26 Haziran 2008 Perşembe

ortaya karışık...

anladım... sevginin herşeyin üstesinden gelmeye yetmediğini...
anladım... insanın soluklanmak, belki ağlamak ama daha çok hayatı paylaşmak için bir omuza ihtiyaç duyduğunu...
anladım... ne kadar hazırsan da hayatla başa çıkmaya, hayat buna hazır değilse, sana izin vermeyeceğini...
anladım... sevilmenin, sevmekten daha büyük ihtiyaç olduğunu...
anladım... insanın en çok sevdiğini yaraladığını ve en çok da sevdiğinden yara aldığını...
anladım... bazen bir el, sıcak bir kalp, içten gelen bir sevgi sözcüğünün en etkili antidepresan olduğunu...
anladım... artıların fazla olmasının, eksileri yok etmediğini...
anladım... akreple yelkovanın bazen saatte değil, insanın içinde yarıştığını...
anladım... sorunları görmemenin onların var olduğunu gizlemeye yetmediğini...
anladım... bir bebeğin, örnek çözüm olmadığını...
anladım... zamanın yaraları sarmada değil ama yaralara alışmada etkili olduğunu...
anladım... insanın en büyük yalnızlığının, 2 kişilik olduğunu...
anladım... bu hayatta aslında her çözümün kişinin kendisinden geçtiğini...
anladım... sadece kahvaltının insanın enerji ihtiyacını karşılamadığını...
anladım... "geçmiş"in -mişli geçmiş zamandan kurtulmadığını...
anladım... insanı bitiren en büyük zehrin konuşamamak olduğunu...
anladım... yalnızlığın, unutamadığım eski sevgilim olduğunu...
anladım... zehrin dışarı akmadan yüreğin yıkanmadığını (sezen aksu)...
anladım... aşkın geçici olduğunu ve acı verenin de aşkın bitmesinin değil aşk bitince yerine gelen bi duygunun olmaması olduğunu...
anladım... annemin aslında içimde en büyük kızgınlığım, kırgınlığım ama hayat bağım olduğunu...
anladım... kardeş olmanın büyüsünün hiç eksilmediğini...
anladım... evlenirken sadece sevebileceğin değil, sevilebileceğin ve konuşabileceğin bir adamı seçmenin mutluluğun ilk basamağı olduğunu...
anladım... her seçimin bir kader olduğunu...
anladım... her zaman herkesi mutlu etmenin mümkün olmadığını...
anladım... kızının (yada oğlunun) yüzünü okşamasıyla uyanmanın dünyada yaşanabilecek en tarifsiz mutluluk olduğunu...
anladım... şükretmenin verdiği manevi huzurun eşsiz bir duygu olduğunu...
anladım... insanların isimleriyle yaşadığını...
anladım... çikolatadan sonra meyve yemenin, meyvenin tadını almayı engellediğini...
anladım... leblebi tozu yuttuktan sonra ıslık çalmanın neredeyse imkansız olduğunu...
anladım... anneliğin yaşanabilecek en kutsal duygu olduğunu...
anladım... ne kadar verirsen o kadar alamayacağını...
anladım... bu post'u uzatırsam ağlayabileceğimi...
anladım ve şimdi size de anlattım...
aklıma ne gelirse yazdım... saçma olduğunu düşünenler olabilir ama sadece bunları yazmak geldi içimden... bu liste uzayabilir ama yazdıkça sanıyorum daha da karamsarlaşacağım. söz veriyorum bir daha ki "anladım" köşesinde umut, sevgi ve güzellikler olacak... buna ihtiyacım var çünkü...

kendinize iyi davranın ve hatta nedensiz yere kendinizi şımartın. sık sık... lütfen!

duygu

1 yorum:

Adsız dedi ki...

selam ben senay, gercekten super bir site, eger facebook veya twitter varsa eklemek isterim...