayinidir. Bu ayinde ekmek sa’nın etini,
arap ise kanını temsil eder. Komünyon ayinine katılacak olanlar bir önceki gece
yarısından itibaren oruçlu olurlardı. Ö leye do ru ayinde da ıtılacak kutsal ekme in
kilise binasında ayrıntılı bir törenle yapılmaya ba lanmasıyla komünyon ba lardı.
Do umdan hemen sonra papaz tarafından kutsal suyla yıkanan bebekler ilk büyük
yortuda büyük bir törenle vaftiz edilirdi. Vaftiz sırasında bebekler papaz tarafından
yüzleri do uya gelecek ekilde tutularak üç kez kutsal suya daldırılarak çıkarılırdı. Daha
sonra bebeklerin tüm gövdesi kutsal ya la ya lanırdı.
Selahattin SATILMI 115
sırasıyla Mar emun (Patrik-Katolikos), Matran (Ba piskopos-Metropolit)
ve Abuna (Piskopos) eklinde; ikincisi olan papaz sınıfı, Korpiskopos,
Arkedikon ve Ka a (Papaz) eklinde ve diyakon sınıfı ise Samasa (Diyakon),
kinci Diyakon ve Vaiz (Okuyucu) olarak sınıflandırılabilir (Mar Shimun,
1996: 48).7
Patrik, Matran ve Abunanın et yemeleri yasaktır. Hatta patrik olacak
ki iye hamile kalan kadının bile, hamile kalmasından itibaren çocu un sütten
kesilmesine kadar et yememesi gerekir (Y.PRK.DH., 9/26). Bununla birlikte
piskopos rütbesinde olan bu sınıfın evlenmeleri ve cinsel ili kiye girmeleri
de asla uygun görülmez (Foggo, 2002: 28). Bunların dı ında kalan ruhbanlar
ise bu konularda karar verme özgürlü üne sahiptirler.8 Ayrıca ruhbanlar
Matran payesine kadar ruhani yolu terk edebilirler (Y.PRK.DH., 9/26).
Nesturilerde Patrik, önceden piskoposlar tarafından seçilirdi. Ancak
IV. Basili döneminden itibaren (1437–1477) patriklik makamının sahibi
veraset usulüyle belirlenmeye ba ladı. Patrik evlenmedi inden patriklik
amcadan ye ene geçerdi. Ye enlerin en büyü ü do al olarak patrikli in
mirasçısı olurdu. Veraset sisteminde bazen küçük bir çocu un patriklik
makamına geldi i görülürdü. Bu durumda, çocuk ya taki patrik
büyüyünceye kadar cemaatin i lerini annesi veya kız karde i yönetirdi.
Ancak Patrik ailesinin soyu tükendi inde yeni patrik seçimle belirlenirdi.
Veliahtlar patrik olarak takdis edilince Simon ( emun) veya Mar Simon
(Mar emun) unvanını alırlardı. Patri in tahta çıkı ı bütün piskoposların
katıldı ı bir törenle kutlanırdı (Atiya, 2005: 319; Albayrak, 1997: 83).9
Patrik vefat etti inde yerine geçecek ki inin emdinli’deki Matranın
tasdikiyle atanması adettendi ( .HUS., 4/1310/Ra/06). Patriklik merkezi
emun XIII. Denha (1662–1700) döneminden beri Hakkâri’nin 13 km
uza ında küçük bir köy olan Koçanis’te (Bugünkü Konak) bulunmaktaydı.
Nesturilerde kiliseler piskoposluklar
eklinde yönetilirdi. Patrik,
piskoposlarını dört yılda bir yapılan dini kurulda toplar ve kiliseyi onlarla
beraber yönetirdi (Albayrak, 1997: 85–86).
7
8
Erkân-ı Harb Kola ası olan Mehmed Ali Efendinin Nesturilerle ilgili olarak hazırladı ı
layihada Nesturilerin dini hiyerar isi rütbece büyükten küçü e do ru u ekilde
verilmektedir: Mar emun, Matran, Abuna, Erkân ve Ka a(Y.PRK.DH., 9/26).
