
zeynep eres
Related Authors
Bilgenur AK
KIRIKKALE UNIVERSITY-TURKEY
Aytekin ERDEM
Namik Kemal University
Fatma Çalik Orhun
Istanbul Arel üniversitesi
Billur Ocak
Marmara University
İnci Alkan
Trakya University
ayşe merve çilingir
Istanbul Technical University
InterestsView All (7)
Uploads
Papers by zeynep eres
Kültürel miras ve çevre politikaları arasındaki sinerjinin vurgulandığı “2018 Avrupa Kültürel Miras Yılı”, 2019 tarihli Avrupa’nın doğal sermayesini geliştirme ve vatandaşlarını çevre ile ilgili risklerden koruma hedefli “Avrupa Yeşil Uzlaşısı” metninin kabulü ve hemen ertesinde 2021 yılında “Avrupa’nın ortak mirasını Avrupa Yeşil Uzlaşısı’nın kalbine yerleştirmek” amacıyla benimsenen “Avrupa’nın Kültürel Mirası için Yeşil Uzlaşı” bildirisi bu yöndeki uluslararası çabaların önemli örnekleridir. Avrupa’nın tarihi şehirlerinin ve benzer şekilde yeşil mirasının doğrudan tehdit altında olduğunun belirtildiği söz konusu ilkesel metinlerde iklim değişikliği ile mücadelede tüm dünyanın birlikte hareket etmesi gerekliliği üzerinde durulmaktadır.
ICOMOS’un “Uluslararası Anıtlar ve Sitler Günü” temasını bu yıl “İklim ve Miras”, gelecek yıl (2023) “Geleneksel Bilgi, İklim Eylemi ve Yenilikçi Dönüşüm” olarak belirlemesi konunun tartışılmaya devam edileceğini gösteren önemli kanıtlardır. Karşı karşıya kalınan kriz koşullarında insanlığın içinde yaşamını sürdürdüğü yapılı çevrelerdeki tasarım yaklaşımları da başta olmak üzere tüm üretim ve tüketim alışkanlıkları sorgulanmaktadır. Kuşkusuz bu sorgulama, Endüstri Devrimi sonrası gelişen modern tasarım yaklaşımlarında yüzlerce yıllık kültürel birikime dayalı olarak uygulanan geleneksel mimarlık pratiklerini reddediş ya da kopuşu da kapsamaktadır. Teknolojik ilerlemeler, yapı sektörünü dönüştürerek neredeyse tamamen üretiminde ve uygulanmasında yüksek enerji gerektiren, geri dönüşümü zor ve çevreyi kirleten endüstriyel malzemelere yönlendirmiştir. Yapılı çevrenin ve inşaat endüstrisinin, yıllık küresel karbondioksit emisyonlarındaki payının yaklaşık yüzde 45 olduğu belirtilmektedir. Karşı karşıya olunan sorunun büyüklüğü karşısında başarı sağlanabilmesi için pek çok alanda doğa dostu değişikliklerin planlanarak çok boyutlu dönüşümler gerçekleştirilmesi kaçınılmazdır. Birçok boyutu olan iklim krizi ile mücadele için mimarlık ve yapı üretimine dair sürdürülebilirlik hedeflerinin tek başına bir yanıt olamayacağı açık olmakla birlikte, bu yöndeki çabaların tetikleyici nitelikte olumlu katkılar sunabileceği düşünülmektedir.
Var olan bir peyzajın, binanın veya kaynağın yeniden kullanılması, işlevlendirilmesi ya da onarılması gibi koruma çabalarının “Antroposen Çağı”na egemen olan “tek kullanımlık” tüketim kültürünün karşısında durduğu ve iklim krizi ile mücadeleye katkı sağlayabileceği açıktır. Bu örneklerdeki gibi pek çok noktada kesişen iklim değişikliği ile mücadele ve kültürel mirasın korunması çalışmalarına odaklanan bu dosyada C. İrem Gençer, “İklim Krizi ve Kültürel Mirasın Korunması Konusunda Uluslararası Yaklaşımlar”, Banu Gökmen Erdoğan “İklim Değişikliğinin Kültürel Miras Üzerindeki Risk Değerlendirmeleri: Edirne Örneği”, Zeynep Eres ve Koray Güler, “İklim Krizi Karşısında Kırsal Mirastan Alınabilecek Dersler”, Süreyya Topaloğlu, “Enerji Verimli Bir Restorasyon Uygulaması: Mardin Tamirevi Deneyimi”, Esin Özlem Aktuğlu Aktan ve Nilgün Çolpan Erkan, “Kadıköy’de Bir Konut Alanı Örneğinde Yapılı ve Doğal Çevrenin Bütüncül Korunmasının İklim Değişikliğine Uyum Sürecindeki Önemi”, Aylin Akçabozan, “Yeni Avrupa Bauhaus’u Yaklaşımı ve Getirdiği Açılımlar” ve Mustafa Sayan, “Sürdürülebilirlik Bağlamında Gömülü Enerji Tartışmaları ve Koruma Alanına Etkileri” konularını ele almışlardır. İklim krizi ile mücadele ve kültürel mirasın korunmasına yönelik çabaların artması ve yakın bir gelecekte başarıya ulaşması temennisi ile...
