Çingiz Hüseynov'ın Kırıntılar (Adalar) adlı hikâyesinin Türkiye Türkçesi aktarması ve hikâyenin t... more Çingiz Hüseynov'ın Kırıntılar (Adalar) adlı hikâyesinin Türkiye Türkçesi aktarması ve hikâyenin tahlili.
ÖNSÖZ
Özbekistan’da bağımsızlığın ilan edildiği 1 Eylül 1991 tarihi, hayatın
her alanında olduğu... more ÖNSÖZ Özbekistan’da bağımsızlığın ilan edildiği 1 Eylül 1991 tarihi, hayatın her alanında olduğu gibi edebiyatta da yeni bir dönemin başlangıcıdır. 1920’li yıllarda başlayan ve 1930’dan sonra siyasi gelişmelere paralel olarak her anlamda hakimiyet sağlayan sosyalistik edebiyat, bütün Sovyet sahasında olduğu gibi Özbekistan’da da yaklaşık yetmiş yıl hüküm sürdü. Bu süre zarfında edebiyat, Komünist Parti’nin en güçlü propaganda aracı olarak kullanıldığından, şair ve yazarların şahsına münhasır dil ve üslup özellikleri dışında bir özgünlükten pek bahsedilemez. Edebi eserlerin özgünlüğünü, dil ve üslup özellikleri, -belki daha da önemlisi- tema ve işlenen konular belirler. Edebiyatta dönemlere göre işlenecek temayı Parti belirlediği için, bütün Sovyet halklarının edebiyatları konu ve mesaj bakımından birbirinin tekrarı gibidir. 1991, bağımsızlığını ilan eden diğer halklarda olduğu gibi Özbek edebiyatında da keskin bir geçişin yılıdır. Bu tarihten sonra milli ve özgün bir edebiyattan bahsetmek mümkündür. Bağımsızlık, edebiyata bedii ve estetik yeni ölçüler getirdi. Teknik açıdan eski dönemin birikimi kesintiye uğramadan aynen devam etti. Ancak yeni dönemde şair ve yazarlar kendi iç dünyalarını incelemeye başladı; konu seçimi ve kurguda daha özgürce hareket edebildiler. Özgür insan olarak kalplerinden geçen duygu ve düşünceleri serbest bir şekilde anlatma imkânına kavuştular. Bundan dolayı son dönem eserlerinde bağımsızlığa duyulan şükran, parlak geleceğe inanç sık sık dile getirilir. Mezkûr dönem edebiyatının en önemli başarısı, yaratıcılıkta her türlü politik sınırlamalardan ve resmi yönlendirmelerden uzak olmasıyla alakalıdır. Bu dönemde edebiyatın yeni konularla, yeni gayelerle, yeni yorum ve betimleme teknikleriyle zenginleştiği görülmektedir. Son dönem Özbek edebiyatı ülkenin bağımsızlığıyla birlikte polifonik bir edebiyat olarak gelişimini devam ettirmiştir. Artık sadece konunun güncelliği, tasvir tarzının ilginç oluşu ve dilinin sade olması değil, her şeyden önce özgür insan ruhunun eşsiz cilvelerini betimlemek için öne çıkmıştır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanan “Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı” bu adlı çalışma, son dönem Özbek edebiyatının genel özelliklerini yansıtan edebi eserleri ihtiva etmektedir. Projenin amacı, bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatına dair bir el kitabı ortaya koymaktır. Türkiye’de üniversitelerin Türk dünyası edebiyatlarının okutulduğu ilgili bölümlerinde çağdaş Türk edebiyatlarına dair kaynakların yetersizliği gözlemlenmiştir. Özellikle, Özbek edebiyatı tarihi üzerine yapılan çalışmaların yetersiz olması, söz konusu bölümlerde ilgili derslerin konu alanını kısıtlamaktadır. Bağımsızlık öncesi Özbek edebiyatıyla ilgili birkaç kaynağın olduğu, ancak bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatını tek başına konu alan bir kaynağın var olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunun çözümüne belli bir ölçüde katkı sağlamak amacıyla mezkûr projeye başvuru yapılmıştır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanan “Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı” bu adlı çalışma, son dönem Özbek edebiyatının genel özelliklerini yansıtan edebi eserleri ihtiva etmektedir. Projenin amacı, bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatına dair bir el kitabı ortaya koymaktır. Türkiye’de üniversitelerin Türk dünyası edebiyatlarının okutulduğu ilgili bölümlerinde çağdaş Türk edebiyatlarına dair kaynakların yetersizliği gözlemlenmiştir. Özellikle, Özbek edebiyatı tarihi üzerine yapılan çalışmaların yetersiz olması, söz konusu bölümlerde ilgili derslerin konu alanını kısıtlamaktadır. Bağımsızlık öncesi Özbek edebiyatıyla ilgili birkaç kaynağın olduğu, ancak bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatını tek başına konu alan bir kaynağın var olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunun çözümüne belli bir ölçüde katkı sağlamak amacıyla mezkûr projeye başvuru yapılmıştır. Kitapta, XX. yüzyıl sonlarından günümüze kadar Özbek edebiyatında yer etmiş belli başlı edebî şahsiyetlerin, karakteristik eserlerinden örnekler seçilmesine gayret edildi. Kitapta edebî şahsiyetler doğum yıllarına göre sıralandı ve her bir şahsiyetin kısa hâl tercümesinin ardından örnek metinlere yer verildi. Kitaba şiir, hikâye, roman ve piyeslerden örnekler alındı. Bu eserler ilk defa Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Belirtmemiz gerekir ki seçilen eserleri profesyonel çevirmenler aktarmadı. Eserleri aktaran arkadaşlarımızın -bu alandaki ilk çalışmaları olması nedeniyle- bazı hatalar olabilir. Kitaba alınan edebî şahsiyetler ve eserleri konusunda veya genel olarak bu kitap hakkında bizlere iletilecek her türlü tenkit tarafımızdan memnuniyetle karşılanacak ve ilerideki baskılarında eserin daha mükemmel bir hâle getirilmesine çalışılacaktır. Memnuniyetle ifade etmek isteriz ki, mezkûr proje sürecinde Özbek edebiyatından aktarma yapabilecek gayretli ve istekli bir çalışma gurubu oluştu. Doktora öğrencilerimizden Cansu Delibalta şiirleri, Kamila Topal hikâyeleri, Guzal Narkulova romanlardan parçaları, Sinem Küçükağaoğlu-Tunç piyeslerden örnekleri aktardı. Bununla birlikte lisans öğrencilerimiz Ezgi Dadaş, Nagehan Gürel, Derya Aslantürk, Aybüke Dirin ve Ege Üniversitesi Konservatuvarı öğrencisi Hüseyin Akbaş da çevirileriyle katkıda bulundular. Genç ve gayretli çevirmen arkadaşlarımıza teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz. Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı adlı kitabın hazırlanmasında mali desteğini esirgemeyen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığına, önemli tavsiye ve yardımlarıyla bizleri motive eden Uzman Abdulhamit Karahan’a, projenin yürütülmesine ortaklık eden Taşkent Devlet Şarkşınaslık Enstitüsü Rektör yardımcısı Sayın Gulchehra Rihsiyeva’ya, Şark Filolojisi Fakültesi Dekanı Sayın Kudratulla Amanov’a müteşekkiriz. Editörler Doç. Dr. Marufjon YULDASHEV Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz ÖZKAYA
Yavuz Akpınar Armağanı için Takdim Yazısı
Nazım Muradov – Yılmaz Özkaya
Türklük Bilimi ile ilgil... more Yavuz Akpınar Armağanı için Takdim Yazısı Nazım Muradov – Yılmaz Özkaya
Türklük Bilimi ile ilgili ilk çalışmalarını daha lise öğrencisiyken - 1964’te tamamlayıp yayımlatan Prof. Dr. Yavuz Akpınar – ömrünün 71., Türkoloji hayatının ise 55. yılını yaşıyor. Bu 55 yıl, aynı zamanda – 1960’ların başında belirlenen ve esas itibariyle çizgisi pek değişmeyen bir duruşun da tarihidir. Türklük Bilimi’nin Türkiye’deki büyük ve önemli ekollerinden olan Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde daha da şekillenen bu duruş, alicenaplık, alçakgönüllülük, beyefendilik; objektiflik, yüksek bilim ahlâkı, titizlik ... özellikleriyle sevilen Yavuz Bey’in sonraki hayatının da belirleyicisi olmuştur. Yavuz Akpınar Armağanı’nı on yıl önce – 2007’de yani Hoca’nın 60 yıllığında hazırlayacaktık. O zaman Cengiz Alyılmaz, Bilgehan Atsız Gökdağ, İrfan Murat Yıldırım hocalarımızla bu konuda birkaç kez konuşmuştuk da. Bizim Kıbrıs’ta, onların Türkiye’de ikamet etmesi buna engel oldu. “Sağlık olsun!” dedik ve yıllar geçti. Yaradana şükür ki sağlık oldu, yine aynı hocalarımızın yönlendirici görüşleri ve katkılarıyla değerli meslektaşımız Yılmaz Özkaya ile bu işi üstlendik. Yavuz Hoca’dan gizlice hocalarımıza mektup yazıp onlardan yazı istedik. Demek ki armağan kitabı için kısmet 70 yaşa imiş… İşte çoğu bilimsel olan o yazıların toplusuyla karşınızdayız. Yavuz Akpınar Armağanı’nda yer alan altmış civarındaki yazıdan Yavuz Hoca’nın şahsiyetiyle ilgili olanları ana hatlarıyla ikiye ayırmak mümkündür: Türkiye’den görünen Yavuz Akpınar ve (Türkiye dışındaki) Türk Dünyası’ndan görünen Yavuz Akpınar. Çeyrek asırdan bu yana çok iyi tanıdığımızı düşündüğümüz Yavuz Hocanın bilmediğimiz birçok özelliğini değerli hocalarımızın yazılarından öğrenmiş olduk. Türkiye’den görünen Akpınar’a Prof. Dr. İnci Enginün Hocamız’ın gözüyle bakınca 1970-1980’li yılların ilk yarısına uzanıyoruz. Mehmet Kaplan ve İnci Enginün hocalarımızın Yavuz Akpınar hakkındaki görüşleri bir öğrencileri olarak bizim de göğsümüzü kabartıyor. “Kardaş Edebiyatlar”ın sadece bir dergi değil, bir sevda olduğunu değerli İnci Hanım’ın yazısından öğreniyoruz. Prof. Mehmet Kaplan’ın ziyaretçileri arasında Yavuz Akpınarı da gören fakat kendisini daha çok 1982’de çıkarmaya başladığı Kardaş Edebiyatlar dergisiyle tanıdığını dile getiren İnci Enginün şöyle der: “... Demir Perde ve Soğuk Savaşın bizlerden uzaklaştırmış olduğu soydaşlarımızın edebiyatlarını tanıtmak amacıyla çıkardığı dergi, adında bile hem yakınlığı hem de uzaklığı ifade ediyordu. Bir kelimenin telaffuz farkının aynı zamanda çevre ve zaman ilişkilerini açıklaması ilginçtir. Akpınar, bu dergiyi çıkarırken öylesine heyecanlıydı ki konuştuğu kişileri de heyecanına ortak ediyordu... Yavuz Akpınar, Mehmet Kaplan’ın özlediği araştırıcı ve ciddi, çalışkan bir gençti...” Cengiz Alyılmaz, İrfan Murat Yıldırım hocalar da samimi üslubu ve sürükleyici anlatımlarıyla Yavuz Hocanın aşina olmadığımız başka yönlerinden bizleri haberdar ediyorlar. İkisi de var olsunlar… Y. Akpınar’ın insan, dost, arkadaş, hoca, naşir, gönüllü kültür elçisi… yönlerini Anar’ın, İsa Habibbeyli’nin, Cemil Hasanlı’nın, Vilayet Guliyev’in, Kâmil Veli Nerimanoğlu’nun, Memmed İsmayıl’ın, Tahire Memmed’in, Aydın İbrahimov’un, Urfat Nuriyev’in, Nikpur Cabbarlı’nın, Rövşen Şahbazov’un, Mehdi Genceli’nin, Nazım Muradov’un ... yazılarından okumak mümkündür. Bu yazılar, aynı zamanda “Türkiye dışından görünen Yavuz Akpınar”ın bazı karakter çizgilerini dile getiren samimi iç sesler, sesli düşüncelerdir. Türk dünyasının büyük kültür adamı ve yazarı Anar’ın küçük yazısında Yavuz Akpınar “görkemli Türk mütefekkiri” adlandırılmış, onun M. F. Ahundzade, İsmail Bey Gaspıralı, Azerbaycan edebiyat ve matbuat tarihi üzerine yaptığı değerli çalışmalardan söz edilmiştir. Hocamızın eski dostlarından ve meslektaşlarından olan İsa Habibbeyli, Y. Akpınar’ın yarım asırlık bilimsel faaliyetinin Türk dünyası ile ilgili olan kısmını net bir şekilde ve isabetli saptamalarla özetlemiş, onun özellikle Abbas Zamanov ile olan ilişkisini takdirle anlatmış, İbrahim Bozyel ile birlikte yayımladıkları Kardaş Edebiyatlar dergisinin rolünden söz