Papers by Osman Ulker
OMBUDSMAN AKADEMİK • ÖZEL SAYI 2 /SPECIAL ISSUE 2, GAZZE, 2024
Bu makalede, Filistin’in Gazze Şeridi’nde yaşanan olayların sosyal medya aracılığıyla nasıl temsi... more Bu makalede, Filistin’in Gazze Şeridi’nde yaşanan olayların sosyal medya aracılığıyla nasıl temsil edildiğini ve bu temsilin ne şekilde karnavalesk bir dil
kullanarak sınırları zorladığını incelenecektir. Geleneksel medyanın objektif olamaması ve belirli bir bakış açısına saplanması Gazze’de yaşananların sosyal medya üzerinden daha çok takip edilmesine yol açmıştır. Fakat sosyal medyanın kendi içinde barındırdığı tehlikeler, yaşananların aktarılmasında
başka endişeleri ortaya çıkarmaktadır. Çalışmada sosyal medya dilinin Gazze’de yaşananları nasıl aktardığı Bahktin’in karnavalesk kavramından hareketle çözümlenecektir. Karnavalesk nitelikleri olan Tepetaklak Dünya, Karnaval Gülüşü, Pazar Meydanı Dili, Grotesk İmge’yi içerdiğini düşündüğümüz X paylaşımları göstergebilimsel açıdan analiz edilecektir. Çalışmanın sonunda sosyal medyaya hakim olan karnavalsek havanın Gazze olaylarını aktarmada ortaya çıkardığı problemler genel bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Sonuç olarak sosyal medyanın, bilgi akışının çeşitlenmesinde ve toplumsal olayların daha geniş bir perspektiften anlaşılmasında kritik bir rol oynadığı, bununla birlikte sahip olduğu karnaval havasının olayların ciddiyetini hafiflettiği iddia edilmektedir.
2011 yılında Suriye'de patlak veren iç savaş küresel bir göç krizini de beraberinde getirmiştir. ... more 2011 yılında Suriye'de patlak veren iç savaş küresel bir göç krizini de beraberinde getirmiştir. Sivilleri korumak için krizin başında açık kapı politikası izleyen Türkiye, şu anda 3,7 milyon yerinden edilmiş Suriyeliye ev sahipliği yaparak tüm dünyaya örnek olmaktadır. Ancak yasal düzenlemeler, şehirlerin altyapısı, sığınmacılar için sosyal, eğitim ve sağlık hizmetlerinin sorunsuz kullanımı açısından eksik bir deneyim olduğu için bu sürecin kusursuz olmasını beklemek yanıltıcı olacaktır. Bu makalede Kilis şehri ve son on yılda zorunlu göç deneyimi mercek altına alınmış, Kilis şehrinin zorunlu göç tecrübesinin on yıllık serüveni genel bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Değerlendirme esas olarak zorunlu göç sürecinin tamamını ya da önemli bir kısmını Kilis'te geçirmiş olan makale yazarlarının bireysel gözlem ve tecrübelerine dayanarak yapılmıştır. Ayrıca göç alanında çalışan ve bilhassa Kilis'i konu edinen araştırmacıların çalışmalarından da istifade edilmiştir. Analiz aşamasında yazarların saha ile ilgili gözlemleri, literatürde Kilis ile ilgili yapılan çalışmaların bulguları ışığında ele alınarak betimlenmiştir. Makalede 2011 yılından itibaren yaşanan kitlesel göçün Kilis'in demografisine, ekonomisine, kültür ve eğitim hayatına yansımaları kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulmuş ve bu hususta yapılması gerekenler hakkında tavsiyelerde bulunulmuştur.
