Papers by Nesrin Aydın Satar
Bir 19. Yüzyıl Edibinin Portresi: İbn-i Kemal Giritli Süleyman Nüzhet ve Edebî Kişiliği*, 2024
Bu çalışma, bugüne kadar neredeyse üzerinde hiç durulmamış bir 19. yüzyıl edibi olan İbn-i Kemal ... more Bu çalışma, bugüne kadar neredeyse üzerinde hiç durulmamış bir 19. yüzyıl edibi olan İbn-i Kemal Giritli Süleyman Nüzhet'in (187?-19??) edebî portresini ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Şiirleri, hikâyeleri, makaleleri, telif ve tercüme eserlerine rağmen Süleyman Nüzhet hakkındaki bilgiler, kendisinin yazılarında ve şiirlerinde açık ettiklerinin dışında yok denecek kadar azdır. Dahası, oldukça kısıtlı veriyle şekillenen biyografisi, yazarın eserleri hakkında yanlış ve eksik bilgileri de ihtiva eder. Örneğin, az sayıdaki araştırmada yazarın, kaynaklarda ismi geçmesine rağmen rastlanamayan Şu'ûn-ı Edebiyye isimli kitabından bahsedilir. Süleyman Nüzhet'in edebî görüşleri hakkında bilgiler içeren, yazı ve şiirlerini ihtiva eden bu kitabın asıl adı Bir Şey Değil'dir. Bu makalede hem İbn-i Kemal Süleyman Nüzhet'in hayatına dair bilgilere yer verilmiş hem de kaleme aldığı eser ve yazılar dikkate alınarak edebiyat anlayışı ve edebî yöneliminden bahsedilmiştir. Yazarın, dönemin edebiyat dergilerinde ve Bir Şey Değil isimli kitabında yer alan şiir, makale ve hikâyeleri göz önünde bulundurularak Süleyman Nüzhet'in döneminin edebiyat dünyasındaki yeri değerlendirilmiştir.
Journal of History Culture and Art Research , 2015
Berna Moran points out that structuralism is not only a literary theory but also a method which c... more Berna Moran points out that structuralism is not only a literary theory but also a method which can be applied to various disciplines like anthropology, psychology and sociology. (Moran, 2008, p.185) Actually, this theory has gained importance with the publication of notes of the lecture by Ferdinand de Saussure and their effects on radical changes in the field of linguistics. On the other hand, because the theory aims to search out deep structure of the elements of communication that we experience any time in everyday life, the application of this theory in social sciences is not surprising. It is possible to think that using structuralist theory in literary texts means to ignore the literary side of the text. It is because, the literary text is usually written with feelings, not mathematical reasoning. On the other hand, it might be described as a problem that structuralist theory focuses on only a text, and it neglects the writer and the social, cultural or economic conditions that create a text. Nevertheless, the structuralist theory offers many data about deep/basic structure of the text. This paper examines the troubles and utility of structuralism leaded by linguists and literature theorists such as Ferdinand de Saussure, Viktor Shklovsky and Roman Jakobson. After this examination, Ahmet Hamdi Tanpınar's novel, Mahur Beste is analyzed with the theory and the mathematical side of novel is found out. By this way, it is shown how the structuralism is used to reach the deep structure of literary text.
HUMANITAS- Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 11(21), 46-58, 2023
İslami Türk edebiyatı hakkında derli toplu bir inceleme yapabilmek için, Türk dinî edebiyatına da... more İslami Türk edebiyatı hakkında derli toplu bir inceleme yapabilmek için, Türk dinî edebiyatına dair öncü çalışmalar oldukça önemlidir. Dinî edebiyat kavramının Türk edebiyatı içindeki anlamı ve yerinin saptanması, söz konusu öncü çalışmaların değerlendirmesiyle mümkün olabilir. Türk dinî edebiyatı üzerine düşünen öncü makalelerden biri olan ve Ali Suad tarafından Mihrâb mecmuasında kaleme alınan “Dinî edebiyat” başlıklı makale de Türk dini edebiyatını teorik olarak konu edinen erken makalelerdendir. Yazarın ilgili makalesine odaklanan bu çalışmada ise henüz 1920’lerin başında dinî edebiyatın iki farklı döneme ayrıldığını ortaya koyan bir Osmanlı aydınının Türk dinî edebiyatı hakkındaki düşünceleri tartışılmıştır. Çalışmada ayrıca, Ali Suad’ın “mutlak” ve “mukayyed” kavramlarını kullanarak ayırdığı, Türk edebiyatının eski ve yeni dönemlerinde kaleme alınan eserler ve bu eserleri üreten edebî şahsiyetlerden bahsedilmiştir. Çalışmanın sonunda Türk dinî edebiyatının Türk edebiyatı içindeki yeri, Türk dinî edebiyatının teorik arka planını kuran metinlerden biri olan “Dinî edebiyat” makalesine odaklanarak sorgulanmıştır.
The article “Religious literature”, one of the pioneering articles on Turkish religious literature, written by Ali Suad and published in Mihrâb journal is one of the early articles on the theory of Turkish religious literature. This study which focuses on the author’s related article provides the opportunity to see the thoughts about Turkish religious literature of an Ottoman intellectual from the early 1920’s, who revealed that religious literature was divided into two different periods. Moreover, it tells about the works written in the old and new periods, which Ali Suad distinguishes by using the concepts of “absolute” and “bounded”, and how the literary figures who produced these works established and continued Turkish religious literature. At the end of the study, the place of Turkish religious literature in Turkish literature is questioned by focusing on “Religious Literature”, one of the texts that establish the theoretical background of Turkish religious literature.
