Gelenek, bir şeyin veya şeylerin tarihsel olarak yapılagelmiş ve kurumlaşmış özelliklerini yansıt... more Gelenek, bir şeyin veya şeylerin tarihsel olarak yapılagelmiş ve kurumlaşmış özelliklerini yansıtır. Bu sebeple geleneksel etnografya eserleri, sosyal zihniyetin ve sosyo-kültürel yapının “kültürel DNA”larıdır.
Türkiye’ye kuş uçuşu on bin kilometre mesafede olan Saha Cumhuriyeti’nde kullanılan damgaların Tü... more Türkiye’ye kuş uçuşu on bin kilometre mesafede olan Saha Cumhuriyeti’nde kullanılan damgaların Türkiye’de bile olmasına karşılık, aynı damgaların Ruslar, Çinliler ve Farslarda olmamasını kültür tarihi araştırması yapanların düşünmesi gerekiyor. Türklerin “kültür DNA”ları olan damgaları takip ederek, Türklerin göç yollarını ve tarihlerini yazmak mümkündür.
Türkler tarihi süreç içinde dinlerini, dillerini, vatanlarını, devletlerini değiştirmişler fakat ... more Türkler tarihi süreç içinde dinlerini, dillerini, vatanlarını, devletlerini değiştirmişler fakat damgalarını değiştirmemişler. Dolayısıyla bu damgalar Türklerin “kültür DNA”ları olup, onları takip ederek, Türklerin göç yollarını ve tarihlerini yazmak mümkündür.
Salehard şehrinde kullanılan damgaların Türk kültür coğrafyasında da kullanılıyor olması bir tesa... more Salehard şehrinde kullanılan damgaların Türk kültür coğrafyasında da kullanılıyor olması bir tesadüf olmaz. Eğer bu durum tesadüf olsaydı aynı tesadüfün Rusları da etkilemesi gerekirdi. Ancak söz konusu damgalar, geleneksel olarak Ruslarda görülmüyor. O nedenle bu durum ancak “Kültürel DNA Teorisi” ile açıklanabilir.
Традиционные произведения искусства прежде всего являются результатом труда социальных групп, по... more Традиционные произведения искусства прежде всего являются результатом труда социальных групп, поддерживающих определенные традиции. Поэтому к знаниям об искусстве и процессах творчества народов следует подходить с учеом социально-культурного аспекта. Традиционные произведения искусства являются своеобразной передачей опыта из поколения в поколение, они несут культурную память. Мы сосредоточимся в данной статье на узком предмете исследования – татарскихтамгах, собранных в полевых исследованиях в местах проживания тюркских народов.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var dense de, onlarca fincan kahve Osmanlı Devleti’ne Viyana ... more Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var dense de, onlarca fincan kahve Osmanlı Devleti’ne Viyana kuşatmasını kaybettirmiştir.
Türklerin geleneksel kültürünün en önemli temsilcilerinden biri olan damgalar, Orenburg’daki Tat... more Türklerin geleneksel kültürünün en önemli temsilcilerinden biri olan damgalar, Orenburg’daki Tatar köylerinden Kırım’a, Balkanlar’dan Romanya’ya, Ukrayna’dan Doğu Türkistan’a, Türk Cumhuriyetleri ve Rusya’nın özerk Türk bölgelerinde kullanılmaya devam ediyor.
Tarih sanıldığı gibi sadece mazi değil; aynı zamanda bugün ve yarındır. Çünkü günümüz sosyal grup... more Tarih sanıldığı gibi sadece mazi değil; aynı zamanda bugün ve yarındır. Çünkü günümüz sosyal gruplarında görülen bir takım kültürel değerlerin temelleri tarihte saklıdır. Bu nedenle kültür, bazen bir tarihsel süreç ve bir yaşam tarzı olarak tanımlanır.
Damgalar, geniş anlamda bir dilin alfabeleri, sosyal grupların tarihî mirası ve soyut anlatılardı... more Damgalar, geniş anlamda bir dilin alfabeleri, sosyal grupların tarihî mirası ve soyut anlatılardır. Bu sebeple damgalar, sosyo-kültürel araştırmalarda başvurulması gereken öncelikli vesikalardır. Türkler, zaman zaman dillerini, alfabelerini, dinlerini, fizikî coğrafyalarını, devletlerini değiştirmişler, ancak damgalarını değiştirmemişlerdir. Bu nedenle Türk tarihi ile ilgili sosyal coğrafyayı, damgaları takip ederek öğrenmek ve yazmak mümkündür.