Ortadoğu Etütleri, 2021
2011 yılında Suriye'de patlak veren iç savaş, genel olarak sosyal bilimlerde özelde ise göç araşt... more 2011 yılında Suriye'de patlak veren iç savaş, genel olarak sosyal bilimlerde özelde ise göç araştırmalarında bir takım ciddi zorluklar ortaya çıkarmıştır. neo-klasik yaklaşımlar sadece ekonomik etmenlere odaklanmaktadır. Tarihsel-yapısalcı söylem "göç"ü sermaye için ucuz iş gücü elde etmenin bir yolu olarak tanımlamaktadır. Son dönemde yapılan çalışmalarda ise göç hareketleri ele alınırken, göç veren ülke ile alan ülke arasındaki tarihsel bağlara vurgu yapılmaktadır. maalesef bunlardan hiçbiri göçmenlerin kabulünde dinin rolünü açıklamada yeterli olamamaktadırlar. Bu tecrübeden ve göç teorilerinin yetersizliğinden hareketle bu çalışma, şu soruya yanıt aramaya çalışacaktır: "din, göçmenlerin bir ülke tarafından kabul edilmesinde ne kadar etkilidir?" din ve göç arasındaki ilişkinin kavramsal çerçevesini, göç teolojisinden hareketle oluşturduk. Göç teolojisinin imkânını, dini kaynaklara odaklanan teorik yaklaşım ve göç ile karşıladığında ortaya çıkan pratik eylem olmak üzere iki farklı başlık altında aradık. Ardından Türkiye'de din ve göç arasındaki ilişkiyi üçgen bir bağlam kurarak araştırdık: Öncelikle "ensar" ve "muhacir" kavramlarından hareketle Suriyeli göçmenlerle ilgili resmi söyleme baktık. İkinci olarak Suriyeli göçmenlerle oluşan krizin yönetiminde "din kardeşliği" vurgusunu yapan diyanet İşleri Başkanlığının rolünün önemini ortaya koymaya çalıştık. Son olarak, Kilis sakinlerinin göçmenleri kabul etmesinde, dinin nasıl bir etkisinin olduğunu anlamaya çalıştık. İki farklı veri setinin kullanıldığı bu çalışmada analiz için karma yöntem kullandık. Resmi söylem ve diyanet İşleri Başkanlığının söylemini tespit edebilmek için dökümantasyon yöntemi ile toplanan veriler içerik analizine tabi tutulurken; toplumsal bağlamın anlaşılması için kartopu yöntemiyle elde edilen mülakatları fenomenolojik yaklaşımla inceledik. Sonuç olarak Türkiye'de sığınmacılarla ilgili resmi söylemin toplum üzerinde kısmen etkili olduğunu ancak göçmenlerin kabulünde dinin olumlu ve güçlü bir etkisinin olduğunu tespit ettik.
Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, 2022
İslam’a karşı korku, nefret ve önyargıları ifade etmek için kullanılan İslamofobi kavramı, Batı’d... more İslam’a karşı korku, nefret ve önyargıları ifade etmek için kullanılan İslamofobi kavramı, Batı’da yaşanan neredeyse her büyük krizde tekrar gündeme gelmektedir. 11 Eylül saldırıları ile ABD’de, Brexit sonrası İngiltere’de, 2015 Avrupa göç krizi ile Kuzey Avrupa ülkelerinde İslamofobinin artışa geçtiğine dair haberleri görmek mümkündür. Bunun son örneği Macron dönemi Fransa’da ortaya çıkmıştır. Karikatür krizi ile başlayan yeni dönemde, devlet açık bir şekilde İslam’a karşı nefret söylemini benimseyerek, yeni kısıtlayıcı kanunlar çıkarmış, dini kurumlara denetimi arttırmış ve kendi önerdikleri Müslüman kalıbı dışındaki biçimleri radikal olarak tanımlayarak Müslümanların yaşam hakkına müdahale etmiştir. Bu çalışmamızda Fransa özelinde Batı’da İslamofobi kavramının kullanım tekelinin kimde olduğu ve bu kavramın kime karşı kullanıldığı sorusuna yanıt aranmıştır. Araştırmanın verileri Fransa’da 2016 yılında kurulan, Suç ve Radikalleşmeyi Önlemek için Bakanlıklar Arası Komite’nin (SG-CIPDR) 2020-2021 yıllarına ait, internet sitesi ve sosyal medya hesaplarında yaptığı paylaşımlardan toplanmıştır. Veriler söylem analizi yapılarak incelenmiştir. Bu verilerden hareketle mâduma ait olan İslamofobi’nin, iktidarda nasıl bir karşılığının olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda Fransa’da İslamofobi kavramının kullanım biçiminin iktidar tarafından belirlendiği ve gerekli görüldüğü takdirde “cumhuriyet”, “laiklik” ve “aşırılıkla mücadele etme” gibi başka kavramlarla anlamının daraltıldığı tespit edilmiştir. Bu yolla hangi eylem ve davranışların İslamofobi olarak görülebileceği, otoriteler tarafından belirlendiği görülmüştür.