Birikim Sayı 397 (Mayıs) , 2022
Hürriyet Gösteri Dergisi 340. sayı , 2022
FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri 19 Dergisi , 2022
Turkish Islamic Literature is the name of the field that is institutionalized in the faculties of... more Turkish Islamic Literature is the name of the field that is institutionalized in the faculties of theology and operates as a course in both an undergraduate program and a department or a science branch. This field takes its beginning from the 11th century, when the Turks gave their first written works after their conversion to Islam, and the religious-literary works that the Turks wrote until today are the materials for research and analysis. The first doctorate in the field was completed in 1965, and the first master was completed in 1984. The academic aspect of Turkish Islamic Literature began to be shaped by these studies and developed over a wide period of 56 years. In this study, postgraduate studies produced in the field of Turkish Islamic Literature were examined. In addition, it is aimed to understand the current portrait of the field by using the qualitative and quantitative data provided by the postgraduate theses classified according to certain evaluation criteria. Thus, it is understood that which academic method and chronology Turkish Islamic Literature focuses as a theological discipline and a research area in classification of Turkish literature.
Birikim Dergisi 397 (Ölümünün 60. Yılında Ahmet Hamdi Tanpınar)) , 2022
Sosyal bilimlerdeki birçok sınıflandırmanın araştırmacıların dikkatini daha spesifik konulara çek... more Sosyal bilimlerdeki birçok sınıflandırmanın araştırmacıların dikkatini daha spesifik konulara çekerek ilgili bilimin kavram ve uygulama alanını genişletmek, o bilimin kimi nedenlerle görmezden gelinen ya da daha önce dikkat edilmeyen içeriğini aydınlatmak ve sonuçta sınırları belli, "ihtisaslaştırılmış" çalışma alanları yaratmak olduğunu biliyoruz. Bu türden özelleştirilmiş alanlar oluşturabilmek içinse içeriye alma ve dışarıda bırakma eylemlerinin gerçekleşmesi gerekiyor. Bu eylemler de en temelde belli bir seçime dayanır ve bu seçim; çalışma alanına ismini veren araştırmacının bireysel tercihleri ya da bu alanın ortaya çıkışını hazırlayan ortamın siyasi, toplumsal, kültürel, psikolojik vs. gidişatıyla ilgilidir. Sosyoloji, tarih, psikoloji, politika gibi birçok alanla ilişki kuran edebiyat disiplinin altında şekillenen çalışma ve araştırma alanları belirlenirken de söz konusu eylemlerin doğurduğu tercihler, kimi tanımların veya açıklamaların sorunlu, eksik ya da yanlış olarak kavramlaşmasına neden olmuştur. Böylece, bu türden sorunlu kavramlarla şekillenen sınıflandırmaların içerikleri de tartışılır hale gelmiştir. Yukarıda bahsedildiği türden bir "yanlış/sorunlu kavramlaşma"yı temelde dinî edebiyat, özelde ise İslamî edebiyat kavramları üzerinden de takip etmek mümkündür. Bu yazının konusu gereği hem içeriği hem de genel edebiyat tasnifi içindeki yeri üzerinden İslami edebiyat odağa alınsa da dinî edebiyat kavramından da göndermesi olmayan bir üst başlık olması yönüyle yararlanılmaktadır. Nitekim İslami edebiyat, belirli bir inanç sistemi ve ilahî kaideler bütününü içeren ya da onlardan bahseden edebi ürünleri ima eder. Dahası, özellikle Türkiye ve Ortadoğu pratikleri söz konusu olduğunda İslami edebiyatın yalnız dinî ve edebî değil, siyasî referansları da bulunur. Dolayısıyla, bu kavramın içeriğini sorgulamadan önce dinî edebiyat gibi daha genel (doğrudan/belirli imaları olmayan) bir başlığı tartışmak, İslami edebiyat mefhumu üzerine düşünürken, daha objektif bir anlam ve değerlendirme alanı kurulmasını sağlayabilir.
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019
In the middle of the 20th century, Islamic writers and intellectuals in the
Middle East and parti... more In the middle of the 20th century, Islamic writers and intellectuals in the
Middle East and particularly in Egypt were actively engaged in the call for
Islamic literature. Several Arabic books, including major works of Sayyed
Qutub, Muhammad Qutub, and Naguib Kilani, were written on the subject and immediately rendered into Malaysian and Indonesian languages.
Among all these writings, Muhammad Qutub’s book “Manhaj El-Fan ElIslami” has had tremendous impact on modern Malay writers such as,
Ahmad Kamal Abdullah, Shahnon Ahmad, Muhammad Kamal Hassan,
Ismail Ibrahim, Muhammad Bukhari Lubis, and others who produced several theories of Islamic literature. In this paper, a new theory of Islamic literature is proposed which is based on the concept of Al-‘Alamiah (Universality).In the first part of the paper, existing theories are reviewed whereas in the final part, a number of issues are discussed such as the concept of Islamic literature, its message, and seven basic features that distinguish Islamic literature from other world literatures.
Keywords: Turkish Islamic Literature, Alamiah, Adab, Islami, Muslim, Islamic.
