• Anasayfa
  • İnstagram
  • Facebook
  • Twitter
  • Pinterest
  • Bloglovin
  • Googleplus
  • Rengarenkatölye
  • 11 Şubat 2013 Pazartesi

    Suluhan gezisi alışverişi ♥

    Tarihi mekanları, binaları gezmeye bayılıyorum. Hep durur düşünürüm gezerken, binaların kapılarına, pencerelerine, duvarlarına, en küçük taşlarına kadar incelerim. Neler olmuştur kim bilir kimler gelmiştir, neler yaşamıştır buralarda? Geçen yıl Kapadokya'ya gittiğimde müzeleri gezmek için müzekart almıştım. 15TL olması lazım 1 yıl geçerli hemde. Daha önce her müzeye ayrı parayla giriyodum. Müzekart fazla uygun ona göre. Kartımın süresi dolmak üzere, dolmadan önce gittiğim gitmediğim her müzeyi bir ziyaret edeyim diyorum  bu haftalarda, çok heyecanlanıyorum yine :) Genelde foto almak yasak oluyo ama olmayan yerler için bi post hazırlarım umarım.


    Gelelim Suluhan'a. Müzeler dışında Suluhan gibi tarihi mekanların tatlı bi biçimde ticarete dönüştüğü yerler de oldukça ilgi çekici benim için. Herkes için de avmlere tercih edilir yerler olmalı bence. Sadece alışveriş yapmakla kalmıyosunki, bambaşka bi ruha bürünüyosun. İhtiyacımız böyle yerlerde de mevcutsa neden alışveriş için de tercih etmeyelim ki. Bide bu mekanlarda Suluhan'da olduğu gibi sevimli sempatik ürünler doluysa gez gez bitmezz.
    Suluhan 1940larda falan yoksullar için kalacak yer oluyormuş, şimdiki takı dükkanları o zamanlar her bi ailenin eviymiş. Bi düşünün böyle şeyler yaşanmış bi yerde alışverişi. Bazı ticarete açılan mekanların ruhu fazla bozuluyor ama Suluhan bunlardan değil bence.






                   
    Bu da eski haliymiş.

    Bir de şu mescitin olduğu yer çay kahve içmelik dinlenmelik mekandı ama bu aralar yok kapanmış olabilir emin değilim, kapandıysa da tekrar böyle bi yer yapılmalı.

    Suluhan'a giderken bir otel.



    Neler alabiliriz ona bakalım, hem kendimize hem hediyelik birsürü şey bulabiliriz ufak tefek.

             

    Boyamalı süslemeli hobileri olanlar için bu ahşaplar muhteşem. Ben birsürü birsürü seçtim mesela :) Şu kalp koyduğum yerdeki üçlüden biri benim olcak yaz tatilimde allayıp pullayıp odama koyacağım. Fiyatları da gayet uygun. Bir de ahşap boyaları ve süslemeleri almak gerekir tabii.



    Bu kutular da el yapımı. Uğraşmayı sevmeyenler için alınabilir, ben bakıp ilham alıp kendim yapmayı tercih ediyorum. Ama çok beğendiysem kendim yapmayı bekleyemiyorum alıveriyorum tabi.




    Yeni doğan bebekler için cicili bicili şeyler de mevcut, davetleri falan için. Ya da odalarını süslemek için. Ben o zamanlar hala Ankara'da olursam Suluhan'a kesin uğrarım diyorum.


    Bunlar da hepsi birbirinden güzel, bulunduğu yeri orjinalleştirecek magnetler.

                      








                        

    Her kız burda kendini kaybeder diye düşünüyorum. Biz hepsine saldırdık küçük küçük şeyler kocaman bi poşet oldu eve dönerken. Giderken şununla şunu takarım diye sevdim sürekli takılarımı ama geldimm daha çoğu pakette.

    Başka bir gezide buluşmak dileğiyle, rengarenk kalın :)

7 Şubat 2013 Perşembe

İlk şarkım tüm sevipte kavuşanlara kavuşamayanlara gelsin ♥

Artık bi gitaristim ve repertuvarımda 1 buçuktan 2 şarkı var. Birisi her Türk gencinin gitar öğrenmeye başladığında yüksek ihtimalle seçtiği 'Caddelerde rüzgar aklımda aşk var..' ilk denemelerimde aşk değil de başka şeyler varmış gibi geliyodu insanın kulağına. Herkes yaka silkmişti benden. Bi sessizlik olduğunda 'ben size birşeyler çalayım' deyip alıyordum gitarımı elime, yapana kadar kim bilir kaç kere çalıyodum. Herkes yüzünde sahte tatlı bir gülümseme, şarkıma eşlik etmeye çalışıyodu. ' dın dın dın dın dındın...'. Evet bu melodiden bende nefret etmişim. Neyseki bi gün Pinhani'nin Beni Al'ını denememle Caddelerde rüzgar efsanesi binevi sona erdi. Caddelerde rüzgarı kardeşim göstermişti öyle öğrenmiştim. Ama o gittiği için netten bakayım bişeyler kaparım belki kursa kadar dedim bu şarkıyı buldum işte kolay diye. Çalan adam kendini değil de biraz da gitarı çekseymiş daha kolay öğrenebilirdim neyse işte yarısını falan çalıyorum. Hatta hızlandım, delikanlıyla düet yapıyorum başa sarıp sarıp.

