Academia.eduAcademia.edu

Alpamış Destanı'nda Yer Alan Kültler

2023, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu (Online)

T.C. AMASYA ÜNİ İ İ SOSYAL BİLİMLER ENSTİ ÖĞRENCİ SEMPOZYUMU SOSYAL BİLİMLER ARA -I27–28 NİSAN 2023 PROGRAM KİTAPÇIĞ AMASYA, 2023 T.C. AMASYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÖĞRENCİ SEMPOZYUMU SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI -I27–28 NİSAN 2023 PROGRAM KİTAPÇIĞI & ÖZETLER AMASYA 2023 Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü DÜZENLEME KOMİTESİ Doç. Dr. Hasan YERKAZAN (Müdür) Dr. Öğr. Üyesi Şerafettin GEDİK (Müdür Yrd.) BİLİM KURULU Prof. Dr. Serap TAŞDEMİR Prof. Dr. Asım ÇOBAN Prof. Dr. Şuayip ÖZDEMİR Prof. Dr. Meltem AKIN KÖSTERELİOĞLU Doç. Dr. Metin HAKVERDİOĞLU Doç. Dr. Murat POLAT Doç. Dr. Erkan ÇER Doç. Dr. Adem GÜNEŞ Doç. Dr. Nazan KAHRAMAN Doç. Dr. Melike BAŞ Doç. Dr. Yusuf Kemal ÖZTÜRK Dr. Öğr. Üyesi Özge ÇETİN Dr. Öğr. Üyesi Abdulhamit BUDAK Dr. Öğr. Üyesi Nihan OSMANAĞAOĞLU 1 İletişim Bilgileri: Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Akbilek Mah. Hakimiyet Cad. No:4/3 PK:05100 Merkez/AMASYA 0358 211 50 45 [email protected] Bu ‘Sempozyum Özet Kitabı’nda yer alan sunum yazılarının sorumluğu yazarlarına aittir. The responsibility of the presentation papers in this ‘Symposium Abstract Book’ belongs to the authors Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu İÇİNDEKİLER DÜZENLEME KOMİTESİ .................................................. 1 BİLİM KURULU ................................................................... 1 PROGRAM AKIŞ PLANI ................................................... 8 İŞBAŞI EĞİTİM PROGRAMLARININ MESLEK VE MESLEK GRUPLARI BAĞLAMINDA ANALİZİ: AMASYA İLİ ÖRNEĞİ ..................................................... 13 Sinan KETEN ÜNİVERSİTELERİN KADIN VE AİLE ANA BİLİM 2 DALLARINDA ÜRETİLEN TEZLERE YÖNELİK BİR ANALİZ ................................................................................ 17 Mediha Duygu ÖZER SOSYAL DIŞLANMA KAVRAMI BAĞLAMINDA KADININ STATÜSÜ VE KADIN SAĞLIĞINA ETKİSİ ................................................................................................ 20 Mehmet Tayyip ERDOĞAN AİLE YAŞAM DÖNGÜSÜ İÇERİSİNDE RUH SAĞLIĞI AÇISINDAN RİSKLİ VE ÖZEL GRUPLAR ................................................................................................ 23 Merve ÖZEL Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü CHATGPT VS. DEEPL AND GOOGLE TRANSLATE: ASSESSING THE TRANSLATION QUALITY IN DIFFERENT TEXT TYPES ................................................ 26 Ali DURAN A TAXONOMICAL QUESTIONS ANALYSIS FOUND IN OF READING OPTIMISE B1 COURSEBOOK................................................................... 28 Müge UZALDI A LITERATURE COMPETENCE: REVIEW CONTENT ON TRANSLATION ANALYSIS FOR FURTHER RESEARCH ..................................................... 30 Ali DURAN MUHAMMED EBÛ ŞEHBE’NİN HAYATI VE HADÎS ALANINDAKİ ESERLERİ ................................................ 32 Ayşe Gülsüm UÇAR ECEL KAVRAMININ SEMANTİK TAHLİLİ .............. 35 Hanife KÖKLÜ ŞÂTIBÎ VE ABDUH ÖZELİNDE BİLİMSEL TEFSİRİN MAHİYETİ ........................................................................... 37 Nurullah Talha ERBAŞI 3 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu NAKŞBENDÎ-HÂLİDÎLİĞİN ERZİNCAN KOLUNUN İLK HALKASI MUHAMMED SÂMİ EFENDİ ............ 40 Yusuf MURAT İBN-İ CÜZEY EL-KELBÎ’NİN ET-TESHÎL Lİ ULÛMİ’TTENZÎL ESERİNİN MUKADDİMESİNDE KUR’ÂN İLİMLERİ ............................................................................. 42 Saadet ŞAŞA AHKÂM-I MECELLE-İ ADLİYYE’DE VE TÜRK BORÇLAR KANUNU’NDA VEKÂLET AKDİ ............. 44 Ayşe GÜN 4 AMASYA TAMİMİ’NİN ŞAHİDİ: SARAYDÜZÜ KIŞLASI (DÜNÜ VE BUGÜNÜ) ..................................... 47 İsmail BİLGİLİ ANADOLU TERBİYE MECMUASI’NIN (1. CİLT 1. SAYI) DEĞERLENDİRİLMESİ ....................................... 51 Yusuf YAĞMUR ANKARA HALKEVİ’NİN İDARİ VE İŞLEVSEL ROLÜ VE ÖNEMİ ........................................................................... 53 Volkan YAŞAR TİMURLULARDA NAKŞİBENDİLİK ........................... 55 Sevgi SARI Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü BİRLEŞTİRİLMİŞ SINIFLARDA ÇOCUKLAR İÇİN FELSEFE EĞİTİMİ UYGULAMALARI: BİR DURUM ÇALIŞMASI......................................................................... 57 Şerife SEZER İŞLEVSEL HALK BİLİMİ KURAMI BAĞLAMINDA GEÇİŞ TÖRENLERİNDE HEDİYELEŞMENİN İŞLEVLERİ ........................................................................... 60 Rabia KAÇMAZ KONURALP HURÛFÂT DEFTERLERİNE DAİR BİR DEĞERLENDİRME (1703 -1827 YILLARI ARASI) ...... 63 Mustafa ALTUNIŞIK 5 ÖLÜ GÖMME UYGULAMALARI ÜZERİNE ARKEOLOJİK BİR DEĞERLENDİRME ........................ 65 Engin KEKEÇ REKLAMLARDA HAREKETE TEŞVİK EDİCİ UNSUR OLARAK MİTSEL SÖYLEMLERE ÖRNEK GÖSTERGEBİLİMSEL BİR ANALİZ ............................. 67 Mustafa AKSU ÖZEL GEREKSİNİMLİ EBEVEYNLERİNİN BAŞA ÇIKMA BİREYLERİN SÜRECİNDE DİNDARLIĞIN ROLÜ ...................................................... 69 Elif AS Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu DİNİ DUYGULARIN KARAR VERME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ .................................................................................. 73 Esra ÖZTUNÇ DİN KÜLTÜRÜ BAŞLIKLI LİSANSÜSTÜ TEZLERİN İÇERİK ANALİZİ ............................................................... 76 Fatma Betül ÇEKİN ARSLAN KOYÇİYEV’İN “BEDEL GEÇİDİ’NDEKİ LANET” ROMANI ÇERÇEVESİNDE RUSLAŞTIRMA ................................................................................................ 78 Tuğba ÖNCÜBAŞI 6 CELÂL BEY İLE İPEK SULTAN HİKÂYESİNİN EPİZOT TAHLİLİ VE MOTİF YAPISI ........................... 80 Ali Sait ERASLAN ALPAMIŞ DESTANI’NDA YER ALAN KÜLTLER.... 82 Hilal AKÇAY SURİYE TÜRKMEN TÜRKÇESİ AĞIZLARI VE BU AĞIZLAR ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR HAKKINDA BİR BİBLİYOGRAFYA DENEMESİ ...... 84 Asena YALNIZ Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü MASUMİYET MÜZESİ ROMANINDA ANLATICI VE ANLATI TİPOLOJİLERİ ................................................... 87 Zeynep TOKMAK BIYIKLI SİRÂCÜ’L KULÛB’DE ÇIK- FİİLİNİN ÇOK ANLAMLILIĞI ÜZERİNE BİR İNCELEME ................. 90 Merve ŞENCAN 7 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu PROGRAM AKIŞ PLANI T.C. AMASYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÖĞRENCİ SEMPOZYUMU (online) SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI – I I. GÜN 27 Nisan 2023 Perşembe Açılış konuşmaları 9:30–9:45 Doç. Dr. Hasan YERKAZAN Amasya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Prof. Dr. Süleyman ELMACI Amasya Üniversitesi Rektörü 8 I. Oturum 9:45–10:45 KADIN VE AİLE ARAŞTIRMALARI Doç. Dr. Nazan KAHRAMAN Sinan KETEN Mediha Duygu ÖZER Mehmet Tayyip ERDOĞAN Merve ÖZEL Oturum Başkanı İşbaşı Eğitim Programlarının Meslek ve Meslek Grupları Bağlamında Analizi: Amasya İli Örneği Üniversitelerin Kadın ve Aile Ana Bilim Dallarında Üretilen Tezlere Yönelik Bir Analiz Sosyal Dışlanma Kavramı Bağlamında Kadının Statüsü ve Kadın Sağlığına Etkisi Aile Yaşam Döngüsü İçerisinde Ruh Sağlığı Açısından Riskli ve Özel Gruplar 10:45–11:00 ARA Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü II. Oturum 11:00–12:00 MÜTERCİM TERCÜMANLIK VE İNGİLİZ DİLİ ÖĞRETİMİ Doç. Dr. Melike BAŞ Oturum Başkanı ChatGPT vs. DeepL and Google Translate: Assessing the Ali DURAN Translation Quality in Different Text Types A Taxonomical Analysis of Reading Questions Found in Müge UZALDI Optimise B1 Coursebook A Literature Review on Translation Competence: Ali DURAN Content Analysis for Further Research 12:00–13:00 ÖĞLE ARASI III. Oturum 13:00–14:00 TEMEL İSLAM BİLİMLERİ 1 Doç. Dr. Adem GÜNEŞ Oturum Başkanı Muhammed Ebû Şehbe Hayatı Ayşe Gülsüm UÇAR ve Hadîs Alanındaki Eserleri Ecel Kavramının Semantik Hanife KÖKLÜ Analizi Şâtıbî ve Abduh Özelinde Nurullah Talha ERBAŞI Bilimsel Tefsirin Mahiyeti 14:00–14:15 ARA IV. Oturum 14:15–15:15 TEMEL İSLAM BİLİMLERİ 2 Doç. Dr. Murat POLAT Oturum Başkanı Nakşibendî-Hâlidîliğin Erzincan Kolunun İlk Halkası Yusuf MURAT Muhammed Sâmi Efendi İbn-i Cüzey el-Kelbî’nin et-Teshîl Saadet ŞAŞA li Ulûmi’t-tenzîl Eserinin Mukaddimesinde Kur’ân İlimleri Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’de ve Türk Borçlar Kanunu’nda Ayşe GÜN Vekâlet Akdi 15:15–15:30 ARA 9 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu IV. Oturum 15:30–17:00 TARİH Prof. Dr. Serap TAŞDEMİR Oturum Başkanı Amasya Tamimi’nin Şahidi: Saraydüzü Kışlası (Dünü ve Bugünü) Ankara Halkevi’nin İdari ve İşlevsel Rolü ve Önemi Anadolu Terbiye Mecmuası’nın (1. Cilt 1. Sayı) Değerlendirilmesi Timurlularda Nakşibendilik İsmail BİLGİLİ Volkan YAŞAR Yusuf YAĞMUR Sevgi SARI 2. GÜN 28 Nisan 2023 Cuma VI. Oturum 9:30–10:30 TEMEL EĞİTİM 10 Prof. Dr. Asım ÇOBAN Furkan DOĞRU ve Fatih İRAP Şerife SEZER Serhat KAVUK Oturum Başkanı Birleştirilmiş Sınıflarda Öğretmenlerin Karşılaştıkları Sorunlar Konusunda Yapılan Bilimsel Çalışmaların Analizi Birleştirilmiş Sınıflarda Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi Uygulamaları: Bir Durum Çalışması Cumhuriyetin 100.Yılında Amasya’nın Türk Tarihindeki Yerine Öğretmenler Gözüyle Stratejik Açıdan Bir Bakış 10:30–10:45 ARA Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü VII. Oturum 10:45–12:00 SOSYAL BİLİMLER Doç. Dr. Yusuf Kemal ÖZTÜRK Oturum Başkanı İşlevsel Halk Bilimi Kuramı Bağlamında Geçiş Törenlerinde Hediyeleşmenin İşlevleri Konuralp Hurûfât Defterlerine Mustafa ALTUNIŞIK Dair Bir Değerlendirme (1703 1827 Yılları Arası) Ölü Gömme Uygulamaları Engin KEKEÇ Üzerine Arkeolojik Bir Değerlendirme Reklamlarda Harekete Teşvik Edici Unsur Olarak Mitsel Mustafa AKSU Söylemlere Örnek Göstergebilimsel Bir Analiz 11:45–14:00 ÖĞLE ARASI Rabia KAÇMAZ VIII. Oturum 14:00–15:00 FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ Prof. Dr. Şuayip ÖZDEMİR Elif AS Oturum Başkanı Özel Gereksinimli Bireylerin Ebeveynlerinin Başa Çıkma Sürecinde Dindarlığın Rolü Esra ÖZTUNÇ Dini Duyguların Karar Verme Üzerindeki Etkisi Fatma Betül ÇEKİN Din Kültürü Başlıklı Lisansüstü Tezlerin İçerik Analizi 15:00–15:15 ARA 11 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 12 IX. Oturum 15:15–16:15 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 1 Dr. Öğr. Üyesi Özge Oturum Başkanı ÇETİN Arslan Koyçiyev’in “Bedel Tuğba ÖNCÜBAŞI Geçidi’ndeki Lanet” Romanı Çerçevesinde Ruslaştırma Celâl Bey ile İpek Sultan Ali Sait ERASLAN Hikâyesinin Epizot Tahlili ve Motif Yapısı Alpamış Destanı’nda Yer Alan Hilal AKÇAY Kültler 16:15–16:30 ARA X. Oturum 16:30–17:30 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 2 Doç. Dr. Metin Oturum Başkanı HAKVERDİOĞLU Suriye Türkmen Türkçesi Ağızları ve Bu Ağızlar Üzerine Asena YALNIZ Yapılan Çalışmalar Hakkında Bir Bibliyografya Denemesi Zeynep TOKMAK Masumiyet Müzesi Romanında BIYIKLI Anlatıcı ve Anlatı Tipolojileri Sirâcü’l Kulûb’de Çık- Fiilinin Çok Anlamlılığı Üzerine Bir Merve ŞENCAN İnceleme Kapanış SEMPOZYUM ERİŞİM: Konu: Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu Zoom Toplantısına Katılın https://zoom.us/j/93869833218?pwd=dFM1Tm5UQ09HRzZWS 2RiVm51M3RSZz09 Toplantı Kimliği: 938 6983 3218 Parola: AU05 Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İŞBAŞI EĞİTİM PROGRAMLARININ MESLEK VE MESLEK GRUPLARI BAĞLAMINDA ANALİZİ: AMASYA İLİ ÖRNEĞİ Sinan KETEN* Öz Çalışma hayatında tüm bireyler için insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu ve toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında işgünün niteliğinin arttırıldığı politikaların uygulanması önemlidir. Ülkemizde nüfusun yarısını oluşturan kadınlar, cinsiyetleri nedeniyle çalışma hayatında erkeklerin gerisindedir. Bu ayrımcılığın en önemli unsurlarından birisi, cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılıktır. Kadınlar istedikleri meslekleri seçememekte veya eğitimini aldıkları mesleklerde yeterince istihdam edilememektedir. Bu nedenle Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişmesi açısından kadınların işgücü piyasasına girişi ve istihdamın arttırılması ile ilgili yapılacak olan çalışmalar büyük önem taşımaktadır. Bu noktada bir kamu istihdam kurumu olan Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) kadın istihdamını desteklemeye yönelik çalışmaları oldukça önemlidir. İŞKUR, istihdamın artırılması, nitelikli işgücünün yetiştirilmesi ve dezavantajlı grupların işgücü piyasasına girişini kolaylaştırmak için aktif işgücü hizmetleri kapsamında mesleki eğitim kursları, işbaşı eğitim programları, toplum yararına programlar, proje ve özel uygulamalar düzenlenmektedir. Bu çalışmanın amacı, İŞKUR’un mesleki eğitim faaliyetlerinin cinsiyet bağlamında değerlendirilmesidir. Bu amaç doğrultusunda çalışmanın konusunu, kayıtlı işsizlerin mesleki deneyim kazanmalarını sağlamak ve istihdam edilebilirliklerini artırmak amacıyla yürütülen işbaşı eğitim programları oluşturmaktadır. * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, 13 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 14 Çalışmada örneklem olarak Amasya İŞKUR’un 2017-2021 yılları arasında düzenlediği işbaşı eğitim programları seçilmiştir. Kurumun söz konusu yıllara ilişkin faaliyet raporları incelenerek, düzenlenen işbaşı eğitim programlarının meslek, meslek grupları, cinsiyet dağılımları doküman analizi yöntemiyle incelenmiştir. Kurumun işbaşı eğitim programlarının meslek grupları açısından incelenmesi amacıyla yapılan ilk çalışma olması nedeniyle çalışmanın literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Çalışmada elde edilen en önemli sonuçlar, programlardan yararlanan toplam katılımcı sayısı artış gösterirken kadın katılımcı oranın azaldığıdır. Bir diğer önemli sonuç, programlarda en çok kadın katılımcı sayısı sırası ile “hizmet ve satış elemanları”, “sanatkarlar ve ilgili işlerde çalışanlar” ile “tesis ve makine operatörleri ve montajcılar” meslek gruplarındadır. Bir başka sonuç ise, “sanatkarlar ve ilgili işlerde çalışanlar” ile “tesis ve makine operatörleri ve montajcılar” meslek gruplarında kadın katılımcı sayısının %32’sinin “konfeksiyon işçisi” ve “makineci (dikiş)” mesleklerinde sıkıştığı ancak son yıllarda “halat ve kablo ekleyicisi”, “LED aydınlatma ekipmanları montajcısı”, “plastik mamuller montaj işçisi” ile “metal işleri seri üretim tezgâh işçisi” mesleklerinde kadınların erkekler ile birlikte yer aldığıdır. Ayrıca her yıl işbaşı eğitim programı düzenlenmiş olan mesleklerden kadın katılımcısı olmayan meslekler incelendiğinde “galvanizli/galvanizsiz tel ürünleri üretim işçisi”, “yumurta paketleme işçisi”, “mobilya montajcısı” meslekleri ön plana çıkmaktadır. Anahtar Kelimeler: Amasya İŞKUR, İşbaşı Eğitim Programı, Meslek, Cinsiyet. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü An Analys’s of On-The-Job Train’ng Programs in The Context of Work and Vocat’onal Groups: The Case of Amasya Abstract It is important to implement policies that provide decent work opportunities for all individuals and improve the quality of work in the context of gender equality. In our country, women, who constitute half of the population, lag behind men in working life due to their gender. One of the most important elements of this discrimination is gender-based occupational discrimination. Women cannot choose the professions they want or are not sufficiently employed in the professions they are trained for. Therefore, for the economic and social development of Turkey, studies on women's entry into the labor market and increasing employment are of great importance. At this point, the efforts of the Turkish Employment Agency (İŞKUR), a public employment agency, to support women's employment are very important. İŞKUR organizes vocational training courses, on-the-job training programs, community benefit programs, projects and special applications within the scope of active labor market services in order to increase employment, train qualified labor force and facilitate the entry of disadvantaged groups into the labor market. The aim of this study is to evaluate İŞKUR's vocational training activities in the context of gender. In line with this purpose, the subject of the study is on-thejob training programs carried out to enable registered unemployed people to gain professional experience and increase their employability. On-the-job training programs organized by Amasya İŞKUR between 2017-2021 were selected as the sample in the study. By examining the activity reports of the institution for the years in question, the occupation, occupational groups and gender distribution of the on- 15 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 16 the-job training programs organized were examined by document analysis method. It is thought that the study will contribute to the literature as it is the first study to examine the on-the-job training programs of the institution in terms of occupational groups. The most important results obtained in the study are that while the total number of participants benefiting from the programs has increased, the rate of female participants has decreased. Another important result is that the highest number of female participants in the programs are in the occupational groups of "service and sales personnel", "craftsmen and related trades" and "plant and machine operators and assemblers", respectively. Another result is that 32% of the number of female participants in the occupational groups of "craftsmen and related trades" and "plant and machine operators and assemblers" is stuck in the occupations of "garment worker" and "machinist (sewing)", but in recent years, women have been included with men in the occupations of "rope and cable splicer", "LED lighting equipment assembler", "plastic products assembly worker" and "metal works mass production bench worker". In addition, when the professions that do not have female participants among the professions in which on-the-job training programs are organized every year are examined, the professions of "galvanized / galvanized wire products production worker", "egg packaging worker", "furniture assembler" come to the fore. Keywords: Amasya İŞKUR, on-the-job training program, occupation, gender Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ÜNİVERSİTELERİN KADIN VE AİLE ANA BİLİM DALLARINDA ÜRETİLEN TEZLERE YÖNELİK BİR ANALİZ Mediha Duygu ÖZER* Öz Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair yargılara tarihin bütün dönemlerinde rastlamamız mümkündür. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayabilmek adına pek çok alanda çeşitli çalışmalar yapılmaya devam etmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın en önemli unsurlarından birisi, kadınların toplumsal hayat içindeki varlığına ilişkin üretilen akademik bilgidir. Bu anlamda üniversitelerin kadın odaklı uygulama ve araştırma merkezleri ve lisansüstü ana bilim dalları önemli kurumsal yapılardır. Ülkemizde kadın çalışmalarının kurumsallaşmasına ilişkin ilk adımlar 1989 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından atılmış ve süreç içinde pek çok üniversitede farklı adlarla bu anlamda birimler kurulmuştur. Bu çalışmanın amacı, üniversitelerin kadın odaklı kurulan birimlerinde üretilen akademik bilginin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda çalışmanın konusunu, üniversitelerin kadın odaklı ana bilim dallarında üretilen tezler oluşturmaktadır. Çalışmada Yüksek Öğretim Kurumu’nun tez merkezinde erişime açık/izinli tezler kullanılmıştır. Farklı isimlerle çok fazla sayıda anabilim dalı ve dolayısıyla üretilen lisansüstü çalışma olması nedeniyle örneklem “kadın ve aile” ana bilim dallarıyla ve 2014-2022 yılları ile sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla YÖK tez merkezi çevrimiçi veri tabanı detaylı tarama sayfasında ana bilim dalı kısmına ‘kadın ve aile’ kelimeleri yazılarak elde edilen erişime açık 42 tez araştırmanın örneklemi olarak belirlenmiştir. * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, 17 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu Araştırmada içerik analizi yöntemi kullanılmış ve oluşturulan kategorilerde tezler konu, yazar cinsiyeti, danışman cinsiyeti, dil, tez türü, yazıldığı yıl, üniversite, ana bilim dallarının tam adı, sayfa sayısı, anahtar kelimeler, kaynakça, yaklaşım, yöntem, veri toplama ve veri analiz aracı gibi özellikler açısından incelenmiştir. Araştırmada elde edilen en önemli sonuçlardan birisi, incelenen tezlerde en sık kullanılan anahtar kelimenin toplumsal cinsiyet ve tamlamalarından oluştuğudur. Bir diğer sonuç, üretilen tezlerin hem yazar hem de danışmanlarının çoğunlukla kadınlardan oluştuğudur. Kadın danışman tarafından üretilen tezlerin oranı, %74 ve kadın araştırmacılar tarafından üretilen tezlerin oranı ise, %90’dır. Ayrıca tezlerin %98’i yüksek lisans seviyesinde, %2’si doktora seviyesinde üretilmiştir. Anahtar kelimeler: Kadın ve Aile, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Lisansüstü Tez, İçerik Analizi. 18 An Analysis of Thesis Generated in The Departments of Women And Family Studies Abstract It is possible to find judgments about gender inequality in all periods of history. To achieve gender equality, various studies continue to be carried out in many areas. One of the most important elements of achieving gender equality is the academic knowledge produced about the existence of women in social life. In this sense, women-oriented application and research centers and graduate departments of universities are important institutional structures. The first steps towards the institutionalization of women's studies in our country were taken by Istanbul University in 1989 and in the process, units were established in this sense with different names in many universities. The aim of this study is to examine the academic knowledge produced in the women-oriented units of universities. In line with this purpose, the subject of the Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü study is the theses produced in the women-oriented departments of universities. In the study, open / authorized theses were used in the thesis center of the Higher Education Institution. Due to the large number of departments with different names and therefore the graduate studies produced, the sample is limited to "women and family" departments and the years 20142022. Therefore, on the detailed search page of the online database of the YÖK thesis center, 42 theses open to access obtained by typing the words 'women and family' in the department section were determined as a sample of the research. Content analysis method was used in the research and the theses were examined in terms of features such as subject, author gender, advisor gender, language, thesis type, year written, university, full name of the departments, number of pages, keywords, bibliography, approach, method, data collection and data analysis tool in the categories created. One of the most important results obtained in the research is that the most frequently used keyword in the theses examined consists of gender and its integuments. Another conclusion is that both the author and his advisors of the theses produced are mostly women. The proportion of theses produced by female consultants is 74% and the proportion of theses produced by female researchers is 90%. In addition, 98% of the theses were produced at the master's level and 2% at the doctoral level. Key Words: Your Nameand the Family, Gender Equality, Graduate Thesis, Content Analysis. 19 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu SOSYAL DIŞLANMA KAVRAMI BAĞLAMINDA KADININ STATÜSÜ VE KADIN SAĞLIĞINA ETKİSİ Mehmet Tayyip ERDOĞAN* 20 Öz Sosyal dışlanma bireyin toplumla bütünleşmesini sağlayan sosyal, ekonomik, politik ve kültürel sistemlerin tümünden, kısmen veya tamamen yoksun olduğu dinamik sürecini ifade eden (Çakır, 2002) ve bireylerin maddi ve manevi anlamda yoksunlaşarak toplumsal hayattan uzak kalmaları ile bireylerin haklarını koruyacak sosyal mekanizmalardan da mahrum olmaları durumuyla derinleşen bir süreçtir. Birey ihtiyaçlarının karşılandığı ölçüde toplumla bütünleşip, onun sağlıklı bir parçası olarak yaşamını sürdürür. İhtiyaç alanlarından biri veya birkaçında oluşabilecek olan yoksunluk, bireyin o alandan başlayarak diğer alanlarda da toplumun dışına doğru itilme sürecini başlatır. Sosyal dışlanma riski altında bulunan en büyük grubu ise kadınlar oluşturmaktadır. Çünkü kadınlar cinsiyetleri dolayısıyla sosyo-kültürel, ekonomik, kurumsal ve politik ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Ekonomik dışlanma bu süreçte ana rolü üstlenmektedir. Uygun ekonomik şartlara kavuşamayan kadın, diğer birçok alanda da dışlanmaya maruz kalma riski altındadır. Kadınların sosyal dışlanmasına neden olan en önemli etken toplumsal cinsiyet rolleridir. Kadınların cinsiyetleri dolayısıyla maruz kaldıkları eşitsizlikler, birbirini bütünleyen biçimde hayatın tüm alanında etkisini göstermektedir. Kadınların eğitimden mahrum edilmeleri, yoksulluğu kadınlar için bir döngü haline dönüştürmektedir. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü nedeniyle kadınların eğitim hakkı, çalışma hakkı, eşit ücret, karar verme ve seçme özgürlüğü, toplumsal statü eşitliği gibi haklardan yararlanamayışı ve kadınların kamusal alanın dışına itilmeleri dolaylı olarak sağlık haklarını da engellemektedir. Bireyin toplumun dışına itilmesi toplumsal statüsü ile doğrudan ilişkilidir, toplumsal statü ise sağlığı etkileyen önemli bir faktördür. Kadının statüsü kadın sağlığını doğrudan etkileyen faktörlerin başında gelir. Özellikle düşük statülü kadınlarda doğurganlık düzeyi ve buna bağlı olarak hastalık yükü erkeklere oranla üç kat artar. Ayrıca kadının statüsünün düşük olması sağlık hizmetlerine erişimi güçleştiren ana etkendir, hatta birçok kadın yoksulluk, eğitimsizlik gibi nedenlerle uygun sağlık hizmetlerini talep dahi edememektedirler. Sonuç olarak sosyal dışlanma kadın sağlığı üzerinde de etkisini gösteren önemli bir faktördür. Kadınların sosyal dışlanmaya maruz kalmamaları için yapılması gereken ise erkeklerle eşit olanaklara kavuşturularak, eğitim, meslek edinimi, istihdam gibi alanlardaki eşitsizlikleri gidermektir. Anahtar Kelimeler: Sosyal dışlanma, kadının statüsü, kadın sağlığı The Status of Women in The Context of Socıal Exclusıon and Its Impact On Women's Health Abstract Social exclusion is a process that expresses the dynamic process in which the individual is deprived of all, part or completely of the social, economic, political and cultural systems that ensure the integration of the individual with the society and deepens with the fact that individuals are deprived of social life by being deprived of material and spiritual sense and deprived of social mechanisms to protect the rights of individuals. To the extent that the needs of the individual are met, he integrates with the society and continues his life as a healthy part of it. The deprivation that may occur in one 21 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 22 or more of the areas of need starts the process of pushing the individual out of society in other areas starting from that area. The largest group at risk of social exclusion is women. Because women are exposed to socio-cultural, economic, institutional and political discrimination due to their gender. Economic exclusion plays a major role in this process. Women who do not have access to appropriate economic conditions are at risk of being exposed to exclusion in many other areas. The most important factor causing the social exclusion of women is gender roles. The inequalities that women are exposed to due to their gender have an impact on all areas of life in a complementary way. The deprivation of women of education turns poverty into a cycle for women. Due to gender discrimination, women's inability to benefit from rights such as the right to education, the right to work, equal pay, freedom of decision and choice, equality of social status, and the exclusion of women from the public sphere indirectly prevent their right to health. The exclusion of the individual from society is directly related to his social status, while social status is an important factor affecting health. The status of women is one of the factors that directly affect women's health. Especially in low-status women, the level of fertility and, accordingly, the burden of disease increases threefold compared to men. In addition, the low status of women is the main factor that makes it difficult to access health services, and many women cannot even request appropriate health services due to poverty and lack of education. As a result, social exclusion is an important factor that has an impact on women's health. What needs to be done in order to prevent women from being exposed to social exclusion is to eliminate inequalities in areas such as education, vocational training and employment by providing equal opportunities with men. Keywords: Social exclusion, status of women, women's health. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü AİLE YAŞAM DÖNGÜSÜ İÇERİSİNDE RUH SAĞLIĞI AÇISINDAN RİSKLİ VE ÖZEL GRUPLAR Merve ÖZEL* Öz Ruh sağlığı; bireyin kendisi ile barışık, aile ve toplum içerisinde uyumlu olması, kişilerarası ilişkilerinde dengeyi sağlayabilmesi, üretken olabilmesi, stresle baş edebilmesi ve yaşamdan anlam bulabilmesidir. Bununla birlikte bireyin duygu, düşünce ve davranışlarındaki uygunluğu, yeterliliği ve tutarlılığı olarak da tanımlanmaktadır. Ruh sağlığı yerinde olan her birey, doğumdan ölüme kadar değişen yaşam koşullarına uyum sağlama potansiyeline sahiptir. Ancak yaş, cinsiyet, sosyoekonomik durum, eğitim durumu gibi demografik özellikler ve bunlara eşlik eden çevresel faktörler, bireylerin psikososyal sorunlar karşısında gösterdikleri tepkileri etkilemektedir. Aile yaşam döngüsü içerisinde bu sorunlara maruz kalan ve ruhsal açıdan daha fazla etkilenen riskli (incinebilir) ve özel gruplar bulunmaktadır. Bu gruplar; kadınlar, çocuk ve ergenler, yaşlılar, özel gereksinimi olanlar, bağımlılar ve işsizler olarak ele alınmaktadır. Bu literatür taraması ile aile yaşam döngüsü içerisinde ruh sağlığı açısından riskli ve özel grupların tanımlanması, nedenleri ve sonuçlarının açıklanması amaçlanmaktadır. Kadınlar erkeklere oranla daha fazla ruhsal sorun yaşamakta, erkeklerden iki kat daha fazla depresyona maruz kalmaktadırlar. Özellikle aile içinde kadınların ev içi sorumluluklarının çeşitliliği, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, hormonal değişiklikler, şiddet ve boşanma gibi nedenler kadınların incinebilir olduğunu göstermektedir. Erkekler bu gruba dâhil edilmemiş gibi görünse de bağımlılık sorunları erkeklerde kadınlara oranla daha fazla yaşanmakta; * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, 23 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 24 işsizlik, yoksulluk, maddi kaygılar gibi nedenlerle erkeklerin de ruhsal açıdan riskli oldukları bilinmektedir. Aynı zamanda çocuklar ve yaşlılar da cinsiyet gözetmeksizin riskli kabul edilmektedir. Her iki grubun da bakıma ihtiyacının olması, onları ihmal ve istismara açık hale getirmektedir. Aile içerisinde de sıklıkla ihmal edilen bu grupların ruhsal açıdan etkilenmeleri kaçınılmazdır. Gerek yaşlılık gerekse herhangi bir engel durumundan kaynaklı özel gereksinimlerin varlığı da bireylerin yaşama uyum sağlamalarını zorlaştırmakta ve baş etme becerileri sağlıklı bireylere göre yetersiz kalabilmektedir. Bu grupların her biri başka bir psikososyal faktörün eşlik etmesi ile daha riskli konuma gelebileceği gibi basit bir sosyal desteğin sağlanması ile bu risk en aza da indirilebilmektedir. Bu doğrultuda bireysel olarak benliğin farkına varılması, hangi yaşta olunursa olunsun stresle baş etme becerilerinin geliştirilmesi ve değişimlere uyum çabasının sürdürülmesi gerekmektedir. Aile ve toplumun da riskli grupları fark etmesi, bu konuda bilinçli olması ve gerekli psikososyal desteği sağlaması oldukça önemlidir. Anahtar Kelimeler: Aile Yaşam Döngüsü, İncinebilir Gruplar, Riskli Gruplar, Ruh Sağlığı Risky and Special Groups in terms of Mental Health in the Family Life Cycle Abstract Mental health; it is the individual's being at peace with himself, being compatible in the family and society, maintaining balance in his interpersonal relationships, being productive, coping with stress and finding meaning in life. In addition, it is also defined as the suitability, adequacy and consistency of the individual's feelings, thoughts and behaviors. Every individual with good mental health has the potential to adapt to changing living conditions from birth to death. However, demographic characteristics such as age, gender, socioeconomic status, educational status and accompanying environmental Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü factors affect the responses of individuals to psychosocial problems. There are risky (vulnerable) and special groups who are exposed to these problems in the family life cycle and are more affected psychologically. These groups are; women, children and adolescents, the elderly, those with special needs, addicts and the unemployed. With this literature review, it is aimed to define the risky and special groups in terms of mental health in the family life cycle, and to explain the causes and consequences. Women experience more mental problems than men, and are exposed to depression twice as often as men. Especially the diversity of women's domestic responsibilities within the family, gender inequality, hormonal changes, violence and divorce show that women are vulnerable. Although men do not seem to be included in this group, addiction problems are more common in men than in women; it is known that men are also mentally risky for reasons such as unemployment, poverty, and financial concerns. At the same time, children and the elderly are considered risky regardless of gender. The fact that both groups need care makes them vulnerable to neglect and abuse. It is inevitable that these groups, which are often neglected in the family, are affected psychologically. The existence of special needs arising from both old age and any disability makes it difficult for individuals to adapt to life and their coping skills may be insufficient compared to healthy individuals. Each of these groups can become more risky with the accompanying of another psychosocial factor, and this risk can be minimized by providing simple social support. In this direction, it is necessary to realize the self as an individual, to develop the skills of coping with stress no matter what age one is, and to continue the effort to adapt to changes. It is very important for the family and society to be aware of risky groups, to be conscious about this issue and to provide the necessary psychosocial support. Keywords: Family Life Cycle, Mental Health, Risk Groups, Vulnerable Groups. 