When it comes to Turkey's experience, the reasons for using West and modernity together are the s... more When it comes to Turkey's experience, the reasons for using West and modernity together are the secularisation policies of Republican Turkey and its reform goals, which take the West as their example in every sense. Besides these political reflections, literary and artistic changes were also part of the political aims and reforms. In this regard, all literature having an Islamic core was abandoned as " Ottoman " and therefore irrelevant. This inevitably led to works of " modern literature " being interpreted as against the former one. Thus, considering the fact that both modern forms (e.g., novels) and traditional Islamic literary forms shape literature with an Islamic core today, a certain issue has arisen: Where should the new forms be located in the conceptual discussion? Consequently, how does one " name " those works created in traditional or modern forms and having Islam as their subject? To determine the place of literary works having an Islamic subject in literary history, this article highlights that Islam is in a relationship with the new forms and that this relationship is both healthy and deserves to be examined. It also seeks to draw the attention of Islamic literature researchers to the continuing Islamic literary tradition that after the 20th century, a new naming is proposed for the cited period. In this way, the field referred to by the Islamic literary tradition as being developed with new content and forms is clarified, and the existence of a literary tradition that is more inclusive than the others developed in previous naming trials is highlighted.
Türkiye’nin 1970-1990 yılları arasında yaşadığı başta siyasi olmak üzere, sosyolojik, demografik,... more Türkiye’nin 1970-1990 yılları arasında yaşadığı başta siyasi olmak üzere, sosyolojik, demografik, ekonomik ve küresel değişmelerin etkisiyle şehirli bir dini-muhafazakâr kesim doğmuştur. Toplumda bir şekilde görünür hale gelen bu kesim için yeni bir kimlik arayışı söz konusu olmuş ve ilgili kesim kolektif bir kimlik etrafında bütünleşmiştir. İslâmcı kesimin yeni kimlik anlayışına uygun görüşlerini ve bir misyon haline getirdiği İslâmileştirme politikalarını romanlar üzerinden okumak ve analiz etmek mümkündür. Bu çalışmada, 1970 ve 1980 yılları içerisinde Müslüman kadın yazarlar tarafından kaleme alınan iki İslâmcı roman ve bu romanların kadın kahramanları ele alınarak, bahsedilen değişimler kadın romanları temelinde incelenmiştir. Dahası ilgili romanların kadın kahramanlarına sosyo-politik ve sosyo-kültürel konjonktür gereği yüklenen sorumluluklara değinilmiştir. Böylece dönemin toplumsal ve siyasi dönüşümlerinin edebiyattaki kaçınılmaz etkisinin İslâmcı kadın edebiyatçıların “prototip” romanlarını nasıl oluşturduğu anlatılmıştır.
Abstract: As a result of political, sociological, demographical, economical and global changes between the years 1970-1990, an urban religious-conservative community occurred in Turkey. A search for a new identity was the matter for this community who had been visible in the society in a way and the involving community gathered around a collective identity. It is possible to see and analyze the ideas according to the involving search for a new identity and Islamization policies taken as a mission of the Islamic community in the novels. In this study, two Islamic novels which are created by Muslim female writers and female characters of these novels are taken into discussion and involving changes are analyzed on the basis of female novels. Moreover, the responsibilities attached to female characters of the novels because of socio-political and socio-cultural conjuncture are mentioned. In this way, it is explained that how the inevitable influence of social and political changes of the period over the literature leads to the “prototype” novels by Islamist female writers.
Türkiye’nin deneyimleri söz konusu olduğunda “Batı” ve “modernite”nin birlikte anılması ve birbi... more Türkiye’nin deneyimleri söz konusu olduğunda “Batı” ve “modernite”nin birlikte anılması ve birbirinin
manasını yükleyen/paylaşan/karşılayan terimler olarak kullanılmasının temel nedeni Cumhuriyet Türkiye’sinin
laikleşme politikaları ve Batı’yı her anlamda örnek alan inkılâp hedefleridir. Politik amaçlar ve reform
kapsamındaki değişimlerin yalnız sosyolojik, ekonomik, kültürel ve siyasî yansımaları değil; edebî, sanatsal
izdüşümleri de olmuştur. Nitekim devrin siyasi erki, kendi meşruiyetini sağlamlaştıracak edebî eserlere ihtiyaç
duyar. Bu ihtiyaç, konusu İslâm olan edebiyatın eski edebiyat başlığı altında, Osmanlı’ya yani lağvedilene ait
olarak düşünülerek terk edilmesini; bu edebiyatın boşluğunu doldurmak için “yeni edebiyat” kapsamında
verilen eserlerin de bahsi geçen edebî geleneğin karşısında olarak yorumlanmasını kaçınılmaz hale getirmiştir.
Günümüzde ise geleneksel İslâmî edebî formların roman gibi modern formlarla birlikte konusu İslâm olan
edebiyatı şekillendirdiği düşünüldüğünde, yeni formların bütün bir kavramsal tartışmanın neresine oturtulacağı
sorunu gündeme gelir. Bu çalışmada, İslâm’ın yeni olanla da ilişki kurduğunun ve bu ilişkinin sağlıklı ve
incelemeye değer olduğunun altını çizmek ve İslâmî edebiyat araştırmacılarının dikkatini 20. yüzyıldan sonra
da devam eden İslâmî edebî geleneğe çekmek için ilgili dönemi içeren yeni bir isimlendirme önerilecektir. Bu
bağlamda çalışmanın bütününde “İslâmî Modern Türk Edebiyatı” olarak incelenecek olan dönem; bilhassa yeni
muhteva ve formlarla değişmeyen ama dönüşen İslâmî edebî geleneği anlatmak için kullanılacaktır.
