Toplumların siyasi, sosyal ve kültürel tarihi bakımından önemli kaynaklar arasında yer alan hatır... more Toplumların siyasi, sosyal ve kültürel tarihi bakımından önemli kaynaklar arasında yer alan hatıratlar, askeri tarih için de büyük önem taşır. Özellikle zaferle sonuçlanan savaşlar, toplumların hafızalarında büyük yer edinir. Anlatılan tarihi olaylar, geleceğe yönelik bir rehber vazifesi görür. Hiç şüphesiz; I. Dünya Savaşı sırasında yaşananları kaleme alanlar, hatıralar vasıtasıyla bugünü kavramak isteyenler için tarih somut birer kanıt niteliğindedir. Toplumsal hafızanın güçlenmesine vesile olan esas, yani askeri mücadele hatıraları illiyet bağını da beraberinde güçlendirmektedir. Bununla birlikte hatıratların gündelik yaşam rutininde kültürü, ideolojiyi ve kimliği ortak paydada buluşturan ve dönemi analiz yapabilmek üzere araç olan bir niteliği de bulunmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk sosyal, ekonomik ve siyasal düzende köklü değişikliklere yol açan I. Dünya Savaşı’nda birçok cephede savaşmıştır. Görev aldığı cephelerde yaşadıklarını düzenli olarak not alan Atatürk’ün yazma tutkus...
Ülkemizdeki yaşlı nüfus artış hızı, yaşlı bakım hizmetlerinin kalitesini artırmak amacıyla yaşlı ... more Ülkemizdeki yaşlı nüfus artış hızı, yaşlı bakım hizmetlerinin kalitesini artırmak amacıyla yaşlı bakım personelinin performanslarına yönelik düzenleme yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Yaşlı bakım kurumları, sahip olduğu insan kaynağını değerlendirirken bakıcılarında olması gereken bazı etkileşimsel, duygusal nitelikleri sergilemelerini istemektedir. Bu çalışmanın amacı: Karaman'daki dört huzurevinde yaşlı hastalarla doğrudan iletişim kurduğu düşünülen yaşlı bakıcıların hizmet birimlerindeki duygusal emeğini değerlendirmektir. Bu yüzden bakıcıların sınıfsal konumları, mesleki algıları ve uyguladıkları duygusal emek şekilleri ve bunun sonucunda oluşan iş pratikleri ele alınmıştır. Araştırma nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik desende tasarlanmıştır. Bu çalışmada yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak 10 yaşlı bakıcı ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Veri toplama süreci sonrasında yaşlı bakıcıların ifadeleri içerik analizi yöntemlerinden tematik kodlama ile çözümlenmesi yapılmıştır. Yaşlı bakıcıların duygusal emek gösterme sürecindeki davranış kalıplarının duruma ve zamana göre değiştiği saptanmıştır. Yaşlı bakıcıların yaşlı yakınları ve kurumların istekleri neticesinde duygusal emek davranışları sergiledikleri, yaşlı yakınları ile iletişimleri esnasında duygu gösterme kurallarına dikkat ettikleri ve duygusal çatışma yaşadıklarından daha fazla duygusal duyarsızlaşma yaşadıkları sonucuna ulaşılmıştır.
Bu çalışmanın amacı, kuruluşundan günümüze kadar geçen süreç içerisinde jandarma okullarında kull... more Bu çalışmanın amacı, kuruluşundan günümüze kadar geçen süreç içerisinde jandarma okullarında kullanılan müfredat programlarını inceleyerek fotoğrafçılık dersinin kolluk eğitimindeki önemini vurgulamaktır. Jandarma personeli yetiştiren modern anlamdaki ilk eğitim kurumu 1904 yılında Balkanlar’da kurulmuştur. Bu tarihten itibaren çeşitli safhalardan geçen jandarma eğitim okulları, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Anadolu’nun farklı bölgelerinde teşkilatlanmıştır. Okulların genel anlamda amacı jandarmaya nitelikli subay ve astsubay yetiştirmektir. Bu kapsamda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar geçen süreçte jandarma okullarının müfredat programlarının çağın kolluk eğitim ihtiyaçlarına uygun olarak hazırlanılması amaçlanmıştır. Programlardaki dersler ise subay ve astsubaydan beklenen nitelikleri öğrencilere kazandıracak şekilde müfredata eklenmiştir. Hukuk, genel kültür (okuma-yazma, tarih ve coğrafya gibi), sağlık ve spor odaklı derslerin yanı sıra jandarma mesleğinin taktik ve teknikleri i...
BackgroundPostoperative acute kidney injury (AKI) is a common complication of major gastrointesti... more BackgroundPostoperative acute kidney injury (AKI) is a common complication of major gastrointestinal surgery with an impact on short- and long-term survival. No validated system for risk stratification exists for this patient group. This study aimed to validate externally a prognostic model for AKI after major gastrointestinal surgery in two multicentre cohort studies.MethodsThe Outcomes After Kidney injury in Surgery (OAKS) prognostic model was developed to predict risk of AKI in the 7 days after surgery using six routine datapoints (age, sex, ASA grade, preoperative estimated glomerular filtration rate, planned open surgery and preoperative use of either an angiotensin-converting enzyme inhibitor or an angiotensin receptor blocker). Validation was performed within two independent cohorts: a prospective multicentre, international study (‘IMAGINE’) of patients undergoing elective colorectal surgery (2018); and a retrospective regional cohort study (‘Tayside’) in major abdominal surg...
Devletin taşrada meydana gelen sorunların çözümüne yönelik kurduğu mekanizmalar bulunmaktadır. Me... more Devletin taşrada meydana gelen sorunların çözümüne yönelik kurduğu mekanizmalar bulunmaktadır. Merkezden uzak olan bölgelerin; güvenlik ve asayişi, eğitimi, ekonomik kalkınması, yol yapımı, su sorunu, iletişim ağlarının kurulması, hastalıklar gibi meselelerine çözüm üretmek üzere harekete geçen bu mekanizmalardan biri Umumi Müfettişliklerdir. Umumi Müfettişliklerin temeli, Osmanlı Devleti Dönemi’nde özellikle olağanüstü hal ve sıkıyönetim dönemlerinde toplumun denetlenmesini sağlamak üzere atılmıştır. Müfettişliklerin kuruluşuna zemin hazırlayan gelişme, Doğu Anadolu Bölgesinde çıkan ayaklanmalardır. 1925’te ilan edilen sıkıyönetim Umumi Müfettişliklerin gündeme gelmesinde dönüm noktası olmuştur. Müfettişlikler, 25 Haziran 1927’de 1164 sayılı Umumî Müfettişlik Teşkiline Dair Kanun ile kurulmuştur. Faaliyetlerinin son bulduğu 1952 yılına kadar Müfettişlikler tarafından yapılan teftişlerle bölgenin ihtiyaçları tespit edildiği gibi bölge halkının devlet rejimine bağlılığını da teftişle...
