Internal and external factors shape geomorphological elements and processes and vary temporally a... more Internal and external factors shape geomorphological elements and processes and vary temporally and spatially. However, today, geomorphological conditions and topographic surfaces are being changed and reshaped by many anthropogenic factors such as settlement, industry, transportation, mining, and tourism. This situation, which leads to the emergence of anthropogenic geomorphological conditions, can be examined with different methods and techniques. This study used Geographical Information Systems (GIS) and Remote Sensing (RS) techniques to determine the intensity of relief change within the scope of anthropogenic geomorphology on the coasts of the Gulf of Izmıt and its immediate vicinity. The anthropogenic relief change model used in the study consists of 6 steps. The model includes the preliminary estimation findings of the factor maps with the weighted overlay method, Landsat satellite image analyses, photo analyses, and measurement-observation data on land and satellite images. In the study, preliminary finding data for relief change were produced from the slope, topographic relief, land use, distance to the main road, and road density data of the study area. Then, satellite images of 1980, 1990, 2000, 2010, and 2020 were analyzed, and a relief change intensity map of anthropogenic origin was obtained by making measurements at 60,000 points through field studies and satellite images. The applied model determined that the intensity of relief change due to anthropogenic origin is high in 22% of the Gulf of Izmit coasts and its immediate surroundings. The findings determined a high density of relief change in transport, industrial and residential areas, and coastal filling areas in areas with high slope values.
In this study, the shoreline and lake surface area changes of Lake Manyas were analysed by using ... more In this study, the shoreline and lake surface area changes of Lake Manyas were analysed by using Geographical Information Systems (GIS) and Remote Sensing (RS) techniques for long term (1980-2020) and annual (2022) with DSAS tool. In the study, a formula was created using NDWI, MDWI, WRI water indices and NDVI, RVI, NDMI, GCI vegetation indices over Landsat satellite images of 1980, 1985, 1990, 1995, 2000, 2000, 2005, 2005, 2010, 2015, 2020 and all months of 2022, and shoreline extraction was performed. Then, shoreline and lake surface area change were analysed over different periods with NSM, EPR, SCE, LRR statistics in DSAS tool. According to the results of the analyses, the average shoreline changes between 1980 and 2020 was 139 m according to NSM statistics, 3,5 m/year according to EPR, 243.1 m according to SCE and 3.4 m/year according to LRR. While the shoreline extended a maximum of 1599 m, the minimum value was -403 m. From 1980 to 2020, 5.85 km2 coastal accumulation, 1.03 km2 coastal erosion and 146.5 km2 permanent lake surface area data were determined on the surface area and shores of Lake Manyas. According to the monthly data of Lake Manyas for 2022, the shoreline is advancing by 18 m on average. Due to the natural dynamic process and the productive structure of the wetland system, the lake surface area reaches its widest size in April with 149.01 km2 and its narrowest area is 146.05 km2 in August. On the southern shores of Lake Manyas, reedbed development and coastal accumulation are intensely experienced with the progression of the Manyas Stream delta, while coastal erosion is observed on the northern shores.
Bu çalışmada, jeomorfolojik olarak çeşitlilik sunan, yoğun antropojenik baskının olduğu İzmit Kör... more Bu çalışmada, jeomorfolojik olarak çeşitlilik sunan, yoğun antropojenik baskının olduğu İzmit Körfezi doğu kıyılarındaki 1975-2023 arası kıyı değişimleri DSAS aracı ile incelenmiştir. Çalışmada, Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve Uzaktan Algılama (UA) teknikleri etkin şekilde kullanılmıştır. Araştırmada 1975-2020 arası 5’er yıllık arayla ve 2023 yılına ait Landsat uydu görüntüleri üzerinden NDWI ve MNDWI analizleri ile kıyı çizgileri belirlenmiştir. Daha sonra kıyı çizgileri DSAS aracındaki NSM, SCE, EPR ve LRR analizlerine tabi tutulmuş, kıyı çizgisi değişiminin zamansal açından mekânsal ve kantitatif verileri saptanmıştır. Çalışmada, NSM analizine göre ortalama 4,53 m, maksimum 510,6 m ve minimum -833,6 m’lik kıyı çizgisi değişimleri saptanmıştır. LRR istatistiğine göre İzmit Körfezi doğu kıyılarında yıllık 0,3 m, maksimum 13,1 m, minimum -20,8 m’lik değişimler hesaplanmıştır. Geniş alanlı kıyı değişimleri, Çuhane Deresi deltasının ortadan kalktığı, Kiraz Dere deltasının oluştuğu sahalarda, İzmit sahil şeridi dolgu alanında, Başiskele-Gölcük arası sanayi, tersane kıyı şeridinde gözlemlenmiştir. Meydana gelen kıyı değişimlerine, kıyı jeomorfolojisi dinamik koşullarının yanında doğrudan ve dolaylı olarak kıyıya yapılan antropojenik müdahalelerin neden olduğu tespit edilmiştir.
International Journal of Geography and Geography Education (IGGE), 2024
Doğal ortam koşulları üzerindeki antropojenik baskı ve yoğunlaşan etkileşim birçok alanda farklı ... more Doğal ortam koşulları üzerindeki antropojenik baskı ve yoğunlaşan etkileşim birçok alanda farklı düzeylerde sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada Yenişehir (Bursa) Havzası’nın farklı alt değişkenler ve kantitatif veriler kullanarak jeoekolojik risk duyarlılığı analizi yapılmıştır. Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) kullanılarak 24 ana kriter ve 142 alt kriterin analizi ile antropojenik kökenli deformasyon riski, ortamsal kirlilik riski, erozyon, kütle hareketleri, kuraklık ve yangın duyarlılık verilerinden oluşan alt değişkenler üretilmiştir. Belirtilen değişkenlerin etken çarpanları üzerinden Yenişehir Havzası’nın jeoekolojik risk duyarlılığı beş kategorik sınıfa ayrılarak oluşturulmuştur. Elde edilen bulgulara göre havzanın % 9’u çok az, % 29’u az, % 32’si orta, % 20’si yüksek ve % 10’u çok yüksek jeoekolojik risk duyarlılığına sahiptir. Özellikle Yenişehir ilçe merkezi ve Organize Sanayi Bölgesi (OSB), doğudaki mermer ve taş ocakları sahası, Boğazköy Barajının geniş çevresindeki bitki örtüsünden yoksun saha ile ulaşım ve sanayi alanları duyarlılığın en yüksek olduğu alanlardır. Jeoekolojik risk duyarlılık verisi etki analizi kapsamında 6 farklı şekilde birim alandaki değerler analizine tabi tutulmuş, arazi kullanımı verisi ile kantitatif ilişkisi hesaplanmış ve havzanın jeoekolojik koruma bölgeleri 3 zon olarak belirlenmiştir. Analizler sonucu belirlenen, havzanın %35’ini oluşturan jeoekolojik risk altındaki sahalar, öncelikli önlem alınacak alan kapsamında değerlendirilmiştir.
Geçmişten günümüze insanoğlunun artan talepleri neticesinde doğal ortam koşulları ile olan
etkile... more Geçmişten günümüze insanoğlunun artan talepleri neticesinde doğal ortam koşulları ile olan etkileşim ve bu ortamlar üzerindeki antropojenik baskı farklı boyutlara ulaşmıştır. Antropojenik kökenli meydana gelen bu baskılar jeomorfolojik süreç ve birimlerde değişimlere yol açabilmektedir. Belirtilen kapsamda bu çalışmada Marmara Adası’ndaki mermer ocaklarından kaynaklı değişimler antropojenik jeomorfoloji yaklaşımı ile analiz edilmiştir. Çalışmada 1975–2020 yılları arası beşer yıllık periyotlar halinde ve 2022 yılına ait uydu görüntülerinden mermer ocaklarındaki değişimin zamansal ve alansal boyutları tespit edilmiştir. Daha sonra 1985 ve 2022 yılları uydu görüntülerine Normalleştirilmiş Bitki Fark İndeksi, Normalleştirilmiş Yapay Alan Farkı İndeksi, Normalleştirilmiş Geçirimsiz Yüzey İndeksi analizleri yapılarak antropojenik değişimin boyutu saptanmıştır. 2022 yılı uydu görüntüsü üzerinden ise adanın yer yüzeyi sıcaklığı tespit edilmiştir. Elde edilen bütün bulgular korelasyona tabi tutulmuş ve tekrar analiz edilerek değişim verileri nokta bulutuna dönüştürülmüştür. Daha sonra bu veriler düzenlenmiş, IDW yöntemi ile enterpole edilerek Marmara Adası’nın antropojenik kaynaklı rölyef değişim modeli oluşturulmuştur. Marmara Adası’nın kuzeyinde son 47 yılda 2,5 artışla doğu-batı yönünde genişleyen mermer ocakları sahasında topoğrafya ortalama 4,3 metre değiştirilmiştir. En yüksek değişim boyutunun 32 metreye ulaştığı mermer ocakları sahasında yer yüzeyi sıcaklığının adadaki diğer arazi kullanım sahalarına göre 1,2°C artış gösterdiği tespit edilmiştir.
Kıyılar, doğal dinamik süreçler ve kıyıya yapılan antropojenik müdahalelerle farklı değişimlere u... more Kıyılar, doğal dinamik süreçler ve kıyıya yapılan antropojenik müdahalelerle farklı değişimlere uğramaktadır. Kıyı çizgisinde meydana gelen değişimler, kıyıların dinamik gelişim süreçlerinin anlaşılmasında önemli rol oynar. Ayrıca kıyıların çekici özelliğinden dolayı beşerî baskının yoğunlaştığı kıyılardaki değişimlerin saptanması, kıyı kullanımı, jeomorfolojik, ekolojik, antropojenik planlama ve geleceğe dönük sürdürülebilir gelişim açısından kullanılabilir veriler ortaya koyar. Bu bakımdan Dünyada ve Türkiye kıyı çizgisi değişiminin tespit edilmesi için çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Bu çalışmada İstanbul’un kuzeyinde yer alan, farklı kıyı jeomorfolojisi birimleri ile antropojenik müdahaleleri barındıran Riva kıyılarındaki değişim uzun dönemli (1963-2023) olarak DSAS aracı ile analiz edilmiştir. Araştırmada 1963, 1970, 1982, 1990, 2000, 2005, 2015 ve 2023 yıllarına ait ortofoto ve uydu görüntüleri kullanılmıştır. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve Uzaktan Algılama (UA) teknikleri kullanımı ve DSAS aracı ile kıyı çizgisi değişim analizleri yapılmıştır. Çalışmada, 7 farklı kısa dönem ve 3 farklı uzun dönem kapsamında kıyı çizgisinin değişimi için DSAS aracında yer alan Net Kıyı Çizgisi Değişimi (NSM) ve Son Nokta Oranı (EPR) analizi yapılmıştır. Daha sonra ise mesafe analizleri CBS üzerinden Union analizi kullanılarak geometrik açıdan da incelenmiştir. DSAS analizlerine göre 7 farklı dönemde Riva kıyılarında mesafe ve yıllık değişim oranına göre en yüksek kıyı değişimi 2000-2005 döneminde, en düşük seviyede kıyı değişimi ise 1990-2000 arası dönemde meydana gelmiştir. 2003 yılında Riva Deresi ağzına antropojenik etkenlerle müdahale edilmesi kıyının çizgisisel ve alansal değişimini etkilemiştir. 1963-2023 arası dönemde NSM istatistiğine göre kıyı ilerlemesindeki mesafe en yüksek 147,78 m iken kıyı gerilemesindeki en uç değer -29,37 metredir. Uzun süreli bu dönemdeki kıyı çizgisi değişim mesafesinin ortalaması 8,67 metredir. EPR istatistiğine göre 1963-2023 arasındaki dönemde kıyı birikimi en yüksek oranı 2,48 m/yıl iken kıyı erozyonu en düşük -0,49 m/yıl ve ortalama EPR değeri 0,14 m/yıl olarak hesaplanmıştır. 60 yıllık dönemde kıyı birikiminin doğal ve antropojenik faktörlerin ortak etkisinde Riva Deresi ağzı çevresi ile Soğan Tombolosu’na doğru meydana geldiği, kıyı erozyonunun ise tombolonun doğusunda gözlemlendiği tespit edilmiştir.
Dünyada, doğal koşullar ve beşeri faaliyet etkileşiminin artması oluşum kökenleri, boyutları, etk... more Dünyada, doğal koşullar ve beşeri faaliyet etkileşiminin artması oluşum kökenleri, boyutları, etkileri farklılıklar gösteren çeşitli tehlike ve risklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca doğal koşulların dinamik sürecine müdahale, yanlış planlama ve aşırı-yoğun kullanım sonucu farklı nedenlerle meydana gelen olaylar birçok alanda tehlikelerin dağılışını da etkiler. Havzalar ise meydana gelmesi muhtemel tehlikelerin ortadan kaldırılması ya da etkisinin azaltılması için yapılacak yönetim çalışmalarının ideal alanlarını oluşturmaktadır. Bu çalışmada belirtilen kapsamda İnegöl ve Yenişehir alt havzalarını içeren Göksu Çayı Havzası’nın tehlike duyarlılık analizleri açısından havza yönetimi incelenmiştir. Çalışmada, Analitik Hiyerarşi Süreci ile havzanın birçok değişkeninin kantitatif analizleri sonucu erozyon, heyelan, sel, taşkın, kuraklık, kaya düşmesi, orman yangını, fırtına ve antropojenik kaynaklı tehlike duyarlılık haritaları üretilmiştir. Analiz verileri, irtifa farkı ve eğim oranı fazla olan plato sahaları, vadiler, ova tabalarında tek kanal üzerinden drene olan akarsular ile sanayi, taş ocağı sahalarında tehlike duyarlılığının yüksek olduğunu göstermiştir. Elde edilen 10 farklı tehlike duyarlılık analiz verileri üzerinden havzanın birden çok tehlikeye maruz kalabilecek alanlarını ortaya koymak amacıyla bulanık mantık yöntemi kullanılarak çoklu tehlike duyarlılık (multirisk) analizi yapılmıştır. Havzanın multirisk verisine göre, % 46’sı çok az, % 25’i az, % 18’i orta, % 8’i yüksek ve % 3’ü çok yüksek düzeyde tehlike duyarlılığına sahip alanları ihtiva eder. Multirisk açısından en tehlikeli alanları, İnegöl Ovası’nın güneyindeki plato sahası ile Yenişehir Ovası’nın kuzeyi, Bahçecik-Koyanlık Dere alt havzası, Göksu Çayı mansab alanı oluşturur. Yüksek irtifa farkı ve eğim değeri, bitki örtüsünün zayıflığı, litolojik birimlerin etkisi ve yoğun beşeri kullanım tehlikenin yüksek düzeyde olduğu alanlarının oluşmasındaki temel faktörlerdir. Çalışmada, havzanın 10 farklı tehlike duyarlılık analizi, multirisk verisi, fiziki ve beşeri coğrafya koşullarının ortak etkisinde incelenmesi ile tehlike duyarlılık kapsamında havza yönetimi için önerilerde bulunulmuştur.
