Conference Presentations by Galip Öner
Yeryüzünün bir bölümünün veya tamamının farklı oranlarda küçültülerek bir düzlem üzerine
aktarılm... more Yeryüzünün bir bölümünün veya tamamının farklı oranlarda küçültülerek bir düzlem üzerine
aktarılmasına harita denir. Geçmişten bugüne haritalar tarihin her döneminde farklı amaçlarla
kullanılmış ve insanoğlunun yaşamını kolaylaştırmıştır. Günümüzde ise haritalar bilim ve
teknolojinin gelişimiyle çeşitlenmiş ve yalnızca basılı materyaller olarak değil elektronik ortamlarda
da kullanılır hale gelmiştir. Böylelikle ilkokuldan itibaren sınıf duvarlarında yer alan haritalar, artık
tablet, bilgisayar, akıllı tahtalar ve projeksiyon cihazlarıyla eğitim-öğretim faaliyetlerinde
kullanılagelmektir. Bunlara ek olarak cep telefonlarında yer alan GPS ve benzeri web tabanlı
uygulamalarla birlikte ihtiyaçlara yönelik çeşitli haritalara da kolaylıkla ulaşılabilmektedir.
Günümüzde haritalara kolaylıkla ulaşılabilmesi onlardan etkin şekilde yararlanıldığını
göstermemektedir. Nitekim haritalardan etkili şekilde yararlanabilmek için harita okuryazarı olmak
gerekmektedir. Bu okuryazarlık becerilerinin kazanılabilmesi için ise erken yaşlardan itibaren
haritalarla karşılaşılması gerekmektedir. Farklı içeriklerde onlarca çeşit haritanın olması, haritaların
birçok farklı derste kullanılabilmesine olanak sağlamaktadır. İlk ve ortaokulda haritalardan
yararlanılabilecek başlıca derslerden birisi de Sosyal Bilgiler’dir. Araştırmada yarı deneysel yöntem
kullanılmıştır. Bu kapsamda 5. sınıf sosyal bilgiler dersinde deney ve kontrol grubu belirlenerek
“İnsanlar, Yerler ve Çevreler” öğrenme alanı boyunca harita destekli sosyal bilgiler öğretimi
gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda deney grubu lehine sosyal bilgiler dersine karşı tutumlarda
ve harita bilgi ve becerilerinde olumlu etki tespit edilmiştir.
Dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de müze eğitimi konusunda birtakım
gelişmeler yaş... more Dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de müze eğitimi konusunda birtakım
gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmelerden birisi de Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2019 yılı
itibariyle öğretmenlere yönelik uygulamaya koyduğu “Müze Eğitimi Sertifika Programı” adlı
hizmet içi eğitim programıdır. Bu programla birlikte öğretmenlerin görev yaptıkları illerdeki
tarihi, kültürel mekânları ve müzeleri etkin şekilde kullanarak öğretime dâhil etmeleri
hedeflenmiştir. Bu doğrultuda araştırmanın amacı farklı branşlardan
(beden eğitimi ve spor, bilişim teknolojileri ve yazılım, din kültürü ve ahlak bilgisi, fen
bilimleri, görsel sanatlar, matematik, müzik, sosyal bilgiler, Türkçe, yabancı dil,)
öğretmenlerin Kayseri ilindeki tarihi mekânlara ve müzelere yönelik farkındalıklarını ve müze
eğitimine ilişkin düşüncelerini tespit etmektir. Bu kapsamda araştırmada nitel araştırma
yaklaşımlarından temel nitel araştırma kullanılmıştır. Araştırmanın verileri yarı
yapılandırılmış görüşme formlarından elde edilmiştir. Veriler nitel veri analiz tekniklerinden
biri olan betimsel analiz ile çözümlenmiştir. Araştırmada verilerin analizleri devam
etmektedir. Araştırma sonucunda katılımcıların Kayseri ilindeki tarihi mekânlara yönelik
farkındalıkları, müze eğitimine ilişkin görüşleri ve kendi dersleri bağlamında müzelerden
yararlanmaya ilişkin düşünceleri tespit edilerek yorum ve önerilerde bulunulacaktır.
V. Uluslararası TURKCESS Eğitim ve Sosyal Bilimler Kongres, 2019
Türkiye, bulunduğu coğrafya itibariyle jeopolitik açıdan büyük bir öneme sahiptir. Ancak bölgedek... more Türkiye, bulunduğu coğrafya itibariyle jeopolitik açıdan büyük bir öneme sahiptir. Ancak bölgedeki diğer devletlerin siyasi iktidarsızlıkları, mezhep çatışmaları, terör gibi nedenlerle Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafya sürekli sıcak gelişmelerin yaşandığı bir yer halini almıştır. Suriye’de başlayan iç savaş nedeniyle Türkiye, 2011 yılından itibaren büyük bir göç dalgasına maruz kalmıştır. 2019 yılında Türkiye’de sığınmacıların sayısı dört milyona yaklaşmış durumdadır. Sığınmacıların gelişiyle birlikte bir takım sorunlar da beraberinde gelmiştir. Bu sorunları tespit etmek amacıyla araştırmada Nitel Araştırma yöntemlerinden temel nitel araştırma kullanılmıştır. Bu kapsamda bir İl Göç İdaresi üst düzey yetkilisi, iki Aile Hekimi, üç farklı Sivil Toplum Kuruluşu üst düzey yetkilisi, iki Sığınmacı ile görüşülmüştür. Yapılan görüşmeler nitel veri analiz yöntemlerinden betimsel analiz tekniği ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda sığınmacıların sağlık durumlarının iyi ancak temel problemlerinin iletişim yetersizliği (dil problemi) olduğu tespit edilmiştir. Buna ek olarak topluma entegre olma konusunda sıkıntılar yaşadıkları ve kendilerine karşı olan önyargılarla mücadele etmek durumunda kaldıkları belirlenmiştir.
Turkey, in terms of geopolitics as geography has a great importance. But the political impotence of other states in the region, sectarian strife, as the geography where Turkey has taken place for reasons such as a terrorist state is experiencing continuous hot development. Due to the civil war in Syria, Turkey, since 2011 it has been exposed to a large wave of immigration. The number of asylum seekers in Turkey in 2019 is already approaching four million. With the arrival of asylum seekers, a number of problems have been accompanied. In order to identify these problems, qualitative research methods were used. In this context, a senior official of the Provincial Migration Administration, two family physicians, three senior civil society organization officials and two Asylum Seekers were interviewed. The interviews were analyzed with descriptive analysis technique which is one of the qualitative data analysis methods. As a result of the research, it was found that the health problems of the asylum seekers were good but the main problems were lack of communication (language problem). In addition, it was determined that they had difficulties in integrating into society and had to struggle with prejudices against them.
7. International Social Sciences Education Symposium (USBES), 2018, 2018
Nowadays, educational activities built outside the school are gaining importance as well as educa... more Nowadays, educational activities built outside the school are gaining importance as well as educational activities built in the school walls. Studies related to out-of-class / out-of-school activities in the national
and international context also support this important contribution. It can be used in every lesson at every level of education from out-of-school places. One of the lessons that can be used is the social studies at the
beginning of the lessons in the middle school level. Undoubtedly, the most basic task in the realization of out-of-school activities falls into the teachers. However, it is important for teachers to take practical
trainings on how to use out-of-school places in education faculties in pre-service training period so that teachers can make effective use of out-of-school places. In this context, the purpose of the research is to
reveal the experiences of third grade prospective teachers who are studying in Erciyes University Social Studies Teacher Program in the course of "Out-of-School Activities Local Geography and History
Teaching" which they have taken in spring semester of 2017-2018 academic year. For this purpose, qualitative research method case studies were used in the research. As a means of collecting data in the
research, the teacher candidates used the product files they had prepared during the course of a semester, the diaries they held and interviews made at the end of the semester. In the analysis of the data obtained in the research, content analysis was used from the qualitative data analysis approaches. As a result of the research, it was determined that the teacher candidates were aware of the out-of-school activities that could be carried out in social studies classes and developed a positive attitude towards out-of-school activities.
7. International Social Sciences Education Symposium (USBES), 2018
The emergence of the science that constitutes the philosophical foundations and contents of Socia... more The emergence of the science that constitutes the philosophical foundations and contents of Social Studies is based on centuries ago. The existence of Social Studies as a concept comes to the first quarter of the 20th century. Since then, social studies have been taught in many countries as a lecture at elementary, secondary and high school levels. On the other hand, Social Studies is a field of study at the undergraduate and graduate level. Institutionalization has an important place in order to continue the development of social Studies as a field of study, such as every discipline. In this context, the US-based National Social Informatics Council, which sets the general standards of Social Studies and guides research, provides important contributions to the development of Social Studies as a leading organization. For this purpose, annual NCSS Congress is held every year since 1920. Each year, the Congress brings together hundreds of Social Studies educators from different parts of the world and contributes to the development of Social Studies. In Turkey, an organization similar to NCSS is the Association of Social Studies Educators (SBEB) founded in 2011. SBEB conducts the International Social Sciences Education Symposium (USBES) since 2011 in order to guide Social Studies education in Turkey and bring together Social Studies educators every year. The first symposium was held at Marmara University and then at Aksaray, Gazi, Bolu Abant Izzet Baysal, Pamukkale and Anadolu University respectively. Hundreds of Social Studies educators have contributed to the development of Social Studies every year in these symposiums. It is crucial that the papers presented in an area should be reviewed together with the reports submitted due to the current work, trends and
current problems in the area and suggestions for solutions. In this context, the aim of the research is to analyze the contents in terms of various variables such as subject, purpose and method of papers presented in USBES between 2011-2017. Qualitative research approach was adopted in the research and document review method was used. In this respect, the data obtained from the 2011-2017 usbes abstract books were subjected to content analysis and made comments and suggestions on the subject.
Sosyal bilgiler, ilkokul ve ortaokul düzeylerindeki bireylerin toplumsal varoluşunu gerçekleştir... more Sosyal bilgiler, ilkokul ve ortaokul düzeylerindeki bireylerin toplumsal varoluşunu gerçekleştirmek amacıyla ihtiyaç duydukları çeşitli sosyal ve beşeri bilim içeriklerinin harmanlanarak verildiği bir derstir. Sosyal bilgilerin doğası gereği konuları yaşamla iç içedir. Bu nedenle konuların öğretiminde yerel coğrafyada yer alan unsurlara öncelik verilerek bireyin bulunduğu çevreyi anlamasına ve küreseli anlamlandırmasına yardımcı olmaktadır. 2017 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tüm ortaokullarda 5, 6, 7 ve 8. sınıf öğrencilerine seçmeli olarak verilmek üzere “Şehrimiz ... Dersi Öğretim Programı” yayınlamıştır. "Şehrimiz …" adlı bu dersin, tıpkı sosyal bilgilerde olduğu gibi, tarih, coğrafya, ekonomi, felsefe, psikoloji, sosyoloji, antropoloji, etnografya, sanat ve estetik gibi farklı sosyal bilim alanlarının birbirleriyle ilişkilendirilerek yani disiplinler arası bir yaklaşımla verileceği ifade edilmiştir. “Şehrimiz …” dersinin gerek felsefi ve eğitimsel temelleri, gerek ise de içeriği sosyal bilgiler ile çeşitli benzerlikler göstermektedir. Bu doğrultuda çalışmanın amacı, “Şehrimiz …” ve “Sosyal Bilgiler” Dersi Öğretim Programlarını hedef, içerik, öğrenme-öğretme süreci ve ölçme ve değerlendirme ögeleri açısından karşılaştırarak incelemek ve alanyazından hareketle her iki dersin benzerlik ve farklılıklarını saptamaktır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman inceleme kullanılmıştır. Çalışma sonucunda ele alınan öğretim programları ve alanyazından hareketle yorum ve önerilerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Şehrimiz Dersi, Sosyal Bilgiler, Yerel Coğrafya.
Türkçenin tarihinin çok eski dönemlere dayandığı bilinmektedir. Tarihsel süreç Türkçenin kültür b... more Türkçenin tarihinin çok eski dönemlere dayandığı bilinmektedir. Tarihsel süreç Türkçenin kültür bakımından da zenginleşmesine olanak sağlamıştır. Bu zenginlik hem sözlü hem de yazılı geleneğe yansımıştır. Bu birikim ana dili öğretiminde olduğu gibi Türkçenin yabancı dil olarak öğretimini de etkilemektedir. Çünkü dil öğretimi sürecinde kültür aktarımı da gerçekleştirilmektedir. Kültür aktarımının bir boyutunu ise somut olmayan kültürel miras unsurları oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı, yabancı dil olarak Türkçe ders kitaplarında yer alan somut olmayan kültürel miras unsurlarını incelemektir. Çalışmada nitel araştırma yöntemi çerçevesinde doküman incelemesine başvurulmuştur. Çalışma dokümanlarını Gazi Üniversitesi TÖMER tarafından yayımlanan Yabancılar için Türkçe A1-C1 ders kitapları oluşturmaktadır. Dokümanlar betimsel analiz tekniği ile çözümlenmiştir. Oğuz (2013) tarafından önerilen “sözlü gelenekler ve anlatımlar”, “gösteri sanatları”, “toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler”, “doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar”, “el sanatları geleneği” ana temalar olarak belirlenmiş ve betimsel analiz bu temalar altında gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda, ders kitaplarında çeşitli somut olmayan kültürel miras unsurlarına yer verildiği ancak bunların yeterli düzeyde olmadığı görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Somut Olmayan Kültürel Miras, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi, Ders Kitabı
ÖZET
Dünyada yaklaşık 3000 bilim merkezi bulunmaktadır. Bu bilim merkezlerine her yıl yaklaşık 30... more ÖZET
Dünyada yaklaşık 3000 bilim merkezi bulunmaktadır. Bu bilim merkezlerine her yıl yaklaşık 300 milyonun üzerinde ziyaretçi gelmektedir. Dünya’da ilk bilim merkezinin temelleri 1830’a kadar dayanmaktadır. Türkiye’de ise ilk bilim merkezi 23 Nisan 1993 tarihinde Feza Gürsey Bilim Merkezi adıyla Ankara’da açılmıştır. 2010 yılında Gaziantep, 2014 yılında Bursa, daha sonra ise TÜBİTAK desteğiyle sırasıyla Konya, Kocaeli, Elazığ ve Kayseri illerinde bilim merkezleri kurulmuştur. Ayrıca bunlar dışında ilçe belediyeleri ve özel girişim desteğiyle de birçok bilim merkezi faaliyete geçirilmiştir. TÜBİTAK’ın desteğiyle 2023 hedefler doğrultusunda öncelikle tüm büyükşehirlere ardından ise tüm illere bilim merkezlerin kurulması planlanmaktadır. Bilim merkezleri, farklı yaş gruplarından ve farklı birikime sahip bireyleri bilimle buluşturarak, bilim ve teknolojiyi toplum için anlaşılır ve ulaşılır bir hale getirmeyi ve bilim ve teknolojinin önemini toplum gözünde artırmayı amaçlayan; deneysel ve uygulamalı etkinlikler içeren, ziyaretçilerini denemeye ve keşfetmeye teşvik eden; kamu yararı gözeten, kar elde etmek amacıyla kurulmayan, kamu ya da özel sektör kaynakları ile finanse edilen merkezlerdir (TÜBİTAK). Bilim merkezleri okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar her kademede yer alan çeşitli derslerde yararlanılabilecek okul dışı öğrenme ortamlarından biridir. Bu derslerden birisi de Sosyal Bilgiler’dir. Bilim merkezlerinin içeriklerinin tematik anlayışla oluşturulması, sosyal bilgilerde birçok konunun öğretiminde bu merkezlerden kolaylıkla yararlanılmasını mümkün kılmıştır. Araştırmanın amacı sosyal bilgiler öğretmen adaylarının bilim merkezi ziyaretine ilişkin deneyimlerini ve sosyal bilgilerde bilim merkezlerinden yararlanılmasına ilişkin görüşlerini ortaya çıkarmaktır. Araştırma Nitel Araştırma deseni ile dizayn edilmiş ve elde edilen veriler yine nitel veri analiz yöntemleri çözümlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bilim Merkezi, Okul Dışı Öğrenme, Sosyal Bilgiler.
ABSTRACT
There are about 3,000 science centres around the world. Approximately over 300 million visitors come to these centres every year. The foundations of the first science centre in the world date back to 1830. The first science centre in Turkey has been opened in Ankara on April 23rd, 1993 under the name Feza Gürsey Science Centre. Science centres have been established in Gaziantep in 2010, in Bursa in 2014, then in Konya, Kocaeli, Elazığ and Kayseri respectively with the support of TUBITAK (Science and Technological Research Council of Turkey). In addition, other scientific centres have been put into operation with the support of district municipalities and private enterprises. With the support of TUBITAK, in line with the 2023 targets, it is planned to establish science centres in all the major cities and then in all provinces. Science centres are centres that aim to make science and technology understandable and accessible for the society and increasing the importance of science and technology in the eyes of the society by bringing together individuals from different age groups and having different backgrounds; that include experimental and practical events, that encourages their visitors to try and explore; that protects public interest; that are not established with the intent to drive profit, that are financed by public or private sector resources (TUBITAK). Science centres are one of the extra scholastic learning environments that can be benefited from in various courses in every stage from pre-school education to university. One of these courses is Social Studies. The contents of the science centres being created with a thematic understanding has made it possible to easily benefit from these centres in the teaching of many subjects in social studies. The purpose of the research is to reveal the experiences related to prospective teachers’ visit to the science centre and their views on the use of science centres in social studies. The research has been designed with Qualitative Research pattern and the data obtained have been analysed again with qualitative data analysis methods.
Keywords: Science Centre, Extra scholastic Learning, Social Studies.
Bilim alanında ki gelişmelerin hızlanması ve aynı hızda teknolojiye entegre edilmesiyle birlikte ... more Bilim alanında ki gelişmelerin hızlanması ve aynı hızda teknolojiye entegre edilmesiyle birlikte 21. yüzyıl teknolojisi bireyden, topluma ve devletlere kadar bir çok düzeyde; sağlık, ekonomi, bilişim, yönetim vb. gibi bir çok alanda etkili olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Tüm bu gelişmelerden eğitim alanları ve kurumları da etkilenmiştir. Ülkemizde televizyon, tepegöz, projeksiyon ve bilgisayar gibi araçlar ile başlayan eğitimde teknolojikleşme çabaları 2011-2012 yılında Fatih Projesi’nin uygulamaya konulmasıyla birlikte hız kazanmıştır. Bu proje ile tüm okullara akıllı tahta başta olmak üzere gerekli teknolojik donanım ve altyapı sağlanmaya başlamıştır. Akıllı tahtaların eğitimde kullanılmasıyla birlikte ortaya çıkan e-içerik sorunu ise Eğitim Bilişim Ağı (Eba) ile giderilmeye çalışılmıştır. Ancak alanyazında konuyla ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde Eba’da ki e-içeriğin –özellikle interaktif uygulamaların- yetersiz kaldığını göstermektedir. Bu eksikliği kapatmak amacıyla ise bazı Web 2.0 uygulamaları kullanılabilir. Web 2.0 toplulukları bir araya getiren, standart tasarım anlayışına yepyeni bir boyut kazandıran, daha dinamik özelliklere sahip, %100 kullanıcı odaklı olabilen ve internet anlayışını bütünüyle değiştirecek bir konseptin adıdır (Mestçi, 2009). Bu konsept ile kullanıcılara geniş bir hareket özgürlüğü ve kullanım kolaylığının sağlanması amaçlanır. Günümüzde bireylerin teknolojiyi etkili şekilde kullanılabilmesi için derslerde öğrenci-teknoloji etkileşiminin artırılması gerekmektedir. Bu kapsamda her kademede ki eğitim-öğretim faaliyetlerinde kullanılabilecek bir çok Web 2.0 uygulaması bulunmaktadır. Ancak bu uygulamaların birçoğunun Türkçe dil seçeneğinin olmaması veya öğretmenler tarafından yeterince bilinmemesi nedeniyle derslerde kullanılamamaktadır. Bu bağlamda araştırmanın amacı bu uygulamalardan bazıları olan Kahoot, Quiver, Plickers, Voki, Edmodo, Powtoon, Class Dojo, VoiceThread gibi uygulamaların eğitim-öğretim faaliyetlerinde nasıl kullanılacağı ve kullanılması durumunda öğretmenlere ve öğrencilere ne gibi katkılar sağlayacağı konusunda başta öğretmenlerin, öğretmen adaylarının ve alan uzmanlarının bilgilenmelerini sağlamaktır.