Bilindiği gibi iktisadî olayları ve konuları anlamada tarih, sosyoloji, halk bilimi, antropoloji ... more Bilindiği gibi iktisadî olayları ve konuları anlamada tarih, sosyoloji, halk bilimi, antropoloji ve benzeri bilim dallarının önemli yeri vardır. Ayrıca bu bilim dalları ekonomik gelişme ve kalkınma sorunlarının çözümünde ilgililere önemli bilgiler sunmaktadır. Çünkü iktisadî olaylar boşlukta değil, bir sosyal ortamda meydana gelirler.
Ankara Güdül, Salihler Köyü’nde milattan önceki dönemlere ait Türk etnografya eserleri tarih yazı... more Ankara Güdül, Salihler Köyü’nde milattan önceki dönemlere ait Türk etnografya eserleri tarih yazıcılarını ve sosyal bilimcileri bekliyor. Kaya resimleri zamanla damgaya, damga ise zamanla alfabeye dönüşmüştür.
Kimlik kavramı, sosyolojik ve psikolojik bir kavram olarak sosyal grubu veya bireyi tanımlarken b... more Kimlik kavramı, sosyolojik ve psikolojik bir kavram olarak sosyal grubu veya bireyi tanımlarken birkaç on yıl öncesine kadar onları diğerlerinden ayıran veya birleştiren özelliklerin bütününü ifade etmek için kullanılagelmiştir. Özellikle 1980'lerden sonra ise sosyal mühendislik çabalarının da etkisiyle kimlik kavramı âdeta belirtmek veya açıklamak gayesi ile değil de belirtmemek, bulanıklıklar meydana getirmek, tereddütler doğurmak, problem çıkarmak ve insanın var olduğu kültürel ortamı hesaba katmadan sanki uzayda yaşayan varlıkları ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
Tarih yazıyla başlar diyenler, geçmişin aktarıcısı olarak yazıyı kabul ediyorsa, bu durumda yazıd... more Tarih yazıyla başlar diyenler, geçmişin aktarıcısı olarak yazıyı kabul ediyorsa, bu durumda yazıdan önce kaya resimlerine bakmaları gerekir. Türk tarihi yazanlar ise Türk kaya resimleriyle damgalarını dikkate almalıdır.
Bir eserin sosyal bilimler açısından tahlil edilmesi için o eserin sosyal bilimci tarafından yazı... more Bir eserin sosyal bilimler açısından tahlil edilmesi için o eserin sosyal bilimci tarafından yazılması gerekir diye şart yoktur. Bu nedenle Türkmenlerin sosyal hayatını araştıranların 18. Asır Türkmen sosyal hayatını ilmik ilmik dokuyan Mahdumkulu’nun şiirlerine müracaat etmeleri bir zarurettir.
1863 yılında İran, Özbekistan ve Türkmenistan coğrafyasında seyahatler yapan Vambery halı ve keçe... more 1863 yılında İran, Özbekistan ve Türkmenistan coğrafyasında seyahatler yapan Vambery halı ve keçe imalatının Türkler tarafından yapıldığını belirtir. Farslar, halı ve kilimlerinde asimetrik şekilleri, Türkler ve Kürtler ise simetrik şekilleri kullanırlar. Bu konuda 1953’de araştırma yapmış Rus etnografya uzmanı Aristova’nın eserinde de aynı bilgiler mevcuttur.
Sosyal hayatımız, bir bakıma geleneklerin örüntüsüdür. Yeme-içmelerimiz geleneklerimizden kaynakl... more Sosyal hayatımız, bir bakıma geleneklerin örüntüsüdür. Yeme-içmelerimiz geleneklerimizden kaynaklansa da, geleneklerimize katkı da bulunurlar. Sosyo-kültürel hayat bir tesadüfler yumağı olmayıp, sosyal gerçekliğin kendisidir.
Türkiye'de Alevîlik-Bektâşîlik adlı kitabımızın (bütün eksikliklerine rağmen), kanayan bir yaraya... more Türkiye'de Alevîlik-Bektâşîlik adlı kitabımızın (bütün eksikliklerine rağmen), kanayan bir yaraya merhem olacağını umuyoruz. Sünnî Türklerle, Alevî-Bektâşî Türklerin birbirini sevmesine, kaynaşmasına, bu eserin ufak bir yardımı dokunursa, kendimizi bahtiyar sayacağız. Bazı yanlış ve asılsız inanç sahiplerine, ahlâk bakımından çok dürüst olan Alevî-Bektâşîlerin Türk Milletinin ve İslam Ümmetinin bir parçası olduklarını anlatabildiysek, ne mutlu bize... (Mehmet Eröz)
Günümüz Türkiye’sinde etnografya eserlerinde kullanılan damgalar, Türklerin sosyal coğrafyasının ... more Günümüz Türkiye’sinde etnografya eserlerinde kullanılan damgalar, Türklerin sosyal coğrafyasının tamamında özellikle de Orta Asya ve Sibirya Türklerinde tarihin bilinen devirlerinden beri kullanılmış ve kullanılmaktadır.