Çok eski tarihlerde piskoposların da evlenmelerine izin veren Nesturi dini yasaları
vardı. Hatta VI. yüzyılda Nesturi Patriklerinden evlenenler olmu tu. Ancak evlenme
gelene i Nesturi Azizlerinin ya amlarının da etkisiyle bin yılı a kın bir zaman önce
geçerlili ini yitirdi (Mar Shimun, 1996: 48).
116 Sosyal Bilimler Dergisi
Patri in yanı sıra piskopos sınıfından olan Matran ve Abunaların
atamaları da aynı ekilde veraset yoluyla gerçekle tirilirdi. Bu nedenle
Nesturilerin en önemli din görevlileri hep belirli ailelerdendi (Mar Shimun,
1996: 47–49). Ancak bu durum bazen sıkıntılar da ortaya çıkarmaktaydı.
Çünkü on iki ya ındaki çocukların bile piskoposluk makamına geldi i
görülmekteydi (Albayrak, 1997: 87).
Her kabilenin Abuna denilen bir piskoposu bulunurdu (Nikitin, 1964:
209). Her köyün de Rabbi veya Ka a denilen papazları vardı. Köy halkı
papazlarını kendisi seçerdi. Genellikle 30–40 aile için bir papaz bulunurdu.
Papazlar evlenebilirlerdi ve görevlerini sık sık o ullarına ya da damatlarına
devrederlerdi (Albayrak, 1997: 88). Diyakonlar, Batıda kiliselerde papazlara
yardımcı olarak görevlendirilen memur ile hemen hemen aynı i i yaparlardı.
Diyakonluk, papaz sınıfına yükselmek için bir alt basamak de ildi. Bu
nedenle diyakonlar, hep aynı makamda kalırlardı (Mar Shimun, 1996: 4749).
Do u Kiliselerinin hepsinde görüldü ü gibi ba lıklarının etrafına sarık
saran din adamları, giyim tarzlarıyla az da olsa cemaatten ayrılırlardı. Sakallı
olan ruhban sınıfı kilise dı ına siyah renkli sıradan bir türbanla çıkardı.
Ruhani liderlerin neredeyse hepsi derin bir cehalet içinde olmasına ra men,
cemaatleri nezdinde büyük saygı görmekteydi. Nesturilerde din adamlarının
gelirleri çok azdı. Kiliseye gelenlerin ödedikleri yıllık vergiler, nikâh
törenlerinden alınan ücretler ve gönüllü olarak yapılan ba ı lar ruhban
sınıfının gelirlerini olu tururdu. Bunların yanı sıra küçük çapta toprak
i lerler ve ço unlukla bir el sanatıyla u ra ırlardı. Ayrıca cemaatin her üyesi
bir i gününü gönüllü olarak papaza ayırmakla mükellefti (Albayrak, 1997:
87-89).
XIX. yüzyılın ilk yarısında yirmi altı piskoposluk bölgesi varken, bu
sayı yüzyılın sonlarına do ru on ikiye indi. Daha sonra Osmanlı
topraklarındaki piskoposlukların sayısı Cilo, Gevar ve emdinli’de olmak
üzere üçe dü tü (Albayrak, 1997: 87).
Bir zamanlar Hıristiyan âleminin en kudretli kiliselerinden birine
sahip olan Nesturiler zaman geçtikçe dini hassasiyetlerini kaybettiler. XIX.
yüzyıla gelindi inde Hıristiyanlık, gerek Nesturi ruhban sınıfı gerekse halk
için bir tutkudan öteye geçmemekteydi. lahiyat e itimi alabilecekleri bir
9
Mar emun, Efendimiz Simon ( emun) anlamındadır. Her Patrik bu unvanı kullanırdı.
1861’de Patriklik makamına geçen Mar emun Revil (1861-1903), bu unvanı kullanan
on yedinci Patrikti (Cutts, 1877: 201).
Selahattin SATILMI 117
okul ya da manastırları olmadı ından ruhani liderlerin neredeyse hepsi derin
bir cehalet içerisindeydi. Bu nedenle ruhban sınıfı cemaatine dinin ilkelerini
ö retmekten bile acizdi. Hatta bunların ço u, ibadetlerde rehberlik edecek
bilgilerden bile yoksundu. Bununla beraber hiç basılı kitapları olmadı ı için
hala el yazmaları kullanılmaktaydı (Aydın, 2005: 117).
