Papers by Gaye Yavuzcan
Prof. Dr. Yusuf Küçükdağ Onuruna Tarih Yazıları, 2023
Craft guilds were important in both European and Islamic geographies throughout the Middle Ages. ... more Craft guilds were important in both European and Islamic geographies throughout the Middle Ages. Despite their cultural differences, these organizations were founded in similar ways by people seeking cooperation and solidarity. However, these organizations have evolved in response to their own social heritage and conditions, resulting in unique historical developments. As a result, a comparative analysis of the historical characteristics and processes of these organizations, which were founded to meet similar needs, can reveal some unique aspects of the two societies' histories and provide illuminating information. Determining and comparing the general characteristics of professional organizations in Europe and Anatolia from the Middle Ages to the end of the New Age can also be done for this purpose.
The aim of this study is to compare the professional organizations, or guilds, that emerged, developed, and operated in different periods and regions. The main focus of this comparison is how these organizations interact with sovereign authorities. This study will attempt to examine how people who form these organizations for mutual benefit and solidarity influence or challenge rulers in the social, political, and economic spheres. It will also explore the possibility that these people constitute a gray cluster below the rulers in a hypothetical hierarchical pyramid but above the ruled, with whom they share the same social stratum, and, if this is possible, whether these organizations, subordinate to the rulers but superior to the rest of society, played any role in shaping pre-modern civil society. For instance, did they participate in the governance mechanism as informal actors, or did they represent the common interests of their members before the rulers? By analyzing historical data, this study hopes to shed light on these questions.
Asya Araştırmaları Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi
13. yüzyılda bozkır konar göçerliğinin Cengiz Han’ın şahsında yeni ve dinamik bir lider altında t... more 13. yüzyılda bozkır konar göçerliğinin Cengiz Han’ın şahsında yeni ve dinamik bir lider altında teşkilatlanması dünya tarihinde köklü izler bırakacak olayların da başlangıcı olmuştur. Moğolların geniş bir coğrafi sahada yaptıkları etkinin yol açtığı tarihsel değişimler çeşitli cepheleriyle yaygın bir inceleme konusu olmuştur. Diğer yandan ülkemizde Moğol yayılmasının Asya’nın çeşitli bölgelerindeki ve bu meyanda Güneydoğu Asya’daki etkileri ise görece daha az incelenmiştir. Bununla birlikte Güneydoğu Asya’da Kubilay Han’ın hâkimiyet devrinde girişilen seferler, her ne kadar askerî açıdan başarıya ulaşmış olmasalar da bölge tarihi açısından büyük öneme sahiptir. Bu önem Moğollara karşı direnişin Vietnam kimliğinin oluşumunda oynadığı rol ile açığa çıkar. Bu çalışmada Kubilay Han zamanında Vietnam coğrafyasına dönük askerî harekâtlar, bu coğrafyanın tarihsel arka planı temelinde değerlendirilecektir. Bu bağlamda Moğollara karşı direnişin Vietnam tarihinde bıraktığı ize de değinilecek,...
BİLİG, 2022
XIX. yüzyıla kadar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisindeki
Ermeniler ve Türkler sorunsuz bir... more XIX. yüzyıla kadar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisindeki
Ermeniler ve Türkler sorunsuz bir halde birlikte yaşayabilmişlerdi.
Fakat gittikçe yayılan milliyetçilik fikrinin etkisine kapılan bazı
Ermeni grupların başlattıkları siyasi ve askeri hareketler gittikçe
şiddetlenmeye başladı. Özellikle Berlin Antlaşmasının (1878) 61.