The efforts of the international society have intensified in order to draw attention to the global climate crisis, the effects of which we have been feeling more and more in recent years. The celebration of “2018 European Year of Cultural Heritage”, which emphasizes the synergy between cultural heritage and environmental policies, and the announcement of "The European Green Deal” in 2019, which aims to develop the EU's natural capital and protect its citizens from environmental risks, and the subsequent declaration of the "European Cultural Heritage Green Paper” in 2021, prepared with the contribution of ICOMOS under the leadership of Europa Nostra with the emphasis on “putting Europe's shared heritage at the heart of the European Green Deal” are important examples of these efforts. Furthermore, the "International Day of Monuments and Sites" is dedicated to heritage and climate studies by ICOMOS for this and next year. The theme for 2022 is "Heritage and Climate", and the next year's (2023) theme is "Traditional Knowledge, Climate Action & Innovative Transformation".
There are many issues where “traditional architectural approaches”, which have been shaped by thousands of years’ cultural accumulation but today it has been largely forgotten or ignored, intersect with “the principles of ecological/sustainable/green architecture” recommended for the built environments and the construction industry to shift a transformation process in which resources, energy, and water are used efficiently and waste is reduced by considering the ecological balance in nature. This article aims to remind the nature-sensitive and climate-friendly memory of traditional architecture and to discuss lessons that can be learned for today’s ecological, green, or sustainable architectural practice that aims to reduce the negative effects of the climate crisis. Considering the framework in the "European Cultural Heritage Green Paper", the similarities and common features of the ecological/sustainable architectural principles mentioned in the literature and the traditional architectural culture have been determined. In this context, "traditional heritage-oriented sustainability principles", are classified into two basic groups: "Adaptation to the environment and climate" and "Supporting the local people, improving living conditions and effective use of resources". This classification was elaborated with sub-titles and exemplified with the cases, focusing on the accumulation of traditional heritage for climate adaptation in Turkey.
olanaklar doğrultusunda doğanın ve insanoğlunun uzlaşısıyla üretilmiş olan ve hâlâ dünyadaki yapı
stokunun azımsanmayacak bir bölümünü oluşturan “kırsal mimarlık mirası”, küresel ölçekte değişen
yaşam alışkanlıkları neticesinde hızla yitirilmektedir. Geçmişte kalmakta olan geleneksel kırsal yaşam
kültürünün bugüne ulaşan somut kanıtları olarak değerlendirilebilecek “tarihi köyler”in yitirilmesi,
dünyanın kültürel anlamda çoraklaşmasına ve insanoğlunun geçmişle olan bağlarının zayıflamasına
yol açmaktadır. 2000’li yıllarla birlikte ulusal ya da uluslararası kimi kuruluşların, insanlık tarihinin bir
dönemini temsil eden kırsal yapılı çevrelerin hızla yitirilmesi sorununa dikkati çeken ve bu konuda bir
bilinç oluşturmayı hedefleyen girişimlerinin arttığı görülmektedir. Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi
(ICOMOS) tarafından her yıl yitirilme riski taşıyan bir miras türüne dikkat çekmek amacıyla belirlenen
bir tema çerçevesinde yıl boyu süren etkinliklerle küresel ölçekte kutlanan 18 Nisan Anıtlar ve Sitler
Günü, 2019’da “kırsal peyzajlar”a atfedilmiştir.
