Hatay, Orta Doğu ülkelerine yönelen iş gücü göçünün yoğun olarak gerçekleştiği Türk şehirleri ara... more Hatay, Orta Doğu ülkelerine yönelen iş gücü göçünün yoğun olarak gerçekleştiği Türk şehirleri arasında özel bir yere sahiptir. 1973 yılı sonu itibariyle Türk işçiler, Orta Doğu ülkelerine kitleler halinde yönelirken, Hatay kenti, ülkenin önemli iş gücü ihracatçılarından biri olma konumuna gelmiştir. Hatay ilinden Orta Doğu bölgesine yönelen ve dinamik bir yapı arz eden göç örgüsünün tarihsel süreç içerisinde nasıl gerçekleştiği önem arz etmektedir. Orta Doğu’ya giden işçilerin ekonomik kazançları ile bu kazançların işçilerin ömrü boyunca sürecek zenginleşmeye yol açıp-açmadığı bilinmemektedir. Bölgeden yaşanan göçlerin Hatay’ın iktisadi durumu ve istihdam yapısı üzerine olan etkileri önemli bir husustur. Yaşanan iş gücü göçlerinde Hataylı işçilerin neden Orta Doğu ülkelerini tercih ettiği ise somut olarak açıklanmalıdır. Ayrıca Orta Doğu ülkelerine giden Hataylı işçilerin yapısal analizi, kaynak ve hedef bölgeler arasında kurulan göç organizasyonu da izahının yapılması gereken bir d...
GAZIANTEP UNIVERSITY JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES, 2023
Gaziantep University Journal of Social Sciences (GAUN-JSS) is a double blind peer-reviewed intern... more Gaziantep University Journal of Social Sciences (GAUN-JSS) is a double blind peer-reviewed international academic journal published quarterly. GAUN-JSS is published by the Graduate School of Social Sciences at Gaziantep University, one of the foremost research universities in Turkey. The aims of the journal are to promote theoretical and research oriented studies, to foster excellence in research, and to encourage mutual sharing of academic research on national and international grounds. GAUN-JSS is an open access journal dedicated to the free flow of information and dissemination of knowledge. Although, GAUN-JSS is a multidisciplinary publication with a special focus on contribution from academia, we encourage submissions from professionals out-of-field and senior level graduate students. The journal accepts articles written in English and Turkish. Articles on the field of Law written in French are also welcome.
Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti'ne aittir, tüm hakları ... more Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti'ne aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz.
Osmanlı Devleti girmiş olduğu I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıktığı için 30 Ekim 1918 tarihinde Mon... more Osmanlı Devleti girmiş olduğu I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıktığı için 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kalmıştır. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla Anadolu’da itilaf devletleri tarafından gerçekleştirilen işgallerin durması beklenirken aksine Güney sınırımızdaki işgaller devam etmiştir. İngilizler 4 Kasım 1918 tarihinde Musul’u işgal ederken iki İngiliz gemisi de İskenderun Limanı’na girmiştir. Yarbay Romieu tarafından yönetilen ve ekseriyeti Ermenilerden oluşan Fransız birlikleri 21 Aralık 1918 tarihinde Adana’yı işgal etmişlerdir. Adana’nın işgalinde Ermenilerin de kullanılması esasen hem İngilizlerin hem de Fransızların sözde bölgede Ermeni yaşayan Osmanlı vatandaşlarının haklarını savunmak istemesi olmuştur.
I. Dünya Savaşı'ndan mağlup olarak ayrılan Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütare... more I. Dünya Savaşı'ndan mağlup olarak ayrılan Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kalmıştır. Mütarekenin imzalanmasından sonra Anadolu'nun her yerinde savaşın bitmiş olmasının verdiği geçici bir rehavet hâkim olmuştur. Devleti oluşturan tüm anasırda olduğu gibi azınlıklarda da mütarekeyle ilgili olarak hürriyetlerini garanti edecek bir barış havası esmiştir. Ancak bu atmosferin dağılması fazla uzun sürmemiş, 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'i işgaliyle birlikte Milli Mücadele adına çatışmalar ivme kazanmıştır. Mondros Mütarekesi'nden İzmir'in işgaline kadar geçen süre zarfında İzmir'de yaşanan hadiseler, tarihçiler tarafından pek fazla araştırılmamıştır. Bu bakımdan İzmir Emniyet Müfettişi'nin 1919 yılı Nisan ayına dair yazmış olduğu asayiş raporu önemli bir boşluğu doldurmuştur. Üç ana bölümden müteşekkil olan raporda; sosyal hareketliliklerle ilgili tespitler, Rumların tavırları ve asayişin temini için yapılması gereken öneriler sıralanmıştır. Osmanlı Arşivi'nden edinilen bu rapor doğrultusunda İzmir Rumlarının işgale zemin hazırladıkları tespit edilmiştir.
Sosyal bilimler araştırmaları dergisi, Oct 23, 2020
Merkezinde insan olan yerel tarih araştırmaları belirli bir bölgede meydana gelen gelişmeleri ve ... more Merkezinde insan olan yerel tarih araştırmaları belirli bir bölgede meydana gelen gelişmeleri ve bu gelişmelerin bölge halkı üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır. Cebel-i Bereket sancağı merkezi olan bölgelerde yaşanan gelişmeleri ele alan bu makale bir yerel tarih araştırmasıdır. 1879’da Cebel-i Bereket Sancak merkezi olan Yarpuz Kasabası, çeşitli nedenlerden dolayı bir sancak merkezinden beklenen gelişmeyi sağlayamamış, buna bağlı olarak da önemini de kaybetmiştir. Bundan dolayı sancak merkezi 24 Ekim 1906 tarihinde Erzin Kasabası’na taşınmış fakat burada da uzun süre kalamamıştır. Sancak merkezi, 22 Aralık 1909 tarihinde imzalanan padişah iradesiyle Osmaniye Kasabası’na nakledilmiştir. Nakille ilgili verilen karar Erzin kasabası sakinleri tarafından haber alınınca bu durum halkın tepkisini çekmiştir. Erzinliler yaşanan bu durum karşısında, devlet kademelerine çeşitli müracaatlar yaparak karardan vazgeçilmesini istemişlerdir. Çalışma sancak merkezi değişiminin Erzin halkında ne gibi etkiler yarattığını irdelemektedir. Bu bağlamda halktan bir grubun devlet kademelerine yaptığı başvurular değerlendirilmiştir. Cebel-i Bereket Sancağı merkezinin Yarpuz’a taşınması ile Osmaniye kasabasına taşınması kararının alınması sonrasında yaşanan gelişmeleri kapsamaktadır. Bölgeyle ilgili telif ve tetkik eserler, arşiv vesikaları, makalenin kaynaklarını teşkil etmektedir. Anahtar Kelimeler– Sancak, Osmaniye, Erzin, Cebel-i Bereket.
I. Dunya Savasi sonunda dunya duzeninin tanzimi icin Paris Baris Konferansi toplanmistir. Yunanis... more I. Dunya Savasi sonunda dunya duzeninin tanzimi icin Paris Baris Konferansi toplanmistir. Yunanistan baris konferansinin toplanmasini firsat bilerek, Osmanli Devleti ve Istanbul’a dair planlarini uygulamaya koymustur. Yunanlilar, Dunya kamuoyunu Rumlar lehine cevirebilmek adina konferans suresince Istanbul’da muzir calismalarini surdurmustur. Yunanlilarin bu tarihlerdeki Turkler aleyhine yaptiklari eylemler donemin hatiralarina veya muvazzaf raporlarina yansimistir. Bu meyanda Osmanli Devlet ricalinden Istanbul Polis Mudur-u Umumiyesi Muavini Mehmet’in 5 Eylul 1919 tarihli raporu onemli bir boslugu doldurmustur. Yunanistan’in Patrikhane-Metropolitlik, Askeri Temsilcilik, Rum-Yunan orgut ve cemiyetleri, basin-yayin kanaliyla ortaya koydugu faaliyetlerle ilgili konular raporda yer almistir. Raporun ve dolayisiyla bu calismanin orijinal tarafi; Rumlarin kurdugu “ Hukuk Musavirleri ” isimli alti kisilik beyin takimi ve “ Istanbul Rum Mebuslari ” isimli kirk kisilik calisma ekibinin Ista...
Milli Mucadele bir yandan amacini acik eden diger yandan gizli hedefleri olan dusmanlara karsi ya... more Milli Mucadele bir yandan amacini acik eden diger yandan gizli hedefleri olan dusmanlara karsi yapilmisti. 30 Ekim 1918’de Mondros Mutarekesi ile savastan cekilen Osmanli Devleti’nin baskenti Istanbul’da sayisiz gizli cemiyet faaliyet gostermekteydi. Istanbul’u faaliyet sahalarinin merkezi olarak goren bu gizli cemiyetlerin uzerinde hemfikir oldugu tek husus Osmanli Devleti’nden kalacak olan mirasin paylasilmasiydi. Isgal yillarinda Anadolu topraklarinin paylasiminin kolaylastirilmasini amaclayan gizli kuruluslar, bircok yabanci devlete hizmet etmekteydi. Anadolu’da emelleri olan Yunan hukumeti de Turkiye’deki Rumlarla is birligi yaparak kendi cikarlari icin calisabilecek gizli cemiyetler kurdurdu. Rum gizli cemiyetleri ozellikle Osmanli Rumlarinin dini aidiyetlerinden faydalanarak faaliyet gosterdi. Yunan hukumeti lehine faaliyet gosteren Rum gizli cemiyetlerinin merkezi Istanbul olmak uzere, Trakya, Ege kiyilari ve Karadeniz sahillerini ele gecirmeyi hedeflemislerdi. Bu calisma; A...
Mikail KOLUTEK İsa KALAYCI Öz Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli k... more Mikail KOLUTEK İsa KALAYCI Öz Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla ilgili teferruatlı bilgiler barındıran layihalara ihtiyaç duymuştur. Bu doğrultuda yeni ihtiyaçları karşılamak üzere düzenlenen defterlere salname adı verilmiştir. Bir yılı kapsayan olayları, müesseselerin gelişimlerini, memur tayinlerini ve azillerini, ekonomik ve sosyal durumları gösteren salnameler tarihi açıdan önemli bilgiler içermektedir. II. Abdülhamit döneminde maarif teşkilatı revize edilmiş, okul sayıları, türleri ve bu okullarda uygulanan programlar değiştirilmiştir. Eğitim-öğretim hayatında yapılan yenilikler aynı zamanda Maarif Nezaretinin işleyişine de yansımıştır. Bu doğrultuda zorunlu bir ihtiyaç durumuna gelen ve nezaret tarafından hazırlanan salnameler son halini almıştır. Çalışmanın ana kaynaklarını oluşturan beş adet Maarif Nezareti Salnamesi ve yedi adet Halep Vilayet Salnamesi merkeze alınarak Antakya projeksiyonuyla Osmanlı eğitiminin son dönemine dair bir kesit sunulmuştur. Ortadoğu'nun Doğu Akdeniz'e açılan kapısı olan Antakya'nın kültürel değerleri ile ilgili birçok çalışma yapılmakla birlikte, Antakya'da eğitim konusuna pek değinilmemiştir. Bu bakımdan Antakya'da faaliyet gösteren eğitim kurumlarının çalışmaları hakkında detaylı bilgiler vermek makalenin amacını oluşturmaktadır. Antakya'daki eğitim kurumlarının işleyişi, eğitim-öğretim programları ve kurumların sosyal hayattaki yerinin ortaya konması çalışmanın hedeflerindendir. Böylece dönemin birinci elden kaynaklarından olan salnameler vasıtasıyla, Antakya örnekleminden hareket edilerek Osmanlı eğitim sistemi evrenine ulaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmada Halep Vilayet Salnameleri ve Maarif Nezareti Salnamelerinden Antakya Kazasına ait bilgiler kullanılmıştır. Araştırma döneminde Antakya kazasında bulunan okullar tek tek ele alınarak genel bir değerlendirme yapılmıştır. Birebir etkileşim gerektirmeyen daha çok dokümanlara dayalı veri toplama ve analiz esasına dayalı nitel araştırma deseniyle konu açıklanmıştır. Bu yöntemle bütünü oluşturan parçaların ortak yönleri tespit edilerek genellemelere ulaşılmıştır. Bununla beraber sınırlamanın önemi göz önünde bulundurularak çalışmanın mekânsal çerçevesi, Antakya kazası, zamansal sınırlaması ise 1898-1908 olarak çizilmiştir. İncelenen dönemdeki Antakya eğitim kurumlarının devrin genel politikalarına uygun olarak faaliyet gösterdiği söylenebilir. Ancak Antakya'nın stratejik önemine binaen yabancıların burada okul açarak özel çalışmalar yaptıkları görülmüştür.
I. Dunya Savasi’ndan maglup olarak ayrilan Osmanli Devleti, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mutare... more I. Dunya Savasi’ndan maglup olarak ayrilan Osmanli Devleti, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mutarekesini imzalamak zorunda kalmistir. Mutarekenin imzalanmasindan sonra Anadolu’nun her yerinde savasin bitmis olmasinin verdigi gecici bir rehavet hâkim olmustur. Devleti olusturan tum anasirda oldugu gibi azinliklarda da mutarekeyle ilgili olarak hurriyetlerini garanti edecek bir baris havasi esmistir. Ancak bu atmosferin dagilmasi fazla uzun surmemis, 15 Mayis 1919’da Yunanlilarin Izmir’i isgaliyle birlikte Milli Mucadele adina catismalar ivme kazanmistir. Mondros Mutarekesi’nden Izmir’in isgaline kadar gecen sure zarfinda Izmir’de yasanan hadiseler, tarihciler tarafindan pek fazla arastirilmamistir. Bu bakimdan Izmir Emniyet Mufettisi’nin 1919 yili Nisan ayina dair yazmis oldugu asayis raporu onemli bir boslugu doldurmustur. Uc ana bolumden mutesekkil olan raporda; sosyal hareketliliklerle ilgili tespitler, Rumlarin tavirlari ve asayisin temini icin yapilmasi gereken oneriler siralanmi...
