Osmanlı Devleti klasik dönemde toprakları üzerinde yaşayan nüfusu malî açıdan denetlemek amacıyla... more Osmanlı Devleti klasik dönemde toprakları üzerinde yaşayan nüfusu malî açıdan denetlemek amacıyla belirli aralıklarla tahrirler yapmıştır. Bu tahrirler, günümüz araştırmacılarına, iktisadî durumun yanında dönemin demografik ve sosyal yapısı ile ilgili de önemli veriler sunmaktadır. XIX. yüzyıla gelindiğinde, çağın gerekleri doğrultusunda devletin ihtiyaç duyduğu istatistikî verileri elde etmek amacıyla nüfus sayımları gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda 1831’de yapılan ve ülkenin asker potansiyelini belirleme amacı taşıyan nüfus sayımı, Osmanlı Devleti’nin modern manada gerçekleştirdiği ilk nüfus sayımı olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmanın ana kaynağını teşkil eden 1832 tarihli Tarsus nüfus defterleri bu sayım neticesinde tutulmuştur. Tarsus Sancağının nüfus verilerini ihtiva eden dört adet defterin incelenmesi neticesinde, öncelikle sancağın idarî durumu ortaya konmuştur. Bu kapsamda köyler kazalara göre tasnif edilerek yerleri tespit edilmiş ve kazaların sınırları belirlenerek haritalandırılmıştır. Ardından yerleşmeler sınıflandırılmış, şehir merkezindeki mahalleler ve kazalara bağlı köyler hakkında bilgiler verilmiştir. Son olarak da sancağın demografik durumu ele alınmış, mahalleler, kazalar ve köylerin ayrı ayrı nüfus bilgileri üzerinde durulmuştur. Ayrıca defterlerde yer alan aşiret ve cemaatlerin nüfusları da bu kapsamda incelenmiştir. Elde edilen bütün bu veriler ışığında Tarsus Sancağının İbrahim Paşa işgalinin hemen öncesine rastlayan dönemde idarî ve demografik özellikler ortaya konmaya çalışılmıştır.
BELLEK Uluslararası Tarih ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 2021
Salgınlar, insanoğlunun tarih boyunca karşılaştığı sonuçları en ağır doğal felaketler olarak kabu... more Salgınlar, insanoğlunun tarih boyunca karşılaştığı sonuçları en ağır doğal felaketler olarak kabul edilmektedir. Salgın denilince öncelikle aklımıza belli bir coğrafyada ya da dünyanın büyük bir kısmında, milyonlarca insanın ölümüne neden olan veba, kolera, cüzzam, frengi, grip, sıtma, tifüs, trahom ve verem gibi hastalıklar gelmektedir. Salgınlara sebep olan hastalıklar sadece insan kaynaklı olmayıp hayvanlar ve bitkilerde de görülebilmektedir. Hayvanlarla ve bitkilerle olan etkileşim, bu hastalıkların insanlara da bulaşmasına neden olabilmektedir. Bu da küresel ölçekte önemli neticeler doğurabilmektedir. Bu duruma verilebilecek en önemli örnek, insanoğlunun yüzyıllarca en büyük korkularından biri olan ve kara ölüm olarak adlandırılan veba salgınlarıdır. Daha güncel bir diğer örnek ise, dünya çapında pandemiye neden olan ve yayılım hızıyla ülkelerin sağlık sistemlerini alt üst eden Covid 19 salgınıdır. Salgının her türlüsü doğrudan ya da dolaylı olarak insan ile ilişkili olup devletlere ve toplumlara demografik, sosyal ve ekonomik olarak etkileri kaçınılmazdır. Bu çalışmanın konusu, ipek böceklerinde görülen pebrine ve flacherie ya da Türkçe ifadeyle karataban ve baygınlık hastalıklarının Osmanlı ipek üretimine etkileri ve devletin bu hususta aldığı tedbirlerdir. Fransa ve İtalya’da ortaya çıkarak dünya ipek üretimini neredeyse bitme noktasına getiren karataban ve ardından görülen baygınlık hastalıkları, XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı coğrafyasına da sirayet emiş ve uzun yıllar devam ederek Osmanlı tekstil sanayiinin önemli kollarından biri olan ipekçilik endüstrisini derinden etkilemiştir. Söz konusu hastalıkların ortaya çıkışını, salgın hâline gelerek Osmanlı topraklarına bulaşmasını, ipekçiliğe olan etkilerini ve devletin aldığı tedbirleri konu alan bu çalışma, başta Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi olmak üzere, sair kütüphane ve arşivlerden elde edilmiş çok sayıda vesika, nizamname, risale ile konu ile ilgili araştırma eserler ve makalelerden faydalanılarak kaleme alınmıştır.
Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
Özet
XVII. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, değişen yenidünya düzenine ayak uydurmak için bir ... more Özet XVII. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, değişen yenidünya düzenine ayak uydurmak için bir dizi girişimlerde bulundu. Bu girişimlerin başında ise askeri alandaki ıslahatlar gelmekteydi. Yapılan askerî düzenlemeler ile birçok eğitim kurumu yeniden yapılandırıldı veya yenileri ile değiştirildi. Revize edilmeye çalışılan Osmanlı askerî teşkilatında nitelikli eğitmen ve modern eğitim müfredatı önemli bir ihtiyaç idi. Bu ihtiyaca yönelik askerî alandaki değişimleri takip etmek, yapılan modern silahları incelemek ve bunları orduya kazandırmaya çalışmak dönemin askerî kademelerindeki subayların görevi idi. Bunların başında ise Ferik Ahmed Muhtar Paşa gelmektedir. Muhtar Paşa, aldığı eğitim ve tecrübeyi hocalık yaptığı okullarda ders vererek yeni nesil subaylara aktarmanın yanında, çok sayıda kitap yazmış, dönemin gazete ve dergilerinde özellikle askerî teknoloji hakkında yazılar yayımlamıştır. Askerî sisteme dair yazdığı yazıların birçoğunu kendi döneminin önemli yayın organlarından biri olan Malûmât"ta yayımlayarak, Türk askerî tarihçiliğinin temelini oluşturacak yayınlara imza atmıştır. Malûmât"ta yayımlanmış yazılarında genel olarak; Osmanlılarda askerlik, Osmanlı silahları ve Osmanlı topçuluğu, 1894-95 Rus-Japon Muharebelerinde kullanılan askerî malzemenin niteliği hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca 19. yüzyılda top teknolojisi ile Avrupa"daki top döküm sanayisi, kale savunma stratejileri, seri ateşli sahra toplarının özellikleri, eski Osmanlılarda top dökme metotları, Avrupa"daki harp akademilerinin eğitim programları, Osmanlı bahriye topçuluğunun imalatı ve buna benzer farklı konularda yazmış olduğu yazılar ile genel olarak Osmanlı ve çağdaşı olan devletlerin askerî ve harp teknolojisinin bir panoramasını çizmektedir.
Abstract The Ottoman Empire made of series reforms in order to keep up with the times since the 16th century. Reformations in the military field were the leading. As a result of this, many educational institutions were redesigned or changed to new ones. Qualified instructors and modern curriculum in the Ottoman military organisation had crucial important. Following changes in the field, examining modern weapons and including weapons to the army were duty of the officers. One of these officers was Ferik Ahmed Muhtar Pasha. He did not only teach but also educated new generation officers in schools which were established by him. The also published many books and articles about the military technology in periodicals. Many of his articles, which became basis for the Turkish military historiography, were published in Malümat which was a significant journal in the period. Articles in the Malümat generally were about military service in the Ottoman Empire, the Ottoman weapons, artillery and qualification of the military materials in Russian Japanese War (1894-95). In addition, he gave information about artillery technology and industry in the 19th century in Europe, castle defence strategies, features of field cannons, casting methods in old Ottomans, syllabuses in the war academies in the Europe, the manufacturing of naval artillery and similar topics. With these writings, he provided a panorama of the military and warfare technology of Ottoman Empire and its contemporary states in general.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2019
Özet
XVI. yüzyılın başlarında Osmanlı hâk... more Özet XVI. yüzyılın başlarında Osmanlı hâkimiyetine giren ve devamlı olarak isyanlarla gündeme gelen Nusayrîlerin yaşamı, bütün Osmanlı halkı gibi XIX. yüzyılda değişmeye başlamıştır. Bu süreçte öncelikle yaşadıkları Cebel-i Nusayriye bölgesinin sosyo-ekonomik zorlukları nedeniyle kuzeye doğru göç eden Nusayrîlerin bir kısmı, Antakya ve Çukurova bölgelerine yerleşerek kendilerine yeni bir yaşam kurmuşlardır. Tanzimat ile birlikte her alanda başlayan değişim sürecinde Nusayrîler, yaşadıkları bölgelerde toplumun bir parçası olmak ve sosyo-ekonomik fırsatlardan herkes gibi faydalanabilmek adına önemli bir mücadele yürütmüşlerdir. Bu uğurda, yüzyılın ikinci yarısından itibaren, katı bir şekilde bağlı bulundukları inançlarından vazgeçerek devletin resmî İslam anlayışını temsil eden Ehl-i Sünnet itikadını dahi benimsediklerini ifade etmişlerdir. Öyle ki yüzyılın sonlarına doğru yüz binden fazla Nusayrînin Sünnî olduğu belgelere yansımıştır. Bu çalışma, camilerde diğer Müslümanlarla ile birlikte ibadet etmek isteyen, devletten okul ve cami yapılmasını talep eden ve Sünnî olduklarını ifade eden Nusayrîlerin bu davranışına karşı, Sünnî ahalinin verdiği tepki ve devletin konuya yaklaşımı üzerine odaklanmıştır. Arşiv vesikaları başta olmak üzere, yerli ve yabancı kaynaklardan elde edilen veriler ışığında, Nusayrîlerin Sünnîliği benimseme iddiası ve takiye tartışmaları ele alınmıştır.