The divalent alkaline earth borides have received great attention owing to their superior propert... more The divalent alkaline earth borides have received great attention owing to their superior properties for energy-related applications. Among these borides, SrB 6 is very popular owing to its excellent magnetic and IR-absorbing properties. In the present study, the synthesis parameters such as temperature and dwell time to synthesize strontium hexaboride were investigated. Strontium hexaboride powders were synthesized via boro/carbothermal reduction (BCTR) by using the condensed product obtained from boric acid, polyol, and strontium carbonate. Two different methods were tried to prepare an optimum condensed product which was used as a raw material for boride synthesis. The condensed products prepared with different methods were characterized to reveal the thermal behavior of the products by simultaneous thermal analysis (STA). The phase formations were examined via X-ray diffractometer (XRD) to investigate the effect of boro/carbothermal reduction temperature and dwell time. The elemental analysis and powder morphology of the final product synthesized via the optimum condensed product were carried out via scanning electron microscopy-energy dispersive X-ray analysis (SEM–EDX). The transitional phases were identified as strontium-rich borates, carbon, and boron carbide (B 4 C). The optimum synthesis condition of strontium hexaboride via the condensed precursor technique was determined as 1500 °C for 8 h under an Ar flow.
Mechanical properties should be investigated for the harvest and post harvest operations of carob... more Mechanical properties should be investigated for the harvest and post harvest operations of carob pod which is the fruit of carob trees (Ceratonia siliqua L.). These properties are pre-requisite for the design and development of harvesting, transportation, storage, and grinding machines used for carob pod. In this study, rupture force, bioyield force, rupture deformation, bioyield deformation, modulus of elasticity and rupture energy were determined for carob pod as functions of moisture content at four different levels of 8.3, 13.2, 14.1, 16.8% wet basis (w.b.) and compression positions of Horizantal1 (H1), Horizantal2 (H2), Vertical1 (V1), and Vertical2 (V2). The biological material test device was used to measure the mechanical properties of carob pod. Results showed that rupture force, bioyield force, modulus of elasticity and rupture energy decreased with increase in moisture content of carob pod. The rupture force ranged from 101.0 to 197.0 N while the bioyield force varies be...
Chemical looping combustion (CLC) is one of the most promising methods for carbon capture and sto... more Chemical looping combustion (CLC) is one of the most promising methods for carbon capture and storage (CCS). An oxygen carrier, i.e., a mineral that can be oxidized and reduced, is used to convert the fuel in the process. The produced CO 2 is inherently separated from the air components that enables easier CCS. The use of biomass-based fuels is desirable since it can lead to negative CO 2 emissions. On the other hand, alkali compounds from the biomass may interact with the oxygen carrier causing problems, such as deactivation of the oxygen carrier. The most common oxygen carriers contain iron, since iron-based ores and industrial waste materials are readily available and cost-efficient. Therefore, the interaction between the iron oxygen carriers and the biomass ash-forming compounds needs to be investigated. Since Ca/Mg are abundant in biomass, it is important to clarify how their compounds interact with the oxygen carrier. In this study, the effect of Ca/Mg carbonates, chlorides, nitrates, sulfates, and phosphates along with synthetic biomass-derived ash on iron oxides was investigated. Redox reactions were investigated at 950°C during 5 h under both oxidizing and reducing atmospheres. The results showed that the effect of Ca/Mg salts on the oxygen carrier varied depending on the anion of the salt. Generally, the nitrate-and phosphate-based salts of both Ca and Mg showed the harshest effect regarding agglomeration of the oxygen carriers. It was shown that the Ca/Mg-based compounds interacted differently with iron oxides, which was an unexpected result.
Perovskites are well-known oxides for thermochemical energy storage applications (TCES) since the... more Perovskites are well-known oxides for thermochemical energy storage applications (TCES) since they show a great potential for spontaneous O2 release due to their non-stoichiometry. Transition-metal-based perovskites are particularly promising candidates for TCES owing to their different oxidation states. It is important to test the thermal behavior of the perovskites for TCES applications; however, the amount of sample that can be used in thermal analyses is limited. The use of redox cycles in fluidized bed tests can offer a more realistic approach, since a larger amount of sample can be used to test the cyclic behavior of the perovskites. In this study, the oxygen release/consumption behavior of Mn- or Cu-substituted SrFeO3 (SrFe0.5M0.5O3; M: Mn or Cu) under redox cycling was investigated via thermal analysis and fluidized bed tests. The reaction enthalpies of the perovskites were also calculated via differential scanning calorimetry (DSC). Cu substitution in SrFeO3 increased the p...
The formation of NO x from fuel-bound nitrogen is important for the design of chemical-looping co... more The formation of NO x from fuel-bound nitrogen is important for the design of chemical-looping combustion (CLC) power plants. This work studied to what extent NO and NH 3 reacts with the perovskite-like oxygen carrier ilmenite under conditions relevant to CLC. Based on mass balance calculations, N 2 was the major outlet N-species in all experiments. More NO was measured at lower temperatures and at a higher oxidation level of the oxygen carrier. The presence of syngas hindered the reduction of NO by ilmenite. There were significant differences between the two ilmenites studied with respect to N-species selectivity. Norwegian (rock) ilmenite reduced NO efficiently and showed a stable reaction behavior compared to Australian (sand) ilmenite. This could be attributed to the higher titanium content of Norwegian ilmenite.
Industrial & Engineering Chemistry Research, 2021
In this study, oxygen release/consumption behavior of calcium manganese-based oxides (CaMn 1−x B ... more In this study, oxygen release/consumption behavior of calcium manganese-based oxides (CaMn 1−x B x O 3 , where B: Cu, Fe, Mg and x = 0.1 or 0.2) used in a chemical looping oxygen uncoupling (CLOU) application was investigated. The effect of B-site dopants such as Fe, Mg, and Cu on the oxygen release behavior was also investigated with the aim to use these materials in thermal energy storage (TES). Previous literature studies about CLOU performance of doped calcium manganites were taken into consideration for dopants selection. Calcium manganite-based oxides have been used in chemical looping oxygen uncoupling (CLOU) applications owing to their oxygen release behavior to the gas phase. Studies have revealed that calcium manganite-based oxides show a promising nonstoichiometry over a range of temperatures and oxygen partial pressures, which makes them useful for thermochemical energy storage applications. However, the related literature studies have been mainly focused on their nonstoichiometric characteristics related to temperature and oxygen partial pressure and thermodynamic properties. In this work, thermal analysis and fluidized bed tests were carried out as complementary techniques. CaMn 0.8 Cu 0.2 O 3 showed the highest oxygen release performance in fluidized bed tests, while CaMn 0.9 Mg 0.1 O 3 had the best cyclic stability overall among the samples used in the study.