II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle doğan özgürlük ortamında Türkçülük fikri etrafında
toplananlar... more II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle doğan özgürlük ortamında Türkçülük fikri etrafında toplananlar 1912’de Türk Ocakları’nı kurmuştur. Anadolu’nun birçok yerinde hızla teşkilatlanan Türk Ocakları, 1925’de Cebel-i Bereket Vilayetinde de bir şubeye sahip olmuştur. Cebel-i Bereket Türk Ocağı’nın kullandığı bina 1925 yılında inşa edilmiş, 1931 yılına kadar da bu kuruluşa hizmet vermiştir. 1931’de Türk Ocaklarının kapatılmasıyla Cebel-i Bereket Türk Ocağının faaliyetleri de sona ermiştir. Mülkiyeti CHF’ye geçen bina 1931’den sonra parti tarafından kullanılmıştır. Cebel-i Bereket Türk Ocağı binasının 1925-1941 yılları arasında nasıl kullanıldığı ve yaşanan değişiklikler çalışmanın amacı olmuştur. Arşiv vesikaları, Türk Ocakları ile ilgili kaleme alınan telif ve tetkik eserler çalışmanın kaynaklarını teşkil etmiştir.
Türk Anayasa tarihi bağlamında yapılan
araştırmalar neticesinde 1961 Anayasası’na dair
kişisel ha... more Türk Anayasa tarihi bağlamında yapılan araştırmalar neticesinde 1961 Anayasası’na dair kişisel hak ve özgürlüklerin en geniş olduğu ve güçler ayrılığı prensibinin sağlam temeller üzerine inşa edildiği görüşü hala geçerliliğini korumaktadır. Türkiye, bu vasıfları aşan yeni bir anayasa ile tanışmadığı sürece söz konusu özelliklerini muhafaza edecek olan 1961 Anayasası’nın referandum süreci birçok akademik çalışma ile incelenmiştir. Anayasanın kabulü için 9 Temmuz 1961 tarihinde gerçekleşen referanduma katılım oranı %81 olurken, evet %61,7, hayır %38,3 oranında çıkmıştır. 27 Mayıs sonrası tekrar parlamenter düzenin kurulması tartışmaları ekseninde geçen referandum sürecinin basın tarafı, İzmir kentindeki tartışmaların da seyrini belirlemiştir. 27 Mayıs öncesi salt seçim sonuçlarıyla Demokrat Parti’nin kalesi şeklinde nitelendirilen İzmir’de Adalet Partisi idarecileri yüksek bir hayır oranı beklemişlerdir. Öte yandan evet kampanyasını sürdüren İzmir İnkılâbı Yayma ve Köylüyü Kalkındırma Cemiyeti ile Cumhuriyet Halk Partisi idarecileri de evet oylarının kesinlik arz edecek şekilde çıkacağını öngörmüşlerdir. Referandum sonucunda tarafların beklentilerinin uzağında, birbirine çok yakın çıkan oy oranları, İzmir basınını esas alarak kentteki referandum sürecinin tetkik edilmesini gerekli kılmıştır. Çalışmada, İzmir’de 1961 Anayasası referandumunda evet-hayır kampanyalarını ve basındaki tartışmaları esas alarak İzmir siyasi tarihi literatürüne katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bu doğrultuda ulusal İzmir basını, telif-tetkik eserler, makaleler, ve resmi kurum yayınlarından istifade edilmiştir.
Öz–Merkezinde insan olan yerel tarih araştırmaları belirli bir bölgede meydana gelen gelişmeleri ... more Öz–Merkezinde insan olan yerel tarih araştırmaları belirli bir bölgede meydana gelen gelişmeleri ve bu gelişmelerin bölge halkı üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır. Cebel-i Bereket sancağı merkezi olan bölgelerde yaşanan gelişmeleri ele alan bu makale bir yerel tarih araştırmasıdır. 1879’da Cebel-i Bereket Sancak merkezi olan Yarpuz Kasabası, çeşitli nedenlerden dolayı bir sancak merkezinden beklenen gelişmeyi sağlayamamış, buna bağlı olarak da önemini de kaybetmiştir. Bundan dolayı sancak merkezi 24 Ekim 1906 tarihinde Erzin Kasabası’na taşınmış fakat burada da uzun süre kalamamıştır. Sancak merkezi, 22 Aralık 1909 tarihinde imzalanan padişah iradesiyle Osmaniye Kasabası’na nakledilmiştir. Nakille ilgili verilen karar Erzin kasabası sakinleri tarafından haber alınınca bu durum halkın tepkisini çekmiştir. Erzinliler yaşanan bu durum karşısında, devlet kademelerine çeşitli müracaatlar yaparak karardan vazgeçilmesini istemişlerdir. Çalışma sancak merkezi değişiminin Erzin halkında ne gibi etkiler yarattığını irdelemektedir. Bu bağlamda halktan bir grubun devlet kademelerine yaptığı başvurular değerlendirilmiştir. Cebel-i Bereket Sancağı merkezinin Yarpuz’a taşınması ile Osmaniye kasabasına taşınması kararının alınması sonrasında yaşanan gelişmeleri kapsamaktadır. Bölgeyle ilgili telif ve tetkik eserler, arşiv vesikaları, makalenin kaynaklarını teşkil etmektedir. Anahtar Kelimeler– Sancak, Osmaniye, Erzin, Cebel-i Bereket.
Özet
Nazi Almanya’sı ve Mihver Kuvvetleri İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 21 Ha- ziran 1941’... more Özet Nazi Almanya’sı ve Mihver Kuvvetleri İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 21 Ha- ziran 1941’de SSCB topraklarına girerek ve istilaya başladı. Alman ordusunda faşist İs- panyol tümeni ile İtalyan, Macar, Sloven ve Rumen tümenleri de yer aldı. Almanya geniş bir coğrafyayı işgali altına aldı. İşgal ettiği bölgelerde SSCB idaresine tepkili kitleleri sa- fına çekme politikaları güttü. Alman ordusunun işgali altındaki Kırım'da Kırım Türkleri müstakil bir Kırım devleti kurma maksadıyla Almanya’ya yakınlaştı. Alman idarecilerinin planlarında Kırım’da bağımsız bir devletin kurulması olmadığı halde gelen heyetlerin ta- leplerini ve bölgedeki istekleri örselemedi. Savaşın ilerleyen döneminde Almanya, SSCB ordularının karşısında işgali altındaki bölgelerde yardımcı birlikler kurdu. Savaşta Kırım Türklerinden müteşekkil bir kuvvet de cepheye katıldı. 1942’de Stalingrad’da başlayan Al- manya’nın çekilmesi, Kızıl Ordunun Berlin’e girmesi ile son buldu. SSCB, savaş sonunda Kırım Türklerine yönelik bir sürgün ve politikası yürüttü. Hadiseler 18 Mayıs 1944 sürgü- nü olarak simgeleşti. Yaşanan facialar, Türk yazın hayatında romanlara, şiirlere konu oldu, senaryolar kaleme alınarak sinema filmleri yapıldı. Bu çalışma, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgalindeki Kırım’ın bağımsızlığını kazanma uğraşları yolunda savaşa dâhil olan Kırım Türklerinin birliğini incelemektedir. Anahtar Kelimeler: Almanya, Kırım, Mavi Alay, SSCB.
Abstract Nazi Germany and the Axis powers entered and began the invasion into the territory of the USSR on 21 June 1941, when the Second World War was underway. There were Italian, Hungarian, Slovenian and Romanian garrisons besides the fascist Spanish brigade in the German army. Germany occupied a large geographical area. In occupied territories, the policies of withdrawing the masses against the administration of the USSR. Under the occupation of the German army, in the Crimea, the Crimean Turks got closer to Germany with the aim of establishing an independent Crimean state. In the plans of the German rulers there was no independent state established in Crimea. However, the demands of incoming delegations and the request of the region did not refuse. In the course of the war, Germany set up garrisons in occupied territories opposite the USSR armies. A force composed of Crimean Turks participated in the battle. The withdrawal of Germany, which began in Stalingrad in 1942, ended with the Red Army entering Berlin. At the end of the war, the USSR carried out an exile and genocid policy towards the Crimean Turks. The messengers were symbolized as the exile of May 18, 1944. This study examines the unityof the Crimean Turks involved in the war in the Second World War in the quest to win the independence of Crimea in the German occupation. Keywords: Germany, Crimea, Blue regiment, USSR.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt: 12 Sayı: 66 Ekim 2019 The Journal of International Social Research Volume: 12 Issue: 66 October 2019, 2019
Öz
Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla ilgili te... more Öz Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla ilgili teferruatlı bilgiler barındıran layihalara ihtiyaç duymuştur. Bu doğrultuda yeni ihtiyaçları karşılamak üzere düzenlenen defterlere salname adı verilmiştir. Bir yılı kapsayan olayları, müesseselerin gelişimlerini, memur tayinlerini ve azillerini, ekonomik ve sosyal durumları gösteren salnameler tarihi açıdan önemli bilgiler içermektedir. II. Abdülhamit döneminde maarif teşkilatı revize edilmiş, okul sayıları, türleri ve bu okullarda uygulanan programlar değiştirilmiştir. Eğitim-öğretim hayatında yapılan yenilikler aynı zamanda Maarif Nezaretinin işleyişine de yansımıştır. Bu doğrultuda zorunlu bir ihtiyaç durumuna gelen ve nezaret tarafından hazırlanan salnameler son halini almıştır. Çalışmanın ana kaynaklarını oluşturan beş adet Maarif Nezareti Salnamesi ve yedi adet Halep Vilayet Salnamesi merkeze alınarak Antakya projeksiyonuyla Osmanlı eğitiminin son dönemine dair bir kesit sunulmuştur. Ortadoğu’nun Doğu Akdeniz’e açılan kapısı olan Antakya’nın kültürel değerleri ile ilgili birçok çalışma yapılmakla birlikte, Antakya’da eğitim konusuna pek değinilmemiştir. Bu bakımdan Antakya’da faaliyet gösteren eğitim kurumlarının çalışmaları hakkında detaylı bilgiler vermek makalenin amacını oluşturmaktadır. Antakya’daki eğitim kurumlarının işleyişi, eğitim-öğretim programları ve kurumların sosyal hayattaki yerinin ortaya konması çalışmanın hedeflerindendir. Böylece dönemin birinci elden kaynaklarından olan salnameler vasıtasıyla, Antakya örnekleminden hareket edilerek Osmanlı eğitim sistemi evrenine ulaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmada Halep Vilayet Salnameleri ve Maarif Nezareti Salnamelerinden Antakya Kazasına ait bilgiler kullanılmıştır. Araştırma döneminde Antakya kazasında bulunan okullar tek tek ele alınarak genel bir değerlendirme yapılmıştır. Birebir etkileşim gerektirmeyen daha çok dokümanlara dayalı veri toplama ve analiz esasına dayalı nitel araştırma deseniyle konu açıklanmıştır. Bu yöntemle bütünü oluşturan parçaların ortak yönleri tespit edilerek genellemelere ulaşılmıştır. Bununla beraber sınırlamanın önemi göz önünde bulundurularak çalışmanın mekânsal çerçevesi, Antakya kazası, zamansal sınırlaması ise 1898-1908 olarak çizilmiştir. İncelenen dönemdeki Antakya eğitim kurumlarının devrin genel politikalarına uygun olarak faaliyet gösterdiği söylenebilir. Ancak Antakya’nın stratejik önemine binaen yabancıların burada okul açarak özel çalışmalar yaptıkları görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Salname, Antakya Kazası, Eğitim-Öğretim, Halep Vilayeti, Abdülhamit II. Abstract The Ottoman Empire needed pleadings containing detailed information on various institutions and organizations in the territories it reigned over in the 19th century. To this end, the books prepared to meet the new needs are called yearbooks. The yearbooks which present the events of the year, development of the institutions, appointments and dismissals of civil servants, economic and social conditions contains important historical information. During the reign of Abdul Hamid II, the educational organizations were revised and the number, types and programs of these schools changed. The innovations made in education and training life are also reflected in the functioning of the Ministry of Education. Accordingly, the yearbooks prepared by the supervisor, which became a necessity, took their final form. The main sources of the study focused on seven Aleppo Province yearbooks and five yearbooks a section on the last period of Ottoman education has been presented through Antakya projection. Although there have been many studies on the cultural values of Antakya, which is the gateway of the Middle East to the Eastern Mediterranean, the educational status of Antakya has not been mentioned enough. In this respect, the primary objective of the article is to provide detailed information on the activities of educational institutions operating in Antakya. Among the aims of the study is to determine the functioning of educational institutions in Antakya, education and training programs and the place of institutions in social life. Thus, by means of the first-hand sources of the period, the Ottoman education system was tried to be reached through the sample of Antakya.Within the scope of the study, Aleppo Province yearbooks and the Province of Aleppo was searched in educational yearbooks and the information on Antakya District was used. During the research period, the schools in Antakya district were evaluated one by one and a general evaluation was made. The subject was explained with a qualitative research design based on data collection and analysis based on documents that do not require one to one interaction. With this method, the common aspects of the parts forming the whole were determined and some generalizations were made. However, considering the importance of limitations, the spatial framework of the study was drawn as Antakya district and its temporal limitation was between 1898 and 1908. It can be said that the educational institutions of Antakya in the period of interest operate in accordance with the general policies of the period. However, due to the strategic importance of Antakya, it was seen that the foreigners opened private schools here. Keywords: Yearbook, Antakya District, Education and Training, Aleppo Province, Abdul Hamid II.
Hatay, Orta Doğu ülkelerine yönelen iş gücü göçünün yoğun olarak gerçekleştiği Türk şehirleri ara... more Hatay, Orta Doğu ülkelerine yönelen iş gücü göçünün yoğun olarak gerçekleştiği Türk şehirleri arasında özel bir yere sahiptir. 1973 yılı sonu itibariyle Türk işçiler, Orta Doğu ülkelerine kitleler halinde yönelirken, Hatay kenti, ülkenin önemli iş gücü ihracatçılarından biri olma konumuna gelmiştir. Hatay ilinden Orta Doğu bölgesine yönelen ve dinamik bir yapı arz eden göç örgüsünün tarihsel süreç içerisinde nasıl gerçekleştiği önem arz etmektedir. Orta Doğu’ya giden işçilerin ekonomik kazançları ile bu kazançların işçilerin ömrü boyunca sürecek zenginleşmeye yol açıp-açmadığı bilinmemektedir. Bölgeden yaşanan göçlerin Hatay’ın iktisadi durumu ve istihdam yapısı üzerine olan etkileri önemli bir husustur. Yaşanan iş gücü göçlerinde Hataylı işçilerin neden Orta Doğu ülkelerini tercih ettiği ise somut olarak açıklanmalıdır. Ayrıca Orta Doğu ülkelerine giden Hataylı işçilerin yapısal analizi, kaynak ve hedef bölgeler arasında kurulan göç organizasyonu da izahının yapılması gereken bir d...