Abstract The life of Nusayris, came under the domination of the Ottoman Empire in the earlier of the 16th century and were remembered with continuous rebellions, began to change in 19th century like other people of the Ottoman Empire. In this period, they migrated from Cebel-i Nusayriye to the North because of socio-economic difficulties. Some of them settled down Antioch and Çukurova. As a result of Tanzimat Era, Nusayris campaign to benefit social and economic opportunities and to be part of the society where they lived. Therefore, they said accepted Ehl-i Sünnet which was an official faith of the state while they abandoned their fundamental beliefs in the second half of the century. As understood from the archive documents, more than one hundred thousand Nusayris converted to Sunni Islam. This paper focuses on reactions of Sunni people and approach of the state towards Nusayris who demanded schools and mosques from the state by defining themselves as Sunni. In the light of archive documents and information which were gathered from native and foreign sources, their conversion and dissimulation debates are discussed
Osmanlı Devleti'nde, II. Mahmud döneminde başlayan ve Sultan Abdülaziz döneminde artarak devam ed... more Osmanlı Devleti'nde, II. Mahmud döneminde başlayan ve Sultan Abdülaziz döneminde artarak devam eden modernist/batılı eğitim reformlarının, II. Abdülhamid döneminde zirveye ulaştığı söylenebilir. Bu dönemde, bir taraftan o zamana kadar düzensiz bir gelişim gösteren eğitim işlerini, merkezi bir sistem oluşturarak düzene sokma faaliyetleri yürütülmüş, diğer taraftan da ülkenin her tarafında okullar açılarak ücra köylere kadar toplumun kamusal eğitime ulaşmasına gayret edilmiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı topraklarında hızla yayılan misyonerlerin hedef kitleleri arasında sadece doğu kiliselerine bağlı Ermeniler ve Rumlar yoktu. Osmanlı topraklarında belirli bölgelerde yaşayan ve Müslüman toplum içerisinde sayılıp sayılmamaları eskiden beri tartışma konusu olmuş, devlet otoritesine karşı genellikle itaatkâr olmayan Nusayriler ve Dürziler gibi dini azınlık gruplar da misyonerlerin hedef kitleleri arasında yer almıştır. Misyonerlerin bu dönemde özellikle Nusayrilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde hızlı bir okullaşma faaliyeti içerisine girdikleri görülmektedir. Osmanlı Devleti de buna karşı Nusayrilerin yaşadığı hemen her yere okullar açmış ve bir eğitim seferberliği başlatmıştır. Bu çalışmada, Nusayrilerin merkezi olarak kabul edilen Lazkiye'de, II. Abdülhamid döneminde gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri üzerinde durulmuştur. Ayrıca misyonerlerin Lazkiye'deki faaliyetleri ve bu faaliyetlerin Müslüman ahali üzerindeki etkisine de değinilmiştir. Osmanlı Arşivinden elde edilen belgeler ışığında, Lazkiye'de açılan ve Hamidiye ismi verilen okullar, öğrenci sayıları ve muallimleri ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. Kısaca, Sultan II. Abdülhamid'in, misyonerlerin faaliyetlerine karşı, Osmanlı tebaası dini azınlık grupların, eğitim yoluyla devlete bağlılıklarını temin etme politikası, Lazkiye örneği üzerinden ortaya konmaya çalışılmıştır.
Ermenek, Taşeli bölgesinde Karaman’a bağlı bir kazadır. Tarihi eski çağlara kadar giden Ermenek, ... more Ermenek, Taşeli bölgesinde Karaman’a bağlı bir kazadır. Tarihi eski çağlara kadar giden Ermenek, ortaçağda ve özellikle Karamanoğulları beyliği döneminde önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. Osmanlı döneminde ise İçel sancağının önemli kazalarından biri olup, zaman zaman sancak merkezi olarak idarî teşkilattaki yerini almıştır. Bildirimizde İçel sancağının merkezi konumundaki Ermenek ve sancağın diğer idari birimlerinden bahsedilecektir. Çalışmamızın temel kaynağını Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan ve 1845 yılında hazırlanmış olan bir defter teşkil edecektir. Dönemin sancak idaresi tarafından hazırlanan bu defterdeki veriler ışığında, başta Ermenek olmak üzere İçel sancağını teşkil eden kazalar ve bölgeler ele alınacaktır.
Bir toplumu meydana getiren insanların sayısı, cinsiyeti, yaĢ, meslek, inanç, dil ve benzeri birç... more Bir toplumu meydana getiren insanların sayısı, cinsiyeti, yaĢ, meslek, inanç, dil ve benzeri birçok özellikleri yapılan nüfus sayımları ile belirlenir. Sayımlar sonucunda ortaya konulan istatistikî veriler ise devletlerin güncel ve geleceğe dönük politikalarının belirlenmesinde hayati öneme sahiptir. GeçmiĢte yapılan nüfus sayımlarına ait veriler, toplumların sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini belirlemeye çalıĢan araĢtırmacılar için önemli kaynaklar arasındadır. Bu nedenle Osmanlı dönemine ait nüfus sayımı verileri bu alana merak sarmıĢ tarihçilerin baĢvurduğu kaynakların baĢında gelmektedir. Osmanlı Devleti'nde modern manada ilk nüfus sayımı II. Mahmud döneminde 1831 yılında yapılmıĢtır. Ülkede askerliğe elveriĢli nüfusu belirlemeye yönelik olan ve bu nedenle sadece erkek nüfusun tespitinin yapıldığı bu sayımı, ilerleyen yıllarda daha kapsamlı ve detaylı sayımlar izlemiĢtir. Bu çalıĢmada ilk nüfus sayımlarına dayanılarak, 19. yüzyılın ilk yarısında, günümüz Erdemli Ġlçesinin kapsadığı bölgede yer alan yerleĢim yerleri, Yörük aĢiretleri, bölgenin idarî durumu ve demografik yapısı hakkında bazı tespitler yapılmıĢtır. Ġki vilayetin sınır hattı olarak kabul edilen Alata Deresinin batısı ve doğusunun, sosyal ve ekonomik açıdan farklı karakterler göstermesi nedeniyle ayrı ayrı ele alındığı bu çalıĢmada, özellikle yerleĢim yerleri, Yörük aĢiretlerinin isimleri, nüfusları ve dağılıĢları belirlenmeye çalıĢılmıĢtır.
Günümüzde Türkiye’nin en önemli limanlarından biri olan Mersin Limanı’nın tarihi çok eski değildi... more Günümüzde Türkiye’nin en önemli limanlarından biri olan Mersin Limanı’nın tarihi çok eski değildir. XIX. yüzyılın ortalarına kadar bir köy hüviyetinde olan Mersin’de ilk iskele, 1850’li ıllarda yapılmıştır. Bu tarihten sonra hızlı bir şekilde gelişmeye başlayan Mersin Limanı ve Mersin şehri, Adana vilayetinin dışarıya açılan kapısı olmuştur. İlerleyen süreçte ticarî potansiyeli hızla artan Mersin Limanı, Akdeniz’de ticaret yapan uluslararası gemilerin uğradığı Osmanlı Devleti’nin en önemli limanlarından biri hâline gelmiştir. Hinterlandında Çukurova gibi Anadolu’nunen büyük ve verimli ovalarından birine sahip olması, limanı bu hinterlanda bağlayan mevcut karayoluna ek olarak 1886 yılında demiryolunun da hizmete girmesi, Mersin Limanı’nın hızlı bir şekilde gelişmesinin en önemli nedenleridir. Bu çalışmada, Mersin Limanı’nın gelişimi ve limanın ticarî potansiyeli üzerinde durulacaktır. Özellikle İngiltere konsolosluk raporlarına dayandırılarak, 1870 ile 1912 yılları arasında Mersin Limanı’na gelen gemiler ve bu gemilerin hangi ülkeden geldikleri, limandan ihraç ve ithal edilen ürünler, ürünlerin miktar ve fiyatları hususunda istatistikî bilgiler ışığında Mersin Limanı’nın ticarî durumu ortaya çıkarılmıştır. Bu istatistiki bilgiler ile birlikte Mersin Limanı’nın ticarî potansiyeli diğer önemli Osmanlı limanları ile karşılaştırılmıştır. ABSTRACT History of the Mersin Port, which is one of the most important ports in Turkey, is not very old. The first wharf in Mersin, which was a village until mid-nineteenth century was built in 1850’s. Mersin Port and city that begun develop rapidly after 1950’s, became gate of Vilayet of Adana which is open abroad. Mersin Port had got which commercial potential increase in time, became one of the most important port of Ottoman Empire that was visited by the international ships which traded in Mediterranean. Cultivating Cukurova, which is the biggest and most fertile plain of Turkey, more actively in terms of gricultural in second half of nineteenth century is one of the most important reasons of development of Mersin Port. In addition to the present road possibility that provides connection between the port and its hinterland, the railway was put into service in 1886 speed up this progress very much also. In this article, evolution and trade potential of Mersin Port will be emphasized. Especially, according to British consular reports, some statistical information will be given about ships coming to Mersin between 1870 and 1907, the country that they came from, the products which were exported to and imported from Mersin Port and amount and prizes of these products. So, trade potential of Mersin Port which appeared in last period of Ottoman Empire and developed rapidly will be revealed by comparing with other important Ottoman Ports.