Kursa başladığımda yeni bi gitar alcaktım demiştim hatta mor bi gitar göstermiştim, işte ondan vazgeçtim. Benim külüstür baya iyi bi gitarmış, istediklerim de çok iyi değilmiş, bunun telini değiştir dediler öyle yaptım, adam akorunu da yaptı sanıyodum becerememiş. Gelince bide onunla uğraştım, akortu da öğrendim ben tamamım artık.

Nasıl unuturum Nothing Else Matters' ın da başını çalıyorum. Artist gitarist ^^ . Her neyse kendimden iğrenmeden sonlandırayım bu paragrafı.

6 Şubat 2013 Çarşamba

Tatlı butonlarım hazır!


Eveet artık rengarenkyakamoz'un da facebook ve twitter sayfası var. Benim biricik çekirdek izleyicimi buralardan da takibe bekliyorum :) Sosyal medya butonlarım da henüz bitti. El emeği göz nuru maşallah diyelim sayfaya girince içimi açıyo kendileri. Yapımını kendi kendime ordan burdan öğrenmeye çalıştığımdan biraz zaman aldı ama değdiğini düşünüyorum. Ben artık her birine teker teker tıklar dururum, bi hevesimi alayım :)

5 Şubat 2013 Salı

Alışveriş terapisi ♥


"Geçen gün kızlarla Şanzelizede gezerken Marchande'dan çıkmışız.... "
diye başlamak isterdim yazıma. Çok istiyorum. Karşıma bi fırsat çıksın diye ööyle bekliyorum. Bir insanoğlu gelsin "Bak kızım senin fransızcan da var, çok da istiyosun gel seni Fransa'ya götüreyim hayrına, hem fransızcanı geliştirirsin hem gezersin." desin kimsin nesin demeden şekere çikolataya kanan çocuklar gibi koşar giderim ama ben anca Yandex'in haritasında geziyorum Paris'in sokaklarını. O değil kafayı yemekten korkuyorum. Yakında giyinip, süslenip püslenip, çantamı yanıma alıp haritanın başına oturcam, gerçekten gezdiğimi düşüncem diye ödüm kopuyo. Her bakışımda uzunca kalıyorum başında.

Nerden geldim bu konuya. Başlarken bunları yazacağımı düşünmemiştim, ne kadar dolduysam artık bi paragraf kusmuşum.

Bir Marchande olmasa da, Gratis'te geziyorduk. Bi kızın aklını başından alması, kendini kaybetmesi için yeterli bi yer olsa gerek -test ettik: yeterli.-. Kozmetik dükkanları velinimetimiz! Bir girdim mi çıkamıyoruz, küçücük kozmetik dükkanı labirentli uzun ince bi yol oluveriyor ki yine öyle oldu. Herkes farklı bi yerde, farklı bişey gören diğerine bağırıyor, koşar adımlarla gidip teker teker gösteriyor.

-Bu mu, bu mu? 
-Bu.
-Ama bu da güzel değil mii!
-Evet tamam o.
-Ama şunun da kokusu harika baksana. 
-Ohaa cidden mükemmel kokuyo!
-Eee hangisi?
-Bu ve bu.
 diye sonuçlanıyor hepsi ve sonuç Gratis kazanıyor.

 Uzuun bi beğeni, kararsızlık ve sonunda alışveriş sonucunda çalışanların şüpheli bakışları altında mağazadan ayrılıyoruz. Eminim kameradan açıp açıp bizi izleyip gülüyolardır. Evet, başka işleri yok. Evet, biz öyle düşünüyoruz.