Göç Araştırmaları Dergisi, 2022
2011 yılında Suriye'de patlak veren iç savaş küresel bir göç krizini de beraberinde getirmiştir. ... more 2011 yılında Suriye'de patlak veren iç savaş küresel bir göç krizini de beraberinde getirmiştir. Sivilleri korumak için krizin başında açık kapı politikası izleyen Türkiye, şu anda 3,7 milyon yerinden edilmiş Suriyeliye ev sahipliği yaparak tüm dünyaya örnek olmaktadır. Ancak yasal düzenlemeler, şehirlerin altyapısı, sığınmacılar için sosyal, eğitim ve sağlık hizmetlerinin sorunsuz kullanımı açısından eksik bir deneyim olduğu için bu sürecin kusursuz olmasını beklemek yanıltıcı olacaktır. Bu makalede Kilis şehri ve son on yılda zorunlu göç deneyimi mercek altına alınmış, Kilis şehrinin zorunlu göç tecrübesinin on yıllık serüveni genel bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Değerlendirme esas olarak zorunlu göç sürecinin tamamını ya da önemli bir kısmını Kilis’te geçirmiş olan makale yazarlarının bireysel gözlem ve tecrübelerine dayanarak yapılmıştır. Ayrıca göç alanında çalışan ve bilhassa Kilis’i konu edinen araştırmacıların çalışmalarından da istifade edilmiştir. Analiz aşamasında yazarların saha ile ilgili gözlemleri, literatürde Kilis ile ilgili yapılan çalışmaların bulguları ışığında ele alınarak betimlenmiştir. Makalede 2011 yılından itibaren yaşanan kitlesel göçün Kilis’in demografisine, ekonomisine, kültür ve eğitim hayatına yansımaları kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulmuş ve bu hususta yapılması gerekenler hakkında tavsiyelerde bulunulmuştur.
Ortadoğu Etütleri, 2021
2011 yılında Suriye'de patlak veren iç savaş, genel olarak sosyal bilimlerde özelde ise göç araşt... more 2011 yılında Suriye'de patlak veren iç savaş, genel olarak sosyal bilimlerde özelde ise göç araştırmalarında bir takım ciddi zorluklar ortaya çıkarmıştır. neo-klasik yaklaşımlar sadece ekonomik etmenlere odaklanmaktadır. Tarihsel-yapısalcı söylem "göç"ü sermaye için ucuz iş gücü elde etmenin bir yolu olarak tanımlamaktadır. Son dönemde yapılan çalışmalarda ise göç hareketleri ele alınırken, göç veren ülke ile alan ülke arasındaki tarihsel bağlara vurgu yapılmaktadır. maalesef bunlardan hiçbiri göçmenlerin kabulünde dinin rolünü açıklamada yeterli olamamaktadırlar. Bu tecrübeden ve göç teorilerinin yetersizliğinden hareketle bu çalışma, şu soruya yanıt aramaya çalışacaktır: "din, göçmenlerin bir ülke tarafından kabul edilmesinde ne kadar etkilidir?" din ve göç arasındaki ilişkinin kavramsal çerçevesini, göç teolojisinden hareketle oluşturduk. Göç teolojisinin imkânını, dini kaynaklara odaklanan teorik yaklaşım ve göç ile karşıladığında ortaya çıkan pratik eylem olmak üzere iki farklı başlık altında aradık. Ardından Türkiye'de din ve göç arasındaki ilişkiyi üçgen bir bağlam kurarak araştırdık: Öncelikle "ensar" ve "muhacir" kavramlarından hareketle Suriyeli göçmenlerle ilgili resmi söyleme baktık. İkinci olarak Suriyeli göçmenlerle oluşan krizin yönetiminde "din kardeşliği" vurgusunu yapan diyanet İşleri Başkanlığının rolünün önemini ortaya koymaya çalıştık. Son olarak, Kilis sakinlerinin göçmenleri kabul etmesinde, dinin nasıl bir etkisinin olduğunu anlamaya çalıştık. İki farklı veri setinin kullanıldığı bu çalışmada analiz için karma yöntem kullandık. Resmi söylem ve diyanet İşleri Başkanlığının söylemini tespit edebilmek için dökümantasyon yöntemi ile toplanan veriler içerik analizine tabi tutulurken; toplumsal bağlamın anlaşılması için kartopu yöntemiyle elde edilen mülakatları fenomenolojik yaklaşımla inceledik. Sonuç olarak Türkiye'de sığınmacılarla ilgili resmi söylemin toplum üzerinde kısmen etkili olduğunu ancak göçmenlerin kabulünde dinin olumlu ve güçlü bir etkisinin olduğunu tespit ettik.