İzlenen politikaların ve toplumsal yaşamda gözlenen köklü değişikliklerin bir sonucu olarak
günümüzde Türkiye coğrafyasında yer alan kırsal yerleşimlerin çoğunun nüfusunu büyük oranda
yitirdiği ya da kentlerin genişlemeye başlaması ile kentlere bağlı mahallelere dönüştüğü
gözlenmektedir. Nüfusunu kaybeden yerleşimlerdeki kırsal mimarlık mirasının doğa şartları karşısında
hızla eridiği görülmekle birlikte, kimi yerleşimlerin özgünlüğünü ve bütünlüğünü kendiliğinden bir
ölçüde korumayı başardıkları bilinmektedir. Buna karşın yaşamın sürdüğü ya da kent merkezlerine
daha yakın konumdaki kimi köylerde ise yeni yapılaşma baskısı sonucunda geleneksel mimarinin bu
kez insan eliyle tahrip edilmiş olduğu görülmektedir. Geleneksel kırsal mimarinin korunması ve
nitelikli bir çağdaş yapılaşma geliştirilerek kırsal alanda sağlıklı bir fiziksel çevrenin kurulması, ancak
kalkınma, ekonomi, tarım, su, orman, enerji, turizm, eğitim, planlama, mimarlık politikalarının uyumlu
ve eşgüdümlü yürütülmesiyle sağlanabilir. Buradan hareketle iki aşamalı olarak planlanan bu dosyada,
çok boyutlu ve karmaşık sorunlarla karşı karşıya olan Türkiye kırsalının geleceği; planlama, ziraat
mühendisliği, ekonomi, peyzaj mimarlığı ve mimarlık gibi farklı disiplinlerin bakış açılarıyla tartışmaya
açılmak istenmiştir.
Dosyamızın ilk aşamasının yer aldığı bu sayıda ICOMOS’un 2019 yılı temasından hareketle “tarihi
kırsal peyzajların korunması” kavramı tanıtıldıktan sonra, Türkiye’de köylerin ve köy toplumunun
yaşadığı sorunlar bağlamında devletin tarım ve planlama politikaları tartışmaya açılmıştır. Dosyamızın
ikinci aşamasında ise, mimarlık ve peyzaj mimarlığı disiplininden uzmanlar, bir yandan terk ve
insansızlaşma, diğer yandan kentleşme baskısı altında olan ülkemiz köylerinin sahip oldukları kültürel
miras değerlerini ve çağdaş tasarım olasılıklarını ele alacaklardır.
Türkiye mimarlık kültürünün önemli bir parçası olan kırsal yerleşimlerin geleceğinin ele alındığı iki
aşamalı bu dosyanın dileği, ülkemizin tarihi köylerinin korunmasına yönelik toplum bilincinin artması
ve içerisinde mimarların da olduğu farklı disiplinlerden uzmanların katkılarıyla hazırlanacak
sürdürülebilir koruma politikalarının ve uygulamaların gerçekleştirilebilmesidir. Unutulmamalıdır ki
köyde sağlıklı ve üretken bir yaşam kurulmadan, kentte sağlıklı bir yaşam söz konusu olamaz.
Kültürel miras ve çevre politikaları arasındaki sinerjinin vurgulandığı “2018 Avrupa Kültürel Miras Yılı”, 2019 tarihli Avrupa’nın doğal sermayesini geliştirme ve vatandaşlarını çevre ile ilgili risklerden koruma hedefli “Avrupa Yeşil Uzlaşısı” metninin kabulü ve hemen ertesinde 2021 yılında “Avrupa’nın ortak mirasını Avrupa Yeşil Uzlaşısı’nın kalbine yerleştirmek” amacıyla benimsenen “Avrupa’nın Kültürel Mirası için Yeşil Uzlaşı” bildirisi bu yöndeki uluslararası çabaların önemli örnekleridir. Avrupa’nın tarihi şehirlerinin ve benzer şekilde yeşil mirasının doğrudan tehdit altında olduğunun belirtildiği söz konusu ilkesel metinlerde iklim değişikliği ile mücadelede tüm dünyanın birlikte hareket etmesi gerekliliği üzerinde durulmaktadır.
ICOMOS’un “Uluslararası Anıtlar ve Sitler Günü” temasını bu yıl “İklim ve Miras”, gelecek yıl (2023) “Geleneksel Bilgi, İklim Eylemi ve Yenilikçi Dönüşüm” olarak belirlemesi konunun tartışılmaya devam edileceğini gösteren önemli kanıtlardır. Karşı karşıya kalınan kriz koşullarında insanlığın içinde yaşamını sürdürdüğü yapılı çevrelerdeki tasarım yaklaşımları da başta olmak üzere tüm üretim ve tüketim alışkanlıkları sorgulanmaktadır. Kuşkusuz bu sorgulama, Endüstri Devrimi sonrası gelişen modern tasarım yaklaşımlarında yüzlerce yıllık kültürel birikime dayalı olarak uygulanan geleneksel mimarlık pratiklerini reddediş ya da kopuşu da kapsamaktadır. Teknolojik ilerlemeler, yapı sektörünü dönüştürerek neredeyse tamamen üretiminde ve uygulanmasında yüksek enerji gerektiren, geri dönüşümü zor ve çevreyi kirleten endüstriyel malzemelere yönlendirmiştir. Yapılı çevrenin ve inşaat endüstrisinin, yıllık küresel karbondioksit emisyonlarındaki payının yaklaşık yüzde 45 olduğu belirtilmektedir. Karşı karşıya olunan sorunun büyüklüğü karşısında başarı sağlanabilmesi için pek çok alanda doğa dostu değişikliklerin planlanarak çok boyutlu dönüşümler gerçekleştirilmesi kaçınılmazdır. Birçok boyutu olan iklim krizi ile mücadele için mimarlık ve yapı üretimine dair sürdürülebilirlik hedeflerinin tek başına bir yanıt olamayacağı açık olmakla birlikte, bu yöndeki çabaların tetikleyici nitelikte olumlu katkılar sunabileceği düşünülmektedir.