Yine neler neler aldım. Fotoda görünen şirin mi şirin yenilesi pembe not defterini aldım. Büyük bi hevesle aldığım fakat ömrüm boyunca yazı yazsam yine de yarısını bile kullanamayacağım not defterlerimin arasına bir yenisi daha eklendi. Onlara ayrı bi kitaplık gerekiyo galiba. Fotoda görülen diğer not defteriyle ikisi arasında kaldım, birisini hep yanımda taşıyacağım notluk yapacağım. Hatta şuan karar verdim yeni aldığımı yapacağım :)

Gratis'in seyahat şişelerine bayılıyorum. Amacı dışında kullansam da benim için çok tatlı amaçlara hizmet ediyorlar. Mesela pembe kalpli olana Johnson's Baby'nin kolonyasını koydum. Onun kabı hem çok büyük, hem de fısfıs kadar kullanışlı değil. Mavi olan basmalı kapaklı, ona losyon gibi bişey koymayı düşünüyorum.






        




Bi kozmetik dükkanında Emotion'ın şu testerını vermişlerdi. Çiçeksi kısmı bana çok uyuyor da baharatlı hiç sevmem. Ama bunda çiçeksilik daha yoğun. Kokladım beğendim. Görmüşken de alayım dedim ama şuan açıkta çok parfümüm olduğundan Emotion Violet'i henüz açmadım.




Golden Rose Matte serisinin mor olanı. Çok beğendiği için arkadaşıma vermiştim ama ben de çok beğendiğim için yenisini aldım. Sanki benim için üretmişler, hem mor hem mat!


Alix Avien Shine Plus 370 numaralı ojeye hayran kaldım. French yapmak için çok ideal.

Böylece bir kozmetik dükkanı gezisinin daha sonuna geldik sevgili rengarenkyakamoz severler. Rengarenk kalın! ♥


4 Şubat 2013 Pazartesi

Tatil günlüğü






Bi günlüğüne köye gittik kardeşimle geçen hafta. Hem babaannemi görelim, hem de değişiklik olsun dedik. Gittiğimiz gün akşam çiğköfte yemek için çarşıya yürüdük. Giderken yolda bi foto çekinelim dedik, demez olaydık. Bu fotoları yüklerken baktım tam 86 foto çekmişiz. Normal şartlarda benim için şaşılacak bir durum değil de köyün gecesinin soğuğunda bi tarafımız donarak yaptık bunu. Dışarıda nerdeyse kimse yoktu, hatta çiğköfteciye gidene kadar yaklaşık bi 4 köpek dışındaki tek canlı bizdik. Neyseki biz 5 kişiydik, köpeklerin yanından civciv gibi sıkış sıkış geçtik. Çiğköftecide de Anadolulu, çiğköfte temalı bol bol foto çekinerek rezilliğimize rezillik, eğlencemize eğlence kattık. Eve dönüşte 10 dakikalık yol oldu 2 saatlik yol, hızımız saatte kaç milimetreyse artık. Baktık yollar boş arada bi araba geçiyo, oturduk yola bide öyle çekindik birsürü. Arabayla geçerken laf atan bıçkınlar mı dersin, otururken ezilmeye ramak kala apar topar kalkarken düşmeler mi dersin, toplu halde yürüyüş yapan amcaların durup dizi izler gibi ellerini arkaya alıp pozlarımızı izlemeleri mi dersin tüm rezilliklerin merkezi olduk. Çok da iyi güzel oldu ama... 


 Tatile girerken bu tatil en eğlenceli, en verimli tatilim olcak diye söz vermiştim kendime. Çünkü genelde bütün günler tv karşısında uyuklayarak geçerdi tatillerde. Bu sefer öyle olmasın, şu tatil bittiğinde elimde bişeyler olsun dedim ve olcak da umuyorum. Yarısı bitti tatilimin, bu gün de işte çok eğlendiğim günlerden biri oldu. Daha önceki bi tatil postumda yapacaklarımı yazmıştım, hepsinden biraz bişeyler yapıyorum.




Ne kadar güzel vakit geçirirsen geçir insanın evi gibisi yok der annem ne güzel de demiş. Aldım yine yanıma yemelik içmelik bişeyler ve Yalan Dünya time!

3 Şubat 2013 Pazar

Tatil miskinliği ♥


Tatilin en güzel aktivitelerinden biri, tv karşısında bilgisayarı alıp bir yandan bloga bakıp, bir yandan face'te sayfa yenileyerek, önceden hemen yanımdaki masaya hazırladığım yiyecek içecekleri büyük bi keyifle mideme göndermek. 

Bişey farkettim önceki yazdığım her kelime bir cümleye mensup o.O



Her neyse, ev botlarımı çektim ayağıma, sıvadım kollarımı mutfağa girdim pasta yapmaya.






Acil pasta krizlerinde her zaman bu pastayı yaparım. Kakaolu petibör bisküvi, süt, puding, çikolata sosu gerekiyor sadece. Üstüne de bisküvi kırıntıları, hindistan cevizi, çikolata parçaları, rulokat parçaları ne bulduysam koydum.




Sonuç da bu işte :)


manger ♥