Alvise Matessi
I hold a Ph.D. degree in Ancient Near Eastern Studies, obtained in 2014 at the University of Pavia with a dissertation on the political geography of South-Central Anatolia during the Hittite period. My research interests encompass several aspects of the history and archaeology of the Ancient Near East, including territoriality, spatial reproduction of authority, historical geography, landscape archaeology, interregional connectivities and their effects on broader cultural interactions. My work has touched upon many different contexts of the Eastern Mediterranean, dealing with datasets pertaining to several periods, but my main focus is on the Bronze and Iron Ages in Anatolia and Syria. I pursue a holistic approach to history, integrating the interpretation of relevant textual sources with the analysis of archaeological landscapes. During my PhD, I have been Visiting Graduate at the Institute for the Study of the Ancient World, New York University. Since 2006, I have been taking part to several archaeological projects in Turkey and Syria. In 2014-15, I was appointed Visiting Professor at the Institute for the History of Ancient Civilizations, Northeast Normal University (Changchun, China). Moreover, I have been research fellow at the Istituto Italiano per la Storia Antica (Rome, Italy) in 2016 and 2017, and at the Research Center for Anatolian Civilizations (Koç University, Istanbul, Turkey) during the fall semester 2019-2020.I currently (2020-) hold a postdoctoral position within the project "PALaC - Pre-Classical Anatolian Languages in Contact" (PI: Prof. Federico Giusfredi), founded by the European Research Council and hosted by the University of Verona, Dipartimento di Culture e Civiltà. My tasks within PALaC involve integrating the philological and linguistic results of the project in an interpretive cultural-historical framework.
less
InterestsView All (8)
Uploads
Books by Alvise Matessi
https://www.degruyter.com/serial/saner-b/html#volumes
This monograph aims to explore the production of political landscapes in Anatolia under the Hittite rule (1650-1200 BCE). The focus of the research is the geopolitical role played within the Hittite domain by three interconnected regions, located in South-Central Anatolia: Tarhuntassa, the Lower Land, and the port city of Ura.
Tarhuntassa, briefly the capital of the Hittite Empire under Muwatalli II, later became the center of an influential appanage kingdom after the restoration of the capital back at Hattusa. Geographically, the kingdom of Tarhuntassa overlapped with the 'Lower Land,' a buffer territory vital for Hittite military engagements in Western Anatolia. Ura served as a crucial Hittite-controlled port on the southern Anatolian coast, that facilitated trade with the Eastern Mediterranean, especially Ugarit.
The research combines material data from archaeological excavations and surveys with textual sources, offering a holistic diachronic perspective on the impact of Hittite power networks in the target region. It also explores pre-Hittite and prehistorical interactions in South-Central Anatolia to provide a broader view of long-term structures and their impact on Hittite imperial dynamics.
My thanks to Uğur Tanrıverdi (Bilkent University) for the Turkish abstract underneath.
TÜRKÇE ÖZET
Bu kitabın amacı yaklaşık beş yüz yıllık Hitit hakimiyeti (M.Ö. 1650–1200) boyunca Anadolu coğrafyasını şekillendiren olayları açığa çıkarmaktır. Birçok zaman ve mekan ölçeğinde meydana gelen süreçleri açıklamaya çalışan bu kitapta elde edilen sonuçlar konuyla ilgili yazılı kaynakların özenle incelenmesi ve yorumlanması neticesinde elde edilmiştir. Elde edilen bulgular daha sonra Hitit dönemine ve uzun bir süreci kapsayan Bronz Çağına ait arkeolojik verilerden elde edilen bölgedeki kültürel etkileşim örüntüleri ile karşılaştırılmıştır.