25 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu CHATGPT VS. DEEPL AND GOOGLE TRANSLATE: ASSESSING THE TRANSLATION QUALITY IN DIFFERENT TEXT TYPES Ali DURAN* 26 Abstract Linguistic variety is a beautiful feature of mankind since it represents the vast array of cultures and experiences. Nonetheless, it is an undeniable fact that it may be a barrier at times, particularly when communicating with someone who speaks a different language. But, thanks to machine translation (MT), the effect of language barriers can be mitigated. Through MT, one may rapidly comprehend information, successfully communicate ideas, and establish connections with others from diverse cultures. Google Translate, DeepL, Bing Microsoft Translator, and Amazon Translate are a few of the most popular translation tools. ChatGPT, on the other hand, is the name of a modern AI and has been gaining ground. Since OpenAI released ChatGPT in November 2022, there have been concerns that employees in a variety of sectors may be displaced by the sophisticated AI chatbot. There is a trending question in Translation Studies (TS): Is ChatGPT a good translator? It is claimed that ChatGPT, like other machine learning models, produces much more accurate translations based on context. Based on the findings of previous literature, since text translation is one of the things ChatGPT can do impressively, we compared how it stacks up against Google Translate and DeepL in different text types. To compare these technologies, we chose difficult-totranslate text types based on Katharina Reiss' Text Type model, which highlighted common translation issues. Reiss defines three text-types based on their * Amasya Üniversitesi Sosyal [email protected] Bilimler Enstitüsü, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü communicative function: the informative type, the expressive type, and the operative type. Based on these, we compared the translations by ChatGPT with DeepL and Google Translate and draw some conclusions. This research is a qualitative in its nature. The translations done by ChatGPT, DeepL and Google Translate have been evaluated based on the machine translation quality model. The findings will be of use to T&I researchers interested in machine translation as well as users of these technologies. Keywords: ChatGPT, DeepL, Google Translate, Artificial Intelligence, Machine Translation, Translation Quality 27 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu A TAXONOMICAL ANALYSIS OF READING QUESTIONS FOUND IN OPTIMISE B1 COURSEBOOK Müge UZALDI* 28 Abstract In order to check students’ understanding and improve their cognitive skills for use in and outside the classroom, questions are important tools that need to be used effectively by the teachers. Since coursebooks are the most common type of source that provides language input in a classroom context, the questions presented in the coursebooks must be effective and expedient. The present study aimed at evaluating the cognitive levels of the questions based on the reading texts of the Optimise B1 level coursebook. For this purpose, the questions in the reading tasks of the Optimise B1 Student’s Book were codified based on the Hess Cognitive Rigor Matrix to see which levels of Bloom’s Revised Taxonomy and Webb’s Depth of Knowledge levels were more emphasized. The goal of this mixed-methods study was to classify and examine the frequency and percentage of higher-order thinking skills in the reading questions of Optimise B1. The data revealed that most of the questions foster lowerlevel thinking, whereas fewer questions promote higherlevel thinking skills in students. The findings of this study raise awareness for teachers and materials developers to be familiar with cognitive levels of the questions which help students develop their critical thinking while learning a foreign language. Keywords: materials evaluation, coursebook analysis, critical thinking, cognitive levels. * Başkent Üniversitesi [email protected] Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Optimize B1 Ders Kitabı'nda Bulunan Okuma Sorularının Taksonomik Analizi Öz Öğrencilerin anlamalarını kontrol etmek ve sınıf içinde ve dışında bilişsel becerilerini geliştirmek için sorular, öğretmenler tarafından etkili bir şekilde kullanılması gereken önemli araçlardır. Ders kitapları, sınıf bağlamında dil girdisi sağlayan en yaygın kaynak türü olduğundan, ders kitaplarında sunulan sorular etkili ve amaca uygun olmalıdır. Bu çalışma, Optimize B1 düzeyi ders kitabındaki okuma metinlerine dayalı olarak soruların bilişsel düzeylerini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Bu amaçla Optimize B1 ders kitabı okuma bölümlerinde yer alan sorular Hess’in Bilişsel Düzey Matrisi temel alınarak kodlanarak Bloom’un Gözden Geçirilmiş Taksonomisi ve Webb’in Bilgi Derinliği düzeylerinin hangi düzeylerde daha fazla vurgulandığı görülmektedir. Bu karma yöntem çalışmasının amacı, Optimize B1'in okuma sorularında üst düzey düşünme becerilerinin sıklığını ve yüzdesini sınıflandırmak ve incelemekti. Veriler, soruların çoğunun alt düzey düşünmeyi teşvik ettiğini, daha az sorunun ise öğrencilerde üst düzey düşünme becerilerini geliştirdiğini ortaya koydu. Bu çalışmanın bulguları, öğretmenlerin ve materyal geliştiricilerin, öğrencilerin bir yabancı dil öğrenirken eleştirel düşünmelerini geliştirmelerine yardımcı olan soruların bilişsel düzeylerine aşina olmaları konusunda farkındalık yaratmaktadır. Anahtar Kelimeler: materyal değerlendirmesi, ders kitabı incelemesi, eleştirel düşünce, bilişsel düzeyler 29 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu A LITERATURE REVIEW ON TRANSLATION COMPETENCE: CONTENT ANALYSIS FOR FURTHER RESEARCH Ali DURAN* 30 Abstract Translation competence is one of the main issues that needs to be addressed in the discipline of translation studies (TS) as it is regarded as a concept that governs academic programmes as well as employability in the industry. Over the last decades, there has been an increase in the number of publications on translation competence; however, no systematic reviews or scientometric studies have been conducted. The purpose of the qualitative study is to explore research paths in translation competence through the construction of a database of peer-reviewed journal articles in the core collection of the Web of Science (WoS) database involving the period 20122022. We collected data from the TS journals indexed in the Social Sciences Citation Index (SSCI), Arts & Humanities Citation Index (A&HCI), or Emerging Sources Citation Index (ESCI) databases of the Web of Science Core collection through a content analysis research design. The findings will be of use to T&I researchers interested in translation competence as it may help them identify research challenges and deficiencies for future directions. Keywords: Translation Competence, Translation Studies, Web Of Science (Wos), Content Analysis, Research Evaluation. * Amasya Üniversitesi Sosyal [email protected] Bilimler Enstitüsü, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çeviri Yetkinliği Üzerine Bir Literatür Taraması: İleri Araştırmalar İçin İçerik Analizi Öz Çeviri edinci, akademik programların yanı sıra sektörde istihdam edilebilirliği de düzenleyen bir kavram olarak kabul edildiğinden, çeviribilim (TS) disiplininde ele alınması gereken temel konulardan biridir. Son yıllarda, çeviri edinci üzerine yapılan yayınların sayısında önemli bir artış olmuştur; ancak sistematik incelemeler veya bilimetrik çalışmalar yapılmamıştır. Bu araştırmanın amacı, 2012-2022 dönemini kapsayan Web of Science (WoS) veritabanındaki hakemli dergi makalelerinden oluşan bir veri seti oluşturarak çeviri edinci alanındaki araştırmaların mevcut durumunu incelemektir. Bu araştırmada analize dahil edilen araştırmalar, Web of Science, Social Sciences Citation Index (SSCI), Arts & Humanities Citation Index (A&HCI) veya Emerging Sources Citation Index (ESCI) veri tabanlarında dizinlenen TS dergilerinden elde edilmiştir. Bu araştırmanın bulgularının, çeviri edinci ile ilgilenen araştırmacılara yol göstermesi beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Çeviri Edinci, Çeviri Araştırmaları, Web Of Science (Wos), İçerik Analizi, Araştırma Değerlendirme 31 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu MUHAMMED EBÛ ŞEHBE’NİN HAYATI VE HADÎS ALANINDAKİ ESERLERİ Ayşe Gülsüm UÇAR* 32 Öz XX. yüzyılda Mısır’da doğmuş, eğitim hayatını Mısır’da tamamlamış, Mısır el-Ezher Üniversitesinde uzun yıllar öğretim görevliliği vazifesinde bulunmuş büyük âlim Muhammed Ebû Şehbe’nin hayatı ve yazmış olduğu eserleri hakkında bilgi sunmak araştırmanın konusunu teşkil etmektedir. Çalışmada Ebû Şehbe’nin hayatı, nesebi, eğitim ve çalışma hayatı, almış olduğu vazifeler, akranları, arkadaş ve hocaları hakkında bilgi verilmiş ve müellifin hadis alanında yazdığı başlıca eserler tanıtılmıştır. Eserlerin muhteviyatlarının yanında Ebû Şehbe’nin ilmî bakış açısı ve kitaplarını telif ederken takip ettiği yöntem de ortaya konulmaya gayret edilmiştir. Araştırmamızda Ebû Şehbe’nin eserlerinin büyük bölümüne ulaşılmış ve muhtevası hakkında bilgiler sunulmuştur. İsimleri tespit edilen ancak nüshasına ulaşılamayan eserlere daha sonra yapılacak çalışmalara kaynaklık etmesi bakımından isimleri ile yer verilmiştir. Onun yaşadığı asır Kur’ân ve sünnet hakkında müsteşriklerin ortaya attıkları iddiaların yaygınlaştığı, çağdaş bazı kitaplarda sünnet hakkında şüphe uyandıracak hususların yazıldığı döneme denk gelmektedir. Ebû Şehbe Oryantalistlerin ve özellikle onlardan neşet eden söz konusu iddialara eserlerinde yer veren bazı çağdaş Müslüman âlimlerin, karşısında bir duruş sergileyerek ortaya atılan görüşleri titizlikle incelemiş ve daima Kur’ân ve Sünnet’in savunuculuğunu üstlenmiştir. Onun bu yaklaşımı ve izlediği metod kitaplarının çoğunluğuna yansımıştır. Çalışmalarının * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü büyük bölümü Kur’ân ve Sünnete dairdir. Bununla birlikte ahkâm ile alakalı çalışmaları da mevcuttur. Ebû Şehbe yaşadığı dönem itibariyle yaptığı savunular, reddiyeler ve ilmî çalışmalarla İslâm’ın doğru anlaşılmasında göz ardı edilemeyecek büyüklükte çaba sarfetmiştir. Anahtar Kelimeler: Hadîs, Ebû Şehbe, Sünnet Müdafaası. The Life of Muhammed Abu Shahbe and Works in The Field of Hadıth Abstract The subject of the research consists of providing information about the life and work of the great scholar Mohammad Abu Shahba, who was born in Egypt in the 20th century, completed his education in Egypt, and was a lecturer at the Al-Azhar University for long years. This study provides information about Abū Shahba's life, his ancestry, his education and work life, the positions he held, his peers, friends and teachers, and introduces the main works written by the author in the field of hadith. In addition to the content of the works, an effort has been made to reveal Abu Shahba's scholarly perspective and the method he followed in composing his books. In our research, most of Abū Shahba's works have been reached and information about their content has been presented. The works whose names have been identified but whose copies could not be found have been included with their names in order to serve as a source for future studies. The century in which he lived coincides with the period in which the allegations put forward by the anthropologists about the Qur'an and the Sunnah became widespread, and some contemporary books were written to cast doubt on the Sunnah. Abū Shahba took a stance against the Orientalists and especially some contemporary Muslim scholars who included these claims in their works and meticulously examined the 33 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu views put forward and always defended the Qur'an and Sunnah. This approach and method is reflected in the majority of his books. Most of his works are about the Qur'an and Sunnah. However, there are also works related to ahkam. Abū Shahba made a great effort that cannot be ignored in the correct understanding of Islam with his defenses, refutations and scientific studies. Keywords: Hadith, Abu Shahba, Sunnah Defense. 34 Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ECEL KAVRAMININ SEMANTİK TAHLİLİ Hanife KÖKLÜ* Öz Ecel kavramının kelâm literatüründeki anlam çerçevesini belirlemek ve işlevlerini ortaya koymak, insanın dünya hayatından ayrılma zamanı noktasında büyük anlam taşımaktadır. Ecel, Allah’ın insanlar için ezelde takdir etmiş olduğu süredir. Klasik kelâm ekollerine göre bu tanımlamalar farklılık göstermektedir. Bu çalışmada insan hayatı için bu denli önemli olan ecel kavramının etimolojik bir üslupla izah edilmesi amaçlanmış ve kavramın tarihsel süreci ele alınmıştır. Kavram açıklanırken Türkçe’de ve kelâmda bulunan kullanım alanları ile sınırlandırılmıştır. Ku’an-ı Kerim’den ayetler sunularak Mu’tezile ve Ehl-i Sünnet ’in ecel görüşleri değerlendirilmiştir. Semantik tahlil noktasında karşılaştırmalı bir bakış açısıyla yaklaşıp çalışmamız örneklerle zenginleştirilmiştir. Kavramın kullanım alanının geçmişten günümüze güncelliğini koruduğunu ve tarihsel süreçte kültür etkisiyle değişikliğe uğradığı sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kur’an, Zaman, Ölüm, Ecel, Mu’tezile, Ehl-i sünnet. Semantic Analysis of The Concept of Fate Abstract Determining the meaning fremawork of the concept of fate the kalam literature and revealing the tool, which has a great meaning at the time of separation of removing the world of man. The concept of fate is the time that Allah has ordained for peaple in eternity. It shows the * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, 35 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu explanations of these definitions according to classical kalam schools. In this study, it is aimed to explain the concept of fate, which is so important for human life, with an etymological style, and discussed the historical process of the concept is discussed. While explaining the concept, it is limited to the usage areas in Turkish and kalam. By presenting verses from the Qur’an, the opinions of Mu’tazila and Ahl as-Sunnah were evaluated. Our study has been enriched with examples by approaching from a comparative point of view at the point of semantic analysis. It has been concluded that the usage area of the concept has been kept up to date from the past to the present and has been changed by the influence of culture in the historical process. Keywords: Qur’an Time Fate, Death, Mu’tazila, Ahl as- sunnah. 36 Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ŞÂTIBÎ VE ABDUH ÖZELİNDE BİLİMSEL TEFSİRİN MAHİYETİ Nurullah Talha ERBAŞI* Öz Bu çalışmada Kur’an’ın tefsiri konusunda dirayet tefsirinin ortaya çıkmasıyla başlayan ancak tarihi tespitlere göre Abbasiler devrindeki ilim ve tercüme hareketlerinin başlangıcına dayanan bilimsel tefsir yaklaşımı ele alınmıştır. Bu anlayışın daha iyi anlaşılabilmesi için çalışmanın ilk kısmında bu yaklaşımın tarihteki yeri, tanımı, niteliği ve savunucuları gibi konular ele alınmıştır. Ardından bu anlayışa ilk sistemli tepki ve itirazı sunan İbrâhim b. Mûsâ eşŞâtıbî’nin görüşlerine yer verilerek görüşlerinin değerlendirmesi yapılmıştır. Daha sonra ictimai tefsirin kurucusu sayılan Muhammed Abduh’un bilimsel tefsir yaklaşımını benimsememesi ve bunun gerekçelerini sunması şeklinde onun görüşlerine yer verilmiştir. Onun oluşturduğu düşünce anlayışına karşın Kur’an’ı tefsir ederken bilimsel verilerden yararlandığı ve kendi düşüncelerinin tersine yaptığı söylemler örneklerle verilmiştir. Değerlendirme kısmında bilimsel yaklaşımla tefsir anlayışına muhalif olanların düşüncelerinin temellerinden bahsedilmiş, bilimsel tefsir anlayışını savunanların yanlış ve itirazı haklı kılan yanlarından söz edilmiştir. Kur’an’ın bilimsel çalışmaları teşvik ettiği ancak, onu sadece bilimsel verilerle tefsir etmenin yanlış olduğu, ayetlerin tefsirinde bilimsel verilerden yararlanılabileceği tespit edilmiştir. Bu açıdan Kur’an’ın bilimsel tefsiri anlayışında usul yönünden üç noktaya dikkat çekilmiş ve yine bu anlayışta unutulmaması gereken iki kural hatırlatılmıştır. * Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, [email protected] 37 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu Anahtar Kelimeler: Kur’an, Tefsir, Bilimsel Tefsir, İbrâhim b. Mûsâ eş-Şâtıbî, Muhammed Abduh. The Nature of Scıentific Interpretation: Shâtıbî And Abduh Cases 38 Abstract In this study, the scientific tafsir approach, which started with the emergence of wisdom tafsir on the interpretation of the Qur'an, but based on the beginning of the science and translation movements in the Abbasid period, according to historical determinations, is discussed. In order to better understand this understanding, in the first part of the study, issues such as the place of this approach in history, its definition, nature and advocates are discussed. Then, offering the first systematic reaction and objection to this understanding, İbrahim b. Mûsâ al-Shâtıbî were included and his views were evaluated. Later, his views are included in the way that Muhammad Abduh, who is considered the founder of social commentary, did not adopt the scientific interpretation approach and presented the reasons for it. Despite his understanding of thought, the discourses that he made use of scientific data while interpreting the Qur'an and that he made contrary to his own thoughts are given with examples. In the evaluation part, the foundations of the thoughts of those who oppose the understanding of tafsir with a scientific approach are mentioned. It has been mentioned that those who defend the understanding of scientific interpretation are wrong and justify the objection. It has been determined that the Qur'an encourages scientific studies, but it is wrong to interpret it only with scientific data, and scientific data can be used in the interpretation of the verses. In this respect, attention was drawn to three points in terms of method in the scientific interpretation of the Qur'an, and two rules that should not be forgotten in this understanding were Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü reminded. Keywords: Qur'an, Tafsir, Scientific Tafsir, Ibrahim b. Musa al-Shatibi, Muhammad Abduh. 