Makedonya’da İslam ve Hristiyanlık üzerinden yapılan kültürel bir mücadelenin yaşandığını neredey... more Makedonya’da İslam ve Hristiyanlık üzerinden yapılan kültürel bir mücadelenin yaşandığını neredeyse her alanda görmek mümkündür. İskit maddi kültürü, yaşadıkları coğrafya, gelenekve görenekleri Farslarla örtüşmemektedir. İskitler, Türkler gibi kımız içerken, Farslar içmez. Farslar maddi eserlerinde asimetrik, İskitler ise Türkler gibi simetrik şekiller kullanırlar. Zamanla Kuman kavramı çok defa Kıpçak kavramıyla ifade edilmiş ya da Kuman-Kıpçak tabiri kullanılmıştır.
“Doğubeyazıt’ın veya Diyadin’in "Kanlı” köyünden olup, yedek subaydan arkadaşım, geçen yıl Hakkın... more “Doğubeyazıt’ın veya Diyadin’in "Kanlı” köyünden olup, yedek subaydan arkadaşım, geçen yıl Hakkın rahmetine kavuşan, genç yaşta göç eden, ortaokul hocası Fevzi Aladağ, bu yazıları okuyunca son derece sevinmiş, bizi candan kutlamıştı. Büyük Türk kollarından, uluslarından biri olan Kanglı Türklerine mensup olan ve "Kürt” adı altında ayrı bir kavme mensupmuş gibi gösterilmek istenen cemaatler içinden yetişmiş olan, bu temiz Türk çocuğunun, Türklüğünün ispat edilmesi karşısındaki sevinci görülecek, ibretli bir şeydi. “Ben yıllardır böyle bir şey bekliyordum; bunu arıyordum. Bunu sen yaptın" demiş ve ölmeden bu zevki tatmıştı. Nur içinde yatsın”. **** Mustafa Aksoy'un notu: Kanlı-Kanglı (Hormenk) aşireti hakkında Çin ve Rus kaynakları esas alınarak hazırlanmış sahasında ilk kitap olan şu esere bakınız: Osman Yorulmaz, Geçmişten Günümüze Kanglı Türkleri, İstanbul 2013.
Gelenek, bir şeyin veya şeylerin tarihsel olarak yapılagelmiş ve kurumlaşmış özelliklerini yansıt... more Gelenek, bir şeyin veya şeylerin tarihsel olarak yapılagelmiş ve kurumlaşmış özelliklerini yansıtır. Bu sebeple geleneksel etnografya eserleri, sosyal zihniyetin ve sosyo-kültürel yapının “kültürel DNA”larıdır.
Türkiye’ye kuş uçuşu on bin kilometre mesafede olan Saha Cumhuriyeti’nde kullanılan damgaların Tü... more Türkiye’ye kuş uçuşu on bin kilometre mesafede olan Saha Cumhuriyeti’nde kullanılan damgaların Türkiye’de bile olmasına karşılık, aynı damgaların Ruslar, Çinliler ve Farslarda olmamasını kültür tarihi araştırması yapanların düşünmesi gerekiyor. Türklerin “kültür DNA”ları olan damgaları takip ederek, Türklerin göç yollarını ve tarihlerini yazmak mümkündür.
Türkler tarihi süreç içinde dinlerini, dillerini, vatanlarını, devletlerini değiştirmişler fakat ... more Türkler tarihi süreç içinde dinlerini, dillerini, vatanlarını, devletlerini değiştirmişler fakat damgalarını değiştirmemişler. Dolayısıyla bu damgalar Türklerin “kültür DNA”ları olup, onları takip ederek, Türklerin göç yollarını ve tarihlerini yazmak mümkündür.
Salehard şehrinde kullanılan damgaların Türk kültür coğrafyasında da kullanılıyor olması bir tesa... more Salehard şehrinde kullanılan damgaların Türk kültür coğrafyasında da kullanılıyor olması bir tesadüf olmaz. Eğer bu durum tesadüf olsaydı aynı tesadüfün Rusları da etkilemesi gerekirdi. Ancak söz konusu damgalar, geleneksel olarak Ruslarda görülmüyor. O nedenle bu durum ancak “Kültürel DNA Teorisi” ile açıklanabilir.