Osmanlı Devleti, iç güvenliği daha etkin sağlamak amacıyla 1839 yılında Jandarma Teşkilatı’nı kur... more Osmanlı Devleti, iç güvenliği daha etkin sağlamak amacıyla 1839 yılında Jandarma Teşkilatı’nı kurmuştur. Teşkilat, 19. yüzyıl boyunca farklı aşamalardan geçmiştir. Jandarma Teşkilatı’nın kurulmasıyla gündeme jandarmanın eğitimi de gelmiş, bu çerçevede ilk modern jandarma okulu, 1904 yılında, Selanik’te kurulmuştur. Batı tarzı eğitim modeli örnek alınarak kurulan bu okul, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a taşınmıştır. Osmanlı Devleti ile başlayan jandarma subay eğitim geleneği, Cumhuriyet Dönemi’nde de devam etmiştir. Cumhuriyet öncesi jandarma müfredat programları incelendiğinde, programların Batılı ülkelerin jandarma eğitim sistemlerinden etkilendiği görülmektedir. Cumhuriyetle beraber değişen ihtiyaçlar, jandarma subay okullarının müfredat programlarını da yeniden şekillendirmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki jandarma subay eğitim felsefesini anlamak için bu okulların müfredat programlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, 1937 tarihli Jandarma ...
ÖZET Yaş lı ay rım cı lı ğı; ile ri yaş ta ki bi rey le re yö ne lik ön yar gı yı ifa de eden tu ... more ÖZET Yaş lı ay rım cı lı ğı; ile ri yaş ta ki bi rey le re yö ne lik ön yar gı yı ifa de eden tu tum ve dav ra nış lar dır. Bu gün dün ya da top lum la rın ço ğun da yaş lı bi rey ler ay rım cı lı ğa uğ ra mak ta dır. Bu ay rım cı lık, ai le bi rey le ri ve top lu mun ge nel ola rak yaş lı bi rey le re ve yaş lan ma ya kar şı ta şı dık la rı olum suz tu tum lar dan kay nak lan mak ta dır. Top lum la rın ço ğun da yaş lı lık ve yaş lan may la bir lik te or ta ya çı kan de ği şik lik ler ge nel de olum suz kar şı lan mak ta dır. Yaş lı lık tüm ya şam alan la rın da, üret ken lik te, ye ter li lik te, bi rey sel lik ve ba ğım sız lık ta azal ma sü re ci ola rak gö rül mek te dir. Yaş lı ya ve yaş lı lı ğa ka lıp laş mış dü şün ce ler, ön yar gı ve ay rım cı lık ile ba kı la bil mek te dir. Yaş lı ay rım cı lı ğı, ayı rım cı ey lem le re dö nü şe bi len inanç la rı ve tu tum la rı kap sa mak ta dır. Yaş lı ol ma/yaş lan ma ile eş an lam lı söz cük ler ge nel lik le olum suz içe rik ta şı mak ta dır. Bun lar ge nel lik le bu na ma, güç süz leş me, has ta lık lı ol ma, es ki me, kö tü leş me, yıp ran mış ol ma, fonk si yon gö re me me gi bi olum suz du rum lar dır. Böy le ce yaş lı lık bi rey ler ta ra fın dan kö tü, müm kün se ka çı nıl ma sı ge re ken bir du rum ola rak de ğer len di ril mek te dir.Top lu mun yaş lı bi rey le re ve yaş lan ma ya kar şı olum suz tu tum la rı bu ki şi le re su nu lan sağ lık hiz met le ri ni de et ki le mek te dir. Sağ lık per so ne li ola rak hem şi re le rin yaş lı bi rey le re yö ne lik olum suz ön yar gı, de ğer, inanç ve tu tum la rı yaş lı bi rey le re ve ri len ba kı mın ka li te si ne de yan sı mak ta dır. Bu ne den le hem şi re le rin yaş lı lık ve yaş lan ma ko nu su na dik ka ti ni çek mek ve bu ko nu da ki far kın da lık la rı nı arr tır mak son de re ce önem li dir. Ay rı ca yaş lı bi re yin ve top lu mun yaş lı lar ve yaş lan ma sü re ci ko nu sun da bi linç len di ril me sin de sağ lık per so ne li ne özel lik le hem şi re le re önem li gö rev ler düş mek te dir. Hem şi re ler, yaş lı lık dö ne mi ni bi re yin ken di si ve çev re si ile ba rı şık, do yum lu bir şekil de ya şa ya bil me si, top lum da ki yaş lı lı ğa iliş kin bu olum suz ön yar gı la rın de ğiş ti ri le bil me si ve yaş lı ay rım cı lı ğı nın or ta dan kal dı rı la bil mesinde kritik rol oynamaktadır.
Öz: Alevi inanç yapısında insanların cinsiyetlerine göre ayrımı söz konusu olmayıp kadın ve erkek... more Öz: Alevi inanç yapısında insanların cinsiyetlerine göre ayrımı söz konusu olmayıp kadın ve erkek birçok alanda eşit haklara sahiptir. Dini hiyerarşi yapılanmasında inançta sahip olunan birikim esas alınır. Bu bağlamda Anadolu Aleviliğinde, inanç önderliği yapan kadın liderlerin varlığına rastlanır. Örneğin Kadıncık Ana, Hacı Bektaş Veli'nin ölümünün ardından onun postuna oturan ve Bektaşiliğin kurucusu olarak kabul edilen Abdal Musa'yı yetiştiren bir kadın liderdir. Kadıncık Ana dışında önemli kadın liderlerden biri de Anşa Bacı'dır. Anşa Bacı, Hubyar Ocağı'ndan Sünnileştikleri gerekçesiyle ayrılarak yeni bir ocak kuran Veli Baba'nın eşidir. Onun ölümünün ardından ocağa liderlik yapar. Bu ocağa mensup olanlar (talipler) Babacılar ve/veya Anşa Bacılılar olarak adlandırılır. Alevilikte dini önder için kullanılan Dede kavramı yerine Baba kavramını kullanan ve kendilerini Babacılar olarak tanımlayarak diğer Alevi topluluklarından ayrılan talipler, geleneksel yaşam biçimlerini ve dini inançlarını katı şekilde sürdürmesiyle ve soyunu kan bağına dayalı olarak devam ettirmesiyle kapalı bir topluluk görünümündedir. Hafik ilçesinin 30 km kuzeybatısında yer alan Beydili köyü de bu tanımlamaya dâhil edilen, Anşa Bacılı olmasıyla ve geleneksel unsurları sürdürmesiyle dikkati çeken bir köydür. Çalışma, 2002-2004 yılları arasında ve 2012-2013 yaz aylarında yapılan alan araştırmasına dayanmaktadır. Gözlem ve görüşmelerle elde edilen veriler doğrultusunda Anşa Bacı Ocağına bağlı Beydili köyünün geleneksel kültürü içerisinde kadın kimliğinden yola çıkarak Cem Tarikatında ve müzik pratiklerinde kadının rolü ele alınmaktadır.