39 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu NAKŞBENDÎ-HÂLİDÎLİĞİN ERZİNCAN KOLUNUN İLK HALKASI MUHAMMED SÂMİ EFENDİ Yusuf MURAT* 40 Öz Bu bildiride Nakşbendî-Hâlidîliğin Erzincan kolunun ilk halkası olan halk arasında daha çok Pîr-i Sâmi olarak bilinen Muhammed Sâmi Efendinin, Abdurrahman Tâğî’nin halifesi olarak Erzincan’a gelmesi ve burada Kırtıloğlu Tekkesini kurması ele alınmıştır. Çalışmada, Muhammed Sâmi ile beraber Erzincan'a gelen Nakşbendî-Hâlidîliğin Erzincan kolunu ve Sâmi Efendi'nin Erzincan'da kurduğu Kırtıloğlu tekkesini tanıtmak amaçlanmış olup ilgili literatür taraması da yapıldığında konuyu inceleyen herhangi çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu sebeple hazırlanan çalışmanın literatüre katkı sağlaması ve bu alandaki ilk çalışma olması önem arz eder. Araştırma yapılırken dökümantasyon yöntemi kullanılmış ve elde edilen veriler mukayese ve analiz edilerek metne aktarılmıştır. Çalışmada Muhammed Sâmi Efendinin Erzincan’da Kırtıloğlu tekkesini kurması, NakşbendîHâlidîliğin Erzincan kolunun ilk halkası olması, silsilesinin devamıyla birlikte birçok bölgeye yayılması ve tekke-tasavvuf edebiyatında önemli şahsiyetlerinden Sâlih Baba’nın da Muhammed Sâmi Efendinin müridlerinden olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Bütün bu veriler ışığında, konu ile ilgili daha kapsamlı bir araştırma yürütülmesi gerektiği anlaşılıp söz konusu konunun doktora seviyesinde de çalışılabileceği fark edilmiştir. * Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, [email protected] Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Anahtar Kelimeler: Muhammed Sâmi, Nakşbendî, Erzincan, Sâlih Baba, Tasavvuf. Muhammed Sâmi Efendi, The First Link of The Erzincan Strend of Nakshbendî-Khalidism Abstract In this paper, the first link of the Erzincan branch of Naqshbendi-Khalidism, Muhammed Sâmi Efendi, who is known as Pir-i Sâmî among the people, came to Erzincan as the caliph of Abdurrahman Tâğî and established Kırtıloğlu Lodge here. In the study, it was aimed to introduce the Erzincan branch of Naqshbendi-Khalidism, which came to Erzincan with Muhammed Sâmî, and the Kırtıloğlu lodge founded by Sâmî Efendi in Erzincan, and when the relevant literature was searched, no study examining the subject was found. For this reason, it is important that the prepared study contributes to the literature and is the first study in this field. During the research, the documentation method was used and the data obtained were transferred to the text by comparison and analysis. In the study, it was concluded that Muhammed Sâmî Efendi founded Kırtıloğlu lodge in Erzincan, was the first link of the Erzincan branch of NaqshbandiKhalidism, spread to many regions with the continuation of his line, and Salih Baba, one of the important figures in tekke-sufi literature, was one of the followers of Muhammed Sâmî Efendi. In the light of all these data, it was understood that a more comprehensive research on the subject should be carried out and it was realized that the subject could be studied at the doctoral level. Keywords: Muhammed Sâmî, Naqshbandi, Erzincan, Sâlih Baba, Sufism 41 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu İBN-İ CÜZEY EL-KELBÎ’NİN ET-TESHÎL Lİ ULÛMİ’T-TENZÎL ESERİNİN MUKADDİMESİNDE KUR’ÂN İLİMLERİ Saadet ŞAŞA* 42 Öz Bu çalışmada Kur’ân’ın lafız ve mana açısından anlaşılmasını sağlayan, murâd-ı ilâhîyi ortaya çıkarmada yardımcı olan Kur’ân ilimleri üzerine bir inceleme yapılmıştır. Ancak bu konu, bir akademik çalışmanın hacmine sığmayacak kadar geniş bir araştırma yelpazesi gerektiren bir alan olduğu için doğal olarak takyîd edilmiştir. Bu bağlamda birçok müfessirin referans kaynağı olan, Mâlikî fâkihi ve müfessir İbn Cüzey (ö. 741/1340) ve onun bu alandaki meşhur et-Teshîl li ulûmi’ttenzîl eseriyle yetinilmesi uygun görülmüştür. Bu eser, iki mukaddimeden oluşmuştur. Birinci mukaddimede Kur’ân tarihi, Kur’ân ilimleri, Kur’ân ile ilişkili diğer ilim dalları, müfessirler arasındaki ihtilaf sebepleri, müfessir tabakaları ve Kur’ân faziletleri gibi birçok konuyu ilgili başlıklar açarak ele almıştır. İkinci mukaddimede ise Kur’ân’ı Kerim’de yaygın kullanılan yahut iki veya daha fazla yerde geçen kelimelere dair Arapça alfabetik sıraya göre muhtasar bir kuran sözlüğü derlemiştir. Bu çalışmanın asıl amacı hem Kur’ân ilimleri hakkında detaylı ilmî verilere ulaşmak hem de İbn Cüzey gibi alanın uzmanını tanımak ve tanıtmaktır. Bu araştırmada et-Teshîl li ulûmi’t-tenzîl eseri asıl kaynak, bununla ilgili klasik ve çağdaş çalışmalar ise fer’î kaynak olarak kullanılmıştır. Bu çalışma, alanla ilgili okumalar yapılıp gerekli verilerin ayıklanması ve bunların sentezlenmesiyle oluşturulmuştur. Dolayısıyla bir iddia veya tez ileri sürmek ve kritik yapmanın ötesinde bir tespit çalışmasıdır. Bununla beraber ilgili konularda birtakım değerlendirme ve analizlerden hâli de değildir. * Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Anahtar kelimeler: mukaddime, Kur’ân ilimleri İbn Cüzey, et-Teshîl, The Sciences of The Qur'an In The Preface of Ibn AlJuzay Al-Kalbī's Al-Tashīl Lı'ulūmı Al-Tanzīl Abstract In this study, an examination has been made on the Qur'anic sciences that enable the understanding of the Qur'an in terms of wording and meaning and help to reveal the divine will. However, since this subject is a field that requires a wide range of research that cannot fit into the volume of an academic study, it is naturally restricted. In this context, it was deemed appropriate to be limited to the Mālikī jurist and commentator Ibn Juzay (d. 741/1340) and his famous work al-Teshīl li ulūm al-tanzīl, which is a reference source for many commentators. This work consists of two prefaces. In the first introduction, he discusses many topics such as the history of the Qur'an, the sciences of the Qur'an, other branches of science related to the Qur'an, the reasons for disagreement among the commentators, the layers of commentators and the virtues of the Qur'an. In the second introduction, he compiled a concise Qur'anic dictionary in Arabic alphabetical order on the words commonly used in the Qur'an or mentioned in two or more places. The main purpose of this study is both to reach detailed scholarly data on Qur'anic sciences and to recognize and introduce an expert in the field such as Ibn Juzay. In this study, the work al-Tashīl li ulūm al-tanzīl is used as the main source, and classical and contemporary studies related to it are used as secondary sources. This study is a synthesis of the readings in the field and the extraction and synthesis of the necessary data. Therefore, it is a study of determination rather than asserting a claim or thesis and making a critique. Nevertheless, it is not devoid of some evaluations and analyses on related issues. Keywords: Ibn Juzay, al-Tashīl, Mukaddima/Preface, Qur'anic sciences. 43 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu MECELLE-İ AHKÂM-I ADLİYYE’DE VE TÜRK BORÇLAR KANUNU’NDA VEKÂLET AKDİ Ayşe GÜN* 44 Öz Fıkhın, Müslüman toplumların yıllar boyu sahip oldukları bilgi birikimleri ve yaşayış tarzlarının sonucu oluşan hukuk kültürünün dış dünyaya yansıması olduğu söylenebilir. İslam hukuku ise ister kadim ister güncel olsun tüm meseleleri asırlar öncesinden yanıtlayarak, Müslümanın hayatının her alanında etkili olarak her anlamda örnek bir hukuk sisteminin var olmasına öncülük etmiştir. İşte hukuk sisteminin her şeyi cevaplandırdığı bu dünyada insanlar yaşayış tarzlarının ve bilgi birikimlerinin kaynağını oluşturan hayatlarının her alanında her konuda bilgi sahibi olamamaktadır. Kişinin bilemediği, üstesinden gelmekte zorlandığı birtakım konular ve sorunlar her zaman olmaktadır. İşte kişinin tecrübesizlik, bilgisizlik veyahut birtakım imkânsızlıklar sebebiyle işlerini veya fiillerini bizzat yapamadıkları takdirde işini veya fiilini güvendiği ve o işin uzmanı olan bir kişiden yapmasını istediği takdirde hukuk dünyasında karşılıklı irade beyanlarına dayalı bir sözleşme gündeme gelmektedir. Böyle bir durumda işinin görülmesini isteyen şahıs ile işi gören şahıs arasında gündeme gelen sözleşmeye, vekâlet sözleşmesi denilmektedir. Temsil ilişkisi ile doğan bu hukuki müesseseye insanın ve insanoğlunun her zamanında ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaca binaen vekâlet akdi, İslam hukukunun uygulandığı Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’de, mer’i hukukta ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu çalışmada hem Mecelle ekseninde hem de Türk Borçlar Kanunu ekseninde * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü vekâlet sözleşmesi irdelenerek benzer olan veya farklı olan hususlar dile getirilecektir. Nitekim çeşitli Yargıtay kararları ve kadı sicillerinden de örnekler verilerek hem teorik hem de pratik olarak İslam hukuku ve mer’i hukuk boyutunda vekâlet akdi incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Vekâlet, Vekil, Müvekkil, Akit. Attorney Contract in Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye and in Turkish Law of Obligations Abstract The reflection of the legal culture, which is the result of the knowledge and life styles of the Muslim societies over the years, to the outside world is called fiqh. Islamic law, on the other hand, has led to the existence of an exemplary legal system in every sense, being effective in every aspect of a Muslim's life, by answering all issues, whether ancient or contemporary, centuries ago. In this world, where the legal system answers everything, people cannot have information about every aspect of their lives, which is the source of their lifestyles and knowledge. There are always some issues and problems that the person does not know and has difficulty overcoming. If the person cannot perform their work or actions personally due to inexperience, ignorance or some impossibilities, a contract based on mutual declarations of will comes to the fore in the legal world, if the person he or she trusts and asks a person who is an expert in that business to do. In such a case, the contract that comes to the agenda between the person who wants his job to be seen and the person who does the job is called a power of attorney contract. This legal institution, which arises from the relationship of representation, is needed at all times by human beings and human beings. Based on this need, the power of attorney contract is regulated in the Mecellei Ahkam-ı Adliyye, where Islamic law is applied, and in the Turkish Code of Obligations No. 6098 in the enacted law. In this study, both the Mecelle axis and the Turkish Code of Obligations will be examined and the similar or 45 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu different issues will be expressed. As a matter of fact, by giving examples from various Supreme Court decisions and kadi registries, the power of attorney contract will be examined both theoretically and practically in the dimension of Islamic law and legal law. Keywords: Proxy, Lawyer, Client, Contract. 46 Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü AMASYA TAMİMİ’NİN ŞAHİDİ: SARAYDÜZÜ KIŞLASI (DÜNÜ VE BUGÜNÜ) İsmail BİLGİLİ* Öz Anadolu’nun kadim kentlerinden biri olan, birçok medeniyete ev sahipliği yapan, kültürel açıdan zengin bir şehir görüntüsü sergileyen Amasya’nın tarihî M.Ö 3000 yıllarına dek uzanmaktadır. Ortaçağ’dan Osmanlı hâkimiyetine kadar Anadolu’nun en mâmur şehirlerden birisi olan Amasya, Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti zamanında olmak üzere XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Eyalet-i Rum’un merkezi konumuna gelmiştir. Türk tarihinde “Şehzadeler Şehri” olarak bilinen Amasya’da XVI. yüzyıl başlarına kadar idarî, dinî, kültürel ve sosyal anlamda toplumsal ihtiyaçlara cevap verecek yapılar inşa edilmiştir. Bu döneme kadar Amasya’da yapılan en önemli tarihî yapılardan biri Saraydüzü olarak bilinen mevkide yapılan Beyler Sarayı’dır. Bu yapı 350 sene kullanılmış, komutan ve sultanların ikamet ettiği ve bazı şehzadelerin doğduğu yer olmuştur. Çeşitli restorasyonlara uğramasına rağmen 1825 yılında gerçekleşen büyük depremle birlikte yıkılmıştır. Çalışmamızın ana konusu olan “Saraydüzü Kışlası” işte bu yıkılan Beyler Sarayı’nın yerine inşa edilmiştir. 19. yüzyıla gelindiğinde Nizam-ı Cedid ve Tanzimat Fermanı’nın etkisiyle yaşanan değişim ve dönüşümler neticesinde bir dizi yeni yapıların inşasına karar verilmiştir. Osmanlı Modernleşmesi denilen bu dönemde hem taşradaki asayişin sağlanması amacıyla hem de devlet otoritesini temsil eden batı tarzı yeni binaları taşraya da yaymak amacıyla bu binaların yapımı zorunlu kılınmıştır. Bu yapıların başında kışla, idari ve eğitim yapıları gelmektedir. Asayiş olaylarının * Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, [email protected] 47 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 48 sağlanmasında karşılaşılan zorluk ve özellikle de ErmeniPontus olayları ortaya çıkınca Amasya Sancağı’nda bir tabur asker bulundurulması kararı verilmiştir. Bu sebeple bir kışla binasına ihtiyaç duyulmuştur. Nihayet binanın eksiklerinin tamamlanıp açılması 1901 tarihinde gerçekleşmiştir. Saraydüzü Kışlası olarak adlandırılan bu yapı Cumhuriyet Tarihi’nin önemli olaylarına tanıklık etmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın 1919 yılı Haziran ayında Amasya’ya gelişinde üs olarak kullandığı bu kışla o dönemde 5’nci Kafkas Fırkasının karargâhı olarak hizmet vermekteydi. “Türkiye Cumhuriyeti’nin Doğum Belgesi Olan Amasya Tamimi’nin” görüşülmesine ve kaleme alınmasına yine bu kışla ev sahipliği yapmış, “Amasya Görüşmeleri” de yine bu binada gerçekleşmiştir. Daha sonra merkezi Amasya’da yer alan Merkez Ordusu’nun karargâhı olarak da kullanılmıştır. Ancak 1930’lardan itibaren önemini ve özelliğini yitiren yapı 1935’de kısmen, 1944 yılında ise tamamen yıkılmıştır. Tarihîn canlı bir şahidi olan bu kışa binasının yeniden yapılması için 1997-98 yılında karar alınmıştır. Ancak bölgede mevcut olan yapıların varlığı ve doğal afet riski taşıması sebebiyle özgün yerinden başka bir yere yapılma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. 2007 yılında aslına uygun şekilde Yeşilırmak kıyısında, Şamlar Mahallesi girişinde ve Künç Köprüsü mevkiinde inşa edilmiştir. 2009 tarihinde bina Kültür Merkezi ve Milli Mücadele Müzesi olarak açılmıştır. 2021 yılında ise Bayezid Külliyesi’nde hizmet veren İl Halk Kütüphanesi Saraydüzü Kışlası'na taşınmış böylelikle kışla bir müzekütüphaneye dönüştürülmüştür. Bu çalışma için öncelikle arşiv belgeleri taranarak ön bir araştırma yapılmış, daha sonra ise kışlanın adının geçtiği kitap, makale, gazete vb. eserler incelenerek bulgular ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Amasya, Amasya Tamimi, Beyler Sarayı, Milli Mücadele, Saraydüzü Kışlası. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Witness of Amasya Circular: Saraydüzü Barracks (Past and Today) Abstract The history of Amasya, one of the ancient cities of Anatolia, home to many civilizations and displaying a culturally rich city image, dates back to 3000 BC. Amasya, which was one of the most prosperous cities of Anatolia from the Middle Ages to Ottoman rule, became the center of the Province-i Rum from the second half of the 15th century under the rule of the Ottoman Empire. In Amasya, known as the "City of Princes" in Turkish history, some kind of structures were built to meet the social needs in administrative, religious, cultural, and social terms until the beginning of the 16th century. One of the most important historical buildings built in Amasya until this period is the Beyler Palace, which was built in a location known as Saraydüzü. This structure was used for 350 years and also became the place where commanders/sultans resided and some princes were born. Despite undergoing various restorations, it was destroyed by the great earthquake that took place in 1825. Saraydüzü Barracks, which is the main subject of this article, was built on the site of the destroyed Beyler's Palace. In the 19th century, as a result of the changes and transformations experienced by the Nizam-ı Cedid and the Tanzimat Edict, it was decided to build a series of new structures. In this period, which is called Ottoman Modernization, the construction of these buildings was made compulsory both in order to ensure security in the provinces and to spread the new western-style buildings representing the state authority to the provinces. The most important examples of these structures are barracks and administrative and educational buildings. When the difficulties encountered in ensuring public order events, and when especially the Armenian-Pontic events emerged, it was decided to keep a battalion of soldiers in Amasya Sancak. For this reason, a barracks building was needed. Finally, the deficiencies of the building were 49 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 50 completed and the barracks were opened in 1901. This building, called Saraydüzü Barracks, has witnessed important events in the History of the Republic. This barracks, which Mustafa Kemal Pasha used as a base when he came to Amasya in June 1919, was serving as the headquarters of the 5th Caucasian Division of the Ottoman Army at that time. This barracks hosted the discussion and writing of the Amasya Circular, the Birth Certificate of the Republic of Turkey, and also the Amasya Meetings took place on it. Later, it was also used as the headquarters of the Central Army, whose headquarters was located in Amasya. However, the building, which lost its importance and feature since the 1930s, was partially demolished in 1935 and completely demolished in 1944. A decision was taken in 1997-98 to reconstruct this barracks building, which is a living witness to history. However, due to the existence of existing structures in the region and the risk of natural disasters, it has become necessary to build it from its original place to another place. It was built in 2007, in accordance with the original, on the shore of Yeşilırmak, at the entrance of Şamlar District and at Künç Bridge locality. In 2009, the building was opened as the Cultural Center and the National Struggle Museum. In 2021, the Provincial Public Library serving in the Bayezid Complex was moved to Saraydüzü Barracks, thus the barracks were transformed into a museum-library. For this study, first of all, preliminary research was made by scanning the archive documents, and then the books, articles, newspapers, etc., in which the name of the barracks was mentioned, were examined and the findings were revealed. Keywords: Amasya, Amasya Circular, Beyler's Palace, National Struggle, Saraydüzü Barracks. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ANADOLU TERBİYE MECMUASI’NIN (1. CİLT 1. SAYI) DEĞERLENDİRİLMESİ Yusuf YAĞMUR* Öz Anadolu Terbiye Mecmuası, Kanun-i sani 1338 / Ocak 1922 – Eylül 1339 / Eylül 1923 tarihleri arasında 11 sayı olarak yayımlanan süreli yayınlar kategorisinden Ankara’da basımı yapılan bir dergidir. Eğitimde ileri seviyeye gitmenin terbiye ile olacağı kanısına varan derginin yazarları bu amaçlarını anlatabilmek için başladıkları yoldan sapmadan derginin neşredilmesine çalışmışlardır Dergi içerisinde “Maarifte İnkılap”, “Eğitimde Millileşme” ve “Terbiye” gibi konu başlıkları yer almaktadır. Bu çalışmada Anadolu Terbiye Mecmuası’nın 1. Cilt 1. Sayısı değerlendirilerek derginin genel içeriği hakkında bilgi verilmiştir. Bu sayı içerisinde “Amerika Mefkureciliği”, “Terbiye”, “Sanat-Ahlak”, “Terbiyede Ciddiyet”, “İlmi Münakaşaya Bir Zemin”, “Maarifte İnkılap”, “Tecrid”, “Ali Dersler” ve “Maarif Memurlarının, Muallimlerin Kanun-ı Evvel Zarfında Tebdilleri” gibi başlıklar bulunmaktadır. Dergi kendini ilmi, edebi bir mecmua olarak tanıtmaktadırlar. Dönemin eğitim sisteminin nasıl olması gerektiğini ve bunun hangi inkılaplar sayesinde gerçekleşeceği anlatılmıştır. Kuruluşundan itibaren millet kavramını benimseyip eğitim kurumları ve müfredatı sayesinde ayakta kalmış bir ülke olan Amerika örneği verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Eğitim, Edep, Anadolu, Dergi. * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, 51 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 52 An Evaluation of Anadolu Terbiye Mecmuası (Volume 1 Issue 1) Abstract 1923 Anatolian Education Journal Kanun-i Sani is a journal that published in Ankara in the category of periodicals, as 11 issues between January 1922 and 1938. The issues of “Revolution in Maarif”, “Nationalization in Education” and “Education” are described in the journal. The authors who believe that it will be with decency to go to an advanced level in education have taken steps in the publication of the journal without deviating from the path they started in order to explain these goals. In this study, the 1st part volume 1 of the Anatolian Education Journal was used and it has been transcribed and information about the journal content has been provided. The articles titled “The Ministry of America”, “Education”, “ArtMorality”, “Seriousness in Manners”, “A Ground for Scientific Debate”, “Revolution in Maarif”, “Isolation”, “Ali Lectures” and “Maarif Officers', Teacher's Legal Notices Before” were explained in the journal and explained as a scientific, literary journal terminating the Terms of Participation and issues. It has been explained how the educational system of the period should be and what revolutions will make it happen. It is explained how the education system of the period should be and by which reforms it will be realized. The example of America, which has adopted the concept of nation since its establishment and survived thanks to its educational institutions and curriculum, is given. Keywords: Education, Manners, Anatolia, Journal. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ANKARA HALKEVİ’NİN İDARİ VE İŞLEVSEL ROLÜ VE ÖNEMİ Volkan YAŞAR Öz 1932-1951 yılları arasında Türkiye’de faaliyet gösteren Halkevleri, Millî Mücadele sonrasında Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her alanda hak ettiği seviyeye ulaşabilmesini sağlamak için köklü değişim ve dönüşüm ihtiyacının sonucudur. Öncelikli amacı halk terbiyesi ve eğitimi ile Cumhuriyet vasıflarına ve kendi benliğine sahip çıkan bütünleşmiş bir millet oluşturmak olan Halkevleri, bu amacına ulaşabilmek için 9 faaliyet şubesi halinde ilk olarak Ankara’nın da dahil olduğu 14 şehirde kurulmuştur. Kurulmuş olduğu 19 Şubat 1932 günü faaliyetlerine başlayan Ankara Halkevi, Başkentte bulunması ve Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Sekreterliği ile doğrudan yazışması, bütün işlerinin CHF kontrolünde olması, genel yönetim ve düzenlemelerle ilgili genelgeleri diğer Halkevlerine bildirmesi, öncü faaliyet şubeleri ve kurumsal davranışları neticesinde diğer Halkevlerinin merkezi algısı yaratmıştır. Bu bildiride Ankara Halkevi’nin merkez Halkevi olmadığına, böyle bir algının gerçekliğine ve Ankara Halkevi’nin Türkiye’deki diğer kültür kurumlarının öncüsü rolünü üstlenmiş olduğuna örnekler vererek açıklık getirmeye çalıştık.   Bu Tebliğ (Bildiri) 2018 yılında Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından yayımlanan “Türkiye’nin Modernleşme Sürecinde Ankara Halkevi ve Faaliyetleri (1932-1951)” adlı Tarih Yüksek Lisans tezinden derlenmiştir. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı Doktora Öğrencisi (2022-23), [email protected] 53 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu Anahtar Kelimeler: Halkevleri, Ankara Halkevi, Halkodaları, Halk Eğitimi 54 Administrative and Functional Role and Importance of “Ankara Halkevi” Abstract Community Centers, which operated in Turkey between 1932 and 1951, were the result of the need for radikal changes and transformation in order to ensure that Republic of Turkey, established under the leadership of Atatürk after the national struggle, cold reach the level it deserved in every field. The primary aim of the Community Centers was to create a united nation, which would embrace the characteristics of the Republic and its own identity through public education and upbringing. In order to achive this aim, the Community Centers were first established in 14 cities, including Ankara, with 9 operating branches. The Community Center in Ankara, which started its activities on 19 February 1932, created the perception that it was the centre of other Community Centers as a result of its location in the capital city, its direct correspondence with the General Secretariat of the Republican People’s Party (CHF), the fact that all affairs were under the control of the CHF, its notification of circulars on general management and regulations to other Community Centers, its notification of role model activities, its role model activity branches and its institutional behaviour. In this paper, we have tried to clarify by giving examples that the Ankara Community Center was not the centre of the other Community Centers in Turkey, that such a perception was true and that the Ankara Community Center had assumed the role model for other cultural institutions in Turkey. Key Words: Community Centers, Ankara Community Center, Community Rooms, Public Education Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü TİMURLULARDA NAKŞİBENDİLİK Sevgi SARI* Öz XIII.-XVI. Yy arasında Orta Asya bölgesinde ortaya çıkan Nakşibendi tarikatı, Sünni mezhebine bağlı olan bir tarikat olarak bilinmektedir. Tarikat, bulunduğu coğrafi konum ve ortaya çıkış tarihi dolayısıyla o dönemlerde kurulan devletlere etki etmiştir. O coğrafyada kurulan Timurlu devleti de o devletlerden biri idi. Emir Timur devleti kurduğu yıllarda din adamlarına saygı duysa da bu tür yapılanmalara izin vermemiştir. Emir Timur’un oğlu olan Mirza Şahruh döneminde tarikat şeyhi olan Muhammed Parsa’ya verilen imtiyazlar sayesinde tarikat devletin içinde kendine yer bulmuştur. Mirza Uluğ Bey dönemi bu tür tarikat yapılanmaları açısından çok çalkantılı bir dönemdir. Bunun sebebi Uluğ Bey ve din adamları arasında sürekli bir çatışma olmasıydı. Mirza Ebu Said ve Ubeydullah Ahrar döneminde ise Timurlu devleti, Mirza Şahruh sonrası oluşan taht kargaşalarından yeni kurtulmuşken Nakşiler bu dönemde devletin içinde oldukça fazla nüfuz kazanmaya başlamışlardır. Mirza Ebu Said vefat etse bile Ubeydullah Ahrar’ın etkisi Mirza Ebu Said’in çocukları döneminde de devam etmiştir. Timurlu devletinin son etkili hükümdarı olan Hüseyin Baykara döneminde ise tarikat önceki dönemlerde olduğu kadar olmasa da etkisini sürdürmüştür. Bu çalışmada Nakşibendi tarikatının Timurlu devletine olan etkisi ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Tarikat, Nakşibendilik, Timurlu Devleti, Emir Timur. * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, 55 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 56 Nakshibendyis in The Timurities Abstract The Naqshbandi sect, which emerged in the Central Asian region in the 13th and 16th centuries, is known as a sect affiliated with the Sunni sect. The sect influenced the states established at that time due to its geographical location and the date of its emergence. The Timurid Empire was one of the states established in that geography. Although Emir Timur respected reverends in the years he founded the state, he did not allow to set cults. During the reign of Mirza Shahrukh, the son of Emir Timur, the sect found a place in the state thanks to the privileges given to Mohammed Parsa, who was the sheik of the sect. The period of Mirza Uluğ Bey was very turbulent in terms of such cult structures. The reason for this was that there was a constant conflict between Uluğ Bey and the reverend s. In the period of Mirza Ebu Said and Ubeydullah Ahrar, while the Timurid Empire had just got rid of battles for the throne after Mirza Shahrukh, the Nakshis started to gain a lot of influence in the state in this period. Even though Mirza Ebu Said died, the influence of Ubeydullah Ahrar continued during the period of Mirza Ebu Said's children. During the reign of Hüseyin Baykara, the last effective ruler of the Timurid state, the sect continued to influence, but not as much as in previous periods. In this study, the effect of the Naqshbandi sect on the Timurid state is discussed. Keywords: Sect, Naqshbandiyya, Timurid Empire, Emir Timur. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü BİRLEŞTİRİLMİŞ SINIFLARDA ÇOCUKLAR İÇİN FELSEFE EĞİTİMİ UYGULAMALARI: BİR DURUM ÇALIŞMASI Şerife SEZER* Öz Felsefe asırlar önce ortaya çıkmış, günümüzdeki bilim alanlarının çıkış noktası olan; dil, yönetim, eğitim gibi insan hayatını ilgilendiren bütün alanlara yerleşmiş ve sürekli olarak bu alanlarla ve bilimle etkileşimi devam eden derin bir kavramdır. Felsefe eylem olarak ise felsefe yapma, felsefi düşünme, felsefece bakma olarak ifade edilebilir ve içinde birden fazla düşünme becerisi ve zihinsel süreç vardır. İnsan düşünen bir varlık olarak bütün canlılardan ayrılırken düşünme becerileri küçüklükten itibaren geliştirilmelidir. İnsanlık bugünkü gelişmişlik seviyesine düşünme becerilerini kullanarak ve kendi fikirleri üzerine düşünerek gelmiştir. Günümüz dünyasına uyum sağlayabilmek ve daha iyi seviyelere taşıyabilmek için düşünme becerileri büyük önem taşımaktadır. Çocuklar için felsefe programı çocukluktan itibaren düşünme becerilerini geliştirecek etkinlikler olarak tanımlanabilir. Çocuklar için Felsefe kısaca “P4C” dört temel düşünme becerisini içine alır. Bunlar; yaratıcı düşünme, eleştirel düşünme, iş birlikçi düşünme ve özenli düşünmedir. Çocuklar için felsefe özgür bir soruşturma ortamında bir uyaranla çocukların dikkati çekilerek felsefi bir soruna giden düşünme sürecidir. Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması olarak tasarlanmıştır. Çalışmanın amacı felsefe ve eğitim ilişkisini, Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler derslerinin felsefi temelde çocuklar için felsefe yaklaşımı ile ilişkisini ortaya koymaktır. Çalışma, birleştirilmiş 3. ve * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, 57 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 4. sınıfta 2 öğrenci ile devam etmiştir. 3. Sınıf Hayat Bilgisi ve 4. Sınıf Sosyal Bilgiler derslerinde ortak olan kök değerler üzerine 10 haftalık bir program oluşturulmuştur. Kök değerlerin sorgulandığı çocuklar için felsefe uygulamalarında öğrencilerin felsefi düşünme becerileri anlamında ilerlemeleri gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Birleştirilmiş Sınıf, Çocuklar İçin Felesefe. 58 An Applications of Philosophy Education for Children in Joint Classroom: A Case Study Abstract Philosophy is a deep concept which emerged centuries ago, the starting point of today's scientific fields; that has settled in all areas related to human life such as language, management, education and is constantly interacting with these fields and science. Philosophy, as action, can be expressed as philosophizing, thinking philosophically, looking philosophically, and there are more than one thinking skills and mental processes in it. While human beings are separated from all living things as a thinking being, their thinking skills should be developed from childhood. Humanity has reached its present level of development by using its thinking skills and by reflecting on its own ideas. Thinking skills are of great importance in order to adapt to today's world and move it to better levels. Philosophy program for children can be defined as activities that will develop thinking skills from childhood. Philosophy for Children “P4C” for short covers four basic thinking skills. These are; creative thinking, critical thinking, collaborative thinking and attentive thinking. Philosophy for children is a thinking process that leads to a philosophical problem by attracting the attention of children with a stimulus in a free inquiry environment. The study was designed as a case study from qualitative research methods. The aim of the study is to reveal the relationship between philosophy and Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü education, and the relationship of Life Studies and Social Studies courses with the philosophy approach for children on a philosophical basis. The study continued with 2 students in the combined 3rd and 4th grades. A 10week program has been created on the root values common to the 3rd Grade Life Studies and 4th Grade Social Studies courses. It has been observed that students progress in terms of philosophical thinking skills in philosophy applications for children whose core values are questioned. Keywords: Joint Class, Philosophy for Children 59 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu İŞLEVSEL HALK BİLİMİ KURAMI BAĞLAMINDA GEÇİŞ TÖRENLERİNDE HEDİYELEŞMENİN İŞLEVLERİ Rabia KAÇMAZ* 60 Öz Türk milleti, bağımsızlığını sürdüren devletler arasında kültür ve gelenekleriyle varlığını sürdürmüştür. Kültür unsurlarından biri olan hediyeleşme geleneğini de daima devam etmiştir. Bilhassa geçiş törenlerinde (doğum, düğün, ölüm) bayramlarda, özel günlerde hediyeleşmeler halk kültürünün mihenk taşlarından biridir. Sürdürülen çeşitli hediyeleşmelerin, hasta ziyaretleri, baharın gelişi ve ihtiyaç çeşitliliğine göre şekil alarak birçok noktada tesiri görülmektedir. Hediyeleşmenin ekonomik, sosyo-psikolojik, kültürel ve siyasal, dini işlevleri vardır. Toplumun kültüründe en ilkel geçmişinden modern yaşantısına kadar gelenek içinde kaybolmayan hediyeleşme kültürü, sürdürülebilir olması ve anakronizm değerini koruması yahut tarih içinde kendini yenileyerek devam etmesi bakımından Türk halk kültürünün temelini oluşturur. Halk bilgisi ürünleri, sosyal ilişkiye dayalıdır. Hediyeleşme ise sosyal ilişkileri güçlendirmek, aktifleştirmek, yenilemek için aracı olarak kullanılmıştır. İnsanlar hediyeler aracılığıyla