maddesi sayesinde ayrılıkçı taleplerini uluslararası platforma taşıma imkânına kavuştular
Tarih Okulu Dergisi, 2009
Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi
I. Uluslararası Türklerin Dünyası Sosyal Bilimler Sempozyumu, 2017
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 2018
Öz Türkiye Selçuklu Devleti, Anadolu'da Türk-İslâm idare anlayışının yerleşmesi ve olgunlaşmasınd... more Öz Türkiye Selçuklu Devleti, Anadolu'da Türk-İslâm idare anlayışının yerleşmesi ve olgunlaşmasında büyük pay sahibi, Anadolu Türklüğünü büyük ölçüde siyasî çatısı altında toplamış bir devlettir. Bu devletin hâkimiyet devrinde oluşan toplumsal merkezî alanın temel dinamikleri, devletin güç yitimine uğramasıyla beliren Türk Beyliklerine de aktarılmış olmalıdır. Bu noktada Karesioğulları, Türkiye Selçuklu Devleti ile çağdaş ve onun tarafından ilhak edilmiş bulunan Dânişmendliler ile akrabalık temelinde inşa edilen gelenek dolayısıyla ayrı bir konumu işgal eder. Bu çalışmanın amacı Karesioğulları'nın Dânişmendliler soyundan geldiğini red yahut kabul eden görüşleri tartışmak değil; bu türden bir akrabalığa ilişkin salt geleneğin mevcudiyetinin dahi Karesioğulları'nın çevrede yeni bir merkez inşa etmesine olası katkısını tetkik etmektir. Abstract Rum Seljuqs which played an important role in establishment and development of Turkish-Islamic administration perception in Anatolia has established a state that assembled Anatolian Turks under a political entity. The main dynamics of the social central zone that has been formed under this state's dominion, should have been transferred to Turkoman Principalities after the state's dissolution. At this point, Karasids have a privileged position on the grounds of their relations with Danishmendids. This paper does not aim to argue the views supporting or rejecting the Karasid-Danishmendid relations. In this paper, the effect of the tradition relating Karasids to Danishmendids on the construction of a new center on former periphery will be evaluated.
" Diller devletlerle birlikte çoğalır; yoksa devletler dillerle birlikte çoğalmaz. " Hobsbawm Öze... more " Diller devletlerle birlikte çoğalır; yoksa devletler dillerle birlikte çoğalmaz. " Hobsbawm Özet Ortaçağda 'ulus' ve 'ulusal kimliklerin devletleşme sürecindeki etkisini tartışmaya açmanın problematik doğası bir yana, bu problemi bir de 'ulus-dil ilişkisi' üzerinden değerlendirmek, ilk bakışta son derece çelişkili görünmektedir. Bununla birlikte Ortaçağda da insanların kendilerini bir cemaate mensup gördüklerini göz önünde tutmak gerekir. Bu noktada esas sorun, yönetenler ve yönetilenler tarafından tanımlanan ortak cemaat dinamikleri ve bunların hangi 'meşru' zeminde formüle edildiğidir. Bu cemaatler, en fazla modern cemaatler kadar hayalî ve en az onlar kadar siyasal güç ve sosyal organizasyon ile ilişkili olmalıdır. Bu ilişkinin 'resmî dili' bugünden bakış açısıyla saptanırken, Karamanoğlu Mehmed Bey, deklare ettiği kararın arka planından ve uzamsal etkilerinden ayrı olarak değerlendirildiğinde, salt bir sembol isim mertebesinde görülebilmektedir. Başka bir ifadeyle, siyasal zeminin florasını saptamada ideolojinin sevkiyle yeniden kurgulanmış bir geçmiş inşasının romantik-milliyetçilik simgelerinden biri olarak Karamanoğlu Mehmed Bey değerlendirmesi, ideal olarak görüleni kabul edilebilir kılma çabasıyla, gerçekten olanın tarihsel ağırlığını hafife alma sonucu doğurur. Bu çalışmada egemenlik-dil ilişkileri üzerine genel bir değerlendirme yapılacak, ardından XIII.-XIV. yüzyıl Anadolu'sunda idarî dil olarak halk dilinin ihyası süreci, sebepleri ve sonuçlarıyla tarihsel bir perspektiften incelenecektir. Çalışmada Türkiye Selçuklu Devleti'nin dağılma dönemine girmesi ve Karamanoğlu Mehmed Bey'den başlayarak, beylikler devri Anadolu'sundaki egemenlik ilişkilerinin dil sahasındaki yansımalarının mercek altına alınması hedeflenmektedir. Abstract Apart from the problematic nature of bringing the effect of the nationalization process of " national identities " and " nation " into question in the Middle Age, it seems profoundly contradictory to evaluate this question through " natioan-language relation " at first sight. Having said that it should be taken into consideration that even in the middle age people used to consider themself belonging to a community. In this case, the point is the common community dynamics were identified by rulers and ruled, and on which legitimate basis they were formulated. These communities have to be as much imaginary as the modern communities are and these communities, at least the modern ones, have to be associated with political power 1 Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, [email protected] 2 Yrd. Doç. Dr., Uşak Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, [email protected].