Bu araştırma Tarhuntassa, Aşağı Ülke ve liman kenti Ura olmak üzere Hitit hakimiyetinde bulunan birbiriyle yakın ilişkili üç oluşum üzerine odaklanmaktadır. Bu üç oluşumdan her birinin ortaya çıkmasına yol açan ve komşu yönetimlerle ilişkilerini şekillendiren siyasi süreçler durumdan duruma farklılık göstermiş ve farklı zamanlarda gündeme gelmiştir. II. Muwatalli (M.Ö. 1295–1272 dolayları) Hitit iktidarının eski merkezi olan Hattuşa’yı terk ederek imparatorluğun başkentini yeri henüz belirlenememiş bir kent olan Tarhuntassa’ya taşımıştır. II. Muwatalli’nin ölümü ve başkentin Hattuşa’ya geri taşınmasından sonra, Tarhuntaşşa etkili ve Hatti’den yarı bağımsız bir vasal krallığın merkezi olmuş, ancak Hitit kraliyet ailesinin üyeleri tarafından yönetilmiştir. Hitit kralları ile yapılan antlaşmalardan bilinen bu yeni Tarhuntaşşa krallığının toprakları, halihazırda ‘Aşağı Ülke’ olarak bilinen ve bir tampon görevi görüp Hitit İmparatorluğu’nun batı ve güneybatıdaki oluşumlarla ilişkilerinde önemli bir rol oynayan bölge ile kesişiyordu. M.Ö. 13. yüzyıl kaynaklarında Ura, Anadolu’nun Hititler tarafından kontrol edilen en önemli Akdeniz limanı olarak bilinmektedir. Hititler, Levant bölgesinde Ugarit ile olan ticari faaliyetlerinde bu liman kentine güvenmekteydi. Ura tarihi ve jeopolitik konumunun çevrede gerçekleşen olaylar ile ilişkili olarak ele alınması Aşağı Ülke ve Tarhuntaşşa’da meydana gelen gelişmeleri anlama konusunda anahtar bir role sahiptir.
Arkeolojik kazılardan ve araştırma sonuçlarından elde edilen Hitit dönemine ilişkin maddi veriler, Hititlerin hedef bölge üzerindeki kültürel baskısı nedeniyle veya bu baskıya rağmen karşımıza çıkan örüntülerle ilgili olarak tabandan yukarı bakış açısıyla yazılı kaynaklardan elde edilen bilgileri tamamlamaktadır. Hitit—ve tarih— öncesi Bronz Çağı Güney-Orta Anadolu etkileşimleri üzerine yapılan değerlendirmeler uzun süreli yapılar ve Hitit imparatorluk ağlarının bu yapılar üzerindeki etkisine ilişkin bir bakış açısı sunmaktadır.
Bu kitapta yer verilen üç tarihi-coğrafi oluşumda yer bulan yerel gelişmeler ve bu oluşumların Hitit anakarası ve komşu coğrafyalar ile olan jeopolitik ilişkileri birbiriyle yakından ilişkilidir. Bu kitap, bahsedilen karmaşıklığı sistemli ve çok disiplinli bir şekilde bir araya getiren ve konuya ilişkin mevcut tüm kayıtları kapsayan ilk çalışma olma özelliğini taşımaktadır. Bu amaç doğrultusunda, bir dizi çok nedenli ve çok yönlü süreç incelenmiş, incelenen süreçler hem Hitit yayılımı ile belirlenen ‘ayrılıkçı’ yörüngelerle hem de bu yayılımın ana Hitit kurumlarının iç varlıkları üzerindeki ‘merkezcil’ etkileriyle gösterilmiştir. Bu yaklaşım sayesinde tarihi coğrafya harici bakış açıları ile Hititlerin yayılım mekanizması aydınlatılabilmiştir.
Papers by Alvise Matessi
This article aims to contextualise dynamics of change in route trajectories within shorter and well-defined chronological boundaries with a case study on the evolution of route landscapes across the Taurus mountains under the Hittite kingdom and empire (ca. 1650–1200 BCE). I will adopt an integrated approach to multiple datasets, aiming to investigate variables operating at different time depths. In the conclusions, I will argue that, while the Hittite route system in the target area was in part rooted on previous patterns of connectivity, some eventful shifts can also be individuated and historically explained. This enables, in turn, an enhanced perspective on the formation and transformation of Hittite socio-cultural landscapes.
La forma meglio conosciuta del Sole alato è costituita da un disco solare singolo disposto al centro di un paio di ali variamente caratterizzate. Oggetto del presente lavoro, tuttavia, è una tipologia particolare di Sole alato, caratterizzata da un disco supplementare sovrapposto al motivo standard. Propongo quindi che questa variante servisse primariamente a simboleggiare l’autorità congiunta del Gran re e della Grande regina, richiamando la loro rispettiva identificazione con il dio Sole del Cielo e la dea Sole di Arinna/ Hebat.
