Books by Ali Onur Özçelik
Nobel Yayıncılık, 2019
Elinizdeki kitap, Türkiye’nin geçmişten günümüze bilim ve teknoloji politikalarındaki değişimi el... more Elinizdeki kitap, Türkiye’nin geçmişten günümüze bilim ve teknoloji politikalarındaki değişimi ele alarak geniş bir belge taraması ve analizi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bilim ve teknoloji alanında gelişmişlik, günümüzde uluslararası bir norm olarak değerlendirilmektedir. Bu kitap, bilim ve teknolojinin ülkelerin gelişmişlik düzeyini gösteren bir norm olduğu varsayımına dayanarak, uluslararası politika yayılımının Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikasına etkisini araştırmayı hedeflemiştir. Kitap kapsamında uluslararası toplumun etkisinin politika yayılımı mekanizmaları ile Türkiye’deki bilim ve teknoloji politikalarına yansıması, TÜBİTAK 1513 Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme Programı ile kurulan TTO’lar özelinde araştırılmış ve bu süreci hızlandıran ve yavaşlatan unsurlar olup olmadığı ele alınmıştır.
Bilim ve teknoloji politikaları, hem kısa vadede hem de uzun vadede yaratacağı etkileri bakımında önemsenmesi gereken bir konudur. Süreçlerinin tasarlanırken yalnızca uluslararası toplumun gerekleri ve küresel çevrede rekabet edebilirliğe katkı boyutu ile değil, etkilerinin ölçülebilir ve çıktılarının izlenebilir olması boyutuyla da ele alınması gerekmektedir. Elde edilen bulgular göstermektedir ki bilim ve teknoloji alanında kurulan yapıları destekleyici yasal altyapı, insan kaynağı ve iş birliği çevrelerinin oluşması Türkiye’de bilim ve teknoloji alanında gelişimin önünü açacaktır. Teknoloji politikalarının yayılımında ve uyarlanmasında yalnızca yeni model ve yapıların inşa edilmesi değil, inşası sırasında işlerlik ve olası direnç unsurlarının da göz önünde bulundurularak bütüncül bir yaklaşım izlenmesi yeni modellerin ve yapıların sahiplenilmesi ve sürdürülebilir kılınmasını olumlu yönde etkileyecektir. Ancak Türkiye’deki bilim ve teknoloji politikalarının bir çıktısı olan ve politika yayılımı mekanizmaları ile uluslararası toplumdan beslenen TTO’ların yarattığı etki ve çıktıları izlenebilir olmakla birlikte sistematik ve standart bir etki analizi yürütülmediği görülmektedir.
Nobel Yayıncılık, 2019
Bu kitap, toplumsal hareketler alan yazını kullanılarak Filipinler üzerinde bir analizi ortaya ko... more Bu kitap, toplumsal hareketler alan yazını kullanılarak Filipinler üzerinde bir analizi ortaya koymaktadır. Filipinler, tarihsel süreç içerisinde üç farklı sömürge dönemi (İspanya, Japonya ve Amerika) ile karşı karşıya kalmış, ardından Ferdinand Marcos rejimi altında uzunca bir süre otoriterliğin hâkim olduğu bir süreci yaşamıştır. Toplumsal hareketlerin oluşmasına engel olan bu tarihsel mirasa rağmen elinizdeki kitap, Filipinler’i örnek olay seçerek ve meta sentez analizini kullanarak şu sorulara yanıtlar aramıştır: (1) Filipin toplumsal hareketlerinin (a) Ferdinand Marcos döneminde (1965-1986); (b) Marcos sonrası dönemde (1986-2016) ve (c) Mindanao deneyimleri ışığında politik sonuçları nelerdir? (2) Bu politik sonuçlarına hangi yöntemler ya da mekanizmalar kullanılarak ulaşılmıştır?
Bu soruları yanıtlamak yalnızca sosyal bilimler alanına, özellikle uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimine önemli bir katkı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal hareketlerin gelişmesinin arkasındaki nedenler, özellikle de siyasi sonuçlar ve mekanizmalar ile ilgili akademik bir bakış açısı da sunuyor. Realist ve liberal perspektif, siyasetin değişiminin devlet merkezli olduğunu savunurken, bu kitap, toplumsal hareketlerin bir ülkenin iç siyasi dilini ve politik kurumlarını büyük ölçüde değiştirebilecek ve kamuoyunu etkileyebilecek önemli değişim katalizörleri olabileceğini de ortaya koymaktadır.
Genel olarak sosyal bilimlerdeki birçok alan için faydalı olan bu eser, sosyoloji, siyaset bilimi, siyasi tarih ve uluslararası ilişkiler öğrencileri ve araştırmacıları için önemli bir referans kaynağını oluşturmaktadır. Kitapta yer alan bilgiler her ne kadar bir ülke seçilerek yazılmış olsa da dünyadaki birçok bölgede faaliyet gösteren toplumsal hareketler için de genelleştirilebilir bir takım bulgulara sahiptir.
