Papers by Aliye Uzunlar

Türk Kültürü ve HACI BEKTAŞ VELİ Araştırma Dergisi
The copies of erkannāma belonging to the Rifā‘ī order, which have survived till the present day, ... more The copies of erkannāma belonging to the Rifā‘ī order, which have survived till the present day, are works dated by the end of the 18th and the 19th century. These works, which provide the opportunity to determine how the Rifā‘ī order was practised in Istanbul and Anatolia, have served as a kind of handbook for the groups affiliated to the order. The fact that most of these copies, which include issues like order ceremonies, spiritual journey practices, khidma (acts of service) levels, were named as Futuwwatnāma is the first sign that Rifā‘iyya is one of the orders dependent on the futuwwa rules. Fütüvvetnāme-i Yāsin er-Rifāī written by Shaykh Yâsin al-Shāmī (end of the 18th century) and Minhācü'l-Müridīn written by Mehmed Tāhir Tophanevī (1812) are the oldest known Rifā‘ī futuwwatnāmas and they have become the source for the ones written later. In the article, the contents of the second chapter of Minhāc have been evaluated and it has been determined that the source of this wor...

Türk Kültürü ve HACI BEKTAŞ VELİ Araştırma Dergisi
Öz Üstâd (Meister) ve şakirt (Novize), farklı kültür ve inanışlar bağlamında muhtelif anlamlara s... more Öz Üstâd (Meister) ve şakirt (Novize), farklı kültür ve inanışlar bağlamında muhtelif anlamlara sahip iki kavramdır. Bu kavramlar, Sufizmin kendine has ıstılahında ise mürşid ve mürid kelimeleri ile karşılanmaktadır. Sûfîlerin nazarında, Tanrı'nın yarattıkları arasında eşref-i mahlûkat olan insandır. İnsan, kişilik gelişimi esnasında bir ben/benlik (ego) inşâ eder. Ancak bu "ben/benlik" bir süre sonra, insanın ruhunun yegâne merkeziymiş gibi davranmaya başlar. Sûfiler bu bağlamda, insanın gelişmesinin ve olgunlaşmasının vukû bulduğu bir başka seviyenin veya zeminin mevcudiyetine inanırlar. Bu da, kişinin, daha büyük bir "Benin/Benliğin" parçası olduğunun idraki ile gelişmesi ve olgunlaşmasıdır. Ancak yüce ve hakîkî "Ben" ile birliğin gerçekleştirebilmesi için insanın şahsî varlığından, benliğinden arınması gerekir. Bu ise, manevî basamaklar olarak nitelendirilebilecek aşamaları, her birinde kemâl seviyesine ulaşmak sûretiyle geçmesi ve yükselmesi ile gerçekleşir. Ancak söz konusu yükselme, insanın tek başına yapabileceği bir şey değildir. Dolayısıyla bütün bu zorlukları bilen birine ihtiyacı vardır. Mürşid, insân-ı kâmil olması hasebiyle, insan için böyle bir dönüşümün gerçekleşebileceğinin bizatihi kanıtıdır. Bu bağlamda sûfî öğretisinin vücut bulmuş hâlidir. Makalede, sûfizmde bir mürşide bağlanmanın zorunluluğu, bu bağlamdaki ıstılahlar da izah edilerek ele alınmıştır. Mevzuya dair daha geniş bir perspektif sunmak adına bir mürşid ile yapılan röportaj notları da çalışmaya eklenmiştir.

