Papers by AYHAN N U R I YILMAZ

JEP - JOURNAL OF ECONOMICS AND POLITICAL SCIENCES, 2024
Geleneksel anlamda devletlerarası çatışmaları ifade etmek için kullanılan savaş kavramı günümüzde... more Geleneksel anlamda devletlerarası çatışmaları ifade etmek için kullanılan savaş kavramı günümüzde bu anlamının çok daha ötesinde meydana gelen durumları ifade etmektedir. Savaş olgusu uluslararası ilişkilerin yapısından kaynaklı olarak zaman içerisinde evirilmiştir. Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve küreselleşme bu evrimde oldukça etkili parametrelerdir. Bu dönemden itibaren savaş olgusu önceki nesillerde yaşanandan daha ciddi bir değişim göstererek savaşın tanımı, aktörleri, taktikleri, stratejileri ve yürütülüş biçimlerinde kendini göstermiştir. Evirilen savaş olgusunun günümüzdeki türlerinden bir tanesi de vekâlet savaşlarıdır. Bu savaş türü, güçlü devletlerin kendilerine vekil olarak seçtikleri terör örgütleri aracılığıyla istediği bölgelere müdahale etmesi neticesinde doğmuştur. Bu çalışmada, önce savaş kavramının geçirdiği dönüşüm eski ve yeni savaşlar üzerinden değerlendirilmiştir. Daha sonra vekâlet savaşlarında vekil aktör olarak kullanılan örgütlerden biri olan PKK vd. uzantıları incelenmiştir.

JEP - JOURNAL OF ECONOMICS AND POLITICAL SCIENCES, 2023
The Zionism movement, which emerged in the early 1800s, was formed on the basis of the idea of es... more The Zionism movement, which emerged in the early 1800s, was formed on the basis of the idea of establishing an independent Jewish state in the Palestinian region. Institutionalized under the leadership of Theodor Herzl, the movement quickly began to reach large masses after its first congress in Basel. This movement, which turned into concrete actions after the Second World War, resulted in the establishment of the State of Israel in Palestine in 1948. Faced with the Arab-Jewish conflict in Palestine, Britain brought the problem to the United Nations. In 1947, the Partition Plan presented by the United Nations (UN) attempted to find a solution to the Arab-Jewish conflict in Palestine, but this attempt ended with the 1948 Arab-Israeli War. In the 1967 Arab-Israeli War, Israel made great progress. As a result of this advance, UN Security Council Resolutions 242 and 338, which are still controversial today, came to the agenda. In addition to Israel's non-compliance with the Security Council resolutions, the US veto of Palestine's application for membership to the UN was one of the factors that made the resolution of the issue difficult. In 2012, despite the US veto, the UN granted Palestine the status of a non-full member observer state, giving it international visibility and the right to participate in the International Criminal Court (ICC) and UN subsidiary bodies. This study focuses on the process leading to the establishment of Israel and the UN's policies on the Palestinian issue.

II. ULUSLARARASI SANAT VE SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ BİLDİRİLER KİTABI, 2024
When diplomatic relations between states in today's world are examined, it is known that countrie... more When diplomatic relations between states in today's world are examined, it is known that countries, in addition to continuing to use traditional diplomacy devices, have begun to attach great importance to public diplomacy, which is the application form of the soft power model. Public diplomacy serves as a key to the development of bilateral relations. Because the feeling of sympathy and admiration created in the interlocutor states directly affects the cooperation preferences of the states in question. States that successfully mobilize public diplomacy devices become partners with whom it is primarily desired to cooperate. The Republic of Turkey is one of the countries that realize the importance of the public diplomacy approach. Turkey, which aims to build bridges of love with the countries and people with which it has established relations, has appointed various public diplomacy organizations for this purpose. One of the main institutions under Turkey's responsibility that implements the public diplomacy approach most successfully is the Turkish Cooperation and Coordination Agency (TIKA). In addition to expanding its scope of activity over time, it has also been observed that TİKA has started to work in many more countries. With over 30 years of experience, TIKA extends Turkey's hand of friendship and compassion to almost every corner of the world, and is an exemplary institution in the field of public diplomacy. Today, TİKA's work has undoubtedly been effective in creating positive feelings and thoughts towards Turkey in various parts of the world. Turkey's changing foreign policy perception since the early 2000s and its desire to establish contact with a much wider geography in this context also played a role in this. In other words, Turkey has paid more attention to public diplomacy institutions, including TIKA, as a result of its changing foreign policy concept, and thus, TIKA has carried out more effective activities and ensured a positive change in the perception of Turkey. The article discusses TİKA's public diplomacy activities in 9 regions: Central Asia, the Balkans, the Caucasus, the Middle East, Russia, Europe, the Indian Subcontinent, Africa and Latin America.

ISBN: 978-625-5954-09-1 , 2024
Modern çağlar insanlık ve ulus devletler için çok yönlü ittifak etme yada çalışmamızın dili ile s... more Modern çağlar insanlık ve ulus devletler için çok yönlü ittifak etme yada çalışmamızın dili ile söyleyecek olursak entegrasyonlar dönemini zirveye çıkarmıştır. Nitekim bu çalışma ile uluslararası entegrasyonlar bağlamında Türkiye Cumhuriyeti’nin konumunu ve bu yöndeki çalışmalarına odaklanmıştır. Türkiye için 1960’lardan bu yana sürdürülen Avrupa ile entegre olma çabaları günümüzde Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyeliği ülkenin birincil politikası haline getirmiş olsa da gelinen nokta itibariyle bu entegrasyon denemesinin tıkandığını ve Türkiye’yi alternatifler aramaya ittiğini söyleyebiliriz.