Nobel Akademik Yayıncılık, 2015
Nobel Akademik Yayıncılık, 2016
The World Community and the Arab Spring, 2019
The dynamics of politics in the Middle East and North Africa (MENA)
have attracted much attention... more The dynamics of politics in the Middle East and North Africa (MENA)
have attracted much attention from scholars, practitioners, the media and
policy leaders since 2000, in particular since the events of the Arab Spring
in 2011. The Arab Spring was a series of anti-government protests, uprisings
and upheavals that shook the entire Arab region, creating fertile
ground for democratic change and promising finally to topple the longestablished
authoritarian regimes. Although the outcomes have varied
across different states in the MENA region, what has become apparent is
that the Arab world has been experiencing profound turbulence. Seven
years after the first protest in Tunisia, international society saw little
remaining hope and the spring had turned into a very heavy winter of
economic stagnation and political violence. Such developments in MENA
have dragged Syria, Libya and Yemen into ongoing civil wars while causing
unrest in Egypt, Iraq and Bahrain, and destabilizing Arab governments
from Morocco to Saudi Arabia.
The World Community and Arab Spring , 2019
The dynamics of politics in the Middle East and North Africa (MENA)
have attracted much attention... more The dynamics of politics in the Middle East and North Africa (MENA)
have attracted much attention from scholars, practitioners, the media and
policy leaders since 2000, in particular since the events of the Arab Spring
in 2011. The Arab Spring was a series of anti-government protests, uprisings
and upheavals that shook the entire Arab region, creating fertile
ground for democratic change and promising finally to topple the longestablished
authoritarian regimes. Although the outcomes have varied
across different states in the MENA region, what has become apparent is
that the Arab world has been experiencing profound turbulence. Seven
years after the first protest in Tunisia, international society saw little
remaining hope and the spring had turned into a very heavy winter of
economic stagnation and political violence. Such developments in MENA
have dragged Syria, Libya and Yemen into ongoing civil wars while causing
unrest in Egypt, Iraq and Bahrain, and destabilizing Arab governments
from Morocco to Saudi Arabia.
Avrupa ve Avrupa Birliği, 2015
Avrupalılasma, 1990’lı yılların siyaset bilimi ve uluslararası iliskiler disiplininde en çok tart... more Avrupalılasma, 1990’lı yılların siyaset bilimi ve uluslararası iliskiler disiplininde en çok tartısılan ve üzerinde arastırma yapılan kavramlardan bir tanesidir. Küresellesme ve modernlesme gibi popüler kavramlara benzer bir sekilde, Avrupalılasma kavramı ile Avrupa coğrafyasında, tarihten, kültürel değisimlere, politik süreçlerden, toplumsal ve ekonomik değisimlere farklı alanlardaki konular üzerinde akademik çalısmalar yapıla gelmistir. Bu çalısmalarda “Tarihsel Avrupa”, “Kültürel Avrupa” ve “Politik Avrupa” gibi farklı Avrupalılasma kategorilerinin altı çizilmistir. Siyaset bilimi, ekonomi, sosyoloji ve tarih gibi birçok alandan akademisyenin ilgi odağı haline gelen Avrupalılasma kavramı, çoğu zaman önemli bir analitik çerçeve olarak kabul edilmistir. Kavramının bir teori mi yoksa bir analitik çerçeve mi olduğu tartısmasına girilmeden, Avrupalılasmanın politik etkileri bu bölümün ana gövdesi olarak ele alınacaktır. Bu gövde esas alınarak Avrupa Birliği’ne üye ve aday ülkelerin iç politikalarındaki değisimin kaynağı olarak gösterilen Avrupalılasmanın, tarihsel süreçte ortaya çıkısı, gelisimi, üye ve aday ülkeler üzerindeki etkileri, etkileme mekanizmaları ve sonuçları bölümün ana konularını olusturmaktadır.