Doğal ve beşeri ortam koşullarının yoğun etkileşim halinde olduğu havzalarda birçok kapsamda
çeşi... more Doğal ve beşeri ortam koşullarının yoğun etkileşim halinde olduğu havzalarda birçok kapsamda çeşitli modellerle yönetim çalışmaları uygulanmaktadır. Bu araştırmanın amacı, coğrafi çeşitliliği, etkileşimleri ve potansiyel riskleri barındıran Göksu Çayı Havzası’nın farklı değişkenler üzerinden mekânsal otokorelasyon ve kümeleme analizine dayalı havza yönetim modelinin oluşturulmasıdır. Coğrafi Bilgi Sistemlerinin (CBS) etkin kullanıldığı çalışmada, deterministik, kantitatif, korelasyon ve dağılış analizi yöntemleriyle çok basamaklı sistematik oluşturulmuştur. Havzanın bütün coğrafi unsurlarını, etkileşimleri, doğal dinamik işleyiş yapısını ortaya koymak ve ilişkisel olarak kümelenme dağılışını oluşturmak için birçok parametrenin analizleri ile dört ana değişken (alt model) üretilmiştir. Ana değişkenler, jeomorfolojik uygunluk-elverişlilik, yağış akış, çoklu-risk ve arazi kullanım modellerinden oluşur. Her bir model karşılıklı olarak mekansal korelasyona tabi tutulmuş ve havzanın kümeleme analizi dağılış verisi üretilmiştir. Beş farklı kümenin tespit edildiği veri, sorun-risk potansiyeli ve sürdürülebilir-uygun kullanım potansiyeli açısından da analiz edilmiştir. Daha sonra dağılış verisi, Lokal Moran’s I-Anselin testi ve Getis-Ord Gİ istatistiği ile anlamlılık ve kümelenme açısından test edilmiştir. Analizlerden, havzanın yüksek çerçevesini oluşturan sahaların sürdürülebilir-uygun kullanım potansiyeline sahip kümelenme gösterdiği, İnegöl Ovası, Yenişehir kuzeyi ve Göksu Vadisi’nde sorun-risk potansiyeli yüksek kümelenmenin olduğu tespit edilmiştir. Havzada sürdürülebilirliğin sağlanması için, ekolojik sahaların korunması, sel, taşkın, erozyon, heyelan tedbirlerin arttırılması, akarsulardaki su kalitesinin kontrol edilmesi ve antropojenik baskı yoğunlaşmasının daha uygun alanlara yönlendirilmesi gerekmektedir.
Jeomorfolojik koşullar, insanoğlunun artan talepleri sonucunda antropojenik faaliyetler ile
değiş... more Jeomorfolojik koşullar, insanoğlunun artan talepleri sonucunda antropojenik faaliyetler ile değişimlere maruz kalmaktadır. Meydana gelen antropojenik kökenli jeomorfolojik değişimler, özellikle kıyılarda doğrudan ve dolaylı olarak çeşitli unsurların gözlemlenmesine, yapay yer şekillerinin oluşmasına ve dinamik işleyiş süreçlerinin farklılaşmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada, ülkemizin yoğun yerleşim, sanayi ve ulaşım alanlarından olan İzmit Körfezi kıyılarındaki insan kaynaklı jeomorfolojik değişimler ve süreçler, Coğrafi Bilgi Sitemleri (CBS) ve uzaktan algılama tekniklerinin etkin kullanımı ile incelenmiştir. Araştırmada ilk olarak 1975, 1980, 1990, 2000, 2010 ve 2020 yıllarına ait uydu görüntüleri Normalleştirilmiş Fark Su İndisi (NDWI) ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulguların piksel tabanlı olması ve hatalar barındırmasından dolayı, imar planları, eski-yeni fotoğraf analizi, yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri, kartografik veriler ve arazi gözlemlerinden sağlanan verilerle geçmiş dönemli ve 2020 yılına ait kıyı çizgileri tespit edilmiştir. Değişim analizi ile İzmit Körfezi kıyılarında 6,15 km2’lik kıyı birikim, 0,53 km2’lik kıyı aşınım sahası olduğu saptanmıştır. Yapılan analizlerden değişim alanlarının %90’nını doğrudan insan kaynaklı etkilerin oluşturduğu, %7’sini dolaylı insan etkisi, %3’ünü doğal koşulların meydana getirdiği belirlenmiştir. İzmit Körfezi kıyılarının kuzey kesiminde antropojenik kökenli birikim sahalarının, toplam değişimin %99’unu oluşturduğu, güney kıyılarda bu oranın %89 olduğu, doğu kıyılarda ise %63 olduğu hesaplanmıştır. Çeşitli antropojenik amaçlarla meydana gelen insan kaynaklı kıyı değişimleri İzmit, Körfez, Dilovası, Gölcük ve Altınova kıyılarının belli kesimlerinde yoğunlaşmıştır. İzmit Körfezi kıyılarının morfometrik yapısı, jeomorfolojisi ve kıyı tipi belli alanlarda antropojenik etkilerle değişmiştir. Bu değişim İzmit Körfezi kıyıları ve yakın çevresinde çeşitli antropo-jeomorfolojik birimlerin gözlemlenmesine neden olmuştur.
Yeryüzü jeomorfolojisi, şehirleşme, sanayi, ulaşım, madencilik, turizm vb. birçok faktörün etkisi... more Yeryüzü jeomorfolojisi, şehirleşme, sanayi, ulaşım, madencilik, turizm vb. birçok faktörün etkisinde antropojenik baskılara maruz kalmakta ve gelişen teknolojik imkânlarla birlikte farklı boyutlarda değişimlere uğramaktadır. İnsan etkisiyle meydana gelen bu değişimlerin çeşitli yaklaşımlarla incelenmesi antropojenik jeomorfoloji çalışmalarının başlangıç noktası olmuştur. Türkiye’de de özellikle yoğun nüfuslu alanlarda farklı etmen ve süreçlerle antropojenik kökenli jeomorfolojik değişimler yaşanmaktadır. Bu çalışmada Maltepe (İstanbul) ilçesindeki antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğu ve bu değişimde rol oynayan faktörler jeoistatistiksel yöntemlerle incelenmiştir. Araştırmada, 1985 ve 2020 yılına ait yükselti verileri, 10’ar yıllık dönemler halinde son 50 yıllık periyottaki uydu görüntüleri, ortofotoları ile arazi çalışmalarındaki ölçümgözlem verileri kullanılarak inceleme sahasının antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğu haritası üretilmiştir. Antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğunu etkileyen etmenler 10 ana faktör ve bunlara bağlı 58 alt parametre olarak belirlenmiştir. Değişim yoğunluğu verileri ile belirlenen ana faktör ve alt birimlerine regresyon, coğrafi dedektör, etki-faktör analizleri uygulanmış ve etken faktörler tespit edilmiştir. Değişim modeline göre ilçe arazisinin % 20,4’ünde çok yüksek ve yüksek yoğunlukta jeomorfolojik-topografik değişimlerin yaşandığı belirlenmiştir. Analiz sonuçları antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişimlerin meydana gelmesinde arazi kullanımı, jeomorfoloji, yükselti, bina kat sayısı ve yol yoğunluğunun değişimin esas faktörleri olduğunu göstermiştir.
Morfometrik indislerle yapılan analizler, gelişen Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile hızlı, karşı... more Morfometrik indislerle yapılan analizler, gelişen Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile hızlı, karşılaştırabilir veriler sağlamakta ve bu bilgiler sayesinde havzaların jeolojik, jeomorfolojik ve hidrografik özellikleri açıklanabilmektedir. Bu çalışmada, farklı yapısal unsurları, jeomorfik birimleri, tektonik özellikleri barındıran İnegöl havzasının drenaj ağı, gelişimi ve flüvyal süreçleri etkileyen unsurlar, morfometrik indis analizleri üzerinden incelenmiştir. Araştırmada topografya paftaları ile Sayısal Yükselti Modeli (SYM) oluşturulmuş, havza geneli ve üç ana alt havza üzerinden alansal, çizgisel ve yüzeysel 26 morfometrik indisin hesaplamaları yapılmış ve CBS ile haritalar üretilmiştir. Yapılan analizlerden özellikle drenaj yoğunluğu, akarsu sıklığı, asimetrik faktöri, topografik simetri faktörü, vadi genişliği-vadi yüksekliği oranı, akarsu-boy gradyan indisi, yarılma derecesi ve aşınım-parçalanma indis verileri, havzanın drenaj gelişiminde strüktürün, tektonik hadiseler ile doğrultuların ana etkenler olduğunu tespit edilmiştir. Morfometrik indis sonuçlarına göre, havzanın kuzeyinde yer alan İnegöl ovasında litolojik birimler akarsuların tek kanal üzerinden drene olmasını sağlarken, Domaniç Dağları’ndaki granit topografyası akarsu sıklığının yoğun olmasına neden olmuştur. Vadi genişliği-vadi yüksekliği oranı, akarsu-boy gradyan indisi, yarılma derecesi ve topografik pürüzlülük indis verileri konsekant akarsu varlığını, havzanın belli alanlarındaki akarsuların ötelendiğini, fay dikliklerini aşarak boğaz vadiler oluşturduğunu ortaya koymuştur. Havzada genel drenajın sentripetal tipte olduğu, alt havzalarda ve yerel bölgelerde dandritik, kafesli ve paralel drenaj ağlarının geliştiği görülmüştür. Uygulanan indislerle drenaj ağı ve flüvyal süreçlerin gelişiminde tektonik hareketlerin etkisinin baskın etmen olduğu sayısal kanıtlarla tespit edilmiştir.
International Journal of Geography and Geography Education (IGGE), 2021
Basin management is a forward-looking planning work that aims to use and protect the resources in... more Basin management is a forward-looking planning work that aims to use and protect the resources in the area whose boundaries are determined by the natural environment conditions and to prevent the risks, pollution and problems that may occur. Purpose of the study is historical process of the development phases of basin management, and by explaining the different implementation models that have emerged out of Turkey and the world with examples of forms to fill the gap in the literature. Basins, where water is considered as the main element, were first used in the 20th century within the scope of water, energy supply and agricultural purpose at the beginning there were areas of management work with the USA and a few individual countries. As a result of the increasing demands after the Second World War, the scope of watershed management focused on water potential, erosion, engineering studies and contribution to agricultural production has changed by being influenced by scientific studies, international conference and symposium decisions. Especially since the 1990s, the concepts of environment-nature protection and sustainability have taken an important place in watershed management and today, the holistic approach has formed the basis of basin management studies. One of the most important studies of the holistic approach is the river basin management system put into practice by the EU within the scope of the Water Framework Directive. Today, technological facilities, multidisciplinary structure enables the implementation of many different models in watershed management and supports the holistic understanding with various perspectives. In addition, the existence of watershed management models that examine multiple details such as ecosystem, ecological, geographic, quantitative, sustainable, participatory, risk and disaster analyzes enable the watersheds to be compared with the analyzes and to the most accurate management planning in terms of implementation.
While the geomorphological elements are shaped by various dynamic
processes, the involvement of h... more While the geomorphological elements are shaped by various dynamic processes, the involvement of human beings in this process has led to changes in different dimensions and led to the emergence of the concept of anthropogenic geomorphology. In this study, anthropogenic geomorphology elements can be observed with different factors in Istanbul-Atasehir district, the old and new topographic data compared with the Geographical Information Systems (GIS) and different anthropogenic units that play a role in this change is investigated. In this study, a systematic method consisting of several stages was used to determine relief change and anthropogenic effect factors. Land use status and changing conditions in Ataşehir were determined by satellite images, and relief changes were analyzed and compared in three different stages over the digital elevation model of the past and present. At the end of the study, most of the relief change analyzes determined were subjected to correlation analysis with anthropogenic factor units and sub-parameters and the relationship between them was explained. As a result of the research, 29% of the districts were observed to have relief changes, and according to different analyzes, the topographic surface was re-arranged at many points of the land at micro and macro scale.
International Journal of Geography and Geography Education, 2020
Geomorphological elements developed and changed by the influence of many dynamic processes and fa... more Geomorphological elements developed and changed by the influence of many dynamic processes and factors have begun to gain different dimensions and appearances under the influence of human activities. The fact that humanity has become a direct and indirect effective actor in many interventions on relief has led to the development of anthropogenic geomorphology. In this study, the anthropogenic geomorphology of the Dilderesi Basin, located within the boundaries of Kocaeli province, was investigated. In this research, a multi-step systematic was applied with the geographical perspective by using Remote Sensing (RS) and Geographic Information Systems (GIS) and different analysis and evaluation methods were tried. First of all, land use and changes occurred in the basin in 1985, 2000 and 2019 were determined. Afterwards, anthropogeomorphology map of the basin was created by considering the anthropogenic geomorphology systematics of different researchers, quantitative data were produced, analyzed and evaluated. The geological, geomorphological and hydrographic conditions in the areas where the anthropogenic pressure is intense are analyzed again and the reasons of the distribution are questioned. In order to obtain quantitative and more accurate data of relief change in the basin, over 500 points were determined in the field, satellite images, observation and measurements in field studies and effect-change map were produced. Based on many geographical elements of Dilderesi Basin, three different anthropogenic geomorphology impact scenarios have been produced with analytical hierarchy process within the scope of different impact values. As a result of the studies, it has been observed that land use changes have been experienced in the Dilderesi Basin from the past to the present day, and especially the anthropogenic geomorphology conditions in the south and west of the basin cause changes and effects on the topographic appearance. In addition, it was found that the biggest changes in relief were in quarries, main transportation routes and industrial areas and these areas affected the natural conditions of the basin by changing the topography.
Doğal ortamlar ile insanoğlu faaliyetleri arasında daima karşılıklı bir etkileşim bulunmaktadır.... more Doğal ortamlar ile insanoğlu faaliyetleri arasında daima karşılıklı bir etkileşim bulunmaktadır. Ancak hızlı nüfus artışına bağlı olarak artan talepler doğal ortamların aşırı kullanılmasına yol açabilmekte ve farklı sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle artık birçok yönetim ve planlama çalışmalarında sürdürülebilirlik kavramı ön plana alınmış ve geleceğe dönük uygulamalar başlatılmıştır. Havza yönetimi ve planlama çalışmaları da geniş boyutu, multidisipliner yapısı, hukuki ve kamusal durumu, farklı model ve anlayışlarıyla koruma-kullanma ve kalkınma dengesi kapsamında sürdürülebilirliği ön plana alan çalışma alanlarından biridir. Bu çalışmada Marmara Bölgesi'nde yer alan İznik Gölü Havzası örneğinde doğal ortam koşullarının özellikleri, beşeri koşullarla etkileşimi, oluşabilecek riskler ve sorunların analizi kapsamında havza yönetimi ve planlama çalışmalarına etkisi incelenmiştir. Çalışmada ilk olarak kavramsal çerçeve kapsamında havza yönetimi kavramı, geçmişten günümüze değişen anlayış koşulları ve farklı modelleri ile detaylıca açıklanmıştır. Daha sonra inceleme sahası temelinde Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılarak İznik Gölü Havzası'nın jeolojik, jeomorfolojik, klimatolojik, hidrografik, edafik, floristik özellikleri incelenmiş ve analiz edilmiştir. Ayrıca uydu görüntüleri ile 1985, 2000 ve 2019 yıllarına ait arazi kullanımı ve değişimleri tespit edilmiştir. Analitik hiyerarşi süreci ve ağırlıklı bindirme analizleri ile havzanın erozyon, deprem, heyelan, orman yangını, sel ve taşkın risk analizleri yapılmıştır. Elde edilen verilerle İznik Gölü Havzası'nda yüksek riskli alanlar ve ortam sorunlarının olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle İznik Gölü Havzası için yapılacak mikro ve daha geniş ölçekli havza yönetim-planlama çalışmalarında doğal ortam koşullarının etkisi ile birlikte beşeri koşullarla etkileşimi, risk verilerinin eklenmesi ve geleceğe dönük sürdürülebilir modellerin uygulanması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
International Journal of Geography and Geography Education (IGGE), 2019
There is a closely relationship between geomorphological formation, development processes and the... more There is a closely relationship between geomorphological formation, development processes and the establishment, development of drainage network. Factors such as fluvial processes, tectonism and structure affect the geomorphological structure of the basins and the drainage network. This allows us to learn about the relationship between the geomorphological evolution of the basins, the types of drainage networks and topography. This morphological structure and the effects of the processes can be interpreted by the numerical values obtained by the morphometric analysis. In this study, Dilderesi Basin, which is located in the Kocaeli Plateau and which mostly flows in the north-south direction, has been investigated. In the research, the boundaries of the basin and the geological, geomorphological and hydrographic characteristics were determined through the DEM data transferred to the ArcGIS program. In addition to this, morphometric indices were applied for better explanation of the drainage network with the geomorphological structure of the basin. Morphometric index results and previous researches, maps and field studies were analyzed and evaluated. As a result of the information obtained, the Dilderesi basin had a topographic view close to the maturity stage, however, it was found that drainage lines were far from being fully mature in profile due to lithological differences and active tectonics. In addition, asymmetric structure was found in the upper and lower parts of the basin, tectonism was observed in the valleys. Although there is generally a dendritic drainage network in the basin, different drainage types can be seen due to many factors in morphological development.