Microbial lipases, especially yeast lipases, are extensively used for biodiesel production. In or... more Microbial lipases, especially yeast lipases, are extensively used for biodiesel production. In order to reduce biodiesel production cost, development of stable enzymes under extreme conditions is one of the important prominences. To this end, the properties of a lipase of Cryptococcus diffluens D44, isolated from petroleum sludge, has been investigated. Crude extracellular D44 lipase showed maximal activity at pH 9.0 and 45 • C. Half-life of the enzyme at 30, 40, 50 and 60 • C was 79.67, 45.90, 39.16 and 2 min, respectively. Activation energy of p-nitrophenyl palmitate (pNPP) hydrolysis was 30.13 kJ mol −1. D44 lipase was active within a broad range of pH from 6.0 to 10.0 with the optimum pH at 9.0. SDS-PAGE and MALDI-TOF fingerprint analyses revealed the molecular weight of the enzyme to be 45.7 kDa. Its inhibition with ethylenediaminetetraacetic acid (EDTA) indicated that D44 lipase requires metal ions as cofactors. Km and Vm values were 1.92 × 10 −4 mM (0.000073 mg/ml) pNPP and 96.15 U/min, respectively. Lipase activity was enhanced in the presence of Ca 2+ , Mg 2+ , K + and Mn + , while Na + and Ni + has not altered enzyme activity. Methanol, tert-butyl alcohol, acetonitrile and ethanol resulted in an increase in percentage residual activity after 1 and 12 h of incubation. Highest residual activity, 276.43%, was obtained in 10% methanol following 12 h of incubation. The extensive stability of D44 lipase in aqueous methanol makes C. diffluens D44 lipase suitable for biodiesel production, since moderate reaction conditions and less organic solvent concentrations are required for oil based fuel production. This is the first report of the biochemical characterization of a lipase from C. diffluens.
activation of MscL into different open states with a noninvasive trigger and following the result... more activation of MscL into different open states with a noninvasive trigger and following the resulting conformational changes by spectroscopy will pave the way for detailed spectroscopic studies in the area of mechanosensation.
Maintenance of genomic stability in mammalian cells is achieved by the efficient work of DNA repa... more Maintenance of genomic stability in mammalian cells is achieved by the efficient work of DNA repair mechanisms. Polymorphisms of DNA repair genes impair the DNA repair capacity and may lead to genetic instability and carcinogenesis. X-ray repair cross-complimenting group 1 (XRCC1) is one of the most important genes functioning in base excision repair pathway and a number of studies suggest that polymorphic forms of XRCC1 has a role in susceptibility to various kinds of cancer including breast, prostate, lung and bladder cancers. However, there are limited and contradictory data on the association between the XRCC1 polymorphisms and childhood acute lymphoblastic leukemia (ALL). In this study, we investigated the possible association of XRCC1 Arg399Gln and Arg194Gln variants with the risk of incidence of childhood ALL in Turkish population. The genotypes were determined with the use of PCR/RFLP techniques on 190 healthy controls and 167 ALL patients. For Arg399Gln polymorphism, the he...
Today it is well known that the interindividual variation in the activity of xenobiotic metaboliz... more Today it is well known that the interindividual variation in the activity of xenobiotic metabolizing enzymes and DNA repair genes could modify an individual's risk for several types of cancer. The observed effect for the risk of cancer development is more prominent when more than one polymorphism, especially those affecting xenobiotic metabolizing and as well DNA repair capacity are combined. We recently showed that DNA repair gene XRCC1 Arg399Gln polymorphism alone significantly increased the risk of childhood ALL 2.0-fold (OR: 2.0; p=0.04). Furthermore, its combination with CYP2E1 polymorphisms has stronger effect and increased the risk of childhood ALL 3.7 fold (OR: 3.7; p=0.049) (Tumer et al., 2010). In the current study, we investigated the possible association of microsomal epoxide hydrolase (EPHX1) exon 3 and exon 4 variants with the risk of incidence of childhood ALL in Turkish population comprised of 190 healthy controls and 167 ALL patients. EPHX1 is a phase I drug met...
Here we study the intact stoichiometry and top‐down fragmentation behavior of three integral memb... more Here we study the intact stoichiometry and top‐down fragmentation behavior of three integral membrane proteins which were natively reconstituted into detergent micelles: the mechano‐sensitive ion channel of large conductance (MscL), the Kirbac potassium channel and the p7 viroporin from the hepatitis C virus. By releasing the proteins under nondenaturing conditions inside the mass spectrometer, we obtained their oligomeric sizes. Increasing the ion activation (collision energy) causes unfolding and subsequent ejection of a highly charged monomer from the membrane protein complexes. Further increase of the ion activation then causes collision‐induced dissociation (CID) of the ejected monomers, with fragments observed which were predominantly found to stem from membrane‐embedded regions. These experiments show how in a single experiment, we can probe the relation between higher‐order structure and protein sequence, by combining the native MS data with fragmentation obtained from top‐d...
reported in patients suffering from arrhythmias and heart failure. We previously showed that TNFa... more reported in patients suffering from arrhythmias and heart failure. We previously showed that TNFa reduces the repolarizing K þ current in mice; however the effects of cytokines on other cardiac ionic currents and the mechanism by which these effects are mediated remain incompletely understood. Thus, our objective was to investigate the role of TNFa and IL-1b on L-type calcium current (ICaL), a key player in cardiomyocyte excitation-contraction coupling. Methods: Cultured neonatal mouse ventricular myocytes were treated with a pathophysiological concentration (30 pg/mL) of TNFa and IL-1b for 24H. ICaL was recorded using the voltage-clamp technique. Results: The density of ICaL (pA/pF) was decreased by 36% in IL-1b-treated myocytes compared to controls whereas TNFa had no effect. The CaV1.2 mRNA expression was unchanged by IL-1b treatment however there was a significant increase in intracelluar ROS. The antioxidant N-acetyl-L-cystein reduced ROS and restored ICaL density. Furthermore, Western blot experiments reveal that IL-1b increases PKCε membrane translocation. Treatment with a specific PKCε translocation inhibitor or pertussis toxin, the Gai inhibitor, also reversed the effects of IL-1b. Conclusion: IL-1b significantly decreased ICaL density without affecting the expression of Cav1.2. Our results suggest that IL-1b mediates its effects by ROS signalling implicating Gai and subsequently PKCε activation. These findings could contribute to explain the role of IL-1b in the development of arrhythmia and heart failure.