Özet
Osmanlı Devleti’nde, eğitim alanında görülen yenileşme hareketleri içerisinde önemli bir yer... more Özet Osmanlı Devleti’nde, eğitim alanında görülen yenileşme hareketleri içerisinde önemli bir yer tutan Rüşdiye mektepleri, zamanla ülkenin en yaygın ve en önemli eğitim kurumu hâline gelmiştir. Bu çalışmanın konusu olan Tarsus Rüşdiyesi de kuruluşunda itibaren Cumhuriyet yıllarına kadar şehrin en önemli Müslüman okulu olma özelliğini korumuştur. Ancak bu süreçte yapısal olarak birçok değişikliğe uğrayan okul, zamanla klasik rüşdiyeden ibtidaî programlı rüşdiye statüsüne geçirilmiş daha sonra da ilkokula dönüştürülmüştür. Tarsus Rüşdiyesi’nin bu değişim süreci ile ilgili en önemli kayıtlar Tarsus’ta bulunan Sakarya İlköğretim Okulunun arşivinde bulunmaktadır. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün envanterine girmemiş ve adeta bir köşede saklı kalmış olan bu arşivde, Tarsus Rüşdiyesi başta olmak üzere Rehber-i Füyûz, Memba-ı İrfan, Erkek Numûne ve Misak-ı Milli Okullarına ait sene sonu imtihan cetvelleri, muallim sicil defterleri ve künye defterleri bulunmaktadır. Bu vesikalardan eğitim-öğretimin süresi, okutulan dersler ve bu derslerde yıldan yıla yapılan değişiklikler, öğrenci sayıları ve başarı oranları gibi birçok konuda istatistikî veriye ulaşılmıştır. Bu verilerin değerlendirilmesiyle de Osmanlı Devleti’nde sıradan bir taşra rüşdiyesinin nitelikleri belirlenmiş, açılışından kapanışına kadar geçen süreçte, değişimi ve dönüşüm evreleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tarsus, Rüşdiye, Rehber-i Füyûz Mektebi, Erkek Numune Mektebi, Misak-ı Milli İlkokulu
FROM RUSHDIYE OF TARSUS TO MISAK-I MILLI PRIMARY SCHOOL DEVELOPMENT AND TRANSFORMATION OF A SCHOOL Abstract Rushdiye schools which has an important place among the reform movements on education has been most common and important education establishment of Ottoman Empire. Rushdiye of Tarsus as a subject of this study maintained its role as most important Muslim school of the city since its foundation to the first years of Turkish Republic. On the other hand school has been exposed many structural varieties in this process and has been completed its mission as a primary school while it had started as a Rushdiye. The most important records about Rushdiye of Tarsus were at the archives of Sakarya Primary School in Tarsus. Nowadays final exam statement, teacher registry notes and personal records about Rehberi Füyuz, Memba-ı İrfan, Erkek Numune schools and most of all Rushdiye of Tarsus has the most excessive documentation of all. Statistical data about length of academic year, lessons, and changes of lesson applied year after year, number of students, successes of student and lots of related issues were obtained from these statements which are the main source of investigation. This study aims to indicate characteristics of an ordinary country rushdiye, development and transformation stage within the duration from its beginning to its closing with evaluationing these data. Key Words: Tarsus, Rushdiye, Rehber-i Füyuz School, Erkek Numune School, Misak-ı Milli Primary School
Gümrükler kuruluş döneminden itibaren Osmanlı ekonomisinin önemli bir gelir kaynağı olmuştur. XIX... more Gümrükler kuruluş döneminden itibaren Osmanlı ekonomisinin önemli bir gelir kaynağı olmuştur. XIX. yüzyılın değişen dış ticari şartları ve ülke içerisindeki yeni üretimsel ve ticari metotlar, devletin gümrük politikasını gözden geçirmesine yol açmıştır. Bu doğrultuda Erzurum gümrüğü üzerinden yapılan değerlendirmelerde Osmanlı Devleti'nin Rusya ve İran ile olan ticareti de göz önünde bulundurularak o dönemdeki dış ve iç gümrük rejimleri sorgulanmıştır. Osmanlı Devleti'nin son döneminde, iç ticareti geliştirmek, yerli malı üretimini özendirmek ve sanayi üretimini geliştirerek ülkeye giren yabancı ürünler ile rekabet gücü elde edebilmek amacıyla iç gümrüklerin kaldırılması konusu gündeme gelmiştir. Bu çalışmada kaldırılması uzun bir süreç muvacehesinde gerçekleşen iç gümrükler ve meydana gelen bazı mağduriyetler ile Osmanlı'nın gümrük politikaları ortaya konmuştur.
Dünyada en fazla can kaybına neden olan salgın hastalıkların başında gelen kolera, XIX. yüzyılın ... more Dünyada en fazla can kaybına neden olan salgın hastalıkların başında gelen kolera, XIX. yüzyılın başlarında ilk olarak ortaya çıktığı Hindistan'dan yayılarak, birçok ülkede büyük salgınlara neden olmuştur. Osmanlı toprakları da bu salgınlardan nasibini almış, yüzyılın ikinci yarısından sonra, muhtelif bölgelerde birçok kolera vakası görülmüştür. Bu çalışmada, 1895 yılında Tarsus'ta ortaya çıkan ve burada yıkıcı tahribatlar yaptıktan sonra, civar vilâyetlere de sirayet eden kolera salgını ele alınmıştır. Salgının ortaya çıkış nedenleri, şiddeti ve alınan tedbirler, özellikle arşiv kayıtlarına dayanarak incelenmiştir.
Suriye kıyısının dağlık kesimleri, tarih boyunca büyük medeniyetlerin sayısız mücadelesine sahne ... more Suriye kıyısının dağlık kesimleri, tarih boyunca büyük medeniyetlerin sayısız mücadelesine sahne olmuştur. Bereketli Hilâl olarak adlandırılan bölge, Batılıların Levant dediği jeopolitik açıdan oldukça önemli bir coğrafyanın hâkimiyet sağlanması en zor kısmıdır. Bu coğrafya, XI. yüzyıldan itibaren Ortadoğu’nun en gizemli topluluklarından Nusayrîlerin yaşam alanı hâline gelmiştir. Nusayrîlerce öylesine özdeşleşmiştir ki zaman içerisinde bölge Cebel-i Nusayriye adını almıştır. Derin vadilerle birbirinden ayrılan oldukça dağlık kesimlerde, dış tehditlerden korunmak ve devletin denetiminden uzak yaşamak için yıllarca izole bir hayat süren Nusayrîler, XIX. yüzyıl ile birlikle hem küresel hem de bölgesel gelişmelerin etkisiyle adeta bir değişim ve dönüşüm sürecine girmişlerdir. Elbette bunda Osmanlı Devleti’nin değişen idarî politikalarının ve Tanzimat reformlarının etkisi oldukça büyüktür.
Elinizdeki eser, IX. yüzyılda ortaya çıkışından Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar geçen süreçte, Nusayrîlerin tarihini bir bütünlük içerisinde ele almakta ve özellikle Tanzimat dönemi ile birlikte Nusayrî toplumunun geçirdiği sosyo-ekonomik değişimi ve devletle olan ilişkilerini çeşitli yönlerden tahlil ederek okuyucuya sunmaktadır.
Elinizdeki bu çalışmada, 1876’dan 1926 yılına kadar olan elli yıllık süreçte, Tarsus’un sosyal, e... more Elinizdeki bu çalışmada, 1876’dan 1926 yılına kadar olan elli yıllık süreçte, Tarsus’un sosyal, ekonomik ve kültürel durumu ve yaşanan değişim ile Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki yeni sisteme intibak süreci incelenmiştir.
Osmanlı Devleti klasik dönemde toprakları üzerinde yaşayan nüfusu malî açıdan denetlemek amacıyla... more Osmanlı Devleti klasik dönemde toprakları üzerinde yaşayan nüfusu malî açıdan denetlemek amacıyla belirli aralıklarla tahrirler yapmıştır. Bu tahrirler, günümüz araştırmacılarına, iktisadî durumun yanında dönemin demografik ve sosyal yapısı ile ilgili de önemli veriler sunmaktadır. XIX. yüzyıla gelindiğinde, çağın gerekleri doğrultusunda devletin ihtiyaç duyduğu istatistikî verileri elde etmek amacıyla nüfus sayımları gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda 1831’de yapılan ve ülkenin asker potansiyelini belirleme amacı taşıyan nüfus sayımı, Osmanlı Devleti’nin modern manada gerçekleştirdiği ilk nüfus sayımı olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmanın ana kaynağını teşkil eden 1832 tarihli Tarsus nüfus defterleri bu sayım neticesinde tutulmuştur. Tarsus Sancağının nüfus verilerini ihtiva eden dört adet defterin incelenmesi neticesinde, öncelikle sancağın idarî durumu ortaya konmuştur. Bu kapsamda köyler kazalara göre tasnif edilerek yerleri tespit edilmiş ve kazaların sınırları belirlenerek haritalandırılmıştır. Ardından yerleşmeler sınıflandırılmış, şehir merkezindeki mahalleler ve kazalara bağlı köyler hakkında bilgiler verilmiştir. Son olarak da sancağın demografik durumu ele alınmış, mahalleler, kazalar ve köylerin ayrı ayrı nüfus bilgileri üzerinde durulmuştur. Ayrıca defterlerde yer alan aşiret ve cemaatlerin nüfusları da bu kapsamda incelenmiştir. Elde edilen bütün bu veriler ışığında Tarsus Sancağının İbrahim Paşa işgalinin hemen öncesine rastlayan dönemde idarî ve demografik özellikler ortaya konmaya çalışılmıştır.
BELLEK Uluslararası Tarih ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 2021
Salgınlar, insanoğlunun tarih boyunca karşılaştığı sonuçları en ağır doğal felaketler olarak kabu... more Salgınlar, insanoğlunun tarih boyunca karşılaştığı sonuçları en ağır doğal felaketler olarak kabul edilmektedir. Salgın denilince öncelikle aklımıza belli bir coğrafyada ya da dünyanın büyük bir kısmında, milyonlarca insanın ölümüne neden olan veba, kolera, cüzzam, frengi, grip, sıtma, tifüs, trahom ve verem gibi hastalıklar gelmektedir. Salgınlara sebep olan hastalıklar sadece insan kaynaklı olmayıp hayvanlar ve bitkilerde de görülebilmektedir. Hayvanlarla ve bitkilerle olan etkileşim, bu hastalıkların insanlara da bulaşmasına neden olabilmektedir. Bu da küresel ölçekte önemli neticeler doğurabilmektedir. Bu duruma verilebilecek en önemli örnek, insanoğlunun yüzyıllarca en büyük korkularından biri olan ve kara ölüm olarak adlandırılan veba salgınlarıdır. Daha güncel bir diğer örnek ise, dünya çapında pandemiye neden olan ve yayılım hızıyla ülkelerin sağlık sistemlerini alt üst eden Covid 19 salgınıdır. Salgının her türlüsü doğrudan ya da dolaylı olarak insan ile ilişkili olup devletlere ve toplumlara demografik, sosyal ve ekonomik olarak etkileri kaçınılmazdır. Bu çalışmanın konusu, ipek böceklerinde görülen pebrine ve flacherie ya da Türkçe ifadeyle karataban ve baygınlık hastalıklarının Osmanlı ipek üretimine etkileri ve devletin bu hususta aldığı tedbirlerdir. Fransa ve İtalya’da ortaya çıkarak dünya ipek üretimini neredeyse bitme noktasına getiren karataban ve ardından görülen baygınlık hastalıkları, XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı coğrafyasına da sirayet emiş ve uzun yıllar devam ederek Osmanlı tekstil sanayiinin önemli kollarından biri olan ipekçilik endüstrisini derinden etkilemiştir. Söz konusu hastalıkların ortaya çıkışını, salgın hâline gelerek Osmanlı topraklarına bulaşmasını, ipekçiliğe olan etkilerini ve devletin aldığı tedbirleri konu alan bu çalışma, başta Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi olmak üzere, sair kütüphane ve arşivlerden elde edilmiş çok sayıda vesika, nizamname, risale ile konu ile ilgili araştırma eserler ve makalelerden faydalanılarak kaleme alınmıştır.
Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
Özet
XVII. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, değişen yenidünya düzenine ayak uydurmak için bir ... more Özet XVII. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, değişen yenidünya düzenine ayak uydurmak için bir dizi girişimlerde bulundu. Bu girişimlerin başında ise askeri alandaki ıslahatlar gelmekteydi. Yapılan askerî düzenlemeler ile birçok eğitim kurumu yeniden yapılandırıldı veya yenileri ile değiştirildi. Revize edilmeye çalışılan Osmanlı askerî teşkilatında nitelikli eğitmen ve modern eğitim müfredatı önemli bir ihtiyaç idi. Bu ihtiyaca yönelik askerî alandaki değişimleri takip etmek, yapılan modern silahları incelemek ve bunları orduya kazandırmaya çalışmak dönemin askerî kademelerindeki subayların görevi idi. Bunların başında ise Ferik Ahmed Muhtar Paşa gelmektedir. Muhtar Paşa, aldığı eğitim ve tecrübeyi hocalık yaptığı okullarda ders vererek yeni nesil subaylara aktarmanın yanında, çok sayıda kitap yazmış, dönemin gazete ve dergilerinde özellikle askerî teknoloji hakkında yazılar yayımlamıştır. Askerî sisteme dair yazdığı yazıların birçoğunu kendi döneminin önemli yayın organlarından biri olan Malûmât"ta yayımlayarak, Türk askerî tarihçiliğinin temelini oluşturacak yayınlara imza atmıştır. Malûmât"ta yayımlanmış yazılarında genel olarak; Osmanlılarda askerlik, Osmanlı silahları ve Osmanlı topçuluğu, 1894-95 Rus-Japon Muharebelerinde kullanılan askerî malzemenin niteliği hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca 19. yüzyılda top teknolojisi ile Avrupa"daki top döküm sanayisi, kale savunma stratejileri, seri ateşli sahra toplarının özellikleri, eski Osmanlılarda top dökme metotları, Avrupa"daki harp akademilerinin eğitim programları, Osmanlı bahriye topçuluğunun imalatı ve buna benzer farklı konularda yazmış olduğu yazılar ile genel olarak Osmanlı ve çağdaşı olan devletlerin askerî ve harp teknolojisinin bir panoramasını çizmektedir.
Abstract The Ottoman Empire made of series reforms in order to keep up with the times since the 16th century. Reformations in the military field were the leading. As a result of this, many educational institutions were redesigned or changed to new ones. Qualified instructors and modern curriculum in the Ottoman military organisation had crucial important. Following changes in the field, examining modern weapons and including weapons to the army were duty of the officers. One of these officers was Ferik Ahmed Muhtar Pasha. He did not only teach but also educated new generation officers in schools which were established by him. The also published many books and articles about the military technology in periodicals. Many of his articles, which became basis for the Turkish military historiography, were published in Malümat which was a significant journal in the period. Articles in the Malümat generally were about military service in the Ottoman Empire, the Ottoman weapons, artillery and qualification of the military materials in Russian Japanese War (1894-95). In addition, he gave information about artillery technology and industry in the 19th century in Europe, castle defence strategies, features of field cannons, casting methods in old Ottomans, syllabuses in the war academies in the Europe, the manufacturing of naval artillery and similar topics. With these writings, he provided a panorama of the military and warfare technology of Ottoman Empire and its contemporary states in general.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2019
Özet
XVI. yüzyılın başlarında Osmanlı hâk... more Özet XVI. yüzyılın başlarında Osmanlı hâkimiyetine giren ve devamlı olarak isyanlarla gündeme gelen Nusayrîlerin yaşamı, bütün Osmanlı halkı gibi XIX. yüzyılda değişmeye başlamıştır. Bu süreçte öncelikle yaşadıkları Cebel-i Nusayriye bölgesinin sosyo-ekonomik zorlukları nedeniyle kuzeye doğru göç eden Nusayrîlerin bir kısmı, Antakya ve Çukurova bölgelerine yerleşerek kendilerine yeni bir yaşam kurmuşlardır. Tanzimat ile birlikte her alanda başlayan değişim sürecinde Nusayrîler, yaşadıkları bölgelerde toplumun bir parçası olmak ve sosyo-ekonomik fırsatlardan herkes gibi faydalanabilmek adına önemli bir mücadele yürütmüşlerdir. Bu uğurda, yüzyılın ikinci yarısından itibaren, katı bir şekilde bağlı bulundukları inançlarından vazgeçerek devletin resmî İslam anlayışını temsil eden Ehl-i Sünnet itikadını dahi benimsediklerini ifade etmişlerdir. Öyle ki yüzyılın sonlarına doğru yüz binden fazla Nusayrînin Sünnî olduğu belgelere yansımıştır. Bu çalışma, camilerde diğer Müslümanlarla ile birlikte ibadet etmek isteyen, devletten okul ve cami yapılmasını talep eden ve Sünnî olduklarını ifade eden Nusayrîlerin bu davranışına karşı, Sünnî ahalinin verdiği tepki ve devletin konuya yaklaşımı üzerine odaklanmıştır. Arşiv vesikaları başta olmak üzere, yerli ve yabancı kaynaklardan elde edilen veriler ışığında, Nusayrîlerin Sünnîliği benimseme iddiası ve takiye tartışmaları ele alınmıştır.
Abstract The life of Nusayris, came under the domination of the Ottoman Empire in the earlier of the 16th century and were remembered with continuous rebellions, began to change in 19th century like other people of the Ottoman Empire. In this period, they migrated from Cebel-i Nusayriye to the North because of socio-economic difficulties. Some of them settled down Antioch and Çukurova. As a result of Tanzimat Era, Nusayris campaign to benefit social and economic opportunities and to be part of the society where they lived. Therefore, they said accepted Ehl-i Sünnet which was an official faith of the state while they abandoned their fundamental beliefs in the second half of the century. As understood from the archive documents, more than one hundred thousand Nusayris converted to Sunni Islam. This paper focuses on reactions of Sunni people and approach of the state towards Nusayris who demanded schools and mosques from the state by defining themselves as Sunni. In the light of archive documents and information which were gathered from native and foreign sources, their conversion and dissimulation debates are discussed
Osmanlı Devleti'nde, II. Mahmud döneminde başlayan ve Sultan Abdülaziz döneminde artarak devam ed... more Osmanlı Devleti'nde, II. Mahmud döneminde başlayan ve Sultan Abdülaziz döneminde artarak devam eden modernist/batılı eğitim reformlarının, II. Abdülhamid döneminde zirveye ulaştığı söylenebilir. Bu dönemde, bir taraftan o zamana kadar düzensiz bir gelişim gösteren eğitim işlerini, merkezi bir sistem oluşturarak düzene sokma faaliyetleri yürütülmüş, diğer taraftan da ülkenin her tarafında okullar açılarak ücra köylere kadar toplumun kamusal eğitime ulaşmasına gayret edilmiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı topraklarında hızla yayılan misyonerlerin hedef kitleleri arasında sadece doğu kiliselerine bağlı Ermeniler ve Rumlar yoktu. Osmanlı topraklarında belirli bölgelerde yaşayan ve Müslüman toplum içerisinde sayılıp sayılmamaları eskiden beri tartışma konusu olmuş, devlet otoritesine karşı genellikle itaatkâr olmayan Nusayriler ve Dürziler gibi dini azınlık gruplar da misyonerlerin hedef kitleleri arasında yer almıştır. Misyonerlerin bu dönemde özellikle Nusayrilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde hızlı bir okullaşma faaliyeti içerisine girdikleri görülmektedir. Osmanlı Devleti de buna karşı Nusayrilerin yaşadığı hemen her yere okullar açmış ve bir eğitim seferberliği başlatmıştır. Bu çalışmada, Nusayrilerin merkezi olarak kabul edilen Lazkiye'de, II. Abdülhamid döneminde gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri üzerinde durulmuştur. Ayrıca misyonerlerin Lazkiye'deki faaliyetleri ve bu faaliyetlerin Müslüman ahali üzerindeki etkisine de değinilmiştir. Osmanlı Arşivinden elde edilen belgeler ışığında, Lazkiye'de açılan ve Hamidiye ismi verilen okullar, öğrenci sayıları ve muallimleri ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. Kısaca, Sultan II. Abdülhamid'in, misyonerlerin faaliyetlerine karşı, Osmanlı tebaası dini azınlık grupların, eğitim yoluyla devlete bağlılıklarını temin etme politikası, Lazkiye örneği üzerinden ortaya konmaya çalışılmıştır.
Ermenek, Taşeli bölgesinde Karaman’a bağlı bir kazadır. Tarihi eski çağlara kadar giden Ermenek, ... more Ermenek, Taşeli bölgesinde Karaman’a bağlı bir kazadır. Tarihi eski çağlara kadar giden Ermenek, ortaçağda ve özellikle Karamanoğulları beyliği döneminde önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. Osmanlı döneminde ise İçel sancağının önemli kazalarından biri olup, zaman zaman sancak merkezi olarak idarî teşkilattaki yerini almıştır. Bildirimizde İçel sancağının merkezi konumundaki Ermenek ve sancağın diğer idari birimlerinden bahsedilecektir. Çalışmamızın temel kaynağını Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan ve 1845 yılında hazırlanmış olan bir defter teşkil edecektir. Dönemin sancak idaresi tarafından hazırlanan bu defterdeki veriler ışığında, başta Ermenek olmak üzere İçel sancağını teşkil eden kazalar ve bölgeler ele alınacaktır.