In the late 20th and early 21st centuries, the sociology of religion enjoyed a remarkable growth ... more In the late 20th and early 21st centuries, the sociology of religion enjoyed a remarkable growth in both theory and empirical research. The scholarly consensus argues that the early secularization thesis associated with modernization theory was misleading and simplistic, or that it was primarily relevant to northern Europe. Beyond
Journal of Middle East and Migration Studies Cilt/Volume 11 Sayı/Issue 02 Aralık/December 2021 "O... more Journal of Middle East and Migration Studies Cilt/Volume 11 Sayı/Issue 02 Aralık/December 2021 "Ortadoğu ve Göç" Araştırmaları Dergisi yılda iki sayı olarak yayınlanan hakemli, bilimsel ve süreli bir yayındır. Yayınlanan yazıların bilimsel ve hukukî sorumluluğu yazarlarına aittir.
Avrasya İncelemeleri Dergisi Journal of Eurasian Inquiries Politics, Society and Violence: The Role of the Indian Police in the 2002 Gujarat Riots Siyaset, Toplum ve Şiddet: 2002 Gujarat Olaylarında Hindistan Polisinin Rolü Üzerine Bir İnceleme, 2021
In the general elections held in India in 2019, the far-right Indian nationalist Narendra Modi ma... more In the general elections held in India in 2019, the far-right Indian nationalist Narendra Modi managed to be re-elected as Prime Minister. Modi has been criticized for the anti-Islamic discourse he used during his rule and election process. Moreover, there are concerns that the anti-Muslim attitude will divide Indian society. There are justifications for these concerns, given Modi's political background. Modi and his BJP party are believed to be active in the violence that took place in the state of Gujarat in India in 2002. During the riots, more than 1,000 people lost their lives. According to reports, police officers did not stop attacks against Muslims and they helped Hindu mobs find lethal weapons. In this article, the role of the police will be discussed within the axis of the relationship between the state, politics and civil society. The main reason why the Gujarat riots were chosen as a case study is that the exclusionary policies of Modi across India were experienced at the regional level in 2002. Furthermore, the discriminatory action of police in the violence of the Gujarat riots was supported by Modi and his party. Therefore, it becomes important to examine the role of the police in these riots. The data, which was collected through the documentation method, will be discussed in relation to Rainer's policing theory. According to Rainer there are four main reasons for police abuse, which are: prejudice, bias, differentiation and discrimination. In addition, the politicization of Indian police will be examined to understand the implicit relationship between government and police abuse. As a result, it has been determined that when motivated ideologically, religiously and ethnically, the police organization acts by excluding certain segments of the society.
Bu raporda Türkiye’deki darbe girişimi sürecinin Batı medyasında ne şekilde işlendiği incelenecek... more Bu raporda Türkiye’deki darbe girişimi sürecinin Batı medyasında ne şekilde işlendiği incelenecektir. Bu çerçevede seçilen ülkelerdeki önde gelen yayın organ- larında 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili olarak yayınlanan haber ve yorumların yanı sıra haber görselleri incelenecek, darbe girişimi sırasında nasıl bir yayın poli- tikası izledikleri ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır. Rapora konu olan ülkeler ABD, Ingiltere, Almanya ve Avusturya olarak belirlenmiştir.