Nesturilerde e itim sistemi ezbere dönüktü. Kutsal kitaplardan Eski
Süryanice ile yazılmı olan (Kitab-ı Mukaddes’teki) Mezmurlar ve ncil’deki
pasajlar ezberlenmekteydi. Nesturi çocukları kutsal kitaplarını modern
Süryaniceye çevirmeyi ö renecek kadar okulda yeterli e itim
görmemekteydiler. Ancak sadece kı aylarında okula gitmekteydiler. On bir
ya da on iki ya larında okuldan ayrılmaktaydılar. Bu nedenle ço u ne
okumayı ne de yazmayı ö renebilmekteydi. Sadece bir papazın
okuyabilmekte iken, kendilerini yeti tiren bazı erkekler de ancak dini
literatürlerine ait yazıları okuyabilmekteydiler (Cutts, 1877: 235). Hem
okuyabilen hem yazabilen bir papaz bulmak çok zordu. Birkaç tanesi eski el
yazmalarını okurken di erleri ancak önemli yerleri tekrar edebilmekteydiler.
Okuyanlar da okuduklarından pek bir ey anlamamaktaydılar (Aydın, 2005:
117). Ancak ngiliz misyoner Cutts’ın yaptı ı ara tırma sonuçlarına göre
Hakkâri’deki Nesturiler, e itim bakımından çok yetersiz olduklarının ve en
büyük eksikliklerinin e itim oldu unun farkındaydılar. Bu nedenle modern
Avrupa e itim sistemini uygulamak için misyonerlerden yardım talep
etmekteydiler (Cutts, 1877: 236).
Nesturilerin alfabesi Arapça alfabesine benzeyen Aramicedir. Ancak
ibadetlerinde di er Süryaniler gibi Klasik Süryanice’yi kullanmaktaydılar
( ener, 2004: 181). Nesturilerin konu ma dili ise modern Süryanicedir, fakat
konu ma dilleri de XIX. yüzyılın ba larında yazı dilinden farklıydı. Bununla
birlikte henüz ncil Eski Süryaniceden modern Süryaniceye çevrilmi
olmadı ından, okundu unda anlayan bulunmazdı (Emhart-Lamsa, 1926: 95;
The Board of…: 9). Di er taraftan Nesturilerin birço u modern Süryanice
kadar Türkçe ve Kürtçeyi de konu abilmekteydiler (Cutts, 1877: 236).
Dil ve basım konusunda Protestan misyonerlerin Nesturilere önemli
katkıları oldu. Misyonerler Nesturiler için yeni bir konu ma dili olan Modern
Süryaniceyi yazı diline uyarladılar. Önce ncil’i, daha sonra da bazı dini
literatürü yeni yazı diline aktardılar. Misyon matbaalarında öncelikle
Nesturilere ait en eski ve en önemli metinlerin basımını yaparak bunların
ço altılmasını sa ladılar. Bunlara ilaveten Nesturilere ili kin çok sayıda
kitap ile bro ür yayınladılar. Misyonerlerin bu alanda yaptıkları faaliyetler
118 Sosyal Bilimler Dergisi
Nesturileri oldukça memnun etti (Emhart-Lamsa, 1926: 102; Coakley, 1992:
138-148).
Nesturilerin kiliseleri mimari özelliklerden yoksun, gösteri siz, çok
basit ve küçük düz yapılardır. Kiliseleri di er binalardan ancak giri in
üzerindeki basit bir haç sayesinde ayırt edilebilir (Vine, 1937: 188-189; Atiya,
2005: 328). Kiliselerin içerisi ise lo bir atmosfere sahiptir. Dinen yasak
olmasından dolayı kiliselerde resim ve suret bulunmaz. Sadece “haç” asılıdır
(Erdost, 1987: 63). Gelenlerin saygı göstererek içeri girmesi dü üncesine
binaen kiliselerin kapıları genellikle çok alçaktır (Vine, 1937: 189).
Nesturi evleri ise genellikle geni bir salon ve bir odadan ibaretti.
Ak am yemekleri yerde, keçi derisi üzerinde yenilirdi. badethaneleri gibi
evlerinde de resim ve heykel bulundurmazlardı (Foggo, 2002: 24).