Günümüzde coğrafya biliminin en önemli araçlarından biri olan coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ile ... more Günümüzde coğrafya biliminin en önemli araçlarından biri olan coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ile yapılan çalışmalar aynı zamanda birçok disipline ve alana kaynak oluşturmaktadır. Bu tekniklerle yapılan analizler ve sorgulamalar sonucu elde edilen verilerin haritalara dönüştürülmesi, özellikle problemlerin tespitinde ve geleceğe dönük planlama çalışmalarında kullanılmaktadır. Bu çalışmada da şehirlerdeki spor alanları varlığının tespiti, yeterliliği, dağılış analizi ve erişebilirlik durumu Kocaeli'nin Karamürsel şehri ölçeğinde incelenmiştir. Karamürsel şehir merkezinde bulunan spor alanları uydu görüntüleri ve imar planlarından tespit edilmiş, CBS'ne aktarılmış ve sınıflandırılmıştır. CBS'de yapılan alansal hesaplamalar ve istatistikî veriler dışında, spor alanlarının dağılış, erişebilirlik analizleri yapılmış ve bunların haritaları üretilmiştir. Ayrıca alansal veriler nüfus verileriyle karşılaştırılmış ve kişi başına düşen spor alanları tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda Karamürsel şehir merkezinde spor alanlarının düzensiz bir dağılış gösterdiği, erişebilirlik sorununun bazı alanlarda farklı spor tesisleri için mevcut olduğu görülmüştür. Çalışma alanında tespit edilen kişi başına düşen spor alanı miktarının, Dünya standardının (kişi başına 4 m 2) altında olduğu ve Karamürsel şehir merkezinde bu miktara ulaşılması için 142.005 m 2 daha spor alanına ihtiyaç duyulduğu tespit edilmiştir.
In today, studies make with Geographic Information System (GIS) which is a very important tools in science of geography constitute resource many disciplinary the same time. This technical make analysis and question to result of data transform to maps use particularly in detection of problems and studies planning of future. In these studies, sports areas in cities of existence, sufficiency, analysis of distribution and case of accessibility examine example of Kocaeli-Karamursel city. Sport areas in central of Karamursel city is established to satellite images and master plans, its transfer from GIS and classify. To except calculation of area and statistical data in this software, making to analysis of distribution, accessibility of sports areas and were used to these maps. Also areas data’s compared data of population and have been identified per capita sport areas. As a result of studying, sport areas have showed irregular a distribution, some spor facilities have some problem of accessibility see in city centre of Karamursel. It has been determined that the amount of sporting area per person identified in the study area is below the World Standard (4 m2 per person). It was determined that 142.005 m2 more sports area was needed to reach this amount in Karamursel city centre.
Kıyılar, sağladığı imkânlar, olanaklar, potansiyeli ve çekiciliği nedeniyle geçmişten günümüze be... more Kıyılar, sağladığı imkânlar, olanaklar, potansiyeli ve çekiciliği nedeniyle geçmişten günümüze beşeri faaliyetlerin en çok yoğunlaştığı alanlar konumundadır. Kıyıların tarih boyunca beşeri faaliyetlere maruz kalması, son yüzyılda meydana gelen hızlı nüfus artışı, kentleşme, sanayi ve ulaşım gibi etkenlerle daha da artmış ve günümüzde kıyı alanları beşeri faaliyetlerin merkezi olmuştur. Kara ve deniz ekosisteminin etkileşim alanı olan ve doğal-beşeri coğrafya unsurlarını barındıran kıyı alanlarında günümüzdeki yoğun beşeri baskılar, kıyı kullanımı ve oluşan değişimler, birtakım sorunların oluşmasına neden olmaya başlamıştır. Günümüzde kıyılardaki sorunların en aza indirilmesi ve sürdürülebilir kullanımların sağlanması için kıyı yönetimi ve planlaması çalışmaları uygulanmaktadır. Bu çalışma da, kıyı alanında değişimlerin yoğunlaştığı Karadeniz bölgesinin doğusundaki, Solaklı Dere-İyidere (Trabzon-Of) arasındaki kıyı şeridi incelenmiştir. Kıyı alanının incelenmesi, kıyı kullanımının zamansal değişimi, haritaların üretilmesi, sayısal analiz sonuçlarının elde edilmesi, sorunların tespiti ve yönetimi, SWOT analizinin yapılması ve kıyının sürdürülebilir yönetiminin oluşturulması basamaklarından oluşmaktadır. Çalışma alanının kıyı kullanımındaki zamansal değişimi, 1990-2014 yıllarındaki uydu görüntülerinin coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ve uzaktan algılama (UA) teknikleri ile analizi sonucu elde edilmiştir. İncelenen süreçte kıyıda orman alanları azalmış, tarım alanları ve yerleşim alanları artış göstermiştir. Dikkat çeken diğer durumlar ise; kıyıdaki dolgu alanları ile kıyının alansal olarak artması ve Karadeniz sahil yolu sonucu yaşanan değişimlerdir. Bu çalışma ile Karadeniz kıyılarının tamamında yaşanan kıyı sorunları ve değişimlerine yönelik yerel ölçekli kıyı yönetimi çalışması oluşturulmuştur. Çalışmadan kazanılacak bilgilerle daha geniş çaplı sürdürülebilir kıyı yönetimi çalışmalarının oluşturulması düşünülmektedir.
Doğal ve beşeri ortamların yoğun bir şekilde etkileşim halinde olduğu ve karmaşık sistemler meyda... more Doğal ve beşeri ortamların yoğun bir şekilde etkileşim halinde olduğu ve karmaşık sistemler meydana getirdiği günümüz koşullarında, bu unsurların ilişkisinin incelenmesi birçok sorunun çözümünde önemli rol oynamakta ve kullanılabilir veriler sağlamaktadır. Bu nedenle bu çalışmada Marmara Bölgesi'nin doğusundaki Sapanca Gölü kıyıları ve yakın çevresindeki jeomorfolojik birimlerle mekan-kıyı kullanımı unsurları arasındaki ilişki, coğrafi bakış açısı, yöntemleri ve CBS teknikleri ile incelenmiştir. İnceleme sonucunda çalışma alanında jeomorfolojik birimleri meydana getiren dağlık alanlar, plato sahaları, ova ve alüvyal alanlar, vadiler, birikinti koni ve yelpazeleri, sazlık bataklık alanlarda; yerleşim alanları, tarım alanları, orman alanları, çalılık-fundalık ve otlak alanlar gibi mekan kullanım birimlerinin etkileşim halinde olduğu gözlemlenmiştir. Çalışma alanındaki jeomorfolojik birimler bazı alanlarda yoğun beşeri kullanıma maruz kalmış, bazı alanların bir kısmı korunmuş, bazı alanlarda ise mekandan yanlış yararlanılmıştır. Mekan kullanım unsurlarının bazıları ise belirli morfolojik birimlerde yoğunlaşmış, bazıları da birkaç jeomorfolojik birimde kullanım alanı olarak gözlemlenmiştir. Belirtilen bu durumlarda başta Sapanca Gölü olmak üzere doğal ortamı etkilemiş ve sorunlar meydana gelmiştir. ABSTRACT Natural and human factors that interact intensively and conditions caused by today's complex systems, examining the relationship of these elements plays an important role in solving the many problems and provide data available. The relationship between Therefore, in this study the Marmara region to the east of Sapanca Lake shores and the nearby geomorphological unit with space-shore use elements of geographical perspectives, methods and
Kıyı alanları, tarih boyunca insanların ilgisini çekmiş, günümüzde kıyıların coğrafi potansiyelle... more Kıyı alanları, tarih boyunca insanların ilgisini çekmiş, günümüzde kıyıların coğrafi potansiyelleri ve özellikleri sayesinde yerleşim başta olmak üzere birçok beşeri faaliyetin yoğunlaştığı alanlar durumuna gelmiştir. Deniz ile kara ekosistemlerinin etkileşim alanı olan kıyılar, dinamik yapısının yanında yoğunlaşan beşeri faaliyetler nedeniyle daima değişimlerin yaşandığı alanlar olmuştur. Günümüzde, kıyılarda beşeri kaynaklı değişimler kıyı dolgu faaliyetleri ile meydana gelmektedir. Kıyı dolgu faaliyetleri, kıyı alanı kullanımına yeni alanlar kazandırırken yeni kullanım türleri de oluşturmaktadır. Ancak kıyı dolgu alanları kıyının yapısını değiştirmesi ve bazı riskler, çevresel sorunlar oluşturması nedeniyle kıyı ekosistemini oldukça fazla etkilemektedir. İstanbul’da son yıllarda yoğun beşeri baskılar nedeniyle kıyılarda değişimlerin yaşandığı ve kıyı dolgu faaliyetlerinin yoğunlaştığı yerlerin başında gelmektedir. Bu çalışmada İstanbul Anadolu yakasının en büyük kıyı dolgu faaliyeti olan Maltepe Sahil Parkı, kıyı kullanımı açısından değerlendirilmiştir. Değerlendirme aşamasında Coğrafi bilgi sistemleri (CBS), uzaktan algılama (UA) teknikleri, SWOT analizi, coğrafi etki değerlendirmesi yöntemleri kullanılmıştır. Coğrafi bakış açısı ile yapılan değerlendirme sonucu Maltepe sahil parkının, İstanbul Anadolu yakasına geniş bir yeşil alan, spor, rekreasyon ve sosyal-kültürel alanlar katkısında bulunduğu görülmüştür. Bu alanların insanların kıyı ile olan bağlantısını sağlaması ve kıyıda çevresel yaklaşımlar kullanılması parkın diğer olumlu özellikleridir. Ancak Maltepe sahil parkının fay hatlarına yakınlığı, sıvılaşma ve çökme potansiyeli ve diğer çevresel sorunlarda olumsuz özellikleri göstermektedir.
Internal and external factors shape geomorphological elements and processes and vary temporally a... more Internal and external factors shape geomorphological elements and processes and vary temporally and spatially. However, today, geomorphological conditions and topographic surfaces are being changed and reshaped by many anthropogenic factors such as settlement, industry, transportation, mining, and tourism. This situation, which leads to the emergence of anthropogenic geomorphological conditions, can be examined with different methods and techniques. This study used Geographical Information Systems (GIS) and Remote Sensing (RS) techniques to determine the intensity of relief change within the scope of anthropogenic geomorphology on the coasts of the Gulf of Izmıt and its immediate vicinity. The anthropogenic relief change model used in the study consists of 6 steps. The model includes the preliminary estimation findings of the factor maps with the weighted overlay method, Landsat satellite image analyses, photo analyses, and measurement-observation data on land and satellite images. In the study, preliminary finding data for relief change were produced from the slope, topographic relief, land use, distance to the main road, and road density data of the study area. Then, satellite images of 1980, 1990, 2000, 2010, and 2020 were analyzed, and a relief change intensity map of anthropogenic origin was obtained by making measurements at 60,000 points through field studies and satellite images. The applied model determined that the intensity of relief change due to anthropogenic origin is high in 22% of the Gulf of Izmit coasts and its immediate surroundings. The findings determined a high density of relief change in transport, industrial and residential areas, and coastal filling areas in areas with high slope values.
In this study, the shoreline and lake surface area changes of Lake Manyas were analysed by using ... more In this study, the shoreline and lake surface area changes of Lake Manyas were analysed by using Geographical Information Systems (GIS) and Remote Sensing (RS) techniques for long term (1980-2020) and annual (2022) with DSAS tool. In the study, a formula was created using NDWI, MDWI, WRI water indices and NDVI, RVI, NDMI, GCI vegetation indices over Landsat satellite images of 1980, 1985, 1990, 1995, 2000, 2000, 2005, 2005, 2010, 2015, 2020 and all months of 2022, and shoreline extraction was performed. Then, shoreline and lake surface area change were analysed over different periods with NSM, EPR, SCE, LRR statistics in DSAS tool. According to the results of the analyses, the average shoreline changes between 1980 and 2020 was 139 m according to NSM statistics, 3,5 m/year according to EPR, 243.1 m according to SCE and 3.4 m/year according to LRR. While the shoreline extended a maximum of 1599 m, the minimum value was -403 m. From 1980 to 2020, 5.85 km2 coastal accumulation, 1.03 km2 coastal erosion and 146.5 km2 permanent lake surface area data were determined on the surface area and shores of Lake Manyas. According to the monthly data of Lake Manyas for 2022, the shoreline is advancing by 18 m on average. Due to the natural dynamic process and the productive structure of the wetland system, the lake surface area reaches its widest size in April with 149.01 km2 and its narrowest area is 146.05 km2 in August. On the southern shores of Lake Manyas, reedbed development and coastal accumulation are intensely experienced with the progression of the Manyas Stream delta, while coastal erosion is observed on the northern shores.
Bu çalışmada, jeomorfolojik olarak çeşitlilik sunan, yoğun antropojenik baskının olduğu İzmit Kör... more Bu çalışmada, jeomorfolojik olarak çeşitlilik sunan, yoğun antropojenik baskının olduğu İzmit Körfezi doğu kıyılarındaki 1975-2023 arası kıyı değişimleri DSAS aracı ile incelenmiştir. Çalışmada, Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve Uzaktan Algılama (UA) teknikleri etkin şekilde kullanılmıştır. Araştırmada 1975-2020 arası 5’er yıllık arayla ve 2023 yılına ait Landsat uydu görüntüleri üzerinden NDWI ve MNDWI analizleri ile kıyı çizgileri belirlenmiştir. Daha sonra kıyı çizgileri DSAS aracındaki NSM, SCE, EPR ve LRR analizlerine tabi tutulmuş, kıyı çizgisi değişiminin zamansal açından mekânsal ve kantitatif verileri saptanmıştır. Çalışmada, NSM analizine göre ortalama 4,53 m, maksimum 510,6 m ve minimum -833,6 m’lik kıyı çizgisi değişimleri saptanmıştır. LRR istatistiğine göre İzmit Körfezi doğu kıyılarında yıllık 0,3 m, maksimum 13,1 m, minimum -20,8 m’lik değişimler hesaplanmıştır. Geniş alanlı kıyı değişimleri, Çuhane Deresi deltasının ortadan kalktığı, Kiraz Dere deltasının oluştuğu sahalarda, İzmit sahil şeridi dolgu alanında, Başiskele-Gölcük arası sanayi, tersane kıyı şeridinde gözlemlenmiştir. Meydana gelen kıyı değişimlerine, kıyı jeomorfolojisi dinamik koşullarının yanında doğrudan ve dolaylı olarak kıyıya yapılan antropojenik müdahalelerin neden olduğu tespit edilmiştir.