Bir toplumu meydana getiren insanların sayısı, cinsiyeti, yaĢ, meslek, inanç, dil ve benzeri birç... more Bir toplumu meydana getiren insanların sayısı, cinsiyeti, yaĢ, meslek, inanç, dil ve benzeri birçok özellikleri yapılan nüfus sayımları ile belirlenir. Sayımlar sonucunda ortaya konulan istatistikî veriler ise devletlerin güncel ve geleceğe dönük politikalarının belirlenmesinde hayati öneme sahiptir. GeçmiĢte yapılan nüfus sayımlarına ait veriler, toplumların sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini belirlemeye çalıĢan araĢtırmacılar için önemli kaynaklar arasındadır. Bu nedenle Osmanlı dönemine ait nüfus sayımı verileri bu alana merak sarmıĢ tarihçilerin baĢvurduğu kaynakların baĢında gelmektedir. Osmanlı Devleti'nde modern manada ilk nüfus sayımı II. Mahmud döneminde 1831 yılında yapılmıĢtır. Ülkede askerliğe elveriĢli nüfusu belirlemeye yönelik olan ve bu nedenle sadece erkek nüfusun tespitinin yapıldığı bu sayımı, ilerleyen yıllarda daha kapsamlı ve detaylı sayımlar izlemiĢtir. Bu çalıĢmada ilk nüfus sayımlarına dayanılarak, 19. yüzyılın ilk yarısında, günümüz Erdemli Ġlçesinin kapsadığı bölgede yer alan yerleĢim yerleri, Yörük aĢiretleri, bölgenin idarî durumu ve demografik yapısı hakkında bazı tespitler yapılmıĢtır. Ġki vilayetin sınır hattı olarak kabul edilen Alata Deresinin batısı ve doğusunun, sosyal ve ekonomik açıdan farklı karakterler göstermesi nedeniyle ayrı ayrı ele alındığı bu çalıĢmada, özellikle yerleĢim yerleri, Yörük aĢiretlerinin isimleri, nüfusları ve dağılıĢları belirlenmeye çalıĢılmıĢtır.
Günümüzde Türkiye’nin en önemli limanlarından biri olan Mersin Limanı’nın tarihi çok eski değildi... more Günümüzde Türkiye’nin en önemli limanlarından biri olan Mersin Limanı’nın tarihi çok eski değildir. XIX. yüzyılın ortalarına kadar bir köy hüviyetinde olan Mersin’de ilk iskele, 1850’li ıllarda yapılmıştır. Bu tarihten sonra hızlı bir şekilde gelişmeye başlayan Mersin Limanı ve Mersin şehri, Adana vilayetinin dışarıya açılan kapısı olmuştur. İlerleyen süreçte ticarî potansiyeli hızla artan Mersin Limanı, Akdeniz’de ticaret yapan uluslararası gemilerin uğradığı Osmanlı Devleti’nin en önemli limanlarından biri hâline gelmiştir. Hinterlandında Çukurova gibi Anadolu’nunen büyük ve verimli ovalarından birine sahip olması, limanı bu hinterlanda bağlayan mevcut karayoluna ek olarak 1886 yılında demiryolunun da hizmete girmesi, Mersin Limanı’nın hızlı bir şekilde gelişmesinin en önemli nedenleridir. Bu çalışmada, Mersin Limanı’nın gelişimi ve limanın ticarî potansiyeli üzerinde durulacaktır. Özellikle İngiltere konsolosluk raporlarına dayandırılarak, 1870 ile 1912 yılları arasında Mersin Limanı’na gelen gemiler ve bu gemilerin hangi ülkeden geldikleri, limandan ihraç ve ithal edilen ürünler, ürünlerin miktar ve fiyatları hususunda istatistikî bilgiler ışığında Mersin Limanı’nın ticarî durumu ortaya çıkarılmıştır. Bu istatistiki bilgiler ile birlikte Mersin Limanı’nın ticarî potansiyeli diğer önemli Osmanlı limanları ile karşılaştırılmıştır. ABSTRACT History of the Mersin Port, which is one of the most important ports in Turkey, is not very old. The first wharf in Mersin, which was a village until mid-nineteenth century was built in 1850’s. Mersin Port and city that begun develop rapidly after 1950’s, became gate of Vilayet of Adana which is open abroad. Mersin Port had got which commercial potential increase in time, became one of the most important port of Ottoman Empire that was visited by the international ships which traded in Mediterranean. Cultivating Cukurova, which is the biggest and most fertile plain of Turkey, more actively in terms of gricultural in second half of nineteenth century is one of the most important reasons of development of Mersin Port. In addition to the present road possibility that provides connection between the port and its hinterland, the railway was put into service in 1886 speed up this progress very much also. In this article, evolution and trade potential of Mersin Port will be emphasized. Especially, according to British consular reports, some statistical information will be given about ships coming to Mersin between 1870 and 1907, the country that they came from, the products which were exported to and imported from Mersin Port and amount and prizes of these products. So, trade potential of Mersin Port which appeared in last period of Ottoman Empire and developed rapidly will be revealed by comparing with other important Ottoman Ports.
Özet
Osmanlı Devleti’nde, eğitim alanında görülen yenileşme hareketleri içerisinde önemli bir yer... more Özet Osmanlı Devleti’nde, eğitim alanında görülen yenileşme hareketleri içerisinde önemli bir yer tutan Rüşdiye mektepleri, zamanla ülkenin en yaygın ve en önemli eğitim kurumu hâline gelmiştir. Bu çalışmanın konusu olan Tarsus Rüşdiyesi de kuruluşunda itibaren Cumhuriyet yıllarına kadar şehrin en önemli Müslüman okulu olma özelliğini korumuştur. Ancak bu süreçte yapısal olarak birçok değişikliğe uğrayan okul, zamanla klasik rüşdiyeden ibtidaî programlı rüşdiye statüsüne geçirilmiş daha sonra da ilkokula dönüştürülmüştür. Tarsus Rüşdiyesi’nin bu değişim süreci ile ilgili en önemli kayıtlar Tarsus’ta bulunan Sakarya İlköğretim Okulunun arşivinde bulunmaktadır. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün envanterine girmemiş ve adeta bir köşede saklı kalmış olan bu arşivde, Tarsus Rüşdiyesi başta olmak üzere Rehber-i Füyûz, Memba-ı İrfan, Erkek Numûne ve Misak-ı Milli Okullarına ait sene sonu imtihan cetvelleri, muallim sicil defterleri ve künye defterleri bulunmaktadır. Bu vesikalardan eğitim-öğretimin süresi, okutulan dersler ve bu derslerde yıldan yıla yapılan değişiklikler, öğrenci sayıları ve başarı oranları gibi birçok konuda istatistikî veriye ulaşılmıştır. Bu verilerin değerlendirilmesiyle de Osmanlı Devleti’nde sıradan bir taşra rüşdiyesinin nitelikleri belirlenmiş, açılışından kapanışına kadar geçen süreçte, değişimi ve dönüşüm evreleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tarsus, Rüşdiye, Rehber-i Füyûz Mektebi, Erkek Numune Mektebi, Misak-ı Milli İlkokulu
FROM RUSHDIYE OF TARSUS TO MISAK-I MILLI PRIMARY SCHOOL DEVELOPMENT AND TRANSFORMATION OF A SCHOOL Abstract Rushdiye schools which has an important place among the reform movements on education has been most common and important education establishment of Ottoman Empire. Rushdiye of Tarsus as a subject of this study maintained its role as most important Muslim school of the city since its foundation to the first years of Turkish Republic. On the other hand school has been exposed many structural varieties in this process and has been completed its mission as a primary school while it had started as a Rushdiye. The most important records about Rushdiye of Tarsus were at the archives of Sakarya Primary School in Tarsus. Nowadays final exam statement, teacher registry notes and personal records about Rehberi Füyuz, Memba-ı İrfan, Erkek Numune schools and most of all Rushdiye of Tarsus has the most excessive documentation of all. Statistical data about length of academic year, lessons, and changes of lesson applied year after year, number of students, successes of student and lots of related issues were obtained from these statements which are the main source of investigation. This study aims to indicate characteristics of an ordinary country rushdiye, development and transformation stage within the duration from its beginning to its closing with evaluationing these data. Key Words: Tarsus, Rushdiye, Rehber-i Füyuz School, Erkek Numune School, Misak-ı Milli Primary School
Gümrükler kuruluş döneminden itibaren Osmanlı ekonomisinin önemli bir gelir kaynağı olmuştur. XIX... more Gümrükler kuruluş döneminden itibaren Osmanlı ekonomisinin önemli bir gelir kaynağı olmuştur. XIX. yüzyılın değişen dış ticari şartları ve ülke içerisindeki yeni üretimsel ve ticari metotlar, devletin gümrük politikasını gözden geçirmesine yol açmıştır. Bu doğrultuda Erzurum gümrüğü üzerinden yapılan değerlendirmelerde Osmanlı Devleti'nin Rusya ve İran ile olan ticareti de göz önünde bulundurularak o dönemdeki dış ve iç gümrük rejimleri sorgulanmıştır. Osmanlı Devleti'nin son döneminde, iç ticareti geliştirmek, yerli malı üretimini özendirmek ve sanayi üretimini geliştirerek ülkeye giren yabancı ürünler ile rekabet gücü elde edebilmek amacıyla iç gümrüklerin kaldırılması konusu gündeme gelmiştir. Bu çalışmada kaldırılması uzun bir süreç muvacehesinde gerçekleşen iç gümrükler ve meydana gelen bazı mağduriyetler ile Osmanlı'nın gümrük politikaları ortaya konmuştur.
Dünyada en fazla can kaybına neden olan salgın hastalıkların başında gelen kolera, XIX. yüzyılın ... more Dünyada en fazla can kaybına neden olan salgın hastalıkların başında gelen kolera, XIX. yüzyılın başlarında ilk olarak ortaya çıktığı Hindistan'dan yayılarak, birçok ülkede büyük salgınlara neden olmuştur. Osmanlı toprakları da bu salgınlardan nasibini almış, yüzyılın ikinci yarısından sonra, muhtelif bölgelerde birçok kolera vakası görülmüştür. Bu çalışmada, 1895 yılında Tarsus'ta ortaya çıkan ve burada yıkıcı tahribatlar yaptıktan sonra, civar vilâyetlere de sirayet eden kolera salgını ele alınmıştır. Salgının ortaya çıkış nedenleri, şiddeti ve alınan tedbirler, özellikle arşiv kayıtlarına dayanarak incelenmiştir.