GAZIANTEP UNIVERSITY JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES, 2023
Gaziantep University Journal of Social Sciences (GAUN-JSS) is a double blind peer-reviewed intern... more Gaziantep University Journal of Social Sciences (GAUN-JSS) is a double blind peer-reviewed international academic journal published quarterly. GAUN-JSS is published by the Graduate School of Social Sciences at Gaziantep University, one of the foremost research universities in Turkey. The aims of the journal are to promote theoretical and research oriented studies, to foster excellence in research, and to encourage mutual sharing of academic research on national and international grounds. GAUN-JSS is an open access journal dedicated to the free flow of information and dissemination of knowledge. Although, GAUN-JSS is a multidisciplinary publication with a special focus on contribution from academia, we encourage submissions from professionals out-of-field and senior level graduate students. The journal accepts articles written in English and Turkish. Articles on the field of Law written in French are also welcome.
Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti'ne aittir, tüm hakları ... more Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti'ne aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz.
Osmanlı Devleti girmiş olduğu I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıktığı için 30 Ekim 1918 tarihinde Mon... more Osmanlı Devleti girmiş olduğu I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıktığı için 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kalmıştır. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla Anadolu’da itilaf devletleri tarafından gerçekleştirilen işgallerin durması beklenirken aksine Güney sınırımızdaki işgaller devam etmiştir. İngilizler 4 Kasım 1918 tarihinde Musul’u işgal ederken iki İngiliz gemisi de İskenderun Limanı’na girmiştir. Yarbay Romieu tarafından yönetilen ve ekseriyeti Ermenilerden oluşan Fransız birlikleri 21 Aralık 1918 tarihinde Adana’yı işgal etmişlerdir. Adana’nın işgalinde Ermenilerin de kullanılması esasen hem İngilizlerin hem de Fransızların sözde bölgede Ermeni yaşayan Osmanlı vatandaşlarının haklarını savunmak istemesi olmuştur.
I. Dünya Savaşı'ndan mağlup olarak ayrılan Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütare... more I. Dünya Savaşı'ndan mağlup olarak ayrılan Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kalmıştır. Mütarekenin imzalanmasından sonra Anadolu'nun her yerinde savaşın bitmiş olmasının verdiği geçici bir rehavet hâkim olmuştur. Devleti oluşturan tüm anasırda olduğu gibi azınlıklarda da mütarekeyle ilgili olarak hürriyetlerini garanti edecek bir barış havası esmiştir. Ancak bu atmosferin dağılması fazla uzun sürmemiş, 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'i işgaliyle birlikte Milli Mücadele adına çatışmalar ivme kazanmıştır. Mondros Mütarekesi'nden İzmir'in işgaline kadar geçen süre zarfında İzmir'de yaşanan hadiseler, tarihçiler tarafından pek fazla araştırılmamıştır. Bu bakımdan İzmir Emniyet Müfettişi'nin 1919 yılı Nisan ayına dair yazmış olduğu asayiş raporu önemli bir boşluğu doldurmuştur. Üç ana bölümden müteşekkil olan raporda; sosyal hareketliliklerle ilgili tespitler, Rumların tavırları ve asayişin temini için yapılması gereken öneriler sıralanmıştır. Osmanlı Arşivi'nden edinilen bu rapor doğrultusunda İzmir Rumlarının işgale zemin hazırladıkları tespit edilmiştir.
Sosyal bilimler araştırmaları dergisi, Oct 23, 2020
Merkezinde insan olan yerel tarih araştırmaları belirli bir bölgede meydana gelen gelişmeleri ve ... more Merkezinde insan olan yerel tarih araştırmaları belirli bir bölgede meydana gelen gelişmeleri ve bu gelişmelerin bölge halkı üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır. Cebel-i Bereket sancağı merkezi olan bölgelerde yaşanan gelişmeleri ele alan bu makale bir yerel tarih araştırmasıdır. 1879’da Cebel-i Bereket Sancak merkezi olan Yarpuz Kasabası, çeşitli nedenlerden dolayı bir sancak merkezinden beklenen gelişmeyi sağlayamamış, buna bağlı olarak da önemini de kaybetmiştir. Bundan dolayı sancak merkezi 24 Ekim 1906 tarihinde Erzin Kasabası’na taşınmış fakat burada da uzun süre kalamamıştır. Sancak merkezi, 22 Aralık 1909 tarihinde imzalanan padişah iradesiyle Osmaniye Kasabası’na nakledilmiştir. Nakille ilgili verilen karar Erzin kasabası sakinleri tarafından haber alınınca bu durum halkın tepkisini çekmiştir. Erzinliler yaşanan bu durum karşısında, devlet kademelerine çeşitli müracaatlar yaparak karardan vazgeçilmesini istemişlerdir. Çalışma sancak merkezi değişiminin Erzin halkında ne gibi etkiler yarattığını irdelemektedir. Bu bağlamda halktan bir grubun devlet kademelerine yaptığı başvurular değerlendirilmiştir. Cebel-i Bereket Sancağı merkezinin Yarpuz’a taşınması ile Osmaniye kasabasına taşınması kararının alınması sonrasında yaşanan gelişmeleri kapsamaktadır. Bölgeyle ilgili telif ve tetkik eserler, arşiv vesikaları, makalenin kaynaklarını teşkil etmektedir. Anahtar Kelimeler– Sancak, Osmaniye, Erzin, Cebel-i Bereket.
I. Dunya Savasi sonunda dunya duzeninin tanzimi icin Paris Baris Konferansi toplanmistir. Yunanis... more I. Dunya Savasi sonunda dunya duzeninin tanzimi icin Paris Baris Konferansi toplanmistir. Yunanistan baris konferansinin toplanmasini firsat bilerek, Osmanli Devleti ve Istanbul’a dair planlarini uygulamaya koymustur. Yunanlilar, Dunya kamuoyunu Rumlar lehine cevirebilmek adina konferans suresince Istanbul’da muzir calismalarini surdurmustur. Yunanlilarin bu tarihlerdeki Turkler aleyhine yaptiklari eylemler donemin hatiralarina veya muvazzaf raporlarina yansimistir. Bu meyanda Osmanli Devlet ricalinden Istanbul Polis Mudur-u Umumiyesi Muavini Mehmet’in 5 Eylul 1919 tarihli raporu onemli bir boslugu doldurmustur. Yunanistan’in Patrikhane-Metropolitlik, Askeri Temsilcilik, Rum-Yunan orgut ve cemiyetleri, basin-yayin kanaliyla ortaya koydugu faaliyetlerle ilgili konular raporda yer almistir. Raporun ve dolayisiyla bu calismanin orijinal tarafi; Rumlarin kurdugu “ Hukuk Musavirleri ” isimli alti kisilik beyin takimi ve “ Istanbul Rum Mebuslari ” isimli kirk kisilik calisma ekibinin Ista...
Milli Mucadele bir yandan amacini acik eden diger yandan gizli hedefleri olan dusmanlara karsi ya... more Milli Mucadele bir yandan amacini acik eden diger yandan gizli hedefleri olan dusmanlara karsi yapilmisti. 30 Ekim 1918’de Mondros Mutarekesi ile savastan cekilen Osmanli Devleti’nin baskenti Istanbul’da sayisiz gizli cemiyet faaliyet gostermekteydi. Istanbul’u faaliyet sahalarinin merkezi olarak goren bu gizli cemiyetlerin uzerinde hemfikir oldugu tek husus Osmanli Devleti’nden kalacak olan mirasin paylasilmasiydi. Isgal yillarinda Anadolu topraklarinin paylasiminin kolaylastirilmasini amaclayan gizli kuruluslar, bircok yabanci devlete hizmet etmekteydi. Anadolu’da emelleri olan Yunan hukumeti de Turkiye’deki Rumlarla is birligi yaparak kendi cikarlari icin calisabilecek gizli cemiyetler kurdurdu. Rum gizli cemiyetleri ozellikle Osmanli Rumlarinin dini aidiyetlerinden faydalanarak faaliyet gosterdi. Yunan hukumeti lehine faaliyet gosteren Rum gizli cemiyetlerinin merkezi Istanbul olmak uzere, Trakya, Ege kiyilari ve Karadeniz sahillerini ele gecirmeyi hedeflemislerdi. Bu calisma; A...
Mikail KOLUTEK İsa KALAYCI Öz Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli k... more Mikail KOLUTEK İsa KALAYCI Öz Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla ilgili teferruatlı bilgiler barındıran layihalara ihtiyaç duymuştur. Bu doğrultuda yeni ihtiyaçları karşılamak üzere düzenlenen defterlere salname adı verilmiştir. Bir yılı kapsayan olayları, müesseselerin gelişimlerini, memur tayinlerini ve azillerini, ekonomik ve sosyal durumları gösteren salnameler tarihi açıdan önemli bilgiler içermektedir. II. Abdülhamit döneminde maarif teşkilatı revize edilmiş, okul sayıları, türleri ve bu okullarda uygulanan programlar değiştirilmiştir. Eğitim-öğretim hayatında yapılan yenilikler aynı zamanda Maarif Nezaretinin işleyişine de yansımıştır. Bu doğrultuda zorunlu bir ihtiyaç durumuna gelen ve nezaret tarafından hazırlanan salnameler son halini almıştır. Çalışmanın ana kaynaklarını oluşturan beş adet Maarif Nezareti Salnamesi ve yedi adet Halep Vilayet Salnamesi merkeze alınarak Antakya projeksiyonuyla Osmanlı eğitiminin son dönemine dair bir kesit sunulmuştur. Ortadoğu'nun Doğu Akdeniz'e açılan kapısı olan Antakya'nın kültürel değerleri ile ilgili birçok çalışma yapılmakla birlikte, Antakya'da eğitim konusuna pek değinilmemiştir. Bu bakımdan Antakya'da faaliyet gösteren eğitim kurumlarının çalışmaları hakkında detaylı bilgiler vermek makalenin amacını oluşturmaktadır. Antakya'daki eğitim kurumlarının işleyişi, eğitim-öğretim programları ve kurumların sosyal hayattaki yerinin ortaya konması çalışmanın hedeflerindendir. Böylece dönemin birinci elden kaynaklarından olan salnameler vasıtasıyla, Antakya örnekleminden hareket edilerek Osmanlı eğitim sistemi evrenine ulaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmada Halep Vilayet Salnameleri ve Maarif Nezareti Salnamelerinden Antakya Kazasına ait bilgiler kullanılmıştır. Araştırma döneminde Antakya kazasında bulunan okullar tek tek ele alınarak genel bir değerlendirme yapılmıştır. Birebir etkileşim gerektirmeyen daha çok dokümanlara dayalı veri toplama ve analiz esasına dayalı nitel araştırma deseniyle konu açıklanmıştır. Bu yöntemle bütünü oluşturan parçaların ortak yönleri tespit edilerek genellemelere ulaşılmıştır. Bununla beraber sınırlamanın önemi göz önünde bulundurularak çalışmanın mekânsal çerçevesi, Antakya kazası, zamansal sınırlaması ise 1898-1908 olarak çizilmiştir. İncelenen dönemdeki Antakya eğitim kurumlarının devrin genel politikalarına uygun olarak faaliyet gösterdiği söylenebilir. Ancak Antakya'nın stratejik önemine binaen yabancıların burada okul açarak özel çalışmalar yaptıkları görülmüştür.
I. Dunya Savasi’ndan maglup olarak ayrilan Osmanli Devleti, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mutare... more I. Dunya Savasi’ndan maglup olarak ayrilan Osmanli Devleti, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mutarekesini imzalamak zorunda kalmistir. Mutarekenin imzalanmasindan sonra Anadolu’nun her yerinde savasin bitmis olmasinin verdigi gecici bir rehavet hâkim olmustur. Devleti olusturan tum anasirda oldugu gibi azinliklarda da mutarekeyle ilgili olarak hurriyetlerini garanti edecek bir baris havasi esmistir. Ancak bu atmosferin dagilmasi fazla uzun surmemis, 15 Mayis 1919’da Yunanlilarin Izmir’i isgaliyle birlikte Milli Mucadele adina catismalar ivme kazanmistir. Mondros Mutarekesi’nden Izmir’in isgaline kadar gecen sure zarfinda Izmir’de yasanan hadiseler, tarihciler tarafindan pek fazla arastirilmamistir. Bu bakimdan Izmir Emniyet Mufettisi’nin 1919 yili Nisan ayina dair yazmis oldugu asayis raporu onemli bir boslugu doldurmustur. Uc ana bolumden mutesekkil olan raporda; sosyal hareketliliklerle ilgili tespitler, Rumlarin tavirlari ve asayisin temini icin yapilmasi gereken oneriler siralanmi...
II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle doğan özgürlük ortamında Türkçülük fikri etrafında
toplananlar... more II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle doğan özgürlük ortamında Türkçülük fikri etrafında toplananlar 1912’de Türk Ocakları’nı kurmuştur. Anadolu’nun birçok yerinde hızla teşkilatlanan Türk Ocakları, 1925’de Cebel-i Bereket Vilayetinde de bir şubeye sahip olmuştur. Cebel-i Bereket Türk Ocağı’nın kullandığı bina 1925 yılında inşa edilmiş, 1931 yılına kadar da bu kuruluşa hizmet vermiştir. 1931’de Türk Ocaklarının kapatılmasıyla Cebel-i Bereket Türk Ocağının faaliyetleri de sona ermiştir. Mülkiyeti CHF’ye geçen bina 1931’den sonra parti tarafından kullanılmıştır. Cebel-i Bereket Türk Ocağı binasının 1925-1941 yılları arasında nasıl kullanıldığı ve yaşanan değişiklikler çalışmanın amacı olmuştur. Arşiv vesikaları, Türk Ocakları ile ilgili kaleme alınan telif ve tetkik eserler çalışmanın kaynaklarını teşkil etmiştir.