Türkiye’de yaşanan yarışmacı ve çocuğa uygun olmayan eğitim sorunundan ne yazık ki sosyal bilgile... more Türkiye’de yaşanan yarışmacı ve çocuğa uygun olmayan eğitim sorunundan ne yazık ki sosyal bilgiler öğretimi
de etkilenmektedir. Yapılan birçok araştırma, kısa sürede bilgi ezberletilerek test sınavlarında başarılı olunmasını
amaçlayan sosyal bilgiler öğretiminden, çocukların pek de hoşnut olmadıklarını göstermektedir. İlköğretim
basamağında Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler, birçok sosyal bilimin toplulaştırılmaya dahil edilmesinden
kaynaklanmış derslerdir. Bunlar, aslında çeşitli eğitim kuramları doğrultusunda çocuk gelişimine yönelik olarak
yapılandırılmış toplu öğretim dersleridir. Ne yazık ki yarışmacı eğitim, çocuk gerçeği ve toplu öğretim ilkelerini
ikinci plana itmektedir. Özellikle okullardaki esasici anlayış ve ayrık (disipliner) öğretim, uzmanlık üzerine
temellendirilmektedir. Bu nedenle toplu öğretim dersleri olan Hayat bilgisi, Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgilerin de
ayrık öğretim dersleri gibi işlenmesine neden olmaktadır. Oysa ki toplu öğretimin doğuş gerekçesinin başında
çocuğa görelilik ilkesi bulunmaktadır. Diğer gerekçeler arasında çocuğun ilgi ve yeteneklerinin dikkate alınması,
gerçek yaşama yönelik eğitim, her ortam ve koşula uyarlanabilen esnek eğitim, ilişkilendirilerek anlamlı temalarda
birleştirilen kalıcı eğitim, bilgi yerine duygu ve değerleri temel alan eğitim ilkeleri sayılabilir. Yukarıda sözü edilen
gerekçe veya ilkeler, çocuğa uygun eğitim kaygısı güden çeşitli eğitimcilerin görüşlerine ve uygulamalarına
dayanmaktadır. Bunlar arasında Jan Amos Comenius, Marques de Condercet, Jean Jacques Rousseau, Johann
Heinrich Pestalozzi, Friedricht Herbart, Berthold Otto, John Dewey, C. M. Murry, P. Petersen, Jean Ovide Decroly,
Helen Parkhurst ve Gestalt psikologları (Max Wertheimer, Kurt Koffka, Wolfgang Köhler) sayılabilir. Türkiye’de
de Cumhuriyetin kuruluşundan başlayarak toplu öğretim sistemine ilişkin görüşleri bulunan Satı bey, Mustafa
Necati, Celal Antel ve İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu gibi eğitimciler bulunmaktadır. Toplu öğretim sistemi, bu
eğitimcilerin ortaya attığı yararcılık ve ilerlemecilik gibi eğitim felsefesi akımlarına dayandırılmaktadır. Toplu
öğretimin ayrık öğretim programlarından en önemli farkı her zaman ve her mekandaki değişime (çevreye duyarlı)
uyarlanabilirlik özelliği ve esnek yapsıdır. İlerlemecilik, yararcı felsefenin eğitime uygulanmış şeklidir. Yararcılık,
değişme olgusunu gerçeğin kendisi olarak görmektedir. Bu nedenle yararcılığa göre eğitim sürekli bir gelişim
içindedir. Eğitimciler yeni bilgiler ve değişmeler ışığında, eğitime yeni amaçlar ve politikalar belirlemeye hazır
olmalıdırlar. Bu felsefede asıl amaç, toplumsal yapı ve yaşayış düzeninde demokratik ve sosyal bir hayat biçimi
geliştirmektir. Topluma, dış dünyaya ve belli doğrulara uyum yerine tecrübenin sürekli olarak yeniden inşa
edilmesi, eğitim programlarının özünü oluşturur. Bazı eğitimcilerin toplulaştırmayı eğitimin tüm öğelerine
uygulayarak denemeler yaptıkları görülmektedir. Öğeler arasında bulunan program, öğretmen ve öğrencilerin
toplulaştırmaya konu edildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde en yaygın uygulama program alanındaki
toplulaştırmadır. Hatta yüz yaşını doldurmuş geleneksel toplu öğretim program ve dersleri arasında bulunan Hayat
Bilgisi, Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgiler en çok bilinen ve yaygın olarak kullanılanlardandır. Ancak toplu öğretimin,
eğitim kurumları gibi birçok şirket tarafından da personellerini eğitmek amacıyla kullanıldığına tanık
olunmaktadır. Ayrıca hizmet öncesi ve sonrası dönemde öğretmenlerin, toplu öğretim ilkelerine göre
yetiştirilmemiş olmaları da bir başka sorunu oluşturmaktadır. Toplu öğretim derslerinin birçok ayrık öğretim dersi
öğretmeni tarafından okutulmaya çalışıldığı görülmektedir. Bunlar arasında liselere yönelik yetiştirilmiş Tarih ve
Coğrafya öğretmenleri de bulunmaktadır. Bildiri, tarih eğitimi odağında toplu öğretimi anlama ve Türkiye’de toplu
öğretimin önemine dikkat çekme çabasının bir ürünüdür. Bu çaba bağlamında tarama yönteminden yararlanılarak
araştırma yapılmış ve alan uzmanlarıyla tartışılmak üzere bildiri olarak hazırlanmıştır.
Anahtar sözcükler: İlkokul, Ortaokul, Sosyal Bilgiler Öğretimi, Toplu Öğretim
Eğitim-öğretim faaliyetlerinin her zaman sınıf ve okul içerisinde yapılmaması gerektiği ve öğrenm... more Eğitim-öğretim faaliyetlerinin her zaman sınıf ve okul içerisinde yapılmaması gerektiği ve öğrenme-öğretme
sürecinde okul dışı ortamların da etkin şekilde kullanılması gerektiğine dair çalışmalar eğitim literatüründe çok
eskilere dayanmaktadır. Bu okul dışı öğrenme ve öğretme ortamlarından biri de müze ve tarihi mekânlardır.
Müzeler ve tarihi mekânlar Sosyal Bilgiler dersi için önemli birer kaynak durumundadır. Sosyal Bilgiler dersinin
okul dışı öğrenme ortamlarından yararlanılmasına en uygun derslerden biri olduğu söylenebilir. Sosyal bilgiler
dersinde insan yaşamı ve toplum dün, bugün, yarın bağlamında insan çevre ilişkileri doğrultusunda ele
alınmaktadır. Yaşama dönük bu dersin okul dışı öğrenme olanaklarından yararlanması kaçınılmaz bir
zorunluluktur. Sosyal Bilgiler Öğretim Programında yer alan gözlem becerisi, mekânı algılama becerisi, zaman ve
kronolojiyi algılama becerisi, değişim ve sürekliliği algılama becerisi gibi becerilerin öğrencilere kazandırılması
okul dışı öğrenmeyi ve öğrendiklerini okulun dışında kullanmayı gerektirmektedir. Sosyal bilgiler dersini
yürütecek olan öğretmen adaylarının hizmetöncesi eğitimlerinde müzeler ve tarihi mekânlara ilişkin gerekli
bilgileri edinmesi, uygulama çalışmaları yapması önem taşımaktadır. Sosyal bilgiler dersi kazanımları ile ilgili
müze ve tarihi mekânların belirlenmesi, bu mekânlarda gerçekleştirilebilecek etkinliklerin geliştirilmesi öğretmen
adaylarına deneyim kazandıracaktır. Öğretmen adaylarının müzelerin ve tarihi mekânların sosyal bilgiler
eğitimindeki rolünü kavramaları bakımından bu tür uygulamaların olabildiğince tekrarlanması gerekir.
Alanyazında yapılan çalışmalar incelendiğinde müzelerin ve tarihi mekânların öğrencilere birçok kazanım
sağlayacağı belirtilirken özellikle de soyut konuları somutlaştırarak öğrencilerin kalıcı öğrenmeler sağlayacağı
üzerine vurgu yapmaktadır. Sosyal ve kültürel bir ortam olarak müzeler aynı zamanda eğitim işlevine de sahiptir
ve bu işlevin etkili biçimde yerine getirilmesinde eğitimcilere önemli sorumluluklar düşmektedir. Tarihi mekân,
geçmişte yaşayan insanların barınma veya farklı amaçlarla inşa ettikleri yapı veya tarihi bir olayın yaşandığı yer
olarak tanımlanabilmektedir. Çoğunlukla geçmişin izlerini taşıyan ve bu izlerin takip edilmesiyle geçmiş, bugün
ve gelecek bağlamında çeşitli ipuçları sunan bu mekânlar etkili bir eğitim-öğretim ortamı olarak kullanılabilir.
Müzeler ve tarihi mekânlardan bilgi ve beceri öğretiminin yanı sıra değerler eğitiminde de yararlanılabilir. Ancak
alanyazında müze ve tarihi mekânların değer eğitiminde kullanımına yönelik olarak yeterli çalışma olmadığı
görülmektedir. Bu kapsamda bu araştırmada sosyal bilgiler öğretmen adaylarının tarihi mekânlarda değer
eğitimine ilişkin görüşlerini belirlemek amaçlanmaktadır. Araştırmada nitel araştırma yaklaşımı kullanılmıştır. Bu
bağlamda araştırmanın katılımcılarını bir devlet üniversitesinde Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Programına devam
eden ve Özel Öğretim Yöntemleri II dersini alan 4. sınıf öğretmen adayları oluşturmaktadır. Araştırmada ilk olarak
öğretmen adaylarının müzeler ve tarihi mekânlar ile ilgili var olan algı ve düşüncelerini ortaya koymak amacıyla
araştırmacılar tarafından geliştirilen açık uçlu anket formu uygulanmıştır. Daha sonra öğretmen adaylarının
katılımıyla Kayseri Lisesi Milli Mücadele Müzesi’ne bir ziyaret gerçekleştirilmiştir. Öğretmen adaylarının müze
ziyareti sonrasındaki görüşlerini elde etmek amacıyla yine bir açık uçlu anket formu uygulanmıştır. Son aşamada
ise öğretmen adaylarından daha ayrıntılı görüş elde edebilmek için 12 öğretmen adayı aday ile yarı yapılandırılmış
görüşme yapılmıştır. Elde edilen veriler betimsel analiz yöntemiyle analiz edilmiştir. Araştırma sonuçları öğretmen
adaylarının müze gezisinde vatanseverlik, dayanışma, sorumluluk, saygı, yardımseverlik, özgürlük, bağımsızlık,
bağımsızlık, çalışkanlık, bilimsellik, estetik, duyarlılık, hoşgörü, dürüstlük, sevgi, barış ve aile birliğine önem
verme değerlerinin ön plana çıktığını düşündüklerini göstermektedir. Araştırmada elde edilen sonuçlar bağlamında
öğretmen eğitiminde değerler eğitiminin gerçekleştirilmesine müze ve tarihi mekânlardan yararlanılmasına, müze
ve tarihi mekânlarda değer eğitimiyle ilgili yapılabilecek etkinliklere yönelik öneriler getirilmiştir.
Anahtar sözcükler: Değerler eğitimi, Müze, Sosyal Bilgiler, Tarihi Mekânlar
Anadolu, binlerce yıldan bu yana onlarca uygarlığa ev sahipliği yapmış ve günümüzde birçok ülkeni... more Anadolu, binlerce yıldan bu yana onlarca uygarlığa ev sahipliği yapmış ve günümüzde birçok ülkenin sahip
olmadığı eşsiz bir tarihi ve kültürel mirası bünyesinde barındırmaktadır. Ünlü tarihçi Heredot’un “gök kubbenin
altındaki en güzel coğrafya yeryüzünün en güzel iklimine sahip” olarak tanımladığı ülkemiz coğrafyasında Türk
müzeciliğinin ilk izleri, Selçuklu Dönemi’nde (13.yy) eski Konya’nın bulunduğu höyüğü çevreleyen sur
duvarlarının etrafına çeşitli dönemlere ait eserlerin nizami bir şekilde dizilmesi ile karşımıza çıkmaktadır (Kültür
Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, 2017). Ülkemizde gerçek anlamda ilk müzecilik faaliyeti ise 1846 yılında
Fethi Ahmet Paşa tarafından İstanbul’da Aya İrini Kilisesi’nde toplanan ve günümüzde İstanbul Arkeoloji
Müzeleri’nin de temelini oluşturan Mecma-ı Âsâr-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu) ile başlamıştır. Bu
koleksiyonun geliştirilmesiyle 1869 yılında Müze-i Hûmâyun adıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk müzesi
kurulmuş ve 1881 yılında bu müzenin başına Osman Hamdi Bey’in getirilmesiyle birlikte Türk müzeciliğinde yeni
bir dönem başlamıştır. Başlangıçta ülkemizdeki eserlerin yurtdışına kaçırılmasını engellemek amacıyla eserlerin
toplanması ve korunması yönünde yürütülen müze faaliyetleri, müzelerin halka açık ziyaretlere açılmasıyla birlikte
dolaylı olarak eğitimsel işlevini de harekete geçirmiştir. 21. yüzyıl ile birlikte müzeler artık klasik müze anlayışını
geride bırakarak çağdaşlaşma sürecine girmiştir. Karadeniz’e (2014) göre bu yüzyılda müzeler; “toplumun bütün
kesimleri için, yoğun kitle iletişimine dayanan sunumlar, eğitim programları ve sosyal etkinlikler düzenleyerek
aktif izleyicilerini artıracakları “yeni müzecilik” anlayışını benimsemiştir. Postmodern müzecilik olarak da
yorumlanan bu anlayışla müze, her konuyu özgürce tartışıp yorumlayan, interaktif sunum teknikleriyle sergileyen
ve farklı birikim ve ilgilere sahip izleyicileri aynı çatı altında buluşturan bir kurum” olarak tanımlanmaktadır.
ICOM’un (Uluslararası Müzeler Konseyi) tüzüğünde geçen tanıma göre müze, toplumun ve onun gelişiminin
hizmetinde, kamuya açık, eğitim, çalışma ve haz amacıyla insanlığın ve etrafındakilerin somut ve soyut mirasını
toplayan, muhafaza eden, araştıran, ileten ve sergileyen, kar amacı gütmeyen kalıcı bir kuruluştur. Tanımda da
vurgulandığı üzere müzelerin eğitimsel işlevi, uluslararası alanda özellikle son yıllarda daha da önemli bir hale
gelmiş ve gelmeye devam edeceği gözlemlenmektedir. Ülkemizde ise müzeler hem nicelik hem de nitelik
bakımından önemli gelişmeler göstermektedirler. İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre ülkemizde 2010
yılında 185’i devlet, 149’u özel olmak üzere toplam müze sayısı 334 iken bu rakam 2015 yılında 193’ü devlet,
216’sı özel olmak üzere toplamda 409’a ulaşmıştır. Buna karşılık Kültür ve Turizm Bakanlığı verileri de ülkemizde
artan müze sayısıyla birlikte ziyaretçi sayısında da önemli bir artış olduğunu göstermektedir. Nitekim bu verilere
göre 2000 yılında 6.887.344 olan müze ziyaretçi sayısı nispeten devamlı bir artış göstererek 2015 yılı itibariyle
28.454.284 kişiye ulaşmıştır. Tüm bu gelişmelerden hareketle araştırmanın amacı ülkemizde müzelerin eğitimsel
işlevine ve kullanımına ilişkin müze uzmanlarının düşüncelerini anlamak, anlamlandırmak ve değerlendirmektir.
Araştırma ülkemizin farklı şehirlerinde ki özel ve devlet müzelerinde görev yapmakta olan 13 müze uzmanıyla
gerçekleştirilmiştir. Çalışma, Nitel Araştırma deseniyle dizayn edilmiştir. Araştırmadan elde edilen veriler nitel
veri toplama yöntemlerinden biri olan görüşme yoluyla edinilmiştir. Verilerin analizinde ise nitel veri analiz
yaklaşımlarından Tümevarımsal Analiz kullanılmıştır. Araştırma sonucunda ülkemizde özel müzeler başta olmak
üzere müzelerin eğitimsel faaliyetlerinin artış gösterdiği ancak özellikle okul gruplarının yaptıkları müze
ziyaretlerinin öğretmen, öğrenci ve müze uzmanlarından kaynaklı birtakım nedenlerce yeterince verimli
geçmediği, verimli bir müze ziyareti için ise ziyaretçilerin müze ve içeriği hakkında ziyaret öncesinde bir ön
hazırlık yapması gerektiği, MEB’in müzeler ile yeterince işbirliği içerisinde olmadığı gibi birtakım sonuçlara
ulaşılmıştır.
Anahtar sözcükler: Eğitim, Görüşler, Müze, Müze Uzmanları, Müze Eğitimi
Çağımızın getirdiği küreselleşme olgusu ile birlikte ülkelerin vatandaşlık anlayışlarında da deği... more Çağımızın getirdiği küreselleşme olgusu ile birlikte ülkelerin vatandaşlık anlayışlarında da değişiklikler meydana
gelmektedir. Ülkeler artık devlete karşı görev ve sorumluluklarını yerine getiren bireylere sahip olmakla
yetinmeyip fırsatları değerlendiren, problemlere karşı yaratıcı çözümler bulan, aktif, araştırmacı, kararlı ve etkili
iletişim gibi birçok özelliğe sahip yeni nesil girişimci bireylere ihtiyaç duymaktadır. Belli bir amaca yönelik insan
yetiştirmenin zor ve uzun bir süreç olduğu dikkate alındığında, girişimci bireylerin yetiştirilmesi için ilkokuldan
başlayarak belli bir sürecin takip edilmesi gerektiği söylenebilir. Çocukların toplumsal yaşamı tüm yönleriyle
anlaması ve karşılaştığı sorunları çözebilmesi için sosyal bilgiler dersinde öğrendiği bilgi ve becerileri yaşamda
kullanması gerekmektedir. Günümüzde çocuklar çok küçük yaştan itibaren günlük yaşam içerisinde çeşitli
sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu sorunlar ve bu sorunlara getirilecek çözüm önerileri sosyal bilgiler dersine
konu olmaktadır.Girişimcilik Sosyal Bilgiler Öğretim Programı’nda öğrencilere kazandırılacak bir beceri
olmasının yanında aynı zamanda bir ara disiplin olarak da ele alınmaktadır. Bu araştırmada da sosyal bilgiler
öğretmen adaylarına girişimcilik eğitimi verilerek, onların girişimcilikle bilgi ve beceri ve tutumları ve
girişimciliğe ilişkin farkındalık kazanması sağlanacaktır. Daha sonra girişimcilik eğitimi almış bir öğretmen
adayına göre sosyal bilgilerin toplumsal yaşamdaki yeri örneklerle ortaya konulmaya çalışılacaktır. Araştırma,
2016-2017 eğitim-öğretim yılı bahar döneminde içerisinde Erciyes Üniversitesi’nde Sosyal Bilgiler Öğretmenliği
programında öğrenim gören 2. sınıf öğretmen adayları ile gerçekleştirilecektir. Araştırmada veriler yarı
yapılandırılmış görüşme ve dokümanlar yoluyla toplanacak, elde edilen veriler nitel veri analiz teknikleriyle
çözümlenecektir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda öğretmen eğitimi ve sosyal bilgiler eğitimine ilişkin
öneriler sunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Girişimcilik, Sosyal Bilgiler, Öğretmen Adayı.
mekânlardır. Son yıllarda müzenin eğitim işlevinin ön plana çıkması ile müzeler daha bilinçli ve ... more mekânlardır. Son yıllarda müzenin eğitim işlevinin ön plana çıkması ile müzeler daha bilinçli ve geniş
kapsamlı çalışma sürecine girmiştir. Bu amaçla müzelerde eğitimin kalitesini ve etkililiğini artırmaya
yönelik müzeyi ziyarete gelen okul grupları ve diğer ziyaretçiler için eğitim paketleri
hazırlanmaktadır. Müze eğitim paketi sadece müze gezisini değil aynı zamanda müze öncesi
yapılması gerekenleri ve müze sonrası etkinliklerini de içermektedir. Ülkemizde daha çok özel
müzeler tarafından hazırlanan müze eğitim paketlerinin sayısı oldukça azdır. Her müze tarafından
hazırlanması ve müzede eğitim yapan eğitimcilerin kullanması gereken müze eğitim paketleri
hazırlanırken, eğitim, sanat, tarih, öğrenme psikolojisi ve görsellik gibi birçok açıdan ilgili uzmanların
görüş ve önerileri alarak hazırlanmalıdır. Çalışma, müze eğitimi alanında uzman, akademiysen ve
müze eğitimcisi, arkeolog ve sanat tarihçilerinin görüş ve önerileri alınarak okul ve okul dışı müze
ziyaretçileri için ideal müze eğitim paketinde yer alması gereken kriterleri belirlemeyi
amaçlamaktadır.