etmiş, rahmetli Bozyel’in de Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine ettiği hizmetleri vefa duygusuyla yâd etmiştir. Değerli tarihçi Cemil Hasanlı kendi yazısına Yavuz Akpınar’ın 1970’li yıllardaki cesaretli ve milli faaliyetlerini, Abbas Zamanov ile olan dostluğunu anlatmakla başlamış, sonra ise Abbas Zamanov’un milli ruhlu bir konuşması yüzünden başına getirilen müsibetleri arşiv belgeleriyle gözler önüne sermiştir. Rahmetli Abbas Zamanov’un söz konusu cesaretli çıkışını olaya bizzat tanık olmuş hocalarımızın hatıralarından dinlemiş ve okumuştuk. Cemil Müellimin yazdıkları ise tamamen arşiv belgelerine dayalıdır ve yazı, somut verilerle kaleme alınmış belki de tek çalışmadır. C. Hasanlı’nın bu yazısı, yakın olmasına rağmen epeyce karanlık olan tarihimizi ve ona iyi veya kötü şekilde mal olmuş bazı kişileri daha yakından tanımamızı sağlıyor... Azerbaycan’ın Macaristan Büyükelçisi Vilayet Guliyev’in Azerbaycan Türkçesiyle kaleme aldığı (ve bizim Türkiye Türkçesine aktardığımız) yazı, Yavuz Akpınar’ın yarım asırlık bilimsel faaliyetinin kısa özeti niteliğindedir. İki değerli bilim adamı ve eski dostun Abbas Zamanov aracılığıyla tanışmalarından, Yavuz Bey’in insan ve hoca yönünden; Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde kurduğu Abbas Zamanov Bağış Kitaplığı’nın değerinden; Y. Akpınar’ın M. F. Ahundzade ve özellikle Gaspıralı İsmail Bey eserlerinin Türklük Bilimine yeniden kazandırmasından genişçe söz edilmiştir. Yavuz Akpınar’ın Ötüken Neşriyatında yayımlanmış Gaspıralı İsmail - Seçilmiş Eserleri’nin üç ciltliğinden hareketle Vilayet Guliyev’in “Tercüman’ın Azerbaycan Sayfaları” başlıklı dizi makaleler yazdığı ve Gaspıralı’nın Firengistan Mektupları eserini Azerbaycan Türkçesine aktarıp kitap şeklinde yayımladığı dile getirilmiştir. Ünlü Macar Türkoloğu müteveffa Georgy Hazai’nin Yavuz Akpınar sevgisini ve Hazai Bey’in, Y. Akpınar çalışmalarını yakından takip etmiş olduğunu yine bu yazıdan öğreniyoruz. Yavuz Hoca’nın Ali Bey Hüseyinzade arşivini bilim dünyasına kazandırması da V. Guliyev’in belirttiği önemli hususlardandır. Yüz yaşını kutladığımız Azerbaycan Halk Cumhuryeti mirasının genç kuşaklara ve bilim camiasına sunulması konusunda büyük emek harcayan, Resulzade’nin eserlerini yeniden yayımlayan Y. Akpınar’ın bu yönüyle ilgili V. Guliyev’in “... Yavuz Bey’in yedi kilit altındaki kaynaklar arasından bulup ortaya çıkardığı, üzerinde titiz çalışmalar yapıp yayımladığı kitaplar Türkiye’deki soydaşlarımızdan daha çok bizler için ulaşılmaz idi. Yavuz Akpınar bu kaynakları inceledikten sonra arasından titizlikle seçtiği kısımları Azerbaycan’da çok az adamın okuyabildiği Arap alfabesinden Latin alfabesine çeviriyordu. Böylece, kırılmaz tellerle bağlandığı Azerbaycan’da milli bağımsızlık harekâtının kök atması, milli istiklal duygularının yayılması için karşılıksız kardeş yardımını sunmuş oluyordu.” sözleri ise değerli Hocamızın diğer yönlerini gözler önüne sermektedir. Hatıra yazılarından anlaşıldığına göre “Azerbaycan, Yavuz Bey’in Türk Dünyası sevdasının merkezi, can damarı”, rahmetli Abbas Zamanov da onu Azerbaycan’a bağlayan altın köprü olmuştur. Y. Akpınar’ın en eski dostlarından olan Kâmil Veli Nerimanoğlu da bu dostluğun temelinin yine “Abbas Emi” dedikleri Prof. Abbas Zamanov vasıtasıyla atıldığını belirtiyor. Sadece kendisiyle değil, Azerbaycan’ın ve genel olarak Türk dünyası aydınlarının Yavuz Hoca ile dostluğu, Kâmil Veli’nin anlattıkları arasındadır. Kâmil Müellim, Kardaş Edebiyatlar dergisinin rolünden, Y. Akpınar’ın Azerbaycan edebiyatı araştırmalarından; Gaspıralı İsmail Bey ve Hüseyinzade Ali Bey çalışmalarından da söz etmiştir... Yavuz Akpınar’ın genel olarak edebiyatın, özel olarak da Azerbaycan edebiyatının teorik sorunlarıyla ilgili bilimsel yaklaşımını; Türk edebiyatını bir bütün olarak görmesini; mahalli ve hissi söylemlerden uzak durup konuyla ilgili objektif değerlendirmelerini; kaynak kullanımındaki titizliğini; edebiyat tarihimizin aşamalarını belirleme kriterini; en teorik konulardaki dikkatli saptamalarını; edebiyat tarihi değerlendirmelerinde matbuatın ve basın dilinin rolünü; siyasi antlaşmaların böldüğü Azerbaycan topraklarında edebiyatı bir bütün olarak görüp incelediğini; Azerbaycan edebiyatına bir ideya ve mefkûre kaynağı olarak baktığını; genel olarak ne yazdığından daha çok nasıl yazdığını ve sorunları hangi ölçülerle ele aldığını merak edenler, Tahire Memmed Hanım’ın oldukça değerli yazısını okuyabilirler. Yavuz Akpınar Armağanı’nın editörleri olarak dikkatimizden kaçmayan en önemli ayrıntılardan biri, Y. Akpınar’ın kişisel ve bilimsel yönleri hakkında değerlendirme yapan hocalarımızın, onun hakkında daha çok şey demek arzusunda bulundukları, kendisini anlattıkça anlatmak istedikleridir. Biz, yazı gönderen tüm hocalarımıza, meslektaşlarımıza teşekkür ediyor, kendilerine, nasip olursa değerli Hocamızın 75 veya 80. yıl armağanında daha geniş yazılarını yayımlayacağımızın sözünü veriyoruz. Armağan kitabındaki Türkçe, Azerbaycan Türkçesi, Özbek Türkçesi, Rusça yazılarda bulunup da gözümüzden kaçan kusurlardan dolayı affınıza sığınıyor, okuyucularımızın yapıcı eleştirilerini bekliyoruz. Yavuz Akpınar Armağanı’nın sunuş yazısını, değerli Hocamıza sağlık, mutluluk ve yeni eserlerle dolu daha nice mutlu yıllar diledikten sonra en eski dostlarından olup kendisini “Yeni çağın Fuat Köprülüsü” adlandıran Prof. Dr. İsa Habibbeyli’nin sözleri ile bitiriyoruz:
Yavuz Akpınar – Işıklı şahsiyet, Bilimde, vicdanda mesuliyet. Türk dünyasına Abbas Zamanov’un takdimatı. İbrahim Bozyel’in nabzı, ovgatı. Türkiye’de Mirza Fethali’nin ve Gaspıralı’nın yeni hayatı. «Kardaş Edebiyatlar”ın Aydın yolu, Azerbaycan edebiyatının Türkiye’deki başkonsolu...
Yeni Kafkasya dergisi, Azerbaycan’ın birinci Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin Bolşevikleri... more Yeni Kafkasya dergisi, Azerbaycan’ın birinci Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin Bolşeviklerin Azerbaycan’ı istilasından sonra kaçıp geldiği Türkiye’de 1923-1927 yılları arasında yayımladığı, istiklal davasını savunan bir yayın organıdır. M. E. Resulzade’nin Yeni Kafkasya dergisindeki bütün yazıları bu kitapta bir araya getirilmiş bulunmaktadır. Bu yazılar, Azerbaycan’ın millî mücadelesinin ve istiklal davasının çeşitli safhalarını, özelliklerini, bu mücadelede ne gibi problemlerle karşılaşıldığını, muhaceret neşriyatının Sovyetler Birliği, Azerbaycan ve Türkiye üzerinde ne gibi etkileri olduğunu öğrenmek açısından önemli belge niteliğindedir. 2018 senesi, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına denk gelmektedir. Kurumumuz M. E. Resulzade’nin bu yazılarını yayımlamakla, kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 100. yıl kutlamalarına küçük de olsa bir katkıda bulunduğu inancındadır.
Yeni Kafkasya dergisi, Azerbaycan’ın birinci Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin Bolşevikleri... more Yeni Kafkasya dergisi, Azerbaycan’ın birinci Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin Bolşeviklerin Azerbaycan’ı istilasından sonra kaçıp geldiği Türkiye’de 1923-1927 yılları arasında yayımladığı, istiklal davasını savunan bir yayın organıdır. M. E. Resulzade’nin Yeni Kafkasya dergisindeki bütün yazıları bu kitapta bir araya getirilmiş bulunmaktadır. Bu yazılar, Azerbaycan’ın millî mücadelesinin ve istiklal davasının çeşitli safhalarını, özelliklerini, bu mücadelede ne gibi problemlerle karşılaşıldığını, muhaceret neşriyatının Sovyetler Birliği, Azerbaycan ve Türkiye üzerinde ne gibi etkileri olduğunu öğrenmek açısından önemli belge niteliğindedir. 2018 senesi, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına denk gelmektedir. Kurumumuz M. E. Resulzade’nin bu yazılarını yayımlamakla, kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 100. yıl kutlamalarına küçük de olsa bir katkıda bulunduğu inancındadır.
ÖZ: Eski Türk destan ve hikâyeleri modern edebiyatın birçok edebî eserine gerek konu gerek tema g... more ÖZ: Eski Türk destan ve hikâyeleri modern edebiyatın birçok edebî eserine gerek konu gerek tema gerekse tip bağlamında kaynaklık etmiştir. Türk boylarının dağıldığı coğrafyada göçebe yaşam tarzları, çevresindekilerle veya tabiatla mücadeleleri noktasında alp tipini gerekli kılan unsurların başında gelir. Bu yaşam biçiminde mücadele eden erkeklerin yanında kadınların da kahramanlıkları destan ve hikâyelere konu olmuştur. Edebî eserlerin büyük bir bölümünde halk edebiyatı ürünlerinden ilham almayan veya yararlanmayan, Rusya Türklerinin 19. yy.daki en önemli düşünürlerinden biri olan İsmail Gaspıralı, Arslan Kız adlı modern hikâyesinde gerek eserin dilinde kullandığı epik anlatımıyla gerekse yarattığı alp kadın tipiyle eski Türk kültürünü çağdaş bir süzgeçten geçirerek modern edebiyata yansıtmıştır. Onun alp kadın tipi olan Arslan Kız (Gülcemal); vatan ve istiklal sevgisiyle büyümüş, eğitimli, bilgili ve vatan söz konusu olduğunda erkeklerden daha fazla cesur, idealize edilmiş bir tiptir. Onun edebî eserlerinde idealize edilmiş iki önemli kadın tipini görmekteyiz. Biri olması gereken Türk-İslâm kadın tipini yarattığı Darürrahat Müslümanlarındaki Feride Banu ile epik unsurlarla donattığı ama aynı zamanda modernize ettiği alp kadın tipi olan Gülcemal'dir. Bu makalede Rusya Müslümanlarının ilk hikâyelerinden biri olan Arslan Kız'ın epik Türk destanlarından modern zamanın hikâyesine uzanan idealize edilmiş alp kadın tipinin tahlili yapılacak ve Gaspıralı'nın kadınlara bakışı değerlendirilecektir.
Türkler, Ġslâmiyet‟le ilk tanıĢtıklarında kendilerini asrın ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğiti... more Türkler, Ġslâmiyet‟le ilk tanıĢtıklarında kendilerini asrın ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim sisteminin içerisinde bulmuĢlardı. Örgün eğitim bir taraftan devam ederken dinî alanda yetiĢkin eğitimi olarak da nitelendirilen yaygın eğitimin de devam ettiğini tarihi süreç içerisinde görmekteyiz. Asr-ı Saadet Dönemi ve sonrasında devam eden süreçte Birûnî, Farabî, Ali KuĢçu gibi âlimlerin ve filozoflar yaĢadıkları dönem için çağdaĢ eğitimin birer örneği olarak görülmektedir. Fakat zamanla siyasi kargaĢalar, Orta Asya‟daki otorite boĢluğu ve diğer sebepler bu eğitimi sekteye uğratmıĢtır. 16. asırda baĢlayan ve hızlı bir Ģekilde yayılan Rus iĢgali de Müslüman-Türk topluluklarının içe kapanmasına neden olmuĢtur.Çarlık dönemi Rusya‟sında Rusya Türkleri arasında modern eğitimin 19. yy.ın ortalarında baĢladığı bilinmektedir. Özellikle bulunduğu konum itibariyle Osmanlı Devleti ve Avrupa‟ya yakın olan ve buradaki geliĢmelerden haberdar olan Azerbaycan‟da modern eğitim sisteminin baĢladığı...