This contribution aims to provide a response to this interpretation based on relevant archaeological evidence excavated at the site of Niğde-Kınık Höyük, as well as on an evaluation of the the early use of Anatolian Hieroglyphic in central Anatolia after the fall of the Hittite empire. We will offer a critical synthesis on past investigations on the LBA/IA transition at Niğde-Kınık Höyük, and present novel results from a deep sounding excavated in 2020. This evidence shows that, notwithstanding major breaks after the LBA, political complexity and its visual and material expression had an early development disentangled from the contacts with northern Mesopotamia. Finally, on considering recent developments in the Anatolian Hieroglyphic paleography and the suggested backdating of important IA inscriptions, the last section raises the possibility of a localized independent resilience of hieroglyphic writing traditions in Central Anatolia after the collapse of the Hittite empire.
https://www.degruyter.com/serial/saner-b/html#volumes
This monograph aims to explore the production of political landscapes in Anatolia under the Hittite rule (1650-1200 BCE). The focus of the research is the geopolitical role played within the Hittite domain by three interconnected regions, located in South-Central Anatolia: Tarhuntassa, the Lower Land, and the port city of Ura.
Tarhuntassa, briefly the capital of the Hittite Empire under Muwatalli II, later became the center of an influential appanage kingdom after the restoration of the capital back at Hattusa. Geographically, the kingdom of Tarhuntassa overlapped with the 'Lower Land,' a buffer territory vital for Hittite military engagements in Western Anatolia. Ura served as a crucial Hittite-controlled port on the southern Anatolian coast, that facilitated trade with the Eastern Mediterranean, especially Ugarit.
The research combines material data from archaeological excavations and surveys with textual sources, offering a holistic diachronic perspective on the impact of Hittite power networks in the target region. It also explores pre-Hittite and prehistorical interactions in South-Central Anatolia to provide a broader view of long-term structures and their impact on Hittite imperial dynamics.
My thanks to Uğur Tanrıverdi (Bilkent University) for the Turkish abstract underneath.
TÜRKÇE ÖZET
Bu kitabın amacı yaklaşık beş yüz yıllık Hitit hakimiyeti (M.Ö. 1650–1200) boyunca Anadolu coğrafyasını şekillendiren olayları açığa çıkarmaktır. Birçok zaman ve mekan ölçeğinde meydana gelen süreçleri açıklamaya çalışan bu kitapta elde edilen sonuçlar konuyla ilgili yazılı kaynakların özenle incelenmesi ve yorumlanması neticesinde elde edilmiştir. Elde edilen bulgular daha sonra Hitit dönemine ve uzun bir süreci kapsayan Bronz Çağına ait arkeolojik verilerden elde edilen bölgedeki kültürel etkileşim örüntüleri ile karşılaştırılmıştır.
Bu araştırma Tarhuntassa, Aşağı Ülke ve liman kenti Ura olmak üzere Hitit hakimiyetinde bulunan birbiriyle yakın ilişkili üç oluşum üzerine odaklanmaktadır. Bu üç oluşumdan her birinin ortaya çıkmasına yol açan ve komşu yönetimlerle ilişkilerini şekillendiren siyasi süreçler durumdan duruma farklılık göstermiş ve farklı zamanlarda gündeme gelmiştir. II. Muwatalli (M.Ö. 1295–1272 dolayları) Hitit iktidarının eski merkezi olan Hattuşa’yı terk ederek imparatorluğun başkentini yeri henüz belirlenememiş bir kent olan Tarhuntassa’ya taşımıştır. II. Muwatalli’nin ölümü ve başkentin Hattuşa’ya geri taşınmasından sonra, Tarhuntaşşa etkili ve Hatti’den yarı bağımsız bir vasal krallığın merkezi olmuş, ancak Hitit kraliyet ailesinin üyeleri tarafından yönetilmiştir. Hitit kralları ile yapılan antlaşmalardan bilinen bu yeni Tarhuntaşşa krallığının toprakları, halihazırda ‘Aşağı Ülke’ olarak bilinen ve bir tampon görevi görüp Hitit İmparatorluğu’nun batı ve güneybatıdaki oluşumlarla ilişkilerinde önemli bir rol oynayan bölge ile kesişiyordu. M.Ö. 13. yüzyıl kaynaklarında Ura, Anadolu’nun Hititler tarafından kontrol edilen en önemli Akdeniz limanı olarak bilinmektedir. Hititler, Levant bölgesinde Ugarit ile olan ticari faaliyetlerinde bu liman kentine güvenmekteydi. Ura tarihi ve jeopolitik konumunun çevrede gerçekleşen olaylar ile ilişkili olarak ele alınması Aşağı Ülke ve Tarhuntaşşa’da meydana gelen gelişmeleri anlama konusunda anahtar bir role sahiptir.