Alternatiflerin neler olacağı konusunda Türk kamuoyunda da sıkça dile getirilen başlıca bütünleşme ittifakları incelenmiş ve bu bağlamda Türkiye’nin hanesine girecek artı ve eksiler değerlendirilmiştir. Günümüz şartlarında bir tercihten ziyade bir zorunluluk olarak gündeme gelen entegrasyon ihtiyacı için Türkiye’yi siyasi ve iktisadi olarak ilgilendiren yedi entegrasyon modeli incelenmiştir. Bunlar, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, D8 - Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, İslam Konferansı Örgütü, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletler Teşkilatı, Şanghay İşbirliği Örgütü ve en güncel olarak BRICS’dir ve buradaki her bir bölgesel entegrasyon modeli, güç dengeleri ve birleşme teorileri çerçevesinde değerlendirilip Türkiye’nin kazanç ve kayıp hanesine neler katacağı konusu irdelenmiştir.
Bu entegrasyonların hiçbiri AB tarzında komplike bir yapı sergilememekle birlikte yine de her birinin bazı ticari ve siyasi avantajları getireceği büyük ölçüde kabul görmektedir. Yine de bir tercih sıralamasına tabi tutulduğunda özgül ağırlıkları aynı olmayan bu yapıların tamamına entegre olmak Türkiye’nin küresel güç kazanmasına katkı sağlayacağı muhtemeldir.

JEP JOURNAL OF ECONOMICS AND POLİTICAL SCIENCES, 2024
The concept of war, used to express interstate conflicts in the traditional sense, states to situ... more The concept of war, used to express interstate conflicts in the traditional sense, states to situations that occur much beyond this meaning at the present time.
This phenomenon has changed over time owing to the conflictual nature of
international relations. The end of the Cold War and globalization are very
effective parameters in this evolution. Since the Cold War period, the
phenomenon of war has shown itself in the definition such as actors, tactics,
strategies and modes of conduct of war, showing a more serious change than was known in previous periods. One of the current types of the evolving concept of war is proxy wars. This type of war has emerged as a result of powerful states intervening in the regions they want through the terrorist organizations they have chosen as their proxies. In this study, the transformation of the concept of war was first evaluated on the basis of old and new wars. Later, the PKK, which is one of the organizations used as a proxy actor in proxy wars, and its other extensions were examined.

1980’li yılların sonuna doğru yaşanan gelişmeler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağı... more 1980’li yılların sonuna doğru yaşanan gelişmeler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasına ve birçok yeni devletin bağımsızlıklarını kazanmasını yol açmıştır. Bu devletlerden Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan, Türkiye ile tarih, köken, dil ve din bakımından ortak noktalara sahiptir. Bağımsızlık sonrasında bölgede bir entegrasyona dair fikirler telaffuz edilmeye başlanmıştır. Birçok teorisyen, bölgede oluşan boşluk sonrasında dünya siyasetinde Avrasya’nın gelecekte üstleneceği role dair çıkarımlarda bulunmuşlardır. Tüm bu gelişmeler, Avrasya ve Orta Asya’da birçok uluslararası oluşumu da beraberinde getirmiştir. Bu, Avrupa Birliği’ne entegrasyon sürecinden geçen Türkiye için de bir fırsat olarak algılanarak, bağımsızlığını yeni kazanmış Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerini geliştirmesi beklenmiştir. Türkiye, rasyonel ilişkiler kurabilecek ve gerekli girişimleri yaparak bütünleşme senaryolarını lehine kullanabile...

DergiPark (Istanbul University), Dec 1, 2012
Öz 1980'li yılların sonuna doğru yaşanan gelişmeler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin d... more Öz 1980'li yılların sonuna doğru yaşanan gelişmeler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasına ve birçok yeni devletin bağımsızlıklarını kazanmasını yol açmıştır. Bu devletlerden Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan, Türkiye ile tarih, köken, dil ve din bakımından ortak noktalara sahiptir. Bağımsızlık sonrasında bölgede bir entegrasyona dair fikirler telaffuz edilmeye başlanmıştır. Birçok teorisyen, bölgede oluşan boşluk sonrasında dünya siyasetinde Avrasya'nın gelecekte üstleneceği role dair çıkarımlarda bulunmuşlardır. Tüm bu gelişmeler, Avrasya ve Orta Asya'da birçok uluslararası oluşumu da beraberinde getirmiştir. Bu, Avrupa Birliği'ne entegrasyon sürecinden geçen Türkiye için de bir fırsat olarak algılanarak, bağımsızlığını yeni kazanmış Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerini geliştirmesi beklenmiştir. Türkiye, rasyonel ilişkiler kurabilecek ve gerekli girişimleri yaparak bütünleşme senaryolarını lehine kullanabilecek midir? Diğer taraftan Rusya Federasyonu için, Avrasya bölgesinin ve Orta Asya devletlerinin doğal zenginliklerinden faydalanmak ve bu avantajı diğer küresel güçlere kaptırmamak önemli hedeflerden biridir. Kimilerine göre tek süper güç olarak nitelenen Amerika Birleşik Devletlerinin bölgedeki doğalgaz, petrol ve diğer enerji kaynaklarının kontrolüne yönelik politikalar izlemesi, olası Avrasya Birliği senaryolarını daha da zayıflatmaktadır. Bölge, zamanla küresel güçlerin üzerinde stratejik oyunlar oynadığı bir 'satranç tahtası'na dönüşmüştür. Avrasya ve özellikle Orta Asya'daki devletler arasındaki güvenlik sorunları ve etnik anlaşmazlıklar da göz önünde bulundurulduğunda, olası bir bütünleşmenin gerçekleşmesi giderek daha da zorlaşmaktadır. Bütün bu olgular çerçevesinde bölgenin gelecekte nasıl şekilleneceği ile ilgili analizler önem arz etmektedir.