Araştırmada Nitel Araştırma yöntemlerinden Yarı Yapılandırılmış Mülakat kullanılmıştır. Mülakat ile
elde edilen veriler Maxquda paket programı kullanılarak İçerik Analizi ile çözümlenmiştir. Araştırma
sonucunda müze ziyareti öncesi, müze ziyareti boyunca ve müze ziyareti sonrası için, öğretmen ve
ziyaretçilere yönelik ideal müze eğitim paketinde olması gereken kriterler alan uzmanlarının görüşleri
doğrultusunda belirlenecektir.
Anahtar Kelimeler: Müze, Müze Eğitimi, Müze Ziyareti, Müze Eğitim Paketi.
Türk Dil Kurumu tanımına göre harita, coğrafya, tarih, dil, nüfus vb. konularla ilgili yeryüzünün... more Türk Dil Kurumu tanımına göre harita, coğrafya, tarih, dil, nüfus vb. konularla ilgili yeryüzünün veya
bir parçasının, belli bir orana göre küçültülerek düzlem üzerine çizilen taslağı olarak ifade
edilmektedir. Coğrafi anlamda ise harita yeryüzünün tamamının veya bir parçasının kuşbakışı
görünümünün matematik yöntemlerle istenilen ölçeğe göre küçültülerek, özel işaretleriyle bir
düzleme çizilmiş örneğidir (Ünlü, Üçışık ve Özey, 2002). Coğrafyanın temel elamanlarından olan
haritalar, kuşbakışı göremeyeceğimiz bir alanı bütün veya parça olarak bir düzlem üzerinde görmeye
olanak tanıyan coğrafyanın görsel materyalleridir. Haritalar tarihin her aşamasında farklı amaçlarla
kullanılmış ve insanoğlunun yaşamını kolaylaştıran bir gereksinim olmuştur. Günümüzde ise
haritalar gelişen bilim ve teknoloji ile birlikte elektronik ortamlarda farklı gereksinimleri karşılayacak
düzeyde gelişim göstermiştir. Bu gelişimle birlikte harita alanında uzmanlaşmaya gidilerek
Kartografya (Harita Bilimi) ortaya çıkmıştır. Tüm bu gelişmelerle birlikte ilkokuldan itibaren sınıf
duvarlarında yer alan haritalar, artık tablet, bilgisayar, akıllı tahtalar ve projeksiyon cihazlarıyla
eğitim-öğretim faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Bunlar dışında cep telefonlarında yer alan GPS ve
benzeri internet tabanlı uygulamalarla birlikte ihtiyaçlarımıza yönelik çeşitli haritalara kolaylıkla
ulaşabilmekteyiz. Dünya tarihinde bilinen ilk haritanın M.Ö. 6200 yılında ülkemiz topraklarında
(Çatalhöyük’de) çizildiği yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır. Yaşadığımız coğrafyada insanoğlunun
günümüzden yaklaşık 8200 yıl öncesine kadar uzanan harita bilgisinin günümüzdeki durumunu
tespit etmek amacıyla ilköğretim düzeyinde haritalarla ilgili en fazla bilgiye sahip olması beklenen
öğretmenler sosyal bilgiler ve sınıf öğretmenliği mezunlarıdır. Bu kapsamda araştırmanın amacı
sosyal bilgiler ve sınıf öğretmenliği öğretmen adaylarının ülkemizin coğrafi bölge, bölüm ve illerine
dair harita bilgilerini tespit etmek ve çeşitli değişkenler açısından incelemektir.
Araştırma, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında Erciyes Üniversitesi, Eğitim Fakültesi’nde Sosyal Bilgiler
Öğretmenliği ve Sınıf Öğretmenliği programlarında öğrenim gören 4. Sınıf öğretmen adayları ile
gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Nitel Araştırma yöntemlerinden Doküman İnceleme kullanılmıştır.
Araştırma sonucunda öğretmen adaylarının ülkemize ait dilsiz harita üzerinde coğrafi bölgelerimizi,
bölümlerimizi, illerimizi ve ülkemizin bazı coğrafi unsurlarını gösterebilme durumları farklı
değişkenler açısından ele alınarak çeşitli yorum ve önerilerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Harita Bilgisi, Dilsiz Harita, Öğretmen Adayları, Sosyal Bilgiler, Sınıf
Öğretmenliği.
Yerel coğrafya, ülkemiz alanyazınında farklı adlarla anılmakla birlikte üzerinde pek durulmayan b... more Yerel coğrafya, ülkemiz alanyazınında farklı adlarla anılmakla birlikte üzerinde pek durulmayan bir
alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim bu durumun nedenlerin biri de “yerel” kavramının tam
olarak ne kadar bir alanı kapsadığı konusu üzerinde bir uzlaşının olmamasından kaynaklandığını
ifade edebiliriz. Yerel kavramı görelidir yani yerel, ulusal ve küresel’e karşı bir zıtlık içermektedir.
Genel anlamda yerel’i sınırlandırılmış bir alan olarak tarif edilebilir. Bu bağlamda yerel coğrafya,
yeryüzünün herhangi bir sınırlandırılmış alanının coğrafi olarak herhangi bir açıdan veya her yönden
incelenmesini sağlayan bir coğrafya yaklaşımıdır. Yerel coğrafya öğretimi ise özelden genele doğru
ilkesinden hareketle bireyin yakın çevresinden başlayarak bulunduğu çevreyi, bölgeyi, ülkeyi, kıtayı
ve nihayetinde dünyayı anlamasına yardımcı olan bir öğretim yaklaşımı olarak adlandırabiliriz. Yerel
coğrafya öğretimi adı üzerinde ‘yerel’ bir alanın onu diğer alanlardan ayıran özelliklerinin bireylere
eğitim yoluyla aktarılmasını ve bireylerin içinde yer aldığı çevrenin, bölgenin, ülkenin ve yeryüzünün
fiziki, beşeri ve ekonomik etmenlerini öğrenmesini, bireylerin öğrendiklerinden hareketle bilgilerini
genellemesini, farklı bağıntılar kurarak çıkarımlarda bulunmasını ve öğrendiklerini hayatları boyunca
kullanmasını hedeflemektedir. Xin’ e (2007) göre, yerel coğrafya eğitimi, “ortaokul eğitiminin önemli
bir parçasıdır. Yerel coğrafya, öğrencilerin okul çevresini bilmesini, ders kitabındaki bilgiyi
kullanmasını, pratik kabiliyetini geliştirmesini ve sürdürülebilir kalkınma fikrini oluşturmasını, ülke
ve memleket sevgisini harekete geçirerek geliştirmesine yardımcı olur” şeklinde ifade etmiştir.
Araştırma 2014-2015 eğitim-öğretim yılında Kayseri ve Bolu’da görev yapmakta olan 101 sosyal
bilgiler öğretmeni ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Nitel araştırma yöntemlerinden Durum
Çalışması kullanılmıştır. Görüş formu ile elde edilen bulgular, Betimsel Analiz yöntemi ile
çözümlenerek tablolar halinde verilmiştir. Araştırma sonucunda katılımcılar yerel coğrafya öğretimini
“coğrafya konularının yakın çevreden yararlanarak öğretimi” ve “yaşadığımız çevrenin coğrafi
özelliklerinin öğretimi” olarak tanımlamışlar ve yerel coğrafya öğretiminin sosyal bilgilerde
uygulanabilirliği konusunda olumlu görüşte bulunmuşlardır. Yine katılımcılar yerel coğrafya
öğretiminin sosyal bilgilerde Yeryüzü Şekilleri ve İklim konularında kullanılabileceğini belirtmiş, bu
kapsamda ise gezi-gözlem yönteminden yararlanılabileceklerini belirtmişlerdir. Ayrıca katılımcılar
yerel coğrafyanın öğrencilere olumlu katkılar sağlayabileceğini düşündükleri ve sosyal bilgiler
öğretim programında yerel coğrafyanın fiziki, beşeri ve ekonomik yönlerine dair bir ünitenin var
olmasını istedikleri araştırmanın sonuçları arasındadır.
Anahtar Kelimeler: Yerel Coğrafya, Yerel Coğrafya Öğretimi, Sosyal Bilgiler Öğretimi, Öğretmen
Görüşleri
Sosyal bilgiler farklı disiplinleri bünyesinde barındıran bir çalışma alanıdır. Bu disiplinler iç... more Sosyal bilgiler farklı disiplinleri bünyesinde barındıran bir çalışma alanıdır. Bu disiplinler içerisinde Tarih ve Coğrafya başta olmak üzere, Vatandaşlık, Felsefe, Sosyoloji, Psikoloji, Ekonomi, Arkeoloji, Antropoloji, Siyaset ve Sanat gibi daha birçok bilim yer almaktadır. Yapılan alanyazın araştırmalarında da sosyal bilgiler içerisinde Tarih konularının ağırlıklı olması nedeniyle yapılan araştırmalarda da bu ağırlık kendini göstermektedir. Ancak coğrafya konuları açısından ise durum farklıdır. Türkiye’de YÖK Ulusal Tez Veri Tabanında sosyal bilgiler adıyla 1000’i aşkın tez bulunmaktadır. Bu tezler içerisinde 2005-2015 tarihleri arasında sosyal bilgiler eğitimi alanında coğrafya konuları üzerine yapılmış yüksek lisans ve doktora tezlerinin incelenerek lisansüstü araştırma eğilimlerinin belirlenmesi araştırmanın amacını oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, tezler yayınlandığı yıla, yöntemine, veri toplama araçlarına, örneklem özelliklerine, veri analiz tekniklerine, konu alanlarına, tezlerin danışman unvanlarına, tezlerin Üniversiteleri, Enstitüleri ve Anabilim Dallarına göre gruplandırılarak incelenecektir. Çalışmanın diğer bir boyutu ise 2005-2015 yılları arasında sosyal bilgilerde coğrafya konuları üzerine yapılan lisansüstü tezlerin bir bibliyografyasını oluşturmaktır. Araştırmada tarama modeline dayalı Nitel Araştırma deseni kullanılmıştır. Lisansüstü tezlere Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) “Ulusal Tez Merkezi” adlı internet veri tabanından taranarak
ulaşılmıştır. Ulaşılan tezler Doküman İncelemesi tekniği kullanılarak incelenmektedir. Araştırma sonucunda sosyal bilgiler eğitimi alanında coğrafya konularına ilişkin yapılmış lisansüstü tezler farklı açılardan gruplandırılarak incelenecek ve bu konuda araştırma eğilimlerinin hangi yönde olduğu belirlenerek yorum ve önerilerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sosyal Bilgiler Eğitimi, Coğrafya Konuları, Lisansüstü Tezler, Bibliyografya.
Özet Eğitim fakültelerinde öğrenim gören öğretmen adaylarının lisans eğitimi boyunca öğrendikleri... more Özet Eğitim fakültelerinde öğrenim gören öğretmen adaylarının lisans eğitimi boyunca öğrendikleri teorik bilgiyi doğrudan gözlemleme ve uygulama fırsatı buldukları en temel dersler hiç şüphesiz Okul Deneyimi ve Öğretmenlik Uygulaması dersleridir. Öğrencilerle sınıf ortamında karşılaşmada ilk adım sayılabilecek bu deneyimlerin istenilen düzeyde başarılı geçebilmesi için öğretmen adaylarının bu dersleri almadan önce bu derslerin paydaşları olan " Uygulama Öğretmeni " , " Uygulama Öğretim Elemanı " , " Uygulama Okul Koordinatörü " ve " Fakülte Uygulama Koordinatörü " nden bir takım beklentileri bulunmaktadır. Bu beklentilerin gerçekleşmesi öğretmen adaylarının bu derslerden en yüksek seviyede faydalanmalarına katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda araştırmanın amacı öğretmen adaylarının bu dersler kapsamında ders paydaşlarından beklentilerini ve bu dersler sonucunda elde etmeyi düşündükleri hedeflerini belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda sosyal bilgiler ve sınıf öğretmenliği programında öğrenim gören 24 öğretmen adayı ile Odak Grup Görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmelerden elde edilen veriler nitel veri analiz yöntemlerinden biri olan İçerik Analizi ile çözümlenmiştir. Elde edilen bulgular tablolar ve doğrudan alıntılarla birlikte verilerek araştırma sonucunda yorum ve önerilerde bulunulmuştur. Anahtar.Kelimeler:2 Sosyal bilgiler öğretmenliği, sınıf öğretmenliği, okul deneyimi, öğretmenlik uygulaması, öğretmen adayı. 1. Giriş Öğretmenlerin yetiştirilmesinde dünyaca kabul görmüş iki yaklaşım vardır. Bunlardan biri Teori-pratik yaklaşım, diğeri ise pratik-teori yaklaşımıdır. Özetle teori-pratik ve pratik-teori yaklaşımlara göre; öğretmen adaylarının gerçek sınıf ortamında ihtiyaç duyacakları bilgi ve beceriyle karşı karşıya getirilmedikçe verilen teorik bilgilerin kendileri için bir anlam ifade etmeyecekleri yönündedir (Azar, 2003). Yani öğretmen adayları fakültede edindikleri teorik bilgiyi gerçek bir sınıf ortamında yaparak ve yaşayarak uygulama imkânı bulamazsa öğrendikleri bilgilerin kalıcılığını sağlayamayacağını ifade etmektedir.Deweyè göre, öğrenen bireylerin karşılaştıkları problemleri çözme süreci en iyi o problemin bulunduğu çevrede yapılan öğretim ile olasıdır. Bu bağlamda, öğrencileri bu yönde eğitecek ve onlara bu yaşantıları sağlayacak olan öğretmenlerin ve öğretmen yetiştirme sürecinin ne kadar önemli olduğu açıktır (Gündoğdu, Coşkun, Albez ve Bay, 2010: 56). Sarıtaş (2007: 123) da benzer şekildeöğretmen adaylarının gerçek eğitim ortamlarında gereksinim duyacakları bilgi, beceri, tutum ve davranışlarla yüzleştirilmedikçe aldıkları kuramsal bilgilerin onlar için fazla bir anlam ifade etmeyeceğini ve öğretmen adaylarının ihtiyaç duydukları bilgi ve becerileri ancak deneyimle öğrenilebileceklerini ifade etmiştir.
It is obvious that Primary school age which can be considered " early " for choice of profession ... more It is obvious that Primary school age which can be considered " early " for choice of profession is a basilar period at many of points. In this period, introduction of professions will be an important investment for the years ahead rather than choices of profession. Because of that, it is considered important that textbooks, which are one of the most commonly, used materials on education in the primary schools. The aim of the study is to determine the professions in the books of primary schools. In accordance with this purpose, it is seeked an answer for two questions: 1. What are the professions in te books of primary schools? 2. Is there any differences between professions according to lessons? In this study, document research that is one of the qualitative research methods, was used. While the group of study is being determined, criterion sampling which is one of the purposeful samplings, was used. Working groups of the study are formed by Turkish, Maths, Life Science, physical sciences and social sciences books of primary schools. Firstly, textbooks used in 2015-2016 education period, were provided from primary schools which are linked to Ministry of Public Education in order to pick up data. Then the described professions in Turkey were provided from Turkey Business Organization. By considering these professions, textbooks were analyzed. The taking part situation of professions in textbooks were solved by using the method of document analyzing. From the finding of study, it is made out that there are 82 different professions; the most desirable professions are teacher, doctor, president, city manager, traffic police, farmer, autonomous and driver in the textbooks of 5 lessons; the professions in the textbooks range from 38 in Life science, 30 in Turkish, 20 in Social science, 19 in Maths and 5 in Physical sciences. Some suggestions were improved to teach more effectively professions and their features in the textbooks primary school by considering subject area features of lessons. Bulunduğumuz yüzyılda, küreselleşme ile birlikte bireysel, sosyal, siyasal vb. birçok alanda ciddi değişimler yaşanmaktadır. Dolayısıyla, bireylerin bu sürece uyum sağlaması da zorlaşmıştır. Toplum hayatının hemen her alanında üretken, başarılı ve mutlu bireylerin bulunması, istenilen bir durum olarak karşımıza çıksa da bu durumun zor bir süreci içerdiği bilinmektedir. Belirtilen bu zor sürecin yetişkin bireyler için önem arz ettiği düşünülmektedir. Fakat yetişkinlerle birlikte ilkokul çağında bulunan öğrenciler için de önemli bir süreçtir. Çünkü çocukların bu değişimlere erken yaşlarda uyum sağlaması ve gelecekte onları nelerin beklediğine yönelik farkındalıklarının artması gelecek yıllar için iyi bir kazanç olacaktır. Bu kazancın sağlanacağı ve bireylerin etkin bir vatandaş olarak hayata hazırlanacağı ortamların başında eğitim gelmektedir. Eğitim, bireyleri bilişsel, bedensel ve duygusal olarak sağlıklı, mutlu ve başarılı yetişmelerini amaçlar. Birey, kendisinde var olan ilgi ve yetenekleri alacağı eğitim ile destekleyerek, toplumda var olan ve
Bilindiği üzere öğrenme, bireylerde kalıcı izli davranış değişiklikleri meydana getiren bir yaşan... more Bilindiği üzere öğrenme, bireylerde kalıcı izli davranış değişiklikleri meydana getiren bir yaşantı olarak tanımlanmaktadır. Öğrenmenin temel koşulu ise onu yaşantımızda ve davranışlarımızda sergileyebilmektir. Aksi takdirde öğrendiğimiz(-i sandığımız) bilgiler kısa süre içerisinde kaybolmaya yüz tutacaktır. Öte yandan yaşantılarımızda uygulayamadığımız bilgi, beceri, değer ve yargıları başka bireylere aktaracak olmamız ise öğretim sürecindeki inandırıcılığımızı yok etmektedir. Dolayısıyla inanmadığımız ve yaşantımızda uygulamadığımız bir şeyi başkalarına da tam olarak öğretemeyiz. Bu doğrultuda araştırma dâhilinde sosyal bilgiler programında yer alan 20 değer içerisinden adil olma, bilimsellik, dayanışma, duyarlılık, dürüstlük, hoşgörü, saygı, sevgi, sorumluluk ve yardımseverlik değerleri ele alınmıştır. Sosyal bilgiler öğretmen adaylarının sınıf içerisinde bu değerleri kendi aralarındaki yaşantılarında gerçekleştirme durumunu tespit etmek ve bu durumun sınıf seviyelerine göre farklılık gösterip göstermediğine ilişkin çeşitli çıkarımlarda bulunmak araştırmanın amacını oluşturmaktadır.
Uploads
Conference Presentations by Galip Öner
aktarılmasına harita denir. Geçmişten bugüne haritalar tarihin her döneminde farklı amaçlarla
kullanılmış ve insanoğlunun yaşamını kolaylaştırmıştır. Günümüzde ise haritalar bilim ve
teknolojinin gelişimiyle çeşitlenmiş ve yalnızca basılı materyaller olarak değil elektronik ortamlarda
da kullanılır hale gelmiştir. Böylelikle ilkokuldan itibaren sınıf duvarlarında yer alan haritalar, artık
tablet, bilgisayar, akıllı tahtalar ve projeksiyon cihazlarıyla eğitim-öğretim faaliyetlerinde
kullanılagelmektir. Bunlara ek olarak cep telefonlarında yer alan GPS ve benzeri web tabanlı
uygulamalarla birlikte ihtiyaçlara yönelik çeşitli haritalara da kolaylıkla ulaşılabilmektedir.