The political, conceptual and social movements in Europe during the eighteenth century affected t... more The political, conceptual and social movements in Europe during the eighteenth century affected the Russian and the Ottoman Empires so deeply that both countries started to modernize their various institutions. One of these modernization processes took place in the field of education. Upon the influence of the European education system on the Ottomans, the Russian Muslims, being affected by the Ottoman modernization in education, also attempted for similar educational activities. In the new education system introduced among the Russian Muslims, Ismail Gaspirali had great contributions in evolving the "usul-i cedit" movement systematically. His works like "Hoca-i Sibyan", "Kiraat-i Turki", "Rehber-i Muallimin", and "Usul-i Cedit Nedir" became very important course materials for the Russian Muslims. Although Gaspirali's theories on the education are well-known, most of his works have never been analysed in a detailed way until toda...
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi /Journal of Modern Turkish Studies
Tercüman, İsmail Gaspıralı tarafından Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yayımlanan ve Rusya Müslümanla... more Tercüman, İsmail Gaspıralı tarafından Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yayımlanan ve Rusya Müslümanlarının medeni uyanışında önemli bir yere sahip olan uzun süreli tek gazetedir. Bütün Rusya Türklerine hitap eden bu gazete Müslümanların modernleşme aşamasında büyük bir problem olarak karşımıza çıkan eğitim, millî ve dinî kimlik, yenileşme/çağdaşlaşma (Rusya Türklüğü’ne mahsus adıyla ‘Ceditçilik’), ortak dil, alfabe, milliyet/kavmiyet meselelerinde çözüm yolları üretmiş ve aydınları bu yolda yönlendirmiştir. Bu çerçevede ele alacak olursak İsmail Gaspıralı ile Kafkasyalı aydınlar arasındaki ilişkiler Tercüman gazetesi yayımlanmadan önce başlamış, İsmail Bey ilk matbuat faaliyetlerini Tiflis’te Celal ve Sait Ünsizâde kardeşler yardımıyla gerçekleştirmiştir. Onun Kafkasya muhitiyle olan ilişkisi Tercüman yayımlandıktan sonra da devam etmiştir. Bu gazetede Kafkasya’dan birçok aydının farklı yazıları yayımlanmış hatta Kafkasya sahasından bazı aydınlar Tercüman’a muhabirlik yapmıştır. Rusya M...
Türkler, İslâmiyet’le ilk tanıştıklarında kendilerini asrın ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğiti... more Türkler, İslâmiyet’le ilk tanıştıklarında kendilerini asrın ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim sisteminin içerisinde bulmuşlardı. Örgün eğitim bir taraftan devam ederken dinî alanda yetişkin eğitimi olarak da nitelendirilen yaygın eğitimin de devam ettiğini tarihi süreç içerisinde görmekteyiz. Asr-ı Saadet Dönemi ve sonrasında devam eden süreçte Birûnî, Farabî, Ali Kuşçu gibi âlimlerin ve filozofların yaşadığı dönemler dönemine göre çağdaş eğitimin birer örneği olarak görülmektedir. Fakat zamanla siyasî kargaşalar, Orta Asya’daki otorite boşluğu ve diğer sebepler bu eğitimi sekteye uğratmıştır. 16. asırda başlayan ve hızlı bir şekilde yayılan Rus işgali de Müslüman-Türk topluluklarının içe kapanmasına neden olmuştur. Çarlık dönemi Rusya’sında Rusya Türkleri arasında modern eğitimin 19. yy.ın ortalarında başladığı bilinmektedir. Özellikle bulunduğu konum itibariyle Osmanlı Devleti ve Avrupa’ya yakın olan ve buradaki gelişmelerden haberdar olan Azerbaycan’da modern eğitim sisteminin başladığını görmekteyiz. Seyyid Azim Şirvânî ve Mirza Şefî’ gibi aydınlar usul-i cedit tarzda eğitimi mekteplerde uygulamışlar, ders kitapları yazmışlar ama bu eğitim sistemini sistematik olarak yaygın bir hâle getirememişlerdir. Batılı anlamda yeni bir eğitim anlayışını öngören usul-i cedit eğitim sistemini ilk defa sistematik bir biçimde ortaya koyan Kırımlı gazeteci, yazar, düşünür, pedagog İsmail Gaspıralı’dır. Gaspıralı sadece usul-i cedit eğitimin yaygınlaşması için çaba sarf etmez. Aynı zamanda yetişkin eğitimi ya da halk eğitimi diye adlandırdığımız yaygın eğitimin de mimarıdır. Özellikle edebî eserlerinde bunu açıkça görmekteyiz. Burada yaygın eğitim olarak kastedilen eğitim, halkın uyanması ve modernleşmesi için toplumun yeniden inşa edilmesinde uygulanan metotlardır.
İsmail Gaspıralı, 19. yy.ın sonlarında Kırım’ın Bahçesaray şehrinde Tercüman gazetesini ya... more İsmail Gaspıralı, 19. yy.ın sonlarında Kırım’ın Bahçesaray şehrinde Tercüman gazetesini yayımlayarak Çarlık Dönemi’nde Rusya Türklerinin / Müslümanlarının yenileşme hareketlerinde, modernleşmesinde ve milli bilinçlerinin uyanmasında önemli faaliyetler yürüten bir gazeteci ve düşünce adamıdır. 1883-1918 yılları arasında 35 yıllık kesintisiz bir yayın hayatına sahip olan Tercüman gazetesinin banisidir. Gazete sadece Bahçesaray’da yayımlanmış olmasına rağmen bütün Türk dünyasına hitap etmesi, ortak edebî yazı dilinde yayımlanması ve ortak Türk ulusu oluşturma fikrine hizmet ettiği için İstanbul’dan Kaşkar’a kadar okuyucu kitlesine sahip olmuştur. İsmail Gaspıralı gazetesinde Türk topluluklarını ele alırken Türk kimliği ile değil onların Müslüman kimliği üzerinde durmuştur. Bunun sebebi 19. yy.ın sonlarında Türk, Kazak, Kırgız, Tatar, Azeri vs. gibi kimliklerin henüz nasyonalist hareketlerin etkisiyle gün yüzüne çıkmaması ve kimliğin Müslümanlık olarak algılanması olarak değerlendirilebilir. Bu yüzden hem Gaspıralı hem de onun takipçileri (Örn. Yusuf Akçura) Müslüman olmayan Türk toplulukları üzerinde fazla durmamışlar ve genel Türklük coğrafyası içerisinde bu topluluklara fazla önem vermemişlerdir. Çuvaşlar ve Müslüman olmayan Türk toplulukları yaşamları, örf adetleri, Rusya içindeki konumlarıyla Tercüman gazetesi sütunlarında yer alsa da bu topluluklarla ilgili yazılar genel itibariyle azdır. Bu makalede Tercüman’da bu topluluklarla ilgili yazılar (özellikle Çuvaşlar özelinde) değerlendirilecek ve İsmail Gaspıralı’nın bu topluluklara bakışı üzerinde durulacaktır.
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi /Journal of Modern Turkish Studies
Tercüman, İsmail Gaspıralı tarafından Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yayımlanan ve Rusya Müslümanla... more Tercüman, İsmail Gaspıralı tarafından Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yayımlanan ve Rusya Müslümanlarının medeni uyanışında önemli bir yere sahip olan uzun süreli tek gazetedir. Bütün Rusya Türklerine hitap eden bu gazete Müslümanların modernleşme aşamasında büyük bir problem olarak karşımıza çıkan eğitim, millî ve dinî kimlik, yenileşme/çağdaşlaşma (Rusya Türklüğü’ne mahsus adıyla ‘Ceditçilik’), ortak dil, alfabe, milliyet/kavmiyet meselelerinde çözüm yolları üretmiş ve aydınları bu yolda yönlendirmiştir. Bu çerçevede ele alacak olursak İsmail Gaspıralı ile Kafkasyalı aydınlar arasındaki ilişkiler Tercüman gazetesi yayımlanmadan önce başlamış, İsmail Bey ilk matbuat faaliyetlerini Tiflis’te Celal ve Sait Ünsizâde kardeşler yardımıyla gerçekleştirmiştir. Onun Kafkasya muhitiyle olan ilişkisi Tercüman yayımlandıktan sonra da devam etmiştir. Bu gazetede Kafkasya’dan birçok aydının farklı yazıları yayımlanmış hatta Kafkasya sahasından bazı aydınlar Tercüman’a muhabirlik yapmıştır. Rusya Müslümanları arasında modernleşme yönünde ilk ciddî adımların Kafkasya ve İdil-Ural Türkleri tarafından atıldığı bilinmektedir. Kırım’da yayımlanan Tercüman, bütün Rusya Türklerinin modernleşme sürecine ışık tuttuğu gibi sıkı bağların varlığı sebebiyle Kafkasya’daki modernleşme çabalarını ortaya çıkarmak bakımından ilk elden kaynak niteliğindedir. Bugün Azerbaycan edebiyat tarihinin modernleşme dönemini izah edebilmek için Tercüman’ın ansiklopedik kimliğine başvurmak gerekir. Bu makalede Tercüman gazetesinde ortaya çıkarılan ve bugün Azerbaycan edebiyat tarihlerinde yer bulmamış bazı meseleler tartışılmaya ve araştırmacıların dikkatine sunulmaya çalışılacaktır. Tercüman gazetesinde ortaya çıkan bu bilgiler 19. yy. sonları ve 20. yy. başlarında Rusya Türklerinin modernleşmesinde rol oynayan Kafkasyalı aydınların biyografilerine de katkı sağlamaktadır. Tercuman, the only long term newspaper that played an important role in cultural revival of Muslims of Russia, was published by Ismail Gaspıralı in Bahcesaray, the city in the Crimea. The newspaper addressing all Turkic peoples of Russia provided Muslims with the solutions to the problems they face in the process of modernization including such issues as education, identity, modernization, common language, alphabet, nationality, and by doing so it also guided the intellectuals. In this context the relationship between Ismail Gaspirali and Caucasian intellectuals started before publication of Tercuman when Ismail Gaspirali realized his first publication activities by the help of Celal and Sait Unsizade brothers in Tiflis. This relationship with the circles of Caucasus was also sustained after Tercuman was released. Different articles by a number of intellectuals from Caucasus were published in this newspaper. Moreover some of the intellectuals served as correspondents from Caucasus region. It is known that first serious steps toward modernization among Muslims of Russia were undertaken by Caucasian and İtil-Ural Turks. Being published in the Crimea, Tercuman not only sheds light on process of modernization among Muslims of Russia it is also a primary source due to its strong ties in terms of investigation of first attempts of modernization in Caucasus. Today, in order to explain the modernization period in history of Azerbaijani literature, referring to encyclopedic sources of Tercuman is needed. In this article some issues not mentioned previously in history of Azerbaijani literature will be discussed and brought to the attention of researchers. This information based on materials from Tercuman will also make contributions to the biographies of intellectuals who played role in modernization of Muslims of Russia in the end of 19th and the beginning of 20th century.
1917’de Rusya’da meydana gelen Ekim İhtilali’nden sonra Çarlık Rusya’sı yıkılmış ve Azerbaycan’da... more 1917’de Rusya’da meydana gelen Ekim İhtilali’nden sonra Çarlık Rusya’sı yıkılmış ve Azerbaycan’da da kısa süren bir bağımsızlık dönemi yaşanmıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti, 1918’de Mehmet Emin Resulzade’nin öncülüğünde kurulmuştur. Ne var ki bu bağımsız cumhuriyetin ömrü kısa sürmüş ve Azerbaycan, Sovyetler hâkimiyetine geçmiştir. Resulzade ve başkaları Azerbaycan’ı terke mecbur kalmışlardır. Resulzade’nin sürgün hayatına başlamasıyla Azerbaycan Türklerinin “muhaceret edebiyatı” da ilk meyvelerini vermiştir. Biz bu yazımızda muhaceret edebiyatı içinde önemli bir yer tutan süreli yayımları ele alacağız
100. Yılında Sovyet İhtilali ve Türk Dünyası, 2018
Mehmet Emin Resulzade, 28 Mayıs 1918'de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin reisi seçilmiştir.... more Mehmet Emin Resulzade, 28 Mayıs 1918'de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin reisi seçilmiştir. Bu hükûmet iki yıl sonra Bolşeviklerin hakimiyeti ele almasından sonra yıkılmış 28 Nisan 1920'de Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti yıkıldıktan sonra Mehmet Emin Resulzade bir muhacir aydın olarak geldiği İstanbul'da 1923-1927 yılları arasında Yeni Kafkasya dergisini 95 sayı olarak yayımlamış ve Sovyet Rusya'sına karşı olduğunu belirte birçok yazıya imza atmıştır. Resulzade Komünist sisteme tenkitlerde bulunmakla birlikte daha çok Sovyet Rusya'nın önde gelen siyasi liderlerinden, fikir adamlarından Lenin, Stalin, Troçki vs.nin faaliyetlerine karşı sert eleştiriler yöneltmiştir. Özellikle Azerbaycan Komünist Partisinin Azerbaycanlı siyasiler tarafından değil de Ruslar ve Ermeniler tarafından yönetilmesi, alınan kararların Azerbaycanlıların değil de gayrimüslüm diğer unsurların menfaatlarine yaradığı yine bu tenkitlerin ilk sırasında yer alır. Bu bildiride Resulzade'nin Azerbaycan Komunist Fırkası'nın müstakil bir memleket ve milletin partisi olmadığını bu partinin Rusya Komünist Partisinin güdümünde olduğunu söylediği düşünceleri tartışmaya açılacaktır.