Var olan bir peyzajın, binanın veya kaynağın yeniden kullanılması, işlevlendirilmesi ya da onarılması gibi koruma çabalarının “Antroposen Çağı”na egemen olan “tek kullanımlık” tüketim kültürünün karşısında durduğu ve iklim krizi ile mücadeleye katkı sağlayabileceği açıktır. Bu örneklerdeki gibi pek çok noktada kesişen iklim değişikliği ile mücadele ve kültürel mirasın korunması çalışmalarına odaklanan bu dosyada C. İrem Gençer, “İklim Krizi ve Kültürel Mirasın Korunması Konusunda Uluslararası Yaklaşımlar”, Banu Gökmen Erdoğan “İklim Değişikliğinin Kültürel Miras Üzerindeki Risk Değerlendirmeleri: Edirne Örneği”, Zeynep Eres ve Koray Güler, “İklim Krizi Karşısında Kırsal Mirastan Alınabilecek Dersler”, Süreyya Topaloğlu, “Enerji Verimli Bir Restorasyon Uygulaması: Mardin Tamirevi Deneyimi”, Esin Özlem Aktuğlu Aktan ve Nilgün Çolpan Erkan, “Kadıköy’de Bir Konut Alanı Örneğinde Yapılı ve Doğal Çevrenin Bütüncül Korunmasının İklim Değişikliğine Uyum Sürecindeki Önemi”, Aylin Akçabozan, “Yeni Avrupa Bauhaus’u Yaklaşımı ve Getirdiği Açılımlar” ve Mustafa Sayan, “Sürdürülebilirlik Bağlamında Gömülü Enerji Tartışmaları ve Koruma Alanına Etkileri” konularını ele almışlardır. İklim krizi ile mücadele ve kültürel mirasın korunmasına yönelik çabaların artması ve yakın bir gelecekte başarıya ulaşması temennisi ile...
The efforts of the international society have intensified in order to draw attention to the global climate crisis, the effects of which we have been feeling more and more in recent years. The celebration of “2018 European Year of Cultural Heritage”, which emphasizes the synergy between cultural heritage and environmental policies, and the announcement of "The European Green Deal” in 2019, which aims to develop the EU's natural capital and protect its citizens from environmental risks, and the subsequent declaration of the "European Cultural Heritage Green Paper” in 2021, prepared with the contribution of ICOMOS under the leadership of Europa Nostra with the emphasis on “putting Europe's shared heritage at the heart of the European Green Deal” are important examples of these efforts. Furthermore, the "International Day of Monuments and Sites" is dedicated to heritage and climate studies by ICOMOS for this and next year. The theme for 2022 is "Heritage and Climate", and the next year's (2023) theme is "Traditional Knowledge, Climate Action & Innovative Transformation".
There are many issues where “traditional architectural approaches”, which have been shaped by thousands of years’ cultural accumulation but today it has been largely forgotten or ignored, intersect with “the principles of ecological/sustainable/green architecture” recommended for the built environments and the construction industry to shift a transformation process in which resources, energy, and water are used efficiently and waste is reduced by considering the ecological balance in nature. This article aims to remind the nature-sensitive and climate-friendly memory of traditional architecture and to discuss lessons that can be learned for today’s ecological, green, or sustainable architectural practice that aims to reduce the negative effects of the climate crisis. Considering the framework in the "European Cultural Heritage Green Paper", the similarities and common features of the ecological/sustainable architectural principles mentioned in the literature and the traditional architectural culture have been determined. In this context, "traditional heritage-oriented sustainability principles", are classified into two basic groups: "Adaptation to the environment and climate" and "Supporting the local people, improving living conditions and effective use of resources". This classification was elaborated with sub-titles and exemplified with the cases, focusing on the accumulation of traditional heritage for climate adaptation in Turkey.
