Papers by Seda Yurtcanlı Duymaz
21.ULUSLARARASI KAMU YÖNETİMİ FORUMU TAM METİNLER KİTABI, 2022
Türkiye'de Çevresel Etki Değerlendirme Mekanizmasının 28 Yıllık Serüveni, 2021
Türk Çevre Hukuku ve Politikaları : Dünden Bugüne ve Geleceğe, 2021
Changes in environmental conditions have always been an effective stimulating factor for migratio... more Changes in environmental conditions have always been an effective stimulating factor for migration, throughout history of humankind. However, today, with the environmental disasters triggered by climate change, sudden or slow onset, the migration movement started to become systematic and gained vital importance. In the context of environmental disasters, forced migration movement has different appearances. People who escaped against the disasters lack both a conceptual definition and an effective political and legal protection.
Bir İnsan Hakları Sorunu Olarak İklim Değişikliği Raporu, 2019
Uluslararası Çevre Rejimleri (Gökhan Orhan & Semra Cerit Mazlum & Yasemin Kaya eds.)), 2017
Taksim Gezi Parkı eylemleri, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının hayata geçirilmesind... more Taksim Gezi Parkı eylemleri, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının hayata geçirilmesinde çevresel bilgilere erişim ve çevresel kararların alınma sürecine katılım haklarının önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu eylem bir taraftan, 1982 Anayasası'nda ve Türk çevre mevzuatında bilgiye erişme ve katılım haklarına ilişkin düzenlemelerin eksikliğini ve yönetsel zafiyetini göstermiş, diğer taraftan, bilgiye erişimi sağlayan Bilgi Edinme Hakkı Yasası'ndaki düzenlemelerin de Avrupa Birliği'nin çevresel bilgiye erişme ve çevresel kararlara katılımı hükme bağlayan çalışmaları karşısında yetersiz olduğunu bizlere göstermiştir. Tebliğimizde yapmaya çalıştığımız Avrupa Birliği'nin bizzat kendisinin ve üye devletlerin de tamamının imzaladığı, ancak Birliğe aday ülke olan Türkiye'nin henüz tarafı olmadığı, çevresel demokrasiye ilişkin uluslararası Aarhus Sözleşmesi'ne üyeliğin önemini bir kez daha vurgulamak, bunu yaparken Aarhus Sözleşmesi'ne taraf olan Fransa örneğinden yola çıkarak çevresel demokrasinin göstergelerinden biri olan çevresel bilgiye ulaşma ve katılım hakkının zaman içerisinde nasıl genişletildiği, Türkiye'de ise bu hakkın nasıl daraltıldığını yapacağımız bir karşılaştırmayla ortaya koymaktır. Amacımız bu sözleşmenin imzalanması suretiyle çevresel konularda doğru ve güvenilir bilgiyi sunan ve katılım kanalları açık bir yönetsel irade ile çevresel bilgiye ulaşabilen ve katılıma hazır bir toplumun çatışmadan uzak ve barışçıl yöntemleri, çatışmaya tercih edebileceğini bunun da yolunun bu sitemi bir an önce inşa etmekten geçtiğini ispatlamaktır. Gelecekte Aarhus Sözleşmesi'ne taraf olmak suretiyle çevresel demokrasiyi inşa edecek ve sürdürülebilir kılacak ve böylece çevresel yönetimde şeffaflığı, katılımcılığı ve hesap verebilirliği gerçekleştirecek ve toplumsal çatışmaları bu yöntemle bertaraf edebilecek bir Türkiye, Afro-Avrasya coğrafyasındaki ülkelere önemli bir örnek teşkil edecektir.
Yüksek deprem riski altında bulunan Türkiye'de yönetimler, güvensiz ve sağlıksız konutların inşa ... more Yüksek deprem riski altında bulunan Türkiye'de yönetimler, güvensiz ve sağlıksız konutların inşa edilmesine izin vererek kişilerin yaşama hakkını tehlikeye sokmuşlardır. Bu tehlikenin giderilmesi için hazırlanan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun mülkiyet hakkını, aileye, özel yaşama ve konuta saygı hakkını ve hak arama hürriyetini sınırlandıran düzenlemeler içermektedir. Ancak öngörülen sınırlamaların anayasaya uygunluğu konusunda ciddi şüpheler bulunmaktadır. Nitekim Yasa olağan hukuk kuralları içinde adeta "olağanüstü bir rejim" öngörmektedir.