Suriye kıyısının dağlık kesimleri, tarih boyunca büyük medeniyetlerin sayısız mücadelesine sahne ... more Suriye kıyısının dağlık kesimleri, tarih boyunca büyük medeniyetlerin sayısız mücadelesine sahne olmuştur. Bereketli Hilâl olarak adlandırılan bölge, Batılıların Levant dediği jeopolitik açıdan oldukça önemli bir coğrafyanın hâkimiyet sağlanması en zor kısmıdır. Bu coğrafya, XI. yüzyıldan itibaren Ortadoğu’nun en gizemli topluluklarından Nusayrîlerin yaşam alanı hâline gelmiştir. Nusayrîlerce öylesine özdeşleşmiştir ki zaman içerisinde bölge Cebel-i Nusayriye adını almıştır. Derin vadilerle birbirinden ayrılan oldukça dağlık kesimlerde, dış tehditlerden korunmak ve devletin denetiminden uzak yaşamak için yıllarca izole bir hayat süren Nusayrîler, XIX. yüzyıl ile birlikle hem küresel hem de bölgesel gelişmelerin etkisiyle adeta bir değişim ve dönüşüm sürecine girmişlerdir. Elbette bunda Osmanlı Devleti’nin değişen idarî politikalarının ve Tanzimat reformlarının etkisi oldukça büyüktür.
Elinizdeki eser, IX. yüzyılda ortaya çıkışından Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar geçen süreçte, Nusayrîlerin tarihini bir bütünlük içerisinde ele almakta ve özellikle Tanzimat dönemi ile birlikte Nusayrî toplumunun geçirdiği sosyo-ekonomik değişimi ve devletle olan ilişkilerini çeşitli yönlerden tahlil ederek okuyucuya sunmaktadır.
Elinizdeki bu çalışmada, 1876’dan 1926 yılına kadar olan elli yıllık süreçte, Tarsus’un sosyal, e... more Elinizdeki bu çalışmada, 1876’dan 1926 yılına kadar olan elli yıllık süreçte, Tarsus’un sosyal, ekonomik ve kültürel durumu ve yaşanan değişim ile Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki yeni sisteme intibak süreci incelenmiştir.
Uploads
Papers by Sacit Uğuz
Tarsus Sancağının nüfus verilerini ihtiva eden dört adet defterin incelenmesi neticesinde, öncelikle sancağın idarî durumu ortaya konmuştur. Bu kapsamda köyler kazalara göre tasnif edilerek yerleri tespit edilmiş ve kazaların sınırları belirlenerek haritalandırılmıştır. Ardından yerleşmeler sınıflandırılmış, şehir merkezindeki mahalleler ve kazalara bağlı köyler hakkında bilgiler verilmiştir. Son olarak da sancağın demografik durumu ele alınmış, mahalleler, kazalar ve köylerin ayrı ayrı nüfus bilgileri üzerinde durulmuştur. Ayrıca defterlerde yer alan aşiret ve cemaatlerin nüfusları da bu kapsamda incelenmiştir. Elde edilen bütün bu veriler ışığında Tarsus Sancağının İbrahim Paşa işgalinin hemen öncesine rastlayan dönemde idarî ve demografik özellikler ortaya konmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmanın konusu, ipek böceklerinde görülen pebrine ve flacherie ya da Türkçe ifadeyle karataban ve baygınlık hastalıklarının Osmanlı ipek üretimine etkileri ve devletin bu hususta aldığı tedbirlerdir. Fransa ve İtalya’da ortaya çıkarak dünya ipek üretimini neredeyse bitme noktasına getiren karataban ve ardından görülen baygınlık hastalıkları, XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı coğrafyasına da sirayet emiş ve uzun yıllar devam ederek Osmanlı tekstil sanayiinin önemli kollarından biri olan ipekçilik endüstrisini derinden etkilemiştir. Söz konusu hastalıkların ortaya çıkışını, salgın hâline gelerek Osmanlı topraklarına bulaşmasını, ipekçiliğe olan etkilerini ve devletin aldığı tedbirleri konu alan bu çalışma, başta Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi olmak üzere, sair kütüphane ve arşivlerden elde edilmiş çok sayıda vesika, nizamname, risale ile konu ile ilgili araştırma eserler ve makalelerden faydalanılarak kaleme alınmıştır.
XVII. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, değişen yenidünya düzenine ayak uydurmak için bir dizi girişimlerde bulundu. Bu girişimlerin başında ise askeri alandaki ıslahatlar gelmekteydi. Yapılan askerî düzenlemeler ile birçok eğitim kurumu yeniden yapılandırıldı veya yenileri ile değiştirildi. Revize edilmeye çalışılan Osmanlı askerî teşkilatında nitelikli eğitmen ve modern eğitim müfredatı önemli bir ihtiyaç idi. Bu ihtiyaca yönelik askerî alandaki değişimleri takip etmek, yapılan modern silahları incelemek ve bunları orduya kazandırmaya çalışmak dönemin askerî kademelerindeki subayların görevi idi. Bunların başında ise Ferik Ahmed Muhtar Paşa gelmektedir. Muhtar Paşa, aldığı eğitim ve tecrübeyi hocalık yaptığı okullarda ders vererek yeni nesil subaylara aktarmanın yanında, çok sayıda kitap yazmış, dönemin gazete ve dergilerinde özellikle askerî teknoloji hakkında yazılar yayımlamıştır. Askerî sisteme dair yazdığı yazıların birçoğunu kendi döneminin önemli yayın organlarından biri olan Malûmât"ta yayımlayarak, Türk askerî tarihçiliğinin temelini oluşturacak yayınlara imza atmıştır. Malûmât"ta yayımlanmış yazılarında genel olarak; Osmanlılarda askerlik, Osmanlı silahları ve Osmanlı topçuluğu, 1894-95 Rus-Japon Muharebelerinde kullanılan askerî malzemenin niteliği hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca 19. yüzyılda top teknolojisi ile Avrupa"daki top döküm sanayisi, kale savunma stratejileri, seri ateşli sahra toplarının özellikleri, eski Osmanlılarda top dökme metotları, Avrupa"daki harp akademilerinin eğitim programları, Osmanlı bahriye topçuluğunun imalatı ve buna benzer farklı konularda yazmış olduğu yazılar ile genel olarak Osmanlı ve çağdaşı olan devletlerin askerî ve harp teknolojisinin bir panoramasını çizmektedir.
Abstract
The Ottoman Empire made of series reforms in order to keep up with the times since the 16th century. Reformations in the military field were the leading. As a result of this, many educational institutions were redesigned or changed to new ones. Qualified instructors and modern curriculum in the Ottoman military organisation had crucial important. Following changes in the field, examining modern weapons and including weapons to the army were duty of the officers. One of these officers was Ferik Ahmed Muhtar Pasha. He did not only teach but also educated new generation officers in schools which were established by him. The also published many books and articles about the military technology in periodicals. Many of his articles, which became basis for the Turkish military historiography, were published in Malümat which was a significant journal in the period. Articles in the Malümat generally were about military service in the Ottoman Empire, the Ottoman weapons, artillery and qualification of the military materials in Russian Japanese War (1894-95). In addition, he gave information about artillery technology and industry in the 19th century in Europe, castle defence strategies, features of field cannons, casting methods in old Ottomans, syllabuses in the war academies in the Europe, the manufacturing of naval artillery and similar topics. With these writings, he provided a panorama of the military and warfare technology of Ottoman Empire and its contemporary states in general.
XVI. yüzyılın başlarında Osmanlı hâkimiyetine giren ve devamlı olarak isyanlarla gündeme gelen Nusayrîlerin yaşamı, bütün Osmanlı halkı gibi XIX. yüzyılda değişmeye başlamıştır. Bu süreçte öncelikle yaşadıkları Cebel-i Nusayriye bölgesinin sosyo-ekonomik zorlukları nedeniyle kuzeye doğru göç eden Nusayrîlerin bir kısmı, Antakya ve Çukurova bölgelerine yerleşerek kendilerine yeni bir yaşam kurmuşlardır. Tanzimat ile birlikte her alanda başlayan değişim sürecinde Nusayrîler, yaşadıkları bölgelerde toplumun bir parçası olmak ve sosyo-ekonomik fırsatlardan herkes gibi faydalanabilmek adına önemli bir mücadele yürütmüşlerdir. Bu uğurda, yüzyılın ikinci yarısından itibaren, katı bir şekilde bağlı bulundukları inançlarından vazgeçerek devletin resmî İslam anlayışını temsil eden Ehl-i Sünnet itikadını dahi benimsediklerini ifade etmişlerdir. Öyle ki yüzyılın sonlarına doğru yüz binden fazla Nusayrînin Sünnî olduğu belgelere yansımıştır.
Bu çalışma, camilerde diğer Müslümanlarla ile birlikte ibadet etmek isteyen, devletten okul ve cami yapılmasını talep eden ve Sünnî olduklarını ifade eden Nusayrîlerin bu davranışına karşı, Sünnî ahalinin verdiği tepki ve devletin konuya yaklaşımı üzerine odaklanmıştır. Arşiv vesikaları başta olmak üzere, yerli ve yabancı kaynaklardan elde edilen veriler ışığında, Nusayrîlerin Sünnîliği benimseme iddiası ve takiye tartışmaları ele alınmıştır.
Abstract
The life of Nusayris, came under the domination of the Ottoman Empire in the earlier of the 16th century and were remembered with continuous rebellions, began to change in 19th century like other people of the Ottoman Empire. In this period, they migrated from Cebel-i Nusayriye to the North because of socio-economic difficulties. Some of them settled down Antioch and Çukurova. As a result of Tanzimat Era, Nusayris campaign to benefit social and economic opportunities and to be part of the society where they lived. Therefore, they said accepted Ehl-i Sünnet which was an official faith of the state while they abandoned their fundamental beliefs in the second half of the century. As understood from the archive documents, more than one hundred thousand Nusayris converted to Sunni Islam.