Besim Dellaloğlu, Tanpınar'ın hakkında neredeyse kesinleşmiş ithamları değiştiren ve eserlerinin ... more Besim Dellaloğlu, Tanpınar'ın hakkında neredeyse kesinleşmiş ithamları değiştiren ve eserlerinin geniş bir kesim tarafından okunmasını sağlayan, sonuçta Tanpınar algısının dönüşümüne ortam hazırlayan temel iki dönüm noktası olduğunu belirtir. 1 Bunlardan ilki, Tanpınar eserlerinin bir süre de olsa (2001-2004) Yapı Kredi Yayınları tarafından basılması ve böylece yazara yeni bir "etiket" yahut marka değeri bahşedilmesidir. Dellaloğlu'na göre ikinci dönüm noktası ise günlüklerin okuyucuyla buluşmasıdır. Yeni yayınevinin etiketiyle bir önceki yayınevinin onu bayraklaştırmasına neden olan siyasi portresinden sıyrılıp daha geniş bir okur kitlesine hitap eden Tanpınar için günlüklerin yayımlanması söz konusu portreyi tamamen ve koşulsuzca ortadan kaldırdığı gibi yepyeni ve bambaşka bir Tanpınar'ı da görünür kılmıştır. Bu yeni Tanpınar, Nurdan Gürbilek'e göre "şiddetli bir kanon ihtiyacıyla üzerinde uzlaşılıveren figürün en azından onu koşulsuzca yüceltenlerde aranılan figür olmayabileceği kuşkusu"nu doğurmuştur. 2 Hatta bu kuşku zamanla gerçek olmuş ve Orhan Pamuk'un tabiriyle "sağcıların, solcuların ve hatta devletin üzerinde anlaştığı tek edebiyatçı" 3 olan Tanpınar'ın muazzam kanon mevkiini şiddetle sarsmaya muvaffak olmuştur. 4 Nitekim günlüklerin yayımlanmasından sonra Tanpınar hakkında yazılanların içeriğine ve niteliğine bakıldığında, bahsi geçen sarsıntının farklı kanon mercileri 5 tarafından Tanpınar alımlanmasına etkisini anlamak mümkün hale gelir. Günlüklerin yazara atfedilen kimlikleri bu kadar çabuk ve etkili bir şekilde değiştirip dönüştürmesinin temelde bir karşı tutum yarattığını; bazı kesimler tarafından günlüklerin göz ardı edilmesinin gerekliliği üzerine tartışmalar yapılmasından, Tanpınar'ın herkes gibi sıradan bir insan olduğunun 1 Besim Dellaloğlu, "Tanpınar Batıcı Değil, Batılıydı," Zeynep Miraç tarafından yapılan röportaj, Ocak 28, 2013, Nisan 27, 2014'te erişildi,
Canonic artists and texts have been identified with political aims in Turkish literature. Literar... more Canonic artists and texts have been identified with political aims in Turkish literature. Literary works have been used to strengthen the authority of the political power especially in the early republican period. In this way, it is aimed to ensure that large masses adopt easily the reforms to be applied. In this period when the literature was politicized and canon was called together with the political authority, besides with the authors getting canonized by having a pro-authority political position in their works, there were also authors like Ahmet Hamdi Tanpınar who did not or could not get involved in the canon although they have a political position. Tanpınar, was not able to be included to the political canon although he was a member of parliament. Moreover, literary groups and the public being the other identifiers of the canon almost ignored Tanpınar, too. This study discusses the “canonization” of the literary works being used especially in order to support the justification of political power. It also discusses the place of Ahmet Hamdi Tanpınar in the involving period. Thus, it investigates the canonical position of Tanpınar who set a unique literary field by maintaining his characteristic artistic view. In addition, it examines the meanings that the term of canon refers to and the relationship of this term with the literary field, political power and the public. In this way, it manifests that the involving term is rather related to the politics and status quo.
Otobiyografik metinler; kurmaca ve gerçek arasındaki çizginin sıklıkla ihlal edildiği, edebiyatın... more Otobiyografik metinler; kurmaca ve gerçek arasındaki çizginin sıklıkla ihlal edildiği, edebiyatın türlü disiplinlerarası çalışmalar için bir ana zemin olarak kullanılmasını sağlayan inceleme alanları oluşturur. Elif Şafak’ın 2007 yılında yayımlanan ve otobiyografik bir roman olan Siyah Süt adlı eseri de bu bağlamda incelemeye değerdir. Yazarın birebir yaşadığı gerçek olayların kurmaca ile okuyucuya aktarımı, özellikle toplumsal cinsiyet rollerinin analizine imkân tanır. Toplumsal cinsiyetin kadın ve kadın yazar olmak hususlarında çatışma alanı yaratması ve bu alanın edebi eserde görünür olması, Şafak’ın romanını edebiyat ve birey ilişkisi açısından irdelenecek bir veri haline getirir. Bu çalışma; toplumsal cinsiyet, geleneksel kadınlık, kimlik, rol gibi kavramların bir kadın yazarın otobiyografik eserinde, erkek-egemen bir söylemle nasıl ele alındığını yapısöküm yoluyla inceler. Ayrıca edebiyat-birey ilişkisini göz önünde bulundurarak toplumsal rollere dair geleneksel tabuların yeniden üretimine dikkat çeker.