Традиционные произведения искусства прежде всего являются результатом труда социальных групп, по... more Традиционные произведения искусства прежде всего являются результатом труда социальных групп, поддерживающих определенные традиции. Поэтому к знаниям об искусстве и процессах творчества народов следует подходить с учеом социально-культурного аспекта. Традиционные произведения искусства являются своеобразной передачей опыта из поколения в поколение, они несут культурную память. Мы сосредоточимся в данной статье на узком предмете исследования – татарскихтамгах, собранных в полевых исследованиях в местах проживания тюркских народов.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var dense de, onlarca fincan kahve Osmanlı Devleti’ne Viyana ... more Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var dense de, onlarca fincan kahve Osmanlı Devleti’ne Viyana kuşatmasını kaybettirmiştir.
Türklerin geleneksel kültürünün en önemli temsilcilerinden biri olan damgalar, Orenburg’daki Tat... more Türklerin geleneksel kültürünün en önemli temsilcilerinden biri olan damgalar, Orenburg’daki Tatar köylerinden Kırım’a, Balkanlar’dan Romanya’ya, Ukrayna’dan Doğu Türkistan’a, Türk Cumhuriyetleri ve Rusya’nın özerk Türk bölgelerinde kullanılmaya devam ediyor.
Tarih sanıldığı gibi sadece mazi değil; aynı zamanda bugün ve yarındır. Çünkü günümüz sosyal grup... more Tarih sanıldığı gibi sadece mazi değil; aynı zamanda bugün ve yarındır. Çünkü günümüz sosyal gruplarında görülen bir takım kültürel değerlerin temelleri tarihte saklıdır. Bu nedenle kültür, bazen bir tarihsel süreç ve bir yaşam tarzı olarak tanımlanır.
Damgalar, geniş anlamda bir dilin alfabeleri, sosyal grupların tarihî mirası ve soyut anlatılardı... more Damgalar, geniş anlamda bir dilin alfabeleri, sosyal grupların tarihî mirası ve soyut anlatılardır. Bu sebeple damgalar, sosyo-kültürel araştırmalarda başvurulması gereken öncelikli vesikalardır. Türkler, zaman zaman dillerini, alfabelerini, dinlerini, fizikî coğrafyalarını, devletlerini değiştirmişler, ancak damgalarını değiştirmemişlerdir. Bu nedenle Türk tarihi ile ilgili sosyal coğrafyayı, damgaları takip ederek öğrenmek ve yazmak mümkündür.
Bilindiği gibi iktisadî olayları ve konuları anlamada tarih, sosyoloji, halk bilimi, antropoloji ... more Bilindiği gibi iktisadî olayları ve konuları anlamada tarih, sosyoloji, halk bilimi, antropoloji ve benzeri bilim dallarının önemli yeri vardır. Ayrıca bu bilim dalları ekonomik gelişme ve kalkınma sorunlarının çözümünde ilgililere önemli bilgiler sunmaktadır. Çünkü iktisadî olaylar boşlukta değil, bir sosyal ortamda meydana gelirler.
Ankara Güdül, Salihler Köyü’nde milattan önceki dönemlere ait Türk etnografya eserleri tarih yazı... more Ankara Güdül, Salihler Köyü’nde milattan önceki dönemlere ait Türk etnografya eserleri tarih yazıcılarını ve sosyal bilimcileri bekliyor. Kaya resimleri zamanla damgaya, damga ise zamanla alfabeye dönüşmüştür.
Kimlik kavramı, sosyolojik ve psikolojik bir kavram olarak sosyal grubu veya bireyi tanımlarken b... more Kimlik kavramı, sosyolojik ve psikolojik bir kavram olarak sosyal grubu veya bireyi tanımlarken birkaç on yıl öncesine kadar onları diğerlerinden ayıran veya birleştiren özelliklerin bütününü ifade etmek için kullanılagelmiştir. Özellikle 1980'lerden sonra ise sosyal mühendislik çabalarının da etkisiyle kimlik kavramı âdeta belirtmek veya açıklamak gayesi ile değil de belirtmemek, bulanıklıklar meydana getirmek, tereddütler doğurmak, problem çıkarmak ve insanın var olduğu kültürel ortamı hesaba katmadan sanki uzayda yaşayan varlıkları ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
Tarih yazıyla başlar diyenler, geçmişin aktarıcısı olarak yazıyı kabul ediyorsa, bu durumda yazıd... more Tarih yazıyla başlar diyenler, geçmişin aktarıcısı olarak yazıyı kabul ediyorsa, bu durumda yazıdan önce kaya resimlerine bakmaları gerekir. Türk tarihi yazanlar ise Türk kaya resimleriyle damgalarını dikkate almalıdır.