Özet: Uzun soluklu bir sürecin sonucunda oluşan çevreci örgütler çevre sorunlarını savunmakta, bu... more Özet: Uzun soluklu bir sürecin sonucunda oluşan çevreci örgütler çevre sorunlarını savunmakta, bu konuda toplumdaki duyarlılığı arttırmakta ve kirletenler ile kirleticilere karşı mücadele etmektir. Çevre örgütlerinin çevre yönetimi sürecini etkilemesini sağlayan tüm bu mücadelelerinin hukuki dayanakları ise bireysel haklardır.
Ülkemizde oy toplama kaygısı pek çok popülist politikanın doğmasına sebep olmuştur. Bu yaklaşımın... more Ülkemizde oy toplama kaygısı pek çok popülist politikanın doğmasına sebep olmuştur. Bu yaklaşımın etkilerini geçmişten günümüze yaşam alanlarımızda da yakından görmekteyiz. 24 Şubat 1984 tarihli 2981 sayılı Kanun ile getirilen imar affı bu tarihten önce yapılmış ve bugüne değin devam etmiş çarpık kentleşmeyi ve riskli yapılaşmayı hukuk zemininde meşrulaştırmıştır. İnsanın en temel hakkı olan yaşama hakkını bırakın ihlal etmeyi ortadan tamamen kaldıran bu yaklaşım 1 Erzincan'da, Gölcük'te, Düzce'de ve en son geçen sene Van'da bize bunu en acı şekilde ispat da etmiştir ne yazık ki. Bu durum yaşama hakkını yok sayan politik kaygıların değişmesinin ve yaşama hakkının ve konut güvencesinin sağlanmasını kamu yararı olarak benimseyecek yeni bir düzenleme yapılmasının gerekliliğini bize göstermiştir. Bugünün siyasal iktidarı, çözüm olarak 16 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile bu kamu yararının sağlanacağını ifade etmektedir.Halk arasında kentsel dönüşüm kanunu 2 olarak da adlandırılan bu düzenleme, potansiyel bir afetin sonuçlarını önlemeye yönelik olması nedeniyle temel haklar ve özgürlükler alanında ciddi sınırlandırmalara sebep olacaktır. Önemli olan bu sınırlandırmaların hangi hukuki rejim zeminine oturtulduğudur. Bu konunun tespiti önemlidir çünkü cevap bize hakların sınırlandırılmasının sınırlarını çizecektir. Aslında 1982 Anayasası'nın "Olağanüstü yönetim usulleri" başlığı altındaki 119. maddesi açıkça Tabiî afet ve ağır ekonomik bunalım sebebiyle olağanüstü hal ilânını düzenliyor. Maddeye göre "Tabiî afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilân edebilir".Bunca depreme ve ekonomik bunalımlar geçirilmesine rağmen hiç başvurulmamış olan Anayasal norm bugün için de rafa kaldırılmış durumda. Kanımızca hem altı aylık sürenin kısalığı hem de tasarlanan kentleşme yapısının hukuki zeminini oluşturmakta yetersiz kalacağı düşüncesiyle yeni bir Kanun'un yapılması yoluna gidilmiştir. Dolayısıyla burada 1 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2008 tarihli Budayeva ve Diğerler / Rusya davasında verdiği kararında önceden öngörülebilir risklerle ilgili olarak tehlikeli alanda, kentsel planlamanın hatalı yapıldığını belirterek doğal afetler karşısında devletin yaşama hakkının korunması bakımından sorumluluğu olduğunu ve Rusya'nın Sözleşme'nin 2. maddesinin ihlal ettiğine karar vermiştir. www.echr.coe.int 2 Biz de makale boyunca bu terimi kullanacağız.
Talks by Seda Yurtcanlı Duymaz
Uploads
Papers by Seda Yurtcanlı Duymaz
Talks by Seda Yurtcanlı Duymaz