Toplumların siyasi, sosyal ve kültürel tarihi bakımından önemli kaynaklar arasında yer alan hatır... more Toplumların siyasi, sosyal ve kültürel tarihi bakımından önemli kaynaklar arasında yer alan hatıratlar, askeri tarih için de büyük önem taşır. Özellikle zaferle sonuçlanan savaşlar, toplumların hafızalarında büyük yer edinir. Anlatılan tarihi olaylar, geleceğe yönelik bir rehber vazifesi görür. Hiç şüphesiz; I. Dünya Savaşı sırasında yaşananları kaleme alanlar, hatıralar vasıtasıyla bugünü kavramak isteyenler için tarih somut birer kanıt niteliğindedir. Toplumsal hafızanın güçlenmesine vesile olan esas, yani askeri mücadele hatıraları illiyet bağını da beraberinde güçlendirmektedir. Bununla birlikte hatıratların gündelik yaşam rutininde kültürü, ideolojiyi ve kimliği ortak paydada buluşturan ve dönemi analiz yapabilmek üzere araç olan bir niteliği de bulunmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk sosyal, ekonomik ve siyasal düzende köklü değişikliklere yol açan I. Dünya Savaşı’nda birçok cephede savaşmıştır. Görev aldığı cephelerde yaşadıklarını düzenli olarak not alan Atatürk’ün yazma tutkus...
Ülkemizdeki yaşlı nüfus artış hızı, yaşlı bakım hizmetlerinin kalitesini artırmak amacıyla yaşlı ... more Ülkemizdeki yaşlı nüfus artış hızı, yaşlı bakım hizmetlerinin kalitesini artırmak amacıyla yaşlı bakım personelinin performanslarına yönelik düzenleme yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Yaşlı bakım kurumları, sahip olduğu insan kaynağını değerlendirirken bakıcılarında olması gereken bazı etkileşimsel, duygusal nitelikleri sergilemelerini istemektedir. Bu çalışmanın amacı: Karaman'daki dört huzurevinde yaşlı hastalarla doğrudan iletişim kurduğu düşünülen yaşlı bakıcıların hizmet birimlerindeki duygusal emeğini değerlendirmektir. Bu yüzden bakıcıların sınıfsal konumları, mesleki algıları ve uyguladıkları duygusal emek şekilleri ve bunun sonucunda oluşan iş pratikleri ele alınmıştır. Araştırma nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik desende tasarlanmıştır. Bu çalışmada yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak 10 yaşlı bakıcı ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Veri toplama süreci sonrasında yaşlı bakıcıların ifadeleri içerik analizi yöntemlerinden tematik kodlama ile çözümlenmesi yapılmıştır. Yaşlı bakıcıların duygusal emek gösterme sürecindeki davranış kalıplarının duruma ve zamana göre değiştiği saptanmıştır. Yaşlı bakıcıların yaşlı yakınları ve kurumların istekleri neticesinde duygusal emek davranışları sergiledikleri, yaşlı yakınları ile iletişimleri esnasında duygu gösterme kurallarına dikkat ettikleri ve duygusal çatışma yaşadıklarından daha fazla duygusal duyarsızlaşma yaşadıkları sonucuna ulaşılmıştır.
Bu çalışmanın amacı, kuruluşundan günümüze kadar geçen süreç içerisinde jandarma okullarında kull... more Bu çalışmanın amacı, kuruluşundan günümüze kadar geçen süreç içerisinde jandarma okullarında kullanılan müfredat programlarını inceleyerek fotoğrafçılık dersinin kolluk eğitimindeki önemini vurgulamaktır. Jandarma personeli yetiştiren modern anlamdaki ilk eğitim kurumu 1904 yılında Balkanlar’da kurulmuştur. Bu tarihten itibaren çeşitli safhalardan geçen jandarma eğitim okulları, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Anadolu’nun farklı bölgelerinde teşkilatlanmıştır. Okulların genel anlamda amacı jandarmaya nitelikli subay ve astsubay yetiştirmektir. Bu kapsamda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar geçen süreçte jandarma okullarının müfredat programlarının çağın kolluk eğitim ihtiyaçlarına uygun olarak hazırlanılması amaçlanmıştır. Programlardaki dersler ise subay ve astsubaydan beklenen nitelikleri öğrencilere kazandıracak şekilde müfredata eklenmiştir. Hukuk, genel kültür (okuma-yazma, tarih ve coğrafya gibi), sağlık ve spor odaklı derslerin yanı sıra jandarma mesleğinin taktik ve teknikleri i...
BackgroundPostoperative acute kidney injury (AKI) is a common complication of major gastrointesti... more BackgroundPostoperative acute kidney injury (AKI) is a common complication of major gastrointestinal surgery with an impact on short- and long-term survival. No validated system for risk stratification exists for this patient group. This study aimed to validate externally a prognostic model for AKI after major gastrointestinal surgery in two multicentre cohort studies.MethodsThe Outcomes After Kidney injury in Surgery (OAKS) prognostic model was developed to predict risk of AKI in the 7 days after surgery using six routine datapoints (age, sex, ASA grade, preoperative estimated glomerular filtration rate, planned open surgery and preoperative use of either an angiotensin-converting enzyme inhibitor or an angiotensin receptor blocker). Validation was performed within two independent cohorts: a prospective multicentre, international study (‘IMAGINE’) of patients undergoing elective colorectal surgery (2018); and a retrospective regional cohort study (‘Tayside’) in major abdominal surg...
Devletin taşrada meydana gelen sorunların çözümüne yönelik kurduğu mekanizmalar bulunmaktadır. Me... more Devletin taşrada meydana gelen sorunların çözümüne yönelik kurduğu mekanizmalar bulunmaktadır. Merkezden uzak olan bölgelerin; güvenlik ve asayişi, eğitimi, ekonomik kalkınması, yol yapımı, su sorunu, iletişim ağlarının kurulması, hastalıklar gibi meselelerine çözüm üretmek üzere harekete geçen bu mekanizmalardan biri Umumi Müfettişliklerdir. Umumi Müfettişliklerin temeli, Osmanlı Devleti Dönemi’nde özellikle olağanüstü hal ve sıkıyönetim dönemlerinde toplumun denetlenmesini sağlamak üzere atılmıştır. Müfettişliklerin kuruluşuna zemin hazırlayan gelişme, Doğu Anadolu Bölgesinde çıkan ayaklanmalardır. 1925’te ilan edilen sıkıyönetim Umumi Müfettişliklerin gündeme gelmesinde dönüm noktası olmuştur. Müfettişlikler, 25 Haziran 1927’de 1164 sayılı Umumî Müfettişlik Teşkiline Dair Kanun ile kurulmuştur. Faaliyetlerinin son bulduğu 1952 yılına kadar Müfettişlikler tarafından yapılan teftişlerle bölgenin ihtiyaçları tespit edildiği gibi bölge halkının devlet rejimine bağlılığını da teftişle...