Mehmet Emin Resulzade ve muhacerette bulunan bazı Azerbaycanlı aydınlar tarafından 1923-1927 yıll... more Mehmet Emin Resulzade ve muhacerette bulunan bazı Azerbaycanlı aydınlar tarafından 1923-1927 yılları arasında 95 sayı olarak İstanbul’da yayımlanan Yeni Kafkasya dergisi “edebî, içtimaî ve siyasî” bir mecmua olarak matbuat meydanına çıkmıştır. Bu dergi özellikle 1918 yılında kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olarak görev yapan Mehmet Emin Resulzade tarafından yayımlandığı için hem Türkiye hem Azerbaycan siyasî hayatında önemli bir rol oynamaktadır. Dergi yayın politikası açısından Bolşevik istilasına ve Komünizm felsefesi ve fikriyatına cephe aldığı için büyük akisler uyandırmıştır. Bu bildiride derginin siyasî mahiyetteki yazılarından ziyade dergideki diğer yazılara nazaran az yer tutan edebî meselelerin ne şekilde dergiye yansıdığından bahsedilecektir. Dergide yayımlanan şiirler ve hikâyeler hepsi kronolojik olarak verilecek ve mahiyeti üzerinde durulacaktır. The 95 issues of Yeni Kafkasya, the “literary, social and political” journal, were published by Mehmet Emin Resulzade and some Azerbaijani intellectuals in immigration in Istanbul in the period of 1923 – 1927. As it was published by Mehmet Emin Resulzade, the President of the Republic of Azerbaijan founded in 1918, the journal played an important role in the political life of Turkey and Azerbaijan. The journal employed editorial policy standing against Bolshevik invasion and Communist philosophy and ideology, and therefore it drew great attention. This study will focus on how literary issues were reflected in the articles that were less substantial in number comparing to the writings dedicated to politics. All the poems and short stories published in the journal will be cited in chronological order and discussed. Keywords: Yeni Kafkasya, Mehmet Emin Resulzade, Mirza Bala, Emin Abid Gultekin, Azerbaijani Literature, Azerbaijani press Мехмет Эмин Расулзаде и Азербайджанская интеллегенция в иммиграции в Стамбуле опубликовали 95 выпусков «литературного, общественного и политического» журнала Ени Кафкасия (Новый Кавказ) в 1923 – 1927 годах. Этот журнал играл важную роль в политической жизни Турции и Азербайджана, так как он выпускался Мехмет Эмин Расулзаде, занимавшим пост президента Азербайджанской Республики, основанной в 1918 году. Журнал привлекал большое внимание благодаря тому, что редакционная политика журнала отстаивала взгляды против вторжения большевиков, а также коммунистической философии и идеологии,. Этот доклад посвящен тому, как отображались вопросы литературы в статьях, немногочисленных по сравнению со статьями политического характера. Все стихи и рассказы опубликованные в журнале будут приведены и анализированы в хронологическом порядке.
19. yüzyılın sonlarında Rusya Müslümanları arasında modernleşme faaliyetleri hızlanmış ve İsmail ... more 19. yüzyılın sonlarında Rusya Müslümanları arasında modernleşme faaliyetleri hızlanmış ve İsmail Gaspıralı öncülüğünde cedit hareketi epey yol almıştır. Bu hareket kültürel bağlamda tek bir Türk kimliği yaratma gayesi gütmüştür. Busebeple ortak edebî bir yazı dilinin de savunucusu olmuştur. Fakat Avrupa’da sanayi inkılabından sonra demokratik hareketlerin de cereyan etmesi Rusya’da sosyal-demokrat bir hareketin oluşmasına zemin hazırlamıştır. İmparatorlukların yavaş yavaş güç kaybetmesi bu imparatorlukların içerisindeki çeşitli toplulukların millî kimliklerinin oluşmasını hızlandırmıştır. Bu bağlamda Gaspıralı ve takipçilerinin oluşturduğu cedit hareketine karşı Rusya Müslümanları arasında sosyalist-demokratik bir hareket de ortaya çıkmıştır. Özellikle Tatar Türkleri ve Azerbaycan Türkleri arasında hızla yayılan bu hareket kısa zamanda edebiyata ve dile yansımıştır. Bu hareketin hızla yayılmasında 1905 Rus Meşrutiyetinin de etkisi olmuştur. Sosyalist demokratik hareketin içerisinde faaliyet gösterip bir ekol haline gelen Molla Nasreddin dergisi ve temsilcileri gerek Azerbaycan’da gerekse Türk dünyasında büyük akisler uyandırmıştır. Özellikle karikatürleriyle mizahî bir hava oluşturmuş ve okuyucularını etkilemiştir. Bunun gibi Tatar aydınlarından Şakir Muhammedov da Orenburg’da Molla Nasreddin’e benzer Karçıga (Şahin) adlı bir mizah dergisi çıkarmıştır. Bu dergi 1906-1907 yılları arasında toplam 9 sayı çıkmıştır. Biz bu bildirimizde Şakir Muhammedov’un ve Karçıga dergisinin Tatar basın-yayın ve sosyal hayatında ne gibi bir rol oynadığını ortaya koyacağız.
Çingiz Hüseynov'ın Kırıntılar (Adalar) adlı hikâyesinin Türkiye Türkçesi aktarması ve hikâyenin t... more Çingiz Hüseynov'ın Kırıntılar (Adalar) adlı hikâyesinin Türkiye Türkçesi aktarması ve hikâyenin tahlili.
ÖNSÖZ
Özbekistan’da bağımsızlığın ilan edildiği 1 Eylül 1991 tarihi, hayatın
her alanında olduğu... more ÖNSÖZ Özbekistan’da bağımsızlığın ilan edildiği 1 Eylül 1991 tarihi, hayatın her alanında olduğu gibi edebiyatta da yeni bir dönemin başlangıcıdır. 1920’li yıllarda başlayan ve 1930’dan sonra siyasi gelişmelere paralel olarak her anlamda hakimiyet sağlayan sosyalistik edebiyat, bütün Sovyet sahasında olduğu gibi Özbekistan’da da yaklaşık yetmiş yıl hüküm sürdü. Bu süre zarfında edebiyat, Komünist Parti’nin en güçlü propaganda aracı olarak kullanıldığından, şair ve yazarların şahsına münhasır dil ve üslup özellikleri dışında bir özgünlükten pek bahsedilemez. Edebi eserlerin özgünlüğünü, dil ve üslup özellikleri, -belki daha da önemlisi- tema ve işlenen konular belirler. Edebiyatta dönemlere göre işlenecek temayı Parti belirlediği için, bütün Sovyet halklarının edebiyatları konu ve mesaj bakımından birbirinin tekrarı gibidir. 1991, bağımsızlığını ilan eden diğer halklarda olduğu gibi Özbek edebiyatında da keskin bir geçişin yılıdır. Bu tarihten sonra milli ve özgün bir edebiyattan bahsetmek mümkündür. Bağımsızlık, edebiyata bedii ve estetik yeni ölçüler getirdi. Teknik açıdan eski dönemin birikimi kesintiye uğramadan aynen devam etti. Ancak yeni dönemde şair ve yazarlar kendi iç dünyalarını incelemeye başladı; konu seçimi ve kurguda daha özgürce hareket edebildiler. Özgür insan olarak kalplerinden geçen duygu ve düşünceleri serbest bir şekilde anlatma imkânına kavuştular. Bundan dolayı son dönem eserlerinde bağımsızlığa duyulan şükran, parlak geleceğe inanç sık sık dile getirilir. Mezkûr dönem edebiyatının en önemli başarısı, yaratıcılıkta her türlü politik sınırlamalardan ve resmi yönlendirmelerden uzak olmasıyla alakalıdır. Bu dönemde edebiyatın yeni konularla, yeni gayelerle, yeni yorum ve betimleme teknikleriyle zenginleştiği görülmektedir. Son dönem Özbek edebiyatı ülkenin bağımsızlığıyla birlikte polifonik bir edebiyat olarak gelişimini devam ettirmiştir. Artık sadece konunun güncelliği, tasvir tarzının ilginç oluşu ve dilinin sade olması değil, her şeyden önce özgür insan ruhunun eşsiz cilvelerini betimlemek için öne çıkmıştır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanan “Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı” bu adlı çalışma, son dönem Özbek edebiyatının genel özelliklerini yansıtan edebi eserleri ihtiva etmektedir. Projenin amacı, bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatına dair bir el kitabı ortaya koymaktır. Türkiye’de üniversitelerin Türk dünyası edebiyatlarının okutulduğu ilgili bölümlerinde çağdaş Türk edebiyatlarına dair kaynakların yetersizliği gözlemlenmiştir. Özellikle, Özbek edebiyatı tarihi üzerine yapılan çalışmaların yetersiz olması, söz konusu bölümlerde ilgili derslerin konu alanını kısıtlamaktadır. Bağımsızlık öncesi Özbek edebiyatıyla ilgili birkaç kaynağın olduğu, ancak bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatını tek başına konu alan bir kaynağın var olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunun çözümüne belli bir ölçüde katkı sağlamak amacıyla mezkûr projeye başvuru yapılmıştır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanan “Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı” bu adlı çalışma, son dönem Özbek edebiyatının genel özelliklerini yansıtan edebi eserleri ihtiva etmektedir. Projenin amacı, bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatına dair bir el kitabı ortaya koymaktır. Türkiye’de üniversitelerin Türk dünyası edebiyatlarının okutulduğu ilgili bölümlerinde çağdaş Türk edebiyatlarına dair kaynakların yetersizliği gözlemlenmiştir. Özellikle, Özbek edebiyatı tarihi üzerine yapılan çalışmaların yetersiz olması, söz konusu bölümlerde ilgili derslerin konu alanını kısıtlamaktadır. Bağımsızlık öncesi Özbek edebiyatıyla ilgili birkaç kaynağın olduğu, ancak bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatını tek başına konu alan bir kaynağın var olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunun çözümüne belli bir ölçüde katkı sağlamak amacıyla mezkûr projeye başvuru yapılmıştır. Kitapta, XX. yüzyıl sonlarından günümüze kadar Özbek edebiyatında yer etmiş belli başlı edebî şahsiyetlerin, karakteristik eserlerinden örnekler seçilmesine gayret edildi. Kitapta edebî şahsiyetler doğum yıllarına göre sıralandı ve her bir şahsiyetin kısa hâl tercümesinin ardından örnek metinlere yer verildi. Kitaba şiir, hikâye, roman ve piyeslerden örnekler alındı. Bu eserler ilk defa Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Belirtmemiz gerekir ki seçilen eserleri profesyonel çevirmenler aktarmadı. Eserleri aktaran arkadaşlarımızın -bu alandaki ilk çalışmaları olması nedeniyle- bazı hatalar olabilir. Kitaba alınan edebî şahsiyetler ve eserleri konusunda veya genel olarak bu kitap hakkında bizlere iletilecek her türlü tenkit tarafımızdan memnuniyetle karşılanacak ve ilerideki baskılarında eserin daha mükemmel bir hâle getirilmesine çalışılacaktır. Memnuniyetle ifade etmek isteriz ki, mezkûr proje sürecinde Özbek edebiyatından aktarma yapabilecek gayretli ve istekli bir çalışma gurubu oluştu. Doktora öğrencilerimizden Cansu Delibalta şiirleri, Kamila Topal hikâyeleri, Guzal Narkulova romanlardan parçaları, Sinem Küçükağaoğlu-Tunç piyeslerden örnekleri aktardı. Bununla birlikte lisans öğrencilerimiz Ezgi Dadaş, Nagehan Gürel, Derya Aslantürk, Aybüke Dirin ve Ege Üniversitesi Konservatuvarı öğrencisi Hüseyin Akbaş da çevirileriyle katkıda bulundular. Genç ve gayretli çevirmen arkadaşlarımıza teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz. Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı adlı kitabın hazırlanmasında mali desteğini esirgemeyen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığına, önemli tavsiye ve yardımlarıyla bizleri motive eden Uzman Abdulhamit Karahan’a, projenin yürütülmesine ortaklık eden Taşkent Devlet Şarkşınaslık Enstitüsü Rektör yardımcısı Sayın Gulchehra Rihsiyeva’ya, Şark Filolojisi Fakültesi Dekanı Sayın Kudratulla Amanov’a müteşekkiriz. Editörler Doç. Dr. Marufjon YULDASHEV Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz ÖZKAYA