Günümüzde haritalara kolaylıkla ulaşılabilmesi onlardan etkin şekilde yararlanıldığını
göstermemektedir. Nitekim haritalardan etkili şekilde yararlanabilmek için harita okuryazarı olmak
gerekmektedir. Bu okuryazarlık becerilerinin kazanılabilmesi için ise erken yaşlardan itibaren
haritalarla karşılaşılması gerekmektedir. Farklı içeriklerde onlarca çeşit haritanın olması, haritaların
birçok farklı derste kullanılabilmesine olanak sağlamaktadır. İlk ve ortaokulda haritalardan
yararlanılabilecek başlıca derslerden birisi de Sosyal Bilgiler’dir. Araştırmada yarı deneysel yöntem
kullanılmıştır. Bu kapsamda 5. sınıf sosyal bilgiler dersinde deney ve kontrol grubu belirlenerek
“İnsanlar, Yerler ve Çevreler” öğrenme alanı boyunca harita destekli sosyal bilgiler öğretimi
gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda deney grubu lehine sosyal bilgiler dersine karşı tutumlarda
ve harita bilgi ve becerilerinde olumlu etki tespit edilmiştir.
gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmelerden birisi de Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2019 yılı
itibariyle öğretmenlere yönelik uygulamaya koyduğu “Müze Eğitimi Sertifika Programı” adlı
hizmet içi eğitim programıdır. Bu programla birlikte öğretmenlerin görev yaptıkları illerdeki
tarihi, kültürel mekânları ve müzeleri etkin şekilde kullanarak öğretime dâhil etmeleri
hedeflenmiştir. Bu doğrultuda araştırmanın amacı farklı branşlardan
(beden eğitimi ve spor, bilişim teknolojileri ve yazılım, din kültürü ve ahlak bilgisi, fen
bilimleri, görsel sanatlar, matematik, müzik, sosyal bilgiler, Türkçe, yabancı dil,)
öğretmenlerin Kayseri ilindeki tarihi mekânlara ve müzelere yönelik farkındalıklarını ve müze
eğitimine ilişkin düşüncelerini tespit etmektir. Bu kapsamda araştırmada nitel araştırma
yaklaşımlarından temel nitel araştırma kullanılmıştır. Araştırmanın verileri yarı
yapılandırılmış görüşme formlarından elde edilmiştir. Veriler nitel veri analiz tekniklerinden
biri olan betimsel analiz ile çözümlenmiştir. Araştırmada verilerin analizleri devam
etmektedir. Araştırma sonucunda katılımcıların Kayseri ilindeki tarihi mekânlara yönelik
farkındalıkları, müze eğitimine ilişkin görüşleri ve kendi dersleri bağlamında müzelerden
yararlanmaya ilişkin düşünceleri tespit edilerek yorum ve önerilerde bulunulacaktır.
Turkey, in terms of geopolitics as geography has a great importance. But the political impotence of other states in the region, sectarian strife, as the geography where Turkey has taken place for reasons such as a terrorist state is experiencing continuous hot development. Due to the civil war in Syria, Turkey, since 2011 it has been exposed to a large wave of immigration. The number of asylum seekers in Turkey in 2019 is already approaching four million. With the arrival of asylum seekers, a number of problems have been accompanied. In order to identify these problems, qualitative research methods were used. In this context, a senior official of the Provincial Migration Administration, two family physicians, three senior civil society organization officials and two Asylum Seekers were interviewed. The interviews were analyzed with descriptive analysis technique which is one of the qualitative data analysis methods. As a result of the research, it was found that the health problems of the asylum seekers were good but the main problems were lack of communication (language problem). In addition, it was determined that they had difficulties in integrating into society and had to struggle with prejudices against them.
and international context also support this important contribution. It can be used in every lesson at every level of education from out-of-school places. One of the lessons that can be used is the social studies at the
beginning of the lessons in the middle school level. Undoubtedly, the most basic task in the realization of out-of-school activities falls into the teachers. However, it is important for teachers to take practical
trainings on how to use out-of-school places in education faculties in pre-service training period so that teachers can make effective use of out-of-school places. In this context, the purpose of the research is to
reveal the experiences of third grade prospective teachers who are studying in Erciyes University Social Studies Teacher Program in the course of "Out-of-School Activities Local Geography and History
Teaching" which they have taken in spring semester of 2017-2018 academic year. For this purpose, qualitative research method case studies were used in the research. As a means of collecting data in the
research, the teacher candidates used the product files they had prepared during the course of a semester, the diaries they held and interviews made at the end of the semester. In the analysis of the data obtained in the research, content analysis was used from the qualitative data analysis approaches. As a result of the research, it was determined that the teacher candidates were aware of the out-of-school activities that could be carried out in social studies classes and developed a positive attitude towards out-of-school activities.
current problems in the area and suggestions for solutions. In this context, the aim of the research is to analyze the contents in terms of various variables such as subject, purpose and method of papers presented in USBES between 2011-2017. Qualitative research approach was adopted in the research and document review method was used. In this respect, the data obtained from the 2011-2017 usbes abstract books were subjected to content analysis and made comments and suggestions on the subject.
Anahtar Kelimeler: Şehrimiz Dersi, Sosyal Bilgiler, Yerel Coğrafya.
Anahtar Kelimeler: Somut Olmayan Kültürel Miras, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi, Ders Kitabı
Dünyada yaklaşık 3000 bilim merkezi bulunmaktadır. Bu bilim merkezlerine her yıl yaklaşık 300 milyonun üzerinde ziyaretçi gelmektedir. Dünya’da ilk bilim merkezinin temelleri 1830’a kadar dayanmaktadır. Türkiye’de ise ilk bilim merkezi 23 Nisan 1993 tarihinde Feza Gürsey Bilim Merkezi adıyla Ankara’da açılmıştır. 2010 yılında Gaziantep, 2014 yılında Bursa, daha sonra ise TÜBİTAK desteğiyle sırasıyla Konya, Kocaeli, Elazığ ve Kayseri illerinde bilim merkezleri kurulmuştur. Ayrıca bunlar dışında ilçe belediyeleri ve özel girişim desteğiyle de birçok bilim merkezi faaliyete geçirilmiştir. TÜBİTAK’ın desteğiyle 2023 hedefler doğrultusunda öncelikle tüm büyükşehirlere ardından ise tüm illere bilim merkezlerin kurulması planlanmaktadır. Bilim merkezleri, farklı yaş gruplarından ve farklı birikime sahip bireyleri bilimle buluşturarak, bilim ve teknolojiyi toplum için anlaşılır ve ulaşılır bir hale getirmeyi ve bilim ve teknolojinin önemini toplum gözünde artırmayı amaçlayan; deneysel ve uygulamalı etkinlikler içeren, ziyaretçilerini denemeye ve keşfetmeye teşvik eden; kamu yararı gözeten, kar elde etmek amacıyla kurulmayan, kamu ya da özel sektör kaynakları ile finanse edilen merkezlerdir (TÜBİTAK). Bilim merkezleri okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar her kademede yer alan çeşitli derslerde yararlanılabilecek okul dışı öğrenme ortamlarından biridir. Bu derslerden birisi de Sosyal Bilgiler’dir. Bilim merkezlerinin içeriklerinin tematik anlayışla oluşturulması, sosyal bilgilerde birçok konunun öğretiminde bu merkezlerden kolaylıkla yararlanılmasını mümkün kılmıştır. Araştırmanın amacı sosyal bilgiler öğretmen adaylarının bilim merkezi ziyaretine ilişkin deneyimlerini ve sosyal bilgilerde bilim merkezlerinden yararlanılmasına ilişkin görüşlerini ortaya çıkarmaktır. Araştırma Nitel Araştırma deseni ile dizayn edilmiş ve elde edilen veriler yine nitel veri analiz yöntemleri çözümlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bilim Merkezi, Okul Dışı Öğrenme, Sosyal Bilgiler.
ABSTRACT
There are about 3,000 science centres around the world. Approximately over 300 million visitors come to these centres every year. The foundations of the first science centre in the world date back to 1830. The first science centre in Turkey has been opened in Ankara on April 23rd, 1993 under the name Feza Gürsey Science Centre. Science centres have been established in Gaziantep in 2010, in Bursa in 2014, then in Konya, Kocaeli, Elazığ and Kayseri respectively with the support of TUBITAK (Science and Technological Research Council of Turkey). In addition, other scientific centres have been put into operation with the support of district municipalities and private enterprises. With the support of TUBITAK, in line with the 2023 targets, it is planned to establish science centres in all the major cities and then in all provinces. Science centres are centres that aim to make science and technology understandable and accessible for the society and increasing the importance of science and technology in the eyes of the society by bringing together individuals from different age groups and having different backgrounds; that include experimental and practical events, that encourages their visitors to try and explore; that protects public interest; that are not established with the intent to drive profit, that are financed by public or private sector resources (TUBITAK). Science centres are one of the extra scholastic learning environments that can be benefited from in various courses in every stage from pre-school education to university. One of these courses is Social Studies. The contents of the science centres being created with a thematic understanding has made it possible to easily benefit from these centres in the teaching of many subjects in social studies. The purpose of the research is to reveal the experiences related to prospective teachers’ visit to the science centre and their views on the use of science centres in social studies. The research has been designed with Qualitative Research pattern and the data obtained have been analysed again with qualitative data analysis methods.
Keywords: Science Centre, Extra scholastic Learning, Social Studies.
de etkilenmektedir. Yapılan birçok araştırma, kısa sürede bilgi ezberletilerek test sınavlarında başarılı olunmasını
amaçlayan sosyal bilgiler öğretiminden, çocukların pek de hoşnut olmadıklarını göstermektedir. İlköğretim
basamağında Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler, birçok sosyal bilimin toplulaştırılmaya dahil edilmesinden
kaynaklanmış derslerdir. Bunlar, aslında çeşitli eğitim kuramları doğrultusunda çocuk gelişimine yönelik olarak
yapılandırılmış toplu öğretim dersleridir. Ne yazık ki yarışmacı eğitim, çocuk gerçeği ve toplu öğretim ilkelerini
ikinci plana itmektedir. Özellikle okullardaki esasici anlayış ve ayrık (disipliner) öğretim, uzmanlık üzerine
temellendirilmektedir. Bu nedenle toplu öğretim dersleri olan Hayat bilgisi, Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgilerin de
ayrık öğretim dersleri gibi işlenmesine neden olmaktadır. Oysa ki toplu öğretimin doğuş gerekçesinin başında
çocuğa görelilik ilkesi bulunmaktadır. Diğer gerekçeler arasında çocuğun ilgi ve yeteneklerinin dikkate alınması,
gerçek yaşama yönelik eğitim, her ortam ve koşula uyarlanabilen esnek eğitim, ilişkilendirilerek anlamlı temalarda
birleştirilen kalıcı eğitim, bilgi yerine duygu ve değerleri temel alan eğitim ilkeleri sayılabilir. Yukarıda sözü edilen
gerekçe veya ilkeler, çocuğa uygun eğitim kaygısı güden çeşitli eğitimcilerin görüşlerine ve uygulamalarına
dayanmaktadır. Bunlar arasında Jan Amos Comenius, Marques de Condercet, Jean Jacques Rousseau, Johann
Heinrich Pestalozzi, Friedricht Herbart, Berthold Otto, John Dewey, C. M. Murry, P. Petersen, Jean Ovide Decroly,
Helen Parkhurst ve Gestalt psikologları (Max Wertheimer, Kurt Koffka, Wolfgang Köhler) sayılabilir. Türkiye’de
de Cumhuriyetin kuruluşundan başlayarak toplu öğretim sistemine ilişkin görüşleri bulunan Satı bey, Mustafa
Necati, Celal Antel ve İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu gibi eğitimciler bulunmaktadır. Toplu öğretim sistemi, bu
eğitimcilerin ortaya attığı yararcılık ve ilerlemecilik gibi eğitim felsefesi akımlarına dayandırılmaktadır. Toplu
öğretimin ayrık öğretim programlarından en önemli farkı her zaman ve her mekandaki değişime (çevreye duyarlı)
uyarlanabilirlik özelliği ve esnek yapsıdır. İlerlemecilik, yararcı felsefenin eğitime uygulanmış şeklidir. Yararcılık,
değişme olgusunu gerçeğin kendisi olarak görmektedir. Bu nedenle yararcılığa göre eğitim sürekli bir gelişim
içindedir. Eğitimciler yeni bilgiler ve değişmeler ışığında, eğitime yeni amaçlar ve politikalar belirlemeye hazır
olmalıdırlar. Bu felsefede asıl amaç, toplumsal yapı ve yaşayış düzeninde demokratik ve sosyal bir hayat biçimi
geliştirmektir. Topluma, dış dünyaya ve belli doğrulara uyum yerine tecrübenin sürekli olarak yeniden inşa
edilmesi, eğitim programlarının özünü oluşturur. Bazı eğitimcilerin toplulaştırmayı eğitimin tüm öğelerine
uygulayarak denemeler yaptıkları görülmektedir. Öğeler arasında bulunan program, öğretmen ve öğrencilerin
toplulaştırmaya konu edildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde en yaygın uygulama program alanındaki
toplulaştırmadır. Hatta yüz yaşını doldurmuş geleneksel toplu öğretim program ve dersleri arasında bulunan Hayat
Bilgisi, Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgiler en çok bilinen ve yaygın olarak kullanılanlardandır. Ancak toplu öğretimin,
eğitim kurumları gibi birçok şirket tarafından da personellerini eğitmek amacıyla kullanıldığına tanık
olunmaktadır. Ayrıca hizmet öncesi ve sonrası dönemde öğretmenlerin, toplu öğretim ilkelerine göre
yetiştirilmemiş olmaları da bir başka sorunu oluşturmaktadır. Toplu öğretim derslerinin birçok ayrık öğretim dersi
öğretmeni tarafından okutulmaya çalışıldığı görülmektedir. Bunlar arasında liselere yönelik yetiştirilmiş Tarih ve
Coğrafya öğretmenleri de bulunmaktadır. Bildiri, tarih eğitimi odağında toplu öğretimi anlama ve Türkiye’de toplu
öğretimin önemine dikkat çekme çabasının bir ürünüdür. Bu çaba bağlamında tarama yönteminden yararlanılarak
araştırma yapılmış ve alan uzmanlarıyla tartışılmak üzere bildiri olarak hazırlanmıştır.
Anahtar sözcükler: İlkokul, Ortaokul, Sosyal Bilgiler Öğretimi, Toplu Öğretim
sürecinde okul dışı ortamların da etkin şekilde kullanılması gerektiğine dair çalışmalar eğitim literatüründe çok
eskilere dayanmaktadır. Bu okul dışı öğrenme ve öğretme ortamlarından biri de müze ve tarihi mekânlardır.
Müzeler ve tarihi mekânlar Sosyal Bilgiler dersi için önemli birer kaynak durumundadır. Sosyal Bilgiler dersinin
okul dışı öğrenme ortamlarından yararlanılmasına en uygun derslerden biri olduğu söylenebilir. Sosyal bilgiler
dersinde insan yaşamı ve toplum dün, bugün, yarın bağlamında insan çevre ilişkileri doğrultusunda ele
alınmaktadır. Yaşama dönük bu dersin okul dışı öğrenme olanaklarından yararlanması kaçınılmaz bir
zorunluluktur. Sosyal Bilgiler Öğretim Programında yer alan gözlem becerisi, mekânı algılama becerisi, zaman ve
kronolojiyi algılama becerisi, değişim ve sürekliliği algılama becerisi gibi becerilerin öğrencilere kazandırılması
okul dışı öğrenmeyi ve öğrendiklerini okulun dışında kullanmayı gerektirmektedir. Sosyal bilgiler dersini
yürütecek olan öğretmen adaylarının hizmetöncesi eğitimlerinde müzeler ve tarihi mekânlara ilişkin gerekli
bilgileri edinmesi, uygulama çalışmaları yapması önem taşımaktadır. Sosyal bilgiler dersi kazanımları ile ilgili
müze ve tarihi mekânların belirlenmesi, bu mekânlarda gerçekleştirilebilecek etkinliklerin geliştirilmesi öğretmen
adaylarına deneyim kazandıracaktır. Öğretmen adaylarının müzelerin ve tarihi mekânların sosyal bilgiler
eğitimindeki rolünü kavramaları bakımından bu tür uygulamaların olabildiğince tekrarlanması gerekir.
Alanyazında yapılan çalışmalar incelendiğinde müzelerin ve tarihi mekânların öğrencilere birçok kazanım
sağlayacağı belirtilirken özellikle de soyut konuları somutlaştırarak öğrencilerin kalıcı öğrenmeler sağlayacağı
üzerine vurgu yapmaktadır. Sosyal ve kültürel bir ortam olarak müzeler aynı zamanda eğitim işlevine de sahiptir
ve bu işlevin etkili biçimde yerine getirilmesinde eğitimcilere önemli sorumluluklar düşmektedir. Tarihi mekân,
geçmişte yaşayan insanların barınma veya farklı amaçlarla inşa ettikleri yapı veya tarihi bir olayın yaşandığı yer
olarak tanımlanabilmektedir. Çoğunlukla geçmişin izlerini taşıyan ve bu izlerin takip edilmesiyle geçmiş, bugün
ve gelecek bağlamında çeşitli ipuçları sunan bu mekânlar etkili bir eğitim-öğretim ortamı olarak kullanılabilir.
Müzeler ve tarihi mekânlardan bilgi ve beceri öğretiminin yanı sıra değerler eğitiminde de yararlanılabilir. Ancak
alanyazında müze ve tarihi mekânların değer eğitiminde kullanımına yönelik olarak yeterli çalışma olmadığı
görülmektedir. Bu kapsamda bu araştırmada sosyal bilgiler öğretmen adaylarının tarihi mekânlarda değer
eğitimine ilişkin görüşlerini belirlemek amaçlanmaktadır. Araştırmada nitel araştırma yaklaşımı kullanılmıştır. Bu
bağlamda araştırmanın katılımcılarını bir devlet üniversitesinde Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Programına devam
eden ve Özel Öğretim Yöntemleri II dersini alan 4. sınıf öğretmen adayları oluşturmaktadır. Araştırmada ilk olarak
öğretmen adaylarının müzeler ve tarihi mekânlar ile ilgili var olan algı ve düşüncelerini ortaya koymak amacıyla
araştırmacılar tarafından geliştirilen açık uçlu anket formu uygulanmıştır. Daha sonra öğretmen adaylarının
katılımıyla Kayseri Lisesi Milli Mücadele Müzesi’ne bir ziyaret gerçekleştirilmiştir. Öğretmen adaylarının müze
ziyareti sonrasındaki görüşlerini elde etmek amacıyla yine bir açık uçlu anket formu uygulanmıştır. Son aşamada
ise öğretmen adaylarından daha ayrıntılı görüş elde edebilmek için 12 öğretmen adayı aday ile yarı yapılandırılmış
görüşme yapılmıştır. Elde edilen veriler betimsel analiz yöntemiyle analiz edilmiştir. Araştırma sonuçları öğretmen
adaylarının müze gezisinde vatanseverlik, dayanışma, sorumluluk, saygı, yardımseverlik, özgürlük, bağımsızlık,
bağımsızlık, çalışkanlık, bilimsellik, estetik, duyarlılık, hoşgörü, dürüstlük, sevgi, barış ve aile birliğine önem
verme değerlerinin ön plana çıktığını düşündüklerini göstermektedir. Araştırmada elde edilen sonuçlar bağlamında
öğretmen eğitiminde değerler eğitiminin gerçekleştirilmesine müze ve tarihi mekânlardan yararlanılmasına, müze
ve tarihi mekânlarda değer eğitimiyle ilgili yapılabilecek etkinliklere yönelik öneriler getirilmiştir.