Autobiographical texts constitute research fields in which the line between the fiction and the reality is often violated and which enable the usage of the literature as a base for interdisciplinary studies. Elif Şafak’s novel published in 2007, namely Siyah Süt (The Black Milk) is worth analyzing in this regard. The narration of the events that the writer experienced personally in real life makes it especially possible to analyze gender roles. In particular, the fact that the gender creates a conflicting area with respect to being a woman and a woman writer, and emergence of this area in the literary work makes Elif Şafak’s novel a data to be examined in terms of the literature and the individual relationship. This research analyses how the concepts like gender, traditional femininity, identity and the role are dealt with a male-dominated discourse by using deconstruction method in the autobiographical work of a woman writer. Moreover, it draws attention to the reproduction of traditional taboos about social roles by taking literature-individual relationship into consideration.
Türk edebiyatının Batı'ya, bilhassa Fransız edebiyatına yüzünü çevirdiği 19.yüzyılda dönemin siya... more Türk edebiyatının Batı'ya, bilhassa Fransız edebiyatına yüzünü çevirdiği 19.yüzyılda dönemin siyasi koşulları gereği ilan edilen Tanzimat Fermanı'nın ismiyle anılan Tanzimat edebiyatı; geleneksel ve Batılı-yeni edebiyat ikiliğinin eksen oluşturduğu bir dönemin sanatsal başlığıdır. Genellikle şiirde yenileşme, şiir temalarının değişmesi gibi konular üzerine olan tartışmalar, Türk edebiyatının daha önce aşina olmadığı bir tür olan roman konusunda da
Bu çalışma, Tanzimat dönemi yazarlarının; çağın politik, psikolojik ve sosyolojik durumu gereği B... more Bu çalışma, Tanzimat dönemi yazarlarının; çağın politik, psikolojik ve sosyolojik durumu gereği Batı etkisinde kalan toplumu, bu yeni etki alanı için hazırlamak ve eğitmek adına üstlendikleri "toplum mühendisliği" görevini göz önünde bulundurarak dönemin roman anlayışını değerlendirir. Dahası dönemin romanlarındaki anlatıcının kurmaca karaktere kavuştuğu/dönüştüğü üçüncü tekil şahıs aracılığıyla söz konusu görevin gerçekleşmesini araştırır. Bu araştırma için malzeme olarak Ahmet Mithat Efendi'nin Dürdane Hanım ve Namık Kemal'in İntibah romanları seçilmiştir. Araştırma boyunca, seçilen romanlarda anlatıcıların okuyucuyu kurmaca dünyası içinden yönlendirmeleri ve bu yönlendirmenin nedenlerinden bahsedilerek Tanzimat romanlarındaki anlatısal ögelerin ve betimlemelerin toplumu eğitmeye ve yönlendirmeye hizmet edişi gösterilir. Böylece, Türk edebiyatında ilk romanların toplumsal bilinç kurmaya etkisi irdelenir.
ŞAFAK VE SANCILI KARAKTERLERİ Sevgi Soysal'ın yaşattıkları ve sonuçları itibariyle Türkiye tarihi... more ŞAFAK VE SANCILI KARAKTERLERİ Sevgi Soysal'ın yaşattıkları ve sonuçları itibariyle Türkiye tarihinde önemli bir yer tutan 12 Mart döneminin bilhassa değişik sınıflardan insanlar üzerinde yarattığı bireysel ve toplumsal etkileri politik bir tavır takınmadan gündeme getirdiği romanı Şafak, üç parçalı yapısıyla bir gece bilmedikleri nedenlerle sorguya alınan bir grup insanı merkeze alır.
Uploads
Papers by Nesrin Aydın Satar
The article “Religious literature”, one of the pioneering articles on Turkish religious literature, written by Ali Suad and published in Mihrâb journal is one of the early articles on the theory of Turkish religious literature. This study which focuses on the author’s related article provides the opportunity to see the thoughts about Turkish religious literature of an Ottoman intellectual from the early 1920’s, who revealed that religious literature was divided into two different periods. Moreover, it tells about the works written in the old and new periods, which Ali Suad distinguishes by using the concepts of “absolute” and “bounded”, and how the literary figures who produced these works established and continued Turkish religious literature. At the end of the study, the place of Turkish religious literature in Turkish literature is questioned by focusing on “Religious Literature”, one of the texts that establish the theoretical background of Turkish religious literature.
Middle East and particularly in Egypt were actively engaged in the call for
Islamic literature. Several Arabic books, including major works of Sayyed
Qutub, Muhammad Qutub, and Naguib Kilani, were written on the subject and immediately rendered into Malaysian and Indonesian languages.
Among all these writings, Muhammad Qutub’s book “Manhaj El-Fan ElIslami” has had tremendous impact on modern Malay writers such as,
Ahmad Kamal Abdullah, Shahnon Ahmad, Muhammad Kamal Hassan,
Ismail Ibrahim, Muhammad Bukhari Lubis, and others who produced several theories of Islamic literature. In this paper, a new theory of Islamic literature is proposed which is based on the concept of Al-‘Alamiah (Universality).In the first part of the paper, existing theories are reviewed whereas in the final part, a number of issues are discussed such as the concept of Islamic literature, its message, and seven basic features that distinguish Islamic literature from other world literatures.
Keywords: Turkish Islamic Literature, Alamiah, Adab, Islami, Muslim, Islamic.