International Journal of Geography and Geography Education (IGGE), 2024
Doğal ortam koşulları üzerindeki antropojenik baskı ve yoğunlaşan etkileşim birçok alanda farklı ... more Doğal ortam koşulları üzerindeki antropojenik baskı ve yoğunlaşan etkileşim birçok alanda farklı düzeylerde sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada Yenişehir (Bursa) Havzası’nın farklı alt değişkenler ve kantitatif veriler kullanarak jeoekolojik risk duyarlılığı analizi yapılmıştır. Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) kullanılarak 24 ana kriter ve 142 alt kriterin analizi ile antropojenik kökenli deformasyon riski, ortamsal kirlilik riski, erozyon, kütle hareketleri, kuraklık ve yangın duyarlılık verilerinden oluşan alt değişkenler üretilmiştir. Belirtilen değişkenlerin etken çarpanları üzerinden Yenişehir Havzası’nın jeoekolojik risk duyarlılığı beş kategorik sınıfa ayrılarak oluşturulmuştur. Elde edilen bulgulara göre havzanın % 9’u çok az, % 29’u az, % 32’si orta, % 20’si yüksek ve % 10’u çok yüksek jeoekolojik risk duyarlılığına sahiptir. Özellikle Yenişehir ilçe merkezi ve Organize Sanayi Bölgesi (OSB), doğudaki mermer ve taş ocakları sahası, Boğazköy Barajının geniş çevresindeki bitki örtüsünden yoksun saha ile ulaşım ve sanayi alanları duyarlılığın en yüksek olduğu alanlardır. Jeoekolojik risk duyarlılık verisi etki analizi kapsamında 6 farklı şekilde birim alandaki değerler analizine tabi tutulmuş, arazi kullanımı verisi ile kantitatif ilişkisi hesaplanmış ve havzanın jeoekolojik koruma bölgeleri 3 zon olarak belirlenmiştir. Analizler sonucu belirlenen, havzanın %35’ini oluşturan jeoekolojik risk altındaki sahalar, öncelikli önlem alınacak alan kapsamında değerlendirilmiştir.
Geçmişten günümüze insanoğlunun artan talepleri neticesinde doğal ortam koşulları ile olan
etkile... more Geçmişten günümüze insanoğlunun artan talepleri neticesinde doğal ortam koşulları ile olan etkileşim ve bu ortamlar üzerindeki antropojenik baskı farklı boyutlara ulaşmıştır. Antropojenik kökenli meydana gelen bu baskılar jeomorfolojik süreç ve birimlerde değişimlere yol açabilmektedir. Belirtilen kapsamda bu çalışmada Marmara Adası’ndaki mermer ocaklarından kaynaklı değişimler antropojenik jeomorfoloji yaklaşımı ile analiz edilmiştir. Çalışmada 1975–2020 yılları arası beşer yıllık periyotlar halinde ve 2022 yılına ait uydu görüntülerinden mermer ocaklarındaki değişimin zamansal ve alansal boyutları tespit edilmiştir. Daha sonra 1985 ve 2022 yılları uydu görüntülerine Normalleştirilmiş Bitki Fark İndeksi, Normalleştirilmiş Yapay Alan Farkı İndeksi, Normalleştirilmiş Geçirimsiz Yüzey İndeksi analizleri yapılarak antropojenik değişimin boyutu saptanmıştır. 2022 yılı uydu görüntüsü üzerinden ise adanın yer yüzeyi sıcaklığı tespit edilmiştir. Elde edilen bütün bulgular korelasyona tabi tutulmuş ve tekrar analiz edilerek değişim verileri nokta bulutuna dönüştürülmüştür. Daha sonra bu veriler düzenlenmiş, IDW yöntemi ile enterpole edilerek Marmara Adası’nın antropojenik kaynaklı rölyef değişim modeli oluşturulmuştur. Marmara Adası’nın kuzeyinde son 47 yılda 2,5 artışla doğu-batı yönünde genişleyen mermer ocakları sahasında topoğrafya ortalama 4,3 metre değiştirilmiştir. En yüksek değişim boyutunun 32 metreye ulaştığı mermer ocakları sahasında yer yüzeyi sıcaklığının adadaki diğer arazi kullanım sahalarına göre 1,2°C artış gösterdiği tespit edilmiştir.
Kıyılar, doğal dinamik süreçler ve kıyıya yapılan antropojenik müdahalelerle farklı değişimlere u... more Kıyılar, doğal dinamik süreçler ve kıyıya yapılan antropojenik müdahalelerle farklı değişimlere uğramaktadır. Kıyı çizgisinde meydana gelen değişimler, kıyıların dinamik gelişim süreçlerinin anlaşılmasında önemli rol oynar. Ayrıca kıyıların çekici özelliğinden dolayı beşerî baskının yoğunlaştığı kıyılardaki değişimlerin saptanması, kıyı kullanımı, jeomorfolojik, ekolojik, antropojenik planlama ve geleceğe dönük sürdürülebilir gelişim açısından kullanılabilir veriler ortaya koyar. Bu bakımdan Dünyada ve Türkiye kıyı çizgisi değişiminin tespit edilmesi için çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Bu çalışmada İstanbul’un kuzeyinde yer alan, farklı kıyı jeomorfolojisi birimleri ile antropojenik müdahaleleri barındıran Riva kıyılarındaki değişim uzun dönemli (1963-2023) olarak DSAS aracı ile analiz edilmiştir. Araştırmada 1963, 1970, 1982, 1990, 2000, 2005, 2015 ve 2023 yıllarına ait ortofoto ve uydu görüntüleri kullanılmıştır. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve Uzaktan Algılama (UA) teknikleri kullanımı ve DSAS aracı ile kıyı çizgisi değişim analizleri yapılmıştır. Çalışmada, 7 farklı kısa dönem ve 3 farklı uzun dönem kapsamında kıyı çizgisinin değişimi için DSAS aracında yer alan Net Kıyı Çizgisi Değişimi (NSM) ve Son Nokta Oranı (EPR) analizi yapılmıştır. Daha sonra ise mesafe analizleri CBS üzerinden Union analizi kullanılarak geometrik açıdan da incelenmiştir. DSAS analizlerine göre 7 farklı dönemde Riva kıyılarında mesafe ve yıllık değişim oranına göre en yüksek kıyı değişimi 2000-2005 döneminde, en düşük seviyede kıyı değişimi ise 1990-2000 arası dönemde meydana gelmiştir. 2003 yılında Riva Deresi ağzına antropojenik etkenlerle müdahale edilmesi kıyının çizgisisel ve alansal değişimini etkilemiştir. 1963-2023 arası dönemde NSM istatistiğine göre kıyı ilerlemesindeki mesafe en yüksek 147,78 m iken kıyı gerilemesindeki en uç değer -29,37 metredir. Uzun süreli bu dönemdeki kıyı çizgisi değişim mesafesinin ortalaması 8,67 metredir. EPR istatistiğine göre 1963-2023 arasındaki dönemde kıyı birikimi en yüksek oranı 2,48 m/yıl iken kıyı erozyonu en düşük -0,49 m/yıl ve ortalama EPR değeri 0,14 m/yıl olarak hesaplanmıştır. 60 yıllık dönemde kıyı birikiminin doğal ve antropojenik faktörlerin ortak etkisinde Riva Deresi ağzı çevresi ile Soğan Tombolosu’na doğru meydana geldiği, kıyı erozyonunun ise tombolonun doğusunda gözlemlendiği tespit edilmiştir.
Dünyada, doğal koşullar ve beşeri faaliyet etkileşiminin artması oluşum kökenleri, boyutları, etk... more Dünyada, doğal koşullar ve beşeri faaliyet etkileşiminin artması oluşum kökenleri, boyutları, etkileri farklılıklar gösteren çeşitli tehlike ve risklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca doğal koşulların dinamik sürecine müdahale, yanlış planlama ve aşırı-yoğun kullanım sonucu farklı nedenlerle meydana gelen olaylar birçok alanda tehlikelerin dağılışını da etkiler. Havzalar ise meydana gelmesi muhtemel tehlikelerin ortadan kaldırılması ya da etkisinin azaltılması için yapılacak yönetim çalışmalarının ideal alanlarını oluşturmaktadır. Bu çalışmada belirtilen kapsamda İnegöl ve Yenişehir alt havzalarını içeren Göksu Çayı Havzası’nın tehlike duyarlılık analizleri açısından havza yönetimi incelenmiştir. Çalışmada, Analitik Hiyerarşi Süreci ile havzanın birçok değişkeninin kantitatif analizleri sonucu erozyon, heyelan, sel, taşkın, kuraklık, kaya düşmesi, orman yangını, fırtına ve antropojenik kaynaklı tehlike duyarlılık haritaları üretilmiştir. Analiz verileri, irtifa farkı ve eğim oranı fazla olan plato sahaları, vadiler, ova tabalarında tek kanal üzerinden drene olan akarsular ile sanayi, taş ocağı sahalarında tehlike duyarlılığının yüksek olduğunu göstermiştir. Elde edilen 10 farklı tehlike duyarlılık analiz verileri üzerinden havzanın birden çok tehlikeye maruz kalabilecek alanlarını ortaya koymak amacıyla bulanık mantık yöntemi kullanılarak çoklu tehlike duyarlılık (multirisk) analizi yapılmıştır. Havzanın multirisk verisine göre, % 46’sı çok az, % 25’i az, % 18’i orta, % 8’i yüksek ve % 3’ü çok yüksek düzeyde tehlike duyarlılığına sahip alanları ihtiva eder. Multirisk açısından en tehlikeli alanları, İnegöl Ovası’nın güneyindeki plato sahası ile Yenişehir Ovası’nın kuzeyi, Bahçecik-Koyanlık Dere alt havzası, Göksu Çayı mansab alanı oluşturur. Yüksek irtifa farkı ve eğim değeri, bitki örtüsünün zayıflığı, litolojik birimlerin etkisi ve yoğun beşeri kullanım tehlikenin yüksek düzeyde olduğu alanlarının oluşmasındaki temel faktörlerdir. Çalışmada, havzanın 10 farklı tehlike duyarlılık analizi, multirisk verisi, fiziki ve beşeri coğrafya koşullarının ortak etkisinde incelenmesi ile tehlike duyarlılık kapsamında havza yönetimi için önerilerde bulunulmuştur.
Doğal ve beşeri ortam koşullarının yoğun etkileşim halinde olduğu havzalarda birçok kapsamda
çeşi... more Doğal ve beşeri ortam koşullarının yoğun etkileşim halinde olduğu havzalarda birçok kapsamda çeşitli modellerle yönetim çalışmaları uygulanmaktadır. Bu araştırmanın amacı, coğrafi çeşitliliği, etkileşimleri ve potansiyel riskleri barındıran Göksu Çayı Havzası’nın farklı değişkenler üzerinden mekânsal otokorelasyon ve kümeleme analizine dayalı havza yönetim modelinin oluşturulmasıdır. Coğrafi Bilgi Sistemlerinin (CBS) etkin kullanıldığı çalışmada, deterministik, kantitatif, korelasyon ve dağılış analizi yöntemleriyle çok basamaklı sistematik oluşturulmuştur. Havzanın bütün coğrafi unsurlarını, etkileşimleri, doğal dinamik işleyiş yapısını ortaya koymak ve ilişkisel olarak kümelenme dağılışını oluşturmak için birçok parametrenin analizleri ile dört ana değişken (alt model) üretilmiştir. Ana değişkenler, jeomorfolojik uygunluk-elverişlilik, yağış akış, çoklu-risk ve arazi kullanım modellerinden oluşur. Her bir model karşılıklı olarak mekansal korelasyona tabi tutulmuş ve havzanın kümeleme analizi dağılış verisi üretilmiştir. Beş farklı kümenin tespit edildiği veri, sorun-risk potansiyeli ve sürdürülebilir-uygun kullanım potansiyeli açısından da analiz edilmiştir. Daha sonra dağılış verisi, Lokal Moran’s I-Anselin testi ve Getis-Ord Gİ istatistiği ile anlamlılık ve kümelenme açısından test edilmiştir. Analizlerden, havzanın yüksek çerçevesini oluşturan sahaların sürdürülebilir-uygun kullanım potansiyeline sahip kümelenme gösterdiği, İnegöl Ovası, Yenişehir kuzeyi ve Göksu Vadisi’nde sorun-risk potansiyeli yüksek kümelenmenin olduğu tespit edilmiştir. Havzada sürdürülebilirliğin sağlanması için, ekolojik sahaların korunması, sel, taşkın, erozyon, heyelan tedbirlerin arttırılması, akarsulardaki su kalitesinin kontrol edilmesi ve antropojenik baskı yoğunlaşmasının daha uygun alanlara yönlendirilmesi gerekmektedir.
Jeomorfolojik koşullar, insanoğlunun artan talepleri sonucunda antropojenik faaliyetler ile
değiş... more Jeomorfolojik koşullar, insanoğlunun artan talepleri sonucunda antropojenik faaliyetler ile değişimlere maruz kalmaktadır. Meydana gelen antropojenik kökenli jeomorfolojik değişimler, özellikle kıyılarda doğrudan ve dolaylı olarak çeşitli unsurların gözlemlenmesine, yapay yer şekillerinin oluşmasına ve dinamik işleyiş süreçlerinin farklılaşmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada, ülkemizin yoğun yerleşim, sanayi ve ulaşım alanlarından olan İzmit Körfezi kıyılarındaki insan kaynaklı jeomorfolojik değişimler ve süreçler, Coğrafi Bilgi Sitemleri (CBS) ve uzaktan algılama tekniklerinin etkin kullanımı ile incelenmiştir. Araştırmada ilk olarak 1975, 1980, 1990, 2000, 2010 ve 2020 yıllarına ait uydu görüntüleri Normalleştirilmiş Fark Su İndisi (NDWI) ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulguların piksel tabanlı olması ve hatalar barındırmasından dolayı, imar planları, eski-yeni fotoğraf analizi, yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri, kartografik veriler ve arazi gözlemlerinden sağlanan verilerle geçmiş dönemli ve 2020 yılına ait kıyı çizgileri tespit edilmiştir. Değişim analizi ile İzmit Körfezi kıyılarında 6,15 km2’lik kıyı birikim, 0,53 km2’lik kıyı aşınım sahası olduğu saptanmıştır. Yapılan analizlerden değişim alanlarının %90’nını doğrudan insan kaynaklı etkilerin oluşturduğu, %7’sini dolaylı insan etkisi, %3’ünü doğal koşulların meydana getirdiği belirlenmiştir. İzmit Körfezi kıyılarının kuzey kesiminde antropojenik kökenli birikim sahalarının, toplam değişimin %99’unu oluşturduğu, güney kıyılarda bu oranın %89 olduğu, doğu kıyılarda ise %63 olduğu hesaplanmıştır. Çeşitli antropojenik amaçlarla meydana gelen insan kaynaklı kıyı değişimleri İzmit, Körfez, Dilovası, Gölcük ve Altınova kıyılarının belli kesimlerinde yoğunlaşmıştır. İzmit Körfezi kıyılarının morfometrik yapısı, jeomorfolojisi ve kıyı tipi belli alanlarda antropojenik etkilerle değişmiştir. Bu değişim İzmit Körfezi kıyıları ve yakın çevresinde çeşitli antropo-jeomorfolojik birimlerin gözlemlenmesine neden olmuştur.
Yeryüzü jeomorfolojisi, şehirleşme, sanayi, ulaşım, madencilik, turizm vb. birçok faktörün etkisi... more Yeryüzü jeomorfolojisi, şehirleşme, sanayi, ulaşım, madencilik, turizm vb. birçok faktörün etkisinde antropojenik baskılara maruz kalmakta ve gelişen teknolojik imkânlarla birlikte farklı boyutlarda değişimlere uğramaktadır. İnsan etkisiyle meydana gelen bu değişimlerin çeşitli yaklaşımlarla incelenmesi antropojenik jeomorfoloji çalışmalarının başlangıç noktası olmuştur. Türkiye’de de özellikle yoğun nüfuslu alanlarda farklı etmen ve süreçlerle antropojenik kökenli jeomorfolojik değişimler yaşanmaktadır. Bu çalışmada Maltepe (İstanbul) ilçesindeki antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğu ve bu değişimde rol oynayan faktörler jeoistatistiksel yöntemlerle incelenmiştir. Araştırmada, 1985 ve 2020 yılına ait yükselti verileri, 10’ar yıllık dönemler halinde son 50 yıllık periyottaki uydu görüntüleri, ortofotoları ile arazi çalışmalarındaki ölçümgözlem verileri kullanılarak inceleme sahasının antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğu haritası üretilmiştir. Antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğunu etkileyen etmenler 10 ana faktör ve bunlara bağlı 58 alt parametre olarak belirlenmiştir. Değişim yoğunluğu verileri ile belirlenen ana faktör ve alt birimlerine regresyon, coğrafi dedektör, etki-faktör analizleri uygulanmış ve etken faktörler tespit edilmiştir. Değişim modeline göre ilçe arazisinin % 20,4’ünde çok yüksek ve yüksek yoğunlukta jeomorfolojik-topografik değişimlerin yaşandığı belirlenmiştir. Analiz sonuçları antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişimlerin meydana gelmesinde arazi kullanımı, jeomorfoloji, yükselti, bina kat sayısı ve yol yoğunluğunun değişimin esas faktörleri olduğunu göstermiştir.