dostluklarını pekiştirirler. Ekonomiye katkı sağlarlar. Toplumsal birlik ve dayanışma hediyeleşmeler sayesinde de gerçekleşebilir. İşlevsel Halk Bilim kuramına binaen model oluşturan William R. Bascom’un halk bilimi ürünlerinin işlevlerini en basit şekle indirgenen maddelere Türk halk kültüründe hediyeleşmelerden örnekler verilerek açıklanmıştır. Hediyeleşme kültürünün günümüzde de * Sosyal Bilimler Enstitüsü Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, [email protected] Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ivme kazanarak ve çeşitlenerek devam etmektedir. Antropolog William Bascom’un halk bilimi ürünlerinin işlevlerini en basit şekliyle dört maddede toplamıştır. Türk halk kültüründe hediyeleşmenin hoş vakit geçirme ve eğlendirme, değerlere, toplum kurumlarına ve törelerine destek olma, eğitim ve kültürün gelecek kuşaklara aktarılarak eğitilmesi, toplumsal ve kişisel baskılardan kurtulmak için bir kaçıp kurtulma mekanizma maddelerine, örnek teşkil edebilecek hediyeleşme örnekleri verilecek ve işlevsel bakımdan Türk halk kültüründe hediyeleşme geleneği ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: İşlevsel Bağlam, Kültür, Hediyeleşme Functions of Gift Handling in Transition Ceremonies in The Context of Functional Folk Theory Abstract The Turkish nation has maintained its existence thanks to its culture and traditions among the states maintaining their independence. The gift exchange custom, which is one of its cultural elements, has always continued. It is one of the cornerstones of folk culture, particularly in parades (birth, wedding, death), holidays, and special occasions. The effects of several gift exchanges are seen in many details, taking shape according to resentments, visitations, the coming of spring, and need diversities. Gift exchange has economic, sociopsychological, cultural, and political functions. The giftgiving culture, which has not died away from the tradition from the most primitive ages through the modern life in the culture of the society, constitutes the ground of Turkish folk culture concerning being sustainable and maintaining the value of anachronism or continuing by renewing itself in history. Folklore products are based on social relations. Gift exchange has been used as a tool to strengthen, activate, and renovate social relationships. People reinforce their 61 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 62 friendships through gifts and contribute to the economy. Social unity and solidarity can be ensured through gifts, as well. The points reducing the functions of the folklore products of William R. Bascom, who set a model based upon the Functional Theory of Folklore, to the simplest form are explained by giving examples of gift Exchange culture in Turkish folk culture. The gift exchange culture maintains its existence today by gaining momentum and diversification. The anthropologist William Bascom summed up the functions of folklore products in four items at their simplest forms. In this paper, examples of gift-giving, which can serve as an example as the medium of having a pleasant time and entertaining, supporting values, social institutions and laws, transferring education and culture to future generations, and getting rid of social and personal oppression, and gift Exchange custom in Turkish folk culture will be discussed. Key Words: Functional Context, Culture, Gift Exchange. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü KONURALP HURÛFÂT DEFTERLERİNE DAİR BİR DEĞERLENDİRME (1703 -1827 YILLARI ARASI) Mustafa ALTUNIŞIK* Öz İslam ve Osmanlı medeniyetini oluşturan, gelişmesini sağlayan en önemli müesseselerden biri vakıflardır. Şehrin tarihi ve sosyo ekonomik yapısı hakkında önemli bir kaynak durumunda olan ve günlük vakıf kayıtlarının yer aldığı tarihi belgeler, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde bulunan Hurufat Defterleri’dir. Çalışmamızda1 Konuralp kazasına2 ait 530, 531, 533, 534, 535, 1055,1060, 1062, 1065, 1066, 1069, 1143 ve 1144 numaralı Hurufat Defterleri okunmuştur. Böylece günümüzde Düzce’nin bir mahallesi konumunda olup, tarihi bir şehir olan Konuralp’in tarihi dokusu, ekonomisi, eğitim ve sosyal durumu ile merkez ve köyleri hakkında önemli bilgiler tarafımızca tespit edilmiştir. Söz konusu incelenen defterler Miladi 1703 – 1827 yılları arasını kapsamaktadır. Bu kayıtlar sayesinde Konuralp’te hizmet * 1 2 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, [email protected]. Çalışmanın içeriğinin oluşmasında Zeynel Özlü’nün Batı Karadeniz’de Antik bir Osmanlı Kenti Prusias Ad Hypıum Üskübü (Konuralp) adlı kitabından, Saliha Tanık’ın “Üsküdar Hurufat Defterlerine Göre Gebze (Gekboze) Kasabasındaki (Nahiyesindeki) Vakıf Eserleri (1060-1061-1063-1065-1067-1068) Numaralı Hurufat Defterleri”, Hasan Demirtaş’ın “Vakıf Araştırmalarında Kaynak Olarak Hurûfât Defterleri: Kangırı Örneği”, Özcan Oğur’un Konya Hurufat Defterleri ve Muhteva Analizi (1692-1835 Yılları Arası)” ve Metin Akis, Mehmet Tektuna’nın “Hurufat Defterlerine Göre 17.19. Yüzyıllarda Kilis’te Yönetim ve Dini Yapılar” adlı makalelerinden istifade edilmiştir. Konuralp, Osmanlı döneminde ve Hurufat Defterleri kayıtlarında bazen Üskübî kazası bazen de Üskübî kasabası olarak yer almaktadır. Konuralp ismi ise daha ziyade Cumhuriyet döneminde ön plana çıkmaktadır. 63 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu veren vakıflar, vakıf müesseselerin kurucularının kimler olduğu ve ifa edilen görevler ortaya konulmuştur. Bu açıdan Hurufat Defterleri, Osmanlı ve Konuralp tarihine önemli birer kaynak teşkil etmektedir. Çalışmamızdaki amacımız, Konuralp’i arşiv belgeleri ışığında inceleyip bilim dünyasına tanıtmaktır. Anahtar Kelimeler: Hurûfât Defterleri, Vakıf, Vakıf görevlileri, Konuralp, Cami. 64 An Evaluation of Konuralp Hurûfât Books (Between 1703 -1827) Abstract One of the most important institutions that make up the Islamic and Ottoman civilization and ensure its development is foundations. The historical documents, which are an important source about the historical and socio-economic structure of the city and include daily foundation records, are the Hurufat Notebooks in the Archives of the General Directorate of Foundations. In our study, Hurufat Notebooks numbered 530, 531, 533, 534, 535, 1055, 1060, 1062, 1065, 1066, 1069, 1143 and 1144 belonging to Konuralp county were read. Thus, we have determined important information about the historical texture, economy, education and social status, center and villages of Konuralp, which is a neighborhood of Düzce today. The books examined in question cover the years between 1703 and 1827 Gregorian. Thanks to these records, the foundations serving in Konuralp, the founders of the foundation institutions and the duties performed were revealed. In this respect, Hurufat Notebooks constitute an important source for the Ottoman and Konuralp history. Our aim in our study is to examine Konuralp in the light of archival documents and introduce it to the world of science. Keywords: Hurufat Registers, Foundation, Foundation Staff, Konuralp, Masque. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ÖLÜ GÖMME UYGULAMALARI ÜZERİNE ARKEOLOJİK BİR DEĞERLENDİRME Engin KEKEÇ* Öz İnsanların ölülerini bir tören eşliğinde gömmeye başladıklarına dair en erken kanıtlar, Orta Paleolitik Çağ’a kadar götürülebilmektedir. Neandertal mezarlarında tespit edilebilen en erken uygulamaların ardından farklı yerlerde ve zamanlarda ortaya birbirinden farklı ölü gömme biçimleri çıkmıştır. Yaşamsal fonksiyonları sona eren bireyin, değişen derinlikte kazılmış toprağın içine yerleştirilmesi şeklinde tanımlanabilecek gömme yöntemi arkeolojide inhumasyon olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, ölü bedeninin ateşle temas ettirilmesi ilkesine dayanan ve kremasyon olarak adlandırılan bir ölü gömme geleneği de bulunmaktadır. Üst Paleolitik Çağ’da ortaya çıkan ve tüm canlılar arasında yalnızca insanların cenazeleri için gerçekleştirdiği bu uygulama, inhumasyonla beraber iki ana ölü gömme yönteminden biridir. Çalışma boyunca bu iki ölü gömme biçimiyle ilgili arkeolojik kanıtların erken dönemlerden itibaren, bazen ayrı bazen de aynı mezarlıklarda yer alabileceği gibi, aynı mezar içinde iki gömme biçiminin birlikte görüldüğü örnekler de tespit edilebilmektedir. Dünya üzerinde özellikle kremasyon geleneğinin en erken örneklerine odaklanmış olan bu çalışma ile konu üzerine yapılmış olan yorumların karşılaştırmalı ve eleştirel bir değerlendirmesi yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Kremasyon, İnhumasyon, Paleolitik, Neolitik, Ruh-Beden Algısı * Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler, [email protected], 0000-0001-9052-9239. 65 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 66 An Archaeological Evaluation on Burial Traditions Abstract The earliest evidence that people began to bury their dead with a ceremony can be traced back to the Middle Paleolithic Age. After the earliest practices that could be detected in Neanderthal tombs, different burial styles emerged in different places and times. The burial method, which can be defined as placing the burial into the soil excavated at varying depths, is defined as inhumation in archaeology. However, there is also a different burial tradition called cremation, which is based on the principle of burning the dead body. This practice, which emerged in the Upper Paleolithic Age and was performed only for human funerals among all living things, is one of the two main burial tradition together with inhumation. Throughout the study, archaeological evidence regarding these two burial traditions can be found in separate places and sometimes in the same cemeteries from the early periods, and examples in which both burial methods were applied in the same grave can be identified. In this study, which includes the earliest examples of the cremation tradition in the world, the comments made on this subject will be evaluated comparatively and critically. Keywords: Cremation, Inhumation, Paleolithic, Neolithic, Soul-Body Perception. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü REKLAMLARDA HAREKETE TEŞVİK EDİCİ UNSUR OLARAK MİTSEL SÖYLEMLERE ÖRNEK GÖSTERGEBİLİMSEL BİR ANALİZ Mustafa AKSU* Öz Geçmişten günümüze kadar değişik haberleşme yolları ile aktarılan reklam, mühim bir satış ve pazarlama yöntemidir. İnsanları etkilemek ve satın alma kararlarına etki etmek için reklamlar, geliştirdikleri yöntemler ile karşımıza çıkmaktadır. Reklamları çözümlemek için kullanılan yöntemlerden birisi de göstergebilimdir. Gösteren, gösterilen ilişkisi bağlamında görüntüleri, davranışları, işaretleri incelemek, çözümlemek ve anlamlarını yorumlamak göstergebilimin temel alanıdır. Reklamlar, içerdikleri sözsel ve görsel kodları kullanarak tüketiciler ile iletişime geçmektedir. Bazı reklamların tüketiciler ile iletişime geçmesi için kullanılan sözsel ve görsel kodlarda mitsel anlatımlara sıklıkla rastlanabilmektedir. Bu çalışmada Kerevitaş firmasının ’Bugün Günlerden Teremyağ’ temalı reklamı göstergebilimsel yöntem sınırları içerisinde çözümlenmiş ve ulaşılan bulgular yorumlanmıştır. Teremyağ reklamının içeriğinde, görsellerinde ve söylem dilinde belirli davranışlara yön veren düşünce aktarımı ve harekete teşvik edici unsur olarak, mitsel söylemleri kullandığı tespit edilmiştir. Teremyağ reklamı, açık bir şekilde başarıyı, çaba göstermeyi, zorlukların üstesinden gelip sonunda mükafata erişme söylenlerini kullanarak öykü anlatımlarında, destanlarda, efsanelerde ve dini hikâyelerde kullanılan mitler üzerinden insanlara seslendiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler; Göstergebilimsel Analiz, Mitsel * Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, [email protected] 67 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu Söylemler, Reklam Analizi An Example of Mythic Disclaimers as An Incentive to Movement in Advertisements: A Semiotic Analysis 68 Abstract Advertising, which has been conveyed by different means of communication from the past to the present, is an important sales and marketing method. In order to influence people and influence their purchasing decisions, advertisements appear with the methods they have developed. One of the methods used to analyze advertisements is semiotics. The basic field of semiotics is to examine, analyze and interpret images, behaviors and signs in the context of the relationship between the signifier and the signified. Advertisements communicate with consumers using the verbal and visual codes they contain. Mythical expressions are frequently encountered in the verbal and visual codes used for some advertisements to communicate with consumers. In this study, the advertisement of Kerevitaş company with the theme of 'Today Days Teremyağ' was analyzed within the limits of semiotic method and the findings were interpreted. It has been determined that the Teremyağ advertisement uses mythical discourses as an element of thought transfer and action that directs certain behaviors in its content, visuals and discourse language. It has been seen that the advertisement of Teremyağ openly appeals to people through the myths used in storytelling, epics, legends and religious stories, using the myths of success, effort, overcoming difficulties and finally reaching reward. Keywords: Semiotic Analysis, Mythical Discourses, Advertising Analysis/ Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ÖZEL GEREKSİNİMLİ BİREYLERİN EBEVEYNLERİNİN BAŞA ÇIKMA SÜRECİNDE DİNDARLIĞIN ROLÜ Elif AS* Öz Aile, evlilik ve kan bağına dayanan toplumun en küçük yapı taşı olarak bilinir. Aile olmanın en önemli unsurlarından biri çocuk sahibi olmaktır. Anne ve baba olmak biyolojik bir olgu olmanın da ötesinde psikolojik faktörleri de içerisinde barındıran bir süreç olarak kabul edilir. Bu süreçte farklı değişkenler meydana gelebilir. Değişkenlerden birisi de ebeveynlerin, özel gereksinimli bir çocuğa sahip olmalarıdır (Avşaroğlu, 2012). Özel gereksinim, bireyin toplumsal yaşama eşit bir şekilde katılabilmesi için bedensel ya da gelişimsel işlev kısıtlılığı olmayan bireylerden farklı nitelik ya da nicelikte sağlık, eğitim, rehabilitasyon, cihaz, ortez, protez ve diğer sosyal ve ekonomik haklara, hizmetlere ya da yaşama katılımı için çevresel düzenlemelere gereksiniminin olması şeklinde tanımlanmıştır (Çocuklar İçin Özel Gereksinim Raporu (ÇÖZGER), t.y.). Toplumda geçmişten günümüze kadar özel gereksinimli bireyler farklı kavramlar ile kullanılmıştır. Bu kavramlar; engellilik, yeterlilik, özürlülük ve zedelenme olarak bilinir. Genel itibariyle aynı anlamlara gelse de bu kavramlar, toplumsal dışlanma ve küçümsenme hissi uyandırması sebebiyle ötekileştirmenin daha az olacağı düşüncesiyle özel gereksinim ifadesi kullanılmaya başlanmıştır (Giddens, 2012, ss. 324-329). Çocuğun özel gereksinimli olarak dünyaya gelmesi çocuk ile birlikte ebeveynleri de derinden etkilemektedir. * Yalova Üniversitesi [email protected] türetilmiştir.) Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, (Hazırlanmakta olan tezden 69 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 70 Ebeveynler, sağlıklı bir çocuğun hayallerini kurarken farklı özelliklere sahip olan bir çocuğun dünyaya gelmesiyle ebeveynlerde duygusal olarak farklı tepkiler ortaya çıkar (Avşaroğlu, 2012). Ebeveynler, çocuğun özel gereksinimli olarak dünyaya gelmesini hemen kabul etmez ve çeşitli aşamalardan sonra durumu kabul etmektedirler. Bu aşamalar literatürde birkaç başlık altında incelenmiştir (Karagöz, 2010, s. 19). Ebeveynler ilk olarak şok, yadsıma, derin üzüntü gibi duygular yaşarken bu durum zaman içerisinde kabullenme ve çocuk için ne yapılabilir düşünceleri oluşmaktadır (Varol, 2005). Ancak özel gereksinimli bir çocuğa sahip olan ebeveynlerin karşılaştıkları problemler duygusal, bilişsel ve sosyal ilişkileri bozma eğilimi gösterecek niteliğe sahiptir. Bireyin yaşadığı durum, günlük hayatımızın bir parçası haline gelen strestir. Aileye yeni katılan bir çocuk başlı başına stres kaynağı olarak kabul edilirken, çocuğun özel gereksinimli olarak dünyaya gelmesi stres düzeyini arttıracak niteliktedir (Karagöz, 2010). Ebeveynler, bu zor dönemlerde yaşadıklarını anlamlandırmak ve teselli bulmak amacıyla bir arayışa girer. Zor zamanlarda gösterilen bu anlam arayışına ise “başa çıkma” denir (Eksi, 2001, s. 19). Bireyin başa çıkma davranışını etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlar; eğitim, yaşam tecrübesi, kültür, yaş ve bireyin inandığı dindir. Bireyin inandığı din ve dindarlık düzeyi başa çıkmada önemli bir etkiye sahiptir (Karagöz, 2010, s. 51). Bireyin, başına gelenleri açıklaması ve olayları bir sebebe atfetmesinde inandığı din etkin bir şekilde kendini gösterir. Aynı zamanda karşılaştığı problemlerle baş etmesinde din, bireye yardımcı olmaktadır. Dini başa çıkma, yaşanılan olayı anlamlandırmada sürecin bir parçası olarak görülse de çok boyutlu bir süreçten söz etmek mümkündür (Park & Paloutzian, 2013, ss. 377-400). Bu konuya bildiride ayrıntılı bir şekilde yer verilmiştir. Pargament, insanın karşılaştığı sıkıntıların neden meydana geldiğini sorguladığını ve sorunlara çözüm Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü üretmek için de dini ve manevi değerlerden destek aldığını vurgulamaktadır. Bireyin dindarlık düzeyi ve niteliği dini başa çıkma sürecinde belirleyici bir unsur olarak kabul edilir. Aynı zamanda dini başa çıkma; tevekkül, sabır, alçakgönüllülük, affetme, şükür, itaat, kabullenme ve dua gibi önemleri ögeleri de içerisinde barındırır (Pargament, 1997, s. 178). Bu çalışmada özel gereksinimli bireylerin ailelerinin yaşadığı sıkıntılar ve bunlarla baş etmede ebeveynlerin başvurdukları dini başa çıkma yöntemlerine değinilmiştir. Ebeveynlerin durumu kabullenmesi ile bireyin dini inancı arasındaki ilişkiden söz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Özel gereksinim, Din, Dindarlık, Dini Başa Çıkma. The Role of Piety in The Communication Process of The Parents of Individuals With Special Needs Abstract Special needs are the need for health, education, rehabilitation, devices, orthotics, prosthesis and other social and economic rights, services or environmental regulations for participation in life in different quality or quantity from individuals without physical or developmental disability in order to participate equally in social life. defined as a need. In our society, different concepts with the same meanings have been used for individuals with special needs until today. Concepts such as disability, disability, disability and disability are among the commonly used ones. However, the concept of special needs, which is less marginalized, is used because it creates a feeling of social exclusion and belittlement in individuals. Every parent has a hopeful expectation for the child to be born. This expectation turns upside down when the baby is born with special needs. The birth of a child with special needs deeply affects the parents as well as the child. Most parents do not immediately accept that the child is born with special needs and they accept the 71 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu situation after various stages. During the process, parents encountered some financial and moral problems and used different strategies to cope with these difficulties. One of them is religious coping. The religion that the parent believes in accepting and making sense of the situation he encounters manifests itself effectively. At the same time, the level and quality of parents' religiosity appear as a determining factor in the religious coping process. In this study, the problems experienced by the families of individuals with special needs and the religious coping methods they use to cope with these problems are mentioned. The relationship between the parents' acceptance of the situation and the individual's religious belief is mentioned. Keywords: Special Needs, Disability, Coping, Religious of Coping. 72 Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü DİNİ DUYGULARIN KARAR VERME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Esra ÖZTUNÇ* Öz Dini duygular, Allah’a bağlanma, teslim olma, güvenme, âşık olma, muhabbet, hayranlık, huşu, havf ve recâ gibi duyguları içine alan, aşkın hislerdir. Bu çalışmada, söz konusu duyguların karar verme üzerinde yoğun bir etkisi olduğu düşünülerek olası bu etki tespit edilmeye çalışılmıştır. Öncelikle duyguların karar verme üzerindeki etkisi nörobiyolojik olarak izah edilmiştir. Araştırmada nitel araştırma yöntemi tekniklerinden olan doküman analizi tekniği kullanılarak mevzubahis konuyla ilgili kaynaklara ulaşılmış, çeşitli kitap ve makalelerden faydalanılmıştır. Duygular, temel, ahlaki ve dini duygular şeklinde kategorileştirilmiştir. Bu kategori içerisinde karar vermede en fazla etkisi olan duygunun, dini duygular olduğu düşünülmektedir. Zira bu duygular, beynin birçok bölgesinde ve kalpte deneyimlenerek karar verme üzerinde yoğun bir tesir gösterebilmektedir. Malum etkinin Nöroteolojik ve Teopsikolojik olarak kanıtlanabildiği görülmektedir. Dini duygular, kestirme yoldan, optimal karar verebilmeyi sağlayan sezgiyle temellenmekte dolayısıyla da bu yetinin de dini duyguların karar verme üzerindeki rolüne katkısı bulunmaktadır. Bu çalışmada ayrıca dini duyguların karar verme sürecinde de olumlu etkisi olduğu tespit edilmiştir. Yapılan bazı araştırmalarda, dini duyguları deneyimleyen insanların karşılaştığı problemlerle daha kolay baş edebildiği ve bu duyguları yaşamalarının stres seviyelerini düşürdüğü bulgulanmıştır. Bu duyguları tecrübe etmenin karar * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, 73 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu vermeyi de kolaylaştırdığı ve karar verme sürecinin stresini azaltarak kişinin dengeli bir ruh haline girmesini sağladığı söylenebilir. Ayrıca bu çalışmada, dini duyguların karar verme konusundaki etkisinin temel duygulardan daha yoğun olabildiği saptanmıştır. Dini duyguların ahlaki duygularla olan bağlantısı da dikkate alınarak her iki aşkın duygunun karar verme üzerindeki etkisi birbirini destekler şekilde değerlendirilmiştir. Neticede ahlaki duygularla bağlaşık olan, temel duygulardan daha uzun süre hissedilebilen ve süreklilik gösterebilen dini duyguların karar verme üzerinde yoğun bir etkisinin olduğu varsayılabilir. Anahtar Kelimeler: Din Psikolojisi, Karar Verme, Duygu, Düşünce, Dini Duygular. 74 The Influence of Religious Emotion on Decision Making Abstract Religious emotion are transcendent emotion that include feelings such as attachment to Allah, surrender, trust, falling in love, affection, admiration, awe, havf, and hope. In this study, considering that the emotions have an intense effect on decision making, this possible effect be tried to be determined. First of all, the effect of emotions on decision making is explained neurobiologically. In the research, by using the document analysis technique, which is one of the qualitative research method techniques, the resources related to the subject in question were reached, and various books and articles were used. Emotions was categorized as basic, moral and religious emosion. In this category, it is thought that have religious sentiment of emotion that has the most effect on decision making. Because these emotions are based on with intuition and can experienced in many parts of the brain and heart, and can have an intense effect on decision making. It is seen the of known effect can proven as neurotheologically and theopsychologically. Religious sentiment are based on intuition that provides optimal Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü decision-making in a short way, therefore this ability also contributes to the role of religious sentrament on decision making. In this study, it was also determined of religious sentiment have effect direction a positive on the decisionmaking process. In some studies, it has been found that people who experience religious emmotions can cope with the problems they encounter more easily and of these emmotions experiencing that reduces their stress level. It can said of experiencing these emotions also that facilitates decision-making and reducing the stress of the decision-making process, allowing the person to enter a balanced mood. In addition, in this study, it was determined of the effect of religious emmotions on decision making could be more intense than basic emotions. By considering the connection of religious sentiments with moral emotions, the effect of both transcendental emotions on decision making was evaluated in a way that supports each other. As a result, it can assume of religious sentiments, which are allied with moral emmotions, can felt longer than basic emotions, capable of continuity have an intense effect on decision making. Keyword: Psychology of Religion, Decision Making, Emotion, Thinking, Religious Emotions. 75 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu DİN KÜLTÜRÜ BAŞLIKLI LİSANSÜSTÜ TEZLERİN İÇERİK ANALİZİ Fatma Betül ÇEKİN* 76 Öz Din kültürü başlıklı yüksek lisans ve doktora tezlerini; tür, yıl, üniversite, enstitü, anabilim dalı, danışman, danışman unvanı, konu ve yöntem analizi yapmayı amaçladığımız bu araştırmamız betimsel türde, tarama modeliyle hazırlanmıştır. Araştırma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde; araştırmanın problemi, amaç ve önemi, kapsam ve sınırlılıkları yer almaktadır. I. bölümde, Türkiye’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin tarihsel çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır. II. bölümde; araştırmanın yöntem ve veri toplama aracı ile analizi konusunda bilgiler bulunmaktadır. III. bölümde de bulgular ve yorumlar yer almaktadır. Sonuç kısmında ise araştırma ile ilgili elde edilen bilgilerin değerlendirmesi yapılmıştır. Araştırmada din kültürü konulu tüm lisansüstü tezlere ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu amaçla Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) tez veri tabanından tezlerin ilkinin hazırlandığı 1987 yılından son tezin hazırlandığı 2022 yılı haziran ayına kadar 278 yüksek lisans, 51 doktora toplam 329 lisansüstü teze ulaşılmıştır. İlk doktora tezi ise 1992 yılında hazırlanmıştır. Din Kültürü başlıklı yüksek lisans tezlerinin toplamda 43 üniversite ve doktora tezlerinin de toplam 14 üniversitede hazırlandığı görülmüştür. Yüksek lisans tezlerinde %53’lük oranla en çok nitel araştırma yöntemleri, doktora tezleri hazırlanırken de en çok nicel yöntemler (%57) kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Din kültürü, DKAB, Lisansüstü, Tez. * Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, [email protected] Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü The Content Analysis of Postgraduate Thesis Titled Religious Culture Abstract This research, which is aimed to analyze master's and doctoral theses titled religious culture, according to type, year, university, institute, department, supervisor, supervisor title, method, and position, has been prepared with a descriptive scanning model. The research consists of an introduction and three sections. In the introduction part, the problem, the aim and importance, the scope and limitations are included. In the first section, it is set the historical framework for religious culture and moral knowledge courses. In the second section gives the information about the method and the analysis with data collection tool. The third section shows the findings and comments, and in the conclusion, it is given the evaluation of the research. In the research, it was tried to reach all postgraduate theses on religious culture. For this purpose, when the first thesis was prepared in 1987-the last thesis was prepared until June 2022-a total of 329 postgraduate theses, 278 master's and 51 doctorate, were reached from the Higher Education Council (YÖK) thesis database. The first doctoral thesis was prepared in 1992. The Religious Culture archive is the repository of master's theses at 43 universities and the place where doctorate theses were prepared in 14 universities. In the master's theses, the rate of 53% was mostly qualitative research methods, while the doctoral theses were the most proper target that was 57%. Keywords: Religious Culture, Dkab, Postgraduate, Thesis. 77 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu ARSLAN KOYÇİYEV’İN “BEDEL GEÇİDİ’NDEKİ LANET” ROMANI ÇERÇEVESİNDE RUSLAŞTIRMA Tuğba ÖNCÜBAŞI* 78 Öz Orta Asya Müslümanları üzerinde uygulanmış olan psikolojik baskılar, Ruslaştırma politikası kavramı adı altında değerlendirmiştir. Ruslaştırma, yerli halkın düşünce biçimini ve yaşam tarzını Rus kültürüne yakınlaştırmaktır. Toplumların, benliklerini var eden dil, kültür ve din unsurları bu politika yöntemleri ile kültürel bir yönlendirilmeye maruz bırakılmıştır. Kültürel yönlendirmenin en etkili aracı ise eğitimdir. Eğitim süreci Rus kimliğini aşılama açısından etkili ve vazgeçilmez bir yöntem haline gelmiştir. Türk halkları üzerinde uygulanmış olan bu politikalar, Türk halklarının bağımsızlıklarını elde etme süreçlerine kadar devam etmiştir. Ancak halkın bağımsızlığını elde etmesi, Ruslaştırma siyasetinin son bulduğunu göstermemektedir. Türk dünyasında yaşanmış olan Ruslaştırma süreci ve beraberinde halk üzerinde gerçekleştirilmiş olan baskılar, eserler vasıtası ile gözler önüne serilmiştir. Halk üzerinde gerçekleştirilmiş şiddet, baskı ve sürgünler toplumları ruhsal olarak yıpratmıştır. Dönemin ve Türk dünyasının sesi olarak yansıtılmış birçok eser, Türk halklarının tarihi izlerini aktarması açısından oldukça önemlidir. Bunlardan bir tanesi de Bedel Geçidi’ndeki Lanet adlı romandır. Arslan Koyçiyev tarafından kaleme alınmış eserde, Ürkün öncesi dönemden Ekim Devrimine kadar olan süreçte Kırgız halkının yaşamı betimlenerek * Kastamonu Üniversitesi [email protected] Enstitüsü Sosyal Bilimler, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü anlatılmıştır. Bu çalışmada Bedel Geçidi’ndeki Lanet adlı roman üzerinden Ruslaştırma kavramı incelenecektir. Anahtar Sözcükler: Ruslaştırma, Sovyetler Birliği, Ürkün Katliamı, Türk Dünyası. Russism in The Framework of Arslan Koychoev's "Curse At The Charge Gate" Novel Abstract The psychological violances on the Middle Asian Muslims considered as Russification. The definition of Russification is; changing the native folk’s traditions and thoughts to the Russian ones. The elements; such as language, religion and traditions, which are the main facts about being a folk; made to be cultural channeling to the Russification too and the most common tool of cultural channeling is the education. The process of education is the most essential thing about the Russification and this methods about the cultural channeling kept going onto Turkish folk until the they earn their independence. But the independence of Turkish people couldn’t finished the Russification at all. The method that making people behave and think like the Rus ones as known as Russification and the pressures comes with it showed us through art. In that very time; the voice of the folks under pressure of Russification comes outwards with especially literature. The piece named Bedel Geçidi’ndeki Lanet by Arslan Koychıyev is one of the materpieces about the time we discuss about. The piece is telling about the Kyrgyz folk’s life through massacre of Urkun to the revolution of october. In this research we will examine the Russification through the Bedel Geçidi’ndeki Lanet. Keywords: Russification, Soviet Union, Ürkün Massacre, Turkish World. 79 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu CELÂL BEY İLE İPEK SULTAN HİKÂYESİNİN EPİZOT TAHLİLİ VE MOTİF YAPISI Ali Sait ERASLAN* 80 Öz Halk hikâyeleri bir geleneğin aktarım sürecinin en güzel örneğidir. Dede Korkut’tan Köroğlu’na kadar âşıklar ve meddahlar tarafından aktarılan halk hikâyelerinde belli başlı olaylar silsileleri mevcuttur. Hemen hemen birçok halk hikâyesinde toplumsal düzeni koruyan birtakım değerlerin aktarıldığı görülmektedir. Bu hikâyeler genellikle âşıklar tarafından derlenip icra edilmektedir. Ancak kimi halk hikâyelerinin meddahlar tarafından da tasnif edilip kahvehanelerde toplum için önem arz eden günlerde anlatıldığı bilinmektedir. Halk hikâyeleri geniş bir kültür coğrafyasına yayılmış sözlü kültür ürünleridir. Bu hikâyelerin çeşitlilik göstermelerine karşın ortak bir yöntemle hikâyeleri inceleyebilmek mümkündür. Bu tür incelemeler halk hikâyelerindeki alt metinlerin açığa çıkarılmasını sağlarken bir yandan da metinlerin çözümlenmesi bundan sonraki yapılacak olan farklı minvaldeki çalışmalar için yol açıcı olacağı ifade edebilir. Halk hikâyelerindeki motiflerin diğer halk edebiyatı ürünleri ile olan ilişkisi bu metinlerin diğer edebî metinlerdeki yansıma ve dönüşümleri gibi metinlerarasılık bağlamında değerlendirilebilecek çalışmaların yapılması çok daha kapsamlı yorumları ortaya çıkaracaktır. Bu çalışmada âşıklık geleneği hakkında kısa bir giriş, Âşık Şeref Taşlıova’nın hayatı ile ilgili özet mahiyetindeki bilgilerden sonra Şeref Taşlıova’nın kendi derlemiş olduğu Celal Bey İle İpek Sultan hikâyesi epizot tahliline ve motif yapısına göre incelenmiştir. * Ondokuz Mayıs Üniversitesi [email protected] Lisansüstü Eğitim Ensitüsü, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Anahtar Kelimeler: Halk Hikâyesi, Âşıklık Geleneği, Celal İle İpek Sultan, Epizot Tahlili, Motif Yapısı, Âşık Şeref Taşlıova. Epizot Analysis and Motif Structure of The Story of Celâl Bey and Ipek Sultan Abstract Folk tales are the best example of the transmission process of a tradition. There are certain sequences of events in the folk tales conveyed by the minstrels and meddahs from Dede Korkut to Köroğlu. In almost many folk tales, it is seen that some values that protect the social order are conveyed. These stories are usually compiled and performed by minstrels. However, it is known that some folk tales were classified by the meddahs and told in coffeehouses on days that were important for the society. Folk tales are oral cultural products spread over a wide cultural geography. Despite the diversity of these stories, it is possible to examine the stories with a common method. While such analyzes enable the revealing of the subtexts in the folk tales, it can also be stated that the analysis of the texts will lead to different studies to be made in the future. Conducting studies that can be evaluated in the context of intertextuality, such as the relationship of motifs in folk tales with other folk literature products, such as the reflection and transformation of these texts in other literary texts, will reveal much more comprehensive interpretations. In this study, a short introduction to the tradition of minstrelsy, after the summary information about the life of Âşık Şeref Taşlıova, the story of Celal Bey ile İpek Sultan, which was compiled by Şeref Taşlıova himself, was examined according to the episode analysis and motif structure. Keywords: Folk Tale, Minstrel Tradition, Celal And Ipek Sultan, Episode Analysis, Motif Structure, Âşik Şeref Taşliova. 