Özet Gülme ve mizah ile siyaset, aynı toplumsal zihniyet dünyasının bereketli bahçesinde, aynı ta... more Özet Gülme ve mizah ile siyaset, aynı toplumsal zihniyet dünyasının bereketli bahçesinde, aynı tarihsel kök ve kültür özelliklerinden beslenerek doğmuştur. Gülme ve mizah, her ne kadar ilmî açıdan ciddî bir çalışma sahasına karşılık gelse de, doğası itibarıyla siyasetin ağırbaşlı tınısını çağrıştırmaz. Bu karşıtlığa rağmen gülme ve mizah ile siyasetin belirli bir toplumda idrak ettiği tarihsel seyir ve bunun sonucunda ulaştığı genel kabul görür hal, söz konusu toplum için ortaktır ve bu ortaklık değişen şartlarda ortaya çıkacak gelişim ve farklılaşmalar için de aynı kalacaktır. Başka bir ifadeyle, toplumsal bir olgu olarak gülme ve mizah ile siyaset, toplumların tarihsel sürekliliğinden beslenerek oluşur, evrilir, gelişir ve değişirler. Bu bakımdan mizah, toplumsal tarihin de konusudur. Toplumu etkileyen her türden olay, mizahın malzemesidir. Belirli bir kültürün toplumsal analizini yapmak için veri sağlamada mizahı malzeme olarak kullanılan sosyal tarih, önemli miktarda veriyi taşıma kapasitesine sahiptir (Eker 2014:43). Değişen toplum düzeni ve dünya görüşüyle beraber mizah da değişir ve eski devirlere ait komik olaylar, yeni devirde artık mizahî olmaktan çıkabilir (Usta 2009:49). Bu çalışma, mizah teorileri ışığında Selçuklu devri kaynaklarından seçilen örnekler çerçevesinde, tarihsel süreçte mizah-siyaset ilişkisine dair bir tespit denemesidir. Bu bağlamda coğrafya ve siyasal yapı ayrımına gidilmeden Selçuklu kaynaklarından, mevcut mizah teorilerini örnekleyen anekdotlar veri olarak kullanılmıştır. Böylelikle, gerçekliğin tasarlanması ve sunulmasında kolektif algının bir dışa vurumu olarak mizah-iktidar ilişkisinin Ortaçağ kaynaklarındaki yansımasının tespiti hedeflenmiştir. Abstract Laughter and humor along with politics are born from the same historical root and cultural characteristics, in the fertile garden of the same social mindset. Laughter and humor, although scientifically corresponding to a serious field of study, do not evoke the dignified tone of politics by nature. Despite this opposition, the historical course of laughter, humor, and politics in a particular society, and the generally accepted conclusion reached as a result, are common to society, and this partnership will remain the same for developments and differentiations that will emerge under changing conditions. In other words, laughter, humor and politics as a social phenomenon occur, evolve, thrive and change by feeding on the historical continuity of societies. Humor in this respect is also a topic of social history. Every kind of event that affects society is the material of humor. The social history used as a humorous material in data-robustness to carry out a particular cultural Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, [email protected]. Yrd. Doç. Dr., Uşak Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, [email protected]
Social status and perception of women are key factors to determine the differences and
parallelis... more Social status and perception of women are key factors to determine the differences and
parallelisms between pre-Islamic and Islamic Turkish states. In such kind of research, the original sociopolitical
condition of Medieval Anatolia, makes the works produced in the region important. In this
article, on the basis of the literary works produced in Anatolian region in XIII-XIVth centuries, the status
and perception of women will be compared to the conditions in Pre-Islamic Turkish culture.