The divalent alkaline earth borides have received great attention owing to their superior propert... more The divalent alkaline earth borides have received great attention owing to their superior properties for energy-related applications. Among these borides, SrB 6 is very popular owing to its excellent magnetic and IR-absorbing properties. In the present study, the synthesis parameters such as temperature and dwell time to synthesize strontium hexaboride were investigated. Strontium hexaboride powders were synthesized via boro/carbothermal reduction (BCTR) by using the condensed product obtained from boric acid, polyol, and strontium carbonate. Two different methods were tried to prepare an optimum condensed product which was used as a raw material for boride synthesis. The condensed products prepared with different methods were characterized to reveal the thermal behavior of the products by simultaneous thermal analysis (STA). The phase formations were examined via X-ray diffractometer (XRD) to investigate the effect of boro/carbothermal reduction temperature and dwell time. The elemental analysis and powder morphology of the final product synthesized via the optimum condensed product were carried out via scanning electron microscopy-energy dispersive X-ray analysis (SEM–EDX). The transitional phases were identified as strontium-rich borates, carbon, and boron carbide (B 4 C). The optimum synthesis condition of strontium hexaboride via the condensed precursor technique was determined as 1500 °C for 8 h under an Ar flow.
Mechanical properties should be investigated for the harvest and post harvest operations of carob... more Mechanical properties should be investigated for the harvest and post harvest operations of carob pod which is the fruit of carob trees (Ceratonia siliqua L.). These properties are pre-requisite for the design and development of harvesting, transportation, storage, and grinding machines used for carob pod. In this study, rupture force, bioyield force, rupture deformation, bioyield deformation, modulus of elasticity and rupture energy were determined for carob pod as functions of moisture content at four different levels of 8.3, 13.2, 14.1, 16.8% wet basis (w.b.) and compression positions of Horizantal1 (H1), Horizantal2 (H2), Vertical1 (V1), and Vertical2 (V2). The biological material test device was used to measure the mechanical properties of carob pod. Results showed that rupture force, bioyield force, modulus of elasticity and rupture energy decreased with increase in moisture content of carob pod. The rupture force ranged from 101.0 to 197.0 N while the bioyield force varies be...
Chemical looping combustion (CLC) is one of the most promising methods for carbon capture and sto... more Chemical looping combustion (CLC) is one of the most promising methods for carbon capture and storage (CCS). An oxygen carrier, i.e., a mineral that can be oxidized and reduced, is used to convert the fuel in the process. The produced CO 2 is inherently separated from the air components that enables easier CCS. The use of biomass-based fuels is desirable since it can lead to negative CO 2 emissions. On the other hand, alkali compounds from the biomass may interact with the oxygen carrier causing problems, such as deactivation of the oxygen carrier. The most common oxygen carriers contain iron, since iron-based ores and industrial waste materials are readily available and cost-efficient. Therefore, the interaction between the iron oxygen carriers and the biomass ash-forming compounds needs to be investigated. Since Ca/Mg are abundant in biomass, it is important to clarify how their compounds interact with the oxygen carrier. In this study, the effect of Ca/Mg carbonates, chlorides, nitrates, sulfates, and phosphates along with synthetic biomass-derived ash on iron oxides was investigated. Redox reactions were investigated at 950°C during 5 h under both oxidizing and reducing atmospheres. The results showed that the effect of Ca/Mg salts on the oxygen carrier varied depending on the anion of the salt. Generally, the nitrate-and phosphate-based salts of both Ca and Mg showed the harshest effect regarding agglomeration of the oxygen carriers. It was shown that the Ca/Mg-based compounds interacted differently with iron oxides, which was an unexpected result.
Perovskites are well-known oxides for thermochemical energy storage applications (TCES) since the... more Perovskites are well-known oxides for thermochemical energy storage applications (TCES) since they show a great potential for spontaneous O2 release due to their non-stoichiometry. Transition-metal-based perovskites are particularly promising candidates for TCES owing to their different oxidation states. It is important to test the thermal behavior of the perovskites for TCES applications; however, the amount of sample that can be used in thermal analyses is limited. The use of redox cycles in fluidized bed tests can offer a more realistic approach, since a larger amount of sample can be used to test the cyclic behavior of the perovskites. In this study, the oxygen release/consumption behavior of Mn- or Cu-substituted SrFeO3 (SrFe0.5M0.5O3; M: Mn or Cu) under redox cycling was investigated via thermal analysis and fluidized bed tests. The reaction enthalpies of the perovskites were also calculated via differential scanning calorimetry (DSC). Cu substitution in SrFeO3 increased the p...
The formation of NO x from fuel-bound nitrogen is important for the design of chemical-looping co... more The formation of NO x from fuel-bound nitrogen is important for the design of chemical-looping combustion (CLC) power plants. This work studied to what extent NO and NH 3 reacts with the perovskite-like oxygen carrier ilmenite under conditions relevant to CLC. Based on mass balance calculations, N 2 was the major outlet N-species in all experiments. More NO was measured at lower temperatures and at a higher oxidation level of the oxygen carrier. The presence of syngas hindered the reduction of NO by ilmenite. There were significant differences between the two ilmenites studied with respect to N-species selectivity. Norwegian (rock) ilmenite reduced NO efficiently and showed a stable reaction behavior compared to Australian (sand) ilmenite. This could be attributed to the higher titanium content of Norwegian ilmenite.
Industrial & Engineering Chemistry Research, 2021
In this study, oxygen release/consumption behavior of calcium manganese-based oxides (CaMn 1−x B ... more In this study, oxygen release/consumption behavior of calcium manganese-based oxides (CaMn 1−x B x O 3 , where B: Cu, Fe, Mg and x = 0.1 or 0.2) used in a chemical looping oxygen uncoupling (CLOU) application was investigated. The effect of B-site dopants such as Fe, Mg, and Cu on the oxygen release behavior was also investigated with the aim to use these materials in thermal energy storage (TES). Previous literature studies about CLOU performance of doped calcium manganites were taken into consideration for dopants selection. Calcium manganite-based oxides have been used in chemical looping oxygen uncoupling (CLOU) applications owing to their oxygen release behavior to the gas phase. Studies have revealed that calcium manganite-based oxides show a promising nonstoichiometry over a range of temperatures and oxygen partial pressures, which makes them useful for thermochemical energy storage applications. However, the related literature studies have been mainly focused on their nonstoichiometric characteristics related to temperature and oxygen partial pressure and thermodynamic properties. In this work, thermal analysis and fluidized bed tests were carried out as complementary techniques. CaMn 0.8 Cu 0.2 O 3 showed the highest oxygen release performance in fluidized bed tests, while CaMn 0.9 Mg 0.1 O 3 had the best cyclic stability overall among the samples used in the study.