Yavuz Akpınar Armağanı için Takdim Yazısı
Nazım Muradov – Yılmaz Özkaya
Türklük Bilimi ile ilgil... more Yavuz Akpınar Armağanı için Takdim Yazısı Nazım Muradov – Yılmaz Özkaya
Türklük Bilimi ile ilgili ilk çalışmalarını daha lise öğrencisiyken - 1964’te tamamlayıp yayımlatan Prof. Dr. Yavuz Akpınar – ömrünün 71., Türkoloji hayatının ise 55. yılını yaşıyor. Bu 55 yıl, aynı zamanda – 1960’ların başında belirlenen ve esas itibariyle çizgisi pek değişmeyen bir duruşun da tarihidir. Türklük Bilimi’nin Türkiye’deki büyük ve önemli ekollerinden olan Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde daha da şekillenen bu duruş, alicenaplık, alçakgönüllülük, beyefendilik; objektiflik, yüksek bilim ahlâkı, titizlik ... özellikleriyle sevilen Yavuz Bey’in sonraki hayatının da belirleyicisi olmuştur. Yavuz Akpınar Armağanı’nı on yıl önce – 2007’de yani Hoca’nın 60 yıllığında hazırlayacaktık. O zaman Cengiz Alyılmaz, Bilgehan Atsız Gökdağ, İrfan Murat Yıldırım hocalarımızla bu konuda birkaç kez konuşmuştuk da. Bizim Kıbrıs’ta, onların Türkiye’de ikamet etmesi buna engel oldu. “Sağlık olsun!” dedik ve yıllar geçti. Yaradana şükür ki sağlık oldu, yine aynı hocalarımızın yönlendirici görüşleri ve katkılarıyla değerli meslektaşımız Yılmaz Özkaya ile bu işi üstlendik. Yavuz Hoca’dan gizlice hocalarımıza mektup yazıp onlardan yazı istedik. Demek ki armağan kitabı için kısmet 70 yaşa imiş… İşte çoğu bilimsel olan o yazıların toplusuyla karşınızdayız. Yavuz Akpınar Armağanı’nda yer alan altmış civarındaki yazıdan Yavuz Hoca’nın şahsiyetiyle ilgili olanları ana hatlarıyla ikiye ayırmak mümkündür: Türkiye’den görünen Yavuz Akpınar ve (Türkiye dışındaki) Türk Dünyası’ndan görünen Yavuz Akpınar. Çeyrek asırdan bu yana çok iyi tanıdığımızı düşündüğümüz Yavuz Hocanın bilmediğimiz birçok özelliğini değerli hocalarımızın yazılarından öğrenmiş olduk. Türkiye’den görünen Akpınar’a Prof. Dr. İnci Enginün Hocamız’ın gözüyle bakınca 1970-1980’li yılların ilk yarısına uzanıyoruz. Mehmet Kaplan ve İnci Enginün hocalarımızın Yavuz Akpınar hakkındaki görüşleri bir öğrencileri olarak bizim de göğsümüzü kabartıyor. “Kardaş Edebiyatlar”ın sadece bir dergi değil, bir sevda olduğunu değerli İnci Hanım’ın yazısından öğreniyoruz. Prof. Mehmet Kaplan’ın ziyaretçileri arasında Yavuz Akpınarı da gören fakat kendisini daha çok 1982’de çıkarmaya başladığı Kardaş Edebiyatlar dergisiyle tanıdığını dile getiren İnci Enginün şöyle der: “... Demir Perde ve Soğuk Savaşın bizlerden uzaklaştırmış olduğu soydaşlarımızın edebiyatlarını tanıtmak amacıyla çıkardığı dergi, adında bile hem yakınlığı hem de uzaklığı ifade ediyordu. Bir kelimenin telaffuz farkının aynı zamanda çevre ve zaman ilişkilerini açıklaması ilginçtir. Akpınar, bu dergiyi çıkarırken öylesine heyecanlıydı ki konuştuğu kişileri de heyecanına ortak ediyordu... Yavuz Akpınar, Mehmet Kaplan’ın özlediği araştırıcı ve ciddi, çalışkan bir gençti...” Cengiz Alyılmaz, İrfan Murat Yıldırım hocalar da samimi üslubu ve sürükleyici anlatımlarıyla Yavuz Hocanın aşina olmadığımız başka yönlerinden bizleri haberdar ediyorlar. İkisi de var olsunlar… Y. Akpınar’ın insan, dost, arkadaş, hoca, naşir, gönüllü kültür elçisi… yönlerini Anar’ın, İsa Habibbeyli’nin, Cemil Hasanlı’nın, Vilayet Guliyev’in, Kâmil Veli Nerimanoğlu’nun, Memmed İsmayıl’ın, Tahire Memmed’in, Aydın İbrahimov’un, Urfat Nuriyev’in, Nikpur Cabbarlı’nın, Rövşen Şahbazov’un, Mehdi Genceli’nin, Nazım Muradov’un ... yazılarından okumak mümkündür. Bu yazılar, aynı zamanda “Türkiye dışından görünen Yavuz Akpınar”ın bazı karakter çizgilerini dile getiren samimi iç sesler, sesli düşüncelerdir. Türk dünyasının büyük kültür adamı ve yazarı Anar’ın küçük yazısında Yavuz Akpınar “görkemli Türk mütefekkiri” adlandırılmış, onun M. F. Ahundzade, İsmail Bey Gaspıralı, Azerbaycan edebiyat ve matbuat tarihi üzerine yaptığı değerli çalışmalardan söz edilmiştir. Hocamızın eski dostlarından ve meslektaşlarından olan İsa Habibbeyli, Y. Akpınar’ın yarım asırlık bilimsel faaliyetinin Türk dünyası ile ilgili olan kısmını net bir şekilde ve isabetli saptamalarla özetlemiş, onun özellikle Abbas Zamanov ile olan ilişkisini takdirle anlatmış, İbrahim Bozyel ile birlikte yayımladıkları Kardaş Edebiyatlar dergisinin rolünden söz etmiş, rahmetli Bozyel’in de Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine ettiği hizmetleri vefa duygusuyla yâd etmiştir. Değerli tarihçi Cemil Hasanlı kendi yazısına Yavuz Akpınar’ın 1970’li yıllardaki cesaretli ve milli faaliyetlerini, Abbas Zamanov ile olan dostluğunu anlatmakla başlamış, sonra ise Abbas Zamanov’un milli ruhlu bir konuşması yüzünden başına getirilen müsibetleri arşiv belgeleriyle gözler önüne sermiştir. Rahmetli Abbas Zamanov’un söz konusu cesaretli çıkışını olaya bizzat tanık olmuş hocalarımızın hatıralarından dinlemiş ve okumuştuk. Cemil Müellimin yazdıkları ise tamamen arşiv belgelerine dayalıdır ve yazı, somut verilerle kaleme alınmış belki de tek çalışmadır. C. Hasanlı’nın bu yazısı, yakın olmasına rağmen epeyce karanlık olan tarihimizi ve ona iyi veya kötü şekilde mal olmuş bazı kişileri daha yakından tanımamızı sağlıyor... Azerbaycan’ın Macaristan Büyükelçisi Vilayet Guliyev’in Azerbaycan Türkçesiyle kaleme aldığı (ve bizim Türkiye Türkçesine aktardığımız) yazı, Yavuz Akpınar’ın yarım asırlık bilimsel faaliyetinin kısa özeti niteliğindedir. İki değerli bilim adamı ve eski dostun Abbas Zamanov aracılığıyla tanışmalarından, Yavuz Bey’in insan ve hoca yönünden; Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde kurduğu Abbas Zamanov Bağış Kitaplığı’nın değerinden; Y. Akpınar’ın M. F. Ahundzade ve özellikle Gaspıralı İsmail Bey eserlerinin Türklük Bilimine yeniden kazandırmasından genişçe söz edilmiştir. Yavuz Akpınar’ın Ötüken Neşriyatında yayımlanmış Gaspıralı İsmail - Seçilmiş Eserleri’nin üç ciltliğinden hareketle Vilayet Guliyev’in “Tercüman’ın Azerbaycan Sayfaları” başlıklı dizi makaleler yazdığı ve Gaspıralı’nın Firengistan Mektupları eserini Azerbaycan Türkçesine aktarıp kitap şeklinde yayımladığı dile getirilmiştir. Ünlü Macar Türkoloğu müteveffa Georgy Hazai’nin Yavuz Akpınar sevgisini ve Hazai Bey’in, Y. Akpınar çalışmalarını yakından takip etmiş olduğunu yine bu yazıdan öğreniyoruz. Yavuz Hoca’nın Ali Bey Hüseyinzade arşivini bilim dünyasına kazandırması da V. Guliyev’in belirttiği önemli hususlardandır. Yüz yaşını kutladığımız Azerbaycan Halk Cumhuryeti mirasının genç kuşaklara ve bilim camiasına sunulması konusunda büyük emek harcayan, Resulzade’nin eserlerini yeniden yayımlayan Y. Akpınar’ın bu yönüyle ilgili V. Guliyev’in “... Yavuz Bey’in yedi kilit altındaki kaynaklar arasından bulup ortaya çıkardığı, üzerinde titiz çalışmalar yapıp yayımladığı kitaplar Türkiye’deki soydaşlarımızdan daha çok bizler için ulaşılmaz idi. Yavuz Akpınar bu kaynakları inceledikten sonra arasından titizlikle seçtiği kısımları Azerbaycan’da çok az adamın okuyabildiği Arap alfabesinden Latin alfabesine çeviriyordu. Böylece, kırılmaz tellerle bağlandığı Azerbaycan’da milli bağımsızlık harekâtının kök atması, milli istiklal duygularının yayılması için karşılıksız kardeş yardımını sunmuş oluyordu.” sözleri ise değerli Hocamızın diğer yönlerini gözler önüne sermektedir. Hatıra yazılarından anlaşıldığına göre “Azerbaycan, Yavuz Bey’in Türk Dünyası sevdasının merkezi, can damarı”, rahmetli Abbas Zamanov da onu Azerbaycan’a bağlayan altın köprü olmuştur. Y. Akpınar’ın en eski dostlarından olan Kâmil Veli Nerimanoğlu da bu dostluğun temelinin yine “Abbas Emi” dedikleri Prof. Abbas Zamanov vasıtasıyla atıldığını belirtiyor. Sadece kendisiyle değil, Azerbaycan’ın ve genel olarak Türk dünyası aydınlarının Yavuz Hoca ile dostluğu, Kâmil Veli’nin anlattıkları arasındadır. Kâmil Müellim, Kardaş Edebiyatlar dergisinin rolünden, Y. Akpınar’ın Azerbaycan edebiyatı araştırmalarından; Gaspıralı İsmail Bey ve Hüseyinzade Ali Bey çalışmalarından da söz etmiştir... Yavuz Akpınar’ın genel olarak edebiyatın, özel olarak da Azerbaycan edebiyatının teorik sorunlarıyla ilgili bilimsel yaklaşımını; Türk edebiyatını bir bütün olarak görmesini; mahalli ve hissi söylemlerden uzak durup konuyla ilgili objektif değerlendirmelerini; kaynak kullanımındaki titizliğini; edebiyat tarihimizin aşamalarını belirleme kriterini; en teorik konulardaki dikkatli saptamalarını; edebiyat tarihi değerlendirmelerinde matbuatın ve basın dilinin rolünü; siyasi antlaşmaların böldüğü Azerbaycan topraklarında edebiyatı bir bütün olarak görüp incelediğini; Azerbaycan edebiyatına bir ideya ve mefkûre kaynağı olarak baktığını; genel olarak ne yazdığından daha çok nasıl yazdığını ve sorunları hangi ölçülerle ele aldığını merak edenler, Tahire Memmed Hanım’ın oldukça değerli yazısını okuyabilirler. Yavuz Akpınar Armağanı’nın editörleri olarak dikkatimizden kaçmayan en önemli ayrıntılardan biri, Y. Akpınar’ın kişisel ve bilimsel yönleri hakkında değerlendirme yapan hocalarımızın, onun hakkında daha çok şey demek arzusunda bulundukları, kendisini anlattıkça anlatmak istedikleridir. Biz, yazı gönderen tüm hocalarımıza, meslektaşlarımıza teşekkür ediyor, kendilerine, nasip olursa değerli Hocamızın 75 veya 80. yıl armağanında daha geniş yazılarını yayımlayacağımızın sözünü veriyoruz. Armağan kitabındaki Türkçe, Azerbaycan Türkçesi, Özbek Türkçesi, Rusça yazılarda bulunup da gözümüzden kaçan kusurlardan dolayı affınıza sığınıyor, okuyucularımızın yapıcı eleştirilerini bekliyoruz. Yavuz Akpınar Armağanı’nın sunuş yazısını, değerli Hocamıza sağlık, mutluluk ve yeni eserlerle dolu daha nice mutlu yıllar diledikten sonra en eski dostlarından olup kendisini “Yeni çağın Fuat Köprülüsü” adlandıran Prof. Dr. İsa Habibbeyli’nin sözleri ile bitiriyoruz:
Yavuz Akpınar – Işıklı şahsiyet, Bilimde, vicdanda mesuliyet. Türk dünyasına Abbas Zamanov’un takdimatı. İbrahim Bozyel’in nabzı, ovgatı. Türkiye’de Mirza Fethali’nin ve Gaspıralı’nın yeni hayatı. «Kardaş Edebiyatlar”ın Aydın yolu, Azerbaycan edebiyatının Türkiye’deki başkonsolu...