Halk bilimi, di er sosyal bilimlere nazaran oldukça geni veri toplama yelpazesine sahiptir; aslen... more Halk bilimi, di er sosyal bilimlere nazaran oldukça geni veri toplama yelpazesine sahiptir; aslen kendi zengin topra ndan beslenmekle birlikte edebî ve di er sanat ürünlerinin motifleri, temalar, estetik yaplar, konu ma kalplar, sembolleri, ritüelleri, günlük hayatn somut detaylar da halk bilimciler için veri toplama araçlardr. 1 Dan Ben-Amosun folklorun tanmna ili kin tespitinde de kaydetti i üzere, yukardakilerin hiçbirisi tek ba na de il; fakat bir araya geldikleri zaman halk bilimini kar lamaktadrlar. 2 Halk bilimiyle ilgili çal ma yapanlar veri toplamak amacyla sözlü kaynaklara ba vurmu , bu sebeple derlemeler yaplm veya süreç içerisinde bir ekilde yazya geçirilmi sözlü kültür ürünleri d nda yazl kültür ürünleri ya ikinci planda tutulmu ya da tamamen göz ard edilmi tir. Hâlbuki ya ayan insan hafzas kadar ya am insanlarn hafzalar da halk bilimi ara trmalarnda oldukça önemlidir ve ya am insan hafzalarna ancak yazl kaynaklar vastasyla ula labilmektedir. 3 Bu durum Ongun ifade etti i üzere, sözlü ve yazl kültür ortam ürünlerinin dinami inden kaynaklanmaktadr. Sözlü gelenek, yaznn edebî eser ortaya koyabilecek seviyede i levsellik kazanmasndan, hatta matbaann i levsel olarak kullanlmasndan çok sonralar bile etkinli ini sürdürmeye devam etmi tir. Söylenen söz her zaman sözel olmaktan öte özellikler ta yan bir toplu durumu de i ime u ratr. Hiçbir zaman tek ba na, yalnz kelimelerden olu an bir ba lamda belirmez. Metindeyse kelimeler yalnzdr. Ayrca, metni birle tirirken, bir ey yazarken yazl sözceyi üreten ki i de yalnzdr. Yaz yazma, yalnz Çevre ve artlar çinde Folklorun Bir Do ru, Çev: Metin Ekici, Milli Folklor, S. 33, Ankara 1997, s. 79. 3 eref Boyraz, Fal Kitab, Melhemeler ve Türk Halk Kültürü, Kitabevi Yaynlar, stanbul 2006, s. X. Söz konusu çal ma sözünü etti imiz el yazmalarn halk bilimi çal malarnda kullanmann da kapsaml bir örne ini te kil etmektedir. Melhemeler bu çal mada Axel Olrikin halk anlatlarnn epik kurallarna ve Ongun tespit etti i sözlü gelenekten kaynaklanan dü ünce ve anlatmn ortak özelliklerine göre de erlendirilmi tir.
Bu bildirinin amacı, köklü bir devlet geleneğinin mirasçısı olan Selçuklu hanedanı mensuplarından... more Bu bildirinin amacı, köklü bir devlet geleneğinin mirasçısı olan Selçuklu hanedanı mensuplarından bir kolun, devletlerinin kuruluşundan iki kuşak önce girdikleri yeni dinin yol açtığı yaklaşım farklılıklarına ek olarak, yurt tuttukları yeni coğrafyada benimsedikleri yeni hayat tarzının etkileri/zorlamalarıyla, sözünü ettiğimiz yönetimsel miraslarının motiflerinin sentezini hayata geçirmeleri sonucu, Türkiye Selçuklu Devleti'nin ortaçağ tarihinde edindiği özgün konumun belirli bir yönünün (ulaşımiktidar ilişkisi) saptanması girişimidir. Bu amaçla Türkiye Selçuklu Devleti'nin antik çağdan beri önemli ticaret yollarının üzerinden geçtiği bir coğrafyada, en eski zamanlardan beri ticaret yolları üzerinde hâkimiyet geleneği olan bir milletin mensuplarınca kurulması ve teşkilatlandırılmasının, Anadolu tarihindeki önemi değerlendirilecektir.