Rifâîyye’nin Sayyâdiyye kolunu konu edinen bu çalışma, dört bölümdenoluşmaktadır. “Seyyid İzzeddî... more Rifâîyye’nin Sayyâdiyye kolunu konu edinen bu çalışma, dört bölümdenoluşmaktadır. “Seyyid İzzeddîn Ahmed es-Sayyâd’ın Hayatı” başlığını taşıyan birincibölümde inşa edilen biyografi, Seyyid Ahmed es-Sayyâd’ın Rifâiyye’nin yayılmasındaetkili bir şahsiyet olduğunu ve Sayyâdiyye’nin geniş coğrafyalarda yaygınlık kazanmasürecinin onun hayatta olduğu dönemde başladığını ortaya koymuştur.“Seyyid İzzeddîn Ahmed es-Sayyâd’ın Tasavvufî Şahsiyeti ve SayyâdiyyeKolu” başlıklı ikinci bölümde, Seyyid Ahmed es-Sayyâd’dan günümüze ulaşan mensurve manzum metinler ayrıntılı bir şekilde tedkik ve tahlil edilmiş; tarikat silsilesi, halifelerive müntesipleri hakkında bilgi verilmiştir.“Anadolu ve İstanbul’da Sayyâdiyye” ismini taşıyan üçüncü bölümde,Sayyâdiyye’nin Anadolu’ya intikalinin izleri sürülmeye çalışılmış ve XIV. asırda bucoğrafyaya yerleşen ilk Sayyâdî’nin Irak’tan gelip Amasya’ya yerleşen NecmeddînYahyâ olduğu tespit edilmiştir. XIV. asırdan sonraki dört asır boyunca, Rifâî-Sayyâdiyye’nin Anad...
Akademik İncelemeler Dergisi (AID)
This paper is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial License Bu makale Creat... more This paper is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial License Bu makale Creative Commons Attribution-NonCommercial License altında lisanslanmıştır. Bu makale en az iki hakem tarafından incelenmiş, iThenticate yazılımı ile taranmış, araştırma yayın ve etiğine aykırılık tespit edilmemiştir. Araştırma & Yayın Etiği This article was reviewed by at least two referees, a similarity report was obtained using iThenticate, and compliance with research/publication ethics was confirmed.

Amasya İlahiyat Dergisi, 2020
It has been discussed by the scholars that whether the names pointing out two Rifâî sheikhs, who ... more It has been discussed by the scholars that whether the names pointing out two Rifâî sheikhs, who are known since the fourteenth century, refer to two different figures or to the same person. One of these names refers to Ahmed-i Kûçek, the foremost representative of Rifâiyya Order in Anatolia; and the other refers to Sâhibu'l-Hâl Seyyid Ahmed-i Kebîr, whose tomb is in Lâdik and even today open to visit. The narratives reported about them, who have been mentioned with the same name but with different epithets, indicates that they lived in the same time period and environment. But it is still ambiguous whether they are same or different persons. To arrive at a conclusion, we need more information about their personal records showing their lineage. In this article, by depending on sources which have not been worked on yet, we fixed their names and showed that these to names refer to one person. Thus it has been proved that Ahmed-i Kebîr, whose tomb is in Lâdik, is Ahmed-i Kûçek. In the article, we preferred to use his most common name Ahmed-i Kûçek, and tried to rewrite his biography based on our new findings. While doing so, we also offered some new information about the course of Rifâî Order in Anatolia. Summary One of the Sufi orders in the fourteenth century Anatolia was the Rifâîs. However, the information offered by researches about the representatives of this Basra based order is very limited and dispersed. This situation brings forth the confusion about the historical identity of some Rifâîs. One of these figures is Seyyid Ahmed-i Kebîr er-Rifâî, whose tomb is in Lâdik and even today open to visit; and the other is Ahmed-i Kûçek, the foremost representative of Rifâî order in the fourteenth century Anatolia. The historical identity of these two figures, who have the same name but have different epithets namely "Kebîr: Big" and "Kûçek: Small", has been subject of debate among scholars. Some argues that there are two different figures, the others discuss that there is only one person who has been referred with two epithets. A. UZUNLAR / A Contribution to the History of Rifâiyya Order in Anatolia: Is "Ahmed-i Kebîr er-Rifâî" "Ahmed-i Kûçek"?| 355
Books by Aliye Uzunlar
book translations by Aliye Uzunlar