Anahtar sözcükler: Değerler eğitimi, Müze, Sosyal Bilgiler, Tarihi Mekânlar
olmadığı eşsiz bir tarihi ve kültürel mirası bünyesinde barındırmaktadır. Ünlü tarihçi Heredot’un “gök kubbenin
altındaki en güzel coğrafya yeryüzünün en güzel iklimine sahip” olarak tanımladığı ülkemiz coğrafyasında Türk
müzeciliğinin ilk izleri, Selçuklu Dönemi’nde (13.yy) eski Konya’nın bulunduğu höyüğü çevreleyen sur
duvarlarının etrafına çeşitli dönemlere ait eserlerin nizami bir şekilde dizilmesi ile karşımıza çıkmaktadır (Kültür
Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, 2017). Ülkemizde gerçek anlamda ilk müzecilik faaliyeti ise 1846 yılında
Fethi Ahmet Paşa tarafından İstanbul’da Aya İrini Kilisesi’nde toplanan ve günümüzde İstanbul Arkeoloji
Müzeleri’nin de temelini oluşturan Mecma-ı Âsâr-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu) ile başlamıştır. Bu
koleksiyonun geliştirilmesiyle 1869 yılında Müze-i Hûmâyun adıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk müzesi
kurulmuş ve 1881 yılında bu müzenin başına Osman Hamdi Bey’in getirilmesiyle birlikte Türk müzeciliğinde yeni
bir dönem başlamıştır. Başlangıçta ülkemizdeki eserlerin yurtdışına kaçırılmasını engellemek amacıyla eserlerin
toplanması ve korunması yönünde yürütülen müze faaliyetleri, müzelerin halka açık ziyaretlere açılmasıyla birlikte
dolaylı olarak eğitimsel işlevini de harekete geçirmiştir. 21. yüzyıl ile birlikte müzeler artık klasik müze anlayışını
geride bırakarak çağdaşlaşma sürecine girmiştir. Karadeniz’e (2014) göre bu yüzyılda müzeler; “toplumun bütün
kesimleri için, yoğun kitle iletişimine dayanan sunumlar, eğitim programları ve sosyal etkinlikler düzenleyerek
aktif izleyicilerini artıracakları “yeni müzecilik” anlayışını benimsemiştir. Postmodern müzecilik olarak da
yorumlanan bu anlayışla müze, her konuyu özgürce tartışıp yorumlayan, interaktif sunum teknikleriyle sergileyen
ve farklı birikim ve ilgilere sahip izleyicileri aynı çatı altında buluşturan bir kurum” olarak tanımlanmaktadır.
ICOM’un (Uluslararası Müzeler Konseyi) tüzüğünde geçen tanıma göre müze, toplumun ve onun gelişiminin
hizmetinde, kamuya açık, eğitim, çalışma ve haz amacıyla insanlığın ve etrafındakilerin somut ve soyut mirasını
toplayan, muhafaza eden, araştıran, ileten ve sergileyen, kar amacı gütmeyen kalıcı bir kuruluştur. Tanımda da
vurgulandığı üzere müzelerin eğitimsel işlevi, uluslararası alanda özellikle son yıllarda daha da önemli bir hale
gelmiş ve gelmeye devam edeceği gözlemlenmektedir. Ülkemizde ise müzeler hem nicelik hem de nitelik
bakımından önemli gelişmeler göstermektedirler. İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre ülkemizde 2010
yılında 185’i devlet, 149’u özel olmak üzere toplam müze sayısı 334 iken bu rakam 2015 yılında 193’ü devlet,
216’sı özel olmak üzere toplamda 409’a ulaşmıştır. Buna karşılık Kültür ve Turizm Bakanlığı verileri de ülkemizde
artan müze sayısıyla birlikte ziyaretçi sayısında da önemli bir artış olduğunu göstermektedir. Nitekim bu verilere
göre 2000 yılında 6.887.344 olan müze ziyaretçi sayısı nispeten devamlı bir artış göstererek 2015 yılı itibariyle
28.454.284 kişiye ulaşmıştır. Tüm bu gelişmelerden hareketle araştırmanın amacı ülkemizde müzelerin eğitimsel
işlevine ve kullanımına ilişkin müze uzmanlarının düşüncelerini anlamak, anlamlandırmak ve değerlendirmektir.
Araştırma ülkemizin farklı şehirlerinde ki özel ve devlet müzelerinde görev yapmakta olan 13 müze uzmanıyla
gerçekleştirilmiştir. Çalışma, Nitel Araştırma deseniyle dizayn edilmiştir. Araştırmadan elde edilen veriler nitel
veri toplama yöntemlerinden biri olan görüşme yoluyla edinilmiştir. Verilerin analizinde ise nitel veri analiz
yaklaşımlarından Tümevarımsal Analiz kullanılmıştır. Araştırma sonucunda ülkemizde özel müzeler başta olmak
üzere müzelerin eğitimsel faaliyetlerinin artış gösterdiği ancak özellikle okul gruplarının yaptıkları müze
ziyaretlerinin öğretmen, öğrenci ve müze uzmanlarından kaynaklı birtakım nedenlerce yeterince verimli
geçmediği, verimli bir müze ziyareti için ise ziyaretçilerin müze ve içeriği hakkında ziyaret öncesinde bir ön
hazırlık yapması gerektiği, MEB’in müzeler ile yeterince işbirliği içerisinde olmadığı gibi birtakım sonuçlara
ulaşılmıştır.
Anahtar sözcükler: Eğitim, Görüşler, Müze, Müze Uzmanları, Müze Eğitimi
gelmektedir. Ülkeler artık devlete karşı görev ve sorumluluklarını yerine getiren bireylere sahip olmakla
yetinmeyip fırsatları değerlendiren, problemlere karşı yaratıcı çözümler bulan, aktif, araştırmacı, kararlı ve etkili
iletişim gibi birçok özelliğe sahip yeni nesil girişimci bireylere ihtiyaç duymaktadır. Belli bir amaca yönelik insan
yetiştirmenin zor ve uzun bir süreç olduğu dikkate alındığında, girişimci bireylerin yetiştirilmesi için ilkokuldan
başlayarak belli bir sürecin takip edilmesi gerektiği söylenebilir. Çocukların toplumsal yaşamı tüm yönleriyle
anlaması ve karşılaştığı sorunları çözebilmesi için sosyal bilgiler dersinde öğrendiği bilgi ve becerileri yaşamda
kullanması gerekmektedir. Günümüzde çocuklar çok küçük yaştan itibaren günlük yaşam içerisinde çeşitli
sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu sorunlar ve bu sorunlara getirilecek çözüm önerileri sosyal bilgiler dersine
konu olmaktadır.Girişimcilik Sosyal Bilgiler Öğretim Programı’nda öğrencilere kazandırılacak bir beceri
olmasının yanında aynı zamanda bir ara disiplin olarak da ele alınmaktadır. Bu araştırmada da sosyal bilgiler
öğretmen adaylarına girişimcilik eğitimi verilerek, onların girişimcilikle bilgi ve beceri ve tutumları ve
girişimciliğe ilişkin farkındalık kazanması sağlanacaktır. Daha sonra girişimcilik eğitimi almış bir öğretmen
adayına göre sosyal bilgilerin toplumsal yaşamdaki yeri örneklerle ortaya konulmaya çalışılacaktır. Araştırma,
2016-2017 eğitim-öğretim yılı bahar döneminde içerisinde Erciyes Üniversitesi’nde Sosyal Bilgiler Öğretmenliği
programında öğrenim gören 2. sınıf öğretmen adayları ile gerçekleştirilecektir. Araştırmada veriler yarı
yapılandırılmış görüşme ve dokümanlar yoluyla toplanacak, elde edilen veriler nitel veri analiz teknikleriyle
çözümlenecektir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda öğretmen eğitimi ve sosyal bilgiler eğitimine ilişkin
öneriler sunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Girişimcilik, Sosyal Bilgiler, Öğretmen Adayı.
kapsamlı çalışma sürecine girmiştir. Bu amaçla müzelerde eğitimin kalitesini ve etkililiğini artırmaya
yönelik müzeyi ziyarete gelen okul grupları ve diğer ziyaretçiler için eğitim paketleri
hazırlanmaktadır. Müze eğitim paketi sadece müze gezisini değil aynı zamanda müze öncesi
yapılması gerekenleri ve müze sonrası etkinliklerini de içermektedir. Ülkemizde daha çok özel
müzeler tarafından hazırlanan müze eğitim paketlerinin sayısı oldukça azdır. Her müze tarafından
hazırlanması ve müzede eğitim yapan eğitimcilerin kullanması gereken müze eğitim paketleri
hazırlanırken, eğitim, sanat, tarih, öğrenme psikolojisi ve görsellik gibi birçok açıdan ilgili uzmanların
görüş ve önerileri alarak hazırlanmalıdır. Çalışma, müze eğitimi alanında uzman, akademiysen ve
müze eğitimcisi, arkeolog ve sanat tarihçilerinin görüş ve önerileri alınarak okul ve okul dışı müze
ziyaretçileri için ideal müze eğitim paketinde yer alması gereken kriterleri belirlemeyi
amaçlamaktadır.
Araştırmada Nitel Araştırma yöntemlerinden Yarı Yapılandırılmış Mülakat kullanılmıştır. Mülakat ile
elde edilen veriler Maxquda paket programı kullanılarak İçerik Analizi ile çözümlenmiştir. Araştırma
sonucunda müze ziyareti öncesi, müze ziyareti boyunca ve müze ziyareti sonrası için, öğretmen ve
ziyaretçilere yönelik ideal müze eğitim paketinde olması gereken kriterler alan uzmanlarının görüşleri
doğrultusunda belirlenecektir.
Anahtar Kelimeler: Müze, Müze Eğitimi, Müze Ziyareti, Müze Eğitim Paketi.
bir parçasının, belli bir orana göre küçültülerek düzlem üzerine çizilen taslağı olarak ifade
edilmektedir. Coğrafi anlamda ise harita yeryüzünün tamamının veya bir parçasının kuşbakışı
görünümünün matematik yöntemlerle istenilen ölçeğe göre küçültülerek, özel işaretleriyle bir
düzleme çizilmiş örneğidir (Ünlü, Üçışık ve Özey, 2002). Coğrafyanın temel elamanlarından olan
haritalar, kuşbakışı göremeyeceğimiz bir alanı bütün veya parça olarak bir düzlem üzerinde görmeye
olanak tanıyan coğrafyanın görsel materyalleridir. Haritalar tarihin her aşamasında farklı amaçlarla
kullanılmış ve insanoğlunun yaşamını kolaylaştıran bir gereksinim olmuştur. Günümüzde ise
haritalar gelişen bilim ve teknoloji ile birlikte elektronik ortamlarda farklı gereksinimleri karşılayacak
düzeyde gelişim göstermiştir. Bu gelişimle birlikte harita alanında uzmanlaşmaya gidilerek
Kartografya (Harita Bilimi) ortaya çıkmıştır. Tüm bu gelişmelerle birlikte ilkokuldan itibaren sınıf
duvarlarında yer alan haritalar, artık tablet, bilgisayar, akıllı tahtalar ve projeksiyon cihazlarıyla
eğitim-öğretim faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Bunlar dışında cep telefonlarında yer alan GPS ve
benzeri internet tabanlı uygulamalarla birlikte ihtiyaçlarımıza yönelik çeşitli haritalara kolaylıkla
ulaşabilmekteyiz. Dünya tarihinde bilinen ilk haritanın M.Ö. 6200 yılında ülkemiz topraklarında
(Çatalhöyük’de) çizildiği yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır. Yaşadığımız coğrafyada insanoğlunun
günümüzden yaklaşık 8200 yıl öncesine kadar uzanan harita bilgisinin günümüzdeki durumunu
tespit etmek amacıyla ilköğretim düzeyinde haritalarla ilgili en fazla bilgiye sahip olması beklenen
öğretmenler sosyal bilgiler ve sınıf öğretmenliği mezunlarıdır. Bu kapsamda araştırmanın amacı
sosyal bilgiler ve sınıf öğretmenliği öğretmen adaylarının ülkemizin coğrafi bölge, bölüm ve illerine
dair harita bilgilerini tespit etmek ve çeşitli değişkenler açısından incelemektir.
Araştırma, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında Erciyes Üniversitesi, Eğitim Fakültesi’nde Sosyal Bilgiler
Öğretmenliği ve Sınıf Öğretmenliği programlarında öğrenim gören 4. Sınıf öğretmen adayları ile
gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Nitel Araştırma yöntemlerinden Doküman İnceleme kullanılmıştır.
Araştırma sonucunda öğretmen adaylarının ülkemize ait dilsiz harita üzerinde coğrafi bölgelerimizi,
bölümlerimizi, illerimizi ve ülkemizin bazı coğrafi unsurlarını gösterebilme durumları farklı
değişkenler açısından ele alınarak çeşitli yorum ve önerilerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Harita Bilgisi, Dilsiz Harita, Öğretmen Adayları, Sosyal Bilgiler, Sınıf
Öğretmenliği.
alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim bu durumun nedenlerin biri de “yerel” kavramının tam
olarak ne kadar bir alanı kapsadığı konusu üzerinde bir uzlaşının olmamasından kaynaklandığını
ifade edebiliriz. Yerel kavramı görelidir yani yerel, ulusal ve küresel’e karşı bir zıtlık içermektedir.
Genel anlamda yerel’i sınırlandırılmış bir alan olarak tarif edilebilir. Bu bağlamda yerel coğrafya,
yeryüzünün herhangi bir sınırlandırılmış alanının coğrafi olarak herhangi bir açıdan veya her yönden
incelenmesini sağlayan bir coğrafya yaklaşımıdır. Yerel coğrafya öğretimi ise özelden genele doğru
ilkesinden hareketle bireyin yakın çevresinden başlayarak bulunduğu çevreyi, bölgeyi, ülkeyi, kıtayı
ve nihayetinde dünyayı anlamasına yardımcı olan bir öğretim yaklaşımı olarak adlandırabiliriz. Yerel
coğrafya öğretimi adı üzerinde ‘yerel’ bir alanın onu diğer alanlardan ayıran özelliklerinin bireylere
eğitim yoluyla aktarılmasını ve bireylerin içinde yer aldığı çevrenin, bölgenin, ülkenin ve yeryüzünün
fiziki, beşeri ve ekonomik etmenlerini öğrenmesini, bireylerin öğrendiklerinden hareketle bilgilerini
genellemesini, farklı bağıntılar kurarak çıkarımlarda bulunmasını ve öğrendiklerini hayatları boyunca
kullanmasını hedeflemektedir. Xin’ e (2007) göre, yerel coğrafya eğitimi, “ortaokul eğitiminin önemli
bir parçasıdır. Yerel coğrafya, öğrencilerin okul çevresini bilmesini, ders kitabındaki bilgiyi
kullanmasını, pratik kabiliyetini geliştirmesini ve sürdürülebilir kalkınma fikrini oluşturmasını, ülke
ve memleket sevgisini harekete geçirerek geliştirmesine yardımcı olur” şeklinde ifade etmiştir.
Araştırma 2014-2015 eğitim-öğretim yılında Kayseri ve Bolu’da görev yapmakta olan 101 sosyal
bilgiler öğretmeni ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Nitel araştırma yöntemlerinden Durum
Çalışması kullanılmıştır. Görüş formu ile elde edilen bulgular, Betimsel Analiz yöntemi ile
çözümlenerek tablolar halinde verilmiştir. Araştırma sonucunda katılımcılar yerel coğrafya öğretimini
“coğrafya konularının yakın çevreden yararlanarak öğretimi” ve “yaşadığımız çevrenin coğrafi
özelliklerinin öğretimi” olarak tanımlamışlar ve yerel coğrafya öğretiminin sosyal bilgilerde
uygulanabilirliği konusunda olumlu görüşte bulunmuşlardır. Yine katılımcılar yerel coğrafya
öğretiminin sosyal bilgilerde Yeryüzü Şekilleri ve İklim konularında kullanılabileceğini belirtmiş, bu
kapsamda ise gezi-gözlem yönteminden yararlanılabileceklerini belirtmişlerdir. Ayrıca katılımcılar
yerel coğrafyanın öğrencilere olumlu katkılar sağlayabileceğini düşündükleri ve sosyal bilgiler
öğretim programında yerel coğrafyanın fiziki, beşeri ve ekonomik yönlerine dair bir ünitenin var
olmasını istedikleri araştırmanın sonuçları arasındadır.
Anahtar Kelimeler: Yerel Coğrafya, Yerel Coğrafya Öğretimi, Sosyal Bilgiler Öğretimi, Öğretmen
Görüşleri
ulaşılmıştır. Ulaşılan tezler Doküman İncelemesi tekniği kullanılarak incelenmektedir. Araştırma sonucunda sosyal bilgiler eğitimi alanında coğrafya konularına ilişkin yapılmış lisansüstü tezler farklı açılardan gruplandırılarak incelenecek ve bu konuda araştırma eğilimlerinin hangi yönde olduğu belirlenerek yorum ve önerilerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sosyal Bilgiler Eğitimi, Coğrafya Konuları, Lisansüstü Tezler, Bibliyografya.
aktarılmasına harita denir. Geçmişten bugüne haritalar tarihin her döneminde farklı amaçlarla
kullanılmış ve insanoğlunun yaşamını kolaylaştırmıştır. Günümüzde ise haritalar bilim ve
teknolojinin gelişimiyle çeşitlenmiş ve yalnızca basılı materyaller olarak değil elektronik ortamlarda
da kullanılır hale gelmiştir. Böylelikle ilkokuldan itibaren sınıf duvarlarında yer alan haritalar, artık
tablet, bilgisayar, akıllı tahtalar ve projeksiyon cihazlarıyla eğitim-öğretim faaliyetlerinde
kullanılagelmektir. Bunlara ek olarak cep telefonlarında yer alan GPS ve benzeri web tabanlı
uygulamalarla birlikte ihtiyaçlara yönelik çeşitli haritalara da kolaylıkla ulaşılabilmektedir.
Günümüzde haritalara kolaylıkla ulaşılabilmesi onlardan etkin şekilde yararlanıldığını
göstermemektedir. Nitekim haritalardan etkili şekilde yararlanabilmek için harita okuryazarı olmak
gerekmektedir. Bu okuryazarlık becerilerinin kazanılabilmesi için ise erken yaşlardan itibaren
haritalarla karşılaşılması gerekmektedir. Farklı içeriklerde onlarca çeşit haritanın olması, haritaların
birçok farklı derste kullanılabilmesine olanak sağlamaktadır. İlk ve ortaokulda haritalardan
yararlanılabilecek başlıca derslerden birisi de Sosyal Bilgiler’dir. Araştırmada yarı deneysel yöntem
kullanılmıştır. Bu kapsamda 5. sınıf sosyal bilgiler dersinde deney ve kontrol grubu belirlenerek
“İnsanlar, Yerler ve Çevreler” öğrenme alanı boyunca harita destekli sosyal bilgiler öğretimi
gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda deney grubu lehine sosyal bilgiler dersine karşı tutumlarda
ve harita bilgi ve becerilerinde olumlu etki tespit edilmiştir.
gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmelerden birisi de Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2019 yılı
itibariyle öğretmenlere yönelik uygulamaya koyduğu “Müze Eğitimi Sertifika Programı” adlı
hizmet içi eğitim programıdır. Bu programla birlikte öğretmenlerin görev yaptıkları illerdeki
tarihi, kültürel mekânları ve müzeleri etkin şekilde kullanarak öğretime dâhil etmeleri
hedeflenmiştir. Bu doğrultuda araştırmanın amacı farklı branşlardan
(beden eğitimi ve spor, bilişim teknolojileri ve yazılım, din kültürü ve ahlak bilgisi, fen
bilimleri, görsel sanatlar, matematik, müzik, sosyal bilgiler, Türkçe, yabancı dil,)
öğretmenlerin Kayseri ilindeki tarihi mekânlara ve müzelere yönelik farkındalıklarını ve müze
eğitimine ilişkin düşüncelerini tespit etmektir. Bu kapsamda araştırmada nitel araştırma
yaklaşımlarından temel nitel araştırma kullanılmıştır. Araştırmanın verileri yarı
yapılandırılmış görüşme formlarından elde edilmiştir. Veriler nitel veri analiz tekniklerinden
biri olan betimsel analiz ile çözümlenmiştir. Araştırmada verilerin analizleri devam
etmektedir. Araştırma sonucunda katılımcıların Kayseri ilindeki tarihi mekânlara yönelik
farkındalıkları, müze eğitimine ilişkin görüşleri ve kendi dersleri bağlamında müzelerden
yararlanmaya ilişkin düşünceleri tespit edilerek yorum ve önerilerde bulunulacaktır.