Cumhuriyet'in Yüzüncü Yılında Türkiye'nin Ekonomik, Sosyal ve Siyasi Yapısı Üzerine İncelemeler, 2023

JEPP Journal of Economics and Political Sciences , 2023
1800'lü yılların başlarında ortaya çıkan Siyonizm hareketi, Filistin bölgesinde bağımsız bir Yahu... more 1800'lü yılların başlarında ortaya çıkan Siyonizm hareketi, Filistin bölgesinde bağımsız bir Yahudi devleti kurma düşüncesi temelinde oluşmuştur. Theodor Herzl'ın öncülüğünde kurumsallaşan hareket, Basel'de gerçekleştirdiği ilk kongresinin ardından hızla geniş kitlelere ulaşmaya başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından somut eylemlere dönüşen bu hareket, 1948'de Filistin'de İsrail Devleti'nin kurulması ile sonuçlanmıştır. Filistin'de Arap-Yahudi çatışması ile karşılaşan İngiltere, sorunu Birleşmiş Milletler'e taşımıştır. 1947'de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından sunulan Paylaşım Planı ile Filistin'de gerçekleşen Arap-Yahudi çatışmasına çözüm bulunmaya çalışılmış ancak bu girişim 1948 Arap-İsrail Savaşı ile son bulmuştur. 1967 yılında meydana gelen Arap-İsrail Savaşları'nda İsrail büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Bu ilerleyişin sonucunda, bugün dahi tartışmalara sebep olan 242 ve 338 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararları gündeme gelmiştir. İsrail'in Güvenlik Konseyi kararlarına uymayışının yanı sıra ABD'nin Filistin'in BM'ye üyelik başvurusunu veto kararı, meselenin çözümünü zorlaştıran unsurlardan biri olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) veto kararlarına rağmen 2012 yılında BM'nin Filistin'e, tam üye olmayan gözlemci devlet statüsünü vermesiyle Filistin, uluslararası görünürlük kazanmış, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve BM'nin alt kuruluşlarına katılma hakkına sahip olmuştur. Çalışmada, İsrail'in kuruluşuna giden süreç ve BM'nin Filistin sorununa ilişkin gerçekleştirdiği politikalar konu edilmiştir.

ULUSLARARASI SİYASET DERGİSİ, 2023
With the establishment of FRONTEX in 2004, the institution, which started its operations with a s... more With the establishment of FRONTEX in 2004, the institution, which started its operations with a small budget in the beginning, completed its corporate structure and legal regulations over time and started operating. FRONTEX, which has undertaken an important task in Europe, has started to carry out studies to ensure security at external borders and to solve the security problem of the European Union, as people from nations with different cultural and economic levels turn to Europe, and since it sees immigrants as the cause of the increase in crime rates in Europe, it has taken action against this situation. studies have begun. FRONTEX has tried to eliminate this situation both in the field and through agreements with third countries in order to prevent illegal immigrants and refugees in Europe. The organization, which states that it attaches importance to human rights in its charter, causes refugees and immigrants, especially those living in the Aegean, to face pushback practices and endanger their lives. As a result of the investigation carried out by both NGOs and international organizations of an institution that contradicts itself, it is seen that refugees were subjected to inhumane treatment and FRONTEX abused its intervention authority and caused deaths. During the period when FRONTEX carried out these activities, human rights violations and illegal sanctions imposed by Greece on immigrants were also revealed in the operations carried out by FRONTEX.
Türk Dünyası Araştırmaları, Aug 25, 2018

CUMHURİYETİN YÜZÜNCÜ YILINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE MİLLÎ GÜVENLİK
Türkler uzun tarihleri boyunca geniş coğrafyalara yayılmışlar, birçok kavimle karşılaşmış, birçok... more Türkler uzun tarihleri boyunca geniş coğrafyalara yayılmışlar, birçok kavimle karşılaşmış, birçok devlet kurmuş dünya tarihine iz bırakmışlardır.
Bu kadar uzun bir yolculukta dostlar kadar düşmanlar; müttefikler kadar
rakipler edinmiştir.
Genç cumhuriyet, hem yeni rejimini hem de kendisini anlatmak ihtiyacı
hissetmiş, bunun için çaba göstermiştir. Daha Milli Mücadele başlarken
basın yayına önem verilmiş, ayrıca bir haber ajansı kurulmuştur. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte Karadeniz Gemisi Seyyar Sergisi, İzmir
Fuarı gibi faaliyetler Yeni Türkiye’nin imaj çalışmaları olarak karşımıza
çıkmaktadır. La Turquie Kemaliste dergisi Türkiye’deki değişimi ve varılmak istenen noktayı göstermek için Batı kamuoyuna yönelik bir araç olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Londra Halkevi’nin çalışmaları dikkat çekmiş ancak etkisi sınırlı olmuştur. Soğuk Savaş sırasında da yurtdışı temsilcilikleri, basın ataşelikleri ve Haber Büroları kamu diplomasisi faaliyetlerinin odağı olmuştur. Uluslararası gelişmelerin ve kutuplaşmanın da
etkisi ile kamu diplomasisi faaliyetleri
SSCB’nin çöküşü Türkiye’nin önünde yeni bir sayfa açmış, bağımsızlıklarını kazanan Kafkasya ve Türkistan’daki Türk Cumhuriyetleri ile ilişkiler
önem kazanmıştır. Yeni Kamu diplomasisi faaliyetleri denebilecek adımlar atılmaya başlamış, TİKA gibi kurumlar, Büyük Öğrenci projesi gibi
adımlar ortaya çıkmıştır. Bu dönemin bazıları acemice de olsa atılmış adımları sonrasında atılımlar devam etmiş, faaliyet gösterilen bölgeler genişlemiş, yeni kurumlar
oluşturulmuştur. Kamu diplomasisi ve yumuşak güç Ak Parti döneminin
özellikle ilk dönemlerinde Türk dış politika adımlarının alametifarikası
haline gelmiştir.