BM SİSTEMİ VE BM’DE REFORM TARTIŞMALARI, 2014
Papers by Ali Onur Özçelik
Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi , 2020
Bu makale, AB’nin doğuya yönelik genişlemesinin ardından Birliğe komşu olan yeni ülkelere
demokra... more Bu makale, AB’nin doğuya yönelik genişlemesinin ardından Birliğe komşu olan yeni ülkelere
demokrasiyi teşvik etmek için uyguladığı “Yeni Komşuluk Politikası ve Doğu Ortaklığı” politikalarını
analiz etmek üzerine yazılmıştır. Yakın gelecekte Birliğe üye olması neredeyse imkânsız olarak
değerlendirilen bu ülkeler (Ukrayna, Gürcistan, Belarus, Moldova, Azerbaycan ve Ermenistan),
bütünleşme olmadan genişleme stratejisi bağlamında AB’nin Doğu komşularına yönelik uyguladığı
normatif politikaların etkisi altında kalmıştır. AB’ne uyum konusunda göstermiş olduğu çaba, AB’nin
Gürcistan’ı komşuluk politikasında örnek olarak seçmesi ve tek bir ülke üzerinden derinlemesine analiz
yapmanın sağladığı avantaj, Gürcistan’ın seçilmesindeki temel motivasyonlardır. AB’nin normatif
gücünün Gürcistan özelinde nasıl bir değişim sağladığını analiz etmek için, makalenin kavramsal
çerçevesinde Avrupalılaşma literatürüne başvurulmuştur. Ayrıca “Dışsal Yönetişim Modeli”nden
yola çıkarak “AB Komşuluk Politikası” ve onun halefi olan “Doğu Ortaklığı”nın Gürcistan’da insan
hakları ve temel özgürlükler ile suç ve yolsuzlukla mücadele konusunda ne tür bir değişim sağladığı
araştırılmıştır
The International Specator, 2019
Since the Helsinki Summit of 1999, Turkey has faced the impact of Europeanization in the context ... more Since the Helsinki Summit of 1999, Turkey has faced the impact of Europeanization in the context of regional policy and structural funds. This impact has challenged the long-established statist tradition of Turkish administrative structure and led to the need for a set of reforms in order to adapt its regional policy in line with European Union (EU) standards. In examining the polity effect of Europeanization in Turkey, the article evaluates the extent to which there has been a change in administrative relations between three different territorial tiers: supranational, national and subnational in the post-Helsinki era of 1999.
Regional and Federal Studies, 2017
Subnational mobilisation literature has tended to focus on EU members and
either their establishm... more Subnational mobilisation literature has tended to focus on EU members and
either their establishment of liaison offices or the engagement activities of
their subnational administrations (SNAs) with the EU institutions in Brussels.
Extending this scope to include cases from a candidate state, this article aims
to enhance our understanding of such processes by proposing a four-stage
model for subnational mobilisation in the EU. The model includes: growing
awareness; changing organizational settings; building transnational activities;
and conducting EU-level activities in Brussels. Based on 65 semi-structured
interviews with representatives from local and national institutions in Turkey
and EU institutions in Brussels, this work evaluates six SNAs from three
Turkish cities (İzmir, Samsun and Diyarbakır) between 1999 and 2013. Findings
reveal that patterns of subnational mobilisation can vary significantly within a
single candidate country, owing mostly to organizational-level factors and
Rapprochement between America and China during the Nixon Era: A Product of Timing or the Leadership?, 2017
This article explores the rapprochement between America and China in the 1970s. By ending two-dec... more This article explores the rapprochement between America and China in the 1970s. By ending two-decade old antagonism and realizing the most important strategic shift of the Cold War era, both states have changed the course of the world politics since the middle of the Cold War. In elaborating one of the historical events in American foreign policy, the article seeks to find an answer for one big question: Was Nixon a unique leader to initiate the U.S. opening to China or was it purely a product of timing? The findings suggest that although timing provided important motivation for rapprochement, this had not been possible if Nixon did not show his determination. Öz Bu makale, Amerika ve Çin arasında 1970'lerdeki uzlaşmayı incelemekte-dir. Yirmi yıllık düşmanlığı sonlandıran ve Soğuk Savaş'ın en önemli strate-jik kayışını gerçekleştiren iki devlet, Soğuk Savaş'ın ortasından itibaren dünya politikasının gidişatını değiştirmiştir. Amerikan dış politikasındaki en önemli tarihi olaylardan bir tanesini ele alan bu makele, büyük bir so-ruya: Amerikanın Çin'e açılması için Nixon eşsiz bir lider miydi yoksa bu süreç tamamen zamanın bir ürünü müydü? cevap aramaktadır. Bulgular, za-manlama uzlaşma için önemli bir motivasyon sağlamasına rağmen, Nixon'ın kararlılığı olmasa bu uzlaşmanın imkansız olduğunu önermektedir.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2014
The concept of multi-level governance (MLG) and its empirical implications to subnational mobilis... more The concept of multi-level governance (MLG) and its empirical implications to subnational mobilisation in the EU arena is a key subject of this article. The primary focus here is on the subna-tional level of analysis and its integration in and interaction with the EU multi-level polity. The obvious reason for writing this article is that the extent to which the interplay between supranational institutions and SNAs has affected intergovernmental relations and caused subnational mobilisation across the EU arena is an empirical matter. Empirically, the creation of MLG in member (and applicant) states and its impact over subnational mobilisation have been exclusively discussed within the context of EU regional policy and related financial incentives. In this respect, this article seeks to explain how the Europeanization of regional policy relates to theoretical concerns with multi-level governance and to find out the extent to which the process of Europeanization contributes to the creation of multi-level modality in member, and particularly, applicant states. Çok Boyutlu Yönetişim (Multi-level Governance) kavramı ve bu kavramın Avrupa Birliği arenasında ampirik uyguluması olan ulusaltı hareketlilik bu makalenin ana konusudur. Makalenin odağı ulusaltı düzeyin analizi ve ulusaltının entegrasyonla ve çok boyutlu AB siyasası ile etkileşimidir. Ulusüstü kurumlarla ulusaltı kurumların etkileşiminin hükümetler arası ilişkileri etkilemesi ve AB arenasında ulusaltı hareketliliğe neden olmasının ampirik bir konuyu teşkil etmesi bu makalenin yazılmasındaki en bariz nedendir. Ampirik olarak, çok boyutlu yönetişimin üye ve aday ülkelerde kurulması ve bunun ulusaltı hareketliliğe etkisi AB'nin bölgesel politikaları ve ilgili finansal destekleri bağlamında tartışılmıştır. Bu bakımdan, bu makale bölgesel politikaların Avrupalılaşmasının, çok boyutlu yönetişimin teorik unsurları ile nasıl bağdaştığını açıklamaya çalışacak ve Avrupalılaşma sürecin-in üye ve aday ülkelerde ne ölçüde çok boyutlu bir siyasa yarat-tığını araştıracaktır.