XIX. yüzyılda Nesturiler, kıyafetlerinde oldukça canlı renkler
kullanırlardı. Kadınlar zibun10 denilen bir elbisenin üzerine etekleri yandan
kesik bir bluz giyerlerdi. Ba larına da madeni paralar ve eritlerle süslenmi
fes takarlardı. Erkekler ise genellikle gömlek, i lik11 ve bol kesimli pantolon
giyerlerdi. Ba larına da beyaz renkli beyaz fötr apka takarlardı. Tipik
Nesturi erkekleri için moda olan kafalarının arkasında uzattıkları saçlarını iki
ya da üç lüle halinde bırakmaktı. Ayrıca erkeklerin ço u sakal bırakırdı
(Cutts, 1877: 195-196).
Nesturilerde çok evlilik yoktu. Nesturi erke i ancak hanımı vefat
etti inde ya da hanımının kısır olması durumunda ikinci kez
evlenebilmekteydi. Bununla beraber ikinci durumda erke in resmi olmayan
bir nikâhla evlenmesine müsaade edilirdi. Akraba evlili i de yasaktı.
Evlilikte ba lık parası esastı. Bo anma ise sadece zina yapıldı ında söz
konusu olurdu. Bo anma izni verme yetkisi sadece patri e aitti (Y.PRK.DH.,
9/26; Foggo, 2002: 25-26).
Nesturi ailesinde babanın otoritesi tartı ılmazdı. Ancak kadınlar da
bütün aile meclislerine katılır ve erkeklerle tartı ırlardı. En küçük gelin
ailedeki herkesten çok çalı ırdı; sabah herkesten önce kalkar, herkesten
sonra uyur, her istenileni yerine getirir ve aile büyüklerinin kar ısında alçak
sesle konu urdu. Fakat bu durum ilk çocu unu do urduktan sonra yava
yava de i meye ba lardı (Foggo, 2002: 24-25).
10
11
Zibun, dı a giyilen kolsuz kadın elbisesidir.
lik, gömle in üstüne giyilen, uzun kollu, pamuktan yapılmı bir elbisedir. (Foggo,
2002: 24)
Selahattin SATILMI 119
SONUÇ
Ya adıkları co rafya, Nesturilerin ya am biçimlerini oldukça
etkilemi tir. Bu nedenle Nesturilerin ekonomileri, sosyal durumları ve
örgütlenme biçimlerinin ekillenmesinde fiziki artların etkisi yadsınamaz.
Bu durum Nesturilerin Osmanlı Devleti ile ili kilerine de yansımı tır.
Nitekim Osmanlı Devletine kar ı daha özerk hareket eden a iret Nesturileri
vergi konusunda problem çıkarırlarken, ovalarda ya ayan ve yerle ik bir
ya am tarzına sahip Nesturiler devlete kar ı itaatkâr tutum sergilemi lerdir.
Nesturilerin XIX. yüzyıla kadar Hakkâri bölgesinde dı dünyadan
ba ımsız ekilde ya amaları, onların sıradan ki ilerden en büyük din
adamına kadar cahil kalmalarına neden olmasına ra men, ibadet ve
kültürlerini muhafaza etmelerini sa lamı tır. Bu yüzyılda Protestan
misyonerlerin bölgeye gelmeleri ise Nesturilere, kültür, e itim, sa lık, etnik
kimlik ve politik vb. bakımlardan önemli katkılar sa larken, onları Osmanlı
Devleti ve Kürtlerle çatı maya götürmü tür.
KAYNAKÇA
BOA., Dâhiliye Nezareti Emniyeti Umumiye Müdüriyeti (DH. EUM. 4. B), 23/113.
BOA., Bâb-ı Âli Evrak Odası, rade-i Hususiye Defteri ( .HUS), 4/1310/Ra/06.
BOA., Yıldız Perâkende Evrakı, Dahiliye Nezareti Maruzatı, (Y.PRK. DH), 9/26.
BOA., Yıldız Perâkende Evrakı, Umum Vilayetler Tahriratı, (Y.PRK. UM), 48/69.
BOA., Yıldız Sarayı Mütenevvî Maruzat Evrakı (Y. MTV), 69/77.
Albayrak, Kadir. (1997) Keldaniler ve Nasturiler, Konya: Vadi Yayınları.
Anzerlio lu, Yonca. (2000) Nasturiler, Ankara: Tamga Yayınları.