Bir eserin sosyal bilimler açısından tahlil edilmesi için o eserin sosyal bilimci tarafından yazı... more Bir eserin sosyal bilimler açısından tahlil edilmesi için o eserin sosyal bilimci tarafından yazılması gerekir diye şart yoktur. Bu nedenle Türkmenlerin sosyal hayatını araştıranların 18. Asır Türkmen sosyal hayatını ilmik ilmik dokuyan Mahdumkulu’nun şiirlerine müracaat etmeleri bir zarurettir.
1863 yılında İran, Özbekistan ve Türkmenistan coğrafyasında seyahatler yapan Vambery halı ve keçe... more 1863 yılında İran, Özbekistan ve Türkmenistan coğrafyasında seyahatler yapan Vambery halı ve keçe imalatının Türkler tarafından yapıldığını belirtir. Farslar, halı ve kilimlerinde asimetrik şekilleri, Türkler ve Kürtler ise simetrik şekilleri kullanırlar. Bu konuda 1953’de araştırma yapmış Rus etnografya uzmanı Aristova’nın eserinde de aynı bilgiler mevcuttur.
Sosyal hayatımız, bir bakıma geleneklerin örüntüsüdür. Yeme-içmelerimiz geleneklerimizden kaynakl... more Sosyal hayatımız, bir bakıma geleneklerin örüntüsüdür. Yeme-içmelerimiz geleneklerimizden kaynaklansa da, geleneklerimize katkı da bulunurlar. Sosyo-kültürel hayat bir tesadüfler yumağı olmayıp, sosyal gerçekliğin kendisidir.
Türkiye'de Alevîlik-Bektâşîlik adlı kitabımızın (bütün eksikliklerine rağmen), kanayan bir yaraya... more Türkiye'de Alevîlik-Bektâşîlik adlı kitabımızın (bütün eksikliklerine rağmen), kanayan bir yaraya merhem olacağını umuyoruz. Sünnî Türklerle, Alevî-Bektâşî Türklerin birbirini sevmesine, kaynaşmasına, bu eserin ufak bir yardımı dokunursa, kendimizi bahtiyar sayacağız. Bazı yanlış ve asılsız inanç sahiplerine, ahlâk bakımından çok dürüst olan Alevî-Bektâşîlerin Türk Milletinin ve İslam Ümmetinin bir parçası olduklarını anlatabildiysek, ne mutlu bize... (Mehmet Eröz)
Günümüz Türkiye’sinde etnografya eserlerinde kullanılan damgalar, Türklerin sosyal coğrafyasının ... more Günümüz Türkiye’sinde etnografya eserlerinde kullanılan damgalar, Türklerin sosyal coğrafyasının tamamında özellikle de Orta Asya ve Sibirya Türklerinde tarihin bilinen devirlerinden beri kullanılmış ve kullanılmaktadır.
Makedonya’da İslam ve Hristiyanlık üzerinden yapılan kültürel bir mücadelenin yaşandığını neredey... more Makedonya’da İslam ve Hristiyanlık üzerinden yapılan kültürel bir mücadelenin yaşandığını neredeyse her alanda görmek mümkündür. İskit maddi kültürü, yaşadıkları coğrafya, gelenekve görenekleri Farslarla örtüşmemektedir. İskitler, Türkler gibi kımız içerken, Farslar içmez. Farslar maddi eserlerinde asimetrik, İskitler ise Türkler gibi simetrik şekiller kullanırlar. Zamanla Kuman kavramı çok defa Kıpçak kavramıyla ifade edilmiş ya da Kuman-Kıpçak tabiri kullanılmıştır.