Yönetim Bilimleri Dergisi, 2015
The European Union (EU) via its regional policy and structural funds has contributed to the terri... more The European Union (EU) via its regional policy and structural funds has contributed to the territorial restructuring and decentralization in member (and candidate) states in varying degrees. Because of its official candidacy to the EU, such process has naturally affected the traditional Turkish polity. The scholars of Multi Level Governance indicate that the Europeanization process not only affects intergovernmental relations, but also promotes subnational mobilization and territorial representation in member (and applicant) states. Scholars have so far analyzed the former account for Turkey, but neglected the EU activities of Turk-ish subnational administrations (SNAs). In analyzing the situation for Turkish SNAs, this paper targets at filling this gap in the literature. Based on the original findings from semi-structured interviews and on a cross-sectional survey of 85 SNAs in Turkey, the research utilises the subnational mobilization literature. It also incorporates the analytical concepts of Europeanization and multi-level governance to explore the awareness and the attitude of Turkish SNAs towards the EU politics in general and the issue of subnational mobilization in particular. The finding suggests that although many SNAs have gone through the internal arrangements in order to benefit from the EU opportunities, only select subset of them have interacted with the formal EU institutions, joined the interregional organizations, and attempted to establish liaison offices in Brussels. These changes confirm the trend towards multi-level polity, yet the ongoing developments remain to be seen.
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 2014
This article seeks to understand the change in territorial politics in the European Union with a ... more This article seeks to understand the change in territorial politics in the European Union with a specific reference to a situation in one candidate state, Turkey. The main argument is that the domestic politics matters in order to examine the interplay between central institutions and local or regional administrations. The article claims that a territorial politics is not only mediated by certain national factors such as territorial and constitutional framework as well as historical legacy and political culture but also subnational factors, such as regional distinctiveness, the quality of intergovernmental relations, and pre-existing regional networks. It was argued that while the regional distinctiveness may play a negative role, the quality of intergovernmental relations and the pre-existing regional networks may stimulate the behaviour of local and regional administrations. Overall, the article suggests that in order for a better understanding of a change in territorial politics in candidate states, one should have a close observation on the domestic politics. AB ADAY ÜLKELERİNDE MEKÂNSAL POLİTİKA DEĞİŞİMLERİNİN AÇIKLANMASINDA İÇ POLİTİKANIN ÖNEMİ: BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE ÖZET: Bu makale, Avrupa Birliği'ndeki mekansal politika değişimini, bir aday ülke olan Türkiye özelinde anlamaya çalışmaktadır. Merkez kurumlarla yerel ya da bölgesel kurumların etkileşimi analiz edilirken iç politikanın öneminin vurgulanması makalenin temel tartışmasıdır. Makale, mekansal politikanın yalnızca mekansal ve anayasal çatı ya da tarihsel miras ve politika kültürü gibi bazı ulusal faktörlerin etkisi ile değil aynı zamanda bölgesel farklılık, merkez-yerel ilişkilerinin kalitesi ve önceden var olan bölgesel ağlar gibi ulus-altı faktörlerin etkisiyle de şekillendiğini iddia etmektedir. Bahsi geçen süreçlerde, bölgesel farklılık negatif bir rol oynarken, merkez-yerel ilişkilerinin kalitesi ve önceden var olan bölgesel ağlar ile yerel ve bölgesel kurumların davranışlarının pozitif etki yaptığı tartışılmıştır. Bütün itibari ile değerlendirilidiğinde, bir aday ülkede mekansal politika değişimlerinin iyi bir şekilde anlaşıması için, iç politikaya yönelik yakın bir analizin yapılması tavsiye edilmiştir.