As the world increasingly faces the burden of wars,
migration and economic crises, it is very rel... more As the world increasingly faces the burden of wars,
migration and economic crises, it is very relevant to discuss
the role of journalism and the media as a whole in the
structures of contemporary society
In the late 20th and early 21st centuries, the sociology of religion enjoyed a remarkable growth... more In the late 20th and early 21st centuries, the sociology of religion enjoyed a remarkable growth in both theory and empirical research. The scholarly consensus argues that the early secularization thesis associated with modernization theory was misleading and simplistic, or that it was primarily relevant to northern Europe. Beyond
Sosyal Bilimler Dergisi, Jun 26, 2014
Özet Müslüman dünyanın birçok bölümünde yeni bir İslami popülizm gelişmektedir. İslami popülizmin... more Özet Müslüman dünyanın birçok bölümünde yeni bir İslami popülizm gelişmektedir. İslami popülizmin ortaya çıkışı, küreselleşen kapitalizmin çelişkilerine üretilen popülist cevabın daha evrensel halinin bir parçasıdır. Aynı zamanda soğuk savaş dönemi sosyal çatışmalar ve Müslüman dünyada yarım asırdan fazla bir süredir devam eden toplumsal yapıdaki dönüşümlerin de bir neticesidir. Yeni İslami popülizm, özellikle Müslüman toplumlardaki şehirli orta sınıfın çoğalan hırsı ve artan hayal kırıklıkları, fakir nüfusun ve burjuvazinin nispeten dışlanmış kesimlerinin endişelerinden doğmaktadır. Sınıflar arası bir birlikteliği temsil eden yeni İslami popülizmin hedefi, temelde gittikçe farklılaşsa da homojen ve ezilmekte olduğu kabul edilen ümmete, devletin kaynaklarını ve siyasal gücü açmaktır. Bu Endonezya, Türkiye ve Mısır ekseninde tartışılacaktır. Makale son on yıldır İslami siyaset hakkındaki çalışmalara hâkim olma eğiliminde olan analizlere bir alternatif oluşturmayı hedeflemektedir. Bunlar, uluslararası gölge ağları kullanarak küresel seküler düzeni tehdit eden radikal düşüncelere temas eden görüşlerle; ılımlı siyaset ile demokratik politikaların uygulanması arasında güçlü bir ilişkinin olduğunu varsayan fakat İslami siyasetin gelişme süreçlerindeki yapısal temelleri göz ardı eden fikirleri de kapsayan analizlerdir.
Book Reviews by Osman Ulker
S osyolojinin bir disiplin olarak ilk ortaya çıkışından itibaren sos-yologların zihnini meşgul ed... more S osyolojinin bir disiplin olarak ilk ortaya çıkışından itibaren sos-yologların zihnini meşgul eden en önemli iki konudan birincisi dinin modernleşen toplumdaki yeri, diğeri ise sanayi inkılabın-dan sonra ortaya çıkan tüketim (consumerism) meselesi olmuştur. Hem geleneksel hem de modern dönemde sosyologlar bu iki konuyu birbirinden bağımsız olarak ele almayı tercih etmişlerdir. halbuki sosyologların bu iki konuyu incelerken temel aldıkları prensiplere bakıldığında aralarında bir korelasyon kurmak çok da imkânsız gözükmemektedir. Kurucu babalar-dan itibaren dinin toplumdaki statüsünün incelenmesinde modernleşme temel kıstastır. Ekonomik refah düzeyinin artması, modernleşmenin temel saç ayaklarından biri olmasının yanında tüketim toplumunun ortaya çık-masında da en önemli etmendir. Bu bağlamda, tüketimin dinin toplumdaki konumu üzerinde bir etkiye sahip olup olmadığı sorusu doğal olarak orta-ya çıkmaktadır. İşte İsmail Demirezen'in 2015 yılında Ensar Neşriyattan çıkan Tüketim Toplumu ve Din adlı kitabı tam da bu sorunun oluşturduğu boşluğu yani tüketim toplumu ile dindarlık arasında ihmal edilen ilişkiyi incelemektedir
Books by Osman Ulker
Nokta, 2023
Bu çalışma, geçmişe yönelik kapsamlı bir muhasebe yapmak için hazırlanan Türkiye’nin Yüz Yılı diz... more Bu çalışma, geçmişe yönelik kapsamlı bir muhasebe yapmak için hazırlanan Türkiye’nin Yüz Yılı dizisinin bir parçası olarak hazırlanmıştır. Siyasetten sivil topluma, hukuktan spora birçok alanı içeren bu külliyatın, kültür ve sanat kitabını okuyucuya ulaştırmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Türkiye’nin son yüz yılı, sadece coğrafi sınırlarımız içinde değil, aynı zamanda toplumumuzun kimlik ve değerlerini şekillendiren çalkantılı bir sürece sahne oldu. Bu yüz yılda, devlet ve toplum arasındaki sancılı ve zaman zaman gerilimli ilişkiden etkilenerek şekillenen kültür ve sanat alanı, bu dönemde yaşanan zorluklara ve gerilimlerin izlerini üstünde taşıyarak günümüze ulaştı.