Osmanlı Devleti, iç güvenliği daha etkin sağlamak amacıyla 1839 yılında Jandarma Teşkilatı’nı kur... more Osmanlı Devleti, iç güvenliği daha etkin sağlamak amacıyla 1839 yılında Jandarma Teşkilatı’nı kurmuştur. Teşkilat, 19. yüzyıl boyunca farklı aşamalardan geçmiştir. Jandarma Teşkilatı’nın kurulmasıyla gündeme jandarmanın eğitimi de gelmiş, bu çerçevede ilk modern jandarma okulu, 1904 yılında, Selanik’te kurulmuştur. Batı tarzı eğitim modeli örnek alınarak kurulan bu okul, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a taşınmıştır. Osmanlı Devleti ile başlayan jandarma subay eğitim geleneği, Cumhuriyet Dönemi’nde de devam etmiştir. Cumhuriyet öncesi jandarma müfredat programları incelendiğinde, programların Batılı ülkelerin jandarma eğitim sistemlerinden etkilendiği görülmektedir. Cumhuriyetle beraber değişen ihtiyaçlar, jandarma subay okullarının müfredat programlarını da yeniden şekillendirmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki jandarma subay eğitim felsefesini anlamak için bu okulların müfredat programlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, 1937 tarihli Jandarma ...
ÖZET Yaş lı ay rım cı lı ğı; ile ri yaş ta ki bi rey le re yö ne lik ön yar gı yı ifa de eden tu ... more ÖZET Yaş lı ay rım cı lı ğı; ile ri yaş ta ki bi rey le re yö ne lik ön yar gı yı ifa de eden tu tum ve dav ra nış lar dır. Bu gün dün ya da top lum la rın ço ğun da yaş lı bi rey ler ay rım cı lı ğa uğ ra mak ta dır. Bu ay rım cı lık, ai le bi rey le ri ve top lu mun ge nel ola rak yaş lı bi rey le re ve yaş lan ma ya kar şı ta şı dık la rı olum suz tu tum lar dan kay nak lan mak ta dır. Top lum la rın ço ğun da yaş lı lık ve yaş lan may la bir lik te or ta ya çı kan de ği şik lik ler ge nel de olum suz kar şı lan mak ta dır. Yaş lı lık tüm ya şam alan la rın da, üret ken lik te, ye ter li lik te, bi rey sel lik ve ba ğım sız lık ta azal ma sü re ci ola rak gö rül mek te dir. Yaş lı ya ve yaş lı lı ğa ka lıp laş mış dü şün ce ler, ön yar gı ve ay rım cı lık ile ba kı la bil mek te dir. Yaş lı ay rım cı lı ğı, ayı rım cı ey lem le re dö nü şe bi len inanç la rı ve tu tum la rı kap sa mak ta dır. Yaş lı ol ma/yaş lan ma ile eş an lam lı söz cük ler ge nel lik le olum suz içe rik ta şı mak ta dır. Bun lar ge nel lik le bu na ma, güç süz leş me, has ta lık lı ol ma, es ki me, kö tü leş me, yıp ran mış ol ma, fonk si yon gö re me me gi bi olum suz du rum lar dır. Böy le ce yaş lı lık bi rey ler ta ra fın dan kö tü, müm kün se ka çı nıl ma sı ge re ken bir du rum ola rak de ğer len di ril mek te dir.Top lu mun yaş lı bi rey le re ve yaş lan ma ya kar şı olum suz tu tum la rı bu ki şi le re su nu lan sağ lık hiz met le ri ni de et ki le mek te dir. Sağ lık per so ne li ola rak hem şi re le rin yaş lı bi rey le re yö ne lik olum suz ön yar gı, de ğer, inanç ve tu tum la rı yaş lı bi rey le re ve ri len ba kı mın ka li te si ne de yan sı mak ta dır. Bu ne den le hem şi re le rin yaş lı lık ve yaş lan ma ko nu su na dik ka ti ni çek mek ve bu ko nu da ki far kın da lık la rı nı arr tır mak son de re ce önem li dir. Ay rı ca yaş lı bi re yin ve top lu mun yaş lı lar ve yaş lan ma sü re ci ko nu sun da bi linç len di ril me sin de sağ lık per so ne li ne özel lik le hem şi re le re önem li gö rev ler düş mek te dir. Hem şi re ler, yaş lı lık dö ne mi ni bi re yin ken di si ve çev re si ile ba rı şık, do yum lu bir şekil de ya şa ya bil me si, top lum da ki yaş lı lı ğa iliş kin bu olum suz ön yar gı la rın de ğiş ti ri le bil me si ve yaş lı ay rım cı lı ğı nın or ta dan kal dı rı la bil mesinde kritik rol oynamaktadır.
Öz: Alevi inanç yapısında insanların cinsiyetlerine göre ayrımı söz konusu olmayıp kadın ve erkek... more Öz: Alevi inanç yapısında insanların cinsiyetlerine göre ayrımı söz konusu olmayıp kadın ve erkek birçok alanda eşit haklara sahiptir. Dini hiyerarşi yapılanmasında inançta sahip olunan birikim esas alınır. Bu bağlamda Anadolu Aleviliğinde, inanç önderliği yapan kadın liderlerin varlığına rastlanır. Örneğin Kadıncık Ana, Hacı Bektaş Veli'nin ölümünün ardından onun postuna oturan ve Bektaşiliğin kurucusu olarak kabul edilen Abdal Musa'yı yetiştiren bir kadın liderdir. Kadıncık Ana dışında önemli kadın liderlerden biri de Anşa Bacı'dır. Anşa Bacı, Hubyar Ocağı'ndan Sünnileştikleri gerekçesiyle ayrılarak yeni bir ocak kuran Veli Baba'nın eşidir. Onun ölümünün ardından ocağa liderlik yapar. Bu ocağa mensup olanlar (talipler) Babacılar ve/veya Anşa Bacılılar olarak adlandırılır. Alevilikte dini önder için kullanılan Dede kavramı yerine Baba kavramını kullanan ve kendilerini Babacılar olarak tanımlayarak diğer Alevi topluluklarından ayrılan talipler, geleneksel yaşam biçimlerini ve dini inançlarını katı şekilde sürdürmesiyle ve soyunu kan bağına dayalı olarak devam ettirmesiyle kapalı bir topluluk görünümündedir. Hafik ilçesinin 30 km kuzeybatısında yer alan Beydili köyü de bu tanımlamaya dâhil edilen, Anşa Bacılı olmasıyla ve geleneksel unsurları sürdürmesiyle dikkati çeken bir köydür. Çalışma, 2002-2004 yılları arasında ve 2012-2013 yaz aylarında yapılan alan araştırmasına dayanmaktadır. Gözlem ve görüşmelerle elde edilen veriler doğrultusunda Anşa Bacı Ocağına bağlı Beydili köyünün geleneksel kültürü içerisinde kadın kimliğinden yola çıkarak Cem Tarikatında ve müzik pratiklerinde kadının rolü ele alınmaktadır.