Morfometrik indislerle yapılan analizler, gelişen Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile hızlı, karşı... more Morfometrik indislerle yapılan analizler, gelişen Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile hızlı, karşılaştırabilir veriler sağlamakta ve bu bilgiler sayesinde havzaların jeolojik, jeomorfolojik ve hidrografik özellikleri açıklanabilmektedir. Bu çalışmada, farklı yapısal unsurları, jeomorfik birimleri, tektonik özellikleri barındıran İnegöl havzasının drenaj ağı, gelişimi ve flüvyal süreçleri etkileyen unsurlar, morfometrik indis analizleri üzerinden incelenmiştir. Araştırmada topografya paftaları ile Sayısal Yükselti Modeli (SYM) oluşturulmuş, havza geneli ve üç ana alt havza üzerinden alansal, çizgisel ve yüzeysel 26 morfometrik indisin hesaplamaları yapılmış ve CBS ile haritalar üretilmiştir. Yapılan analizlerden özellikle drenaj yoğunluğu, akarsu sıklığı, asimetrik faktöri, topografik simetri faktörü, vadi genişliği-vadi yüksekliği oranı, akarsu-boy gradyan indisi, yarılma derecesi ve aşınım-parçalanma indis verileri, havzanın drenaj gelişiminde strüktürün, tektonik hadiseler ile doğrultuların ana etkenler olduğunu tespit edilmiştir. Morfometrik indis sonuçlarına göre, havzanın kuzeyinde yer alan İnegöl ovasında litolojik birimler akarsuların tek kanal üzerinden drene olmasını sağlarken, Domaniç Dağları’ndaki granit topografyası akarsu sıklığının yoğun olmasına neden olmuştur. Vadi genişliği-vadi yüksekliği oranı, akarsu-boy gradyan indisi, yarılma derecesi ve topografik pürüzlülük indis verileri konsekant akarsu varlığını, havzanın belli alanlarındaki akarsuların ötelendiğini, fay dikliklerini aşarak boğaz vadiler oluşturduğunu ortaya koymuştur. Havzada genel drenajın sentripetal tipte olduğu, alt havzalarda ve yerel bölgelerde dandritik, kafesli ve paralel drenaj ağlarının geliştiği görülmüştür. Uygulanan indislerle drenaj ağı ve flüvyal süreçlerin gelişiminde tektonik hareketlerin etkisinin baskın etmen olduğu sayısal kanıtlarla tespit edilmiştir.
International Journal of Geography and Geography Education (IGGE), 2021
Basin management is a forward-looking planning work that aims to use and protect the resources in... more Basin management is a forward-looking planning work that aims to use and protect the resources in the area whose boundaries are determined by the natural environment conditions and to prevent the risks, pollution and problems that may occur. Purpose of the study is historical process of the development phases of basin management, and by explaining the different implementation models that have emerged out of Turkey and the world with examples of forms to fill the gap in the literature. Basins, where water is considered as the main element, were first used in the 20th century within the scope of water, energy supply and agricultural purpose at the beginning there were areas of management work with the USA and a few individual countries. As a result of the increasing demands after the Second World War, the scope of watershed management focused on water potential, erosion, engineering studies and contribution to agricultural production has changed by being influenced by scientific studies, international conference and symposium decisions. Especially since the 1990s, the concepts of environment-nature protection and sustainability have taken an important place in watershed management and today, the holistic approach has formed the basis of basin management studies. One of the most important studies of the holistic approach is the river basin management system put into practice by the EU within the scope of the Water Framework Directive. Today, technological facilities, multidisciplinary structure enables the implementation of many different models in watershed management and supports the holistic understanding with various perspectives. In addition, the existence of watershed management models that examine multiple details such as ecosystem, ecological, geographic, quantitative, sustainable, participatory, risk and disaster analyzes enable the watersheds to be compared with the analyzes and to the most accurate management planning in terms of implementation.
While the geomorphological elements are shaped by various dynamic
processes, the involvement of h... more While the geomorphological elements are shaped by various dynamic processes, the involvement of human beings in this process has led to changes in different dimensions and led to the emergence of the concept of anthropogenic geomorphology. In this study, anthropogenic geomorphology elements can be observed with different factors in Istanbul-Atasehir district, the old and new topographic data compared with the Geographical Information Systems (GIS) and different anthropogenic units that play a role in this change is investigated. In this study, a systematic method consisting of several stages was used to determine relief change and anthropogenic effect factors. Land use status and changing conditions in Ataşehir were determined by satellite images, and relief changes were analyzed and compared in three different stages over the digital elevation model of the past and present. At the end of the study, most of the relief change analyzes determined were subjected to correlation analysis with anthropogenic factor units and sub-parameters and the relationship between them was explained. As a result of the research, 29% of the districts were observed to have relief changes, and according to different analyzes, the topographic surface was re-arranged at many points of the land at micro and macro scale.
International Journal of Geography and Geography Education, 2020
Geomorphological elements developed and changed by the influence of many dynamic processes and fa... more Geomorphological elements developed and changed by the influence of many dynamic processes and factors have begun to gain different dimensions and appearances under the influence of human activities. The fact that humanity has become a direct and indirect effective actor in many interventions on relief has led to the development of anthropogenic geomorphology. In this study, the anthropogenic geomorphology of the Dilderesi Basin, located within the boundaries of Kocaeli province, was investigated. In this research, a multi-step systematic was applied with the geographical perspective by using Remote Sensing (RS) and Geographic Information Systems (GIS) and different analysis and evaluation methods were tried. First of all, land use and changes occurred in the basin in 1985, 2000 and 2019 were determined. Afterwards, anthropogeomorphology map of the basin was created by considering the anthropogenic geomorphology systematics of different researchers, quantitative data were produced, analyzed and evaluated. The geological, geomorphological and hydrographic conditions in the areas where the anthropogenic pressure is intense are analyzed again and the reasons of the distribution are questioned. In order to obtain quantitative and more accurate data of relief change in the basin, over 500 points were determined in the field, satellite images, observation and measurements in field studies and effect-change map were produced. Based on many geographical elements of Dilderesi Basin, three different anthropogenic geomorphology impact scenarios have been produced with analytical hierarchy process within the scope of different impact values. As a result of the studies, it has been observed that land use changes have been experienced in the Dilderesi Basin from the past to the present day, and especially the anthropogenic geomorphology conditions in the south and west of the basin cause changes and effects on the topographic appearance. In addition, it was found that the biggest changes in relief were in quarries, main transportation routes and industrial areas and these areas affected the natural conditions of the basin by changing the topography.
Doğal ortamlar ile insanoğlu faaliyetleri arasında daima karşılıklı bir etkileşim bulunmaktadır.... more Doğal ortamlar ile insanoğlu faaliyetleri arasında daima karşılıklı bir etkileşim bulunmaktadır. Ancak hızlı nüfus artışına bağlı olarak artan talepler doğal ortamların aşırı kullanılmasına yol açabilmekte ve farklı sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle artık birçok yönetim ve planlama çalışmalarında sürdürülebilirlik kavramı ön plana alınmış ve geleceğe dönük uygulamalar başlatılmıştır. Havza yönetimi ve planlama çalışmaları da geniş boyutu, multidisipliner yapısı, hukuki ve kamusal durumu, farklı model ve anlayışlarıyla koruma-kullanma ve kalkınma dengesi kapsamında sürdürülebilirliği ön plana alan çalışma alanlarından biridir. Bu çalışmada Marmara Bölgesi'nde yer alan İznik Gölü Havzası örneğinde doğal ortam koşullarının özellikleri, beşeri koşullarla etkileşimi, oluşabilecek riskler ve sorunların analizi kapsamında havza yönetimi ve planlama çalışmalarına etkisi incelenmiştir. Çalışmada ilk olarak kavramsal çerçeve kapsamında havza yönetimi kavramı, geçmişten günümüze değişen anlayış koşulları ve farklı modelleri ile detaylıca açıklanmıştır. Daha sonra inceleme sahası temelinde Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılarak İznik Gölü Havzası'nın jeolojik, jeomorfolojik, klimatolojik, hidrografik, edafik, floristik özellikleri incelenmiş ve analiz edilmiştir. Ayrıca uydu görüntüleri ile 1985, 2000 ve 2019 yıllarına ait arazi kullanımı ve değişimleri tespit edilmiştir. Analitik hiyerarşi süreci ve ağırlıklı bindirme analizleri ile havzanın erozyon, deprem, heyelan, orman yangını, sel ve taşkın risk analizleri yapılmıştır. Elde edilen verilerle İznik Gölü Havzası'nda yüksek riskli alanlar ve ortam sorunlarının olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle İznik Gölü Havzası için yapılacak mikro ve daha geniş ölçekli havza yönetim-planlama çalışmalarında doğal ortam koşullarının etkisi ile birlikte beşeri koşullarla etkileşimi, risk verilerinin eklenmesi ve geleceğe dönük sürdürülebilir modellerin uygulanması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
International Journal of Geography and Geography Education (IGGE), 2019
There is a closely relationship between geomorphological formation, development processes and the... more There is a closely relationship between geomorphological formation, development processes and the establishment, development of drainage network. Factors such as fluvial processes, tectonism and structure affect the geomorphological structure of the basins and the drainage network. This allows us to learn about the relationship between the geomorphological evolution of the basins, the types of drainage networks and topography. This morphological structure and the effects of the processes can be interpreted by the numerical values obtained by the morphometric analysis. In this study, Dilderesi Basin, which is located in the Kocaeli Plateau and which mostly flows in the north-south direction, has been investigated. In the research, the boundaries of the basin and the geological, geomorphological and hydrographic characteristics were determined through the DEM data transferred to the ArcGIS program. In addition to this, morphometric indices were applied for better explanation of the drainage network with the geomorphological structure of the basin. Morphometric index results and previous researches, maps and field studies were analyzed and evaluated. As a result of the information obtained, the Dilderesi basin had a topographic view close to the maturity stage, however, it was found that drainage lines were far from being fully mature in profile due to lithological differences and active tectonics. In addition, asymmetric structure was found in the upper and lower parts of the basin, tectonism was observed in the valleys. Although there is generally a dendritic drainage network in the basin, different drainage types can be seen due to many factors in morphological development.
Günümüzde coğrafya biliminin en önemli araçlarından biri olan coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ile ... more Günümüzde coğrafya biliminin en önemli araçlarından biri olan coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ile yapılan çalışmalar aynı zamanda birçok disipline ve alana kaynak oluşturmaktadır. Bu tekniklerle yapılan analizler ve sorgulamalar sonucu elde edilen verilerin haritalara dönüştürülmesi, özellikle problemlerin tespitinde ve geleceğe dönük planlama çalışmalarında kullanılmaktadır. Bu çalışmada da şehirlerdeki spor alanları varlığının tespiti, yeterliliği, dağılış analizi ve erişebilirlik durumu Kocaeli'nin Karamürsel şehri ölçeğinde incelenmiştir. Karamürsel şehir merkezinde bulunan spor alanları uydu görüntüleri ve imar planlarından tespit edilmiş, CBS'ne aktarılmış ve sınıflandırılmıştır. CBS'de yapılan alansal hesaplamalar ve istatistikî veriler dışında, spor alanlarının dağılış, erişebilirlik analizleri yapılmış ve bunların haritaları üretilmiştir. Ayrıca alansal veriler nüfus verileriyle karşılaştırılmış ve kişi başına düşen spor alanları tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda Karamürsel şehir merkezinde spor alanlarının düzensiz bir dağılış gösterdiği, erişebilirlik sorununun bazı alanlarda farklı spor tesisleri için mevcut olduğu görülmüştür. Çalışma alanında tespit edilen kişi başına düşen spor alanı miktarının, Dünya standardının (kişi başına 4 m 2) altında olduğu ve Karamürsel şehir merkezinde bu miktara ulaşılması için 142.005 m 2 daha spor alanına ihtiyaç duyulduğu tespit edilmiştir.
In today, studies make with Geographic Information System (GIS) which is a very important tools in science of geography constitute resource many disciplinary the same time. This technical make analysis and question to result of data transform to maps use particularly in detection of problems and studies planning of future. In these studies, sports areas in cities of existence, sufficiency, analysis of distribution and case of accessibility examine example of Kocaeli-Karamursel city. Sport areas in central of Karamursel city is established to satellite images and master plans, its transfer from GIS and classify. To except calculation of area and statistical data in this software, making to analysis of distribution, accessibility of sports areas and were used to these maps. Also areas data’s compared data of population and have been identified per capita sport areas. As a result of studying, sport areas have showed irregular a distribution, some spor facilities have some problem of accessibility see in city centre of Karamursel. It has been determined that the amount of sporting area per person identified in the study area is below the World Standard (4 m2 per person). It was determined that 142.005 m2 more sports area was needed to reach this amount in Karamursel city centre.
Kıyılar, sağladığı imkânlar, olanaklar, potansiyeli ve çekiciliği nedeniyle geçmişten günümüze be... more Kıyılar, sağladığı imkânlar, olanaklar, potansiyeli ve çekiciliği nedeniyle geçmişten günümüze beşeri faaliyetlerin en çok yoğunlaştığı alanlar konumundadır. Kıyıların tarih boyunca beşeri faaliyetlere maruz kalması, son yüzyılda meydana gelen hızlı nüfus artışı, kentleşme, sanayi ve ulaşım gibi etkenlerle daha da artmış ve günümüzde kıyı alanları beşeri faaliyetlerin merkezi olmuştur. Kara ve deniz ekosisteminin etkileşim alanı olan ve doğal-beşeri coğrafya unsurlarını barındıran kıyı alanlarında günümüzdeki yoğun beşeri baskılar, kıyı kullanımı ve oluşan değişimler, birtakım sorunların oluşmasına neden olmaya başlamıştır. Günümüzde kıyılardaki sorunların en aza indirilmesi ve sürdürülebilir kullanımların sağlanması için kıyı yönetimi ve planlaması çalışmaları uygulanmaktadır. Bu çalışma da, kıyı alanında değişimlerin yoğunlaştığı Karadeniz bölgesinin doğusundaki, Solaklı Dere-İyidere (Trabzon-Of) arasındaki kıyı şeridi incelenmiştir. Kıyı alanının incelenmesi, kıyı kullanımının zamansal değişimi, haritaların üretilmesi, sayısal analiz sonuçlarının elde edilmesi, sorunların tespiti ve yönetimi, SWOT analizinin yapılması ve kıyının sürdürülebilir yönetiminin oluşturulması basamaklarından oluşmaktadır. Çalışma alanının kıyı kullanımındaki zamansal değişimi, 1990-2014 yıllarındaki uydu görüntülerinin coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ve uzaktan algılama (UA) teknikleri ile analizi sonucu elde edilmiştir. İncelenen süreçte kıyıda orman alanları azalmış, tarım alanları ve yerleşim alanları artış göstermiştir. Dikkat çeken diğer durumlar ise; kıyıdaki dolgu alanları ile kıyının alansal olarak artması ve Karadeniz sahil yolu sonucu yaşanan değişimlerdir. Bu çalışma ile Karadeniz kıyılarının tamamında yaşanan kıyı sorunları ve değişimlerine yönelik yerel ölçekli kıyı yönetimi çalışması oluşturulmuştur. Çalışmadan kazanılacak bilgilerle daha geniş çaplı sürdürülebilir kıyı yönetimi çalışmalarının oluşturulması düşünülmektedir.