Turkey, in terms of geopolitics as geography has a great importance. But the political impotence of other states in the region, sectarian strife, as the geography where Turkey has taken place for reasons such as a terrorist state is experiencing continuous hot development. Due to the civil war in Syria, Turkey, since 2011 it has been exposed to a large wave of immigration. The number of asylum seekers in Turkey in 2019 is already approaching four million. With the arrival of asylum seekers, a number of problems have been accompanied. In order to identify these problems, qualitative research methods were used. In this context, a senior official of the Provincial Migration Administration, two family physicians, three senior civil society organization officials and two Asylum Seekers were interviewed. The interviews were analyzed with descriptive analysis technique which is one of the qualitative data analysis methods. As a result of the research, it was found that the health problems of the asylum seekers were good but the main problems were lack of communication (language problem). In addition, it was determined that they had difficulties in integrating into society and had to struggle with prejudices against them.
and international context also support this important contribution. It can be used in every lesson at every level of education from out-of-school places. One of the lessons that can be used is the social studies at the
beginning of the lessons in the middle school level. Undoubtedly, the most basic task in the realization of out-of-school activities falls into the teachers. However, it is important for teachers to take practical
trainings on how to use out-of-school places in education faculties in pre-service training period so that teachers can make effective use of out-of-school places. In this context, the purpose of the research is to
reveal the experiences of third grade prospective teachers who are studying in Erciyes University Social Studies Teacher Program in the course of "Out-of-School Activities Local Geography and History
Teaching" which they have taken in spring semester of 2017-2018 academic year. For this purpose, qualitative research method case studies were used in the research. As a means of collecting data in the
research, the teacher candidates used the product files they had prepared during the course of a semester, the diaries they held and interviews made at the end of the semester. In the analysis of the data obtained in the research, content analysis was used from the qualitative data analysis approaches. As a result of the research, it was determined that the teacher candidates were aware of the out-of-school activities that could be carried out in social studies classes and developed a positive attitude towards out-of-school activities.
current problems in the area and suggestions for solutions. In this context, the aim of the research is to analyze the contents in terms of various variables such as subject, purpose and method of papers presented in USBES between 2011-2017. Qualitative research approach was adopted in the research and document review method was used. In this respect, the data obtained from the 2011-2017 usbes abstract books were subjected to content analysis and made comments and suggestions on the subject.
Anahtar Kelimeler: Şehrimiz Dersi, Sosyal Bilgiler, Yerel Coğrafya.
Anahtar Kelimeler: Somut Olmayan Kültürel Miras, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi, Ders Kitabı
Dünyada yaklaşık 3000 bilim merkezi bulunmaktadır. Bu bilim merkezlerine her yıl yaklaşık 300 milyonun üzerinde ziyaretçi gelmektedir. Dünya’da ilk bilim merkezinin temelleri 1830’a kadar dayanmaktadır. Türkiye’de ise ilk bilim merkezi 23 Nisan 1993 tarihinde Feza Gürsey Bilim Merkezi adıyla Ankara’da açılmıştır. 2010 yılında Gaziantep, 2014 yılında Bursa, daha sonra ise TÜBİTAK desteğiyle sırasıyla Konya, Kocaeli, Elazığ ve Kayseri illerinde bilim merkezleri kurulmuştur. Ayrıca bunlar dışında ilçe belediyeleri ve özel girişim desteğiyle de birçok bilim merkezi faaliyete geçirilmiştir. TÜBİTAK’ın desteğiyle 2023 hedefler doğrultusunda öncelikle tüm büyükşehirlere ardından ise tüm illere bilim merkezlerin kurulması planlanmaktadır. Bilim merkezleri, farklı yaş gruplarından ve farklı birikime sahip bireyleri bilimle buluşturarak, bilim ve teknolojiyi toplum için anlaşılır ve ulaşılır bir hale getirmeyi ve bilim ve teknolojinin önemini toplum gözünde artırmayı amaçlayan; deneysel ve uygulamalı etkinlikler içeren, ziyaretçilerini denemeye ve keşfetmeye teşvik eden; kamu yararı gözeten, kar elde etmek amacıyla kurulmayan, kamu ya da özel sektör kaynakları ile finanse edilen merkezlerdir (TÜBİTAK). Bilim merkezleri okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar her kademede yer alan çeşitli derslerde yararlanılabilecek okul dışı öğrenme ortamlarından biridir. Bu derslerden birisi de Sosyal Bilgiler’dir. Bilim merkezlerinin içeriklerinin tematik anlayışla oluşturulması, sosyal bilgilerde birçok konunun öğretiminde bu merkezlerden kolaylıkla yararlanılmasını mümkün kılmıştır. Araştırmanın amacı sosyal bilgiler öğretmen adaylarının bilim merkezi ziyaretine ilişkin deneyimlerini ve sosyal bilgilerde bilim merkezlerinden yararlanılmasına ilişkin görüşlerini ortaya çıkarmaktır. Araştırma Nitel Araştırma deseni ile dizayn edilmiş ve elde edilen veriler yine nitel veri analiz yöntemleri çözümlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bilim Merkezi, Okul Dışı Öğrenme, Sosyal Bilgiler.
ABSTRACT
There are about 3,000 science centres around the world. Approximately over 300 million visitors come to these centres every year. The foundations of the first science centre in the world date back to 1830. The first science centre in Turkey has been opened in Ankara on April 23rd, 1993 under the name Feza Gürsey Science Centre. Science centres have been established in Gaziantep in 2010, in Bursa in 2014, then in Konya, Kocaeli, Elazığ and Kayseri respectively with the support of TUBITAK (Science and Technological Research Council of Turkey). In addition, other scientific centres have been put into operation with the support of district municipalities and private enterprises. With the support of TUBITAK, in line with the 2023 targets, it is planned to establish science centres in all the major cities and then in all provinces. Science centres are centres that aim to make science and technology understandable and accessible for the society and increasing the importance of science and technology in the eyes of the society by bringing together individuals from different age groups and having different backgrounds; that include experimental and practical events, that encourages their visitors to try and explore; that protects public interest; that are not established with the intent to drive profit, that are financed by public or private sector resources (TUBITAK). Science centres are one of the extra scholastic learning environments that can be benefited from in various courses in every stage from pre-school education to university. One of these courses is Social Studies. The contents of the science centres being created with a thematic understanding has made it possible to easily benefit from these centres in the teaching of many subjects in social studies. The purpose of the research is to reveal the experiences related to prospective teachers’ visit to the science centre and their views on the use of science centres in social studies. The research has been designed with Qualitative Research pattern and the data obtained have been analysed again with qualitative data analysis methods.
Keywords: Science Centre, Extra scholastic Learning, Social Studies.
de etkilenmektedir. Yapılan birçok araştırma, kısa sürede bilgi ezberletilerek test sınavlarında başarılı olunmasını
amaçlayan sosyal bilgiler öğretiminden, çocukların pek de hoşnut olmadıklarını göstermektedir. İlköğretim
basamağında Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler, birçok sosyal bilimin toplulaştırılmaya dahil edilmesinden
kaynaklanmış derslerdir. Bunlar, aslında çeşitli eğitim kuramları doğrultusunda çocuk gelişimine yönelik olarak
yapılandırılmış toplu öğretim dersleridir. Ne yazık ki yarışmacı eğitim, çocuk gerçeği ve toplu öğretim ilkelerini
ikinci plana itmektedir. Özellikle okullardaki esasici anlayış ve ayrık (disipliner) öğretim, uzmanlık üzerine
temellendirilmektedir. Bu nedenle toplu öğretim dersleri olan Hayat bilgisi, Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgilerin de
ayrık öğretim dersleri gibi işlenmesine neden olmaktadır. Oysa ki toplu öğretimin doğuş gerekçesinin başında
çocuğa görelilik ilkesi bulunmaktadır. Diğer gerekçeler arasında çocuğun ilgi ve yeteneklerinin dikkate alınması,
gerçek yaşama yönelik eğitim, her ortam ve koşula uyarlanabilen esnek eğitim, ilişkilendirilerek anlamlı temalarda
birleştirilen kalıcı eğitim, bilgi yerine duygu ve değerleri temel alan eğitim ilkeleri sayılabilir. Yukarıda sözü edilen
gerekçe veya ilkeler, çocuğa uygun eğitim kaygısı güden çeşitli eğitimcilerin görüşlerine ve uygulamalarına
dayanmaktadır. Bunlar arasında Jan Amos Comenius, Marques de Condercet, Jean Jacques Rousseau, Johann
Heinrich Pestalozzi, Friedricht Herbart, Berthold Otto, John Dewey, C. M. Murry, P. Petersen, Jean Ovide Decroly,
Helen Parkhurst ve Gestalt psikologları (Max Wertheimer, Kurt Koffka, Wolfgang Köhler) sayılabilir. Türkiye’de
de Cumhuriyetin kuruluşundan başlayarak toplu öğretim sistemine ilişkin görüşleri bulunan Satı bey, Mustafa
Necati, Celal Antel ve İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu gibi eğitimciler bulunmaktadır. Toplu öğretim sistemi, bu
eğitimcilerin ortaya attığı yararcılık ve ilerlemecilik gibi eğitim felsefesi akımlarına dayandırılmaktadır. Toplu
öğretimin ayrık öğretim programlarından en önemli farkı her zaman ve her mekandaki değişime (çevreye duyarlı)
uyarlanabilirlik özelliği ve esnek yapsıdır. İlerlemecilik, yararcı felsefenin eğitime uygulanmış şeklidir. Yararcılık,
değişme olgusunu gerçeğin kendisi olarak görmektedir. Bu nedenle yararcılığa göre eğitim sürekli bir gelişim
içindedir. Eğitimciler yeni bilgiler ve değişmeler ışığında, eğitime yeni amaçlar ve politikalar belirlemeye hazır
olmalıdırlar. Bu felsefede asıl amaç, toplumsal yapı ve yaşayış düzeninde demokratik ve sosyal bir hayat biçimi
geliştirmektir. Topluma, dış dünyaya ve belli doğrulara uyum yerine tecrübenin sürekli olarak yeniden inşa
edilmesi, eğitim programlarının özünü oluşturur. Bazı eğitimcilerin toplulaştırmayı eğitimin tüm öğelerine
uygulayarak denemeler yaptıkları görülmektedir. Öğeler arasında bulunan program, öğretmen ve öğrencilerin
toplulaştırmaya konu edildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde en yaygın uygulama program alanındaki
toplulaştırmadır. Hatta yüz yaşını doldurmuş geleneksel toplu öğretim program ve dersleri arasında bulunan Hayat
Bilgisi, Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgiler en çok bilinen ve yaygın olarak kullanılanlardandır. Ancak toplu öğretimin,
eğitim kurumları gibi birçok şirket tarafından da personellerini eğitmek amacıyla kullanıldığına tanık
olunmaktadır. Ayrıca hizmet öncesi ve sonrası dönemde öğretmenlerin, toplu öğretim ilkelerine göre
yetiştirilmemiş olmaları da bir başka sorunu oluşturmaktadır. Toplu öğretim derslerinin birçok ayrık öğretim dersi
öğretmeni tarafından okutulmaya çalışıldığı görülmektedir. Bunlar arasında liselere yönelik yetiştirilmiş Tarih ve
Coğrafya öğretmenleri de bulunmaktadır. Bildiri, tarih eğitimi odağında toplu öğretimi anlama ve Türkiye’de toplu
öğretimin önemine dikkat çekme çabasının bir ürünüdür. Bu çaba bağlamında tarama yönteminden yararlanılarak
araştırma yapılmış ve alan uzmanlarıyla tartışılmak üzere bildiri olarak hazırlanmıştır.
Anahtar sözcükler: İlkokul, Ortaokul, Sosyal Bilgiler Öğretimi, Toplu Öğretim
sürecinde okul dışı ortamların da etkin şekilde kullanılması gerektiğine dair çalışmalar eğitim literatüründe çok
eskilere dayanmaktadır. Bu okul dışı öğrenme ve öğretme ortamlarından biri de müze ve tarihi mekânlardır.
Müzeler ve tarihi mekânlar Sosyal Bilgiler dersi için önemli birer kaynak durumundadır. Sosyal Bilgiler dersinin
okul dışı öğrenme ortamlarından yararlanılmasına en uygun derslerden biri olduğu söylenebilir. Sosyal bilgiler
dersinde insan yaşamı ve toplum dün, bugün, yarın bağlamında insan çevre ilişkileri doğrultusunda ele
alınmaktadır. Yaşama dönük bu dersin okul dışı öğrenme olanaklarından yararlanması kaçınılmaz bir
zorunluluktur. Sosyal Bilgiler Öğretim Programında yer alan gözlem becerisi, mekânı algılama becerisi, zaman ve
kronolojiyi algılama becerisi, değişim ve sürekliliği algılama becerisi gibi becerilerin öğrencilere kazandırılması
okul dışı öğrenmeyi ve öğrendiklerini okulun dışında kullanmayı gerektirmektedir. Sosyal bilgiler dersini
yürütecek olan öğretmen adaylarının hizmetöncesi eğitimlerinde müzeler ve tarihi mekânlara ilişkin gerekli
bilgileri edinmesi, uygulama çalışmaları yapması önem taşımaktadır. Sosyal bilgiler dersi kazanımları ile ilgili
müze ve tarihi mekânların belirlenmesi, bu mekânlarda gerçekleştirilebilecek etkinliklerin geliştirilmesi öğretmen
adaylarına deneyim kazandıracaktır. Öğretmen adaylarının müzelerin ve tarihi mekânların sosyal bilgiler
eğitimindeki rolünü kavramaları bakımından bu tür uygulamaların olabildiğince tekrarlanması gerekir.
Alanyazında yapılan çalışmalar incelendiğinde müzelerin ve tarihi mekânların öğrencilere birçok kazanım
sağlayacağı belirtilirken özellikle de soyut konuları somutlaştırarak öğrencilerin kalıcı öğrenmeler sağlayacağı
üzerine vurgu yapmaktadır. Sosyal ve kültürel bir ortam olarak müzeler aynı zamanda eğitim işlevine de sahiptir
ve bu işlevin etkili biçimde yerine getirilmesinde eğitimcilere önemli sorumluluklar düşmektedir. Tarihi mekân,
geçmişte yaşayan insanların barınma veya farklı amaçlarla inşa ettikleri yapı veya tarihi bir olayın yaşandığı yer
olarak tanımlanabilmektedir. Çoğunlukla geçmişin izlerini taşıyan ve bu izlerin takip edilmesiyle geçmiş, bugün
ve gelecek bağlamında çeşitli ipuçları sunan bu mekânlar etkili bir eğitim-öğretim ortamı olarak kullanılabilir.
Müzeler ve tarihi mekânlardan bilgi ve beceri öğretiminin yanı sıra değerler eğitiminde de yararlanılabilir. Ancak
alanyazında müze ve tarihi mekânların değer eğitiminde kullanımına yönelik olarak yeterli çalışma olmadığı
görülmektedir. Bu kapsamda bu araştırmada sosyal bilgiler öğretmen adaylarının tarihi mekânlarda değer
eğitimine ilişkin görüşlerini belirlemek amaçlanmaktadır. Araştırmada nitel araştırma yaklaşımı kullanılmıştır. Bu
bağlamda araştırmanın katılımcılarını bir devlet üniversitesinde Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Programına devam
eden ve Özel Öğretim Yöntemleri II dersini alan 4. sınıf öğretmen adayları oluşturmaktadır. Araştırmada ilk olarak
öğretmen adaylarının müzeler ve tarihi mekânlar ile ilgili var olan algı ve düşüncelerini ortaya koymak amacıyla
araştırmacılar tarafından geliştirilen açık uçlu anket formu uygulanmıştır. Daha sonra öğretmen adaylarının
katılımıyla Kayseri Lisesi Milli Mücadele Müzesi’ne bir ziyaret gerçekleştirilmiştir. Öğretmen adaylarının müze
ziyareti sonrasındaki görüşlerini elde etmek amacıyla yine bir açık uçlu anket formu uygulanmıştır. Son aşamada
ise öğretmen adaylarından daha ayrıntılı görüş elde edebilmek için 12 öğretmen adayı aday ile yarı yapılandırılmış
görüşme yapılmıştır. Elde edilen veriler betimsel analiz yöntemiyle analiz edilmiştir. Araştırma sonuçları öğretmen
adaylarının müze gezisinde vatanseverlik, dayanışma, sorumluluk, saygı, yardımseverlik, özgürlük, bağımsızlık,
bağımsızlık, çalışkanlık, bilimsellik, estetik, duyarlılık, hoşgörü, dürüstlük, sevgi, barış ve aile birliğine önem
verme değerlerinin ön plana çıktığını düşündüklerini göstermektedir. Araştırmada elde edilen sonuçlar bağlamında
öğretmen eğitiminde değerler eğitiminin gerçekleştirilmesine müze ve tarihi mekânlardan yararlanılmasına, müze
ve tarihi mekânlarda değer eğitimiyle ilgili yapılabilecek etkinliklere yönelik öneriler getirilmiştir.
Anahtar sözcükler: Değerler eğitimi, Müze, Sosyal Bilgiler, Tarihi Mekânlar
olmadığı eşsiz bir tarihi ve kültürel mirası bünyesinde barındırmaktadır. Ünlü tarihçi Heredot’un “gök kubbenin
altındaki en güzel coğrafya yeryüzünün en güzel iklimine sahip” olarak tanımladığı ülkemiz coğrafyasında Türk
müzeciliğinin ilk izleri, Selçuklu Dönemi’nde (13.yy) eski Konya’nın bulunduğu höyüğü çevreleyen sur
duvarlarının etrafına çeşitli dönemlere ait eserlerin nizami bir şekilde dizilmesi ile karşımıza çıkmaktadır (Kültür
Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, 2017). Ülkemizde gerçek anlamda ilk müzecilik faaliyeti ise 1846 yılında
Fethi Ahmet Paşa tarafından İstanbul’da Aya İrini Kilisesi’nde toplanan ve günümüzde İstanbul Arkeoloji
Müzeleri’nin de temelini oluşturan Mecma-ı Âsâr-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu) ile başlamıştır. Bu
koleksiyonun geliştirilmesiyle 1869 yılında Müze-i Hûmâyun adıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk müzesi
kurulmuş ve 1881 yılında bu müzenin başına Osman Hamdi Bey’in getirilmesiyle birlikte Türk müzeciliğinde yeni
bir dönem başlamıştır. Başlangıçta ülkemizdeki eserlerin yurtdışına kaçırılmasını engellemek amacıyla eserlerin
toplanması ve korunması yönünde yürütülen müze faaliyetleri, müzelerin halka açık ziyaretlere açılmasıyla birlikte
dolaylı olarak eğitimsel işlevini de harekete geçirmiştir. 21. yüzyıl ile birlikte müzeler artık klasik müze anlayışını
geride bırakarak çağdaşlaşma sürecine girmiştir. Karadeniz’e (2014) göre bu yüzyılda müzeler; “toplumun bütün
kesimleri için, yoğun kitle iletişimine dayanan sunumlar, eğitim programları ve sosyal etkinlikler düzenleyerek
aktif izleyicilerini artıracakları “yeni müzecilik” anlayışını benimsemiştir. Postmodern müzecilik olarak da
yorumlanan bu anlayışla müze, her konuyu özgürce tartışıp yorumlayan, interaktif sunum teknikleriyle sergileyen
ve farklı birikim ve ilgilere sahip izleyicileri aynı çatı altında buluşturan bir kurum” olarak tanımlanmaktadır.
ICOM’un (Uluslararası Müzeler Konseyi) tüzüğünde geçen tanıma göre müze, toplumun ve onun gelişiminin
hizmetinde, kamuya açık, eğitim, çalışma ve haz amacıyla insanlığın ve etrafındakilerin somut ve soyut mirasını
toplayan, muhafaza eden, araştıran, ileten ve sergileyen, kar amacı gütmeyen kalıcı bir kuruluştur. Tanımda da
vurgulandığı üzere müzelerin eğitimsel işlevi, uluslararası alanda özellikle son yıllarda daha da önemli bir hale
gelmiş ve gelmeye devam edeceği gözlemlenmektedir. Ülkemizde ise müzeler hem nicelik hem de nitelik
bakımından önemli gelişmeler göstermektedirler. İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre ülkemizde 2010
yılında 185’i devlet, 149’u özel olmak üzere toplam müze sayısı 334 iken bu rakam 2015 yılında 193’ü devlet,
216’sı özel olmak üzere toplamda 409’a ulaşmıştır. Buna karşılık Kültür ve Turizm Bakanlığı verileri de ülkemizde
artan müze sayısıyla birlikte ziyaretçi sayısında da önemli bir artış olduğunu göstermektedir. Nitekim bu verilere
göre 2000 yılında 6.887.344 olan müze ziyaretçi sayısı nispeten devamlı bir artış göstererek 2015 yılı itibariyle
28.454.284 kişiye ulaşmıştır. Tüm bu gelişmelerden hareketle araştırmanın amacı ülkemizde müzelerin eğitimsel
işlevine ve kullanımına ilişkin müze uzmanlarının düşüncelerini anlamak, anlamlandırmak ve değerlendirmektir.