“Doğubeyazıt’ın veya Diyadin’in "Kanlı” köyünden olup, yedek subaydan arkadaşım, geçen yıl Hakkın... more “Doğubeyazıt’ın veya Diyadin’in "Kanlı” köyünden olup, yedek subaydan arkadaşım, geçen yıl Hakkın rahmetine kavuşan, genç yaşta göç eden, ortaokul hocası Fevzi Aladağ, bu yazıları okuyunca son derece sevinmiş, bizi candan kutlamıştı. Büyük Türk kollarından, uluslarından biri olan Kanglı Türklerine mensup olan ve "Kürt” adı altında ayrı bir kavme mensupmuş gibi gösterilmek istenen cemaatler içinden yetişmiş olan, bu temiz Türk çocuğunun, Türklüğünün ispat edilmesi karşısındaki sevinci görülecek, ibretli bir şeydi. “Ben yıllardır böyle bir şey bekliyordum; bunu arıyordum. Bunu sen yaptın" demiş ve ölmeden bu zevki tatmıştı. Nur içinde yatsın”. **** Mustafa Aksoy'un notu: Kanlı-Kanglı (Hormenk) aşireti hakkında Çin ve Rus kaynakları esas alınarak hazırlanmış sahasında ilk kitap olan şu esere bakınız: Osman Yorulmaz, Geçmişten Günümüze Kanglı Türkleri, İstanbul 2013.
Türkiye’de sosyal bilimler; devlet, özel şirketler, hatta üniversiteler marifetiyle fen bilimleri... more Türkiye’de sosyal bilimler; devlet, özel şirketler, hatta üniversiteler marifetiyle fen bilimlerine nispetle yıllardır üvey evlat muamelesi görmüştür. Dahası sosyal bilimlerle ilgilenenlerin özellikle popüler olanları, ya doğrudan siyasete girmiş, ya da siyasilerle yakın ilişkiler kurmuşlardır. Bu ilişkiler sosyal bilim çalışmalarına güveni azaltmıştır.
Diğer taraftan siyasetin gündemiyle ilgili olmayan çalışmalara yeteri kadar ilgi duyulmamıştır. Dolayısıyla bir kısım doktora çalışmaları hariç tutulursa, genel olarak sosyal bilimlerle ilgilenenler, sosyal gerçekliği ortaya koymak yerine, siyasetçi anlayışıyla veya siyasetçilerin görüşlerini onaylamak amacıyla çalışmalar yapmışlardır.
Elinizdeki kitapta, Niyazi Berkes, Ziya Fahri Fındıkoğlu, Erol Güngör, Baykan Sezer ve Doğan Ergun’un görüşleri doğrultusunda Emre Kongar’dan Ahmet Yüksel Özemre ve Fetullah Gülen’e, milliyetçilikten İslamcılığa, solculuktan Atatürkçülüğe kadar, ilerleme felsefesinin bütün pozitivist çocuklarının yöntem anlayışları tartışılmıştır.
Türkiye’de bilim insanlarının çoğunluğunun zihniyeti “toplum mühendisliği” yönündedir. Siyasilerin ise oldum olası bu görüşte olduğunu okur zaten çok iyi bilmektedir. -Siyasiler bir yana- bilim insanlarının asıl amacı sosyal hayatı değiştirmek değil, onu anlamak ve açıklamaktır. Hatta yirminci yüzyılın başından itibaren, “yasaların” yerini hızla görelilik, belirsizlik, ihtimaliyet gibi kavramlar alırken, bilimsel doğruların ucu açık, her zaman sorgulanmaya muhtaç bilgiler olduğu sağır sultanın malumudur. Çoğu kez çağın gerçeklerinin uzağında, eleştirel bakış açısından mahrum bilim dünyamız, taklitçiliğin ötesinde öze dayalı hiç bir yöntem üretememektedir. Bu mesele siyasi ve bilimsel alanlarda öylesine yaygın gözlenmektedir ki, kamuoyu tarafından ne kadar tartışılsa, yeridir.
Bilmenin ıstırabını hissedenlerin arayışı bitmez. Bilme arayışı her ne kadar sıkıntılı olsa da, ilmi ahlak ehilleri bu tartışmayı sürdüreceklerdir.
Türkiye Yeni Ufuklar Dergisi, Sayı 34 (e. Dergi 2. Sayı), Ağustos , 2020
Araisü-l Kur’an 1990’lı yıllarda Tercüman gazetesinin sahibi merhum Kemal Ilıcak’a götürülmüş, o ... more Araisü-l Kur’an 1990’lı yıllarda Tercüman gazetesinin sahibi merhum Kemal Ilıcak’a götürülmüş, o bütün masraflarını karşılayıp yayınlayacağını vadettiği halde o tarihten bugüne kadar 30 yıldan fazla vakit geçmesine rağmen Araisü’l Kur’an bir türlü okurla buluşamamıştır. Biz çeviriyi yaparken “Kahire Timür Paşa Kütüphanesi” nüshasını, “Kayseri Raşid Efendi” nüshasını ve bir de “Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi” nüshasını esas aldık.