Bu kitap, Türkiye’nin yüz yılı boyunca kültür ve sanat alanında ortaya çıkan bu çalkantılı evrimi anlamak, değerlendirmek ve geleceğe dair bir vizyon oluşturmak amacıyla kaleme alındı. Toplum ile devlet arasındaki gerilimlerin kültür sanat alanına yansıması, bu eserin temelinde yatan anlayışı şekillendirdi. Bu zorlu süreçlerin, sanatın yaratıcı süreçlerine etkisi, kültür sahnesinde devletle nasıl bir diyaloğun oluştuğu ve sanatın toplumsal dokuyla ilişkisi üzerinde duran bu kitap, sadece geçmişin bir tahlili değil, aynı zamanda geleceğe dair bir hazırlık niteliği taşımaktadır. Türkiye’nin son yüz yılına ait kapsamlı bir retrospektif hazırlanmasına önayak olan İLKE Vakfı’na, Türkiye’nin son yüz yılına dair kapsamlı bir retrospektifi oluşturma çabasında büyük emeği geçen değerli bölüm yazarlarına, titizlikle basım ve yayın sürecini yöneten Nokta Yayınları’na, aynı zamanda bu önemli çalışmanın okuyucularla buluşmasına katkı sağlayan herkese içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu kitabın Türkiye’nin kültür ve sanat mecrasındaki tecrübelerini anlamak isteyen herkese katkı sunmasını umut ediyorum.
Uploads
Papers by Osman Ulker
kullanarak sınırları zorladığını incelenecektir. Geleneksel medyanın objektif olamaması ve belirli bir bakış açısına saplanması Gazze’de yaşananların sosyal medya üzerinden daha çok takip edilmesine yol açmıştır. Fakat sosyal medyanın kendi içinde barındırdığı tehlikeler, yaşananların aktarılmasında
başka endişeleri ortaya çıkarmaktadır. Çalışmada sosyal medya dilinin Gazze’de yaşananları nasıl aktardığı Bahktin’in karnavalesk kavramından hareketle çözümlenecektir. Karnavalesk nitelikleri olan Tepetaklak Dünya, Karnaval Gülüşü, Pazar Meydanı Dili, Grotesk İmge’yi içerdiğini düşündüğümüz X paylaşımları göstergebilimsel açıdan analiz edilecektir. Çalışmanın sonunda sosyal medyaya hakim olan karnavalsek havanın Gazze olaylarını aktarmada ortaya çıkardığı problemler genel bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Sonuç olarak sosyal medyanın, bilgi akışının çeşitlenmesinde ve toplumsal olayların daha geniş bir perspektiften anlaşılmasında kritik bir rol oynadığı, bununla birlikte sahip olduğu karnaval havasının olayların ciddiyetini hafiflettiği iddia edilmektedir.
migration and economic crises, it is very relevant to discuss
the role of journalism and the media as a whole in the
structures of contemporary society
Book Reviews by Osman Ulker
Books by Osman Ulker
Bu kitap, Türkiye’nin yüz yılı boyunca kültür ve sanat alanında ortaya çıkan bu çalkantılı evrimi anlamak, değerlendirmek ve geleceğe dair bir vizyon oluşturmak amacıyla kaleme alındı. Toplum ile devlet arasındaki gerilimlerin kültür sanat alanına yansıması, bu eserin temelinde yatan anlayışı şekillendirdi. Bu zorlu süreçlerin, sanatın yaratıcı süreçlerine etkisi, kültür sahnesinde devletle nasıl bir diyaloğun oluştuğu ve sanatın toplumsal dokuyla ilişkisi üzerinde duran bu kitap, sadece geçmişin bir tahlili değil, aynı zamanda geleceğe dair bir hazırlık niteliği taşımaktadır. Türkiye’nin son yüz yılına ait kapsamlı bir retrospektif hazırlanmasına önayak olan İLKE Vakfı’na, Türkiye’nin son yüz yılına dair kapsamlı bir retrospektifi oluşturma çabasında büyük emeği geçen değerli bölüm yazarlarına, titizlikle basım ve yayın sürecini yöneten Nokta Yayınları’na, aynı zamanda bu önemli çalışmanın okuyucularla buluşmasına katkı sağlayan herkese içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu kitabın Türkiye’nin kültür ve sanat mecrasındaki tecrübelerini anlamak isteyen herkese katkı sunmasını umut ediyorum.