Türk Anayasa tarihi bağlamında yapılan
araştırmalar neticesinde 1961 Anayasası’na dair
kişisel ha... more Türk Anayasa tarihi bağlamında yapılan araştırmalar neticesinde 1961 Anayasası’na dair kişisel hak ve özgürlüklerin en geniş olduğu ve güçler ayrılığı prensibinin sağlam temeller üzerine inşa edildiği görüşü hala geçerliliğini korumaktadır. Türkiye, bu vasıfları aşan yeni bir anayasa ile tanışmadığı sürece söz konusu özelliklerini muhafaza edecek olan 1961 Anayasası’nın referandum süreci birçok akademik çalışma ile incelenmiştir. Anayasanın kabulü için 9 Temmuz 1961 tarihinde gerçekleşen referanduma katılım oranı %81 olurken, evet %61,7, hayır %38,3 oranında çıkmıştır. 27 Mayıs sonrası tekrar parlamenter düzenin kurulması tartışmaları ekseninde geçen referandum sürecinin basın tarafı, İzmir kentindeki tartışmaların da seyrini belirlemiştir. 27 Mayıs öncesi salt seçim sonuçlarıyla Demokrat Parti’nin kalesi şeklinde nitelendirilen İzmir’de Adalet Partisi idarecileri yüksek bir hayır oranı beklemişlerdir. Öte yandan evet kampanyasını sürdüren İzmir İnkılâbı Yayma ve Köylüyü Kalkındırma Cemiyeti ile Cumhuriyet Halk Partisi idarecileri de evet oylarının kesinlik arz edecek şekilde çıkacağını öngörmüşlerdir. Referandum sonucunda tarafların beklentilerinin uzağında, birbirine çok yakın çıkan oy oranları, İzmir basınını esas alarak kentteki referandum sürecinin tetkik edilmesini gerekli kılmıştır. Çalışmada, İzmir’de 1961 Anayasası referandumunda evet-hayır kampanyalarını ve basındaki tartışmaları esas alarak İzmir siyasi tarihi literatürüne katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bu doğrultuda ulusal İzmir basını, telif-tetkik eserler, makaleler, ve resmi kurum yayınlarından istifade edilmiştir.
Öz–Merkezinde insan olan yerel tarih araştırmaları belirli bir bölgede meydana gelen gelişmeleri ... more Öz–Merkezinde insan olan yerel tarih araştırmaları belirli bir bölgede meydana gelen gelişmeleri ve bu gelişmelerin bölge halkı üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır. Cebel-i Bereket sancağı merkezi olan bölgelerde yaşanan gelişmeleri ele alan bu makale bir yerel tarih araştırmasıdır. 1879’da Cebel-i Bereket Sancak merkezi olan Yarpuz Kasabası, çeşitli nedenlerden dolayı bir sancak merkezinden beklenen gelişmeyi sağlayamamış, buna bağlı olarak da önemini de kaybetmiştir. Bundan dolayı sancak merkezi 24 Ekim 1906 tarihinde Erzin Kasabası’na taşınmış fakat burada da uzun süre kalamamıştır. Sancak merkezi, 22 Aralık 1909 tarihinde imzalanan padişah iradesiyle Osmaniye Kasabası’na nakledilmiştir. Nakille ilgili verilen karar Erzin kasabası sakinleri tarafından haber alınınca bu durum halkın tepkisini çekmiştir. Erzinliler yaşanan bu durum karşısında, devlet kademelerine çeşitli müracaatlar yaparak karardan vazgeçilmesini istemişlerdir. Çalışma sancak merkezi değişiminin Erzin halkında ne gibi etkiler yarattığını irdelemektedir. Bu bağlamda halktan bir grubun devlet kademelerine yaptığı başvurular değerlendirilmiştir. Cebel-i Bereket Sancağı merkezinin Yarpuz’a taşınması ile Osmaniye kasabasına taşınması kararının alınması sonrasında yaşanan gelişmeleri kapsamaktadır. Bölgeyle ilgili telif ve tetkik eserler, arşiv vesikaları, makalenin kaynaklarını teşkil etmektedir. Anahtar Kelimeler– Sancak, Osmaniye, Erzin, Cebel-i Bereket.
Özet
Nazi Almanya’sı ve Mihver Kuvvetleri İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 21 Ha- ziran 1941’... more Özet Nazi Almanya’sı ve Mihver Kuvvetleri İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 21 Ha- ziran 1941’de SSCB topraklarına girerek ve istilaya başladı. Alman ordusunda faşist İs- panyol tümeni ile İtalyan, Macar, Sloven ve Rumen tümenleri de yer aldı. Almanya geniş bir coğrafyayı işgali altına aldı. İşgal ettiği bölgelerde SSCB idaresine tepkili kitleleri sa- fına çekme politikaları güttü. Alman ordusunun işgali altındaki Kırım'da Kırım Türkleri müstakil bir Kırım devleti kurma maksadıyla Almanya’ya yakınlaştı. Alman idarecilerinin planlarında Kırım’da bağımsız bir devletin kurulması olmadığı halde gelen heyetlerin ta- leplerini ve bölgedeki istekleri örselemedi. Savaşın ilerleyen döneminde Almanya, SSCB ordularının karşısında işgali altındaki bölgelerde yardımcı birlikler kurdu. Savaşta Kırım Türklerinden müteşekkil bir kuvvet de cepheye katıldı. 1942’de Stalingrad’da başlayan Al- manya’nın çekilmesi, Kızıl Ordunun Berlin’e girmesi ile son buldu. SSCB, savaş sonunda Kırım Türklerine yönelik bir sürgün ve politikası yürüttü. Hadiseler 18 Mayıs 1944 sürgü- nü olarak simgeleşti. Yaşanan facialar, Türk yazın hayatında romanlara, şiirlere konu oldu, senaryolar kaleme alınarak sinema filmleri yapıldı. Bu çalışma, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgalindeki Kırım’ın bağımsızlığını kazanma uğraşları yolunda savaşa dâhil olan Kırım Türklerinin birliğini incelemektedir. Anahtar Kelimeler: Almanya, Kırım, Mavi Alay, SSCB.
Abstract Nazi Germany and the Axis powers entered and began the invasion into the territory of the USSR on 21 June 1941, when the Second World War was underway. There were Italian, Hungarian, Slovenian and Romanian garrisons besides the fascist Spanish brigade in the German army. Germany occupied a large geographical area. In occupied territories, the policies of withdrawing the masses against the administration of the USSR. Under the occupation of the German army, in the Crimea, the Crimean Turks got closer to Germany with the aim of establishing an independent Crimean state. In the plans of the German rulers there was no independent state established in Crimea. However, the demands of incoming delegations and the request of the region did not refuse. In the course of the war, Germany set up garrisons in occupied territories opposite the USSR armies. A force composed of Crimean Turks participated in the battle. The withdrawal of Germany, which began in Stalingrad in 1942, ended with the Red Army entering Berlin. At the end of the war, the USSR carried out an exile and genocid policy towards the Crimean Turks. The messengers were symbolized as the exile of May 18, 1944. This study examines the unityof the Crimean Turks involved in the war in the Second World War in the quest to win the independence of Crimea in the German occupation. Keywords: Germany, Crimea, Blue regiment, USSR.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt: 12 Sayı: 66 Ekim 2019 The Journal of International Social Research Volume: 12 Issue: 66 October 2019, 2019
Öz
Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla ilgili te... more Öz Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla ilgili teferruatlı bilgiler barındıran layihalara ihtiyaç duymuştur. Bu doğrultuda yeni ihtiyaçları karşılamak üzere düzenlenen defterlere salname adı verilmiştir. Bir yılı kapsayan olayları, müesseselerin gelişimlerini, memur tayinlerini ve azillerini, ekonomik ve sosyal durumları gösteren salnameler tarihi açıdan önemli bilgiler içermektedir. II. Abdülhamit döneminde maarif teşkilatı revize edilmiş, okul sayıları, türleri ve bu okullarda uygulanan programlar değiştirilmiştir. Eğitim-öğretim hayatında yapılan yenilikler aynı zamanda Maarif Nezaretinin işleyişine de yansımıştır. Bu doğrultuda zorunlu bir ihtiyaç durumuna gelen ve nezaret tarafından hazırlanan salnameler son halini almıştır. Çalışmanın ana kaynaklarını oluşturan beş adet Maarif Nezareti Salnamesi ve yedi adet Halep Vilayet Salnamesi merkeze alınarak Antakya projeksiyonuyla Osmanlı eğitiminin son dönemine dair bir kesit sunulmuştur. Ortadoğu’nun Doğu Akdeniz’e açılan kapısı olan Antakya’nın kültürel değerleri ile ilgili birçok çalışma yapılmakla birlikte, Antakya’da eğitim konusuna pek değinilmemiştir. Bu bakımdan Antakya’da faaliyet gösteren eğitim kurumlarının çalışmaları hakkında detaylı bilgiler vermek makalenin amacını oluşturmaktadır. Antakya’daki eğitim kurumlarının işleyişi, eğitim-öğretim programları ve kurumların sosyal hayattaki yerinin ortaya konması çalışmanın hedeflerindendir. Böylece dönemin birinci elden kaynaklarından olan salnameler vasıtasıyla, Antakya örnekleminden hareket edilerek Osmanlı eğitim sistemi evrenine ulaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmada Halep Vilayet Salnameleri ve Maarif Nezareti Salnamelerinden Antakya Kazasına ait bilgiler kullanılmıştır. Araştırma döneminde Antakya kazasında bulunan okullar tek tek ele alınarak genel bir değerlendirme yapılmıştır. Birebir etkileşim gerektirmeyen daha çok dokümanlara dayalı veri toplama ve analiz esasına dayalı nitel araştırma deseniyle konu açıklanmıştır. Bu yöntemle bütünü oluşturan parçaların ortak yönleri tespit edilerek genellemelere ulaşılmıştır. Bununla beraber sınırlamanın önemi göz önünde bulundurularak çalışmanın mekânsal çerçevesi, Antakya kazası, zamansal sınırlaması ise 1898-1908 olarak çizilmiştir. İncelenen dönemdeki Antakya eğitim kurumlarının devrin genel politikalarına uygun olarak faaliyet gösterdiği söylenebilir. Ancak Antakya’nın stratejik önemine binaen yabancıların burada okul açarak özel çalışmalar yaptıkları görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Salname, Antakya Kazası, Eğitim-Öğretim, Halep Vilayeti, Abdülhamit II. Abstract The Ottoman Empire needed pleadings containing detailed information on various institutions and organizations in the territories it reigned over in the 19th century. To this end, the books prepared to meet the new needs are called yearbooks. The yearbooks which present the events of the year, development of the institutions, appointments and dismissals of civil servants, economic and social conditions contains important historical information. During the reign of Abdul Hamid II, the educational organizations were revised and the number, types and programs of these schools changed. The innovations made in education and training life are also reflected in the functioning of the Ministry of Education. Accordingly, the yearbooks prepared by the supervisor, which became a necessity, took their final form. The main sources of the study focused on seven Aleppo Province yearbooks and five yearbooks a section on the last period of Ottoman education has been presented through Antakya projection. Although there have been many studies on the cultural values of Antakya, which is the gateway of the Middle East to the Eastern Mediterranean, the educational status of Antakya has not been mentioned enough. In this respect, the primary objective of the article is to provide detailed information on the activities of educational institutions operating in Antakya. Among the aims of the study is to determine the functioning of educational institutions in Antakya, education and training programs and the place of institutions in social life. Thus, by means of the first-hand sources of the period, the Ottoman education system was tried to be reached through the sample of Antakya.Within the scope of the study, Aleppo Province yearbooks and the Province of Aleppo was searched in educational yearbooks and the information on Antakya District was used. During the research period, the schools in Antakya district were evaluated one by one and a general evaluation was made. The subject was explained with a qualitative research design based on data collection and analysis based on documents that do not require one to one interaction. With this method, the common aspects of the parts forming the whole were determined and some generalizations were made. However, considering the importance of limitations, the spatial framework of the study was drawn as Antakya district and its temporal limitation was between 1898 and 1908. It can be said that the educational institutions of Antakya in the period of interest operate in accordance with the general policies of the period. However, due to the strategic importance of Antakya, it was seen that the foreigners opened private schools here. Keywords: Yearbook, Antakya District, Education and Training, Aleppo Province, Abdul Hamid II.
Tarih Boyunca sahip olduğu stratejik öneminden ötürü pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Anadol... more Tarih Boyunca sahip olduğu stratejik öneminden ötürü pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu, aynı zamanda birçok milletin de istilasına uğramıştır. Anadolu yarımadası halen bu stratejik önemini muhafaza etmekle beraber uğradığı çeşitli işgaller günümüzde boyut değiştirerek devam etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni zor durumda bırakmak isteyen şer odakları amaçlarına ulaşmak için çok farklı argümanlar ortaya koymaktadır. Anadolu topraklarında birtakım emeller güdenlerin geçmişte suni olarak yarattıkları “Ermeni Meselesi”ne benzeyen bir “Pontus Meselesi” yaratmayı hedefledikleri sezinlenmektedir. Türk kamuoyu tarafından yaşananların az bilindiği bir bölge olan Karadeniz ve henüz yeterince tartışılmayan Pontus Meselesine dair toplumsal hafıza zayıftır. Bununla beraber bu mesele ile ilgili yapılan bilimsel araştırmalar ise sınırlıdır. Pontus Meselesi üzerine yapılan az sayıda değerli araştırma olmakla beraber konu üzerine yapılmış tarih yöntembilimine uygun bibliyografya çalışması bulunmamaktadır. Bu husus konuyla ilgili çalışma yapmak isteyen araştırmacıları kaynak tespiti ve temini aşamasında zorlamaktadır. Hazırlana çalışma, Pontus Meselesi hakkında fikir ve sanat eseri vücuda getirmek isteyen akademisyenlere veya müstakil araştırmacılara bir rehberlik görevi ve hedefi gütmektedir.