olanaklar doğrultusunda doğanın ve insanoğlunun uzlaşısıyla üretilmiş olan ve hâlâ dünyadaki yapı
stokunun azımsanmayacak bir bölümünü oluşturan “kırsal mimarlık mirası”, küresel ölçekte değişen
yaşam alışkanlıkları neticesinde hızla yitirilmektedir. Geçmişte kalmakta olan geleneksel kırsal yaşam
kültürünün bugüne ulaşan somut kanıtları olarak değerlendirilebilecek “tarihi köyler”in yitirilmesi,
dünyanın kültürel anlamda çoraklaşmasına ve insanoğlunun geçmişle olan bağlarının zayıflamasına
yol açmaktadır. 2000’li yıllarla birlikte ulusal ya da uluslararası kimi kuruluşların, insanlık tarihinin bir
dönemini temsil eden kırsal yapılı çevrelerin hızla yitirilmesi sorununa dikkati çeken ve bu konuda bir
bilinç oluşturmayı hedefleyen girişimlerinin arttığı görülmektedir. Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi
(ICOMOS) tarafından her yıl yitirilme riski taşıyan bir miras türüne dikkat çekmek amacıyla belirlenen
bir tema çerçevesinde yıl boyu süren etkinliklerle küresel ölçekte kutlanan 18 Nisan Anıtlar ve Sitler
Günü, 2019’da “kırsal peyzajlar”a atfedilmiştir.
İzlenen politikaların ve toplumsal yaşamda gözlenen köklü değişikliklerin bir sonucu olarak
günümüzde Türkiye coğrafyasında yer alan kırsal yerleşimlerin çoğunun nüfusunu büyük oranda
yitirdiği ya da kentlerin genişlemeye başlaması ile kentlere bağlı mahallelere dönüştüğü
gözlenmektedir. Nüfusunu kaybeden yerleşimlerdeki kırsal mimarlık mirasının doğa şartları karşısında
hızla eridiği görülmekle birlikte, kimi yerleşimlerin özgünlüğünü ve bütünlüğünü kendiliğinden bir
ölçüde korumayı başardıkları bilinmektedir. Buna karşın yaşamın sürdüğü ya da kent merkezlerine
daha yakın konumdaki kimi köylerde ise yeni yapılaşma baskısı sonucunda geleneksel mimarinin bu
kez insan eliyle tahrip edilmiş olduğu görülmektedir. Geleneksel kırsal mimarinin korunması ve
nitelikli bir çağdaş yapılaşma geliştirilerek kırsal alanda sağlıklı bir fiziksel çevrenin kurulması, ancak
kalkınma, ekonomi, tarım, su, orman, enerji, turizm, eğitim, planlama, mimarlık politikalarının uyumlu
ve eşgüdümlü yürütülmesiyle sağlanabilir. Buradan hareketle iki aşamalı olarak planlanan bu dosyada,
çok boyutlu ve karmaşık sorunlarla karşı karşıya olan Türkiye kırsalının geleceği; planlama, ziraat
mühendisliği, ekonomi, peyzaj mimarlığı ve mimarlık gibi farklı disiplinlerin bakış açılarıyla tartışmaya
açılmak istenmiştir.
Dosyamızın ilk aşamasının yer aldığı bu sayıda ICOMOS’un 2019 yılı temasından hareketle “tarihi
kırsal peyzajların korunması” kavramı tanıtıldıktan sonra, Türkiye’de köylerin ve köy toplumunun
yaşadığı sorunlar bağlamında devletin tarım ve planlama politikaları tartışmaya açılmıştır. Dosyamızın
ikinci aşamasında ise, mimarlık ve peyzaj mimarlığı disiplininden uzmanlar, bir yandan terk ve
insansızlaşma, diğer yandan kentleşme baskısı altında olan ülkemiz köylerinin sahip oldukları kültürel
miras değerlerini ve çağdaş tasarım olasılıklarını ele alacaklardır.
Türkiye mimarlık kültürünün önemli bir parçası olan kırsal yerleşimlerin geleceğinin ele alındığı iki
aşamalı bu dosyanın dileği, ülkemizin tarihi köylerinin korunmasına yönelik toplum bilincinin artması
ve içerisinde mimarların da olduğu farklı disiplinlerden uzmanların katkılarıyla hazırlanacak
sürdürülebilir koruma politikalarının ve uygulamaların gerçekleştirilebilmesidir. Unutulmamalıdır ki
köyde sağlıklı ve üretken bir yaşam kurulmadan, kentte sağlıklı bir yaşam söz konusu olamaz.