kullanarak sınırları zorladığını incelenecektir. Geleneksel medyanın objektif olamaması ve belirli bir bakış açısına saplanması Gazze’de yaşananların sosyal medya üzerinden daha çok takip edilmesine yol açmıştır. Fakat sosyal medyanın kendi içinde barındırdığı tehlikeler, yaşananların aktarılmasında
başka endişeleri ortaya çıkarmaktadır. Çalışmada sosyal medya dilinin Gazze’de yaşananları nasıl aktardığı Bahktin’in karnavalesk kavramından hareketle çözümlenecektir. Karnavalesk nitelikleri olan Tepetaklak Dünya, Karnaval Gülüşü, Pazar Meydanı Dili, Grotesk İmge’yi içerdiğini düşündüğümüz X paylaşımları göstergebilimsel açıdan analiz edilecektir. Çalışmanın sonunda sosyal medyaya hakim olan karnavalsek havanın Gazze olaylarını aktarmada ortaya çıkardığı problemler genel bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Sonuç olarak sosyal medyanın, bilgi akışının çeşitlenmesinde ve toplumsal olayların daha geniş bir perspektiften anlaşılmasında kritik bir rol oynadığı, bununla birlikte sahip olduğu karnaval havasının olayların ciddiyetini hafiflettiği iddia edilmektedir.
migration and economic crises, it is very relevant to discuss
the role of journalism and the media as a whole in the
structures of contemporary society
Bu kitap, Türkiye’nin yüz yılı boyunca kültür ve sanat alanında ortaya çıkan bu çalkantılı evrimi anlamak, değerlendirmek ve geleceğe dair bir vizyon oluşturmak amacıyla kaleme alındı. Toplum ile devlet arasındaki gerilimlerin kültür sanat alanına yansıması, bu eserin temelinde yatan anlayışı şekillendirdi. Bu zorlu süreçlerin, sanatın yaratıcı süreçlerine etkisi, kültür sahnesinde devletle nasıl bir diyaloğun oluştuğu ve sanatın toplumsal dokuyla ilişkisi üzerinde duran bu kitap, sadece geçmişin bir tahlili değil, aynı zamanda geleceğe dair bir hazırlık niteliği taşımaktadır. Türkiye’nin son yüz yılına ait kapsamlı bir retrospektif hazırlanmasına önayak olan İLKE Vakfı’na, Türkiye’nin son yüz yılına dair kapsamlı bir retrospektifi oluşturma çabasında büyük emeği geçen değerli bölüm yazarlarına, titizlikle basım ve yayın sürecini yöneten Nokta Yayınları’na, aynı zamanda bu önemli çalışmanın okuyucularla buluşmasına katkı sağlayan herkese içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu kitabın Türkiye’nin kültür ve sanat mecrasındaki tecrübelerini anlamak isteyen herkese katkı sunmasını umut ediyorum.
ve nitelikli bir politika yoktur?
Mevcut durumu değerlendirerek geleceğe yönelik bakışla oluşturulacak bir kültür politikası
nasıl olmalıdır?
Kültürel alanda toplumsal fayda nasıl temin edilebilir?
Bu sorulardan hareketle Geleceğin Türkiyesinde Kültür Politikaları raporu kültür politikaları
konusunda tutarlı, kapsayıcı, gerçekçi ve uygulanabilir bir vizyon geliştirmeyi amaçlamaktadır.
Rapor, Türkiye’nin kültür politikaları alanındaki meseleleri ve sorunları veriye dayalı bir şekilde
ele almakta ve çözüm önerileri getirmektedir. Raporda yapısal ve kurumsal değişiklikler
önerilmekte yeni bir vizyon ortaya konulmaktadır.
kurtulmak ve öylece vahyî dinleri tekrar kabul etmek mümkün
müdür? Bireyin yerine getirilecek toplum hangi toplumdur,
din hangi dindir? Bu sebeple çalışmanın ana fikri Aydınlanma
düşüncesinin insanların zihninde bir kez kök saldığı
ve şeylere bakışı değiştirdiği için, sosyolojinin doğum sancısı
çektiği dönemlerde topluma ve dine bakışı etkilediği yönündedir.
Bunu netleştirebilmek için önce Aydınlanma çağına ve
onun dine bakışının ne olduğunu tartışılacak, ardından sosyoloji
kavramını literatüre dâhil eden Auguste Comte özelinde
aydınlanma sonrasındaki çağın bu düşünceleri nasıl tekrar
yonttuğuna bakılacaktır.