Doğal ve beşeri ortamların yoğun bir şekilde etkileşim halinde olduğu ve karmaşık sistemler meyda... more Doğal ve beşeri ortamların yoğun bir şekilde etkileşim halinde olduğu ve karmaşık sistemler meydana getirdiği günümüz koşullarında, bu unsurların ilişkisinin incelenmesi birçok sorunun çözümünde önemli rol oynamakta ve kullanılabilir veriler sağlamaktadır. Bu nedenle bu çalışmada Marmara Bölgesi'nin doğusundaki Sapanca Gölü kıyıları ve yakın çevresindeki jeomorfolojik birimlerle mekan-kıyı kullanımı unsurları arasındaki ilişki, coğrafi bakış açısı, yöntemleri ve CBS teknikleri ile incelenmiştir. İnceleme sonucunda çalışma alanında jeomorfolojik birimleri meydana getiren dağlık alanlar, plato sahaları, ova ve alüvyal alanlar, vadiler, birikinti koni ve yelpazeleri, sazlık bataklık alanlarda; yerleşim alanları, tarım alanları, orman alanları, çalılık-fundalık ve otlak alanlar gibi mekan kullanım birimlerinin etkileşim halinde olduğu gözlemlenmiştir. Çalışma alanındaki jeomorfolojik birimler bazı alanlarda yoğun beşeri kullanıma maruz kalmış, bazı alanların bir kısmı korunmuş, bazı alanlarda ise mekandan yanlış yararlanılmıştır. Mekan kullanım unsurlarının bazıları ise belirli morfolojik birimlerde yoğunlaşmış, bazıları da birkaç jeomorfolojik birimde kullanım alanı olarak gözlemlenmiştir. Belirtilen bu durumlarda başta Sapanca Gölü olmak üzere doğal ortamı etkilemiş ve sorunlar meydana gelmiştir. ABSTRACT Natural and human factors that interact intensively and conditions caused by today's complex systems, examining the relationship of these elements plays an important role in solving the many problems and provide data available. The relationship between Therefore, in this study the Marmara region to the east of Sapanca Lake shores and the nearby geomorphological unit with space-shore use elements of geographical perspectives, methods and
Kıyı alanları, tarih boyunca insanların ilgisini çekmiş, günümüzde kıyıların coğrafi potansiyelle... more Kıyı alanları, tarih boyunca insanların ilgisini çekmiş, günümüzde kıyıların coğrafi potansiyelleri ve özellikleri sayesinde yerleşim başta olmak üzere birçok beşeri faaliyetin yoğunlaştığı alanlar durumuna gelmiştir. Deniz ile kara ekosistemlerinin etkileşim alanı olan kıyılar, dinamik yapısının yanında yoğunlaşan beşeri faaliyetler nedeniyle daima değişimlerin yaşandığı alanlar olmuştur. Günümüzde, kıyılarda beşeri kaynaklı değişimler kıyı dolgu faaliyetleri ile meydana gelmektedir. Kıyı dolgu faaliyetleri, kıyı alanı kullanımına yeni alanlar kazandırırken yeni kullanım türleri de oluşturmaktadır. Ancak kıyı dolgu alanları kıyının yapısını değiştirmesi ve bazı riskler, çevresel sorunlar oluşturması nedeniyle kıyı ekosistemini oldukça fazla etkilemektedir. İstanbul’da son yıllarda yoğun beşeri baskılar nedeniyle kıyılarda değişimlerin yaşandığı ve kıyı dolgu faaliyetlerinin yoğunlaştığı yerlerin başında gelmektedir. Bu çalışmada İstanbul Anadolu yakasının en büyük kıyı dolgu faaliyeti olan Maltepe Sahil Parkı, kıyı kullanımı açısından değerlendirilmiştir. Değerlendirme aşamasında Coğrafi bilgi sistemleri (CBS), uzaktan algılama (UA) teknikleri, SWOT analizi, coğrafi etki değerlendirmesi yöntemleri kullanılmıştır. Coğrafi bakış açısı ile yapılan değerlendirme sonucu Maltepe sahil parkının, İstanbul Anadolu yakasına geniş bir yeşil alan, spor, rekreasyon ve sosyal-kültürel alanlar katkısında bulunduğu görülmüştür. Bu alanların insanların kıyı ile olan bağlantısını sağlaması ve kıyıda çevresel yaklaşımlar kullanılması parkın diğer olumlu özellikleridir. Ancak Maltepe sahil parkının fay hatlarına yakınlığı, sıvılaşma ve çökme potansiyeli ve diğer çevresel sorunlarda olumsuz özellikleri göstermektedir.
Doğal dinamiklerin oluşum ve gelişim mekanizmasını oluşturduğu jeomorfolojik görünüme, insan müda... more Doğal dinamiklerin oluşum ve gelişim mekanizmasını oluşturduğu jeomorfolojik görünüme, insan müdahalesinin artması antropojenik jeomorfoloji kavramını ortaya çıkarmıştır. Gelişen teknolojik imkanlar, sayesinde coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ve uzaktan algılama (UA) tekniklerinin kullanımının artması, farklı sistematikler çerçevesinde gelişmeye devam eden antropojeomorfolojide yenilikler sağlamaktadır. Bu çalışmada da inceleme sahası olarak seçilen Maltepe ilçesinde (İstanbul) antropojenik jeomorfoloji kapsamında değişim analizlerinin CBS ve UA tekniklerinin etkin kullanımı üzerinden yöntemsel incelemeleri yapılmıştır. Çalışmada eski-yeni kartografik veriler üzerinden üretilen sayısal yükselti modelleri, uydu görüntüleri, ortofotolar ve arazi gözlem-ölçümlerinden elde edilen bilgiler kullanılmıştır. Araştırma sistematiği dört basamaktan oluşmaktadır. İlk olarak eski-yeni SYM verileri topografik analizlere tabi tutulmuş, inceleme sahasının yükselti, eğim, bakı ve kurvatür değişimleri incelenmiştir. Daha sonra karelaj olarak sınırlandırılan 1459 birim alanda ortalama, maksimum, minimum yükselti ve irtifa farkı analizleri yapılmıştır. Topografik yüzeyin değişiminde etkili olan antropojenik unsurların tespiti ve dağılışı için 50 yıllık arazi kullanımı değişimi, kentsel gelişim evreleri, bina kat sayısı ve ulaşım yoğunluğu verileri üretilmiştir. Çalışmanın son basamağında bütün veriler değerlendirilmiş, arazi ve uydu görüntüleri üzerinden yapılan ölçümlerle 6 farklı parametrede sınıflandırılan antropojenik jeomorfoloji birimleri yoğunluğu, değişim boyutu ve morfojenetik sürecin 5000’den fazla noktasal veri üzerinden enterpolasyonla haritası ve sayısal verileri üretilmiştir. Elde edilen bilgilerle topografik olarak inceleme sahasının % 50’sinin değişime uğradığı, birim alan kapsamında ana ulaşım güzergahları ve yeni yüksek katlı yapılaşma alanlarının yoğun değişime sahne olduğu görülmüştür. Bütün verilerin korelasyonu ve arazi ölçümleri sonucu üretilen harita üzerinden ise Maltepe ilçesinin % 72,4’ünde minör veya major ölçekte yüzey değişimlerin yaşandığı tespit edilmiştir. Değişimlerin % 42,8’inin tesviye-düzleştirme antropojenik süreci ile meydana geldiği görülmüştür.
1ST ISTANBUL INTERNATIONAL GEOGRAPHY CONGRESS PROCEEDINGS BOOK, 2019
Kıyılar farklı jeomorfolojik birimleri barındıran, doğal ve beşeri etkileşimin, değişimlerin yoğu... more Kıyılar farklı jeomorfolojik birimleri barındıran, doğal ve beşeri etkileşimin, değişimlerin yoğun ve hızlı bir şekilde yaşandığı alanlardır. Günümüzde artan beşeri baskılar sonucu kıyılarda yer kazanmak amacıyla kıyı dolgu faaliyetleri yapılmaktadır. Ülkemiz kıyılarında da son yıllarda farklı ihtiyaçlar nedeniyle kıyı dolgu çalışmaları yoğunlaşmıştır. Bu çalışmada İstanbul Anadolu yakasında kıyı dolgu alanlarının tespiti, bu alanlardaki mevcut kıyı kullanımı, kıyı dolgu alanlarının kıyının morfolojik yapısına etkisi, yaşanan değişimler ve muhtelif sorunların ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Bu maksatla çalışmada 1946, 1966, 1970, 2017 ve 2018 yıllarına ait hava fotoğrafları ve uydu görüntüleri coğrafi bilgi sistemleri (CBS) yardımıyla birleştirilmiş ve kıyı dolgu alanları saptanmıştır. İstanbul Anadolu yakasında toplam 9.34 km2 kıyı dolgu alanı bulunduğu tespit edilmiştir. Kıyı dolgu alanlarının inceleme sahasında belli alanlarda yoğunlaştığı görülmüştür. Kıyı dolgu alanlarındaki mevcut kıyı kullanımı uydu görüntüleri, imar planları ve saha gözlemlerinden 12 farklı türde tespit edilmiş, dağılış ve sayısal verileri çalışmaya yansıtılmıştır. İstanbul Anadolu yakasının Marmara Denizi kıyı dolgularındaki kullanım yeşil alan ve ulaşım amaçlı oluşturulurken, Boğaziçi ve Karadeniz kıyılarında iskele ihtiyacı nedeniyle oluşturulmuştur. İstanbul Anadolu Yakası kıyılarında antropojenik müdahalelerin ve buna bağlı sonuçların, etkilerini her bölgede aynı oranda hissettirmedikleri görülmüştür. Kıyı dolgu alanları ile kıyının topografik yapısındaki değişimler kıyının dinamik sürecinde olumsuz etkiler oluştursa da ekonomik ve kültürel gelişmelerde bu alanların beşeri yapısına katkı sunmaktadır. Bu nedenle kıyı dolgu alanlarının oluşturulmasında ya da meydana getirilen alanların yönetiminde sürdürülebilirlik kavramının ön plana alınması gerekmektedir.
2. İstanbul Uluslararası Coğrafya Kongresi Bildiriler Kitabı, 2021
İnsanoğlunun farklı nedenlerle jeomorfolojik koşulları değiştirme eylemi günümüzde mekansal ve bo... more İnsanoğlunun farklı nedenlerle jeomorfolojik koşulları değiştirme eylemi günümüzde mekansal ve boyutsal olarak artış göstermekte ve bir takım risklerin tetikleyici faktörü olmaktadır. Bu çalışmada Gölcük ve Karamürsel’deki antropojenik kökenli jeomorfolojik değişimlerin risklere etki düzeyi incelenmiştir. Çalışma, topografik veriler, uydu görüntüleri, arazi gözlem-ölçümlerinin Coğrafi Bilgi Sitemleri (CBS) ve uzaktan algılama teknikleri ile analiz edildiği, birçok basamaktan oluşan işleyiş sistematiğinde yapılmıştır. Araştırmada ilk olarak antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğu analiz edilmiş, sonra değişimlerin heyelan, kaya düşmesi, sel, taşkın ve çökme-göçme hadisesine etki seviyesi dağılış olarak belirlenmiştir. Daha sonra Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) ile birçok etken kapsamında sahanın heyelan, kaya düşmesi, sel, taşkın ve çökme-göçme tehlike duyarlılık-risk analizleri ortaya konmuştur. Daha sonra her iki bulgunun dağılış verisi alansal ve bağlantısal olarak korelasyona tabi tutulmuş ve etki düzeyi tespit edilmiştir. Yapılan analiz ile potansiyel risk açısından antropojenik kökenli jeomorfolojik değişimler, heyelan tehlikesine % 33, kaya düşmesine % 40, sel riskine % 3, taşkın riskine % 31 ve çökme-göçme riskine % 22 oranında etki ettiği saptanmıştır. Özellikle ulaşım, kıyı dolgu ve yerleşim alanlarının riskler barındırdığı gözlemlenmiştir.
1st Istanbul International Geography Congress Proceedings Book, 2019
The coasts are the areas where with different geomorphological units, natural and human interacti... more The coasts are the areas where with different geomorphological units, natural and human interaction and changes are experienced intensively and rapidly. Today, as a result of increasing human pressure, coastal filling activities are carried out in order to gain space. In recent years, due to different needs, coastal filling works have been intensified in our country. In this study, it is aimed to determine the coastal filling areas on the Anatolian side of Istanbul, the existing coastal usage in these areas, the effect of the coastal filling areas on the morphological structure of the coast, the changes and various problems. For this purpose, aerial photographs and satellite images of 1946, 1966, 1970, 2017 and 2018 were combined with the help of geographic information systems (GIS) and coastal filling areas were determined. A total of 9.34 km2 coastal filling area was found in the Anatolian side of Istanbul. Coastal filling areas are observed to be concentrated in certain areas in the study area. Current coastal use in coastal fill areas has been determined in 12 different types from satellite imagery, zoning plans and field observations, and distribution and numerical data have been reflected in the study. While the usage of the coastal fillings of the Anatolian side of Istanbul on the Marmara Sea was created for green space and transportation purposes, it was created due to the need of pier on the shores of the Bosphorus and Black Sea. It has been observed that the effects of anthropogenic interventions and the related results on the coasts of the Anatolian Side of Istanbul do not feel the same rate in every region. Although the changes in the coastal fill areas and the topographic structure of the coast have negative effects on the dynamic process of the coast, they contribute to the human structure of these areas in economic and cultural developments. For this reason, the concept of sustainability should be prioritized in the creation of coastal filling areas or in the management of the areas created.
Uploads
Papers by Murat UZUN
geomorphological conditions and topographic surfaces are being changed and reshaped by many anthropogenic factors such as
settlement, industry, transportation, mining, and tourism. This situation, which leads to the emergence of anthropogenic
geomorphological conditions, can be examined with different methods and techniques. This study used Geographical Information
Systems (GIS) and Remote Sensing (RS) techniques to determine the intensity of relief change within the scope of anthropogenic
geomorphology on the coasts of the Gulf of Izmıt and its immediate vicinity. The anthropogenic relief change model used in the study
consists of 6 steps. The model includes the preliminary estimation findings of the factor maps with the weighted overlay method,
Landsat satellite image analyses, photo analyses, and measurement-observation data on land and satellite images. In the study,
preliminary finding data for relief change were produced from the slope, topographic relief, land use, distance to the main road, and
road density data of the study area. Then, satellite images of 1980, 1990, 2000, 2010, and 2020 were analyzed, and a relief change
intensity map of anthropogenic origin was obtained by making measurements at 60,000 points through field studies and satellite
images. The applied model determined that the intensity of relief change due to anthropogenic origin is high in 22% of the Gulf of Izmit
coasts and its immediate surroundings. The findings determined a high density of relief change in transport, industrial and residential
areas, and coastal filling areas in areas with high slope values.
ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada Yenişehir (Bursa) Havzası’nın farklı alt değişkenler ve kantitatif veriler
kullanarak jeoekolojik risk duyarlılığı analizi yapılmıştır. Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) kullanılarak 24 ana kriter ve 142
alt kriterin analizi ile antropojenik kökenli deformasyon riski, ortamsal kirlilik riski, erozyon, kütle hareketleri, kuraklık
ve yangın duyarlılık verilerinden oluşan alt değişkenler üretilmiştir. Belirtilen değişkenlerin etken çarpanları üzerinden
Yenişehir Havzası’nın jeoekolojik risk duyarlılığı beş kategorik sınıfa ayrılarak oluşturulmuştur. Elde edilen bulgulara göre
havzanın % 9’u çok az, % 29’u az, % 32’si orta, % 20’si yüksek ve % 10’u çok yüksek jeoekolojik risk duyarlılığına sahiptir.