Yeni Kafkasya dergisi, Azerbaycan’ın birinci Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin Bolşevikleri... more Yeni Kafkasya dergisi, Azerbaycan’ın birinci Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin Bolşeviklerin Azerbaycan’ı istilasından sonra kaçıp geldiği Türkiye’de 1923-1927 yılları arasında yayımladığı, istiklal davasını savunan bir yayın organıdır. M. E. Resulzade’nin Yeni Kafkasya dergisindeki bütün yazıları bu kitapta bir araya getirilmiş bulunmaktadır. Bu yazılar, Azerbaycan’ın millî mücadelesinin ve istiklal davasının çeşitli safhalarını, özelliklerini, bu mücadelede ne gibi problemlerle karşılaşıldığını, muhaceret neşriyatının Sovyetler Birliği, Azerbaycan ve Türkiye üzerinde ne gibi etkileri olduğunu öğrenmek açısından önemli belge niteliğindedir. 2018 senesi, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına denk gelmektedir. Kurumumuz M. E. Resulzade’nin bu yazılarını yayımlamakla, kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 100. yıl kutlamalarına küçük de olsa bir katkıda bulunduğu inancındadır.
Yeni Kafkasya dergisi, Azerbaycan’ın birinci Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin Bolşevikleri... more Yeni Kafkasya dergisi, Azerbaycan’ın birinci Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin Bolşeviklerin Azerbaycan’ı istilasından sonra kaçıp geldiği Türkiye’de 1923-1927 yılları arasında yayımladığı, istiklal davasını savunan bir yayın organıdır. M. E. Resulzade’nin Yeni Kafkasya dergisindeki bütün yazıları bu kitapta bir araya getirilmiş bulunmaktadır. Bu yazılar, Azerbaycan’ın millî mücadelesinin ve istiklal davasının çeşitli safhalarını, özelliklerini, bu mücadelede ne gibi problemlerle karşılaşıldığını, muhaceret neşriyatının Sovyetler Birliği, Azerbaycan ve Türkiye üzerinde ne gibi etkileri olduğunu öğrenmek açısından önemli belge niteliğindedir. 2018 senesi, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına denk gelmektedir. Kurumumuz M. E. Resulzade’nin bu yazılarını yayımlamakla, kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 100. yıl kutlamalarına küçük de olsa bir katkıda bulunduğu inancındadır.
ÖZ: Eski Türk destan ve hikâyeleri modern edebiyatın birçok edebî eserine gerek konu gerek tema g... more ÖZ: Eski Türk destan ve hikâyeleri modern edebiyatın birçok edebî eserine gerek konu gerek tema gerekse tip bağlamında kaynaklık etmiştir. Türk boylarının dağıldığı coğrafyada göçebe yaşam tarzları, çevresindekilerle veya tabiatla mücadeleleri noktasında alp tipini gerekli kılan unsurların başında gelir. Bu yaşam biçiminde mücadele eden erkeklerin yanında kadınların da kahramanlıkları destan ve hikâyelere konu olmuştur. Edebî eserlerin büyük bir bölümünde halk edebiyatı ürünlerinden ilham almayan veya yararlanmayan, Rusya Türklerinin 19. yy.daki en önemli düşünürlerinden biri olan İsmail Gaspıralı, Arslan Kız adlı modern hikâyesinde gerek eserin dilinde kullandığı epik anlatımıyla gerekse yarattığı alp kadın tipiyle eski Türk kültürünü çağdaş bir süzgeçten geçirerek modern edebiyata yansıtmıştır. Onun alp kadın tipi olan Arslan Kız (Gülcemal); vatan ve istiklal sevgisiyle büyümüş, eğitimli, bilgili ve vatan söz konusu olduğunda erkeklerden daha fazla cesur, idealize edilmiş bir tiptir. Onun edebî eserlerinde idealize edilmiş iki önemli kadın tipini görmekteyiz. Biri olması gereken Türk-İslâm kadın tipini yarattığı Darürrahat Müslümanlarındaki Feride Banu ile epik unsurlarla donattığı ama aynı zamanda modernize ettiği alp kadın tipi olan Gülcemal'dir. Bu makalede Rusya Müslümanlarının ilk hikâyelerinden biri olan Arslan Kız'ın epik Türk destanlarından modern zamanın hikâyesine uzanan idealize edilmiş alp kadın tipinin tahlili yapılacak ve Gaspıralı'nın kadınlara bakışı değerlendirilecektir.
Türkler, Ġslâmiyet‟le ilk tanıĢtıklarında kendilerini asrın ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğiti... more Türkler, Ġslâmiyet‟le ilk tanıĢtıklarında kendilerini asrın ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim sisteminin içerisinde bulmuĢlardı. Örgün eğitim bir taraftan devam ederken dinî alanda yetiĢkin eğitimi olarak da nitelendirilen yaygın eğitimin de devam ettiğini tarihi süreç içerisinde görmekteyiz. Asr-ı Saadet Dönemi ve sonrasında devam eden süreçte Birûnî, Farabî, Ali KuĢçu gibi âlimlerin ve filozoflar yaĢadıkları dönem için çağdaĢ eğitimin birer örneği olarak görülmektedir. Fakat zamanla siyasi kargaĢalar, Orta Asya‟daki otorite boĢluğu ve diğer sebepler bu eğitimi sekteye uğratmıĢtır. 16. asırda baĢlayan ve hızlı bir Ģekilde yayılan Rus iĢgali de Müslüman-Türk topluluklarının içe kapanmasına neden olmuĢtur.Çarlık dönemi Rusya‟sında Rusya Türkleri arasında modern eğitimin 19. yy.ın ortalarında baĢladığı bilinmektedir. Özellikle bulunduğu konum itibariyle Osmanlı Devleti ve Avrupa‟ya yakın olan ve buradaki geliĢmelerden haberdar olan Azerbaycan‟da modern eğitim sisteminin baĢladığı...
The political, conceptual and social movements in Europe during the eighteenth century affected t... more The political, conceptual and social movements in Europe during the eighteenth century affected the Russian and the Ottoman Empires so deeply that both countries started to modernize their various institutions. One of these modernization processes took place in the field of education. Upon the influence of the European education system on the Ottomans, the Russian Muslims, being affected by the Ottoman modernization in education, also attempted for similar educational activities. In the new education system introduced among the Russian Muslims, Ismail Gaspirali had great contributions in evolving the "usul-i cedit" movement systematically. His works like "Hoca-i Sibyan", "Kiraat-i Turki", "Rehber-i Muallimin", and "Usul-i Cedit Nedir" became very important course materials for the Russian Muslims. Although Gaspirali's theories on the education are well-known, most of his works have never been analysed in a detailed way until toda...
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi /Journal of Modern Turkish Studies
Tercüman, İsmail Gaspıralı tarafından Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yayımlanan ve Rusya Müslümanla... more Tercüman, İsmail Gaspıralı tarafından Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yayımlanan ve Rusya Müslümanlarının medeni uyanışında önemli bir yere sahip olan uzun süreli tek gazetedir. Bütün Rusya Türklerine hitap eden bu gazete Müslümanların modernleşme aşamasında büyük bir problem olarak karşımıza çıkan eğitim, millî ve dinî kimlik, yenileşme/çağdaşlaşma (Rusya Türklüğü’ne mahsus adıyla ‘Ceditçilik’), ortak dil, alfabe, milliyet/kavmiyet meselelerinde çözüm yolları üretmiş ve aydınları bu yolda yönlendirmiştir. Bu çerçevede ele alacak olursak İsmail Gaspıralı ile Kafkasyalı aydınlar arasındaki ilişkiler Tercüman gazetesi yayımlanmadan önce başlamış, İsmail Bey ilk matbuat faaliyetlerini Tiflis’te Celal ve Sait Ünsizâde kardeşler yardımıyla gerçekleştirmiştir. Onun Kafkasya muhitiyle olan ilişkisi Tercüman yayımlandıktan sonra da devam etmiştir. Bu gazetede Kafkasya’dan birçok aydının farklı yazıları yayımlanmış hatta Kafkasya sahasından bazı aydınlar Tercüman’a muhabirlik yapmıştır. Rusya M...
Türkler, İslâmiyet’le ilk tanıştıklarında kendilerini asrın ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğiti... more Türkler, İslâmiyet’le ilk tanıştıklarında kendilerini asrın ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim sisteminin içerisinde bulmuşlardı. Örgün eğitim bir taraftan devam ederken dinî alanda yetişkin eğitimi olarak da nitelendirilen yaygın eğitimin de devam ettiğini tarihi süreç içerisinde görmekteyiz. Asr-ı Saadet Dönemi ve sonrasında devam eden süreçte Birûnî, Farabî, Ali Kuşçu gibi âlimlerin ve filozofların yaşadığı dönemler dönemine göre çağdaş eğitimin birer örneği olarak görülmektedir. Fakat zamanla siyasî kargaşalar, Orta Asya’daki otorite boşluğu ve diğer sebepler bu eğitimi sekteye uğratmıştır. 16. asırda başlayan ve hızlı bir şekilde yayılan Rus işgali de Müslüman-Türk topluluklarının içe kapanmasına neden olmuştur. Çarlık dönemi Rusya’sında Rusya Türkleri arasında modern eğitimin 19. yy.ın ortalarında başladığı bilinmektedir. Özellikle bulunduğu konum itibariyle Osmanlı Devleti ve Avrupa’ya yakın olan ve buradaki gelişmelerden haberdar olan Azerbaycan’da modern eğitim sisteminin başladığını görmekteyiz. Seyyid Azim Şirvânî ve Mirza Şefî’ gibi aydınlar usul-i cedit tarzda eğitimi mekteplerde uygulamışlar, ders kitapları yazmışlar ama bu eğitim sistemini sistematik olarak yaygın bir hâle getirememişlerdir. Batılı anlamda yeni bir eğitim anlayışını öngören usul-i cedit eğitim sistemini ilk defa sistematik bir biçimde ortaya koyan Kırımlı gazeteci, yazar, düşünür, pedagog İsmail Gaspıralı’dır. Gaspıralı sadece usul-i cedit eğitimin yaygınlaşması için çaba sarf etmez. Aynı zamanda yetişkin eğitimi ya da halk eğitimi diye adlandırdığımız yaygın eğitimin de mimarıdır. Özellikle edebî eserlerinde bunu açıkça görmekteyiz. Burada yaygın eğitim olarak kastedilen eğitim, halkın uyanması ve modernleşmesi için toplumun yeniden inşa edilmesinde uygulanan metotlardır.
İsmail Gaspıralı, 19. yy.ın sonlarında Kırım’ın Bahçesaray şehrinde Tercüman gazetesini ya... more İsmail Gaspıralı, 19. yy.ın sonlarında Kırım’ın Bahçesaray şehrinde Tercüman gazetesini yayımlayarak Çarlık Dönemi’nde Rusya Türklerinin / Müslümanlarının yenileşme hareketlerinde, modernleşmesinde ve milli bilinçlerinin uyanmasında önemli faaliyetler yürüten bir gazeteci ve düşünce adamıdır. 1883-1918 yılları arasında 35 yıllık kesintisiz bir yayın hayatına sahip olan Tercüman gazetesinin banisidir. Gazete sadece Bahçesaray’da yayımlanmış olmasına rağmen bütün Türk dünyasına hitap etmesi, ortak edebî yazı dilinde yayımlanması ve ortak Türk ulusu oluşturma fikrine hizmet ettiği için İstanbul’dan Kaşkar’a kadar okuyucu kitlesine sahip olmuştur. İsmail Gaspıralı gazetesinde Türk topluluklarını ele alırken Türk kimliği ile değil onların Müslüman kimliği üzerinde durmuştur. Bunun sebebi 19. yy.ın sonlarında Türk, Kazak, Kırgız, Tatar, Azeri vs. gibi kimliklerin henüz nasyonalist hareketlerin etkisiyle gün yüzüne çıkmaması ve kimliğin Müslümanlık olarak algılanması olarak değerlendirilebilir. Bu yüzden hem Gaspıralı hem de onun takipçileri (Örn. Yusuf Akçura) Müslüman olmayan Türk toplulukları üzerinde fazla durmamışlar ve genel Türklük coğrafyası içerisinde bu topluluklara fazla önem vermemişlerdir. Çuvaşlar ve Müslüman olmayan Türk toplulukları yaşamları, örf adetleri, Rusya içindeki konumlarıyla Tercüman gazetesi sütunlarında yer alsa da bu topluluklarla ilgili yazılar genel itibariyle azdır. Bu makalede Tercüman’da bu topluluklarla ilgili yazılar (özellikle Çuvaşlar özelinde) değerlendirilecek ve İsmail Gaspıralı’nın bu topluluklara bakışı üzerinde durulacaktır.