Abstract: As a result of political, sociological, demographical, economical and global changes between the years 1970-1990, an urban religious-conservative community occurred in Turkey. A search for a new identity was the matter for this community who had been visible in the society in a way and the involving community gathered around a collective identity. It is possible to see and analyze the ideas according to the involving search for a new identity and Islamization policies taken as a mission of the Islamic community in the novels. In this study, two Islamic novels which are created by Muslim female writers and female characters of these novels are taken into discussion and involving changes are analyzed on the basis of female novels. Moreover, the responsibilities attached to female characters of the novels because of socio-political and socio-cultural conjuncture are mentioned. In this way, it is explained that how the inevitable influence of social and political changes of the period over the literature leads to the “prototype” novels by Islamist female writers.
manasını yükleyen/paylaşan/karşılayan terimler olarak kullanılmasının temel nedeni Cumhuriyet Türkiye’sinin
laikleşme politikaları ve Batı’yı her anlamda örnek alan inkılâp hedefleridir. Politik amaçlar ve reform
kapsamındaki değişimlerin yalnız sosyolojik, ekonomik, kültürel ve siyasî yansımaları değil; edebî, sanatsal
izdüşümleri de olmuştur. Nitekim devrin siyasi erki, kendi meşruiyetini sağlamlaştıracak edebî eserlere ihtiyaç
duyar. Bu ihtiyaç, konusu İslâm olan edebiyatın eski edebiyat başlığı altında, Osmanlı’ya yani lağvedilene ait
olarak düşünülerek terk edilmesini; bu edebiyatın boşluğunu doldurmak için “yeni edebiyat” kapsamında
verilen eserlerin de bahsi geçen edebî geleneğin karşısında olarak yorumlanmasını kaçınılmaz hale getirmiştir.
Günümüzde ise geleneksel İslâmî edebî formların roman gibi modern formlarla birlikte konusu İslâm olan
edebiyatı şekillendirdiği düşünüldüğünde, yeni formların bütün bir kavramsal tartışmanın neresine oturtulacağı
sorunu gündeme gelir. Bu çalışmada, İslâm’ın yeni olanla da ilişki kurduğunun ve bu ilişkinin sağlıklı ve
incelemeye değer olduğunun altını çizmek ve İslâmî edebiyat araştırmacılarının dikkatini 20. yüzyıldan sonra
da devam eden İslâmî edebî geleneğe çekmek için ilgili dönemi içeren yeni bir isimlendirme önerilecektir. Bu
bağlamda çalışmanın bütününde “İslâmî Modern Türk Edebiyatı” olarak incelenecek olan dönem; bilhassa yeni
muhteva ve formlarla değişmeyen ama dönüşen İslâmî edebî geleneği anlatmak için kullanılacaktır.
Autobiographical texts constitute research fields in which the line between the fiction and the reality is often violated and which enable the usage of the literature as a base for interdisciplinary studies. Elif Şafak’s novel published in 2007, namely Siyah Süt (The Black Milk) is worth analyzing in this regard. The narration of the events that the writer experienced personally in real life makes it especially possible to analyze gender roles. In particular, the fact that the gender creates a conflicting area with respect to being a woman and a woman writer, and emergence of this area in the literary work makes Elif Şafak’s novel a data to be examined in terms of the literature and the individual relationship. This research analyses how the concepts like gender, traditional femininity, identity and the role are dealt with a male-dominated discourse by using deconstruction method in the autobiographical work of a woman writer. Moreover, it draws attention to the reproduction of traditional taboos about social roles by taking literature-individual relationship into consideration.
The article “Religious literature”, one of the pioneering articles on Turkish religious literature, written by Ali Suad and published in Mihrâb journal is one of the early articles on the theory of Turkish religious literature. This study which focuses on the author’s related article provides the opportunity to see the thoughts about Turkish religious literature of an Ottoman intellectual from the early 1920’s, who revealed that religious literature was divided into two different periods. Moreover, it tells about the works written in the old and new periods, which Ali Suad distinguishes by using the concepts of “absolute” and “bounded”, and how the literary figures who produced these works established and continued Turkish religious literature. At the end of the study, the place of Turkish religious literature in Turkish literature is questioned by focusing on “Religious Literature”, one of the texts that establish the theoretical background of Turkish religious literature.
Middle East and particularly in Egypt were actively engaged in the call for
Islamic literature. Several Arabic books, including major works of Sayyed
Qutub, Muhammad Qutub, and Naguib Kilani, were written on the subject and immediately rendered into Malaysian and Indonesian languages.
Among all these writings, Muhammad Qutub’s book “Manhaj El-Fan ElIslami” has had tremendous impact on modern Malay writers such as,
Ahmad Kamal Abdullah, Shahnon Ahmad, Muhammad Kamal Hassan,
Ismail Ibrahim, Muhammad Bukhari Lubis, and others who produced several theories of Islamic literature. In this paper, a new theory of Islamic literature is proposed which is based on the concept of Al-‘Alamiah (Universality).In the first part of the paper, existing theories are reviewed whereas in the final part, a number of issues are discussed such as the concept of Islamic literature, its message, and seven basic features that distinguish Islamic literature from other world literatures.
Keywords: Turkish Islamic Literature, Alamiah, Adab, Islami, Muslim, Islamic.