Türkiye dış politikada insani diplomasiyi, yumuşak güç kullanımını
önemsemiş ve dönem dönem yumuşak gücünü çevresinde belirgin bir
şekilde etki alanı yaratma ve cazibe merkezi olma açısından uygular hale
gelmiştir. Ancak özellikle Arap Baharı sonrasında Ortadoğu’da yaşananlar ve iç politikasındaki değişimler sonrasında bu uygulamada gerilemeler söz konusudur.
Bu çalışmamızda yumuşak güç ve kamu diplomasisi kavramları tartışılmış. Türk kamu diplomasisi özellikle çeşitli aktörlerin faaliyetleri çerçevesinde irdelenmiştir. Bu aktörlerin oluşumları ve faaliyetlerine kısaca
değinilmiş, sonuç kısmında ise daha ziyade eleştiri ve önerilere yer verilmiştir.
DergiPark (Istanbul University), Nov 30, 2019
We cannot repudiate the fact that the symbiotic relationship and conflicts between Russian Federa... more We cannot repudiate the fact that the symbiotic relationship and conflicts between Russian Federation, the successor of the Soviet Union, and the Turkish Republic, the heir of the Ottoman Empire, against the backdrop of Turkishness-Slavicness which lasted all over the Eurasian geography throughout history, entered into a rather new course under the special circumstances of the post-Cold War era and within the context of regional formations brought about by the new millennium.

Avrasya Etüdleri, Dec 1, 2012
Öz 1980'li yılların sonuna doğru yaşanan gelişmeler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin d... more Öz 1980'li yılların sonuna doğru yaşanan gelişmeler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasına ve birçok yeni devletin bağımsızlıklarını kazanmasını yol açmıştır. Bu devletlerden Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan, Türkiye ile tarih, köken, dil ve din bakımından ortak noktalara sahiptir. Bağımsızlık sonrasında bölgede bir entegrasyona dair fikirler telaffuz edilmeye başlanmıştır. Birçok teorisyen, bölgede oluşan boşluk sonrasında dünya siyasetinde Avrasya'nın gelecekte üstleneceği role dair çıkarımlarda bulunmuşlardır. Tüm bu gelişmeler, Avrasya ve Orta Asya'da birçok uluslararası oluşumu da beraberinde getirmiştir. Bu, Avrupa Birliği'ne entegrasyon sürecinden geçen Türkiye için de bir fırsat olarak algılanarak, bağımsızlığını yeni kazanmış Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerini geliştirmesi beklenmiştir. Türkiye, rasyonel ilişkiler kurabilecek ve gerekli girişimleri yaparak bütünleşme senaryolarını lehine kullanabilecek midir? Diğer taraftan Rusya Federasyonu için, Avrasya bölgesinin ve Orta Asya devletlerinin doğal zenginliklerinden faydalanmak ve bu avantajı diğer küresel güçlere kaptırmamak önemli hedeflerden biridir. Kimilerine göre tek süper güç olarak nitelenen Amerika Birleşik Devletlerinin bölgedeki doğalgaz, petrol ve diğer enerji kaynaklarının kontrolüne yönelik politikalar izlemesi, olası Avrasya Birliği senaryolarını daha da zayıflatmaktadır. Bölge, zamanla küresel güçlerin üzerinde stratejik oyunlar oynadığı bir 'satranç tahtası'na dönüşmüştür. Avrasya ve özellikle Orta Asya'daki devletler arasındaki güvenlik sorunları ve etnik anlaşmazlıklar da göz önünde bulundurulduğunda, olası bir bütünleşmenin gerçekleşmesi giderek daha da zorlaşmaktadır. Bütün bu olgular çerçevesinde bölgenin gelecekte nasıl şekilleneceği ile ilgili analizler önem arz etmektedir.

İnsanların diğer insanlar üzerindeki etkisi gibi toplumların da diğer toplumlar üzerinde etkileri... more İnsanların diğer insanlar üzerindeki etkisi gibi toplumların da diğer toplumlar üzerinde etkileri vardır. Bu etkilerin pozitif olanları son 20 yıldır yumuşak güç kavramı ile incelenir ve açıklanır olmuştur. Sözünü ettiğimiz etkideki en başat unsurlar kuşkusuz coğrafya, tarih, kültür, dil, inanç ve ortak geçmişe dayalı günlük yaşantı ile ilgili değerlerdir. Balkanlar ve Anadolu coğrafyası üç kıtada altı asır hüküm sürmüş bir imparatorluk olan Osmanlı için adeta iki kanat gibiydi. Hatta kimi tarihçiler Balkanlar'ın Anadolu'dan daha fazla Osmanlı olduğunu ve o coğrafyada daha fazla Osmanlı eseri olduğunu belirterek öne sürerler. Bunda kuşkusuz imparatorluğun yönetim merkezi İstanbul'un konumu da etkili olmuştur. Nitekim bugün Türkiye cumhuriyeti sınırları içinde yer alan pek çok kentin İstanbul'a olan mesafesinin Balkan şehirlerinden daha uzakta olması bu durumu net şekilde izah eder. Velhasıl, Balkanların Türkiye ve Türkler içi önemi yadsınamaz bir gerçekliktir. Türkiye soğuk savaş döneminin kısıtlayıcılığı ve Sovyet tehdidi nedeniyle bölgeye olan ilgisini azaltmış olsa da dönemin sona ermesi ve yeni oluşan şartlar Türkiye'yi acilen bölge ile yeniden ilgilenme ve etkili olmaya itmiştir. Bu bir seçim değil mecburiyettir. İşte 21 yy ile birlikte oluşan bu yeni dönemde Türkiye Cumhuriyeti'nin artan küresel etkisinin en başta oluştuğu coğrafya kuşkusuz Balkanlardır. Biz bu çalışmada Balkanlar coğrafyası ve orada yer alan devletler ile Türkiye'nin resmi ilişkileri dışında kamu diplomasisinin kapsamına giren faaliyetlerini iki kurumla (TİKA ve YTB) incelemek istedik. Bunu yaparken bu kurumların faaliyetlerini ve faaliyet alanlarını analiz edip etkilerini sonuçları ile ortaya koymaya çalıştık. Çalışmamızın birinci bölümünde yumuşak güç ve kamu diplomasisi gibi teknik kavramlara kısaca yer verilmiş ve Balkan coğrafyasının tanımı ve kapsamı da açıklanmıştır. İkinci bölümde YTB ve TİKA'nın kısaca kurumsal yapısına yer verilmiş bilahare her iki kurumun bölgedeki faaliyetleri anlatılarak analiz edilmiştir.

