Paper by Mehmet Talha Pasaoglu
İnsan&İnsan, 2019
İran Devrimi (1979) sosyal bilimler literatüründe “İslamî devrim” adıyla anılmaktadır. Bu çalışma... more İran Devrimi (1979) sosyal bilimler literatüründe “İslamî devrim” adıyla anılmaktadır. Bu çalışmada, İslamî devrim kavramı, İran Devrimi örneğiyle ilişkili olarak ele alınmaktadır. İlk olarak devrim nedir sorusu etrafındaki tartışmalara göz atılmış ve kavramın hem sosyal bilimler literatüründe hem de İslam kaynaklarında nasıl geçtiğine bakılmıştır. Bu tartışmalardan hareketle İslamî devrimin tarifi yapıldıktan sonra, İran Devrimi hem bir süreklilik hem de kopuş olarak anlamlandırılmıştır. İslamî Devrim, Allah’ın el-Adl isminin bir yansıması olarak adaletin er ya da geç tecelli edeceği inancına referans verirken, aynı zamanda modernite tecrübesinin etkisiyle halkın kendi hayatının öznesi olduğu düşüncesiyle iç içe yorumlanmıştır. 20. yüzyılın bu açıdan bakıldığında en özgün ani ve köklü değişim örneği olan İran Devrimi, silinmez bir iz bırakmıştır.
Asian Politics & Policy, 2013
This article examines two prominent ideologues, Ali Shariati of Iran and Maulana Maududi of Pakis... more This article examines two prominent ideologues, Ali Shariati of Iran and Maulana Maududi of Pakistan, in order to determine their influence on national politics in the second half of the 20th century. Were they only fundamental actors of political Islam in their societies, or did they also have a significant impact on the reformation of Iranian and Pakistani nationalism? If they did, who exactly were Shariati and Maududi, and what are their legacies? In order to answer these questions, this article focuses on the Iranian experience with nationalism before and after the Iranian Revolution (1979) and Pakistani nationalism embedded with Islamism from independence (1947) until the end of the 1980s. In light of Ranajit Guha’s concept of hegemony, this article brings to the foreground the possibility of alternative ways of thinking and belonging.
Hitit Sosyal Bilimler, 2019
Türkiye’de üniversite-sanayi iş birliğinin istenilen düzeyde olmaması, uzun yıllardan beri çalışı... more Türkiye’de üniversite-sanayi iş birliğinin istenilen düzeyde olmaması, uzun yıllardan beri çalışılan konuların başında gelmektedir. Yapılan çalışmaların çoğu üniversitelerin beklentilerini ve algılarını ele almış ancak sanayi kesiminin üniversite-sanayi iş birliğine yönelik algı ve beklentilerinin üzerinde yeterince durulmamıştır. Bu kapsamda araştırmanın amacı, Samsun’daki sanayi kesimi ile üniversite arasında karşılıklı ve etkin bir ilişki/etkileşim kurabilmesi ve üniversite-sanayi iş birliğinin daha da geliştirilebilmesi için sanayi kesiminin üniversite algısını belirlemek ve beklentileri hakkında çıkarımlar yapmaktır. Çalışmanın verileri, Samsun’un Tekkeköy ilçesinde faaliyette bulunan 243 sanayiciden toplanmış ve analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, sanayi kesiminin üniversiteyi görece olumlu niteliklere sahip olan, ama şehirden ve sanayi sektöründen kopuk bir kurum olarak algıladıkları söylenebilir. Yine katılımcılara göre üniversite ile sanayi sektörü arasındaki ilişkilerin geliştirilmeye muhtaç olduğu ve bu konudaki beklentilerinin ise üniversitenin aktif rol alması yönünde olduğu ifade edilebilir. Öte taraftan sanayi kesimi kendilerinin de üniversiteye yeterli destek sunmadıkları yönünde bir özeleştiri yaparken; üniversitenin kendilerine ne tür katkılar sunabileceği hususunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarını da belirtmişlerdir.