Araştırma ülkemizin farklı şehirlerinde ki özel ve devlet müzelerinde görev yapmakta olan 13 müze uzmanıyla
gerçekleştirilmiştir. Çalışma, Nitel Araştırma deseniyle dizayn edilmiştir. Araştırmadan elde edilen veriler nitel
veri toplama yöntemlerinden biri olan görüşme yoluyla edinilmiştir. Verilerin analizinde ise nitel veri analiz
yaklaşımlarından Tümevarımsal Analiz kullanılmıştır. Araştırma sonucunda ülkemizde özel müzeler başta olmak
üzere müzelerin eğitimsel faaliyetlerinin artış gösterdiği ancak özellikle okul gruplarının yaptıkları müze
ziyaretlerinin öğretmen, öğrenci ve müze uzmanlarından kaynaklı birtakım nedenlerce yeterince verimli
geçmediği, verimli bir müze ziyareti için ise ziyaretçilerin müze ve içeriği hakkında ziyaret öncesinde bir ön
hazırlık yapması gerektiği, MEB’in müzeler ile yeterince işbirliği içerisinde olmadığı gibi birtakım sonuçlara
ulaşılmıştır.
Anahtar sözcükler: Eğitim, Görüşler, Müze, Müze Uzmanları, Müze Eğitimi
gelmektedir. Ülkeler artık devlete karşı görev ve sorumluluklarını yerine getiren bireylere sahip olmakla
yetinmeyip fırsatları değerlendiren, problemlere karşı yaratıcı çözümler bulan, aktif, araştırmacı, kararlı ve etkili
iletişim gibi birçok özelliğe sahip yeni nesil girişimci bireylere ihtiyaç duymaktadır. Belli bir amaca yönelik insan
yetiştirmenin zor ve uzun bir süreç olduğu dikkate alındığında, girişimci bireylerin yetiştirilmesi için ilkokuldan
başlayarak belli bir sürecin takip edilmesi gerektiği söylenebilir. Çocukların toplumsal yaşamı tüm yönleriyle
anlaması ve karşılaştığı sorunları çözebilmesi için sosyal bilgiler dersinde öğrendiği bilgi ve becerileri yaşamda
kullanması gerekmektedir. Günümüzde çocuklar çok küçük yaştan itibaren günlük yaşam içerisinde çeşitli
sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu sorunlar ve bu sorunlara getirilecek çözüm önerileri sosyal bilgiler dersine
konu olmaktadır.Girişimcilik Sosyal Bilgiler Öğretim Programı’nda öğrencilere kazandırılacak bir beceri
olmasının yanında aynı zamanda bir ara disiplin olarak da ele alınmaktadır. Bu araştırmada da sosyal bilgiler
öğretmen adaylarına girişimcilik eğitimi verilerek, onların girişimcilikle bilgi ve beceri ve tutumları ve
girişimciliğe ilişkin farkındalık kazanması sağlanacaktır. Daha sonra girişimcilik eğitimi almış bir öğretmen
adayına göre sosyal bilgilerin toplumsal yaşamdaki yeri örneklerle ortaya konulmaya çalışılacaktır. Araştırma,
2016-2017 eğitim-öğretim yılı bahar döneminde içerisinde Erciyes Üniversitesi’nde Sosyal Bilgiler Öğretmenliği
programında öğrenim gören 2. sınıf öğretmen adayları ile gerçekleştirilecektir. Araştırmada veriler yarı
yapılandırılmış görüşme ve dokümanlar yoluyla toplanacak, elde edilen veriler nitel veri analiz teknikleriyle
çözümlenecektir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda öğretmen eğitimi ve sosyal bilgiler eğitimine ilişkin
öneriler sunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Girişimcilik, Sosyal Bilgiler, Öğretmen Adayı.
kapsamlı çalışma sürecine girmiştir. Bu amaçla müzelerde eğitimin kalitesini ve etkililiğini artırmaya
yönelik müzeyi ziyarete gelen okul grupları ve diğer ziyaretçiler için eğitim paketleri
hazırlanmaktadır. Müze eğitim paketi sadece müze gezisini değil aynı zamanda müze öncesi
yapılması gerekenleri ve müze sonrası etkinliklerini de içermektedir. Ülkemizde daha çok özel
müzeler tarafından hazırlanan müze eğitim paketlerinin sayısı oldukça azdır. Her müze tarafından
hazırlanması ve müzede eğitim yapan eğitimcilerin kullanması gereken müze eğitim paketleri
hazırlanırken, eğitim, sanat, tarih, öğrenme psikolojisi ve görsellik gibi birçok açıdan ilgili uzmanların
görüş ve önerileri alarak hazırlanmalıdır. Çalışma, müze eğitimi alanında uzman, akademiysen ve
müze eğitimcisi, arkeolog ve sanat tarihçilerinin görüş ve önerileri alınarak okul ve okul dışı müze
ziyaretçileri için ideal müze eğitim paketinde yer alması gereken kriterleri belirlemeyi
amaçlamaktadır.
Araştırmada Nitel Araştırma yöntemlerinden Yarı Yapılandırılmış Mülakat kullanılmıştır. Mülakat ile
elde edilen veriler Maxquda paket programı kullanılarak İçerik Analizi ile çözümlenmiştir. Araştırma
sonucunda müze ziyareti öncesi, müze ziyareti boyunca ve müze ziyareti sonrası için, öğretmen ve
ziyaretçilere yönelik ideal müze eğitim paketinde olması gereken kriterler alan uzmanlarının görüşleri
doğrultusunda belirlenecektir.
Anahtar Kelimeler: Müze, Müze Eğitimi, Müze Ziyareti, Müze Eğitim Paketi.
bir parçasının, belli bir orana göre küçültülerek düzlem üzerine çizilen taslağı olarak ifade
edilmektedir. Coğrafi anlamda ise harita yeryüzünün tamamının veya bir parçasının kuşbakışı
görünümünün matematik yöntemlerle istenilen ölçeğe göre küçültülerek, özel işaretleriyle bir
düzleme çizilmiş örneğidir (Ünlü, Üçışık ve Özey, 2002). Coğrafyanın temel elamanlarından olan
haritalar, kuşbakışı göremeyeceğimiz bir alanı bütün veya parça olarak bir düzlem üzerinde görmeye
olanak tanıyan coğrafyanın görsel materyalleridir. Haritalar tarihin her aşamasında farklı amaçlarla
kullanılmış ve insanoğlunun yaşamını kolaylaştıran bir gereksinim olmuştur. Günümüzde ise
haritalar gelişen bilim ve teknoloji ile birlikte elektronik ortamlarda farklı gereksinimleri karşılayacak
düzeyde gelişim göstermiştir. Bu gelişimle birlikte harita alanında uzmanlaşmaya gidilerek
Kartografya (Harita Bilimi) ortaya çıkmıştır. Tüm bu gelişmelerle birlikte ilkokuldan itibaren sınıf
duvarlarında yer alan haritalar, artık tablet, bilgisayar, akıllı tahtalar ve projeksiyon cihazlarıyla
eğitim-öğretim faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Bunlar dışında cep telefonlarında yer alan GPS ve
benzeri internet tabanlı uygulamalarla birlikte ihtiyaçlarımıza yönelik çeşitli haritalara kolaylıkla
ulaşabilmekteyiz. Dünya tarihinde bilinen ilk haritanın M.Ö. 6200 yılında ülkemiz topraklarında
(Çatalhöyük’de) çizildiği yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır. Yaşadığımız coğrafyada insanoğlunun
günümüzden yaklaşık 8200 yıl öncesine kadar uzanan harita bilgisinin günümüzdeki durumunu
tespit etmek amacıyla ilköğretim düzeyinde haritalarla ilgili en fazla bilgiye sahip olması beklenen
öğretmenler sosyal bilgiler ve sınıf öğretmenliği mezunlarıdır. Bu kapsamda araştırmanın amacı
sosyal bilgiler ve sınıf öğretmenliği öğretmen adaylarının ülkemizin coğrafi bölge, bölüm ve illerine
dair harita bilgilerini tespit etmek ve çeşitli değişkenler açısından incelemektir.
Araştırma, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında Erciyes Üniversitesi, Eğitim Fakültesi’nde Sosyal Bilgiler
Öğretmenliği ve Sınıf Öğretmenliği programlarında öğrenim gören 4. Sınıf öğretmen adayları ile
gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Nitel Araştırma yöntemlerinden Doküman İnceleme kullanılmıştır.
Araştırma sonucunda öğretmen adaylarının ülkemize ait dilsiz harita üzerinde coğrafi bölgelerimizi,
bölümlerimizi, illerimizi ve ülkemizin bazı coğrafi unsurlarını gösterebilme durumları farklı
değişkenler açısından ele alınarak çeşitli yorum ve önerilerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Harita Bilgisi, Dilsiz Harita, Öğretmen Adayları, Sosyal Bilgiler, Sınıf
Öğretmenliği.
alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim bu durumun nedenlerin biri de “yerel” kavramının tam
olarak ne kadar bir alanı kapsadığı konusu üzerinde bir uzlaşının olmamasından kaynaklandığını
ifade edebiliriz. Yerel kavramı görelidir yani yerel, ulusal ve küresel’e karşı bir zıtlık içermektedir.
Genel anlamda yerel’i sınırlandırılmış bir alan olarak tarif edilebilir. Bu bağlamda yerel coğrafya,
yeryüzünün herhangi bir sınırlandırılmış alanının coğrafi olarak herhangi bir açıdan veya her yönden
incelenmesini sağlayan bir coğrafya yaklaşımıdır. Yerel coğrafya öğretimi ise özelden genele doğru
ilkesinden hareketle bireyin yakın çevresinden başlayarak bulunduğu çevreyi, bölgeyi, ülkeyi, kıtayı
ve nihayetinde dünyayı anlamasına yardımcı olan bir öğretim yaklaşımı olarak adlandırabiliriz. Yerel
coğrafya öğretimi adı üzerinde ‘yerel’ bir alanın onu diğer alanlardan ayıran özelliklerinin bireylere
eğitim yoluyla aktarılmasını ve bireylerin içinde yer aldığı çevrenin, bölgenin, ülkenin ve yeryüzünün
fiziki, beşeri ve ekonomik etmenlerini öğrenmesini, bireylerin öğrendiklerinden hareketle bilgilerini
genellemesini, farklı bağıntılar kurarak çıkarımlarda bulunmasını ve öğrendiklerini hayatları boyunca
kullanmasını hedeflemektedir. Xin’ e (2007) göre, yerel coğrafya eğitimi, “ortaokul eğitiminin önemli
bir parçasıdır. Yerel coğrafya, öğrencilerin okul çevresini bilmesini, ders kitabındaki bilgiyi
kullanmasını, pratik kabiliyetini geliştirmesini ve sürdürülebilir kalkınma fikrini oluşturmasını, ülke
ve memleket sevgisini harekete geçirerek geliştirmesine yardımcı olur” şeklinde ifade etmiştir.
Araştırma 2014-2015 eğitim-öğretim yılında Kayseri ve Bolu’da görev yapmakta olan 101 sosyal
bilgiler öğretmeni ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Nitel araştırma yöntemlerinden Durum
Çalışması kullanılmıştır. Görüş formu ile elde edilen bulgular, Betimsel Analiz yöntemi ile
çözümlenerek tablolar halinde verilmiştir. Araştırma sonucunda katılımcılar yerel coğrafya öğretimini
“coğrafya konularının yakın çevreden yararlanarak öğretimi” ve “yaşadığımız çevrenin coğrafi
özelliklerinin öğretimi” olarak tanımlamışlar ve yerel coğrafya öğretiminin sosyal bilgilerde
uygulanabilirliği konusunda olumlu görüşte bulunmuşlardır. Yine katılımcılar yerel coğrafya
öğretiminin sosyal bilgilerde Yeryüzü Şekilleri ve İklim konularında kullanılabileceğini belirtmiş, bu
kapsamda ise gezi-gözlem yönteminden yararlanılabileceklerini belirtmişlerdir. Ayrıca katılımcılar
yerel coğrafyanın öğrencilere olumlu katkılar sağlayabileceğini düşündükleri ve sosyal bilgiler
öğretim programında yerel coğrafyanın fiziki, beşeri ve ekonomik yönlerine dair bir ünitenin var
olmasını istedikleri araştırmanın sonuçları arasındadır.
Anahtar Kelimeler: Yerel Coğrafya, Yerel Coğrafya Öğretimi, Sosyal Bilgiler Öğretimi, Öğretmen
Görüşleri
ulaşılmıştır. Ulaşılan tezler Doküman İncelemesi tekniği kullanılarak incelenmektedir. Araştırma sonucunda sosyal bilgiler eğitimi alanında coğrafya konularına ilişkin yapılmış lisansüstü tezler farklı açılardan gruplandırılarak incelenecek ve bu konuda araştırma eğilimlerinin hangi yönde olduğu belirlenerek yorum ve önerilerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sosyal Bilgiler Eğitimi, Coğrafya Konuları, Lisansüstü Tezler, Bibliyografya.
portion of these visitors are school-age children. Science centers are not only a formal learning environment that can be used in various
courses at every level from pre-school education to university but also informal learning environments that can be considered within the
scope of lifelong learning. However, it is seen that the content related to social sciences is given a very little place in the existing science
centers. This situation causes the perception of science in society to be formed incompletely or incorrectly, and at the same time, it is
not possible to benefit from these places sufficiently in the courses related to different social sciences. In this context, the research aims to determine the views of teachers on science, science centers, and social sciences and to reveal their thoughts on how social sciences
can be integrated into science centers. Phenomenology, one of the qualitative research methods, was used in the study. The study group
of the research consists of 25 teachers from social studies, history, geography, Turkish language and literature, philosophy group, and
Turkish branches working in secondary school, social sciences high school, science, and art center, science, and Anatolian high schools.
The criterion sampling method was used in the determination of the study group, and the main criterion sought for the participants was
that they visited the science center with their students. Semi-structured interviews were used as a data collection tool in the research. The
data were analyzed by descriptive and content analysis, one of the qualitative data analysis techniques. The findings were interpreted with
a holistic description and supported by direct quotations from the participants. As a result of the research, it has been determined that the
participants think that social sciences are not given enough value in Turkey, that the content related to social sciences is not included in the
science centers, and that the existing science centers can be rearranged with the content of social sciences.
Keywords: Science, Social sciences, Science centre, Teacher’s opinions
müze, tarihi mekân ve müze eğitimine ilişkin düşüncelerini tespit etmektir. Bu kapsamda araştırmanın çalışma grubunu ortaokul düzeyindeki tüm branşlardan (beden eğitimi ve spor, teknoloji ve tasarım, bilişim teknolojileri ve yazılım, din kültürü ve ahlak bilgisi, fen bilimleri, görsel sanatlar, matematik, müzik, sosyal bilgiler, Türkçe, yabancı dil,) 2’şer olmak üzere toplamda 22 öğretmen oluşturmaktadır. Nitel araştırma yaklaşımlarından temel nitel araştırma kullanıldığı bu araştırmanın verileri yarı yapılandırılmış görüşmelerden elde edilmiştir. Veriler nitel veri analiz tekniklerinden biri olan betimsel analiz ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda katılımcıların müzeleri tarihi eserlerin sergilendiği yer olarak, tarihi mekânı ise geçmişe ait yapı ve eserler olarak gördükleri; katılımcılardan yalnızca 6’sının ders kapsamında müzelerden yararlandığını ifade ederken öte yandan 17’sinin dersleri kapsamında müzelerden yararlanılabileceğini düşündükleri tespit edilmiştir. Ayrıca katılımcıların Kayseri’nin tarihi mekânlarına yönelik farkındalıklarının sınırlı, müzelerden yararlanılabilecek başlıca derslerin Sosyal Bilgiler, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.
Parallel to the developments in the world, a number of developments are taking place in museum education in Turkey, as well. One of these developments is the in-service training program called "Museum Education Certificate Program" which has been implemented by the Ministry of National Education for teachers as of 2019. With this program, it is aimed for the teachers to use the historical, cultural places and museums in the provinces where they work effectively and to include them in the education. These trainings are currently available only to limited branch teachers. Considering that museums can be used within the scope of many courses, it is important to reveal the courses that can be used. In this context, the aim of the study is to determine the opinions of secondary school branch teachers about museum, historical place and museum education. In this context, the working group of the study consists of a total of 22 teachers, two each of whom are from all branches (physical education and sports, technology and design, information technologies and software, religious culture and moral knowledge, science, visual arts, mathematics, music, social studies, Turkish, foreign language,) at secondary school level. The date of basic qualitative research from qualitative research approaches were obtained from semi-structured interviews. The data were analyzed with descriptive analysis which is one of the qualitative data analysis techniques. As a result of the research, the participants considered the museums as the place where the historical artifacts were exhibited and the historical place as the structures and artifacts of the past. While only 6 of the participants stated that they benefited from museums within the scope of the course, 17 of them thought that they could benefit from the museums within the scope of the courses. In addition, the participants' awareness of Kayseri's historical sites is limited and it is concluded that the main courses that can be used in museums are Social Studies, Religious Culture and Moral Knowledge and T.R. History of Turkish Revolution and Atatürkism.
Abstract According to the Turkish Statistical Institute (TUİK), while in 2010 the total number of museums in Turkey was 334, 185 of which were state and 149 were private, in 2016 the total number reached 417, 193 of which were state and 224 were private. At the same time, the figures of the Ministry of Culture and Tourism show that with the growing number of museums in the country the number of visitors increases significantly. Thus, according to these figures, the number of museum visitors, which was 6.887.344 in 2000, has risen to 28.454.284 as of 2015 with a constant increase. The purpose of the study is to understand, to interpret and evaluate the opinions of museum experts regarding generally museums and the educational function, use of the museums in Turkey. This research was carried out with the participation of 13 museum experts working in private and state museums in different cities of Turkey. The research was designed as qualitative research pattern. Data obtained from the study were acquired through interview, one of the qualitative data collection methods. In the analysis of the data, such approach of the qualitative data analysis as inductive analysis was used. As a result of the research, it was ascertained that particularly private museums have shown an increase in educational activities, but due to the fact that they were visited by teachers, students and museum experts, these visits were not quite productive; and in order to make visits to museums more efficient, it is required to provide preliminary information regarding the museum and its contents. Thus the results, that the Ministry of Education has not been sufficiently collaborating with the museums, have been achieved.
devletlerin siyasi iktidarsızlıkları, mezhep çatışmaları, terör gibi nedenlerle Türkiye’nin de içinde bulunduğu
coğrafya sürekli sıcak gelişmelerin yaşandığı bir yer halini almıştır. Suriye’de başlayan iç savaş nedeniyle
Türkiye, 2011 yılından itibaren büyük bir göç dalgasına maruz kalmıştır. 2019 yılında Türkiye’de sığınmacıların
sayısı dört milyona yaklaşmış durumdadır. Sığınmacıların gelişiyle birlikte bir takım sorunlar da beraberinde
gelmiştir. Bu sorunları tespit etmek amacıyla araştırmada Nitel Araştırma yöntemlerinden temel nitel araştırma
kullanılmıştır. Bu kapsamda bir İl Göç İdaresi üst düzey yetkilisi, iki Aile Hekimi, üç farklı Sivil Toplum Kuruluşu
üst düzey yetkilisi, iki Sığınmacı ile görüşülmüştür. Yapılan görüşmeler nitel veri analiz yöntemlerinden betimsel
analiz tekniği ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda sığınmacıların sağlık durumlarının iyi ancak temel
problemlerinin iletişim yetersizliği (dil problemi) olduğu tespit edilmiştir. Buna ek olarak topluma entegre olma
konusunda sıkıntılar yaşadıkları ve kendilerine karşı olan önyargılarla mücadele etmek durumunda kaldıkları
belirlenmiştir.
adaylarının müze ve tarihi mekânlarda öğrencilere değer ve beceri kazandırılmasına ilişkin düşünce ve deneyimlerini ortaya koymaktır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden temel nitel araştırma kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği programında öğrenim gören, ilk aşamada (görüş formu) 44, ikinci aşamada (görüş formu) 27, üçüncü aşamada (görüşme) 17 öğretmen adayından elde edilmiştir. Nitel veriler Nvivo 11 paket programı yardımıyla betimsel analiz tekniğiyle çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda öğretmen adaylarının sosyal bilgiler dersinde müzede vatanseverlik, dayanışma, sorumluluk, saygı, yardımseverlik, özgürlük, bağımsızlık, bağımsızlık, çalışkanlık, bilimsellik, estetik, duyarlılık, hoşgörü, dürüstlük, sevgi, barış ve aile birliğine önem verme gibi değerlerin; empati, mekânı algılama, gözlem, sosyal katılım, zaman ve kronolojiyi algılama, iletişim, yaratıcı düşünme ve Türkçeyi doğru ve güzel kullanma gibi becerilerin kazandırılabileceğini düşündükleri belirlenmiştir.