ÖNSÖZ
XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren Anadolu’nun Kuzeyinde bulunan Artvin’den başlayıp İst... more ÖNSÖZ XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren Anadolu’nun Kuzeyinde bulunan Artvin’den başlayıp İstanbul da dâhil olmak üzere uzanan hat boyunca Helenizm hayalleri doğrultusunda bir Rum devleti kurulmaya çalışılmıştır. XX. yüzyıla gelindiğinde de durum pek değişmemiş, İnebolu’da Rum Papaz Klemantos’un ilk toplantısını yaptığı ayrılıkçı hareket zamanla büyümüş, gerek siyasi gerekse ayaklanma faaliyetleri ile bölge ele geçirilmeye çalışılmıştır. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla bir ivme kazanan bölücü faaliyetler hem bir gurup yerli Rum tarafından hem de Anadolu topraklarında gözü olan emperyalist devletler tarafından desteklenmiştir. Savaşın Osmanlı Devleti aleyhine sona ermesi ise Pontus-Rum Devleti kurma emelinde olanların iştahını kabartarak zararlı faaliyetlerinin zirve yapmasına neden olmuştur. 1918-1922 yılları arasında verilen Türk Millî Mücadelesi esnasında yapay olarak ortaya çıkarılan Pontus Meselesi Lozan Barış Antlaşması’yla ortadan kaldırılmıştır. Lozan Barış Antlaşması ile sona eren Pontus Meselesi 1923’ten sonra birkaç münferit olayla gündeme gelse de bu girişimler zayıf kalmıştır. Türk Milli Mücadelesi’ne karşı mağlup olan Yunanistan da bir süre bu konuyu gündeme getirmemiştir. 1 Eylül 1939’da patlak veren II. Dünya Savaşı tüm dünya ülkelerini siyasi olarak etkilemiştir. Fakat savaşın 2 Eylül 1945’te sona ermesinin ardından hem Rum azınlıklar hem de Yunan siyaseti Pontus Meselesi ile yeniden ilgilenmeye başlamıştır. Yunanistan bulduğu her fırsatta Türk düşmanlığı yaparken, bir taraftan Rumları tahrik etmiş diğer taraftan uluslararası arenada konuyu gündeme getirmiştir. Meselenin Yunanistan tarafından uluslararası platformlarda sık sık dile getirilmesi, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan Rumların kurdukları Pontusçu dernek vefederasyonlarla lobi çalışmaları şeklinde günümüzde de devam etmektedir. Pontus meselesine dair yapılan zararlı faaliyetler devam ederken meselenin eksik kalmış yönlerinin ele alınma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Pontus Meselesi üzerine yapılan bir miktar değerli araştırma olmakla beraber konu üzerinde yapılmış tarih yöntembilimine uygun bibliyografya çalışması bulunmamaktadır. Bu husus konuyla ilgili çalışma yapmak isteyen araştırmacıları kaynak tespiti ve temini aşamasında zorlamaktadır. Hazırlanan bu çalışmanın kusurlarının bu bağlamda göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi önemli bir husustur. Bu noktadan hareketle çalışmanın aydınlatılmasında; ATASE Arşivi, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Arşivinde çalışmalar yapılarak belge ve doküman temin edilmiştir. Konu ile ilgili doküman ve vesikaların bulunduğu TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde çalışma imkânı bulunmamıştır. “Tarihsel Perspektifiyle Pontus Meselesi” başlığıyla yapılmış olan bu doktora tez çalışması, daha fazla okuyucunun istifadesine sunulmak üzere yeniden elden geçirilerek ve düzenlenerek “Megalo İdea’dan Pontus Hayaline Rumların Türkiye’deki Faaliyetleri” adıyla kitaplaştırılmıştır. Pontus Meselesi’nin aydınlatılmasında, çalışmanın taslak planından hitamına kadarki her aşamasında değerli katkılarıyla bize yön veren Prof. Dr. Orhan DOĞAN’a; çalışma esnasında değerlendirmeleriyle ihtiyaç duyduğumuz desteği hiç esirgemeyen Dr. Öğr. Üyesi İsa KALAYCI’ya müteşekkiriz. Arşiv vesikalarının ilk okumalarına müteakip yapılan düzeltme okumalarında zamanını ayırarak destek olan Ar. Gör. Dr. Ahmet Caner ÇATAL’a; çalışmanın dil ve yazım kuralları çerçevesinde değerlendirmesini yaparak gerekli düzenlemeleri yapmamız hususunda yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Bülent ARI’ya; manevi desteklerinden ötürü Prof. Dr. Nuri YAVUZ’a, Doç. Dr. Hamit ŞAFAKÇI’ya, Uzman. Mustafa TARIM’a ve kıymetli aileme sonsuz teşekkür ederim. Ayrıca çalışmayı 14740 Proje numarasıyla destekleyen Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü birimine teşekkürlerimi sunarım.
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ YAYINLARI 533, 2023
Birinci Dünya Savaşı’nda mağluplar arasında yer alan Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918’de Mondros Müt... more Birinci Dünya Savaşı’nda mağluplar arasında yer alan Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalamak zorunda kalmıştır. Mütarekenin maddeleri gereği Osmanlı ordusunun silahlarına el konulmuş, askerleri terhis edilmiş ve Anadolu toprakları İtilaf Devletlerince işgal edilmeye başlanmıştır. Fransızlar, Cebel-i Bereket ve çevresini işgal ederlerken bölgedeki Ermeniler de bu eyleme destek vermiştir. 16 Ekim 1920 tarihinde Haçin bölgesindeki Ermeni direnişi kırıldıktan sonra bölgeye kaymakam olarak Üsteğmen Saim Bey atanmıştır. Saim Bey, emrindeki kuvvetlere Ceyhan Millî Kuvvetlerini de dâhil etmiş ve Fransızların denetiminde olan Cebel-i Bereket-Ceyhan güzergâhındaki demir yolu hattına baskınlar düzenlemiştir. Bu hat üzerinde bulunan Mamure İstasyonu, Toprakkale’den Fevzipaşa tarafındaki işgal bölgelerine asker ve mühimmat göndermek için büyük rol oynamıştır. Mamure İstasyonunun stratejik önemini bilen Saim Bey emrindeki kuvvetlere bölgeye doğru ilerlemelerini ve karşılarına çıkacak işgal güçlerini sessizce ortadan kaldırmalarını emretmiştir. Saim Bey, Mamure İstasyonuna yapılan baskın esnasında çıkan çatışmada işgal güçlerinin attığı bomba ile 17 Kasım 1920 tarihinde şehit olmuş, bunun üzerine Türk güçleri geri çekilmek zorunda kalmıştır. Mamure İstasyonu baskınında yaşanan hadiselerden kısa bir süre sonra, 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara Antlaşması imzalanmıştır. İşgalci Fransız güçleri Ankara Antlaşması çerçevesinde bölgeden geri çekilmeye başlamış, Cebel-i Bereket 7 Ocak 1922 tarihinde tamamen boşaltılmıştır. 7 Ocak 1922 tarihi Cebel-i Bereket halkı için bir dönüm noktası olmuş, 2006 yılından itibaren her yıldönümünde Mamure İstasyonunda “Osmaniye Şehitlerine Yürüyor” adıyla program düzenlenmiştir. Bölge halkı bu programlarda bölgede yaşanan Millî Mücadele’yi yâd edip, Millî Mücadele hatıralarına saygı ve vefa göstermeyi gaye edinmiştir. Bu programlarda işgalci Fransızların bölgeyi terk etmesinin yıl dönümü bayram havasında kutlanmıştır. Üsteğmen Saim Bey ve silah arkadaşlarının gerçekleştirdiği Mamure Baskını ve yaşanan çatışma çalışmanın ana amacını oluşturmaktadır. Yaşayan bir tarih projesi olan “Osmaniye Şehitlerine Yürüyor” isimli programın içerik analizi çalışmanın ikincil amacıdır. Bu bağlamda dönemin birinci el kaynaklarından, süreli yayınlardan faydalanılmış, projeye önderlik edenler ile mülakat yapılmıştır. Söz konusu tarih projesi sayesinde Osmaniye halkının tarihî hadiselere ilgisinin üst düzeyde olduğu, düzenlenen anma törenlerine geniş katılım sağlandığı, bu yolla bölgede Millî Mücadele ruhunun diri tutulduğu anlaşılmıştır.
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ YAYINLARI 533, 2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle 30 Ocak 1923 tarihinde Yunan temsilcilerle “Türk ve ... more Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle 30 Ocak 1923 tarihinde Yunan temsilcilerle “Türk ve Yunan Ahalinin Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol” imzalamıştır. İki hükûmet arasında imzalanan sözleşme ile Anadolu’da yaşayan Ortodoks Rumlarla Yunanistan’da yaşayan Müslümanların karşılıklı yer değiştirmesi karara bağlanmıştır. Mübadillere ait taşınır yahut taşınmazların tasfiyesi ile ilgili esaslar ise “Mübadele Sözleşmesi” ile belirlenmiştir. Mübadillerin geride bıraktığı mallarını belgelemeleri lüzumu üzerine “Muhtelit Komisyonlar” kurularak ilgili belgeler komisyonlar tarafından onaylanmıştır. Mübadillere ait taşınmazların kayıtlı olduğu belgelere ise “Mübadil Tasfiye Talepnamesi” adı verilmiştir. Tasfiye talepnamesi adı verilen belgeler esas olarak dört nüsha şeklinde düzenlenmiştir. Nüshalardan bir nüshası yerel memurlara, bir nüshası tasfiye işlerini organize eden Muhtelit Komisyona verilmiştir. Geriye kalan iki nüshadan biri göç edilen hükûmet yetkililerine teslim edilirken, son nüsha ise mübadilin kendisinde kalmıştır. Talepnamelerin ilk sayfasında mübadilden doğru beyan verdiğine dair taahhüt alınırken, kimlik bilgileri, ismi, baba ismi, memleketi ve oturduğu mahal (liva, kaza, şehir, karye) ile sanatı gibi bilgilere yer verilmiştir. İkinci ve üçüncü sayfalarda emlak-arazinin cinsi, arazinin boyutu (dönüm, arşın, evlek), arazide yetiştirilen ürünün cinsi, arazinin nerede olduğu ile mübadile nasıl intikal ettiği kaydedilmiştir. Bunlardan başka varsa tapu senedi yahut benzer belgelerin tarih ve numarası, kimin adına kayıtlı olduğu, tapu senedinde kayıtlı kıymeti gibi bilgiler istenmiştir. Talepnamelerin dördüncü sayfasında mübadilin terk ettiği ev eşyalarının, geride bıraktığı hayvanların sayısı ve cinsi ile toplam kıymeti belirtilmiştir. Talepnamelerin beşinci ve son sayfasında mübadilin ihtiyaç halinde yetkilendirdiği kişi ile ilgili vekâletname bulunmaktadır. Bunlardan başka mübadillerin belgeleyebildikleri surette hangi tarihten itibaren mallarının müsadere edildiği, müsadere edilen emvallerin 1909-1914 tarihlerindeki yıllık getirileri ile kıymetleri kayıt altına alınmıştır. İlgili sayfanın altında belgelerin onay tarihi ile onayı yapan imam, muhtar ve azaların isim, imza ve mühürleri yer almıştır. Mübadillere ait tasfiye talepnameleri T.C. Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivinde bulunmakla beraber Cebel-i Bereket’e göç edenlerle ilgili elli üç adet klasör tespit edilmiştir. Yapılan araştırma ile cumhuriyetin ilk yıllarında Cebel-i Bereket’in demografik yapısında meydana gelen değişimler aydınlatılmaya çalışılmıştır. Talepnamelerde yer alan bilgiler neticesinde mübadillerin isimleri, mali durumları, meslekleri, göç ettikleri bölgeler, geçim kaynakları gibi verilere ulaşılabilmiştir.
Türk Millî Mücadelesini Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştiren kadro, 29 Ekim 1923 tar... more Türk Millî Mücadelesini Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştiren kadro, 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyeti resmen ilan etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra, Türk İstiklal Mücadelesinde yaşanan gelişmelerin halka anlatılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyacı tespit eden Maarif Vekili Mustafa Necati Bey, Büyük Taarruz esnasında Binbaşı olarak görev yapan Cevdet Kerim İncedayı’dan halka bir dizi konferans vermesini talep etmiştir. Talebi yerinde bulan Cevdet Kerim ise halkın aydınlanması için konferanslar vermeyi kabul etmiştir. Bu doğrultuda yola çıkan Cevdet Kerim İncedayı, ilk konferansını 15 Mart 1927 tarihinde Ankara Türk Ocağı’nda vermiştir. 1927 yılında farklı zamanlarda Darülfünun Konferans Salonu ve Ankara Muallimler Kursu’nda dört konferans daha verilmiştir. Bu konferanslar Millî Eğitim Bakanlığı tarafından aynı yıl içerisinde kaleme alınmış ve Devlet Matbaası tarafından Osmanlı Türkçesi ile basılmıştır. Eser, Türk İstiklal Mücadelesinin ne amaçla ve nasıl yapıldığını anlatması ile günümüzde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi derslerine kaynak olması bakımından önemlidir. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milleti’ne hitaben gerçekleştirdiği Nutuk’tan daha erken bir tarihte bağımsızlık savaşının bir özeti olması bağlamında da değer taşımaktadır. Türk İstiklal Mücadelesini anlamak ve doğru değerlendirebilmek için bu mücadelede yer alan kişiler tarafından yazılan eserlerin önemi yadsınamaz. Bu bağlamda bir asker, devlet adamı ve yaşanan gelişmelere tanık olan Cevdet Kerim İncedayı tarafından verilen konferanslar da kıymetlidir. Metin haline getirilen Türk İstiklal Mücâhedesi Konferanslarında dönem itibariyle önemli bir sorun olan Pontus Meselesi de ele alınmıştır. Kitapta, Pontus Meselesi başlığıyla yer alan kısım şimdiye kadar kritik edilmediğinden ötürü çalışmanın konusunu teşkil etmiştir. Bu doğrultuda ilgili bölümün ele alınış biçimi, meselelerin doğru anlatılıp anlatılmadığı, eksik kalan yanları analiz edilerek ortaya konmuştur. Analiz sırasında 1927 yılında basılan eserde yer alan bölüm, daha sonraki yıllarda Millî Mücadele ile ilgili yazılan kitaplarla karşılaştırılmıştır. Ayrıca Pontus Meselesi ile ilgili arşiv vesikaları ve süreli yayınlarda göz önüne alınarak bir değerlendirme yapılmıştır.
Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı Millî Mücadele taraftarı olan gazetelerin genelinin Anadolu içl... more Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı Millî Mücadele taraftarı olan gazetelerin genelinin Anadolu içlerinde yayın yaptığı görülür. Anadolu Basını olarak da adlandırılabilecek bu gazeteler Türk bağımsızlık savaşının başından beri ilk olarak kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır. Türk’ün haklı sesini tüm dünyaya duyurmak ve yurt dışında bir kamuoyu oluşturmak ise Anadolu basınının ikincil amacı olmuştur. İlkeleri doğrultusunda bağımsızlığın temini için yayın yapan gazeteler arasında Gaye-i Milliye isimli gazete de yer almıştır. Millî Mücadele taraftarı olan gazete, Sivas’ta kısa süre de olsa yayımlanmıştır. Gaye-i Milliye 2 Mart ile 29 Nisan 1921 tarihleri arasında yayınlanmış ve “Gaye-i Milliye İstiklal ve Saadet-i Vatandır” sloganını kullanmıştır. Millî Mücadele taraftarı olan gazetelerden Gaye-i Milliye pek az araştırmaya konu olmuştur. Cumartesi ve Pazartesi günleri yayımlanmayan gazetede Batı Cephesi ile ilgili çıkan haberler ise henüz irdelenmemiştir. Gaye-i Milliye gazetesinin yayın hayatına başlamasından hitama ermesine kadar geçen sürede Batı Cephesi ile ilgili haberleri analiz etmek çalışmanın amacı olmuştur. Bu çerçevede gazetenin toplam 39 sayısı tespit edilerek ilgili sayılarda yer alan haberler seçilmiş ve değerlendirilmiştir.
Osmanlı Devleti döneminde Canik Sancağının merkezi olan Samsun, cumhuriyetin ilan edildiği 1923 y... more Osmanlı Devleti döneminde Canik Sancağının merkezi olan Samsun, cumhuriyetin ilan edildiği 1923 yılında vilayet merkezi olmuştur. Samsun, sahip olduğu coğrafi konumu ve bir limana sahip olması sebebiyle kuruluşundan günümüze önemli bir merkez olmuştur. Karadeniz havzasına açılan deniz ve İç Anadolu’ya açılan kara yollarına sahip olması bu önemi daha da artırmıştır. Sahip olduğu doğal ve ekonomik potansiyel sayesinde kısa sürede gelişen Samsun, Çarşamba ve Bafra ovaları sayesinde önemli bir tarım merkezi haline gelmiştir. Samsun’da sebze ve tahıl yetiştiriciliğiyle beraber tütün ziraatının yapılması bu ürünlerin taşınması problemini de doğurmuştur. Bölgede yetiştirilen ürünlerin Anadolu’nun diğer bölgelerine nasıl sevk edileceği sorunu yapılacak bir demiryolu projesiyle çözülmeye çalışılmıştır. Samsun’da yetiştirilen ürünlerin sevkiyatıyla ilgili problemi aşmak üzere 1924 tarihinde bir rapor hazırlanmıştır. Osmanlı Türkçesinde hazırlanan rapor transkript edilmiş ve ilgili rapor ise araştırmanın ana kaynağı olmuştur. Samsun ile ilgili yazılan telif ve tetkik eserler çalışmanın diğer kaynaklarını oluşturmuştur. İnşa edilecek hattın yolcu ve eşya nakliyatı potansiyeli ile bu hattın inşa ve işletme masraflarının ne olacağına dair değerlendirmeler yapılmıştır. Sonuç olarak demiryolu hattının gerekliliği ve faydalı olacağı tespit edilmiştir.
I The first military coup to damage Turkish democracy took place on May 27, 1960. Members of the ... more I The first military coup to damage Turkish democracy took place on May 27, 1960. Members of the Democratic Party government, including President Celal Bayar and Prime Minister Adnan Menderes, were arrested after the coup that was carried out by a junta independent of the chain of command within the army. As a result of the Yassıada Courts executed by the Yassıada High Court of Justice, Celal Bayar was sentenced to death. Bayar's death sentence has been converted to life imprisonment on the grounds that he is over the age of 65. Following these developments, Bayar was transferred from the Imrali Island where he was taken to Kayseri prison. Upon his deterioration in health, he was pardoned by the then President Cemal Gürsel within the scope of Article 97 of the Constitution. However, this amnesty did not cover political rights. With the amnesty law prepared by the coalition government on April 2, 1974, Bayar's political rights were returned. In accordance with the 1961 Constitution in force, Bayar gained the natural senatorial right. With the call of EP senator Tekin Arıburun, a senator invitation was sent to Bayar. Bayar, on April 28, declared that the duties representing the national will should be elected and rejected the natural senator offer. The natural senatorial issue of Celal Bayar was followed with interest in the Turkish press, and the leading columnists of the period discussed the issue in their columns. In the study, Celal Bayar's approach to the natural senator proposal and the public debates were examined. By examining this title on Bayar's political life after the coup of May 27, 1960, it is aimed to contribute to the researches on the Senate of the Republic, the biography of Bayar and the Turkish political history literature. The source of this study was nine newspapers, academic articles and memoirs in the Turkish press
Uploads
Papers by Mikail KOLUTEK
toplananlar 1912’de Türk Ocakları’nı kurmuştur. Anadolu’nun birçok yerinde hızla
teşkilatlanan Türk Ocakları, 1925’de Cebel-i Bereket Vilayetinde de bir şubeye sahip
olmuştur. Cebel-i Bereket Türk Ocağı’nın kullandığı bina 1925 yılında inşa edilmiş, 1931
yılına kadar da bu kuruluşa hizmet vermiştir. 1931’de Türk Ocaklarının kapatılmasıyla
Cebel-i Bereket Türk Ocağının faaliyetleri de sona ermiştir. Mülkiyeti CHF’ye geçen bina
1931’den sonra parti tarafından kullanılmıştır. Cebel-i Bereket Türk Ocağı binasının
1925-1941 yılları arasında nasıl kullanıldığı ve yaşanan değişiklikler çalışmanın amacı
olmuştur. Arşiv vesikaları, Türk Ocakları ile ilgili kaleme alınan telif ve tetkik eserler
çalışmanın kaynaklarını teşkil etmiştir.
araştırmalar neticesinde 1961 Anayasası’na dair
kişisel hak ve özgürlüklerin en geniş olduğu ve
güçler ayrılığı prensibinin sağlam temeller
üzerine inşa edildiği görüşü hala geçerliliğini
korumaktadır. Türkiye, bu vasıfları aşan yeni bir
anayasa ile tanışmadığı sürece söz konusu
özelliklerini muhafaza edecek olan 1961
Anayasası’nın referandum süreci birçok
akademik çalışma ile incelenmiştir. Anayasanın
kabulü için 9 Temmuz 1961 tarihinde
gerçekleşen referanduma katılım oranı %81
olurken, evet %61,7, hayır %38,3 oranında
çıkmıştır. 27 Mayıs sonrası tekrar parlamenter
düzenin kurulması tartışmaları ekseninde geçen
referandum sürecinin basın tarafı, İzmir
kentindeki tartışmaların da seyrini belirlemiştir.
27 Mayıs öncesi salt seçim sonuçlarıyla
Demokrat Parti’nin kalesi şeklinde nitelendirilen
İzmir’de Adalet Partisi idarecileri yüksek bir hayır
oranı beklemişlerdir. Öte yandan evet kampanyasını sürdüren İzmir İnkılâbı Yayma ve
Köylüyü Kalkındırma Cemiyeti ile Cumhuriyet
Halk Partisi idarecileri de evet oylarının kesinlik
arz edecek şekilde çıkacağını öngörmüşlerdir.
Referandum sonucunda tarafların beklentilerinin
uzağında, birbirine çok yakın çıkan oy oranları,
İzmir basınını esas alarak kentteki referandum
sürecinin tetkik edilmesini gerekli kılmıştır.
Çalışmada, İzmir’de 1961 Anayasası
referandumunda evet-hayır kampanyalarını ve
basındaki tartışmaları esas alarak İzmir siyasi
tarihi literatürüne katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Bu doğrultuda ulusal İzmir basını, telif-tetkik
eserler, makaleler, ve resmi kurum yayınlarından
istifade edilmiştir.
etkilerine odaklanmaktadır. Cebel-i Bereket sancağı merkezi olan bölgelerde yaşanan gelişmeleri ele alan bu makale bir yerel tarih
araştırmasıdır. 1879’da Cebel-i Bereket Sancak merkezi olan Yarpuz Kasabası, çeşitli nedenlerden dolayı bir sancak merkezinden beklenen
gelişmeyi sağlayamamış, buna bağlı olarak da önemini de kaybetmiştir. Bundan dolayı sancak merkezi 24 Ekim 1906 tarihinde Erzin
Kasabası’na taşınmış fakat burada da uzun süre kalamamıştır. Sancak merkezi, 22 Aralık 1909 tarihinde imzalanan padişah iradesiyle
Osmaniye Kasabası’na nakledilmiştir. Nakille ilgili verilen karar Erzin kasabası sakinleri tarafından haber alınınca bu durum halkın
tepkisini çekmiştir. Erzinliler yaşanan bu durum karşısında, devlet kademelerine çeşitli müracaatlar yaparak karardan vazgeçilmesini
istemişlerdir.
Çalışma sancak merkezi değişiminin Erzin halkında ne gibi etkiler yarattığını irdelemektedir. Bu bağlamda halktan bir grubun devlet
kademelerine yaptığı başvurular değerlendirilmiştir. Cebel-i Bereket Sancağı merkezinin Yarpuz’a taşınması ile Osmaniye kasabasına
taşınması kararının alınması sonrasında yaşanan gelişmeleri kapsamaktadır. Bölgeyle ilgili telif ve tetkik eserler, arşiv vesikaları, makalenin kaynaklarını teşkil etmektedir.
Anahtar Kelimeler– Sancak, Osmaniye, Erzin, Cebel-i Bereket.
Nazi Almanya’sı ve Mihver Kuvvetleri İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 21 Ha- ziran 1941’de SSCB topraklarına girerek ve istilaya başladı. Alman ordusunda faşist İs- panyol tümeni ile İtalyan, Macar, Sloven ve Rumen tümenleri de yer aldı. Almanya geniş bir coğrafyayı işgali altına aldı. İşgal ettiği bölgelerde SSCB idaresine tepkili kitleleri sa- fına çekme politikaları güttü. Alman ordusunun işgali altındaki Kırım'da Kırım Türkleri müstakil bir Kırım devleti kurma maksadıyla Almanya’ya yakınlaştı. Alman idarecilerinin planlarında Kırım’da bağımsız bir devletin kurulması olmadığı halde gelen heyetlerin ta- leplerini ve bölgedeki istekleri örselemedi. Savaşın ilerleyen döneminde Almanya, SSCB ordularının karşısında işgali altındaki bölgelerde yardımcı birlikler kurdu. Savaşta Kırım Türklerinden müteşekkil bir kuvvet de cepheye katıldı. 1942’de Stalingrad’da başlayan Al- manya’nın çekilmesi, Kızıl Ordunun Berlin’e girmesi ile son buldu. SSCB, savaş sonunda Kırım Türklerine yönelik bir sürgün ve politikası yürüttü. Hadiseler 18 Mayıs 1944 sürgü- nü olarak simgeleşti. Yaşanan facialar, Türk yazın hayatında romanlara, şiirlere konu oldu, senaryolar kaleme alınarak sinema filmleri yapıldı. Bu çalışma, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgalindeki Kırım’ın bağımsızlığını kazanma uğraşları yolunda savaşa dâhil olan Kırım Türklerinin birliğini incelemektedir.
Anahtar Kelimeler: Almanya, Kırım, Mavi Alay, SSCB.
Abstract
Nazi Germany and the Axis powers entered and began the invasion into the territory of the USSR on 21 June 1941, when the Second World War was underway. There were Italian, Hungarian, Slovenian and Romanian garrisons besides the fascist Spanish brigade in the German army. Germany occupied a large geographical area. In occupied territories, the policies of withdrawing the masses against the administration of the USSR. Under the occupation of the German army, in the Crimea, the Crimean Turks got closer to Germany with the aim of establishing an independent Crimean state. In the plans of the German rulers there was no independent state established in Crimea. However, the demands of incoming delegations and the request of the region did not refuse. In the course of the war, Germany set up garrisons in occupied territories opposite the USSR armies. A force composed of Crimean Turks participated in the battle. The withdrawal of Germany, which began in Stalingrad in 1942, ended with the Red Army entering Berlin. At the end of the war, the USSR carried out an exile and genocid policy towards the Crimean Turks. The messengers were symbolized as the exile of May 18, 1944. This study examines the unityof the Crimean Turks involved in the war in the Second World War in the quest to win the
independence of Crimea in the German occupation. Keywords: Germany, Crimea, Blue regiment, USSR.
Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla ilgili teferruatlı bilgiler barındıran layihalara ihtiyaç duymuştur. Bu doğrultuda yeni ihtiyaçları karşılamak üzere düzenlenen defterlere salname adı verilmiştir. Bir yılı kapsayan olayları, müesseselerin gelişimlerini, memur tayinlerini ve azillerini, ekonomik ve sosyal durumları gösteren salnameler tarihi açıdan önemli bilgiler içermektedir. II. Abdülhamit döneminde maarif teşkilatı revize edilmiş, okul sayıları, türleri ve bu okullarda uygulanan programlar değiştirilmiştir. Eğitim-öğretim hayatında yapılan yenilikler aynı zamanda Maarif Nezaretinin işleyişine de yansımıştır. Bu doğrultuda zorunlu bir ihtiyaç durumuna gelen ve nezaret tarafından hazırlanan salnameler son halini almıştır. Çalışmanın ana kaynaklarını oluşturan beş adet Maarif Nezareti Salnamesi ve yedi adet Halep Vilayet Salnamesi merkeze alınarak Antakya projeksiyonuyla Osmanlı eğitiminin son dönemine dair bir kesit sunulmuştur.