Avrasya Etüdleri, Dec 1, 2012
Öz 1980'li yılların sonuna doğru yaşanan gelişmeler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin d... more Öz 1980'li yılların sonuna doğru yaşanan gelişmeler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasına ve birçok yeni devletin bağımsızlıklarını kazanmasını yol açmıştır. Bu devletlerden Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan, Türkiye ile tarih, köken, dil ve din bakımından ortak noktalara sahiptir. Bağımsızlık sonrasında bölgede bir entegrasyona dair fikirler telaffuz edilmeye başlanmıştır. Birçok teorisyen, bölgede oluşan boşluk sonrasında dünya siyasetinde Avrasya'nın gelecekte üstleneceği role dair çıkarımlarda bulunmuşlardır. Tüm bu gelişmeler, Avrasya ve Orta Asya'da birçok uluslararası oluşumu da beraberinde getirmiştir. Bu, Avrupa Birliği'ne entegrasyon sürecinden geçen Türkiye için de bir fırsat olarak algılanarak, bağımsızlığını yeni kazanmış Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerini geliştirmesi beklenmiştir. Türkiye, rasyonel ilişkiler kurabilecek ve gerekli girişimleri yaparak bütünleşme senaryolarını lehine kullanabilecek midir? Diğer taraftan Rusya Federasyonu için, Avrasya bölgesinin ve Orta Asya devletlerinin doğal zenginliklerinden faydalanmak ve bu avantajı diğer küresel güçlere kaptırmamak önemli hedeflerden biridir. Kimilerine göre tek süper güç olarak nitelenen Amerika Birleşik Devletlerinin bölgedeki doğalgaz, petrol ve diğer enerji kaynaklarının kontrolüne yönelik politikalar izlemesi, olası Avrasya Birliği senaryolarını daha da zayıflatmaktadır. Bölge, zamanla küresel güçlerin üzerinde stratejik oyunlar oynadığı bir 'satranç tahtası'na dönüşmüştür. Avrasya ve özellikle Orta Asya'daki devletler arasındaki güvenlik sorunları ve etnik anlaşmazlıklar da göz önünde bulundurulduğunda, olası bir bütünleşmenin gerçekleşmesi giderek daha da zorlaşmaktadır. Bütün bu olgular çerçevesinde bölgenin gelecekte nasıl şekilleneceği ile ilgili analizler önem arz etmektedir.
Bu calismanin amaci, supranasyonal bir yapi olan ve ulus devletler gibi gucunu askeri sahadan ziy... more Bu calismanin amaci, supranasyonal bir yapi olan ve ulus devletler gibi gucunu askeri sahadan ziyade iktisadi sahada gosteren Avrupa Birligi’nin ozenilen ve cezbeden bu istisnai yapisini olusturmasindaki yumusak guc etkisini incelemektir. Bunu ortaya koyarken AB’nin bir butun olarak faaliyetleri incelenmis ve degerlendirilmis yanisira AB’nin 4 buyukleri olan Almanya, Birlesik Krallik, Fransa ve Italya’nin da yumusak guc faaliyetlerine deginilmistir. Uzunca bir suredir aday ulke statusundeki Turkiye’nin bu faaliyetlerden etkilendigini bilmekteyiz. Bu yuzden bu calismanin AB-Turkiye arasindaki iliskilerin yumusak guc ve kamu diplomasisi yonune isik tutacagini dusunmekteyiz. Yine de Turkiye’nin AB ve AB ulkeleri uzerindeki yumusak guc etkisinin degerlendirilmesi baska bir calismaya birakilmistir.
Gunumuzde iletisimin son derece hizli ve yazar ile okurun etkilesimli olarak karsi karsiya geldig... more Gunumuzde iletisimin son derece hizli ve yazar ile okurun etkilesimli olarak karsi karsiya geldigi basin araclari cesitlenmistir. Yazili basin urunlerinin gelisen teknoloji ile diger basin kanallari ile yogun bir rekabet baskisi altinda kaldigi gunumuzde yine de dagitim hala hayati fonksiyonlardan biri olarak onemini korumaktadir. Bu calismada, oncelikle basin sektorunde dagitim kanallari Avrupa Birligi ulkeleri ozelinde ele alinarak, soz konusu bazi ulkelerde basin sektorunun ve dagitim kanallarinin icinde bulundugu durum orneklerle aciklanmaya calisilacak, ayrica Turkiye ve AB dagitim kanallari arasindaki farklar ve sonuclar ortaya konulacaktir.

Sovyetler Birligi’nin halefi Rusya Federasyonu ile Osmanli Imparatorlugunun mirascisi Turkiye cum... more Sovyetler Birligi’nin halefi Rusya Federasyonu ile Osmanli Imparatorlugunun mirascisi Turkiye cumhuriyetinin Turkluk Slavlik baglaminda Avrasya cografyasinda tarih boyu surmus olan simbiyotik iliskisi ve catismalari soguk savas sonrasinin ozel kosullarinda ve milenyumla gelen bolgesel olusumlar baglaminda yepyeni bir cerceveye oturdugunu inkar edemeyiz. Iste bu ozel kosullarin med-cezirli iliskiler baglaminda yine bir soguk savas sonrasi kavrami olan yumusak guc kavrami ve buna bagli olarak kamu diplomasisi faaliyetlerini de kapsayacak sekilde Turk- Rus iliskilerine deginmek bu calismanin asli konusunu teskil etmektedir. Siyasi iktisadi ve ticari iliskilerin her birinin ayri ve derin bir calisma alani olabilecek Turk Rus iliskilerinde biz, etkileri diger saydiklarimizi yonlendirebilecek olan yumusak guc alanina odaklandik. Bu cercevede calismamizda Turkiye’nin eski Turk yurtlarini ve Turk halklarindan epey bir kismini bunyesinde barindiran Rusya Federasyonu uzerindeki yumusak guc et...