çevresinde veya civar bölgesinde yer alan, coğrafya öğretiminde
kullanılabilecek tüm coğrafi unsurların öğretimde etkin bir şekilde
kullanılmasıdır. Başka bir ifadeyle, öğrencinin mikro coğrafi
çevresinden başlayarak bulunduğu çevreyi ve bölgeyi daha iyi
anlamasına olanak sağlayan, birey olarak yer aldığı ülkeyi ve yaşadığı
dünyayı anlamasını kolaylaştıran bir öğretim yaklaşımı olarak da
adlandırılabilir. Araştırmanın amacı, Sosyal Bilgiler öğretmenlerinin
yerel coğrafya öğretimine, uygulamalarına ve bu uygulamaların
gerçekleştirilebilirliğine ilişkin görüş ve önerilerini tespit etmektir.
Araştırma 2014-2015 eğitim-öğretim yılında ağırlıklı olarak Kayseri ve
Bolu’da görev yapmakta olan 101 sosyal bilgiler öğretmeni ile
gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Nitel Araştırma deseni kullanılmıştır.
Araştırmada araştırmacılar tarafından hazırlanan sekiz açık uçlu
sorudan oluşan bir Görüş Formu kullanılmıştır. Bu formdan elde edilen
bulgular, nitel araştırma analiz tekniklerinden Betimsel Analiz ile
çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda katılımcılar yerel coğrafyanın
sosyal bilgiler dersinde kullanılabileceğini, kullanılmasıyla öğrencilere
birtakım yararlar sağlayacağını ve yerel coğrafya öğretiminden sosyal
bilgiler dersinde Yeryüzü Şekilleri, İklim ve Türleri, Ekonomi ve Sosyal
Hayat, Nüfus ve Yerleşme, Bölgelerimiz, Ulaşım, Turizm ve Sanayi ile
Tarım ve Hayvancılık gibi konularda yararlanılabileceğini
belirtmişlerdir. Ayrıca sosyal bilgiler öğretim programına yerel coğrafya
ile ilgili doğrudan konu ve ünitelerin eklenmesi gerektiğini ifade
etmişlerdir.
Determining the graduate research tendencies by examining the master’s and doctorate theses on the geography
subjects in the field of social studies between the years 2006-2017 within these theses constitutes the aim of this
research. Another aim of the work is to create a chronological bibliography of graduate theses written on
geography topics in social studies between the years 2000-2017.
Qualitative research design based on survey model was used in the study. The graduate theses were searched on
the internet databases of National Thesis Center of the Council of Higher Education (YÖK). The accessed theses
were examined with the content analysis technique. As a result of this study, it was accessed 70 graduate theses
on geography subjects in the field of social studies education. Of them, 57 were master’s thesis and 13 were
doctorate thesis. Most of the graduate theses were prepared at universities of Gazi, Marmara and Atatürk. The
subjects covered consisted mainly of Concept Teaching, Learning-Teaching Process, Methods and Techniques.
A great majority of them were designed with Quantitative Research approach. Accordingly, survey and
experiment models were mostly used. In addition to these, Achievement Test and Questionnaire (Likert-Type
Scale) were mostly used as the data collection tool. Predictive Analysis was used as the data analysis method.
Education Information Network (EBA) was put into service in 2012 by Ministry of National Education Directorate General for Innovation and Education. Ministry of National Education explains the aim of this service as follows: “by using information technologies at school, home, etc, briefly everywhere if needed, to support effective material use and actualize the integration of technology to the education”. Education Information Network will be an alternative source for many lessons studied in primary, secondary and high schools by increasing e-contents and the scope of Fatih Project.
Significance and Purpose
In this study, two different data collection tools (Interview-Document Review) were used in a single research paradigm, unlike the studies carried out so far. This allows comparison of the findings and better understanding of the findings. The study is also very important in that it is the first study with Social Studies and History teachers related to EBA and it is the first study to analyze course content in EBA (Education Information Network) related to Social Studies and History courses. This study aims to compare the content of EBA courses in social studies and history teachers in general and to provide a guide for the definition of the EBA platform in general and also to allow comparison and concretization of the developmental process of the contents of EBA. It creates the motive resources of the Thought Research. In this context, the purpose of our research is to get opinions and thoughts about the use and contents of EBA and Social Studies and History Teachers in the courses and to make an analysis of the contents of Social Studies and History course at eba.gov.tr.
Method
Qualitative Research Design was used in the research. Qualitative research is a research strategy that often emphasizes words from digitizations in the collection and analysis of data. In other words, it is very meaningful in numbers (Bryman, 2001, Miles and Huberman, 2015). Qualitative research according to Glesne (2013) is "a type of research that focuses on qualities that are difficult to measure, such as words or observations, based on interpretation and resolution of qualifications". It has been decided that the most appropriate model to be used in data collection tools or in the data analysis process is Nitel Research to search for answers to our research questions. Two different qualitative data collection tools were used in the study. These are interviews and document reviews. Criteria sampling, which is a purposeful sampling method, was used in the study group of the study. The criterion used in our research is the teachers who are working in schools with Intelligent Board in their class within Fatih Project. The working group of the study creates 12 teachers who are working in secondary schools and high schools in certain branches (Social Studies & History) in 2015-2016 education and training year. Descriptive Analysis in analyzing the data obtained from the teacher's views, Content Analysis techniques were used in solving the social and historical course content at eba.gov.tr address.
Findings
The books most frequently used by teachers of social studies and history are the textbook, internet resources and EBA. 10 of the 12 participants are actively using EBA. Teachers of Social Studies teach EBA in particular to T.C. They are used more frequently in the History of Revolution and Kemalism. Both social information and history teachers' most frequently used content in EBA are Animation / Videos and Presentations / Slides. The lack of content at the beginning of the shortcomings of the participants on the EBA platform and the narrative videos are boring. The vast majority of participants want more content on the EBA platform, content enrichment, updating and preparation of content in all units and topics. Participants expressed that EBA's greatest contribution to social studies and history education is visualization and interest in the lesson. When the total number of contents of 5th, 6th and 7th class social studies courses are examined in EBA Platform, 396 Animation, 98 Exercise, 96 Abstract, 64 Map, 30 Interactive Application, 10 Class Activity, 1 Game, 103 (880) 505) Teacher Special Subject Test and 6 (17) Teacher Special Study Question. The total number of these three class levels in the EBA platform is 953. 8th grade T.C. In the History of Revolution and Ataturkism, there are 1376 in total, 297 in the 9th grade history course and 433 in the 10th grade history course.
Result and Discussion
As a result of the research, social studies and history teachers have reached the conclusion that they frequently use EBA, they especially benefit from the animations and presentations on the platform but they think that the contents should be enriched because they are still inadequate. Moreover, as a result of content analysis conducted at eba.gov.tr, it is observed that the content numbers in social information are mainly concentrated in geography and history subjects. As a result of the review, Social Studies and Grade 8 T.C. It has been observed that the contents of Revolution History and Ataturkism lesson have more regular, more visual, more useful and more content than the content of secondary history lesson. (2014), Alabay (2014) and Turan (2015), Türker and Güven (2016), Altın and Kalelioğlu (2015) and the results obtained in the studies carried out by Fidan, Erbasan and Kolcu 2015) and Tutar (2015) did not overlap with the results of our research.
Abdullah SAYDAM - Erciyes Üniv.
Alipaşa AYAS – Bilkent Üniv.
Evrim ÇETİNKAYA YILDIZ - Akdeniz Üniv.
Filiz METE – Hacettepe Üniv.
Galip ÖNER - Erciyes Üniv.
Hasan EŞİCİ – Hasan Kalyoncu Üniv.
Mustafa ÖZTÜRK – Erciyes Üniv.
Nilay KAYHAN - Hasan Kalyoncu Üniv.
Özgür ERDUR BAKER – Orta Doğu Teknik Üniv.
Ruhan KARADAĞ – Necmettin Erbakan Üniv.
Sedat GÜMÜŞ – Aarhus Üniv.
Şule TEPETAŞ CENGİZ – Abant İzzet Baysal Üniv.
Abdullah SAYDAM - Erciyes Üniv.
Alipaşa AYAS – Bilkent Üniv.
Evrim ÇETİNKAYA YILDIZ - Akdeniz Üniv.
Filiz METE – Hacettepe Üniv.
Galip ÖNER - Erciyes Üniv.
Hasan EŞİCİ – Hasan Kalyoncu Üniv.
Mustafa ÖZTÜRK – Erciyes Üniv.
Nilay KAYHAN - Hasan Kalyoncu Üniv.
Özgür ERDUR BAKER – Orta Doğu Teknik Üniv.
Ruhan KARADAĞ – Necmettin Erbakan Üniv.
Sedat GÜMÜŞ – Aarhus Üniv.
Şule TEPETAŞ CENGİZ – Abant İzzet Baysal Üniv.
Abdullah SAYDAM - Erciyes Üniv.
Alipaşa AYAS – Bilkent Üniv.
Evrim ÇETİNKAYA YILDIZ - Akdeniz Üniv.
Filiz METE – Hacettepe Üniv.
Galip ÖNER - Erciyes Üniv.
Hasan EŞİCİ – Hasan Kalyoncu Üniv.
Mustafa ÖZTÜRK – Erciyes Üniv.
Nilay KAYHAN - Hasan Kalyoncu Üniv.
Özgür ERDUR BAKER – Orta Doğu Teknik Üniv.
Ruhan KARADAĞ – Necmettin Erbakan Üniv.
Sedat GÜMÜŞ – Aarhus Üniv.
Şule TEPETAŞ CENGİZ – Abant İzzet Baysal Üniv.
Abdullah SAYDAM - Erciyes Üniv.
Alipaşa AYAS – Bilkent Üniv.
Evrim ÇETİNKAYA YILDIZ - Akdeniz Üniv.
Filiz METE – Hacettepe Üniv.
Galip ÖNER - Erciyes Üniv.
Hasan EŞİCİ – Hasan Kalyoncu Üniv.
Mustafa ÖZTÜRK – Erciyes Üniv.
Nilay KAYHAN - Hasan Kalyoncu Üniv.
Özgür ERDUR BAKER – Orta Doğu Teknik Üniv.
Ruhan KARADAĞ – Necmettin Erbakan Üniv.
Sedat GÜMÜŞ – Aarhus Üniv.
Şule TEPETAŞ CENGİZ – Abant İzzet Baysal Üniv.
Abdullah SAYDAM - Erciyes Üniv.
Alipaşa AYAS – Bilkent Üniv.
Evrim ÇETİNKAYA YILDIZ - Akdeniz Üniv.
Filiz METE – Hacettepe Üniv.
Galip ÖNER - Erciyes Üniv.
Hasan EŞİCİ – Hasan Kalyoncu Üniv.
Mustafa ÖZTÜRK – Erciyes Üniv.
Nilay KAYHAN - Hasan Kalyoncu Üniv.
Özgür ERDUR BAKER – Orta Doğu Teknik Üniv.
Ruhan KARADAĞ – Necmettin Erbakan Üniv.
Sedat GÜMÜŞ – Aarhus Üniv.
Şule TEPETAŞ CENGİZ – Abant İzzet Baysal Üniv.
Abdullah SAYDAM - Erciyes Üniv.
Alipaşa AYAS – Bilkent Üniv.
Evrim ÇETİNKAYA YILDIZ - Akdeniz Üniv.
Filiz METE – Hacettepe Üniv.
Galip ÖNER - Erciyes Üniv.
Hasan EŞİCİ – Hasan Kalyoncu Üniv.
Mustafa ÖZTÜRK – Erciyes Üniv.
Nilay KAYHAN - Hasan Kalyoncu Üniv.
Özgür ERDUR BAKER – Orta Doğu Teknik Üniv.
Ruhan KARADAĞ – Necmettin Erbakan Üniv.
Sedat GÜMÜŞ – Aarhus Üniv.
Şule TEPETAŞ CENGİZ – Abant İzzet Baysal Üniv.
Abdullah SAYDAM - Erciyes Üniv.
Alipaşa AYAS – Bilkent Üniv.
Evrim ÇETİNKAYA YILDIZ - Akdeniz Üniv.
Filiz METE – Hacettepe Üniv.
Galip ÖNER - Erciyes Üniv.
Hasan EŞİCİ – Hasan Kalyoncu Üniv.
Mustafa ÖZTÜRK – Erciyes Üniv.
Nilay KAYHAN - Hasan Kalyoncu Üniv.
Özgür ERDUR BAKER – Orta Doğu Teknik Üniv.
Ruhan KARADAĞ – Necmettin Erbakan Üniv.
Sedat GÜMÜŞ – Aarhus Üniv.
Şule TEPETAŞ CENGİZ – Abant İzzet Baysal Üniv.
Abdullah SAYDAM - Erciyes Üniv.
Alipaşa AYAS – Bilkent Üniv.
Evrim ÇETİNKAYA YILDIZ - Akdeniz Üniv.
Filiz METE – Hacettepe Üniv.
Galip ÖNER - Erciyes Üniv.
Hasan EŞİCİ – Hasan Kalyoncu Üniv.
Mustafa ÖZTÜRK – Erciyes Üniv.
Nilay KAYHAN - Hasan Kalyoncu Üniv.
Özgür ERDUR BAKER – Orta Doğu Teknik Üniv.
Ruhan KARADAĞ – Necmettin Erbakan Üniv.
Sedat GÜMÜŞ – Aarhus Üniv.
Şule TEPETAŞ CENGİZ – Abant İzzet Baysal Üniv.
Abdullah SAYDAM - Erciyes Üniv.
Alipaşa AYAS – Bilkent Üniv.
Evrim ÇETİNKAYA YILDIZ - Akdeniz Üniv.
Filiz METE – Hacettepe Üniv.
Galip ÖNER - Erciyes Üniv.
Hasan EŞİCİ – Hasan Kalyoncu Üniv.
Mustafa ÖZTÜRK – Erciyes Üniv.
Nilay KAYHAN - Hasan Kalyoncu Üniv.
Özgür ERDUR BAKER – Orta Doğu Teknik Üniv.
Ruhan KARADAĞ – Necmettin Erbakan Üniv.
Sedat GÜMÜŞ – Aarhus Üniv.
Şule TEPETAŞ CENGİZ – Abant İzzet Baysal Üniv.
Abdullah SAYDAM - Erciyes Üniv.
Alipaşa AYAS – Bilkent Üniv.
Evrim ÇETİNKAYA YILDIZ - Akdeniz Üniv.
Filiz METE – Hacettepe Üniv.
Galip ÖNER - Erciyes Üniv.
Hasan EŞİCİ – Hasan Kalyoncu Üniv.
Mustafa ÖZTÜRK – Erciyes Üniv.
Nilay KAYHAN - Hasan Kalyoncu Üniv.
Özgür ERDUR BAKER – Orta Doğu Teknik Üniv.
Ruhan KARADAĞ – Necmettin Erbakan Üniv.
Sedat GÜMÜŞ – Aarhus Üniv.
Şule TEPETAŞ CENGİZ – Abant İzzet Baysal Üniv.
fikirleri hayata geçirmeye çalışmışlardır. Bu gelişmeler ve fikirler çağdaş eğitimi doğrudan etkileyerek eğitim kurumlarının kendilerini yenilemelerini sağlamıştır. Eğitim kurumları kendilerini yenilemek durumunda kalmışlardır. Bununla birlikte, eğitim politikaları ve öğretim programları, ortaya çıkan çağdaş eğitim hareketleri doğrultusunda hazırlanmış ve uygulanmaya başlanmıştır. Bu bölümde özellikle 19 ve 20. yüzyılda ortaya çıkan eğitim hareketleri ve akımları ele alınacaktır. Çağdaş eğitim hareketleri ile ilgili belirli bir sınıflandırma yapılmadığı için Şekil 1’de yer alan eğitim hareketlerine değinilecektir.
29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilerek ülkemizin rejimi “Cumhuriyet” olarak belirlenmiştir. Cumhuriyetimiz 2018 yılı itibarıyla 95. yılını kutlamış, 2023 yılında ise 100. yılını kutlayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel esaslarını belirtmek amacıyla anayasalarda bazı temel ilkelere yer verilmiştir. Bunlardan ilki 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun geliştirilmiş hâli olan ve cumhuriyetin ilk anayasası olarak kabul edilen 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’dur. Fakat 1924 Anayasası’nda cumhuriyetin temel niteliklerine 5 Şubat 1937 tarihli dördüncü değişiklikle yer verilmiştir. Buna göre Madde 2’de “Türkiye Devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçıdır. Resmi dil Türkçedir. Başkenti Ankara şehridir.” ibaresine yer verilmiştir. 20 Temmuz 1961 tarihinde yürürlüğe giren 1961 Anayasası’nda ise Madde 2’de “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” ifadesine yer verilmiştir. Son olarak cumhuriyetin temel niteliklerine 9 Kasım 1982’de yürürlüğe giren, hâlihazırda kullanılan 1982 Anayasası’nın ikinci maddesinde de “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” ifadesiyle yer verilmiştir. Bu bölümde, 1982 Anayasası’nda ifade edilen, cumhuriyetin temel niteliklerine sırasıyla yer verilecektir.
alanından yalnızca İnsanlar, Yerler ve Çevreler ile Üretim, Dağıtım ve Tüketim adlı iki öğrenme alanında yerel coğrafyaya vurgu yapıldığı belirlenmiştir.
101 social studies teachers (including 6 voluntary participants from Düzce, Erzurum, Kahramanmaraş, Kocaeli, Trabzon and Şırnak) working in predominantly Kayseri and Bolu in 2014-2015 school year were participated in the research. Qualitative research method was used in the study. A feedback form consisted of 8 open-ended questions prepared by ourselves was used in the study. The findings obtained from this form were analyzed using descriptive analysis method, presenting frequency and percentage distributions in table. The following conclusions were reached in the study.
It has been established that social studies teachers participating in the research were described local geography teaching as “teaching students the geography subjects by benefiting from immediate surroundings” and “teaching them the geographical features of the environment where we live”. Participants have stated that they could benefit from the subjects such as land forms, climate and its types, economic and social life, population and settlement, geographical regions, transport, tourism and industry, agriculture and livestock in the course on local geography teaching. In line with the views of teachers, 49 of respondents used the statement of “applicable” and 30 of them used the statement of “applicable if a number of conditions can be met”, regarding the applicability of the local geography teaching in the social studies lessons. Based on these results it has been determined that 78% of the participants (Applicable + Conditional Applicable) hold a positive view about the applicability of local geography teaching to social studies.
Social studies teachers in the study presented their views that local geography teaching will provide permanent learning for the students, enable them to learn by seeing, doing and experiencing on site, help them recognize the place and environment where they live and are found and allow them to more easily grasp the geography subjects. It has been found that participants wanted to be “economic activities of our local environment”, “climate and vegetation of our local environment” and “physical properties of our local geography” among the most important ones of the geography subjects they desired to include in social studies curriculum. Based on these findings, we can be said that social studies teachers wanted classical geography subjects to focus mainly on the local subjects. In courses on social studies, the most important ones of obstacles to doing local geography teaching activities are “bureaucratic obstacles / legal procedures”, “financial / economic impossibilities” and “insufficient period of social studies”. It has been established that the most important one of suggestions offered by social studies teachers participated in the study in order to increase the number of local geography teaching activities and improve their quality is to increase the number of field trip and observation activities.
Keywords: Local Geography, Local Geography Teaching, Social Studies Teaching, Teachers’ Views