Ortadoğu’nun Doğu Akdeniz’e açılan kapısı olan Antakya’nın kültürel değerleri ile ilgili birçok çalışma yapılmakla birlikte, Antakya’da eğitim konusuna pek değinilmemiştir. Bu bakımdan Antakya’da faaliyet gösteren eğitim kurumlarının çalışmaları hakkında detaylı bilgiler vermek makalenin amacını oluşturmaktadır. Antakya’daki eğitim kurumlarının işleyişi, eğitim-öğretim programları ve kurumların sosyal hayattaki yerinin ortaya konması çalışmanın hedeflerindendir. Böylece dönemin birinci elden kaynaklarından olan salnameler vasıtasıyla, Antakya örnekleminden hareket edilerek Osmanlı eğitim sistemi evrenine ulaşılmaya çalışılmıştır.
Çalışmada Halep Vilayet Salnameleri ve Maarif Nezareti Salnamelerinden Antakya Kazasına ait bilgiler kullanılmıştır. Araştırma döneminde Antakya kazasında bulunan okullar tek tek ele alınarak genel bir değerlendirme yapılmıştır. Birebir etkileşim gerektirmeyen daha çok dokümanlara dayalı veri toplama ve analiz esasına dayalı nitel araştırma deseniyle konu açıklanmıştır. Bu yöntemle bütünü oluşturan parçaların ortak yönleri tespit edilerek genellemelere ulaşılmıştır. Bununla beraber sınırlamanın önemi göz önünde bulundurularak çalışmanın mekânsal çerçevesi, Antakya kazası, zamansal sınırlaması ise 1898-1908 olarak çizilmiştir. İncelenen dönemdeki Antakya eğitim kurumlarının devrin genel politikalarına uygun olarak faaliyet gösterdiği söylenebilir. Ancak Antakya’nın stratejik önemine binaen yabancıların burada okul açarak özel çalışmalar yaptıkları görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Salname, Antakya Kazası, Eğitim-Öğretim, Halep Vilayeti, Abdülhamit II.
Abstract
The Ottoman Empire needed pleadings containing detailed information on various institutions and organizations in the territories it reigned over in the 19th century. To this end, the books prepared to meet the new needs are called yearbooks. The yearbooks which present the events of the year, development of the institutions, appointments and dismissals of civil servants, economic and social conditions contains important historical information. During the reign of Abdul Hamid II, the educational organizations were revised and the number, types and programs of these schools changed. The innovations made in education and training life are also reflected in the functioning of the Ministry of Education. Accordingly, the yearbooks prepared by the supervisor, which became a necessity, took their final form. The main sources of the study focused on seven Aleppo Province yearbooks and five yearbooks a section on the last period of Ottoman education has been presented through Antakya projection.
Although there have been many studies on the cultural values of Antakya, which is the gateway of the Middle East to the Eastern Mediterranean, the educational status of Antakya has not been mentioned enough. In this respect, the primary objective of the article is to provide detailed information on the activities of educational institutions operating in Antakya. Among the aims of the study is to determine the functioning of educational institutions in Antakya, education and training programs and the place of institutions in social life. Thus, by means of the first-hand sources of the period, the Ottoman education system was tried to be reached through the sample of Antakya.Within the scope of the study, Aleppo Province yearbooks and the Province of Aleppo was searched in educational yearbooks and the information on Antakya District was used. During the research period, the schools in Antakya district were evaluated one by one and a general evaluation was made. The subject was explained with a qualitative research design based on data collection and analysis based on documents that do not require one to one interaction. With this method, the common aspects of the parts forming the whole were determined and some generalizations were made. However, considering the importance of limitations, the spatial framework of the study was drawn as Antakya district and its temporal limitation was between 1898 and 1908. It can be said that the educational institutions of Antakya in the period of interest operate in accordance with the general policies of the period. However, due to the strategic importance of Antakya, it was seen that the foreigners opened private schools here.
Keywords: Yearbook, Antakya District, Education and Training, Aleppo Province, Abdul Hamid II.
toplananlar 1912’de Türk Ocakları’nı kurmuştur. Anadolu’nun birçok yerinde hızla
teşkilatlanan Türk Ocakları, 1925’de Cebel-i Bereket Vilayetinde de bir şubeye sahip
olmuştur. Cebel-i Bereket Türk Ocağı’nın kullandığı bina 1925 yılında inşa edilmiş, 1931
yılına kadar da bu kuruluşa hizmet vermiştir. 1931’de Türk Ocaklarının kapatılmasıyla
Cebel-i Bereket Türk Ocağının faaliyetleri de sona ermiştir. Mülkiyeti CHF’ye geçen bina
1931’den sonra parti tarafından kullanılmıştır. Cebel-i Bereket Türk Ocağı binasının
1925-1941 yılları arasında nasıl kullanıldığı ve yaşanan değişiklikler çalışmanın amacı
olmuştur. Arşiv vesikaları, Türk Ocakları ile ilgili kaleme alınan telif ve tetkik eserler
çalışmanın kaynaklarını teşkil etmiştir.
araştırmalar neticesinde 1961 Anayasası’na dair
kişisel hak ve özgürlüklerin en geniş olduğu ve
güçler ayrılığı prensibinin sağlam temeller
üzerine inşa edildiği görüşü hala geçerliliğini
korumaktadır. Türkiye, bu vasıfları aşan yeni bir
anayasa ile tanışmadığı sürece söz konusu
özelliklerini muhafaza edecek olan 1961
Anayasası’nın referandum süreci birçok
akademik çalışma ile incelenmiştir. Anayasanın
kabulü için 9 Temmuz 1961 tarihinde
gerçekleşen referanduma katılım oranı %81
olurken, evet %61,7, hayır %38,3 oranında
çıkmıştır. 27 Mayıs sonrası tekrar parlamenter
düzenin kurulması tartışmaları ekseninde geçen
referandum sürecinin basın tarafı, İzmir
kentindeki tartışmaların da seyrini belirlemiştir.
27 Mayıs öncesi salt seçim sonuçlarıyla
Demokrat Parti’nin kalesi şeklinde nitelendirilen
İzmir’de Adalet Partisi idarecileri yüksek bir hayır
oranı beklemişlerdir. Öte yandan evet kampanyasını sürdüren İzmir İnkılâbı Yayma ve
Köylüyü Kalkındırma Cemiyeti ile Cumhuriyet
Halk Partisi idarecileri de evet oylarının kesinlik
arz edecek şekilde çıkacağını öngörmüşlerdir.
Referandum sonucunda tarafların beklentilerinin
uzağında, birbirine çok yakın çıkan oy oranları,
İzmir basınını esas alarak kentteki referandum
sürecinin tetkik edilmesini gerekli kılmıştır.
Çalışmada, İzmir’de 1961 Anayasası
referandumunda evet-hayır kampanyalarını ve
basındaki tartışmaları esas alarak İzmir siyasi
tarihi literatürüne katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Bu doğrultuda ulusal İzmir basını, telif-tetkik
eserler, makaleler, ve resmi kurum yayınlarından
istifade edilmiştir.
etkilerine odaklanmaktadır. Cebel-i Bereket sancağı merkezi olan bölgelerde yaşanan gelişmeleri ele alan bu makale bir yerel tarih
araştırmasıdır. 1879’da Cebel-i Bereket Sancak merkezi olan Yarpuz Kasabası, çeşitli nedenlerden dolayı bir sancak merkezinden beklenen
gelişmeyi sağlayamamış, buna bağlı olarak da önemini de kaybetmiştir. Bundan dolayı sancak merkezi 24 Ekim 1906 tarihinde Erzin
Kasabası’na taşınmış fakat burada da uzun süre kalamamıştır. Sancak merkezi, 22 Aralık 1909 tarihinde imzalanan padişah iradesiyle
Osmaniye Kasabası’na nakledilmiştir. Nakille ilgili verilen karar Erzin kasabası sakinleri tarafından haber alınınca bu durum halkın
tepkisini çekmiştir. Erzinliler yaşanan bu durum karşısında, devlet kademelerine çeşitli müracaatlar yaparak karardan vazgeçilmesini
istemişlerdir.
Çalışma sancak merkezi değişiminin Erzin halkında ne gibi etkiler yarattığını irdelemektedir. Bu bağlamda halktan bir grubun devlet
kademelerine yaptığı başvurular değerlendirilmiştir. Cebel-i Bereket Sancağı merkezinin Yarpuz’a taşınması ile Osmaniye kasabasına
taşınması kararının alınması sonrasında yaşanan gelişmeleri kapsamaktadır. Bölgeyle ilgili telif ve tetkik eserler, arşiv vesikaları, makalenin kaynaklarını teşkil etmektedir.
Anahtar Kelimeler– Sancak, Osmaniye, Erzin, Cebel-i Bereket.
Nazi Almanya’sı ve Mihver Kuvvetleri İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 21 Ha- ziran 1941’de SSCB topraklarına girerek ve istilaya başladı. Alman ordusunda faşist İs- panyol tümeni ile İtalyan, Macar, Sloven ve Rumen tümenleri de yer aldı. Almanya geniş bir coğrafyayı işgali altına aldı. İşgal ettiği bölgelerde SSCB idaresine tepkili kitleleri sa- fına çekme politikaları güttü. Alman ordusunun işgali altındaki Kırım'da Kırım Türkleri müstakil bir Kırım devleti kurma maksadıyla Almanya’ya yakınlaştı. Alman idarecilerinin planlarında Kırım’da bağımsız bir devletin kurulması olmadığı halde gelen heyetlerin ta- leplerini ve bölgedeki istekleri örselemedi. Savaşın ilerleyen döneminde Almanya, SSCB ordularının karşısında işgali altındaki bölgelerde yardımcı birlikler kurdu. Savaşta Kırım Türklerinden müteşekkil bir kuvvet de cepheye katıldı. 1942’de Stalingrad’da başlayan Al- manya’nın çekilmesi, Kızıl Ordunun Berlin’e girmesi ile son buldu. SSCB, savaş sonunda Kırım Türklerine yönelik bir sürgün ve politikası yürüttü. Hadiseler 18 Mayıs 1944 sürgü- nü olarak simgeleşti. Yaşanan facialar, Türk yazın hayatında romanlara, şiirlere konu oldu, senaryolar kaleme alınarak sinema filmleri yapıldı. Bu çalışma, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgalindeki Kırım’ın bağımsızlığını kazanma uğraşları yolunda savaşa dâhil olan Kırım Türklerinin birliğini incelemektedir.
Anahtar Kelimeler: Almanya, Kırım, Mavi Alay, SSCB.
Abstract
Nazi Germany and the Axis powers entered and began the invasion into the territory of the USSR on 21 June 1941, when the Second World War was underway. There were Italian, Hungarian, Slovenian and Romanian garrisons besides the fascist Spanish brigade in the German army. Germany occupied a large geographical area. In occupied territories, the policies of withdrawing the masses against the administration of the USSR. Under the occupation of the German army, in the Crimea, the Crimean Turks got closer to Germany with the aim of establishing an independent Crimean state. In the plans of the German rulers there was no independent state established in Crimea. However, the demands of incoming delegations and the request of the region did not refuse. In the course of the war, Germany set up garrisons in occupied territories opposite the USSR armies. A force composed of Crimean Turks participated in the battle. The withdrawal of Germany, which began in Stalingrad in 1942, ended with the Red Army entering Berlin. At the end of the war, the USSR carried out an exile and genocid policy towards the Crimean Turks. The messengers were symbolized as the exile of May 18, 1944. This study examines the unityof the Crimean Turks involved in the war in the Second World War in the quest to win the
independence of Crimea in the German occupation. Keywords: Germany, Crimea, Blue regiment, USSR.
Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla ilgili teferruatlı bilgiler barındıran layihalara ihtiyaç duymuştur. Bu doğrultuda yeni ihtiyaçları karşılamak üzere düzenlenen defterlere salname adı verilmiştir. Bir yılı kapsayan olayları, müesseselerin gelişimlerini, memur tayinlerini ve azillerini, ekonomik ve sosyal durumları gösteren salnameler tarihi açıdan önemli bilgiler içermektedir. II. Abdülhamit döneminde maarif teşkilatı revize edilmiş, okul sayıları, türleri ve bu okullarda uygulanan programlar değiştirilmiştir. Eğitim-öğretim hayatında yapılan yenilikler aynı zamanda Maarif Nezaretinin işleyişine de yansımıştır. Bu doğrultuda zorunlu bir ihtiyaç durumuna gelen ve nezaret tarafından hazırlanan salnameler son halini almıştır. Çalışmanın ana kaynaklarını oluşturan beş adet Maarif Nezareti Salnamesi ve yedi adet Halep Vilayet Salnamesi merkeze alınarak Antakya projeksiyonuyla Osmanlı eğitiminin son dönemine dair bir kesit sunulmuştur.
Ortadoğu’nun Doğu Akdeniz’e açılan kapısı olan Antakya’nın kültürel değerleri ile ilgili birçok çalışma yapılmakla birlikte, Antakya’da eğitim konusuna pek değinilmemiştir. Bu bakımdan Antakya’da faaliyet gösteren eğitim kurumlarının çalışmaları hakkında detaylı bilgiler vermek makalenin amacını oluşturmaktadır. Antakya’daki eğitim kurumlarının işleyişi, eğitim-öğretim programları ve kurumların sosyal hayattaki yerinin ortaya konması çalışmanın hedeflerindendir. Böylece dönemin birinci elden kaynaklarından olan salnameler vasıtasıyla, Antakya örnekleminden hareket edilerek Osmanlı eğitim sistemi evrenine ulaşılmaya çalışılmıştır.
Çalışmada Halep Vilayet Salnameleri ve Maarif Nezareti Salnamelerinden Antakya Kazasına ait bilgiler kullanılmıştır. Araştırma döneminde Antakya kazasında bulunan okullar tek tek ele alınarak genel bir değerlendirme yapılmıştır. Birebir etkileşim gerektirmeyen daha çok dokümanlara dayalı veri toplama ve analiz esasına dayalı nitel araştırma deseniyle konu açıklanmıştır. Bu yöntemle bütünü oluşturan parçaların ortak yönleri tespit edilerek genellemelere ulaşılmıştır. Bununla beraber sınırlamanın önemi göz önünde bulundurularak çalışmanın mekânsal çerçevesi, Antakya kazası, zamansal sınırlaması ise 1898-1908 olarak çizilmiştir. İncelenen dönemdeki Antakya eğitim kurumlarının devrin genel politikalarına uygun olarak faaliyet gösterdiği söylenebilir. Ancak Antakya’nın stratejik önemine binaen yabancıların burada okul açarak özel çalışmalar yaptıkları görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Salname, Antakya Kazası, Eğitim-Öğretim, Halep Vilayeti, Abdülhamit II.