Abstract: As a result of political, sociological, demographical, economical and global changes between the years 1970-1990, an urban religious-conservative community occurred in Turkey. A search for a new identity was the matter for this community who had been visible in the society in a way and the involving community gathered around a collective identity. It is possible to see and analyze the ideas according to the involving search for a new identity and Islamization policies taken as a mission of the Islamic community in the novels. In this study, two Islamic novels which are created by Muslim female writers and female characters of these novels are taken into discussion and involving changes are analyzed on the basis of female novels. Moreover, the responsibilities attached to female characters of the novels because of socio-political and socio-cultural conjuncture are mentioned. In this way, it is explained that how the inevitable influence of social and political changes of the period over the literature leads to the “prototype” novels by Islamist female writers.
manasını yükleyen/paylaşan/karşılayan terimler olarak kullanılmasının temel nedeni Cumhuriyet Türkiye’sinin
laikleşme politikaları ve Batı’yı her anlamda örnek alan inkılâp hedefleridir. Politik amaçlar ve reform
kapsamındaki değişimlerin yalnız sosyolojik, ekonomik, kültürel ve siyasî yansımaları değil; edebî, sanatsal
izdüşümleri de olmuştur. Nitekim devrin siyasi erki, kendi meşruiyetini sağlamlaştıracak edebî eserlere ihtiyaç
duyar. Bu ihtiyaç, konusu İslâm olan edebiyatın eski edebiyat başlığı altında, Osmanlı’ya yani lağvedilene ait
olarak düşünülerek terk edilmesini; bu edebiyatın boşluğunu doldurmak için “yeni edebiyat” kapsamında
verilen eserlerin de bahsi geçen edebî geleneğin karşısında olarak yorumlanmasını kaçınılmaz hale getirmiştir.
Günümüzde ise geleneksel İslâmî edebî formların roman gibi modern formlarla birlikte konusu İslâm olan
edebiyatı şekillendirdiği düşünüldüğünde, yeni formların bütün bir kavramsal tartışmanın neresine oturtulacağı
sorunu gündeme gelir. Bu çalışmada, İslâm’ın yeni olanla da ilişki kurduğunun ve bu ilişkinin sağlıklı ve
incelemeye değer olduğunun altını çizmek ve İslâmî edebiyat araştırmacılarının dikkatini 20. yüzyıldan sonra
da devam eden İslâmî edebî geleneğe çekmek için ilgili dönemi içeren yeni bir isimlendirme önerilecektir. Bu
bağlamda çalışmanın bütününde “İslâmî Modern Türk Edebiyatı” olarak incelenecek olan dönem; bilhassa yeni
muhteva ve formlarla değişmeyen ama dönüşen İslâmî edebî geleneği anlatmak için kullanılacaktır.
Autobiographical texts constitute research fields in which the line between the fiction and the reality is often violated and which enable the usage of the literature as a base for interdisciplinary studies. Elif Şafak’s novel published in 2007, namely Siyah Süt (The Black Milk) is worth analyzing in this regard. The narration of the events that the writer experienced personally in real life makes it especially possible to analyze gender roles. In particular, the fact that the gender creates a conflicting area with respect to being a woman and a woman writer, and emergence of this area in the literary work makes Elif Şafak’s novel a data to be examined in terms of the literature and the individual relationship. This research analyses how the concepts like gender, traditional femininity, identity and the role are dealt with a male-dominated discourse by using deconstruction method in the autobiographical work of a woman writer. Moreover, it draws attention to the reproduction of traditional taboos about social roles by taking literature-individual relationship into consideration.
araştırmaya konu olacak üç temel eserin yazarlarının ve incelenecek kahramanların kadın olmasıdır. Böylelikle İslami romanın kadın eliyle şekillenen tarafının fark edilmesi sağlanmıştır. İkinci olarak, araştırmaya konu edilen eserlerde yalnız Müslüman kadın kimliğinin değil, Müslüman kadının birebir zıddı olarak çizilmiş; modern, medeni, batıcı "öteki" kadınının da kurgulanması irdelenmiştir. Nitekim üç romanda da Müslüman kadın kendini "öteki" üzerinden tanımlamaktadır. Araştırmayı özgünleştiren üçüncü farklılık ise, III. tekil kadın/yazar anlatıcının derinlemesine tartışılmasıdır. Anlatıbilim teorisi (Narratology theory) kullanılarak üçüncü tekil şahıs anlatıcının tezli/didaktik romanlardaki statüsüne değinilecek ve bu statünün kadın yazar tarafından nasıl kullanıldığına dikkat çekilmiştir.