Bildiri by Mehmet Talha Pasaoglu
Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Kongresi, 2019
Türkiye'de din-siyaset ilişkileri hangi merhalelerden geçmiş ise ve hükümetlerin din politikaları... more Türkiye'de din-siyaset ilişkileri hangi merhalelerden geçmiş ise ve hükümetlerin din politikaları hangi koşullar altında oluşmuş ve/veya olgunlaşmış ise Diyanet İşleri Başkanlığının kurumsal tarihi de o koşulların etkisi altında şekillenmiştir. Bu çalışmanın konusu, İslamcılığın bir din kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı'na yönelik ilgisi ve İslam dini adına konuşan biri siyasi, diğeri idari bu iki kurumun 1970'ler boyunca ortaklaştığı ve farklılaştığı söylemlerdir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 1970'li yıllarda kurumsallaşması, hem pozitif hem de negatif anlamda Milli Görüş Hareketi ve siyasetinden etkilenmiştir. Bu çalışmada Milli Görüş'ün din işlerinin idaresi ve aynı zamanda halkı/ toplumu aydınlatma görevi ile yükümlü bir kuruma ve onun bir aktör olma yolundaki kurumsallaşma serüvenine nasıl etki ve katkı yaptığı analiz edilmiştir. Çalışmanın yöntemi, metin analizi ve tarihsel-eleştirel analizdir. Başka bir deyişle, bu bildiri araştırma deseni olarak durum çalışması, veri toplama tekniği açısından doküman incelemesine dayanır. Verilerin analizinde ise, betimleme, örnekleme ve karşılaştırmalı analize yer verilmiştir. 12 Eylül 1980 Darbesi'ne kadar toplumsal ve siyasi kutuplaşma ortamına sık sık siyasi söylem üreterek tepki ve katkı veren Diyanet İşleri Başkanlığı, bu siyasi söylemlerinin çoğunda sağ-muhafazakâr çizgideki İslamcı söylemlerle uyum göstermiştir. Bununla birlikte kurumun geleceğinde söz sahibi olmak isteyen İslamcı siyasetin laik devlet içinde bir dirençle karşılaştığı belirtilmelidir. İslamcı aktörlerin kurumda etkin olmaya çalıştıkça karşılaştıkları söz konusu direnç, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kendi izleğini inşa edip takip etmesi yolunda itekleyici bir işlev görmüştür. Kurumsal kimliğin inşası sırasında sadece yasal mevzuatla sınırlı olmayan TBMM'nin belirleyiciliği ve kurumun bünyesindeki aktörlerin din-siyaset ilişkisinin sınırlarını çizme hususundaki ısrar ve ihtilafları Diyanet İşleri özelinde kurumsallaşmanın nasıl ve ne ölçüde gerçekleştiğini sorgulanmaya açık kılmaktadır. Bu bildiri söz konusu sorgulamaya yönelik bir başlangıç teşkil etme niyetindedir.
Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Kongresi, 2019
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yasal çerçevesi içinde "din işlerinin idaresi" olarak tanımlanan gö... more Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yasal çerçevesi içinde "din işlerinin idaresi" olarak tanımlanan görev alanı, Tek Parti Dönemi'nden beri ulus-devlet kimliğini Türk ve Müslüman halk üzerinden inşa eden hutbeler ve yayınlar aracılığıyla genişletilmiştir. Demokrat Parti iktidarından itibaren Başkanlığın toplumsal rolünün ve etki alanının genişlemesi, 1960 Darbesi sonrasında istikrarsız bir siyasi döneme girilmesine karşın, 1965'teki 633 sayılı yasa ile kanunî hale gelmiştir. Ne var ki, söz konusu teşkilat yasasının öngördüğü dinî konularda toplumu aydınlatma görevi ile sınırlı kalmayan kurum 1980 öncesi siyasi kutuplaşma-çatışma ortamına verdiği yanıtlarla gündemdedir. Bu çalışmada Diyanet Gazetesi'nin milliyetçi-muhafazakâr, devletçi ve kalkınmacı yazılarının dönemin şiddet ikliminde kurumu siyasallaştırdığı iddia edilecektir. Kurum, aynı zamanda kurumsallaşma sürecinin bir parçası olarak siyasi aktörlerle arasına mesafe koyup onlara tavır almayı başarmıştır. Diyanet Gazetesi, yalnızca dinî konularda değil her konuda toplumu aydınlatma misyonu yüklenmiş ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın toplumsal bir aktör olarak öne çıkmasını sağlamıştır.
ISAS WINTER, 2019
Özet -Din-siyaset ilişkisinin 27 Mayıs Darbesi sonrasında ve 1960'lar boyunca aldığı seyir, Diyan... more Özet -Din-siyaset ilişkisinin 27 Mayıs Darbesi sonrasında ve 1960'lar boyunca aldığı seyir, Diyanet İşleri Başkanlığının kurumsal kimliği ve kurumsallaşma süreci ile bağlantılıdır. Kısa bir kurum tarihi anlatısından sonra, bu çalışmada, 1960'lar boyunca kurum içi ve kurum dışı gelişmelerin aktif siyasetle doğrudan ilişkisi ortaya konulacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurumsal kimliğinin inşası bağlamında yasal düzenlemeler ve resmî söylemler etkili olsa da kurum, 1960'lar boyunca siyasi tartışmaların ortasında kalmıştır. Siyasallaşma ve kutuplaşma atmosferinin etkisi altında kalan kurumun 1960 Darbesi sonrasındaki resmi Meclis zabıtları ve basında çıkan haberler ışığında açığa çıkarılmıştır.