Sürat Matbaacılık-Kırtasiye Tic. San.Ltd.ġt
Uploads
Papers by AYHAN N U R I YILMAZ
Alternatiflerin neler olacağı konusunda Türk kamuoyunda da sıkça dile getirilen başlıca bütünleşme ittifakları incelenmiş ve bu bağlamda Türkiye’nin hanesine girecek artı ve eksiler değerlendirilmiştir. Günümüz şartlarında bir tercihten ziyade bir zorunluluk olarak gündeme gelen entegrasyon ihtiyacı için Türkiye’yi siyasi ve iktisadi olarak ilgilendiren yedi entegrasyon modeli incelenmiştir. Bunlar, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, D8 - Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, İslam Konferansı Örgütü, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletler Teşkilatı, Şanghay İşbirliği Örgütü ve en güncel olarak BRICS’dir ve buradaki her bir bölgesel entegrasyon modeli, güç dengeleri ve birleşme teorileri çerçevesinde değerlendirilip Türkiye’nin kazanç ve kayıp hanesine neler katacağı konusu irdelenmiştir.
Bu entegrasyonların hiçbiri AB tarzında komplike bir yapı sergilememekle birlikte yine de her birinin bazı ticari ve siyasi avantajları getireceği büyük ölçüde kabul görmektedir. Yine de bir tercih sıralamasına tabi tutulduğunda özgül ağırlıkları aynı olmayan bu yapıların tamamına entegre olmak Türkiye’nin küresel güç kazanmasına katkı sağlayacağı muhtemeldir.
This phenomenon has changed over time owing to the conflictual nature of
international relations. The end of the Cold War and globalization are very
effective parameters in this evolution. Since the Cold War period, the
phenomenon of war has shown itself in the definition such as actors, tactics,
strategies and modes of conduct of war, showing a more serious change than was known in previous periods. One of the current types of the evolving concept of war is proxy wars. This type of war has emerged as a result of powerful states intervening in the regions they want through the terrorist organizations they have chosen as their proxies. In this study, the transformation of the concept of war was first evaluated on the basis of old and new wars. Later, the PKK, which is one of the organizations used as a proxy actor in proxy wars, and its other extensions were examined.
Bu kadar uzun bir yolculukta dostlar kadar düşmanlar; müttefikler kadar
rakipler edinmiştir.
Genç cumhuriyet, hem yeni rejimini hem de kendisini anlatmak ihtiyacı
hissetmiş, bunun için çaba göstermiştir. Daha Milli Mücadele başlarken
basın yayına önem verilmiş, ayrıca bir haber ajansı kurulmuştur. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte Karadeniz Gemisi Seyyar Sergisi, İzmir
Fuarı gibi faaliyetler Yeni Türkiye’nin imaj çalışmaları olarak karşımıza
çıkmaktadır. La Turquie Kemaliste dergisi Türkiye’deki değişimi ve varılmak istenen noktayı göstermek için Batı kamuoyuna yönelik bir araç olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Londra Halkevi’nin çalışmaları dikkat çekmiş ancak etkisi sınırlı olmuştur. Soğuk Savaş sırasında da yurtdışı temsilcilikleri, basın ataşelikleri ve Haber Büroları kamu diplomasisi faaliyetlerinin odağı olmuştur. Uluslararası gelişmelerin ve kutuplaşmanın da
etkisi ile kamu diplomasisi faaliyetleri
SSCB’nin çöküşü Türkiye’nin önünde yeni bir sayfa açmış, bağımsızlıklarını kazanan Kafkasya ve Türkistan’daki Türk Cumhuriyetleri ile ilişkiler
önem kazanmıştır. Yeni Kamu diplomasisi faaliyetleri denebilecek adımlar atılmaya başlamış, TİKA gibi kurumlar, Büyük Öğrenci projesi gibi
adımlar ortaya çıkmıştır. Bu dönemin bazıları acemice de olsa atılmış adımları sonrasında atılımlar devam etmiş, faaliyet gösterilen bölgeler genişlemiş, yeni kurumlar
oluşturulmuştur. Kamu diplomasisi ve yumuşak güç Ak Parti döneminin
özellikle ilk dönemlerinde Türk dış politika adımlarının alametifarikası
haline gelmiştir.
Türkiye dış politikada insani diplomasiyi, yumuşak güç kullanımını
önemsemiş ve dönem dönem yumuşak gücünü çevresinde belirgin bir
şekilde etki alanı yaratma ve cazibe merkezi olma açısından uygular hale
gelmiştir. Ancak özellikle Arap Baharı sonrasında Ortadoğu’da yaşananlar ve iç politikasındaki değişimler sonrasında bu uygulamada gerilemeler söz konusudur.
Bu çalışmamızda yumuşak güç ve kamu diplomasisi kavramları tartışılmış. Türk kamu diplomasisi özellikle çeşitli aktörlerin faaliyetleri çerçevesinde irdelenmiştir. Bu aktörlerin oluşumları ve faaliyetlerine kısaca
değinilmiş, sonuç kısmında ise daha ziyade eleştiri ve önerilere yer verilmiştir.