Arkeolojik kazılardan ve araştırma sonuçlarından elde edilen Hitit dönemine ilişkin maddi veriler, Hititlerin hedef bölge üzerindeki kültürel baskısı nedeniyle veya bu baskıya rağmen karşımıza çıkan örüntülerle ilgili olarak tabandan yukarı bakış açısıyla yazılı kaynaklardan elde edilen bilgileri tamamlamaktadır. Hitit—ve tarih— öncesi Bronz Çağı Güney-Orta Anadolu etkileşimleri üzerine yapılan değerlendirmeler uzun süreli yapılar ve Hitit imparatorluk ağlarının bu yapılar üzerindeki etkisine ilişkin bir bakış açısı sunmaktadır.
Bu kitapta yer verilen üç tarihi-coğrafi oluşumda yer bulan yerel gelişmeler ve bu oluşumların Hitit anakarası ve komşu coğrafyalar ile olan jeopolitik ilişkileri birbiriyle yakından ilişkilidir. Bu kitap, bahsedilen karmaşıklığı sistemli ve çok disiplinli bir şekilde bir araya getiren ve konuya ilişkin mevcut tüm kayıtları kapsayan ilk çalışma olma özelliğini taşımaktadır. Bu amaç doğrultusunda, bir dizi çok nedenli ve çok yönlü süreç incelenmiş, incelenen süreçler hem Hitit yayılımı ile belirlenen ‘ayrılıkçı’ yörüngelerle hem de bu yayılımın ana Hitit kurumlarının iç varlıkları üzerindeki ‘merkezcil’ etkileriyle gösterilmiştir. Bu yaklaşım sayesinde tarihi coğrafya harici bakış açıları ile Hititlerin yayılım mekanizması aydınlatılabilmiştir.
This article aims to contextualise dynamics of change in route trajectories within shorter and well-defined chronological boundaries with a case study on the evolution of route landscapes across the Taurus mountains under the Hittite kingdom and empire (ca. 1650–1200 BCE). I will adopt an integrated approach to multiple datasets, aiming to investigate variables operating at different time depths. In the conclusions, I will argue that, while the Hittite route system in the target area was in part rooted on previous patterns of connectivity, some eventful shifts can also be individuated and historically explained. This enables, in turn, an enhanced perspective on the formation and transformation of Hittite socio-cultural landscapes.
La forma meglio conosciuta del Sole alato è costituita da un disco solare singolo disposto al centro di un paio di ali variamente caratterizzate. Oggetto del presente lavoro, tuttavia, è una tipologia particolare di Sole alato, caratterizzata da un disco supplementare sovrapposto al motivo standard. Propongo quindi che questa variante servisse primariamente a simboleggiare l’autorità congiunta del Gran re e della Grande regina, richiamando la loro rispettiva identificazione con il dio Sole del Cielo e la dea Sole di Arinna/ Hebat.
This contribution aims to provide a response to this interpretation based on relevant archaeological evidence excavated at the site of Niğde-Kınık Höyük, as well as on an evaluation of the the early use of Anatolian Hieroglyphic in central Anatolia after the fall of the Hittite empire. We will offer a critical synthesis on past investigations on the LBA/IA transition at Niğde-Kınık Höyük, and present novel results from a deep sounding excavated in 2020. This evidence shows that, notwithstanding major breaks after the LBA, political complexity and its visual and material expression had an early development disentangled from the contacts with northern Mesopotamia. Finally, on considering recent developments in the Anatolian Hieroglyphic paleography and the suggested backdating of important IA inscriptions, the last section raises the possibility of a localized independent resilience of hieroglyphic writing traditions in Central Anatolia after the collapse of the Hittite empire.