Ekim 2016'da Elazığ'da düzenlenen Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi'nde sunuldu.
Tütün Protestosu’ndan (1892) İran Devrimi’ne (1979) kadar İran’daki toplumsal hareketler, merkez-... more Tütün Protestosu’ndan (1892) İran Devrimi’ne (1979) kadar İran’daki toplumsal hareketler, merkez-çevre gibi yapısal analizler veya sınıf çatışması gibi kuşatıcı kavramlardan ziyade, siyasi kültürü oluşturan başat etmenlerin irdelenmesiyle anlaşılabilir. Bu çalışmada, İranlıların siyaset yapma biçimleri içinde, sokak protestolarının bir asır boyunca nasıl ve ne kadar etkin olduğu anlatılıyor. Böylece toplumsal hafıza ve müşterek dil oluşturmada, İran Devrimi’nin başarısına dair bir fikir veriliyor. Toplumun hemen hemen bütün kesimlerininin birbirinden bağımsız mücadele deneyimlerinin 1977-1979 arasında yoğunlaşan Şah karşıtı gösterilerde ortaklaşması açıklanıyor.
Tez by Mehmet Talha Pasaoglu
Iranian Revolution (1979) is known within the literature of social sciences as the “Islamic Revol... more Iranian Revolution (1979) is known within the literature of social sciences as the “Islamic Revolution”. In this study, Iranian Revolution will be discussed in relation to the concept of Islamic Revolution, within the frame of the historicality of Shiism. First, we will look at the discussions regarding the question of “what is revolution” and we will focus on the issue of how the concept is used both within the literature of social sciences and within Islamic sources. After making a definition of Islamic Revolution with reference to these discussions, Iranian Revolution will be analyzed both as continuity and as rupture, and the decisiveness of Shiism will be explained.
Iranians’ practices of understanding and experiencing Islam cannot be thought separately from Shiism. Similarly, the ways of their understanding and experiencing Shiism cannot be explained merely by Islam. For this reason, the problem of the historicality of Shiism will be put forward in this study. Thus, we will look at the consequences of Iranians’ social life, rather than giving an essentialist account of their religious beliefs or cultural identities. Also, rather than attaining an overall idea regarding the world of meaning and the collective memory of Iranians, we will trace fragmented experiences that seem to be completing each other. It is possible to claim that until 1979, there had been a tradition of protest that had lasted for 100 years in the political culture and transformation process of Iran. How did this tradition of protest come about? From where do the anti-governmental protests and strikes that lasted for years, in different forms, take their legitimacy? What does the Iranian Revolution of 1979 mean for the crowds of people who had witnessed it? If Iranian Revolution is an “Islamic Revolution”, who is the subject of it?
If we evaluate the Iranian Revolution both as a continuity and a rapture at the same time, the constituent character of the historicality of Shiism can be understood better. As a matter of fact, the political culture of Iranians follows a continuity with a century-old protest tradition, starting from the Tobacco Protest (1892) to the Iranian Revolution (1979). In this context, “revolutionary consciousness” became the driving force of the political culture; the revolutionary consciousness in Iran, from Jamal ad-Din al-Afghani to Khomeini, should be evaluated neither by means of the essence of a culture or religion, with the potential of Islamic fundamentalism nor in accordance with national or international conjuncture; the social movements in Iran will be evaluated within the historicality of Shiism.
Papers by Mehmet Talha Pasaoglu
İnsan&İnsan bilim kültür sanat ve düşünce dergisi, Apr 26, 2019
İlk olarak devrim nedir sorusu etrafındaki tartışmalara göz atılmış ve kavramın hem sosyal biliml... more İlk olarak devrim nedir sorusu etrafındaki tartışmalara göz atılmış ve kavramın hem sosyal bilimler literatüründe hem de İslam kaynaklarında nasıl geçtiğine bakılmıştır. Bu tartışmalardan hareketle İslamî devrimin tarifi yapıldıktan sonra, İran Devrimi hem bir süreklilik hem de kopuş olarak anlamlandırılmıştır. İslamî Devrim, Allah'ın el-Adl isminin bir yansıması olarak adaletin er ya da geç tecelli edeceği inancına referans verirken, aynı zamanda modernite tecrübesinin etkisiyle halkın kendi hayatının öznesi olduğu düşüncesiyle iç içe yorumlanmıştır. 20. yüzyılın bu açıdan bakıldığında en özgün ani ve köklü değişim örneği olan İran Devrimi, silinmez bir iz bırakmıştır.