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi /Journal of Modern Turkish Studies
Tercüman, İsmail Gaspıralı tarafından Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yayımlanan ve Rusya Müslümanla... more Tercüman, İsmail Gaspıralı tarafından Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yayımlanan ve Rusya Müslümanlarının medeni uyanışında önemli bir yere sahip olan uzun süreli tek gazetedir. Bütün Rusya Türklerine hitap eden bu gazete Müslümanların modernleşme aşamasında büyük bir problem olarak karşımıza çıkan eğitim, millî ve dinî kimlik, yenileşme/çağdaşlaşma (Rusya Türklüğü’ne mahsus adıyla ‘Ceditçilik’), ortak dil, alfabe, milliyet/kavmiyet meselelerinde çözüm yolları üretmiş ve aydınları bu yolda yönlendirmiştir. Bu çerçevede ele alacak olursak İsmail Gaspıralı ile Kafkasyalı aydınlar arasındaki ilişkiler Tercüman gazetesi yayımlanmadan önce başlamış, İsmail Bey ilk matbuat faaliyetlerini Tiflis’te Celal ve Sait Ünsizâde kardeşler yardımıyla gerçekleştirmiştir. Onun Kafkasya muhitiyle olan ilişkisi Tercüman yayımlandıktan sonra da devam etmiştir. Bu gazetede Kafkasya’dan birçok aydının farklı yazıları yayımlanmış hatta Kafkasya sahasından bazı aydınlar Tercüman’a muhabirlik yapmıştır. Rusya Müslümanları arasında modernleşme yönünde ilk ciddî adımların Kafkasya ve İdil-Ural Türkleri tarafından atıldığı bilinmektedir. Kırım’da yayımlanan Tercüman, bütün Rusya Türklerinin modernleşme sürecine ışık tuttuğu gibi sıkı bağların varlığı sebebiyle Kafkasya’daki modernleşme çabalarını ortaya çıkarmak bakımından ilk elden kaynak niteliğindedir. Bugün Azerbaycan edebiyat tarihinin modernleşme dönemini izah edebilmek için Tercüman’ın ansiklopedik kimliğine başvurmak gerekir. Bu makalede Tercüman gazetesinde ortaya çıkarılan ve bugün Azerbaycan edebiyat tarihlerinde yer bulmamış bazı meseleler tartışılmaya ve araştırmacıların dikkatine sunulmaya çalışılacaktır. Tercüman gazetesinde ortaya çıkan bu bilgiler 19. yy. sonları ve 20. yy. başlarında Rusya Türklerinin modernleşmesinde rol oynayan Kafkasyalı aydınların biyografilerine de katkı sağlamaktadır. Tercuman, the only long term newspaper that played an important role in cultural revival of Muslims of Russia, was published by Ismail Gaspıralı in Bahcesaray, the city in the Crimea. The newspaper addressing all Turkic peoples of Russia provided Muslims with the solutions to the problems they face in the process of modernization including such issues as education, identity, modernization, common language, alphabet, nationality, and by doing so it also guided the intellectuals. In this context the relationship between Ismail Gaspirali and Caucasian intellectuals started before publication of Tercuman when Ismail Gaspirali realized his first publication activities by the help of Celal and Sait Unsizade brothers in Tiflis. This relationship with the circles of Caucasus was also sustained after Tercuman was released. Different articles by a number of intellectuals from Caucasus were published in this newspaper. Moreover some of the intellectuals served as correspondents from Caucasus region. It is known that first serious steps toward modernization among Muslims of Russia were undertaken by Caucasian and İtil-Ural Turks. Being published in the Crimea, Tercuman not only sheds light on process of modernization among Muslims of Russia it is also a primary source due to its strong ties in terms of investigation of first attempts of modernization in Caucasus. Today, in order to explain the modernization period in history of Azerbaijani literature, referring to encyclopedic sources of Tercuman is needed. In this article some issues not mentioned previously in history of Azerbaijani literature will be discussed and brought to the attention of researchers. This information based on materials from Tercuman will also make contributions to the biographies of intellectuals who played role in modernization of Muslims of Russia in the end of 19th and the beginning of 20th century.
1917’de Rusya’da meydana gelen Ekim İhtilali’nden sonra Çarlık Rusya’sı yıkılmış ve Azerbaycan’da... more 1917’de Rusya’da meydana gelen Ekim İhtilali’nden sonra Çarlık Rusya’sı yıkılmış ve Azerbaycan’da da kısa süren bir bağımsızlık dönemi yaşanmıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti, 1918’de Mehmet Emin Resulzade’nin öncülüğünde kurulmuştur. Ne var ki bu bağımsız cumhuriyetin ömrü kısa sürmüş ve Azerbaycan, Sovyetler hâkimiyetine geçmiştir. Resulzade ve başkaları Azerbaycan’ı terke mecbur kalmışlardır. Resulzade’nin sürgün hayatına başlamasıyla Azerbaycan Türklerinin “muhaceret edebiyatı” da ilk meyvelerini vermiştir. Biz bu yazımızda muhaceret edebiyatı içinde önemli bir yer tutan süreli yayımları ele alacağız
100. Yılında Sovyet İhtilali ve Türk Dünyası, 2018
Mehmet Emin Resulzade, 28 Mayıs 1918'de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin reisi seçilmiştir.... more Mehmet Emin Resulzade, 28 Mayıs 1918'de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin reisi seçilmiştir. Bu hükûmet iki yıl sonra Bolşeviklerin hakimiyeti ele almasından sonra yıkılmış 28 Nisan 1920'de Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti yıkıldıktan sonra Mehmet Emin Resulzade bir muhacir aydın olarak geldiği İstanbul'da 1923-1927 yılları arasında Yeni Kafkasya dergisini 95 sayı olarak yayımlamış ve Sovyet Rusya'sına karşı olduğunu belirte birçok yazıya imza atmıştır. Resulzade Komünist sisteme tenkitlerde bulunmakla birlikte daha çok Sovyet Rusya'nın önde gelen siyasi liderlerinden, fikir adamlarından Lenin, Stalin, Troçki vs.nin faaliyetlerine karşı sert eleştiriler yöneltmiştir. Özellikle Azerbaycan Komünist Partisinin Azerbaycanlı siyasiler tarafından değil de Ruslar ve Ermeniler tarafından yönetilmesi, alınan kararların Azerbaycanlıların değil de gayrimüslüm diğer unsurların menfaatlarine yaradığı yine bu tenkitlerin ilk sırasında yer alır. Bu bildiride Resulzade'nin Azerbaycan Komunist Fırkası'nın müstakil bir memleket ve milletin partisi olmadığını bu partinin Rusya Komünist Partisinin güdümünde olduğunu söylediği düşünceleri tartışmaya açılacaktır.
Mehmet Emin Resulzade ve muhacerette bulunan bazı Azerbaycanlı aydınlar tarafından 1923-1927 yıll... more Mehmet Emin Resulzade ve muhacerette bulunan bazı Azerbaycanlı aydınlar tarafından 1923-1927 yılları arasında 95 sayı olarak İstanbul’da yayımlanan Yeni Kafkasya dergisi “edebî, içtimaî ve siyasî” bir mecmua olarak matbuat meydanına çıkmıştır. Bu dergi özellikle 1918 yılında kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olarak görev yapan Mehmet Emin Resulzade tarafından yayımlandığı için hem Türkiye hem Azerbaycan siyasî hayatında önemli bir rol oynamaktadır. Dergi yayın politikası açısından Bolşevik istilasına ve Komünizm felsefesi ve fikriyatına cephe aldığı için büyük akisler uyandırmıştır. Bu bildiride derginin siyasî mahiyetteki yazılarından ziyade dergideki diğer yazılara nazaran az yer tutan edebî meselelerin ne şekilde dergiye yansıdığından bahsedilecektir. Dergide yayımlanan şiirler ve hikâyeler hepsi kronolojik olarak verilecek ve mahiyeti üzerinde durulacaktır. The 95 issues of Yeni Kafkasya, the “literary, social and political” journal, were published by Mehmet Emin Resulzade and some Azerbaijani intellectuals in immigration in Istanbul in the period of 1923 – 1927. As it was published by Mehmet Emin Resulzade, the President of the Republic of Azerbaijan founded in 1918, the journal played an important role in the political life of Turkey and Azerbaijan. The journal employed editorial policy standing against Bolshevik invasion and Communist philosophy and ideology, and therefore it drew great attention. This study will focus on how literary issues were reflected in the articles that were less substantial in number comparing to the writings dedicated to politics. All the poems and short stories published in the journal will be cited in chronological order and discussed. Keywords: Yeni Kafkasya, Mehmet Emin Resulzade, Mirza Bala, Emin Abid Gultekin, Azerbaijani Literature, Azerbaijani press Мехмет Эмин Расулзаде и Азербайджанская интеллегенция в иммиграции в Стамбуле опубликовали 95 выпусков «литературного, общественного и политического» журнала Ени Кафкасия (Новый Кавказ) в 1923 – 1927 годах. Этот журнал играл важную роль в политической жизни Турции и Азербайджана, так как он выпускался Мехмет Эмин Расулзаде, занимавшим пост президента Азербайджанской Республики, основанной в 1918 году. Журнал привлекал большое внимание благодаря тому, что редакционная политика журнала отстаивала взгляды против вторжения большевиков, а также коммунистической философии и идеологии,. Этот доклад посвящен тому, как отображались вопросы литературы в статьях, немногочисленных по сравнению со статьями политического характера. Все стихи и рассказы опубликованные в журнале будут приведены и анализированы в хронологическом порядке.
19. yüzyılın sonlarında Rusya Müslümanları arasında modernleşme faaliyetleri hızlanmış ve İsmail ... more 19. yüzyılın sonlarında Rusya Müslümanları arasında modernleşme faaliyetleri hızlanmış ve İsmail Gaspıralı öncülüğünde cedit hareketi epey yol almıştır. Bu hareket kültürel bağlamda tek bir Türk kimliği yaratma gayesi gütmüştür. Busebeple ortak edebî bir yazı dilinin de savunucusu olmuştur. Fakat Avrupa’da sanayi inkılabından sonra demokratik hareketlerin de cereyan etmesi Rusya’da sosyal-demokrat bir hareketin oluşmasına zemin hazırlamıştır. İmparatorlukların yavaş yavaş güç kaybetmesi bu imparatorlukların içerisindeki çeşitli toplulukların millî kimliklerinin oluşmasını hızlandırmıştır. Bu bağlamda Gaspıralı ve takipçilerinin oluşturduğu cedit hareketine karşı Rusya Müslümanları arasında sosyalist-demokratik bir hareket de ortaya çıkmıştır. Özellikle Tatar Türkleri ve Azerbaycan Türkleri arasında hızla yayılan bu hareket kısa zamanda edebiyata ve dile yansımıştır. Bu hareketin hızla yayılmasında 1905 Rus Meşrutiyetinin de etkisi olmuştur. Sosyalist demokratik hareketin içerisinde faaliyet gösterip bir ekol haline gelen Molla Nasreddin dergisi ve temsilcileri gerek Azerbaycan’da gerekse Türk dünyasında büyük akisler uyandırmıştır. Özellikle karikatürleriyle mizahî bir hava oluşturmuş ve okuyucularını etkilemiştir. Bunun gibi Tatar aydınlarından Şakir Muhammedov da Orenburg’da Molla Nasreddin’e benzer Karçıga (Şahin) adlı bir mizah dergisi çıkarmıştır. Bu dergi 1906-1907 yılları arasında toplam 9 sayı çıkmıştır. Biz bu bildirimizde Şakir Muhammedov’un ve Karçıga dergisinin Tatar basın-yayın ve sosyal hayatında ne gibi bir rol oynadığını ortaya koyacağız.