Abstract
The Ottoman Empire needed pleadings containing detailed information on various institutions and organizations in the territories it reigned over in the 19th century. To this end, the books prepared to meet the new needs are called yearbooks. The yearbooks which present the events of the year, development of the institutions, appointments and dismissals of civil servants, economic and social conditions contains important historical information. During the reign of Abdul Hamid II, the educational organizations were revised and the number, types and programs of these schools changed. The innovations made in education and training life are also reflected in the functioning of the Ministry of Education. Accordingly, the yearbooks prepared by the supervisor, which became a necessity, took their final form. The main sources of the study focused on seven Aleppo Province yearbooks and five yearbooks a section on the last period of Ottoman education has been presented through Antakya projection.
Although there have been many studies on the cultural values of Antakya, which is the gateway of the Middle East to the Eastern Mediterranean, the educational status of Antakya has not been mentioned enough. In this respect, the primary objective of the article is to provide detailed information on the activities of educational institutions operating in Antakya. Among the aims of the study is to determine the functioning of educational institutions in Antakya, education and training programs and the place of institutions in social life. Thus, by means of the first-hand sources of the period, the Ottoman education system was tried to be reached through the sample of Antakya.Within the scope of the study, Aleppo Province yearbooks and the Province of Aleppo was searched in educational yearbooks and the information on Antakya District was used. During the research period, the schools in Antakya district were evaluated one by one and a general evaluation was made. The subject was explained with a qualitative research design based on data collection and analysis based on documents that do not require one to one interaction. With this method, the common aspects of the parts forming the whole were determined and some generalizations were made. However, considering the importance of limitations, the spatial framework of the study was drawn as Antakya district and its temporal limitation was between 1898 and 1908. It can be said that the educational institutions of Antakya in the period of interest operate in accordance with the general policies of the period. However, due to the strategic importance of Antakya, it was seen that the foreigners opened private schools here.
Keywords: Yearbook, Antakya District, Education and Training, Aleppo Province, Abdul Hamid II.
XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren Anadolu’nun Kuzeyinde bulunan Artvin’den başlayıp İstanbul da dâhil olmak üzere uzanan hat boyunca Helenizm hayalleri doğrultusunda bir Rum devleti kurulmaya çalışılmıştır. XX. yüzyıla gelindiğinde de durum pek değişmemiş, İnebolu’da Rum Papaz Klemantos’un ilk toplantısını yaptığı ayrılıkçı hareket zamanla büyümüş, gerek siyasi gerekse ayaklanma faaliyetleri ile bölge ele geçirilmeye çalışılmıştır. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla bir ivme kazanan bölücü faaliyetler hem bir gurup yerli Rum tarafından hem de Anadolu topraklarında gözü olan emperyalist devletler tarafından desteklenmiştir. Savaşın Osmanlı Devleti aleyhine sona ermesi ise Pontus-Rum Devleti kurma emelinde olanların iştahını kabartarak zararlı faaliyetlerinin zirve yapmasına neden olmuştur. 1918-1922 yılları arasında verilen Türk Millî Mücadelesi esnasında yapay olarak ortaya çıkarılan Pontus Meselesi Lozan Barış Antlaşması’yla ortadan kaldırılmıştır.
Lozan Barış Antlaşması ile sona eren Pontus Meselesi 1923’ten sonra birkaç münferit olayla gündeme gelse de bu girişimler zayıf kalmıştır. Türk Milli Mücadelesi’ne karşı mağlup olan Yunanistan da bir süre bu konuyu gündeme getirmemiştir. 1 Eylül 1939’da patlak veren II. Dünya Savaşı tüm dünya ülkelerini siyasi olarak etkilemiştir. Fakat savaşın 2 Eylül 1945’te sona ermesinin ardından hem Rum azınlıklar hem de Yunan siyaseti Pontus Meselesi ile yeniden ilgilenmeye başlamıştır. Yunanistan bulduğu her fırsatta Türk düşmanlığı yaparken, bir taraftan Rumları tahrik etmiş diğer taraftan uluslararası arenada konuyu gündeme getirmiştir. Meselenin Yunanistan tarafından uluslararası platformlarda sık sık dile getirilmesi, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan Rumların kurdukları Pontusçu dernek vefederasyonlarla lobi çalışmaları şeklinde günümüzde de devam etmektedir. Pontus meselesine dair yapılan zararlı faaliyetler devam ederken meselenin eksik kalmış yönlerinin ele alınma ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Pontus Meselesi üzerine yapılan bir miktar değerli araştırma olmakla beraber konu üzerinde yapılmış tarih yöntembilimine uygun bibliyografya çalışması bulunmamaktadır. Bu husus konuyla ilgili çalışma yapmak isteyen araştırmacıları kaynak tespiti ve temini aşamasında zorlamaktadır. Hazırlanan bu çalışmanın kusurlarının bu bağlamda göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi önemli bir husustur. Bu noktadan hareketle çalışmanın aydınlatılmasında; ATASE Arşivi, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Arşivinde çalışmalar yapılarak belge ve doküman temin edilmiştir. Konu ile ilgili doküman ve vesikaların bulunduğu TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde çalışma imkânı bulunmamıştır.
“Tarihsel Perspektifiyle Pontus Meselesi” başlığıyla yapılmış olan bu doktora tez çalışması, daha fazla okuyucunun istifadesine sunulmak üzere yeniden elden geçirilerek ve düzenlenerek “Megalo İdea’dan Pontus Hayaline Rumların Türkiye’deki Faaliyetleri” adıyla kitaplaştırılmıştır.
Pontus Meselesi’nin aydınlatılmasında, çalışmanın taslak planından hitamına kadarki her aşamasında değerli katkılarıyla bize yön veren Prof. Dr. Orhan DOĞAN’a; çalışma esnasında değerlendirmeleriyle ihtiyaç duyduğumuz desteği hiç esirgemeyen Dr. Öğr. Üyesi İsa KALAYCI’ya müteşekkiriz. Arşiv vesikalarının ilk okumalarına müteakip yapılan düzeltme okumalarında zamanını ayırarak destek olan Ar. Gör. Dr. Ahmet Caner ÇATAL’a; çalışmanın dil ve yazım kuralları çerçevesinde değerlendirmesini yaparak gerekli düzenlemeleri yapmamız hususunda yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Bülent ARI’ya; manevi desteklerinden ötürü Prof. Dr. Nuri YAVUZ’a, Doç. Dr. Hamit ŞAFAKÇI’ya, Uzman. Mustafa TARIM’a ve kıymetli aileme sonsuz teşekkür ederim. Ayrıca çalışmayı 14740 Proje numarasıyla destekleyen Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü birimine teşekkürlerimi sunarım.
Hatay-2020
Mikail KOLUTEK
7 Ocak 1922 tarihi Cebel-i Bereket halkı için bir dönüm noktası olmuş, 2006 yılından itibaren her yıldönümünde Mamure İstasyonunda “Osmaniye Şehitlerine Yürüyor” adıyla program düzenlenmiştir. Bölge halkı bu programlarda bölgede yaşanan Millî Mücadele’yi yâd edip, Millî Mücadele hatıralarına saygı ve vefa göstermeyi gaye edinmiştir. Bu programlarda işgalci
Fransızların bölgeyi terk etmesinin yıl dönümü bayram havasında kutlanmıştır.
Üsteğmen Saim Bey ve silah arkadaşlarının gerçekleştirdiği Mamure Baskını ve yaşanan çatışma çalışmanın ana amacını oluşturmaktadır. Yaşayan bir tarih projesi olan “Osmaniye Şehitlerine Yürüyor” isimli programın içerik analizi çalışmanın ikincil amacıdır. Bu bağlamda dönemin birinci el kaynaklarından, süreli yayınlardan faydalanılmış, projeye önderlik edenler ile mülakat yapılmıştır. Söz konusu tarih projesi sayesinde Osmaniye halkının tarihî hadiselere ilgisinin üst düzeyde olduğu, düzenlenen anma törenlerine geniş katılım sağlandığı, bu yolla bölgede Millî Mücadele ruhunun diri tutulduğu anlaşılmıştır.
Tasfiye talepnamesi adı verilen belgeler esas olarak dört nüsha şeklinde düzenlenmiştir. Nüshalardan bir nüshası yerel memurlara, bir nüshası tasfiye işlerini organize eden Muhtelit Komisyona verilmiştir. Geriye kalan iki nüshadan biri göç edilen hükûmet yetkililerine teslim edilirken, son nüsha ise mübadilin kendisinde kalmıştır. Talepnamelerin ilk sayfasında mübadilden doğru beyan verdiğine dair taahhüt alınırken, kimlik bilgileri, ismi, baba ismi, memleketi ve oturduğu mahal (liva, kaza, şehir, karye) ile sanatı gibi bilgilere yer verilmiştir. İkinci ve üçüncü sayfalarda emlak-arazinin cinsi, arazinin boyutu (dönüm, arşın, evlek), arazide yetiştirilen ürünün cinsi, arazinin nerede olduğu ile mübadile nasıl intikal ettiği kaydedilmiştir. Bunlardan başka varsa tapu senedi yahut benzer belgelerin tarih ve numarası, kimin adına kayıtlı olduğu, tapu senedinde kayıtlı kıymeti gibi bilgiler istenmiştir. Talepnamelerin dördüncü sayfasında mübadilin terk ettiği ev eşyalarının, geride bıraktığı hayvanların sayısı ve cinsi ile toplam kıymeti belirtilmiştir. Talepnamelerin beşinci ve son sayfasında mübadilin ihtiyaç halinde yetkilendirdiği kişi ile ilgili vekâletname bulunmaktadır. Bunlardan başka mübadillerin belgeleyebildikleri surette hangi tarihten itibaren mallarının müsadere edildiği, müsadere edilen emvallerin 1909-1914 tarihlerindeki yıllık getirileri ile kıymetleri kayıt altına alınmıştır. İlgili sayfanın altında belgelerin onay tarihi ile onayı yapan imam, muhtar ve azaların isim, imza ve mühürleri yer almıştır.
Mübadillere ait tasfiye talepnameleri T.C. Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivinde bulunmakla beraber Cebel-i Bereket’e göç edenlerle ilgili elli üç adet klasör tespit edilmiştir. Yapılan araştırma ile cumhuriyetin ilk yıllarında Cebel-i Bereket’in demografik yapısında meydana gelen değişimler aydınlatılmaya çalışılmıştır. Talepnamelerde yer alan bilgiler neticesinde mübadillerin isimleri, mali durumları, meslekleri, göç ettikleri bölgeler, geçim kaynakları gibi verilere ulaşılabilmiştir.
Türk İstiklal Mücadelesini anlamak ve doğru değerlendirebilmek için bu mücadelede yer alan kişiler tarafından yazılan eserlerin önemi yadsınamaz. Bu bağlamda bir asker, devlet adamı ve yaşanan gelişmelere tanık olan Cevdet Kerim İncedayı tarafından verilen konferanslar da kıymetlidir. Metin haline getirilen Türk İstiklal Mücâhedesi Konferanslarında dönem itibariyle önemli bir sorun olan Pontus Meselesi de ele alınmıştır. Kitapta, Pontus Meselesi başlığıyla yer alan kısım şimdiye kadar kritik edilmediğinden ötürü çalışmanın konusunu teşkil etmiştir. Bu doğrultuda ilgili bölümün ele alınış biçimi, meselelerin doğru anlatılıp anlatılmadığı, eksik kalan yanları analiz edilerek ortaya konmuştur. Analiz sırasında 1927 yılında basılan eserde yer alan bölüm, daha sonraki yıllarda Millî Mücadele ile ilgili yazılan kitaplarla karşılaştırılmıştır. Ayrıca Pontus Meselesi ile ilgili arşiv vesikaları ve süreli yayınlarda göz önüne alınarak bir değerlendirme yapılmıştır.
Millî Mücadele taraftarı olan gazetelerden Gaye-i Milliye pek az araştırmaya konu olmuştur. Cumartesi ve Pazartesi günleri yayımlanmayan gazetede Batı Cephesi ile ilgili çıkan haberler ise henüz irdelenmemiştir. Gaye-i Milliye gazetesinin yayın hayatına başlamasından hitama ermesine kadar geçen sürede Batı Cephesi ile ilgili haberleri analiz etmek çalışmanın amacı olmuştur. Bu çerçevede gazetenin toplam 39 sayısı tespit edilerek ilgili sayılarda yer alan haberler seçilmiş ve değerlendirilmiştir.
Samsun’da yetiştirilen ürünlerin sevkiyatıyla ilgili problemi aşmak üzere 1924 tarihinde bir rapor hazırlanmıştır. Osmanlı Türkçesinde hazırlanan rapor transkript edilmiş ve ilgili rapor ise araştırmanın ana kaynağı olmuştur. Samsun ile ilgili yazılan telif ve tetkik eserler çalışmanın diğer kaynaklarını oluşturmuştur. İnşa edilecek hattın yolcu ve eşya nakliyatı potansiyeli ile bu hattın inşa ve işletme masraflarının ne olacağına dair değerlendirmeler yapılmıştır. Sonuç olarak demiryolu hattının gerekliliği ve faydalı olacağı tespit edilmiştir.
was transferred from the Imrali Island where he was taken to Kayseri prison. Upon his
deterioration in health, he was pardoned by the then President Cemal Gürsel within the scope of Article 97 of the Constitution. However, this amnesty did not cover political rights. With the amnesty law prepared by the coalition government on April 2, 1974, Bayar's political rights were returned. In accordance with the 1961 Constitution in force, Bayar gained the natural senatorial right. With the call of EP senator Tekin Arıburun, a senator invitation was sent to Bayar. Bayar, on April 28, declared that
the duties representing the national will should be elected and rejected the natural senator offer. The natural senatorial issue of Celal Bayar was followed with interest in the Turkish press, and the leading columnists of the period discussed the issue in their columns. In the study, Celal Bayar's approach to the natural senator proposal and the public debates were examined. By examining this title on Bayar's political life after the coup of May 27, 1960, it is aimed to contribute to the researches on the Senate of the
Republic, the biography of Bayar and the Turkish political history literature. The source of this study was nine newspapers, academic articles and memoirs in the Turkish press