This paper focuses on reactions of Sunni people and approach of the state towards Nusayris who demanded schools and mosques from the state by defining themselves as Sunni. In the light of archive documents and information which were gathered from native and foreign sources, their conversion and dissimulation debates are discussed
Çalışmamızın temel kaynağını Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan ve 1845 yılında hazırlanmış olan bir defter teşkil edecektir. Dönemin sancak idaresi tarafından hazırlanan bu defterdeki veriler ışığında, başta Ermenek olmak üzere İçel sancağını teşkil eden kazalar ve bölgeler ele alınacaktır.
önemli limanlarından biri hâline gelmiştir. Hinterlandında Çukurova gibi Anadolu’nunen büyük ve verimli ovalarından birine sahip olması, limanı bu hinterlanda bağlayan
mevcut karayoluna ek olarak 1886 yılında demiryolunun da hizmete girmesi, Mersin Limanı’nın hızlı bir şekilde gelişmesinin en önemli nedenleridir.
Bu çalışmada, Mersin Limanı’nın gelişimi ve limanın ticarî potansiyeli üzerinde durulacaktır. Özellikle İngiltere konsolosluk raporlarına dayandırılarak, 1870 ile 1912 yılları arasında Mersin Limanı’na gelen gemiler ve bu gemilerin hangi ülkeden geldikleri, limandan ihraç ve ithal edilen ürünler, ürünlerin miktar ve fiyatları hususunda istatistikî bilgiler ışığında Mersin Limanı’nın ticarî durumu ortaya çıkarılmıştır. Bu istatistiki bilgiler ile birlikte Mersin Limanı’nın ticarî potansiyeli diğer
önemli Osmanlı limanları ile karşılaştırılmıştır.
ABSTRACT
History of the Mersin Port, which is one of the most important ports in Turkey, is not very old. The first wharf in Mersin, which was a village until mid-nineteenth century was built in 1850’s. Mersin Port and city that begun develop rapidly after 1950’s, became gate of Vilayet of Adana which is open abroad. Mersin Port had got which commercial potential increase in time, became one of the most important port of Ottoman Empire that was visited by the international ships which traded in
Mediterranean. Cultivating Cukurova, which is the biggest and most fertile plain of Turkey, more actively in terms of gricultural in second half of nineteenth century is one of the most important reasons of development of Mersin Port. In addition to the present road possibility that provides connection between the port and its hinterland, the railway was put into service in 1886 speed up this progress very much also.
In this article, evolution and trade potential of Mersin Port will be emphasized. Especially, according to British consular reports, some statistical information will be given about ships coming to Mersin between 1870 and 1907, the country that they came from, the products which were exported to and imported from Mersin Port and amount and prizes of these products. So, trade potential of Mersin Port which appeared in last period of Ottoman Empire and developed rapidly will be revealed by comparing with other important Ottoman Ports.
Osmanlı Devleti’nde, eğitim alanında görülen yenileşme hareketleri içerisinde önemli bir yer tutan Rüşdiye mektepleri, zamanla ülkenin en yaygın ve en önemli eğitim kurumu hâline gelmiştir. Bu çalışmanın konusu olan Tarsus Rüşdiyesi de kuruluşunda itibaren Cumhuriyet yıllarına kadar şehrin en önemli Müslüman okulu olma özelliğini korumuştur. Ancak bu süreçte yapısal olarak birçok değişikliğe uğrayan okul, zamanla klasik rüşdiyeden ibtidaî programlı rüşdiye statüsüne geçirilmiş daha sonra da ilkokula dönüştürülmüştür. Tarsus Rüşdiyesi’nin bu değişim süreci ile ilgili en önemli kayıtlar Tarsus’ta bulunan Sakarya İlköğretim Okulunun arşivinde bulunmaktadır. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün envanterine girmemiş ve adeta bir köşede saklı kalmış olan bu arşivde, Tarsus Rüşdiyesi başta olmak üzere Rehber-i Füyûz, Memba-ı İrfan, Erkek Numûne ve Misak-ı Milli Okullarına ait sene sonu imtihan cetvelleri, muallim sicil defterleri ve künye defterleri bulunmaktadır. Bu vesikalardan eğitim-öğretimin süresi, okutulan dersler ve bu derslerde yıldan yıla yapılan değişiklikler, öğrenci sayıları ve başarı oranları gibi birçok konuda istatistikî veriye ulaşılmıştır. Bu verilerin değerlendirilmesiyle de Osmanlı Devleti’nde sıradan bir taşra rüşdiyesinin nitelikleri belirlenmiş, açılışından kapanışına kadar geçen süreçte, değişimi ve dönüşüm evreleri ortaya konmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Tarsus, Rüşdiye, Rehber-i Füyûz Mektebi, Erkek Numune Mektebi, Misak-ı Milli İlkokulu
FROM RUSHDIYE OF TARSUS TO MISAK-I MILLI PRIMARY SCHOOL
DEVELOPMENT AND TRANSFORMATION OF A SCHOOL
Abstract
Rushdiye schools which has an important place among the reform movements on education has been most common and important education establishment of Ottoman Empire. Rushdiye of Tarsus as a subject of this study maintained its role as most important Muslim school of the city since its foundation to the first years of Turkish Republic. On the other hand school has been exposed many structural varieties in this process and has been completed its mission as a primary school while it had started as a Rushdiye. The most important records about Rushdiye of Tarsus were at the archives of Sakarya Primary School in Tarsus. Nowadays final exam statement, teacher registry notes and personal records about Rehberi Füyuz, Memba-ı İrfan, Erkek Numune schools and most of all Rushdiye of Tarsus has the most excessive documentation of all. Statistical data about length of academic year, lessons, and changes of lesson applied year after year, number of students, successes of student and lots of related issues were obtained from these statements which are the main source of investigation. This study aims to indicate characteristics of an ordinary country rushdiye, development and transformation stage within the duration from its beginning to its closing with evaluationing these data.
Key Words: Tarsus, Rushdiye, Rehber-i Füyuz School, Erkek Numune School, Misak-ı Milli Primary School
Books by Sacit Uğuz
Elinizdeki eser, IX. yüzyılda ortaya çıkışından Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar geçen süreçte, Nusayrîlerin tarihini bir bütünlük içerisinde ele almakta ve özellikle Tanzimat dönemi ile birlikte Nusayrî toplumunun geçirdiği sosyo-ekonomik değişimi ve devletle olan ilişkilerini çeşitli yönlerden tahlil ederek okuyucuya sunmaktadır.
Tarsus Sancağının nüfus verilerini ihtiva eden dört adet defterin incelenmesi neticesinde, öncelikle sancağın idarî durumu ortaya konmuştur. Bu kapsamda köyler kazalara göre tasnif edilerek yerleri tespit edilmiş ve kazaların sınırları belirlenerek haritalandırılmıştır. Ardından yerleşmeler sınıflandırılmış, şehir merkezindeki mahalleler ve kazalara bağlı köyler hakkında bilgiler verilmiştir. Son olarak da sancağın demografik durumu ele alınmış, mahalleler, kazalar ve köylerin ayrı ayrı nüfus bilgileri üzerinde durulmuştur. Ayrıca defterlerde yer alan aşiret ve cemaatlerin nüfusları da bu kapsamda incelenmiştir. Elde edilen bütün bu veriler ışığında Tarsus Sancağının İbrahim Paşa işgalinin hemen öncesine rastlayan dönemde idarî ve demografik özellikler ortaya konmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmanın konusu, ipek böceklerinde görülen pebrine ve flacherie ya da Türkçe ifadeyle karataban ve baygınlık hastalıklarının Osmanlı ipek üretimine etkileri ve devletin bu hususta aldığı tedbirlerdir. Fransa ve İtalya’da ortaya çıkarak dünya ipek üretimini neredeyse bitme noktasına getiren karataban ve ardından görülen baygınlık hastalıkları, XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı coğrafyasına da sirayet emiş ve uzun yıllar devam ederek Osmanlı tekstil sanayiinin önemli kollarından biri olan ipekçilik endüstrisini derinden etkilemiştir. Söz konusu hastalıkların ortaya çıkışını, salgın hâline gelerek Osmanlı topraklarına bulaşmasını, ipekçiliğe olan etkilerini ve devletin aldığı tedbirleri konu alan bu çalışma, başta Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi olmak üzere, sair kütüphane ve arşivlerden elde edilmiş çok sayıda vesika, nizamname, risale ile konu ile ilgili araştırma eserler ve makalelerden faydalanılarak kaleme alınmıştır.
XVII. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, değişen yenidünya düzenine ayak uydurmak için bir dizi girişimlerde bulundu. Bu girişimlerin başında ise askeri alandaki ıslahatlar gelmekteydi. Yapılan askerî düzenlemeler ile birçok eğitim kurumu yeniden yapılandırıldı veya yenileri ile değiştirildi. Revize edilmeye çalışılan Osmanlı askerî teşkilatında nitelikli eğitmen ve modern eğitim müfredatı önemli bir ihtiyaç idi. Bu ihtiyaca yönelik askerî alandaki değişimleri takip etmek, yapılan modern silahları incelemek ve bunları orduya kazandırmaya çalışmak dönemin askerî kademelerindeki subayların görevi idi. Bunların başında ise Ferik Ahmed Muhtar Paşa gelmektedir. Muhtar Paşa, aldığı eğitim ve tecrübeyi hocalık yaptığı okullarda ders vererek yeni nesil subaylara aktarmanın yanında, çok sayıda kitap yazmış, dönemin gazete ve dergilerinde özellikle askerî teknoloji hakkında yazılar yayımlamıştır. Askerî sisteme dair yazdığı yazıların birçoğunu kendi döneminin önemli yayın organlarından biri olan Malûmât"ta yayımlayarak, Türk askerî tarihçiliğinin temelini oluşturacak yayınlara imza atmıştır. Malûmât"ta yayımlanmış yazılarında genel olarak; Osmanlılarda askerlik, Osmanlı silahları ve Osmanlı topçuluğu, 1894-95 Rus-Japon Muharebelerinde kullanılan askerî malzemenin niteliği hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca 19. yüzyılda top teknolojisi ile Avrupa"daki top döküm sanayisi, kale savunma stratejileri, seri ateşli sahra toplarının özellikleri, eski Osmanlılarda top dökme metotları, Avrupa"daki harp akademilerinin eğitim programları, Osmanlı bahriye topçuluğunun imalatı ve buna benzer farklı konularda yazmış olduğu yazılar ile genel olarak Osmanlı ve çağdaşı olan devletlerin askerî ve harp teknolojisinin bir panoramasını çizmektedir.