Özellikle Yenişehir ilçe merkezi ve Organize Sanayi Bölgesi (OSB), doğudaki mermer ve taş ocakları sahası, Boğazköy
Barajının geniş çevresindeki bitki örtüsünden yoksun saha ile ulaşım ve sanayi alanları duyarlılığın en yüksek olduğu
alanlardır. Jeoekolojik risk duyarlılık verisi etki analizi kapsamında 6 farklı şekilde birim alandaki değerler analizine tabi
tutulmuş, arazi kullanımı verisi ile kantitatif ilişkisi hesaplanmış ve havzanın jeoekolojik koruma bölgeleri 3 zon olarak
belirlenmiştir. Analizler sonucu belirlenen, havzanın %35’ini oluşturan jeoekolojik risk altındaki sahalar, öncelikli önlem
alınacak alan kapsamında değerlendirilmiştir.
etkileşim ve bu ortamlar üzerindeki antropojenik baskı farklı boyutlara ulaşmıştır. Antropojenik
kökenli meydana gelen bu baskılar jeomorfolojik süreç ve birimlerde değişimlere yol açabilmektedir.
Belirtilen kapsamda bu çalışmada Marmara Adası’ndaki mermer ocaklarından kaynaklı
değişimler antropojenik jeomorfoloji yaklaşımı ile analiz edilmiştir. Çalışmada 1975–2020 yılları
arası beşer yıllık periyotlar halinde ve 2022 yılına ait uydu görüntülerinden mermer ocaklarındaki
değişimin zamansal ve alansal boyutları tespit edilmiştir. Daha sonra 1985 ve 2022 yılları uydu
görüntülerine Normalleştirilmiş Bitki Fark İndeksi, Normalleştirilmiş Yapay Alan Farkı İndeksi,
Normalleştirilmiş Geçirimsiz Yüzey İndeksi analizleri yapılarak antropojenik değişimin boyutu saptanmıştır.
2022 yılı uydu görüntüsü üzerinden ise adanın yer yüzeyi sıcaklığı tespit edilmiştir. Elde
edilen bütün bulgular korelasyona tabi tutulmuş ve tekrar analiz edilerek değişim verileri nokta
bulutuna dönüştürülmüştür. Daha sonra bu veriler düzenlenmiş, IDW yöntemi ile enterpole edilerek
Marmara Adası’nın antropojenik kaynaklı rölyef değişim modeli oluşturulmuştur. Marmara
Adası’nın kuzeyinde son 47 yılda 2,5 artışla doğu-batı yönünde genişleyen mermer ocakları sahasında
topoğrafya ortalama 4,3 metre değiştirilmiştir. En yüksek değişim boyutunun 32 metreye
ulaştığı mermer ocakları sahasında yer yüzeyi sıcaklığının adadaki diğer arazi kullanım sahalarına
göre 1,2°C artış gösterdiği tespit edilmiştir.
çeşitli modellerle yönetim çalışmaları uygulanmaktadır. Bu araştırmanın amacı, coğrafi çeşitliliği,
etkileşimleri ve potansiyel riskleri barındıran Göksu Çayı Havzası’nın farklı değişkenler üzerinden
mekânsal otokorelasyon ve kümeleme analizine dayalı havza yönetim modelinin oluşturulmasıdır.
Coğrafi Bilgi Sistemlerinin (CBS) etkin kullanıldığı çalışmada, deterministik, kantitatif,
korelasyon ve dağılış analizi yöntemleriyle çok basamaklı sistematik oluşturulmuştur. Havzanın
bütün coğrafi unsurlarını, etkileşimleri, doğal dinamik işleyiş yapısını ortaya koymak ve ilişkisel
olarak kümelenme dağılışını oluşturmak için birçok parametrenin analizleri ile dört ana değişken
(alt model) üretilmiştir. Ana değişkenler, jeomorfolojik uygunluk-elverişlilik, yağış akış, çoklu-risk
ve arazi kullanım modellerinden oluşur. Her bir model karşılıklı olarak mekansal korelasyona tabi
tutulmuş ve havzanın kümeleme analizi dağılış verisi üretilmiştir. Beş farklı kümenin tespit edildiği
veri, sorun-risk potansiyeli ve sürdürülebilir-uygun kullanım potansiyeli açısından da analiz
edilmiştir. Daha sonra dağılış verisi, Lokal Moran’s I-Anselin testi ve Getis-Ord Gİ istatistiği ile anlamlılık
ve kümelenme açısından test edilmiştir. Analizlerden, havzanın yüksek çerçevesini oluşturan
sahaların sürdürülebilir-uygun kullanım potansiyeline sahip kümelenme gösterdiği, İnegöl
Ovası, Yenişehir kuzeyi ve Göksu Vadisi’nde sorun-risk potansiyeli yüksek kümelenmenin olduğu
tespit edilmiştir. Havzada sürdürülebilirliğin sağlanması için, ekolojik sahaların korunması, sel,
taşkın, erozyon, heyelan tedbirlerin arttırılması, akarsulardaki su kalitesinin kontrol edilmesi ve
antropojenik baskı yoğunlaşmasının daha uygun alanlara yönlendirilmesi gerekmektedir.
değişimlere maruz kalmaktadır. Meydana gelen antropojenik kökenli jeomorfolojik
değişimler, özellikle kıyılarda doğrudan ve dolaylı olarak çeşitli unsurların gözlemlenmesine,
yapay yer şekillerinin oluşmasına ve dinamik işleyiş süreçlerinin farklılaşmasına neden
olmaktadır. Bu çalışmada, ülkemizin yoğun yerleşim, sanayi ve ulaşım alanlarından olan İzmit
Körfezi kıyılarındaki insan kaynaklı jeomorfolojik değişimler ve süreçler, Coğrafi Bilgi
Sitemleri (CBS) ve uzaktan algılama tekniklerinin etkin kullanımı ile incelenmiştir.
Araştırmada ilk olarak 1975, 1980, 1990, 2000, 2010 ve 2020 yıllarına ait uydu görüntüleri
Normalleştirilmiş Fark Su İndisi (NDWI) ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulguların piksel
tabanlı olması ve hatalar barındırmasından dolayı, imar planları, eski-yeni fotoğraf analizi,
yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri, kartografik veriler ve arazi gözlemlerinden sağlanan
verilerle geçmiş dönemli ve 2020 yılına ait kıyı çizgileri tespit edilmiştir. Değişim analizi ile
İzmit Körfezi kıyılarında 6,15 km2’lik kıyı birikim, 0,53 km2’lik kıyı aşınım sahası olduğu
saptanmıştır. Yapılan analizlerden değişim alanlarının %90’nını doğrudan insan kaynaklı
etkilerin oluşturduğu, %7’sini dolaylı insan etkisi, %3’ünü doğal koşulların meydana getirdiği
belirlenmiştir. İzmit Körfezi kıyılarının kuzey kesiminde antropojenik kökenli birikim
sahalarının, toplam değişimin %99’unu oluşturduğu, güney kıyılarda bu oranın %89 olduğu,
doğu kıyılarda ise %63 olduğu hesaplanmıştır. Çeşitli antropojenik amaçlarla meydana gelen
insan kaynaklı kıyı değişimleri İzmit, Körfez, Dilovası, Gölcük ve Altınova kıyılarının belli
kesimlerinde yoğunlaşmıştır. İzmit Körfezi kıyılarının morfometrik yapısı, jeomorfolojisi ve
kıyı tipi belli alanlarda antropojenik etkilerle değişmiştir. Bu değişim İzmit Körfezi kıyıları ve
yakın çevresinde çeşitli antropo-jeomorfolojik birimlerin gözlemlenmesine neden olmuştur.
antropojenik baskılara maruz kalmakta ve gelişen teknolojik imkânlarla birlikte farklı boyutlarda değişimlere
uğramaktadır. İnsan etkisiyle meydana gelen bu değişimlerin çeşitli yaklaşımlarla incelenmesi antropojenik
jeomorfoloji çalışmalarının başlangıç noktası olmuştur. Türkiye’de de özellikle yoğun nüfuslu alanlarda farklı
etmen ve süreçlerle antropojenik kökenli jeomorfolojik değişimler yaşanmaktadır. Bu çalışmada Maltepe
(İstanbul) ilçesindeki antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğu ve bu değişimde rol oynayan
faktörler jeoistatistiksel yöntemlerle incelenmiştir. Araştırmada, 1985 ve 2020 yılına ait yükselti verileri, 10’ar
yıllık dönemler halinde son 50 yıllık periyottaki uydu görüntüleri, ortofotoları ile arazi çalışmalarındaki ölçümgözlem
verileri kullanılarak inceleme sahasının antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğu haritası
üretilmiştir. Antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğunu etkileyen etmenler 10 ana faktör ve
bunlara bağlı 58 alt parametre olarak belirlenmiştir. Değişim yoğunluğu verileri ile belirlenen ana faktör ve alt
birimlerine regresyon, coğrafi dedektör, etki-faktör analizleri uygulanmış ve etken faktörler tespit edilmiştir.
Değişim modeline göre ilçe arazisinin % 20,4’ünde çok yüksek ve yüksek yoğunlukta jeomorfolojik-topografik
değişimlerin yaşandığı belirlenmiştir. Analiz sonuçları antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişimlerin
meydana gelmesinde arazi kullanımı, jeomorfoloji, yükselti, bina kat sayısı ve yol yoğunluğunun değişimin esas
faktörleri olduğunu göstermiştir.
determined by the natural environment conditions and to prevent the risks, pollution and problems that may occur. Purpose of the
study is historical process of the development phases of basin management, and by explaining the different implementation models
that have emerged out of Turkey and the world with examples of forms to fill the gap in the literature. Basins, where water is
considered as the main element, were first used in the 20th century within the scope of water, energy supply and agricultural
purpose at the beginning there were areas of management work with the USA and a few individual countries. As a result of the
increasing demands after the Second World War, the scope of watershed management focused on water potential, erosion,
engineering studies and contribution to agricultural production has changed by being influenced by scientific studies, international
conference and symposium decisions. Especially since the 1990s, the concepts of environment-nature protection and sustainability
have taken an important place in watershed management and today, the holistic approach has formed the basis of basin
management studies. One of the most important studies of the holistic approach is the river basin management system put into
practice by the EU within the scope of the Water Framework Directive. Today, technological facilities, multidisciplinary structure
enables the implementation of many different models in watershed management and supports the holistic understanding with
various perspectives. In addition, the existence of watershed management models that examine multiple details such as ecosystem,
ecological, geographic, quantitative, sustainable, participatory, risk and disaster analyzes enable the watersheds to be compared
with the analyzes and to the most accurate management planning in terms of implementation.
processes, the involvement of human beings in this process has led to changes in different dimensions and led to the emergence of the concept of anthropogenic geomorphology. In this study, anthropogenic geomorphology elements can be observed with different factors in Istanbul-Atasehir district, the old and new topographic data compared with the Geographical Information Systems (GIS) and different anthropogenic units that play a role in this change is investigated. In this study, a systematic method consisting of several stages was used to determine relief change and anthropogenic effect factors. Land use
status and changing conditions in Ataşehir were determined by satellite images, and relief changes were analyzed and compared in three different stages over the digital elevation model of the past and present. At the end of the study, most of the relief change analyzes determined were subjected to correlation analysis with anthropogenic factor units and sub-parameters and the relationship between them was explained. As a result of the research, 29% of the districts were observed to have relief changes, and according to different analyzes, the topographic surface was re-arranged at many points of the land at micro and
macro scale.
In today, studies make with Geographic Information System (GIS) which is a very important tools in science of geography constitute resource many disciplinary the same time. This technical make analysis and question to result of data transform to maps use particularly in detection of problems and studies planning of future. In these studies, sports areas in cities of existence, sufficiency, analysis of distribution and case of accessibility examine example of Kocaeli-Karamursel city. Sport areas in central of Karamursel city is established to satellite images and master plans, its transfer from GIS and classify. To except calculation of area and statistical data in this software, making to analysis of distribution, accessibility of sports areas and were used to these maps. Also areas data’s compared data of population and have been identified per capita sport areas. As a result of studying, sport areas have showed irregular a distribution, some spor facilities have some problem of accessibility see in city centre of Karamursel. It has been determined that the amount of sporting area per person identified in the study area is below the World Standard (4 m2 per person). It was determined that 142.005 m2 more sports area was needed to reach this amount in Karamursel city centre.
ABSTRACT Natural and human factors that interact intensively and conditions caused by today's complex systems, examining the relationship of these elements plays an important role in solving the many problems and provide data available. The relationship between Therefore, in this study the Marmara region to the east of Sapanca Lake shores and the nearby geomorphological unit with space-shore use elements of geographical perspectives, methods and
geomorphological conditions and topographic surfaces are being changed and reshaped by many anthropogenic factors such as
settlement, industry, transportation, mining, and tourism. This situation, which leads to the emergence of anthropogenic
geomorphological conditions, can be examined with different methods and techniques. This study used Geographical Information
Systems (GIS) and Remote Sensing (RS) techniques to determine the intensity of relief change within the scope of anthropogenic
geomorphology on the coasts of the Gulf of Izmıt and its immediate vicinity. The anthropogenic relief change model used in the study
consists of 6 steps. The model includes the preliminary estimation findings of the factor maps with the weighted overlay method,
Landsat satellite image analyses, photo analyses, and measurement-observation data on land and satellite images. In the study,
preliminary finding data for relief change were produced from the slope, topographic relief, land use, distance to the main road, and
road density data of the study area. Then, satellite images of 1980, 1990, 2000, 2010, and 2020 were analyzed, and a relief change
intensity map of anthropogenic origin was obtained by making measurements at 60,000 points through field studies and satellite
images. The applied model determined that the intensity of relief change due to anthropogenic origin is high in 22% of the Gulf of Izmit
coasts and its immediate surroundings. The findings determined a high density of relief change in transport, industrial and residential
areas, and coastal filling areas in areas with high slope values.
ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada Yenişehir (Bursa) Havzası’nın farklı alt değişkenler ve kantitatif veriler
kullanarak jeoekolojik risk duyarlılığı analizi yapılmıştır. Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) kullanılarak 24 ana kriter ve 142
alt kriterin analizi ile antropojenik kökenli deformasyon riski, ortamsal kirlilik riski, erozyon, kütle hareketleri, kuraklık
ve yangın duyarlılık verilerinden oluşan alt değişkenler üretilmiştir. Belirtilen değişkenlerin etken çarpanları üzerinden
Yenişehir Havzası’nın jeoekolojik risk duyarlılığı beş kategorik sınıfa ayrılarak oluşturulmuştur. Elde edilen bulgulara göre
havzanın % 9’u çok az, % 29’u az, % 32’si orta, % 20’si yüksek ve % 10’u çok yüksek jeoekolojik risk duyarlılığına sahiptir.
Özellikle Yenişehir ilçe merkezi ve Organize Sanayi Bölgesi (OSB), doğudaki mermer ve taş ocakları sahası, Boğazköy
Barajının geniş çevresindeki bitki örtüsünden yoksun saha ile ulaşım ve sanayi alanları duyarlılığın en yüksek olduğu
alanlardır. Jeoekolojik risk duyarlılık verisi etki analizi kapsamında 6 farklı şekilde birim alandaki değerler analizine tabi
tutulmuş, arazi kullanımı verisi ile kantitatif ilişkisi hesaplanmış ve havzanın jeoekolojik koruma bölgeleri 3 zon olarak
belirlenmiştir. Analizler sonucu belirlenen, havzanın %35’ini oluşturan jeoekolojik risk altındaki sahalar, öncelikli önlem
alınacak alan kapsamında değerlendirilmiştir.
etkileşim ve bu ortamlar üzerindeki antropojenik baskı farklı boyutlara ulaşmıştır. Antropojenik
kökenli meydana gelen bu baskılar jeomorfolojik süreç ve birimlerde değişimlere yol açabilmektedir.