Changing Dynamics of Regional Policy in Turkey: Resistance for Multi-level Governance?, 2014
This article investigates the relationship between Europeanization and regionalization processes ... more This article investigates the relationship between Europeanization and regionalization processes in Turkey. In this respect, it analyses the causes and mechanisms encouraging regionalization process during the EU accession process. Findings suggest that while some of the changes are considered as direct effects of Europeanization (i.e., the adoption of NUTS classification), other developments (i.e. the creation of regional development agencies and their role in regional planning and allocation of national funds) are invoked by indirect mechanisms of Europeanization. The findings also illustrate that although the EU's credibility has declined after 2005 and its regional policy have shifted towards the more centralized model in the post-Lisbon era, developments in these areas in Turkey have gone to opposite directions, more accurately, through the more regionalized model. These changes not only reflect the pre-Lisbon practices of EU regional policy and structural funds underlining a spill-over effect resulting from the dissemination of EU practices and policies, but also contain the spices of Turkish administrative tradition.
Alternatif Politika, 2019
ÖZ. Son yıllarda, yasal olarak tanınmayan ancak fiili olarak alternatif siyasi haritalarda yerini... more ÖZ. Son yıllarda, yasal olarak tanınmayan ancak fiili olarak alternatif siyasi haritalarda yerini alan bazı devletler mevcuttur. Uluslararası platformlarda varlıklarını sürdürdükleri için bu oluşumlar mevcut sisteme ciddi olarak meydan okumaktadırlar. Bu tarz siyasi oluşumların ya da varlıkların bazıları belirli bir uluslararası tanınma düzeyine sahipken bazıları hiç tanınmamıştır. Bu siyasi oluşumlarda faaliyet gösteren politikacılar kendi coğrafi sınırları içerisinde referandum düzenlemekte, bağımsızlıklarını ilan etmekte ve hatta dış politika yapma gayretindedirler. 1980’li yılların sonu ve 1990’lı yılların başındaki gelişmelerin ardından tanınmayan devletlerin konusu akademik çevrenin dikkatini çekmiştir. Birçok yazar, bu siyasi oluşumlar için yeni terimler bulmaya, uluslararası sistemdeki yerlerini tartışmaya veya bu oluşumları uluslararası hukukta farklı kategorilere koymaya devam etmektedirler. Bununla birlikte, klasik çerçeveye uymayan bu devlet benzeri varlıklar ya da oluşumlar, uluslararası sistemde büyük bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu makale, tanınma sorunu yaşayan devletlerin egemenlikleri konusunu ele alıp, bu devletlerin uluslararası sistemdeki egemenlikleri ve tanınma konusunu tartışmayı amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Egemenlik, Tanınma, Kendi Kaderini Tayin, Sınırlı Tanınan Devletler, De Facto Devletler.
CONCEPTUAL ANALYSIS OF SOVEREIGNTY AND RECOGNITION IN COUNTRIES FACING RECOGNITION PROBLEM
ABSTRACT. In recent years, there are some states that are not legally recognized but actively involved in alternative political mappings. These states are seriously challenging the existing system because they maintain their presence in international platforms. Some of these political formations or entities have a certain level of international recognition, while some of which have not been recognized yet. Politicians in these political formations organize referendums within their geographical boundaries, declare their independence and even make foreign policy efforts. Following the developments in the late 1980s and early 1990s, the issue of unrecognized states has attracted many scholars. Many of those scholars continue to find new terms for these political formations, to discuss their place in the international system, or to put these formations in different categories in international law. However, these state-like entities or formations that do not conform to the classical framework appear to be a major problem in the international system. Taking the sovereignty issue of states facing with recognition, this article aims to discuss the problem of recognition of these states in the international system.
Keywords: Sovereignty, Recognition, Self-determination Right, State with Limited Recognition, De Facto States.
Uploads
Books by Ali Onur Özçelik
Bilim ve teknoloji politikaları, hem kısa vadede hem de uzun vadede yaratacağı etkileri bakımında önemsenmesi gereken bir konudur. Süreçlerinin tasarlanırken yalnızca uluslararası toplumun gerekleri ve küresel çevrede rekabet edebilirliğe katkı boyutu ile değil, etkilerinin ölçülebilir ve çıktılarının izlenebilir olması boyutuyla da ele alınması gerekmektedir. Elde edilen bulgular göstermektedir ki bilim ve teknoloji alanında kurulan yapıları destekleyici yasal altyapı, insan kaynağı ve iş birliği çevrelerinin oluşması Türkiye’de bilim ve teknoloji alanında gelişimin önünü açacaktır. Teknoloji politikalarının yayılımında ve uyarlanmasında yalnızca yeni model ve yapıların inşa edilmesi değil, inşası sırasında işlerlik ve olası direnç unsurlarının da göz önünde bulundurularak bütüncül bir yaklaşım izlenmesi yeni modellerin ve yapıların sahiplenilmesi ve sürdürülebilir kılınmasını olumlu yönde etkileyecektir. Ancak Türkiye’deki bilim ve teknoloji politikalarının bir çıktısı olan ve politika yayılımı mekanizmaları ile uluslararası toplumdan beslenen TTO’ların yarattığı etki ve çıktıları izlenebilir olmakla birlikte sistematik ve standart bir etki analizi yürütülmediği görülmektedir.