Revak Kitabevi, 2024
Ehlibeyt’in faziletleri, manevî ve tarihî şahsiyetleri hakkında yapılan araştırmalarda, yayınland... more Ehlibeyt’in faziletleri, manevî ve tarihî şahsiyetleri hakkında yapılan araştırmalarda, yayınlandığı günden itibaren âlimlerin ve araştırmacıların vazgeçilmez kaynaklarından biri olan “Ehlibeyt’e Meveddetin Kaynakları” (Yenâbî‘u’l-Mevedde li-Zi’l-Kurbâ) adlı eserin tam tercümesi, yazılışından yüz elli sene sonra ilk kez bu çalışma ile gün ışığına çıkmıştır.
Büyük bir âlim ve ekmel bir mürşid olan Seyyid Süleyman Belhî, kendi ifadeleriyle bu eseri “taassuptan, cehl-i mürekkepten, hakkı gizlemekten, doğruyu inkârdan, bâtılı izhâr etmekten, faydası olmayan bir şeyi kabul etmekten Allah’a sığınarak; hakkı ve doğruyu ilham etmesi, basiret ve rüşd ihsan etmesi, yüce lûtfu ve her şeyi kapsayan keremi ile doğru yola eriştirmesi için Hâdî olan Allah’a yalvararak,” çoğunlukla Ehl-i Sünnet kaynaklarından, ulemâ-i hurûfun kitaplarından ve yer yer Şia kaynaklarından alıntılar yaparak telif etmiştir. Kitabın girişinde kullandığı kaynaklardan da bahseden müellif, neredeyse hiç yorumda bulunmadan, Ehlibeyt hakkındaki rivayetleri konularına göre tasnif ederek ortaya koymaya çalışmış ve kendine mahsus bir hadîs mecmuası meydana getirmiştir.
Uploads
Papers by Aliye Uzunlar
Books by Aliye Uzunlar
book translations by Aliye Uzunlar
Büyük bir âlim ve ekmel bir mürşid olan Seyyid Süleyman Belhî, kendi ifadeleriyle bu eseri “taassuptan, cehl-i mürekkepten, hakkı gizlemekten, doğruyu inkârdan, bâtılı izhâr etmekten, faydası olmayan bir şeyi kabul etmekten Allah’a sığınarak; hakkı ve doğruyu ilham etmesi, basiret ve rüşd ihsan etmesi, yüce lûtfu ve her şeyi kapsayan keremi ile doğru yola eriştirmesi için Hâdî olan Allah’a yalvararak,” çoğunlukla Ehl-i Sünnet kaynaklarından, ulemâ-i hurûfun kitaplarından ve yer yer Şia kaynaklarından alıntılar yaparak telif etmiştir. Kitabın girişinde kullandığı kaynaklardan da bahseden müellif, neredeyse hiç yorumda bulunmadan, Ehlibeyt hakkındaki rivayetleri konularına göre tasnif ederek ortaya koymaya çalışmış ve kendine mahsus bir hadîs mecmuası meydana getirmiştir.
Büyük bir âlim ve ekmel bir mürşid olan Seyyid Süleyman Belhî, kendi ifadeleriyle bu eseri “taassuptan, cehl-i mürekkepten, hakkı gizlemekten, doğruyu inkârdan, bâtılı izhâr etmekten, faydası olmayan bir şeyi kabul etmekten Allah’a sığınarak; hakkı ve doğruyu ilham etmesi, basiret ve rüşd ihsan etmesi, yüce lûtfu ve her şeyi kapsayan keremi ile doğru yola eriştirmesi için Hâdî olan Allah’a yalvararak,” çoğunlukla Ehl-i Sünnet kaynaklarından, ulemâ-i hurûfun kitaplarından ve yer yer Şia kaynaklarından alıntılar yaparak telif etmiştir. Kitabın girişinde kullandığı kaynaklardan da bahseden müellif, neredeyse hiç yorumda bulunmadan, Ehlibeyt hakkındaki rivayetleri konularına göre tasnif ederek ortaya koymaya çalışmış ve kendine mahsus bir hadîs mecmuası meydana getirmiştir.