Belirtilen kapsamda bu çalışmada Marmara Adası’ndaki mermer ocaklarından kaynaklı
değişimler antropojenik jeomorfoloji yaklaşımı ile analiz edilmiştir. Çalışmada 1975–2020 yılları
arası beşer yıllık periyotlar halinde ve 2022 yılına ait uydu görüntülerinden mermer ocaklarındaki
değişimin zamansal ve alansal boyutları tespit edilmiştir. Daha sonra 1985 ve 2022 yılları uydu
görüntülerine Normalleştirilmiş Bitki Fark İndeksi, Normalleştirilmiş Yapay Alan Farkı İndeksi,
Normalleştirilmiş Geçirimsiz Yüzey İndeksi analizleri yapılarak antropojenik değişimin boyutu saptanmıştır.
2022 yılı uydu görüntüsü üzerinden ise adanın yer yüzeyi sıcaklığı tespit edilmiştir. Elde
edilen bütün bulgular korelasyona tabi tutulmuş ve tekrar analiz edilerek değişim verileri nokta
bulutuna dönüştürülmüştür. Daha sonra bu veriler düzenlenmiş, IDW yöntemi ile enterpole edilerek
Marmara Adası’nın antropojenik kaynaklı rölyef değişim modeli oluşturulmuştur. Marmara
Adası’nın kuzeyinde son 47 yılda 2,5 artışla doğu-batı yönünde genişleyen mermer ocakları sahasında
topoğrafya ortalama 4,3 metre değiştirilmiştir. En yüksek değişim boyutunun 32 metreye
ulaştığı mermer ocakları sahasında yer yüzeyi sıcaklığının adadaki diğer arazi kullanım sahalarına
göre 1,2°C artış gösterdiği tespit edilmiştir.
çeşitli modellerle yönetim çalışmaları uygulanmaktadır. Bu araştırmanın amacı, coğrafi çeşitliliği,
etkileşimleri ve potansiyel riskleri barındıran Göksu Çayı Havzası’nın farklı değişkenler üzerinden
mekânsal otokorelasyon ve kümeleme analizine dayalı havza yönetim modelinin oluşturulmasıdır.
Coğrafi Bilgi Sistemlerinin (CBS) etkin kullanıldığı çalışmada, deterministik, kantitatif,
korelasyon ve dağılış analizi yöntemleriyle çok basamaklı sistematik oluşturulmuştur. Havzanın
bütün coğrafi unsurlarını, etkileşimleri, doğal dinamik işleyiş yapısını ortaya koymak ve ilişkisel
olarak kümelenme dağılışını oluşturmak için birçok parametrenin analizleri ile dört ana değişken
(alt model) üretilmiştir. Ana değişkenler, jeomorfolojik uygunluk-elverişlilik, yağış akış, çoklu-risk
ve arazi kullanım modellerinden oluşur. Her bir model karşılıklı olarak mekansal korelasyona tabi
tutulmuş ve havzanın kümeleme analizi dağılış verisi üretilmiştir. Beş farklı kümenin tespit edildiği
veri, sorun-risk potansiyeli ve sürdürülebilir-uygun kullanım potansiyeli açısından da analiz
edilmiştir. Daha sonra dağılış verisi, Lokal Moran’s I-Anselin testi ve Getis-Ord Gİ istatistiği ile anlamlılık
ve kümelenme açısından test edilmiştir. Analizlerden, havzanın yüksek çerçevesini oluşturan
sahaların sürdürülebilir-uygun kullanım potansiyeline sahip kümelenme gösterdiği, İnegöl
Ovası, Yenişehir kuzeyi ve Göksu Vadisi’nde sorun-risk potansiyeli yüksek kümelenmenin olduğu
tespit edilmiştir. Havzada sürdürülebilirliğin sağlanması için, ekolojik sahaların korunması, sel,
taşkın, erozyon, heyelan tedbirlerin arttırılması, akarsulardaki su kalitesinin kontrol edilmesi ve
antropojenik baskı yoğunlaşmasının daha uygun alanlara yönlendirilmesi gerekmektedir.
değişimlere maruz kalmaktadır. Meydana gelen antropojenik kökenli jeomorfolojik
değişimler, özellikle kıyılarda doğrudan ve dolaylı olarak çeşitli unsurların gözlemlenmesine,
yapay yer şekillerinin oluşmasına ve dinamik işleyiş süreçlerinin farklılaşmasına neden
olmaktadır. Bu çalışmada, ülkemizin yoğun yerleşim, sanayi ve ulaşım alanlarından olan İzmit
Körfezi kıyılarındaki insan kaynaklı jeomorfolojik değişimler ve süreçler, Coğrafi Bilgi
Sitemleri (CBS) ve uzaktan algılama tekniklerinin etkin kullanımı ile incelenmiştir.
Araştırmada ilk olarak 1975, 1980, 1990, 2000, 2010 ve 2020 yıllarına ait uydu görüntüleri
Normalleştirilmiş Fark Su İndisi (NDWI) ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulguların piksel
tabanlı olması ve hatalar barındırmasından dolayı, imar planları, eski-yeni fotoğraf analizi,
yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri, kartografik veriler ve arazi gözlemlerinden sağlanan
verilerle geçmiş dönemli ve 2020 yılına ait kıyı çizgileri tespit edilmiştir. Değişim analizi ile
İzmit Körfezi kıyılarında 6,15 km2’lik kıyı birikim, 0,53 km2’lik kıyı aşınım sahası olduğu
saptanmıştır. Yapılan analizlerden değişim alanlarının %90’nını doğrudan insan kaynaklı
etkilerin oluşturduğu, %7’sini dolaylı insan etkisi, %3’ünü doğal koşulların meydana getirdiği
belirlenmiştir. İzmit Körfezi kıyılarının kuzey kesiminde antropojenik kökenli birikim
sahalarının, toplam değişimin %99’unu oluşturduğu, güney kıyılarda bu oranın %89 olduğu,
doğu kıyılarda ise %63 olduğu hesaplanmıştır. Çeşitli antropojenik amaçlarla meydana gelen
insan kaynaklı kıyı değişimleri İzmit, Körfez, Dilovası, Gölcük ve Altınova kıyılarının belli
kesimlerinde yoğunlaşmıştır. İzmit Körfezi kıyılarının morfometrik yapısı, jeomorfolojisi ve
kıyı tipi belli alanlarda antropojenik etkilerle değişmiştir. Bu değişim İzmit Körfezi kıyıları ve
yakın çevresinde çeşitli antropo-jeomorfolojik birimlerin gözlemlenmesine neden olmuştur.
antropojenik baskılara maruz kalmakta ve gelişen teknolojik imkânlarla birlikte farklı boyutlarda değişimlere
uğramaktadır. İnsan etkisiyle meydana gelen bu değişimlerin çeşitli yaklaşımlarla incelenmesi antropojenik
jeomorfoloji çalışmalarının başlangıç noktası olmuştur. Türkiye’de de özellikle yoğun nüfuslu alanlarda farklı
etmen ve süreçlerle antropojenik kökenli jeomorfolojik değişimler yaşanmaktadır. Bu çalışmada Maltepe
(İstanbul) ilçesindeki antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğu ve bu değişimde rol oynayan
faktörler jeoistatistiksel yöntemlerle incelenmiştir. Araştırmada, 1985 ve 2020 yılına ait yükselti verileri, 10’ar
yıllık dönemler halinde son 50 yıllık periyottaki uydu görüntüleri, ortofotoları ile arazi çalışmalarındaki ölçümgözlem
verileri kullanılarak inceleme sahasının antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğu haritası
üretilmiştir. Antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğunu etkileyen etmenler 10 ana faktör ve
bunlara bağlı 58 alt parametre olarak belirlenmiştir. Değişim yoğunluğu verileri ile belirlenen ana faktör ve alt
birimlerine regresyon, coğrafi dedektör, etki-faktör analizleri uygulanmış ve etken faktörler tespit edilmiştir.
Değişim modeline göre ilçe arazisinin % 20,4’ünde çok yüksek ve yüksek yoğunlukta jeomorfolojik-topografik
değişimlerin yaşandığı belirlenmiştir. Analiz sonuçları antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişimlerin
meydana gelmesinde arazi kullanımı, jeomorfoloji, yükselti, bina kat sayısı ve yol yoğunluğunun değişimin esas
faktörleri olduğunu göstermiştir.
determined by the natural environment conditions and to prevent the risks, pollution and problems that may occur. Purpose of the
study is historical process of the development phases of basin management, and by explaining the different implementation models
that have emerged out of Turkey and the world with examples of forms to fill the gap in the literature. Basins, where water is
considered as the main element, were first used in the 20th century within the scope of water, energy supply and agricultural
purpose at the beginning there were areas of management work with the USA and a few individual countries. As a result of the
increasing demands after the Second World War, the scope of watershed management focused on water potential, erosion,
engineering studies and contribution to agricultural production has changed by being influenced by scientific studies, international
conference and symposium decisions. Especially since the 1990s, the concepts of environment-nature protection and sustainability
have taken an important place in watershed management and today, the holistic approach has formed the basis of basin
management studies. One of the most important studies of the holistic approach is the river basin management system put into
practice by the EU within the scope of the Water Framework Directive. Today, technological facilities, multidisciplinary structure
enables the implementation of many different models in watershed management and supports the holistic understanding with
various perspectives. In addition, the existence of watershed management models that examine multiple details such as ecosystem,
ecological, geographic, quantitative, sustainable, participatory, risk and disaster analyzes enable the watersheds to be compared
with the analyzes and to the most accurate management planning in terms of implementation.
processes, the involvement of human beings in this process has led to changes in different dimensions and led to the emergence of the concept of anthropogenic geomorphology. In this study, anthropogenic geomorphology elements can be observed with different factors in Istanbul-Atasehir district, the old and new topographic data compared with the Geographical Information Systems (GIS) and different anthropogenic units that play a role in this change is investigated. In this study, a systematic method consisting of several stages was used to determine relief change and anthropogenic effect factors. Land use
status and changing conditions in Ataşehir were determined by satellite images, and relief changes were analyzed and compared in three different stages over the digital elevation model of the past and present. At the end of the study, most of the relief change analyzes determined were subjected to correlation analysis with anthropogenic factor units and sub-parameters and the relationship between them was explained. As a result of the research, 29% of the districts were observed to have relief changes, and according to different analyzes, the topographic surface was re-arranged at many points of the land at micro and
macro scale.
In today, studies make with Geographic Information System (GIS) which is a very important tools in science of geography constitute resource many disciplinary the same time. This technical make analysis and question to result of data transform to maps use particularly in detection of problems and studies planning of future. In these studies, sports areas in cities of existence, sufficiency, analysis of distribution and case of accessibility examine example of Kocaeli-Karamursel city. Sport areas in central of Karamursel city is established to satellite images and master plans, its transfer from GIS and classify. To except calculation of area and statistical data in this software, making to analysis of distribution, accessibility of sports areas and were used to these maps. Also areas data’s compared data of population and have been identified per capita sport areas. As a result of studying, sport areas have showed irregular a distribution, some spor facilities have some problem of accessibility see in city centre of Karamursel. It has been determined that the amount of sporting area per person identified in the study area is below the World Standard (4 m2 per person). It was determined that 142.005 m2 more sports area was needed to reach this amount in Karamursel city centre.
ABSTRACT Natural and human factors that interact intensively and conditions caused by today's complex systems, examining the relationship of these elements plays an important role in solving the many problems and provide data available. The relationship between Therefore, in this study the Marmara region to the east of Sapanca Lake shores and the nearby geomorphological unit with space-shore use elements of geographical perspectives, methods and
1970, 2017 ve 2018 yıllarına ait hava fotoğrafları ve uydu görüntüleri coğrafi bilgi sistemleri (CBS) yardımıyla birleştirilmiş ve kıyı dolgu alanları saptanmıştır. İstanbul Anadolu yakasında toplam 9.34 km2 kıyı dolgu alanı bulunduğu tespit edilmiştir. Kıyı dolgu alanlarının inceleme sahasında belli alanlarda yoğunlaştığı görülmüştür. Kıyı dolgu alanlarındaki mevcut kıyı kullanımı uydu görüntüleri, imar planları ve saha gözlemlerinden 12 farklı türde tespit edilmiş, dağılış ve sayısal verileri çalışmaya yansıtılmıştır. İstanbul Anadolu yakasının Marmara Denizi kıyı dolgularındaki kullanım yeşil alan ve ulaşım amaçlı oluşturulurken, Boğaziçi ve Karadeniz kıyılarında iskele ihtiyacı nedeniyle oluşturulmuştur. İstanbul Anadolu Yakası kıyılarında antropojenik müdahalelerin ve buna bağlı sonuçların, etkilerini her bölgede aynı oranda hissettirmedikleri görülmüştür. Kıyı dolgu alanları ile kıyının topografik yapısındaki değişimler kıyının dinamik sürecinde olumsuz etkiler oluştursa da ekonomik ve kültürel gelişmelerde bu alanların beşeri yapısına katkı sunmaktadır. Bu nedenle kıyı dolgu alanlarının oluşturulmasında ya da meydana getirilen alanların yönetiminde sürdürülebilirlik kavramının ön plana alınması gerekmektedir.
risklerin tetikleyici faktörü olmaktadır. Bu çalışmada Gölcük ve Karamürsel’deki antropojenik kökenli jeomorfolojik değişimlerin risklere etki düzeyi
incelenmiştir. Çalışma, topografik veriler, uydu görüntüleri, arazi gözlem-ölçümlerinin Coğrafi Bilgi Sitemleri (CBS) ve uzaktan algılama teknikleri ile
analiz edildiği, birçok basamaktan oluşan işleyiş sistematiğinde yapılmıştır. Araştırmada ilk olarak antropojenik kaynaklı jeomorfolojik değişim yoğunluğu
analiz edilmiş, sonra değişimlerin heyelan, kaya düşmesi, sel, taşkın ve çökme-göçme hadisesine etki seviyesi dağılış olarak belirlenmiştir. Daha
sonra Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) ile birçok etken kapsamında sahanın heyelan, kaya düşmesi, sel, taşkın ve çökme-göçme tehlike duyarlılık-risk
analizleri ortaya konmuştur. Daha sonra her iki bulgunun dağılış verisi alansal ve bağlantısal olarak korelasyona tabi tutulmuş ve etki düzeyi tespit
edilmiştir. Yapılan analiz ile potansiyel risk açısından antropojenik kökenli jeomorfolojik değişimler, heyelan tehlikesine % 33, kaya düşmesine % 40,
sel riskine % 3, taşkın riskine % 31 ve çökme-göçme riskine % 22 oranında etki ettiği saptanmıştır. Özellikle ulaşım, kıyı dolgu ve yerleşim alanlarının
riskler barındırdığı gözlemlenmiştir.
Today, as a result of increasing human pressure, coastal filling activities are carried out in order to gain space. In recent years, due to different needs, coastal
filling works have been intensified in our country. In this study, it is aimed to determine the coastal filling areas on the Anatolian side of Istanbul, the existing
coastal usage in these areas, the effect of the coastal filling areas on the morphological structure of the coast, the changes and various problems. For this
purpose, aerial photographs and satellite images of 1946, 1966, 1970, 2017 and 2018 were combined with the help of geographic information systems (GIS)
and coastal filling areas were determined. A total of 9.34 km2
coastal filling area was found in the Anatolian side of Istanbul. Coastal filling areas are observed
to be concentrated in certain areas in the study area. Current coastal use in coastal fill areas has been determined in 12 different types from satellite imagery,
zoning plans and field observations, and distribution and numerical data have been reflected in the study. While the usage of the coastal fillings of the
Anatolian side of Istanbul on the Marmara Sea was created for green space and transportation purposes, it was created due to the need of pier on the shores
of the Bosphorus and Black Sea. It has been observed that the effects of anthropogenic interventions and the related results on the coasts of the Anatolian
Side of Istanbul do not feel the same rate in every region. Although the changes in the coastal fill areas and the topographic structure of the coast have
negative effects on the dynamic process of the coast, they contribute to the human structure of these areas in economic and cultural developments. For
this reason, the concept of sustainability should be prioritized in the creation of coastal filling areas or in the management of the areas created.