Bu soruları yanıtlamak yalnızca sosyal bilimler alanına, özellikle uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimine önemli bir katkı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal hareketlerin gelişmesinin arkasındaki nedenler, özellikle de siyasi sonuçlar ve mekanizmalar ile ilgili akademik bir bakış açısı da sunuyor. Realist ve liberal perspektif, siyasetin değişiminin devlet merkezli olduğunu savunurken, bu kitap, toplumsal hareketlerin bir ülkenin iç siyasi dilini ve politik kurumlarını büyük ölçüde değiştirebilecek ve kamuoyunu etkileyebilecek önemli değişim katalizörleri olabileceğini de ortaya koymaktadır.
Genel olarak sosyal bilimlerdeki birçok alan için faydalı olan bu eser, sosyoloji, siyaset bilimi, siyasi tarih ve uluslararası ilişkiler öğrencileri ve araştırmacıları için önemli bir referans kaynağını oluşturmaktadır. Kitapta yer alan bilgiler her ne kadar bir ülke seçilerek yazılmış olsa da dünyadaki birçok bölgede faaliyet gösteren toplumsal hareketler için de genelleştirilebilir bir takım bulgulara sahiptir.
have attracted much attention from scholars, practitioners, the media and
policy leaders since 2000, in particular since the events of the Arab Spring
in 2011. The Arab Spring was a series of anti-government protests, uprisings
and upheavals that shook the entire Arab region, creating fertile
ground for democratic change and promising finally to topple the longestablished
authoritarian regimes. Although the outcomes have varied
across different states in the MENA region, what has become apparent is
that the Arab world has been experiencing profound turbulence. Seven
years after the first protest in Tunisia, international society saw little
remaining hope and the spring had turned into a very heavy winter of
economic stagnation and political violence. Such developments in MENA
have dragged Syria, Libya and Yemen into ongoing civil wars while causing
unrest in Egypt, Iraq and Bahrain, and destabilizing Arab governments
from Morocco to Saudi Arabia.
have attracted much attention from scholars, practitioners, the media and
policy leaders since 2000, in particular since the events of the Arab Spring
in 2011. The Arab Spring was a series of anti-government protests, uprisings
and upheavals that shook the entire Arab region, creating fertile
ground for democratic change and promising finally to topple the longestablished
authoritarian regimes. Although the outcomes have varied
across different states in the MENA region, what has become apparent is
that the Arab world has been experiencing profound turbulence. Seven
years after the first protest in Tunisia, international society saw little
remaining hope and the spring had turned into a very heavy winter of
economic stagnation and political violence. Such developments in MENA
have dragged Syria, Libya and Yemen into ongoing civil wars while causing
unrest in Egypt, Iraq and Bahrain, and destabilizing Arab governments
from Morocco to Saudi Arabia.
Papers by Ali Onur Özçelik
demokrasiyi teşvik etmek için uyguladığı “Yeni Komşuluk Politikası ve Doğu Ortaklığı” politikalarını
analiz etmek üzerine yazılmıştır. Yakın gelecekte Birliğe üye olması neredeyse imkânsız olarak
değerlendirilen bu ülkeler (Ukrayna, Gürcistan, Belarus, Moldova, Azerbaycan ve Ermenistan),
bütünleşme olmadan genişleme stratejisi bağlamında AB’nin Doğu komşularına yönelik uyguladığı
normatif politikaların etkisi altında kalmıştır. AB’ne uyum konusunda göstermiş olduğu çaba, AB’nin
Gürcistan’ı komşuluk politikasında örnek olarak seçmesi ve tek bir ülke üzerinden derinlemesine analiz
yapmanın sağladığı avantaj, Gürcistan’ın seçilmesindeki temel motivasyonlardır. AB’nin normatif
gücünün Gürcistan özelinde nasıl bir değişim sağladığını analiz etmek için, makalenin kavramsal
çerçevesinde Avrupalılaşma literatürüne başvurulmuştur. Ayrıca “Dışsal Yönetişim Modeli”nden
yola çıkarak “AB Komşuluk Politikası” ve onun halefi olan “Doğu Ortaklığı”nın Gürcistan’da insan
hakları ve temel özgürlükler ile suç ve yolsuzlukla mücadele konusunda ne tür bir değişim sağladığı
araştırılmıştır
either their establishment of liaison offices or the engagement activities of
their subnational administrations (SNAs) with the EU institutions in Brussels.