Anadolu Türklüğünün kendi iç dinamikleri bağlamında oluşturduğu bir tip olan 'Bektaşî' fıkra tipi... more Anadolu Türklüğünün kendi iç dinamikleri bağlamında oluşturduğu bir tip olan 'Bektaşî' fıkra tipi, tarihimizin farklı dönemlerinden bugüne dek geçerliliğini korumayı başaran sitemleri, itirazları, naif nükteleri ile halkın eleştirel sesi olma özelliğini hâlâ sürdürmektedir. Genel olarak Bektaşî fıkraları Osmanlı klasik dönemine işaret eder gibi algılansa da, bu çalışmada söz konusu fıkraların teşekkülüne zemin hazırlayan etkenler daha erken bir aşamaya, tarikatın teşekkül sürecine inilerek değerlendirilecektir. Böylelikle siyasal otoriteyle gerilimli, çoğu kez ona karşı alaycı, dinsel açıdan amelî manada genel toplum yapısından farklı bir görünüm arz eden; hatta bazen yaradan ile de senli benli konuşan Bektaşi tipini oluşturan şartların daha anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
Thesis Chapters by Gaye Yavuzcan
Uploads
Papers by Gaye Yavuzcan
The aim of this study is to compare the professional organizations, or guilds, that emerged, developed, and operated in different periods and regions. The main focus of this comparison is how these organizations interact with sovereign authorities. This study will attempt to examine how people who form these organizations for mutual benefit and solidarity influence or challenge rulers in the social, political, and economic spheres. It will also explore the possibility that these people constitute a gray cluster below the rulers in a hypothetical hierarchical pyramid but above the ruled, with whom they share the same social stratum, and, if this is possible, whether these organizations, subordinate to the rulers but superior to the rest of society, played any role in shaping pre-modern civil society. For instance, did they participate in the governance mechanism as informal actors, or did they represent the common interests of their members before the rulers? By analyzing historical data, this study hopes to shed light on these questions.
Ermeniler ve Türkler sorunsuz bir halde birlikte yaşayabilmişlerdi.
Fakat gittikçe yayılan milliyetçilik fikrinin etkisine kapılan bazı
Ermeni grupların başlattıkları siyasi ve askeri hareketler gittikçe
şiddetlenmeye başladı. Özellikle Berlin Antlaşmasının (1878) 61.
maddesi sayesinde ayrılıkçı taleplerini uluslararası platforma taşıma imkânına kavuştular
parallelisms between pre-Islamic and Islamic Turkish states. In such kind of research, the original sociopolitical
condition of Medieval Anatolia, makes the works produced in the region important. In this
article, on the basis of the literary works produced in Anatolian region in XIII-XIVth centuries, the status
and perception of women will be compared to the conditions in Pre-Islamic Turkish culture.
Thesis Chapters by Gaye Yavuzcan
The aim of this study is to compare the professional organizations, or guilds, that emerged, developed, and operated in different periods and regions. The main focus of this comparison is how these organizations interact with sovereign authorities. This study will attempt to examine how people who form these organizations for mutual benefit and solidarity influence or challenge rulers in the social, political, and economic spheres. It will also explore the possibility that these people constitute a gray cluster below the rulers in a hypothetical hierarchical pyramid but above the ruled, with whom they share the same social stratum, and, if this is possible, whether these organizations, subordinate to the rulers but superior to the rest of society, played any role in shaping pre-modern civil society. For instance, did they participate in the governance mechanism as informal actors, or did they represent the common interests of their members before the rulers? By analyzing historical data, this study hopes to shed light on these questions.
Ermeniler ve Türkler sorunsuz bir halde birlikte yaşayabilmişlerdi.
Fakat gittikçe yayılan milliyetçilik fikrinin etkisine kapılan bazı
Ermeni grupların başlattıkları siyasi ve askeri hareketler gittikçe
şiddetlenmeye başladı. Özellikle Berlin Antlaşmasının (1878) 61.
maddesi sayesinde ayrılıkçı taleplerini uluslararası platforma taşıma imkânına kavuştular
parallelisms between pre-Islamic and Islamic Turkish states. In such kind of research, the original sociopolitical
condition of Medieval Anatolia, makes the works produced in the region important. In this
article, on the basis of the literary works produced in Anatolian region in XIII-XIVth centuries, the status
and perception of women will be compared to the conditions in Pre-Islamic Turkish culture.