Tesam akademi, Jan 31, 2023
Bu çalışma, modern çağdaki belki de en önemli devrimler olarak sayılabilecek Fransız ve Rus devri... more Bu çalışma, modern çağdaki belki de en önemli devrimler olarak sayılabilecek Fransız ve Rus devrimleri özelinde alttan devrimlerin otoriter yönetimlere dönüşme nedenlerini konu edinmektedir. Çalışmanın amacı, söz edilen iki toplumsal devrimin ortadan kaldırmayı amaçladığı otoriter yönetimlerin devrimlerin ardından yeniden kurulmasının nedenlerini ortaya çıkarmaktır. Çalışmanın yöntemi, tarihsel karşılaştırmalı araştırmadır. Bu yöntem ile incelenen devrimler özelimde ortak ve farklı otoriterleşme sebeplerinin saptanarak karşılaştırılması mümkündür. Çalışma, Fransız ve Rus devrimlerinin ortaya çıkış sebepleri, devrimlerin yaşandığı an ve bu devrimler sonucunda ortaya çıkan yönetim biçimleri hakkında literatür tartışmaları ve bu yönetimlerin neden otoriter olduğu üzerine iki devrimin benzerliklerinin ve farklılıklarının karşılaştırılmasını içeren bölümlerden oluşmaktadır. Sonuç bölümü ise çalışılabilecek bir konu olarak her alttan devrimin bir üstten devrim olup olmadığı şeklinde sunulan araştırma sorusu üzerinedir. Çalışma sonunda kurumsallaşma gereği, devrimin korunup savunulması, her şey alttan prensibi ve proletarya diktatörlüğü alttan devrimlerin otoriter yönetimlere dönüşme nedenleri olarak saptanmıştır.
Asian Politics & Policy, 2013
This article examines two prominent ideologues, Ali Shariati of Iran and Maulana Maududi of Pakis... more This article examines two prominent ideologues, Ali Shariati of Iran and Maulana Maududi of Pakistan, in order to determine their influence on national politics in the second half of the 20th century. Were they only fundamental actors of political Islam in their societies, or did they also have a significant impact on the reformation of Iranian and Pakistani nationalism? If they did, who exactly were Shariati and Maududi, and what are their legacies? In order to answer these questions, this article focuses on the Iranian experience with nationalism before and after the Iranian Revolution (1979) and Pakistani nationalism embedded with Islamism from independence (1947) until the end of the 1980s. In light of Ranajit Guha's concept of hegemony, this article brings to the foreground the possibility of alternative ways of thinking and belonging.
4th International Symposium on Innovative Approaches in Social, Human and Administrative Sciences Proceedings, 2019
4th International Symposium on Innovative Approaches in Social, Human and Administrative Sciences Proceedings, 2019
Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi
COVID-19 pandemisi tüm dünyada ülkelerin sağlık sistemleri ve politikalarını etkilemiş ve etkilem... more COVID-19 pandemisi tüm dünyada ülkelerin sağlık sistemleri ve politikalarını etkilemiş ve etkilemeye de devam etmektedir. Küresel bir salgın olarak COVID-19 hem sağlık politikalarının uygulanabilirliğini hem de sağlık hizmetlerini yeniden gözden geçirme ve yeni politikalara geçiş imkânı sunmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye, Çin, ABD ve Fransa’nın sağlık sistemleri ve politikalarının COVID-19 bağlamında değerlendirilip geliştirilebilecek hususların belirlenmesi amaçlanmıştır ve her ülkenin sağlık sistemi ve politikaları ana hatları ile incelenmiş, sağlık sistemleri, bütün vatandaşlarının sağlık güvencesine sahip olmaları ve sağlık hizmetine ulaşabilmesi çerçevesinde analiz edilmiştir. Çin, Fransa ve Türkiye’deki kapsayıcı sağlık güvencesi COVID-19 pandemisi ile etkin mücadelede genel anlamda yeterli görülmüştür. ABD’de ise sağlık güvencesinden yoksun olan nüfusun çokluğu nedeniyle, kapsayıcılığın yeterli seviyede olmadığı vurgulanabilir. Bu küresel salgının, ülkelerin sadece sağlık sis...