Extending this scope to include cases from a candidate state, this article aims
to enhance our understanding of such processes by proposing a four-stage
model for subnational mobilisation in the EU. The model includes: growing
awareness; changing organizational settings; building transnational activities;
and conducting EU-level activities in Brussels. Based on 65 semi-structured
interviews with representatives from local and national institutions in Turkey
and EU institutions in Brussels, this work evaluates six SNAs from three
Turkish cities (İzmir, Samsun and Diyarbakır) between 1999 and 2013. Findings
reveal that patterns of subnational mobilisation can vary significantly within a
single candidate country, owing mostly to organizational-level factors and
Anahtar Kelimeler: Egemenlik, Tanınma, Kendi Kaderini Tayin, Sınırlı Tanınan Devletler, De Facto Devletler.
CONCEPTUAL ANALYSIS OF SOVEREIGNTY AND RECOGNITION IN COUNTRIES FACING RECOGNITION PROBLEM
ABSTRACT. In recent years, there are some states that are not legally recognized but actively involved in alternative political mappings. These states are seriously challenging the existing system because they maintain their presence in international platforms. Some of these political formations or entities have a certain level of international recognition, while some of which have not been recognized yet. Politicians in these political formations organize referendums within their geographical boundaries, declare their independence and even make foreign policy efforts. Following the developments in the late 1980s and early 1990s, the issue of unrecognized states has attracted many scholars. Many of those scholars continue to find new terms for these political formations, to discuss their place in the international system, or to put these formations in different categories in international law. However, these state-like entities or formations that do not conform to the classical framework appear to be a major problem in the international system. Taking the sovereignty issue of states facing with recognition, this article aims to discuss the problem of recognition of these states in the international system.
Keywords: Sovereignty, Recognition, Self-determination Right, State with Limited Recognition, De Facto States.
Bilim ve teknoloji politikaları, hem kısa vadede hem de uzun vadede yaratacağı etkileri bakımında önemsenmesi gereken bir konudur. Süreçlerinin tasarlanırken yalnızca uluslararası toplumun gerekleri ve küresel çevrede rekabet edebilirliğe katkı boyutu ile değil, etkilerinin ölçülebilir ve çıktılarının izlenebilir olması boyutuyla da ele alınması gerekmektedir. Elde edilen bulgular göstermektedir ki bilim ve teknoloji alanında kurulan yapıları destekleyici yasal altyapı, insan kaynağı ve iş birliği çevrelerinin oluşması Türkiye’de bilim ve teknoloji alanında gelişimin önünü açacaktır. Teknoloji politikalarının yayılımında ve uyarlanmasında yalnızca yeni model ve yapıların inşa edilmesi değil, inşası sırasında işlerlik ve olası direnç unsurlarının da göz önünde bulundurularak bütüncül bir yaklaşım izlenmesi yeni modellerin ve yapıların sahiplenilmesi ve sürdürülebilir kılınmasını olumlu yönde etkileyecektir. Ancak Türkiye’deki bilim ve teknoloji politikalarının bir çıktısı olan ve politika yayılımı mekanizmaları ile uluslararası toplumdan beslenen TTO’ların yarattığı etki ve çıktıları izlenebilir olmakla birlikte sistematik ve standart bir etki analizi yürütülmediği görülmektedir.
Bu soruları yanıtlamak yalnızca sosyal bilimler alanına, özellikle uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimine önemli bir katkı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal hareketlerin gelişmesinin arkasındaki nedenler, özellikle de siyasi sonuçlar ve mekanizmalar ile ilgili akademik bir bakış açısı da sunuyor. Realist ve liberal perspektif, siyasetin değişiminin devlet merkezli olduğunu savunurken, bu kitap, toplumsal hareketlerin bir ülkenin iç siyasi dilini ve politik kurumlarını büyük ölçüde değiştirebilecek ve kamuoyunu etkileyebilecek önemli değişim katalizörleri olabileceğini de ortaya koymaktadır.