Türkiye Yeni Ufuklar Dergisi, Sayı 34 (e. Dergi 2. Sayı), Ağustos, 2020
Araisü-l Kur’an 1990’lı yıllarda Tercüman gazetesinin sahibi merhum Kemal Ilıcak’a götürülmüş, o ... more Araisü-l Kur’an 1990’lı yıllarda Tercüman gazetesinin sahibi merhum Kemal Ilıcak’a götürülmüş, o bütün masraflarını karşılayıp yayınlayacağını vadettiği halde o tarihten bugüne kadar 30 yıldan fazla vakit geçmesine rağmen Araisü’l Kur’an bir türlü okurla buluşamamıştır. Biz çeviriyi yaparken “Kahire Timür Paşa Kütüphanesi” nüshasını, “Kayseri Raşid Efendi” nüshasını ve bir de “Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi” nüshasını esas aldık.
Tarihin Sessiz Dili Damgalar
Osmanlılar tarafından XX yüzyıla kadar "devr-i cahiliye" olarak kabu... more Tarihin Sessiz Dili Damgalar Osmanlılar tarafından XX yüzyıla kadar "devr-i cahiliye" olarak kabul edilip yok sayılan İslamiyet öncesi Türk tarihi hakkındaki ilk ilmi araştırmalar, Batılılar eliyle, "belirli bir görüşün numuneleri olarak" yapılmıştır. Sovyetler Birliği'nin kurulmasıyla birlikte Orta Asya'da hız kazanan Türkoloji araştırmaları, daha sonraki yıllarda Macarların da konuya dâhil olmasıyla bir hayli artış göstermiştir. Fuat Paşa "Bu millet söylemez, söylenir" demiş. Paşa'nın son derece haklı olduğunu vurgulamakla birlikte, bu millette söyleyenlerin de bulunduğunu belirtmekte yarar var.
Uploads
Papers by Mustafa Aksoy
Ukrayna’dan Doğu Türkistan’a, Türk Cumhuriyetleri ve Rusya’nın özerk Türk bölgelerinde kullanılmaya devam ediyor.
Türkler, zaman zaman dillerini, alfabelerini, dinlerini, fizikî coğrafyalarını, devletlerini değiştirmişler, ancak damgalarını değiştirmemişlerdir. Bu nedenle Türk tarihi ile ilgili sosyal coğrafyayı, damgaları takip ederek öğrenmek ve yazmak mümkündür.
Farslar, halı ve kilimlerinde asimetrik şekilleri, Türkler ve Kürtler ise simetrik şekilleri kullanırlar. Bu konuda 1953’de araştırma yapmış Rus etnografya uzmanı Aristova’nın eserinde de aynı bilgiler mevcuttur.
İskit maddi kültürü, yaşadıkları coğrafya, gelenekve görenekleri Farslarla örtüşmemektedir. İskitler, Türkler gibi kımız içerken, Farslar içmez. Farslar maddi eserlerinde asimetrik, İskitler ise Türkler gibi simetrik şekiller kullanırlar.
Zamanla Kuman kavramı çok defa Kıpçak kavramıyla ifade edilmiş ya da Kuman-Kıpçak tabiri kullanılmıştır.
Büyük Türk kollarından, uluslarından biri olan Kanglı Türklerine mensup olan ve "Kürt” adı altında ayrı bir kavme mensupmuş gibi gösterilmek istenen cemaatler içinden yetişmiş olan, bu temiz Türk çocuğunun, Türklüğünün ispat edilmesi karşısındaki sevinci görülecek, ibretli bir şeydi. “Ben yıllardır böyle bir şey bekliyordum; bunu arıyordum. Bunu sen yaptın" demiş ve ölmeden bu zevki tatmıştı. Nur içinde yatsın”.
**** Mustafa Aksoy'un notu:
Kanlı-Kanglı (Hormenk) aşireti hakkında Çin ve Rus kaynakları esas alınarak hazırlanmış sahasında ilk kitap olan şu esere bakınız: Osman Yorulmaz, Geçmişten Günümüze Kanglı Türkleri, İstanbul 2013.
Ukrayna’dan Doğu Türkistan’a, Türk Cumhuriyetleri ve Rusya’nın özerk Türk bölgelerinde kullanılmaya devam ediyor.
Türkler, zaman zaman dillerini, alfabelerini, dinlerini, fizikî coğrafyalarını, devletlerini değiştirmişler, ancak damgalarını değiştirmemişlerdir. Bu nedenle Türk tarihi ile ilgili sosyal coğrafyayı, damgaları takip ederek öğrenmek ve yazmak mümkündür.