Bu tezde, yukarıda bahsedilen sorunlardan yola çıkılarak; kavramsal analiz ve karşılaştırmalar yapılmış, Türk İslam Edebiyatı’nın genel Türk edebiyatı ve ilahiyat kurumları içindeki tasnifi üzerine yeniden düşünülmüştür. Bunu yaparken, öncelikle ilgili edebî saha üzerine yazılan ders kitapları ve akademik bir alan olarak Türk İslam Edebiyatı içinde, bu alana dair kaleme alınan lisansüstü tezleri incelenmiştir. Böylelikle, söz konusu sahanın hâlihazırdaki genel geçer tanımı ve bu tanımı kuran kronolojik, coğrafi, dilbilimsel, kültürel, edebî ve siyasi faktörleri belirlenmiştir. Sonrasında, alanın
288
sahiplendiği dinî-edebî birikimin sınırlarını tayin edebilmek için, bu alanı kuran Türk, İslam ve edebiyat kavramlarının manalarına, birbirleri ile kurdukları ilişkilere, bu mefhumları kuran arka plana disiplinlerarası bir tutumla değinilmiştir. Sonuçta bu tezde, Türk İslam Edebiyatı’nın kapsamlı bir analizini yaparak onu hem modern Türk edebiyatı hem de genel Türk edebiyatı tarihi içinde anlamlandırmaya ve anlamaya odaklanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Türk İslam Edebiyatı, İslami edebiyat, Türk edebiyatı, modern Türk Edebiyatı, Dinî edebiyat, Millî edebiyat, Edebiyat eleştirisi
Turkish Islamic Literature is a name of division/programme in the Divinity faculties which examines the religious literary accummulation embraced by Turks as an academic research and analyse data. Turkish Islamic Literature which is also the name of a course given in the same faculties dealing with the involving accumulation through texts, persons and themes, is named differently many times in the works of history of literature and theorical studies on classification of Turkish literature. Just as the Turkish Islamic literature, namings such as Islamic Turkish literature, Islamic literature, literature of ummah age, religious-mystic Turkish literature all embraces the religious-literary accummulation developed inside the same chronological limits and historical, social and cultural conditions composing this accummulation. Although the field of study they focused is the same, all these namings take the hardship of examining a wide mass having a unclear chronological, geographical, linguistic, racial and literary limits. This unclearness makes it neccessary to rethink on the Turkish Islamic literature and form a theorical basis on the field. In the light of above-mentioned problems, this thesis rethinks on the classification of Turkish Islamic literature in Turkish literature and divinity faculties by analysing theorotically and contrasting. It examines primerly the course books on the involving literary field and master theses written about Turkish Islamic literature as an academic field. In this way, it identifies current general definition of the field and the chronological, geographical, linguistic, cultural, literary and political factors composing this definition. Then, in order to signify the limits of religious-literary accummulation
290
embraced by the field, it mentions in an interdisciplinary way on the terms of "Turkish", "Islamic" and "literature" founding this field, their relationship, background of these terms. Finally, this thesis focusses on identification and understanding of Turkish Islamic literature both in the modern Turkish literature and Turkish literature in general terms by a comprehensive analysis of it.
Key words: Turkish Islamic Literature, Islamic Literature, Turkish literature, Modern Turkish Literature, Religious Literature, National Literature, Literary Criticism.
Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962)has a canonical position in Turkish literature by the effects of his academical and literary works and the subjects in these works about social problems, civilization crisis, changing Turkey, past culture and continuity. In the period of Republic, Tanpınar placed himself in an indigenous/eastern but modern and unique literary field. As a figure outside of the reform literature, he could not be included in the canon. However, canonical position of the author had begun to change with the break of Kemalizm together with the change of political power after 1970s and the society's questioning of the civilization change. Again, the canonical position of the author, who has acquired this position by the statutory, literary and public authorities representing the relation of canon with that what is political, literary and popular, has changed with the publication of his diaries. Published in 2007, Tanpınar's diaries, namely Günlükleri Işığında Tanpınar'la Başbaşa caused to the emergence of different segments assessing these diaries. Besides the group considering the diaries as a bomb that destroyed the image of "Magnificent Tanpınar", another group of critics reminded the fact that Tanpınar was an "ordinary" man like every one else. In the emergence of these groups and the change of perception about Tanpınar, the opposition between the built-in/canonical Tanpınar and the new identities the author set up by his diaries was effective. This thesis manifests the effects of the public and private selves of Tanpınar that the author set through his diaries on the new canonical position of him. In doing this manifestation, through probing into the concept of canon and canon in Turkish literature, it investigates Tanpınar's changing canonical position before the publication of his diaries and his new position resulting from the diaries. Moreover, it investigates the changed perception of a canonic author through his diaries by examining the "destroying" effects of above mentioned selves on the image of "new" Tanpınar. Key Words: Ahmet Hamdi Tanpınar, canon, anti-canon, diary, self
Abstract: When it comes to Turkey's experience, the reasons for using West and modernity together are the secularisation policies of Republican Turkey and its reform goals, which take the West as their example in every sense. Besides these political reflections, literary and artistic changes were also part of the political aims and reforms. In this regard, all literature having an Islamic core was abandoned as " Ottoman " and therefore irrelevant. This inevitably led to works of " modern literature " being interpreted as against the former one. Thus, considering the fact that both modern forms (e.g., novels) and traditional Islamic literary forms shape literature with an Islamic core today, a certain issue has arisen: Where should the new forms be located in the conceptual discussion? Consequently, how does one "name" those works created in traditional or modern forms and having Islam as their subject? To determine the place of literary works having an Islamic subject in literary history, this article highlights that Islam is in a relationship with the new forms and that this relationship is both healthy and deserves to be examined. It also seeks to draw the attention of Islamic literature researchers to the continuing Islamic literary tradition that after the 20th century, a new naming is proposed for the cited period. In this way, the field referred to by the Islamic literary tradition as being developed with new content and forms is clarified, and the existence of a literary tradition that is more inclusive than the others developed in previous naming trials is highlighted.
As this collection of essays discusses, any kind of border crossing opens up a new liminal space in which hierarchical b/orders, power technologies, social and spatial norms are deconstructed and reconstructed never endingly. Approaching marginality, ethnicity and identity issues from multiple perspectives, B/Orders Unbound: Marginality, Ethnicity and Identity in Literatures is of interest for scholars and students as well as general readers.