81 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu ALPAMIŞ DESTANI’NDA YER ALAN KÜLTLER Hilal AKÇAY* 82 Öz Toplumların kültürel yaşantılarını, inançlarını bünyesinde barındırdığı bir takım çeşitli kodlar vasıtasıyla bize aktaran destan anlatıları, yaratıldığı toplum içerisinde oldukça büyük bir öneme sahiptir. İnsanların, hem bu önemin farkındalığını kazanabilmesi için hem de destanın anlatıldığı topluluk içinde nasıl bir işlevinin bulunduğunun anlaşılabilmesi için bu destanlar bütüncül bir düzlemde ayrıntılı olarak incelenmelidir. Bizim çalışma boyunca incelemeye tabi tutacağımız Alpamış destanı, diğer Türk dünyası destanlarının yanı sıra oldukça büyük bir önem arz eden Dede Korkut Destanları hakkında bize ışık tutarak yolumuzu aydınlatmaktadır. Bu bağlamda düşünüldüğünde çalışmanın önemi de ortaya çıkmaktadır. Çalışmanın amacı ise Alpamış destanı özelinde, kutsallık atfedilerek kült olarak adlandırılan unsurları ortaya çıkarıp aslında şamanizm inancının parçalı bir şekilde bütün anlatılarımızın bünyesinde halen canlı olarak varlığını sürdürdüğünü göstermeye çalışmak fikri oluşturmaktadır. Çalışma içerisinde öncelikle, Özbek destancılık geleneği hakkında bilgi verilecektir. Sonra çalışmanın ana metni olan Alpamış destanı’nın özetine yer verilecektir. Destan ile kült kavramları arasındaki ilişki açıklanacaktır. Alpamış destanı’nın Özbek varyantı, Kazak varyantı ve Anadolu varyantı içerisinde tespit edilen kültlere yer verilecektir. Son olarak ise Alpamış destanı ile Bamsı beyrek arasındaki ilişki çözümlenecektir. Bu konuları * Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, [email protected] Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü kapsayacak bir sonuç kısmı oluşturularak çalışma bitirilecektir. Anahtar Kelimeler: Destan, özbek destancılık geleneği, alpamış destanı, kült, atalar kültü, su kültü. Cults in The Alpamysh Epic Abstract Epic narratives, which convey the cultural lives and beliefs of societies to us through a number of various codes, have a great importance in the society in which they were created. These epics should be examined in detail on a holistic level in order for people to gain awareness of this importance and to understand how the epic has a function in the community in which it is told. The Alpamysh epic, which we will examine throughout our study, illuminates our way by shedding light on the Dede Korkut epics, which are of great importance as well as other Turkish world epics. Considering this context, the importance of the study also emerges. The aim of the study is to reveal the elements that are called cults by attributing holiness, in the Alpamysh epic, and to try to show that the belief in shamanism still exists in all our narratives in a fragmented way. In the study, firstly, information about the Uzbek epic tradition will be given. Then, the summary of the Alpamysh epic, which is the main text of the study, will be given. The relationship between epic and cult concepts will be explained. The cults identified in the Uzbek variant, Kazakh variant and Anatolian variant of the Alpamysh epic will be included. Finally, the relationship between Alpamysh epic and Bamsı beyrek will be analyzed. The study will be concluded by creating a conclusion that will cover these issues. Keywords: Epic, Uzbek epic tradition, Alpamysh epic, cult, cult of ancestors, cult of water. 83 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu SURİYE TÜRKMEN TÜRKÇESİ AĞIZLARI VE BU AĞIZLAR ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR HAKKINDA BİR BİBLİYOGRAFYA DENEMESİ Asena YALNIZ* 84 Öz Ağız, bir dile veya bir lehçeye bağlı olarak ses, şekil ve söz varlığı bakımından standart (yazı dili) Türkçeden farklılık gösteren konuşma biçimidir. Farklılık göstermesinin yanı sıra Türk dilinin arkaik özelliklerini içeren fonetik, morfolojik, leksik ve semantik değerlerinin muhafaza edilmesi hususunda yazı dilinden daha koruyucu bir durumdadır. Bu sebeple ağız verileri hakkında yapılan her çalışma, Türk dilinin arkaik unsurları hakkında bilgi veren önemli birer kaynak niteliğindedir. Anadolu ağızlarının bir uzantısı olarak değerlendirilen Suriye Türkmen Türkçesi Ağızları, coğrafi konum olarak Türklerin Anadolu’ya geçiş bölgelerinde konuşulmaktadır. Coğrafi bölgede, Oğuz boylarının çeşitliğinin ön plana çıktığı görülmektedir. Dolayısıyla bu çeşitlilik, Suriye Türkmenlerinin konuşuru oldukları ağızlarına ve kültürlerine yansımıştır. Zira bir toplumun dili ve kültürü arasında bulunan bağ, o toplumun milli ve kültürel kodlarını oluşturmaktadır. Bu milli ve kültürel kodlara bağlı olarak ortaya çıkan kelime veya kelime gruplarında, o dilin konuşuru olan toplumun kültürel değerlerini ve kültürel kodlarını bulmak mümkündür. Suriye Türkmen Türkçesi ağızları üzerine yapılan çalışmalarda da toplumun içinde bulunduğu kültürel ve manevi değerlerin dile yansıdığı görülmektedir. Bu bağlamda genel ağız çalışmaları başta olmak üzere Suriye Türkmen Türkçesi ağızları üzerine * Amasya Üniversitesi [email protected] Sosyal Bilimler Enstitüsü, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yapılan her bir çalışma, ağız bilimi sahası için önemlidir. Yapılan çalışmaların büyük bir kısmının “Suriye Türkmen Türkçesi Ağızlarının Tespiti” adlı TÜBİTAK1001 projesi çerçevesinde oluşturulduğu tespit edilmiştir. Çalışmamızda, Suriye Türkmen Türkçesi ağızları ile ilgili yapılan çalışmalar genel olarak tasnif edilecek ve yapılan bu çalışmaların içeriğine ve önemine değinilecektir. Bu çalışmanın asıl amacı, diğer ağız araştırmaları gibi söz konusu ağızlar üzerine yapılan araştırmaların da literatürde önemli bir konuma sahip olduğunun altını çizmek ve Suriye Türkmen Türkçesi ağızları üzerine yapılan hemen her çalışmanın Anadolu ağızları ile doğrudan ya da dolaylı olarak bir bağlantı içinde olduğunu belirtmektir. Bununla birlikte, yapılan çalışmalardan yola çıkılarak bu sahada çalışan araştırmacıların daha önce değinmedikleri bölgeleri tespit etmek ve bundan sonra yapılacak olan çalışmalarda da daha önce hakkında çalışma yapılmayan bölgelere yönelmek doğru olacaktır. Anahtar Kelimeler: Ağızlar, Suriye Türkmen Türkçesi, Kültür ve Dil İlişkisi. Syrian Turkmen Turkish Dialects and A Bibliography on The Work on These Dialects Abstract Dialect is a form of speech that differs from standard (written language) Turkish in terms of sound, shape and vocabulary depending on a language or a dialect. In addition to being different, it is more protective than the written language in terms of preserving the phonetic, morphological, lexical and semantic values of the Turkish language including its history and archaic features. For this reason, each study on dialect data is an important source that gives information about the archaic elements of the Turkish language. Dialects of Syrian Turkmen Turkish, which are considered as an extension of Anatolian dialects, are spoken in the transition regions of Turks to Anatolia as a geographical location. In the 85 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu 86 geographical region, it is seen that the diversity of Oghuz tribes comes to the fore. Therefore, this diversity is reflected in the dialects and cultures of the Syrian Turkmen. Because the bond between the language and culture of a society constitutes the national and cultural codes of that society. It is possible to find the cultural values and cultural codes of the society that speaks that language in the words or groups of words that emerge depending on these national and cultural codes. In the studies on Syrian Turkmen Turkish dialects, it is seen that the cultural and spiritual values of the society are reflected in the language. In this context, every study on Syrian Turkmen Turkish dialects, especially general dialect studies, is important for the field of dialect science. It has been determined that most of the studies were created within the framework of the TUBITAK-1001 project named "Detection of the Dialects of the Syrian Turkmen Turkish". In our study, the studies on Syrian Turkmen Turkish dialects will be classified in general and the content and importance of these studies will be mentioned. The main purpose of this study is to underline that, like other dialect studies, the researches on these dialects have an important place in the literature and to state that almost every study on Syrian Turkmen Turkish dialects is directly or indirectly related to Anatolian dialects. However, based on the studies conducted, it would be correct to identify the regions that the researchers working in this field have not mentioned before, and to focus on the regions that have not been studied before in future studies. Keywords: Dialects, Syrian Turkmen Turkish, Culture and Language Relations. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü MASUMİYET MÜZESİ ROMANINDA ANLATICI VE ANLATI TİPOLOJİLERİ Zeynep TOKMAK BIYIKLI* Öz İnsanın var olmasından bugüne dek değişmeden varlığını koruyan anlatma ihtiyacı duygu, düşünce ve hayallerin dışa vurumu şeklinde nitelendirilebilecek olan anlatı kavramını doğurmuştur. Temeli Platon’a dayanan mimesis(gösterme) ve diegesis(anlatma) kavramları anlatıbilimin temel konularındandır. Eleştirmenler mimesisi, konuşmanın ve eylemin doğrudan takdimi olarak tanımlamakta diegesisin ise olayların sözlü temsilini belirttiğini ifade etmektedir. Fransız anlatıbilimci Gerard Genette’e göre ise anlatı ne kadar gerçek gibi gösterilmeye çalışılsa da bu tür anlatılar bir mimesis ilüzyonudur. Çünkü her metin bir anlatı içermektedir. Genette, anlatının öyküyü ancak naklettiğini, bunu da dil aracılığıyla yaptığını ifade etmiş ve anlatıda taklide yer olmadığını belirtmiştir. Bu bakış açısıyla anlatıcı ve perspektif kavramlarının önemi belirginleşmiştir. Anlatıcı için “birinci şahıs” ve “üçüncü şahıs” gibi ayrımların basit birer kullanımlar olduğunu ifade ederek anlatıcının öykünün içinde ya da dışında konumlanmasına göre nitelendirmenin daha doğru olduğunu dile getiren Genette, anlatıcı işlevlerinin de anlatıcının anlatıya olan mesafesini etkilediğini belirtmiştir. Bu çalışmada 1980’li yılların başında Cevdet Bey ve Oğulları adlı romanıyla adını duyuran Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi adlı romanı yapısalcı çevrelerce görüşleri kabul gören Gerard Genette’in Anlatıbilim Kuramı çerçevesinde incelenecektir. “Kurmacanın kurmacası” şeklinde nitelendiren eserin * Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, [email protected] 87 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu kısa bir özeti verildikten sonra anlatı düzeyleri, anlatıcı tipleri ve anlatıcı işlevleri romandaki örnekler üzerinden değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Gerard Genette, anlatı, anlatıcı, anlatıbilim, Masumiyet Müzesi. 88 Narrator And Narrative Typologıes in The Novel of “Masumiyet Müzesi” Abstract The need to tell stories, which has persisted since the advent of humankind, can be described as the expression of emotions, thoughts, and dreams. This consept of narratives iş rooted in the Gerek terms of mimesis (showing) and diegesis (telling), which having originated from the philosophical ideas of Plato are fundamental topics in the study of storytelling. Critics define mimesis as the direct presentation of speech and action, while diegesis refers to the verbal representation of events. According to French narratologist Gerard Genette, ben though narratives may try to appear as realistic as possible, these types of narratives are an illussion of mimesis. Since every text contains a narrative. He stated that the narrative only narrates the story, this is done through the language and indicated that there is no place for imitation in the narrative. This perspective highlights the importance of the concept of narrator and perspective in the narrative. Therefore, according to Genette, the distinction between "first person" and "third person" for the narrator is simply a matter of usage, and it is more appropriate to classify the narrator based on their positioning within or outside the story. Genette also noted that the functions of the narrator can affect their distance from the narrative. In this study, Orhan Pamuk's novel, The Museum of Innocence, which gained him recognition in the early 1980s with his Nobel, Cevdet Bey ve Oğulları, the English title of the book is The House of Silence, will ve examined within the framework Gerard Genette's Narrative Theory which is accepted by structuralist Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü circles. After a brief summary of the novel, which is characterized as a "fictionalization of fiction," the narrative levels, narrator types, and narrator functions will ve evaluated through exampled from the novel in the context of Gerard Genette's Narrative Theory. Keywords: Gerard Genette, narrative, narrator, narratology, The Museum of Innocence. 89 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu SİRÂCÜ’L KULÛB’DE ÇIK- FİİLİNİN ÇOK ANLAMLILIĞI ÜZERİNE BİR İNCELEME Merve ŞENCAN* 90 Öz Oğuzcaya dayalı ilk yazı dili olma özelliğinden dolayı Türk dili tarihi içerisinde büyük önem taşıyan Eski Oğuz Türkçesinin mühim eserlerinden biri de “Gönüllerin Işığı” manasına gelen Sirâcü’l Kulûb’dur. Yazarı belli olmayan ve Arapçadan tercüme edilmiş olan eser, Hazret-i Muhammed’in Medine’ye hicreti ile başlayan süreçte Musevî ve Hristiyanların, İslâm dinini kabul edenlerin sayısının artmasından endişe ederek Hazret-i Muhammed’in peygamberliğini hükümsüz kılabilmek için İncil ve Tevrat’taki zor meseleleri ona sormaya karar vermeleri ile ortaya çıkan soruları ve dünyanın yaratılışı ile kıyamet gününe kadarki sürede olması muhtemel olayların peygamber tarafından cevaplandırılmasını konu edinmektedir. Geç dönemde istinsah edildiği için hem Eski Oğuz Türkçesi hem de Osmanlı Türkçesinin birçok özelliğini barındırması ve kullanılan söz dağarcığı ile de Türkçenin tarihî sözlüğüne katkıda bulunabilecek olması bakımından önem teşkil eden eserin incelemeye tabi tutulan nüshası, Oğuz Türkçesi ile yazılan Konya Koyunoğlu Müzesi12862 envanter numarada kayıtlı olan nüshadır. Anlambilimin ehemmiyet arz eden konularından olan ve “Değişik etkenlerle bir göstergenin yansıttığı temel anlamın yanı sıra yeni kavramları da anlatır durumda olması” vb. şekillerde tanımlanan çok anlamlılık terimi, bir dilin ne kadar eski ve gelişmiş olduğunu ortaya koymakla birlikte o dilin söz varlığı açısından da ne denli zengin olduğunu gösterir. Bir fiilin * Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, e-posta: [email protected] Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü çok anlamlılık hususunda ele alınabilmesi için uzun bir müddet kullanılması gerekir. Kullanım sıklığına bağlı olarak da edebi yönden ne kadar işlenmiş olduğu ortaya çıkar. Sirâcü’l Kulûb adlı eserde çık- fiilinin çok anlamlılığı üzerine bir inceleme amaçlanan bu çalışmada çık- fiilinin önce etimoloji sözlüklerinde, Tarama Sözlüğü’nde ve Güncel Türkçe Sözlük’te yer alan tanımları verilmiş ardından Sirâcü’l Kulûb’de hangi anlamlarda kullanıldığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: anlambilimi, çok anlamlılık, çık- fiili, Eski Oğuz Türkçesi A Study On The Polysemy Of The Verb Exıt- In Sirâcü’l Kulûb Abstract One of the important Works of Old Oghuz Turkish, which of great importance in the history of the Turkish language due to its feature of being the first written language based on Oghuz, is Sirâcü’l Kulûb, which means “Light of Hearts”. The work, whose author is unknown and translated from Arabic, deals with the difficult issues in the Bible and Torah in order to nullify the prophethood of the Prophet Muhammad, worrying about the increase in the number of Jews and Christians who converted to Islam inthe process that started with the migration of Prophet Muhammad to Medina. It is about the questions that arise when they decide to ask him, and the creation of the world and the probable events that may ocur in the period until the Day of Judgment, being answered by the prophet. The copy of the work, which is important in terms of being able to be found, is the copy registered in the invertory number 12862 of Konya Koyunoğlu Muzesi, written in Oghuz Turkish. The term of polysemy, which is one of the most important subjects of semantics and is defined in terms of the basic meaning reflected by sign with different factors, 91 Sosyal Bilimler Araştırmaları -I- Öğrenci Sempozyumu as well as new concepts, etc., reveals how and developed a language is, and how much that language is in terms of vocabulary. It shows that a verbs is rich in terms of polysemy, it needs to be used for a long time. In this study, which is aimed to examine the polysemy of the verb exit- in the work called Sirâcü’l Kulûb, first the definitions of the verb exit- in etymology dictionaries, the Scan Dictionary and the Contemporary Turkish Dictionary are given, and then it is determined in which meanings it is in Sirâcü’l Kulûb. Keywords: Semantics, Polysemy, Verb Exit-, Old Oghuz Turkish. 92