Farslar, halı ve kilimlerinde asimetrik şekilleri, Türkler ve Kürtler ise simetrik şekilleri kullanırlar. Bu konuda 1953’de araştırma yapmış Rus etnografya uzmanı Aristova’nın eserinde de aynı bilgiler mevcuttur.
İskit maddi kültürü, yaşadıkları coğrafya, gelenekve görenekleri Farslarla örtüşmemektedir. İskitler, Türkler gibi kımız içerken, Farslar içmez. Farslar maddi eserlerinde asimetrik, İskitler ise Türkler gibi simetrik şekiller kullanırlar.
Zamanla Kuman kavramı çok defa Kıpçak kavramıyla ifade edilmiş ya da Kuman-Kıpçak tabiri kullanılmıştır.
Büyük Türk kollarından, uluslarından biri olan Kanglı Türklerine mensup olan ve "Kürt” adı altında ayrı bir kavme mensupmuş gibi gösterilmek istenen cemaatler içinden yetişmiş olan, bu temiz Türk çocuğunun, Türklüğünün ispat edilmesi karşısındaki sevinci görülecek, ibretli bir şeydi. “Ben yıllardır böyle bir şey bekliyordum; bunu arıyordum. Bunu sen yaptın" demiş ve ölmeden bu zevki tatmıştı. Nur içinde yatsın”.
**** Mustafa Aksoy'un notu:
Kanlı-Kanglı (Hormenk) aşireti hakkında Çin ve Rus kaynakları esas alınarak hazırlanmış sahasında ilk kitap olan şu esere bakınız: Osman Yorulmaz, Geçmişten Günümüze Kanglı Türkleri, İstanbul 2013.
Diğer taraftan siyasetin gündemiyle ilgili olmayan çalışmalara yeteri kadar ilgi duyulmamıştır. Dolayısıyla bir kısım doktora çalışmaları hariç tutulursa, genel olarak sosyal bilimlerle ilgilenenler, sosyal gerçekliği ortaya koymak yerine, siyasetçi anlayışıyla veya siyasetçilerin görüşlerini onaylamak amacıyla çalışmalar yapmışlardır.
Elinizdeki kitapta, Niyazi Berkes, Ziya Fahri Fındıkoğlu, Erol Güngör, Baykan Sezer ve Doğan Ergun’un görüşleri doğrultusunda Emre Kongar’dan Ahmet Yüksel Özemre ve Fetullah Gülen’e, milliyetçilikten İslamcılığa, solculuktan Atatürkçülüğe kadar, ilerleme felsefesinin bütün pozitivist çocuklarının yöntem anlayışları tartışılmıştır.
Türkiye’de bilim insanlarının çoğunluğunun zihniyeti “toplum mühendisliği” yönündedir. Siyasilerin ise oldum olası bu görüşte olduğunu okur zaten çok iyi bilmektedir. -Siyasiler bir yana- bilim insanlarının asıl amacı sosyal hayatı değiştirmek değil, onu anlamak ve açıklamaktır. Hatta yirminci yüzyılın başından itibaren, “yasaların” yerini hızla görelilik, belirsizlik, ihtimaliyet gibi kavramlar alırken, bilimsel doğruların ucu açık, her zaman sorgulanmaya muhtaç bilgiler olduğu sağır sultanın malumudur. Çoğu kez çağın gerçeklerinin uzağında, eleştirel bakış açısından mahrum bilim dünyamız, taklitçiliğin ötesinde öze dayalı hiç bir yöntem üretememektedir. Bu mesele siyasi ve bilimsel alanlarda öylesine yaygın gözlenmektedir ki, kamuoyu tarafından ne kadar tartışılsa, yeridir.
Bilmenin ıstırabını hissedenlerin arayışı bitmez. Bilme arayışı her ne kadar sıkıntılı olsa da, ilmi ahlak ehilleri bu tartışmayı sürdüreceklerdir.
Osmanlılar tarafından XX yüzyıla kadar "devr-i cahiliye" olarak kabul edilip yok sayılan İslamiyet öncesi Türk tarihi hakkındaki ilk ilmi araştırmalar, Batılılar eliyle, "belirli bir görüşün numuneleri olarak" yapılmıştır. Sovyetler Birliği'nin kurulmasıyla birlikte Orta Asya'da hız kazanan Türkoloji araştırmaları, daha sonraki yıllarda Macarların da konuya dâhil olmasıyla bir hayli artış göstermiştir.
Fuat Paşa "Bu millet söylemez, söylenir" demiş. Paşa'nın son derece haklı olduğunu vurgulamakla birlikte, bu millette söyleyenlerin de bulunduğunu belirtmekte yarar var.