Atiya, Aziz S. (2005) Do u Hıristiyanlı ı Tarihi, Nurettin Hiçyılmaz (Çev.)
stanbul: Doz Yayınları.
Aydın, Suavi. (2005) “Do u ve Batı Hıristiyanlı ı Arasında Son Hesapla ma:
Modernle me ve Do u Hıristiyanlı ı Üzerinde Misyon Faaliyetleri”, Ahmet
Ta ın, Eyüp Tanrıverdi, Canan Seyfeli, (Der.), Süryaniler ve Süryanilik,
C. 3, Ankara: Orient Yayınları, ss. 101-129.
120 Sosyal Bilimler Dergisi
Bruinessen, Martin Van. (2003) A a, eyh, Devlet, Banu Yalkut (Çev.), stanbul:
leti im Yayınları.
Celil, Celile. (1992) XIX. Yüzyıl Osmanlı mparatorlu u’nda Kürtler, Mehmet
Demir (Çev.), Ankara: Özge Yayınları.
Coakley, J.F. (1992) The Church of the East and the Church of England: A
History of Archbishop of Centerbury’s Asyrian Mission, Oxford:
Clarendon Press.
Cutts, E.L. (1877) Christians Under the Crescent in Asia, Londra: Society for
Promoting Christio Press.
Develio lu, Ferit. (1998) Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara: Aydın
Kitabevi Yayınları.
Emhart, William Chauncey-Lamsa George M. (1926) The Oldest Christian
People, Newyork: The Macmillan Company Press.
Erdost, Muzaffer lhan. (1987) emdinli Röportajı, stanbul.
Foggo, Hacer Yıldırım. (2002) Kırmızı Püskül: 1843-1846 Nesturi Katliamı,
stanbul: Chiviyazilari Yayınları.
leri, Cihangir. (2005) “Osmanlı Devletindeki Nasturilerin Genel Durumu ve
Nasturi syanları”, Ahmet Ta ın, Eyüp Tanrıverdi, Canan Seyfeli, (Der.),
Süryaniler ve Süryanilik, C. 1, Ankara: Orient Yayınları, ss. 141-161.
Karpat, Kemal. (2003) Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Bahar Tırnakçı (Çev.),
stanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Mar Shimun, Surma d'Bait (Surma Hanım). (1996) Ninova’nın Yakarı ı, Meral
Barı (Çev.), stanbul: Avesta Yayınları.
Mayewski. (1997) Van-Bitlis Vilayetleri Askeri statisti i, Binba ı Sadık Bey
(Çev.), Van: Van Belediye Ba kanlı ı Yayınları.
Nikitin. (1964) “Nesturiler”, A, stanbul: MEB Yayınları, ss. 207–212.
Öke, Mim Kemal, Musul-Kürdistan Sorunu (1918-1926), Bilge Karınca Yay.,
stanbul: 2002.
Sevgen, Nazmi. (1968) “Kürtler” Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, C. 2, Sayı.12.
Sonyel, Salahi R. (2001) The Assyrians of Turkey Victims of Major Power
Policy, Ankara: TTK Yayınları.
ener, Cemal. (2004) Türkiye’de Ya ayan Etnik ve Dinsel Gruplar, stanbul:
Etik Yayınları.
Selahattin SATILMI 121
im ir, Bilal. (1986) ngiliz Belgelerinde Osmanlı Ermenileri (1856–1880),
inasi Orel (Çev.), Ankara: Bilgi Yayınları.
The Board of Foreign Mission of Presbyterian Church, A Century Of Mission
Work in Iran (1834-1934), Beirut: The American Press.
Vine, Aubrey R. (1937) The Nestorian Churches, London: AMS Press.
Ye in, A.- Badıllı, A.- smail, H.-Çalım, . (1981) Osmanlıca-Türkçe Büyük
Lûgat, stanbul: Tür Dav Yayınları.
Yıldız, Hatip. (2005) “Bedirhan Bey ve Nasturiler”, Ahmet Ta ın, Eyüp
Tanrıverdi, Canan Seyfeli, (Der.), Süryaniler ve Süryanilik, C. 1, Ankara:
Orient Yayınları, ss. 161-186.
Yonan, Gabriele. (1999) Asur Soykırımı: Unutulan Bir Holocaust, Erol Sever
(Çev.), stanbul: Pencere Yayınları.
122 Sosyal Bilimler Dergisi