Genel olarak sosyal bilimlerdeki birçok alan için faydalı olan bu eser, sosyoloji, siyaset bilimi, siyasi tarih ve uluslararası ilişkiler öğrencileri ve araştırmacıları için önemli bir referans kaynağını oluşturmaktadır. Kitapta yer alan bilgiler her ne kadar bir ülke seçilerek yazılmış olsa da dünyadaki birçok bölgede faaliyet gösteren toplumsal hareketler için de genelleştirilebilir bir takım bulgulara sahiptir.
have attracted much attention from scholars, practitioners, the media and
policy leaders since 2000, in particular since the events of the Arab Spring
in 2011. The Arab Spring was a series of anti-government protests, uprisings
and upheavals that shook the entire Arab region, creating fertile
ground for democratic change and promising finally to topple the longestablished
authoritarian regimes. Although the outcomes have varied
across different states in the MENA region, what has become apparent is
that the Arab world has been experiencing profound turbulence. Seven
years after the first protest in Tunisia, international society saw little
remaining hope and the spring had turned into a very heavy winter of
economic stagnation and political violence. Such developments in MENA
have dragged Syria, Libya and Yemen into ongoing civil wars while causing
unrest in Egypt, Iraq and Bahrain, and destabilizing Arab governments
from Morocco to Saudi Arabia.
have attracted much attention from scholars, practitioners, the media and
policy leaders since 2000, in particular since the events of the Arab Spring
in 2011. The Arab Spring was a series of anti-government protests, uprisings
and upheavals that shook the entire Arab region, creating fertile
ground for democratic change and promising finally to topple the longestablished
authoritarian regimes. Although the outcomes have varied
across different states in the MENA region, what has become apparent is
that the Arab world has been experiencing profound turbulence. Seven
years after the first protest in Tunisia, international society saw little
remaining hope and the spring had turned into a very heavy winter of
economic stagnation and political violence. Such developments in MENA
have dragged Syria, Libya and Yemen into ongoing civil wars while causing
unrest in Egypt, Iraq and Bahrain, and destabilizing Arab governments
from Morocco to Saudi Arabia.
demokrasiyi teşvik etmek için uyguladığı “Yeni Komşuluk Politikası ve Doğu Ortaklığı” politikalarını
analiz etmek üzerine yazılmıştır. Yakın gelecekte Birliğe üye olması neredeyse imkânsız olarak
değerlendirilen bu ülkeler (Ukrayna, Gürcistan, Belarus, Moldova, Azerbaycan ve Ermenistan),
bütünleşme olmadan genişleme stratejisi bağlamında AB’nin Doğu komşularına yönelik uyguladığı
normatif politikaların etkisi altında kalmıştır. AB’ne uyum konusunda göstermiş olduğu çaba, AB’nin
Gürcistan’ı komşuluk politikasında örnek olarak seçmesi ve tek bir ülke üzerinden derinlemesine analiz
yapmanın sağladığı avantaj, Gürcistan’ın seçilmesindeki temel motivasyonlardır. AB’nin normatif
gücünün Gürcistan özelinde nasıl bir değişim sağladığını analiz etmek için, makalenin kavramsal
çerçevesinde Avrupalılaşma literatürüne başvurulmuştur. Ayrıca “Dışsal Yönetişim Modeli”nden
yola çıkarak “AB Komşuluk Politikası” ve onun halefi olan “Doğu Ortaklığı”nın Gürcistan’da insan
hakları ve temel özgürlükler ile suç ve yolsuzlukla mücadele konusunda ne tür bir değişim sağladığı
araştırılmıştır
either their establishment of liaison offices or the engagement activities of
their subnational administrations (SNAs) with the EU institutions in Brussels.
Extending this scope to include cases from a candidate state, this article aims
to enhance our understanding of such processes by proposing a four-stage
model for subnational mobilisation in the EU. The model includes: growing
awareness; changing organizational settings; building transnational activities;
and conducting EU-level activities in Brussels. Based on 65 semi-structured
interviews with representatives from local and national institutions in Turkey
and EU institutions in Brussels, this work evaluates six SNAs from three
Turkish cities (İzmir, Samsun and Diyarbakır) between 1999 and 2013. Findings
reveal that patterns of subnational mobilisation can vary significantly within a
single candidate country, owing mostly to organizational-level factors and
Anahtar Kelimeler: Egemenlik, Tanınma, Kendi Kaderini Tayin, Sınırlı Tanınan Devletler, De Facto Devletler.
CONCEPTUAL ANALYSIS OF SOVEREIGNTY AND RECOGNITION IN COUNTRIES FACING RECOGNITION PROBLEM
ABSTRACT. In recent years, there are some states that are not legally recognized but actively involved in alternative political mappings. These states are seriously challenging the existing system because they maintain their presence in international platforms. Some of these political formations or entities have a certain level of international recognition, while some of which have not been recognized yet. Politicians in these political formations organize referendums within their geographical boundaries, declare their independence and even make foreign policy efforts. Following the developments in the late 1980s and early 1990s, the issue of unrecognized states has attracted many scholars. Many of those scholars continue to find new terms for these political formations, to discuss their place in the international system, or to put these formations in different categories in international law. However, these state-like entities or formations that do not conform to the classical framework appear to be a major problem in the international system. Taking the sovereignty issue of states facing with recognition, this article aims to discuss the problem of recognition of these states in the international system.
Keywords: Sovereignty, Recognition, Self-determination Right, State with Limited Recognition, De Facto States.