Alternatiflerin neler olacağı konusunda Türk kamuoyunda da sıkça dile getirilen başlıca bütünleşme ittifakları incelenmiş ve bu bağlamda Türkiye’nin hanesine girecek artı ve eksiler değerlendirilmiştir. Günümüz şartlarında bir tercihten ziyade bir zorunluluk olarak gündeme gelen entegrasyon ihtiyacı için Türkiye’yi siyasi ve iktisadi olarak ilgilendiren yedi entegrasyon modeli incelenmiştir. Bunlar, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, D8 - Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, İslam Konferansı Örgütü, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletler Teşkilatı, Şanghay İşbirliği Örgütü ve en güncel olarak BRICS’dir ve buradaki her bir bölgesel entegrasyon modeli, güç dengeleri ve birleşme teorileri çerçevesinde değerlendirilip Türkiye’nin kazanç ve kayıp hanesine neler katacağı konusu irdelenmiştir.
Bu entegrasyonların hiçbiri AB tarzında komplike bir yapı sergilememekle birlikte yine de her birinin bazı ticari ve siyasi avantajları getireceği büyük ölçüde kabul görmektedir. Yine de bir tercih sıralamasına tabi tutulduğunda özgül ağırlıkları aynı olmayan bu yapıların tamamına entegre olmak Türkiye’nin küresel güç kazanmasına katkı sağlayacağı muhtemeldir.
This phenomenon has changed over time owing to the conflictual nature of
international relations. The end of the Cold War and globalization are very
effective parameters in this evolution. Since the Cold War period, the
phenomenon of war has shown itself in the definition such as actors, tactics,
strategies and modes of conduct of war, showing a more serious change than was known in previous periods. One of the current types of the evolving concept of war is proxy wars. This type of war has emerged as a result of powerful states intervening in the regions they want through the terrorist organizations they have chosen as their proxies. In this study, the transformation of the concept of war was first evaluated on the basis of old and new wars. Later, the PKK, which is one of the organizations used as a proxy actor in proxy wars, and its other extensions were examined.
Bu kadar uzun bir yolculukta dostlar kadar düşmanlar; müttefikler kadar
rakipler edinmiştir.
Genç cumhuriyet, hem yeni rejimini hem de kendisini anlatmak ihtiyacı
hissetmiş, bunun için çaba göstermiştir. Daha Milli Mücadele başlarken
basın yayına önem verilmiş, ayrıca bir haber ajansı kurulmuştur. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte Karadeniz Gemisi Seyyar Sergisi, İzmir
Fuarı gibi faaliyetler Yeni Türkiye’nin imaj çalışmaları olarak karşımıza
çıkmaktadır. La Turquie Kemaliste dergisi Türkiye’deki değişimi ve varılmak istenen noktayı göstermek için Batı kamuoyuna yönelik bir araç olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Londra Halkevi’nin çalışmaları dikkat çekmiş ancak etkisi sınırlı olmuştur. Soğuk Savaş sırasında da yurtdışı temsilcilikleri, basın ataşelikleri ve Haber Büroları kamu diplomasisi faaliyetlerinin odağı olmuştur. Uluslararası gelişmelerin ve kutuplaşmanın da
etkisi ile kamu diplomasisi faaliyetleri
SSCB’nin çöküşü Türkiye’nin önünde yeni bir sayfa açmış, bağımsızlıklarını kazanan Kafkasya ve Türkistan’daki Türk Cumhuriyetleri ile ilişkiler
önem kazanmıştır. Yeni Kamu diplomasisi faaliyetleri denebilecek adımlar atılmaya başlamış, TİKA gibi kurumlar, Büyük Öğrenci projesi gibi
adımlar ortaya çıkmıştır. Bu dönemin bazıları acemice de olsa atılmış adımları sonrasında atılımlar devam etmiş, faaliyet gösterilen bölgeler genişlemiş, yeni kurumlar
oluşturulmuştur. Kamu diplomasisi ve yumuşak güç Ak Parti döneminin
özellikle ilk dönemlerinde Türk dış politika adımlarının alametifarikası
haline gelmiştir.
Türkiye dış politikada insani diplomasiyi, yumuşak güç kullanımını
önemsemiş ve dönem dönem yumuşak gücünü çevresinde belirgin bir
şekilde etki alanı yaratma ve cazibe merkezi olma açısından uygular hale
gelmiştir. Ancak özellikle Arap Baharı sonrasında Ortadoğu’da yaşananlar ve iç politikasındaki değişimler sonrasında bu uygulamada gerilemeler söz konusudur.
Bu çalışmamızda yumuşak güç ve kamu diplomasisi kavramları tartışılmış. Türk kamu diplomasisi özellikle çeşitli aktörlerin faaliyetleri çerçevesinde irdelenmiştir. Bu aktörlerin oluşumları ve faaliyetlerine kısaca
değinilmiş, sonuç kısmında ise daha ziyade eleştiri ve önerilere yer verilmiştir.
The aim of this study is to examine the public diplomacy activities in the countries in the Asia Pacific region of the Republic of Turkey and to analyze Turkey’s soft power potential and impact in the region. In the first part of our study, different definitions of the region called Asia Pacific will be mentioned and our study limits will be presented with their justifications. In the second part, the concepts of public diplomacy and soft power will be briefly mentioned. In the third part, public diplomacy activities on the basis of countries and which institutions undertake what kind of activities will be included. In the conclusion part, besides a general evaluation, there will be some determinations and recommendations about how Turkey can evaluate its potential in the region and what more it can do
In this study, assessments are made relating to four of the independent Turkic states located in the old Turkestan zone and the alteration and transformation that Kazakhstan, Kyrgyzstan, Uzbekistan and Turkmenistan in alphabetical order, have undergone are mentioned in this research as well as the relations of each state with Republic of Turkey.