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2021
Demokratik hayat halkın iradesine dayanmaktadır. Halkın iradesini yansıtan siyasi iktidarın, huku... more Demokratik hayat halkın iradesine dayanmaktadır. Halkın iradesini yansıtan siyasi iktidarın, hukuk devletinin sınırları içinde devleti yönetme yetkisini devletin diğer kurumlarıyla paylaşmaya zorlanması kabul edilemez bir durumdur. Bu çalışmada vesayetçi anlayışın ülkemizdeki etkileri özellikle 1960-1980 ve 1980 sonrası olmak üzere karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Öncelikle vesayet kavramına ve Türkiye’de askerî ve bürokratik vesayetin tarihsel köklerine değinilecektir. Daha sonra 1960 Askerî Darbesi sonrasında kurumsallaşan vesayet odaklarının Türkiye siyasetine etkisi yorumlanacaktır. 1980 Darbesi ile anayasal bir kimliğe kavuşan askerî ve bürokratik vesayetin 1980’li ve 1990’lı yıllar boyunca aldığı şekil, 28 Şubat 1997 Darbesi’ne kadar vesayetin muhtelif türlerini siyasette etkin kılmıştır. Karşılaştırmalı tarihsel analizin uygulanacağı bu çalışma, söz konusu vesayet odaklarını açıklama amacı taşımaktadır. Bu bağlamda Tek Parti Dönemi’nde seçilmişler ve atanmışların iş bir...
Uploads
Paper by Mehmet Talha Pasaoglu
Bildiri by Mehmet Talha Pasaoglu
Tez by Mehmet Talha Pasaoglu
Iranians’ practices of understanding and experiencing Islam cannot be thought separately from Shiism. Similarly, the ways of their understanding and experiencing Shiism cannot be explained merely by Islam. For this reason, the problem of the historicality of Shiism will be put forward in this study. Thus, we will look at the consequences of Iranians’ social life, rather than giving an essentialist account of their religious beliefs or cultural identities. Also, rather than attaining an overall idea regarding the world of meaning and the collective memory of Iranians, we will trace fragmented experiences that seem to be completing each other. It is possible to claim that until 1979, there had been a tradition of protest that had lasted for 100 years in the political culture and transformation process of Iran. How did this tradition of protest come about? From where do the anti-governmental protests and strikes that lasted for years, in different forms, take their legitimacy? What does the Iranian Revolution of 1979 mean for the crowds of people who had witnessed it? If Iranian Revolution is an “Islamic Revolution”, who is the subject of it?
If we evaluate the Iranian Revolution both as a continuity and a rapture at the same time, the constituent character of the historicality of Shiism can be understood better. As a matter of fact, the political culture of Iranians follows a continuity with a century-old protest tradition, starting from the Tobacco Protest (1892) to the Iranian Revolution (1979). In this context, “revolutionary consciousness” became the driving force of the political culture; the revolutionary consciousness in Iran, from Jamal ad-Din al-Afghani to Khomeini, should be evaluated neither by means of the essence of a culture or religion, with the potential of Islamic fundamentalism nor in accordance with national or international conjuncture; the social movements in Iran will be evaluated within the historicality of Shiism.
Papers by Mehmet Talha Pasaoglu
Iranians’ practices of understanding and experiencing Islam cannot be thought separately from Shiism. Similarly, the ways of their understanding and experiencing Shiism cannot be explained merely by Islam. For this reason, the problem of the historicality of Shiism will be put forward in this study. Thus, we will look at the consequences of Iranians’ social life, rather than giving an essentialist account of their religious beliefs or cultural identities. Also, rather than attaining an overall idea regarding the world of meaning and the collective memory of Iranians, we will trace fragmented experiences that seem to be completing each other. It is possible to claim that until 1979, there had been a tradition of protest that had lasted for 100 years in the political culture and transformation process of Iran. How did this tradition of protest come about? From where do the anti-governmental protests and strikes that lasted for years, in different forms, take their legitimacy? What does the Iranian Revolution of 1979 mean for the crowds of people who had witnessed it? If Iranian Revolution is an “Islamic Revolution”, who is the subject of it?
If we evaluate the Iranian Revolution both as a continuity and a rapture at the same time, the constituent character of the historicality of Shiism can be understood better. As a matter of fact, the political culture of Iranians follows a continuity with a century-old protest tradition, starting from the Tobacco Protest (1892) to the Iranian Revolution (1979). In this context, “revolutionary consciousness” became the driving force of the political culture; the revolutionary consciousness in Iran, from Jamal ad-Din al-Afghani to Khomeini, should be evaluated neither by means of the essence of a culture or religion, with the potential of Islamic fundamentalism nor in accordance with national or international conjuncture; the social movements in Iran will be evaluated within the historicality of Shiism.