Abstract
The Ottoman Empire made of series reforms in order to keep up with the times since the 16th century. Reformations in the military field were the leading. As a result of this, many educational institutions were redesigned or changed to new ones. Qualified instructors and modern curriculum in the Ottoman military organisation had crucial important. Following changes in the field, examining modern weapons and including weapons to the army were duty of the officers. One of these officers was Ferik Ahmed Muhtar Pasha. He did not only teach but also educated new generation officers in schools which were established by him. The also published many books and articles about the military technology in periodicals. Many of his articles, which became basis for the Turkish military historiography, were published in Malümat which was a significant journal in the period. Articles in the Malümat generally were about military service in the Ottoman Empire, the Ottoman weapons, artillery and qualification of the military materials in Russian Japanese War (1894-95). In addition, he gave information about artillery technology and industry in the 19th century in Europe, castle defence strategies, features of field cannons, casting methods in old Ottomans, syllabuses in the war academies in the Europe, the manufacturing of naval artillery and similar topics. With these writings, he provided a panorama of the military and warfare technology of Ottoman Empire and its contemporary states in general.
XVI. yüzyılın başlarında Osmanlı hâkimiyetine giren ve devamlı olarak isyanlarla gündeme gelen Nusayrîlerin yaşamı, bütün Osmanlı halkı gibi XIX. yüzyılda değişmeye başlamıştır. Bu süreçte öncelikle yaşadıkları Cebel-i Nusayriye bölgesinin sosyo-ekonomik zorlukları nedeniyle kuzeye doğru göç eden Nusayrîlerin bir kısmı, Antakya ve Çukurova bölgelerine yerleşerek kendilerine yeni bir yaşam kurmuşlardır. Tanzimat ile birlikte her alanda başlayan değişim sürecinde Nusayrîler, yaşadıkları bölgelerde toplumun bir parçası olmak ve sosyo-ekonomik fırsatlardan herkes gibi faydalanabilmek adına önemli bir mücadele yürütmüşlerdir. Bu uğurda, yüzyılın ikinci yarısından itibaren, katı bir şekilde bağlı bulundukları inançlarından vazgeçerek devletin resmî İslam anlayışını temsil eden Ehl-i Sünnet itikadını dahi benimsediklerini ifade etmişlerdir. Öyle ki yüzyılın sonlarına doğru yüz binden fazla Nusayrînin Sünnî olduğu belgelere yansımıştır.
Bu çalışma, camilerde diğer Müslümanlarla ile birlikte ibadet etmek isteyen, devletten okul ve cami yapılmasını talep eden ve Sünnî olduklarını ifade eden Nusayrîlerin bu davranışına karşı, Sünnî ahalinin verdiği tepki ve devletin konuya yaklaşımı üzerine odaklanmıştır. Arşiv vesikaları başta olmak üzere, yerli ve yabancı kaynaklardan elde edilen veriler ışığında, Nusayrîlerin Sünnîliği benimseme iddiası ve takiye tartışmaları ele alınmıştır.
Abstract
The life of Nusayris, came under the domination of the Ottoman Empire in the earlier of the 16th century and were remembered with continuous rebellions, began to change in 19th century like other people of the Ottoman Empire. In this period, they migrated from Cebel-i Nusayriye to the North because of socio-economic difficulties. Some of them settled down Antioch and Çukurova. As a result of Tanzimat Era, Nusayris campaign to benefit social and economic opportunities and to be part of the society where they lived. Therefore, they said accepted Ehl-i Sünnet which was an official faith of the state while they abandoned their fundamental beliefs in the second half of the century. As understood from the archive documents, more than one hundred thousand Nusayris converted to Sunni Islam.
This paper focuses on reactions of Sunni people and approach of the state towards Nusayris who demanded schools and mosques from the state by defining themselves as Sunni. In the light of archive documents and information which were gathered from native and foreign sources, their conversion and dissimulation debates are discussed
Çalışmamızın temel kaynağını Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan ve 1845 yılında hazırlanmış olan bir defter teşkil edecektir. Dönemin sancak idaresi tarafından hazırlanan bu defterdeki veriler ışığında, başta Ermenek olmak üzere İçel sancağını teşkil eden kazalar ve bölgeler ele alınacaktır.
önemli limanlarından biri hâline gelmiştir. Hinterlandında Çukurova gibi Anadolu’nunen büyük ve verimli ovalarından birine sahip olması, limanı bu hinterlanda bağlayan
mevcut karayoluna ek olarak 1886 yılında demiryolunun da hizmete girmesi, Mersin Limanı’nın hızlı bir şekilde gelişmesinin en önemli nedenleridir.
Bu çalışmada, Mersin Limanı’nın gelişimi ve limanın ticarî potansiyeli üzerinde durulacaktır. Özellikle İngiltere konsolosluk raporlarına dayandırılarak, 1870 ile 1912 yılları arasında Mersin Limanı’na gelen gemiler ve bu gemilerin hangi ülkeden geldikleri, limandan ihraç ve ithal edilen ürünler, ürünlerin miktar ve fiyatları hususunda istatistikî bilgiler ışığında Mersin Limanı’nın ticarî durumu ortaya çıkarılmıştır. Bu istatistiki bilgiler ile birlikte Mersin Limanı’nın ticarî potansiyeli diğer
önemli Osmanlı limanları ile karşılaştırılmıştır.
ABSTRACT
History of the Mersin Port, which is one of the most important ports in Turkey, is not very old. The first wharf in Mersin, which was a village until mid-nineteenth century was built in 1850’s. Mersin Port and city that begun develop rapidly after 1950’s, became gate of Vilayet of Adana which is open abroad. Mersin Port had got which commercial potential increase in time, became one of the most important port of Ottoman Empire that was visited by the international ships which traded in
Mediterranean. Cultivating Cukurova, which is the biggest and most fertile plain of Turkey, more actively in terms of gricultural in second half of nineteenth century is one of the most important reasons of development of Mersin Port. In addition to the present road possibility that provides connection between the port and its hinterland, the railway was put into service in 1886 speed up this progress very much also.
In this article, evolution and trade potential of Mersin Port will be emphasized. Especially, according to British consular reports, some statistical information will be given about ships coming to Mersin between 1870 and 1907, the country that they came from, the products which were exported to and imported from Mersin Port and amount and prizes of these products. So, trade potential of Mersin Port which appeared in last period of Ottoman Empire and developed rapidly will be revealed by comparing with other important Ottoman Ports.
Osmanlı Devleti’nde, eğitim alanında görülen yenileşme hareketleri içerisinde önemli bir yer tutan Rüşdiye mektepleri, zamanla ülkenin en yaygın ve en önemli eğitim kurumu hâline gelmiştir. Bu çalışmanın konusu olan Tarsus Rüşdiyesi de kuruluşunda itibaren Cumhuriyet yıllarına kadar şehrin en önemli Müslüman okulu olma özelliğini korumuştur. Ancak bu süreçte yapısal olarak birçok değişikliğe uğrayan okul, zamanla klasik rüşdiyeden ibtidaî programlı rüşdiye statüsüne geçirilmiş daha sonra da ilkokula dönüştürülmüştür. Tarsus Rüşdiyesi’nin bu değişim süreci ile ilgili en önemli kayıtlar Tarsus’ta bulunan Sakarya İlköğretim Okulunun arşivinde bulunmaktadır. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün envanterine girmemiş ve adeta bir köşede saklı kalmış olan bu arşivde, Tarsus Rüşdiyesi başta olmak üzere Rehber-i Füyûz, Memba-ı İrfan, Erkek Numûne ve Misak-ı Milli Okullarına ait sene sonu imtihan cetvelleri, muallim sicil defterleri ve künye defterleri bulunmaktadır. Bu vesikalardan eğitim-öğretimin süresi, okutulan dersler ve bu derslerde yıldan yıla yapılan değişiklikler, öğrenci sayıları ve başarı oranları gibi birçok konuda istatistikî veriye ulaşılmıştır. Bu verilerin değerlendirilmesiyle de Osmanlı Devleti’nde sıradan bir taşra rüşdiyesinin nitelikleri belirlenmiş, açılışından kapanışına kadar geçen süreçte, değişimi ve dönüşüm evreleri ortaya konmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Tarsus, Rüşdiye, Rehber-i Füyûz Mektebi, Erkek Numune Mektebi, Misak-ı Milli İlkokulu
FROM RUSHDIYE OF TARSUS TO MISAK-I MILLI PRIMARY SCHOOL
DEVELOPMENT AND TRANSFORMATION OF A SCHOOL
Abstract
Rushdiye schools which has an important place among the reform movements on education has been most common and important education establishment of Ottoman Empire. Rushdiye of Tarsus as a subject of this study maintained its role as most important Muslim school of the city since its foundation to the first years of Turkish Republic. On the other hand school has been exposed many structural varieties in this process and has been completed its mission as a primary school while it had started as a Rushdiye. The most important records about Rushdiye of Tarsus were at the archives of Sakarya Primary School in Tarsus. Nowadays final exam statement, teacher registry notes and personal records about Rehberi Füyuz, Memba-ı İrfan, Erkek Numune schools and most of all Rushdiye of Tarsus has the most excessive documentation of all. Statistical data about length of academic year, lessons, and changes of lesson applied year after year, number of students, successes of student and lots of related issues were obtained from these statements which are the main source of investigation. This study aims to indicate characteristics of an ordinary country rushdiye, development and transformation stage within the duration from its beginning to its closing with evaluationing these data.
Key Words: Tarsus, Rushdiye, Rehber-i Füyuz School, Erkek Numune School, Misak-ı Milli Primary School
Elinizdeki eser, IX. yüzyılda ortaya çıkışından Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar geçen süreçte, Nusayrîlerin tarihini bir bütünlük içerisinde ele almakta ve özellikle Tanzimat dönemi ile birlikte Nusayrî toplumunun geçirdiği sosyo-ekonomik değişimi ve devletle olan ilişkilerini çeşitli yönlerden tahlil ederek okuyucuya sunmaktadır.