The analysis of a 30-year period since the Soviet Union’s dissolution in 1991 up until today, is assessed on an individual basis in terms of the current situation, and on the basis of each country. For this study, the year 1991 when these 4 countries joined the other states in the world as independent and sovereign states, is regarded as the starting point, and the assessment of the 30-year period until 2021 is made on an individual basis for each country. In this assessment, the relations between Turkey and each country are evaluated as part of political, social, economical, and cultural aspects so that determinations can be arrived at regarding Turkey’s performance and the course of relations.
In the study, respectively; the general assessment of the Turkestan zone is analyzed in the first section, the general situation of the relations between Turkey and other countries in the region is examined in the second section, the union efforts in the region is reviwed in the third section and the study is detailed further with a fourth section regarding the alteration and transformation of each country since their independence from political, economical, social and cultural viewpoints. In the conclusion part, determinations are arrived at and correspondingly some projections into the future are tried to be made.
Kitap Tanıtımı
Girişimcilik ve inovasyonun gelişmesinde en temel faktörün eğitim olduğu şüphesizdir. Ülkemizde hem ortaöğretim hem de yükseköğrenimde girişimcilik eğitimine verilen önem giderek artmaktadır. Hatta bazı üniversiteler, tüm bölümlerinde girişimcilik dersi vermeyi planlamaktadır. Bazı üniversitelerimizde girişimcilik yüksek lisansı programları açılmaktadır. Dolayısıyla girişimcilik eğitimi için gerekli materyallerin artırılması gerekmektedir.
Girişimcilik ve İnovasyon Yönetimi isimli bu kitapta, bir girişimcinin bilmesi gereken girişimcilik kavramı, girişimcilik kültürü, girişimcilikte etik, iş modellemesi ve inovasyon yönetimi gibi temel konular ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Ayrıca kitapta, girişimcilik çeşitleri ve bir girişimcinin mutlaka bilmesi gereken yönetim, pazarlama ve finans konuları gerektiği şekliyle ele alınmaktadır.
Girişimcilik ve İnovasyon Yönetimi kitabı, yeni iş kuracak kişilere, işini geliştirmek için inovatif bakış açısına ihtiyaç duyan iş adamlarına ve hayatın her safhasında inovatif düşünmek isteyen kişilere büyük fayda sağlayacaktır.
Merhum ve muhterem devlet büyüğümüz Hasan Celal GÜZEL beyefendi’nin telefonu ile başlayan bir süreç günümüze kadar bizim bu konuda onlarca çalışma yapmamızın vesilesi ve başlangıcı oldu. İşte elinizde tuttuğunuz kitap bu süreçte yazılan farklı bölgesel çalışmaların güncellenmesi ve genişletilmesi ile oluşturuldu. Ülkemizin ve kamu diplomasisi kurumlarının küresel ölçekteki çalışmalarına detaylı bir biçimde değinilen bu eser Türkiye’nin Kamu Diplomasisi faaliyetlerini bölgesel seviyede ele alıp analiz etmesi bakımından da bir ilk olma niteliği taşımaktadır.
Bu kitap büyük ölçüde konu ile ilgili makalelerimizin ve kitap bölümlerimizin güncellenmesi ve yeni bölümler eklenmesiyle oluşturulmuştur. Hint Alt kıtası bu kitap için kaleme alınmıştır ve ilk defa yayınlanacaktır. Ayrıca Avrupa Kıtası bölümü Balkanlar ayrı bir bölüm olarak yer aldığından hariç tutularak yazılmış ve içeriği her ne kadar muhtelif çalışmalarımızdan esinlenilmişse de büyük ölçüde yenidir. Diğer makalelerimizin listesi aşağıdadır.
Bu vesileyle çalışmamızın manevi başlatıcısı olarak gördüğümüz Merhum Devlet Büyüğümüz Hasan Celal GÜZEL’e rahmet diliyor ve çalışmamızın hem akademik alanda hem de sözkonusu bölgelerde çalışmalar yürütecek kurumlar ve kişiler için faydalı olacağını ümit ediyoruz. Çalışmamızın düzenlenmesinde büyük emeği geçen Dr. Serkan KEKEVİ’ye ve yayınlanmasında her türlü kolaylığı gösteren Berikan Yayınevi genel yayın yönetmeni Cuma AĞCA bey ile çalışma arkadaşlarına teşekkürü bir borç biliriz.
Ayhan Nuri YILMAZ
Abstract
The developments in international politics towards the end of 1980’s, finally lead to the dissolution of the Union of Soviet Socialist Republics (USSR) in 1991 and as a consequence, new independent states have emerged in Eurasia. Among these states, Azerbaijan, Kazakhstan, Uzbekistan, Turkmenistan and Kyrgyzstan had common historical, ethnic, religious and linguistic ties with Turkey. After gaining independence, ideas on regional integration has been started to be discussed. Many doctrinaires developed arguments on the more effective role of Eurasia countries on regional and world politics and concluded that the authority gap would be filled by these states. These new political movements and existence of new states also lead to the foundation of new International Organizations in Eurasia and Central Asia. On the other hand, for Turkey who is on the way through the integration process to European Union, these developments have been considered as new opportunities. Based on the historical and geographical ties of Turkey with the region, the country was expected to develop economical, political and cultural relations with new independent Turkic republics. Could Turkey benefit from this new status, set up rational relations and take political actions for the realization of integration scenarios with these new states? On the other hand, it is crucial for Russian Federation to take advantage of the entire natural resources of Eurasian and Central Asian countries, and not to lose this favourable position against the other global powers. USA, who is considered as the only super power according to some perspectives, also adopts a policy for controlling all natural gas reserves, petroleum and energy sources in the region, and this policy is implicitly weakening the possible Eurasia Union scenarios. In the course of time, the region has become like a “chess board”, on which the global powers play strategy games. Considering the security problems and the ethnic conflicts between the Eurasia states and especially the Central Asian states, it can be said that any possible integration in the region is becoming more difficult day by day. Therefore, the analyses regarding how the region will be reshaped have a great importance.