Microbial lipases, especially yeast lipases, are extensively used for biodiesel production. In or... more Microbial lipases, especially yeast lipases, are extensively used for biodiesel production. In order to reduce biodiesel production cost, development of stable enzymes under extreme conditions is one of the important prominences. To this end, the properties of a lipase of Cryptococcus diffluens D44, isolated from petroleum sludge, has been investigated. Crude extracellular D44 lipase showed maximal activity at pH 9.0 and 45 • C. Half-life of the enzyme at 30, 40, 50 and 60 • C was 79.67, 45.90, 39.16 and 2 min, respectively. Activation energy of p-nitrophenyl palmitate (pNPP) hydrolysis was 30.13 kJ mol −1. D44 lipase was active within a broad range of pH from 6.0 to 10.0 with the optimum pH at 9.0. SDS-PAGE and MALDI-TOF fingerprint analyses revealed the molecular weight of the enzyme to be 45.7 kDa. Its inhibition with ethylenediaminetetraacetic acid (EDTA) indicated that D44 lipase requires metal ions as cofactors. Km and Vm values were 1.92 × 10 −4 mM (0.000073 mg/ml) pNPP and 96.15 U/min, respectively. Lipase activity was enhanced in the presence of Ca 2+ , Mg 2+ , K + and Mn + , while Na + and Ni + has not altered enzyme activity. Methanol, tert-butyl alcohol, acetonitrile and ethanol resulted in an increase in percentage residual activity after 1 and 12 h of incubation. Highest residual activity, 276.43%, was obtained in 10% methanol following 12 h of incubation. The extensive stability of D44 lipase in aqueous methanol makes C. diffluens D44 lipase suitable for biodiesel production, since moderate reaction conditions and less organic solvent concentrations are required for oil based fuel production. This is the first report of the biochemical characterization of a lipase from C. diffluens.
activation of MscL into different open states with a noninvasive trigger and following the result... more activation of MscL into different open states with a noninvasive trigger and following the resulting conformational changes by spectroscopy will pave the way for detailed spectroscopic studies in the area of mechanosensation.
Maintenance of genomic stability in mammalian cells is achieved by the efficient work of DNA repa... more Maintenance of genomic stability in mammalian cells is achieved by the efficient work of DNA repair mechanisms. Polymorphisms of DNA repair genes impair the DNA repair capacity and may lead to genetic instability and carcinogenesis. X-ray repair cross-complimenting group 1 (XRCC1) is one of the most important genes functioning in base excision repair pathway and a number of studies suggest that polymorphic forms of XRCC1 has a role in susceptibility to various kinds of cancer including breast, prostate, lung and bladder cancers. However, there are limited and contradictory data on the association between the XRCC1 polymorphisms and childhood acute lymphoblastic leukemia (ALL). In this study, we investigated the possible association of XRCC1 Arg399Gln and Arg194Gln variants with the risk of incidence of childhood ALL in Turkish population. The genotypes were determined with the use of PCR/RFLP techniques on 190 healthy controls and 167 ALL patients. For Arg399Gln polymorphism, the he...
Today it is well known that the interindividual variation in the activity of xenobiotic metaboliz... more Today it is well known that the interindividual variation in the activity of xenobiotic metabolizing enzymes and DNA repair genes could modify an individual's risk for several types of cancer. The observed effect for the risk of cancer development is more prominent when more than one polymorphism, especially those affecting xenobiotic metabolizing and as well DNA repair capacity are combined. We recently showed that DNA repair gene XRCC1 Arg399Gln polymorphism alone significantly increased the risk of childhood ALL 2.0-fold (OR: 2.0; p=0.04). Furthermore, its combination with CYP2E1 polymorphisms has stronger effect and increased the risk of childhood ALL 3.7 fold (OR: 3.7; p=0.049) (Tumer et al., 2010). In the current study, we investigated the possible association of microsomal epoxide hydrolase (EPHX1) exon 3 and exon 4 variants with the risk of incidence of childhood ALL in Turkish population comprised of 190 healthy controls and 167 ALL patients. EPHX1 is a phase I drug met...
Here we study the intact stoichiometry and top‐down fragmentation behavior of three integral memb... more Here we study the intact stoichiometry and top‐down fragmentation behavior of three integral membrane proteins which were natively reconstituted into detergent micelles: the mechano‐sensitive ion channel of large conductance (MscL), the Kirbac potassium channel and the p7 viroporin from the hepatitis C virus. By releasing the proteins under nondenaturing conditions inside the mass spectrometer, we obtained their oligomeric sizes. Increasing the ion activation (collision energy) causes unfolding and subsequent ejection of a highly charged monomer from the membrane protein complexes. Further increase of the ion activation then causes collision‐induced dissociation (CID) of the ejected monomers, with fragments observed which were predominantly found to stem from membrane‐embedded regions. These experiments show how in a single experiment, we can probe the relation between higher‐order structure and protein sequence, by combining the native MS data with fragmentation obtained from top‐d...
reported in patients suffering from arrhythmias and heart failure. We previously showed that TNFa... more reported in patients suffering from arrhythmias and heart failure. We previously showed that TNFa reduces the repolarizing K þ current in mice; however the effects of cytokines on other cardiac ionic currents and the mechanism by which these effects are mediated remain incompletely understood. Thus, our objective was to investigate the role of TNFa and IL-1b on L-type calcium current (ICaL), a key player in cardiomyocyte excitation-contraction coupling. Methods: Cultured neonatal mouse ventricular myocytes were treated with a pathophysiological concentration (30 pg/mL) of TNFa and IL-1b for 24H. ICaL was recorded using the voltage-clamp technique. Results: The density of ICaL (pA/pF) was decreased by 36% in IL-1b-treated myocytes compared to controls whereas TNFa had no effect. The CaV1.2 mRNA expression was unchanged by IL-1b treatment however there was a significant increase in intracelluar ROS. The antioxidant N-acetyl-L-cystein reduced ROS and restored ICaL density. Furthermore, Western blot experiments reveal that IL-1b increases PKCε membrane translocation. Treatment with a specific PKCε translocation inhibitor or pertussis toxin, the Gai inhibitor, also reversed the effects of IL-1b. Conclusion: IL-1b significantly decreased ICaL density without affecting the expression of Cav1.2. Our results suggest that IL-1b mediates its effects by ROS signalling implicating Gai and subsequently PKCε activation. These findings could contribute to explain the role of IL-1b in the development of arrhythmia and heart failure.
Uploads
Papers by Duygu Yîlmaz