Öz
20. yy.ın başlarına kadar Rusya Türkleri arasında kimlik olgusu Müslümanlık kavramıyla karşıla... more Öz 20. yy.ın başlarına kadar Rusya Türkleri arasında kimlik olgusu Müslümanlık kavramıyla karşılanmıştır. Dinin kimlik olarak algılanması uzun bir dönem Rusya Türkleri arasında birleştirici bir unsur olarak karşımıza çıkmıştır. 19. yy.ın sonlarında Kırımlı gazeteci ve fikir adamı İsmail Gaspıralı sistematik olarak “usul-i cedit” hareketini başlatmış ve 1883’te yayımlamaya başladığı Tercüman gazetesiyle Müslümanlık kimliğinden de yararlanarak “ortak bir Türk ulusu” ve buna paralel olarak “ortak bir edebî yazı dili” oluşturma faaliyetine girişmiş ve kısmen başarılı olmuştur. Fransız İhtilali’nden sonra milliyetçilik hareketlerinin Avrupa’dan sonra imparatorlukları da etkisi altına alması ulus bilincinin yavaş yavaş ortaya çıkmasına ve bu imparatorlukların güç kaybetmesine sebep olmuştur. Özellikle 1905 Rus Meşrutiyeti ile birlikte Rusya Türkleri arasında kısmî serbestlik ortamının doğması, yeni gazetelerin ortaya çıkması, sosyal demokrat fikirlerin çeşitli çevrelerde zemin bulması, millî kimliklerin oluşmaya başlaması ve buna paralel olarak bazı gazete ve dergilerin mahallî dillerde yayımlanması İsmail Gaspıralı ve onu takip edenler karşısında yeni bir aydın zümresi doğmasına sebep olmuştur. Bu bildiride kültürel bağlamda “ortak bir Türk kimliği” ve bunun temel aracı olarak “ortak bir edebî yazı dili” fikrini gerçekleştirmeye çalışan İsmail Gaspıralı ile Tatar milliyetçiliği yaparak Tatar mahallî dilini edebî yazı dili haline getirmek isteyen aydınlar arasındaki tartışmalar Tercüman gazetesinin penceresinden ele alınacak ve yorumlanacaktır. Bu tartışmaların kimlik oluşumunda nasıl bir rol oynadığı üzerinde durulacak, böylece Tatar millî kimliğinin oluşumunda Tatar edebî yazı dilinin de ne şekilde oluşmaya başladığı incelenecektir. Tercüman gazetesindeki dil, edebiyat, kültür içerikli yazıların dışında kısa haber mahiyetindeki yazılar dahi ele alınacak ve kronolojik olarak değerlendirilecektir. İsmail Gaspıralı’nın ve Tatar aydınlarının tutumu tarafsız bir şekilde ortaya konacaktır. Anahtar Sözcükler: İsmail Gaspıralı, Tercüman gazetesi, Tatar aydınları, Rusya Müslümanları, modernleşme
National Identity Debate between İsmail Gaspıralı and Tatar Intellectuals in the Framework of Tercüman Newspaper
Abstract Until the beginning of 20th century, the identity notion among Turks in Russia was corresponded with the concept of Islam. The perception of religion as identity emerged as a unifying element among Turks in Russia for a long period of time. At the end of the 19th century İsmail Gaspıralı, a Crimean journalist and intellectual, systematically initiated the “Jadid” [“usul-i cedid”] movement and undertook an activity of creating “a common Turkish nation” and correspondingly “a common literary writing language” by benefiting from Tercüman newspaper which he began publishing in 1883 as well as the Islam identity, and he was partially successful in his efforts. The fact that the nationalist movements also influenced empires after Europe in the period following the French Revolution, led to the gradual emergence of national consciousness and the these empires’ loss of power. Especially with the Russian Revolution of 1905, the emergence of partial freedom environment among Turks in Russia and new newspapers, finding of ground for social-democratic ideas in various circles, the initiations of national identity creation and correspondingly publishing some newspapers and magazines in local languages led to the rising of a new intellectual class against İsmail Gaspıralı and his followers. In this presentation, the debate between İsmail Gaspıralı who tried to fulfill the idea of “a common Turkish identity” and “a common literary writing language” as the main tool of it in the cultural context, and intellectuals who wanted to make Tatar local language the literary writing language by pursuing Tatar nationalism will be elaborated and interpreted in the framework of Tercüman newspaper. What kind of role these debates have in identity creation will be mentioned and how Tatar literary writing language also emerged in the creation of Tatar national identity will be analyzed in this manner. Apart from the articles about language, literature and culture in Tercüman newspaper, even the articles which have the characteristic of brief news will be examined and chronologically evaluated. The attitude of Ismail Gaspıralı and Tatar intellectuals will be presented objectively. Key Words: İsmail Gaspıralı, Tercüman newspaper, Tatar intellectuals, Muslims in Russia, modernization
Tercüman, İsmail Gaspıralı tarafından Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yayımlanan ve Rusya Müslümanla... more Tercüman, İsmail Gaspıralı tarafından Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yayımlanan ve Rusya Müslümanlarının medeni uyanışında önemli bir yere sahip olan uzun süreli tek gazetedir. Bütün Rusya Türklerine hitap eden bu gazete Müslümanların modernleşme aşamasında büyük bir problem olarak karşımıza çıkan eğitim, millî ve dinî kimlik, yenileşme/çağdaşlaşma (Rusya Türklüğü’ne mahsus adıyla ‘Ceditçilik’), ortak dil, alfabe, milliyet/kavmiyet meselelerinde çözüm yolları üretmiş ve aydınları bu yolda yönlendirmiştir. Bu çerçevede ele alacak olursak İsmail Gaspıralı ile Kafkasyalı aydınlar arasındaki ilişkiler Tercüman gazetesi yayımlanmadan önce başlamış, İsmail Bey ilk matbuat faaliyetlerini Tiflis’te Celal ve Sait Ünsizâde kardeşler yardımıyla gerçekleştirmiştir. Onun Kafkasya muhitiyle olan ilişkisi Tercüman yayımlandıktan sonra da devam etmiştir. Bu gazetede Kafkasya’dan birçok aydının farklı yazıları yayımlanmış hatta Kafkasya sahasından bazı aydınlar Tercüman’a muhabirlik yapmıştır. Rusya Müslümanları arasında modernleşme yönünde ilk ciddî adımların Kafkasya ve İdil-Ural Türkleri tarafından atıldığı bilinmektedir. Kırım’da yayımlanan Tercüman, bütün Rusya Türklerinin modernleşme sürecine ışık tuttuğu gibi sıkı bağların varlığı sebebiyle Kafkasya’daki modernleşme çabalarını ortaya çıkarmak bakımından ilk elden kaynak niteliğindedir. Bugün Azerbaycan edebiyat tarihinin modernleşme dönemini izah edebilmek için Tercüman’ın ansiklopedik kimliğine başvurmak gerekir. Bu makalede Tercüman gazetesinde ortaya çıkarılan ve bugün Azerbaycan edebiyat tarihlerinde yer bulmamış bazı meseleler tartışılmaya ve araştırmacıların dikkatine sunulmaya çalışılacaktır. Tercüman gazetesinde ortaya çıkan bu bilgiler 19. yy. sonları ve 20. yy. başlarında Rusya Türklerinin modernleşmesinde rol oynayan Kafkasyalı aydınların biyografilerine de katkı sağlamaktadır.
Tercuman, the only long term newspaper that played an important role in cultural revival of Muslims of Russia, was published by Ismail Gaspıralı in Bahcesaray, the city in the Crimea. The newspaper addressing all Turkic peoples of Russia provided Muslims with the solutions to the problems they face in the process of modernization including such issues as education, identity, modernization, common language, alphabet, nationality, and by doing so it also guided the intellectuals. In this context the relationship between Ismail Gaspirali and Caucasian intellectuals started before publication of Tercuman when Ismail Gaspirali realized his first publication activities by the help of Celal and Sait Unsizade brothers in Tiflis. This relationship with the circles of Caucasus was also sustained after Tercuman was released. Different articles by a number of intellectuals from Caucasus were published in this newspaper. Moreover some of the intellectuals served as correspondents from Caucasus region.
It is known that first serious steps toward modernization among Muslims of Russia were undertaken by Caucasian and İtil-Ural Turks. Being published in the Crimea, Tercuman not only sheds light on process of modernization among Muslims of Russia it is also a primary source due to its strong ties in terms of investigation of first attempts of modernization in Caucasus. Today, in order to explain the modernization period in history of Azerbaijani literature, referring to encyclopedic sources of Tercuman is needed. In this article some issues not mentioned previously in history of Azerbaijani literature will be discussed and brought to the attention of researchers. This information based on materials from Tercuman will also make contributions to the biographies of intellectuals who played role in modernization of Muslims of Russia in the end of 19th and the beginning of 20th century.
Nesip Bey Yusufbeyli Azerbaycan siyasi tarihinin önemli devlet adamlarından biri olarak tarihe ge... more Nesip Bey Yusufbeyli Azerbaycan siyasi tarihinin önemli devlet adamlarından biri olarak tarihe geçmiştir. Özellikle 1918 yılında kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin başbakanı olması açısından da kayda değer bir şahsiyettir. Nesip Bey’in daha çok siyasi faaliyetleri araştırılmış onun bu siyasi faaliyetlerinin temelini hazırlayan fikrî gelişimi yeterli ölçüde aydınlatılmamıştır. Yusufbeyli ilk yazı deneyimlerini İsmail Gaspıralı’nın Tercüman gazetesinde yapmış hatta fikrî bakımından da Gaspıralı’dan etkilenerek solculuktan milliyetçiliğe doğru eğilim göstermiştir. Biz burada Nesip Bey’in Tercüman gazetesinde müstear imzayla yani N. Y. (Nun. Ya.) ile yayımladığı yazılarını tespit ettik ve makalemizde bu yazıların içeriğinden hareket ederek Azerbaycan fikir ve edebiyat tarihi açısından genel değerlendirmeler yaptık. Böylece Nesip Bey’in fikrî gelişimini ve ideal dünyasının gözden kaçan yönlerini belirlemeye çalıştık. Anahtar Kelimeler: Nesip Bey Yusufbeyli, İsmail Gaspıralı, Tercüman gazetesi, Şefika Gaspıralı, Azerbayfan fikir hayatı, Türk dünyası ilişkileri
AN ANALYSIS ON NESIP (BEY) YUSUFBEYLI'S WRITINGS IN TERCUMAN NEWSPAPER ABSTRACT Nesip Bey Yusufbeyli has a well-known name in the history as being a very important figure of the political history in Azerbeijan. One other reason why he is a notable person is that he was the first prime minister of Azerbeijani Republic that was found in 1918. While his political actions are well-known, the reasons to cause him to perform these actions are barely known. He wrote his early articles in the newspaper named 'Tercüman', which was owned by Ismail Gaspirali and he was naturally influenced by him And showed a tendency from left wing politics to nationalism. Here we have determined the articles that were published with the nickname, that is, N.Y. (Nun. Ya.) in Nesip Bey's Tercüman newspaper and through the content of these articles we have made a general evaluation of Azerbaijan's idea and literature life. Thus, we have tried to state the overlooked aspects of Nesip Bey's intellectual progress. Keywords: Nesip Bey Yusufbeyli, İsmail Gaspıralı, Tercüman newspaper, Şefika Gaspıralı
Özet
18. yüzyılda Avrupa’da gelişen siyasî, fikrî ve sosyal hareketler Osmanlı devletiyle Rusya’y... more Özet 18. yüzyılda Avrupa’da gelişen siyasî, fikrî ve sosyal hareketler Osmanlı devletiyle Rusya’yı derinden etkilemiş ve bunun sonucu olarak zamanla toplumun çeşitli kurumlarının modernleştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bu yenileşme hareketleri içinde eğitimin çağın talepleri doğrultusunda modernleştirilmesi çabaları önemli bir yer tutmaktadır. Batı eğitim tarzının Osmanlı eğitim sistemine yeni bir yön vermesiyle birlikte Rusya Müslümanları (öncelikle İdil-Ural ve Kafkasya Türkleri) arasında da buna benzer eğitim faaliyetleri modernleşmeyle eş zamanlı olarak başlamıştır diyebiliriz. Yeni eğitim metodunun Rusya Müslümanları arasında yerleşmesinde, “usul-i cedit” hareketinin sistemli bir şekilde yayılmasında İsmail Gaspıralı’nın rolü büyük olmuştur. Onun ilk ve orta öğretim öğrencileri için yazdığı Hoca-i Sıbyan ve onun devamı olarak nitelendirebileceğimiz Kıraat-ı Türkî, Rehber-i Muallimîn, Usul-i Cedit Nedir? gibi eser ve yazıları Rusya Türkleri-Müslümanları arasında modern eğitimin en önemli ders araçları olmuştur. İsmail Gaspıralı’nın eğitim hakkındaki görüşleri bilinmesine rağmen yazdığı eserlerin büyük bir kısmı şimdiye kadar bilimsel açıdan gereği gibi incelenememiştir. Biz bu makalemizde Gaspıralı’nın ilkokul öğrencileri için okuma kitabı olarak hazırladığı Kıraat-ı Türkî adlı eserinden söz edeceğiz. Anahtar Kelimeler: Kıraat-ı Türkî, usul-i cedit, İsmail Gaspıralı, Rusya Türkleri, eğitim
ISMAIL GASPIRALI AND HIS KIRAAT-I TURKÎ The political, conceptual and social movements in Europe during the eighteenth century, affected Russian and Ottoman Empire so deeply that both countries started to modernize their various institutions. One of those modernization processes is in the field of education. With giving a new direction of European education system to Ottoman lands, Russian Muslims also affected from this Ottoman modernization in education. In this new education system among Russian Muslims, İsmail Gaspıralı had great contributions in evolving the “usul-i cedit” movement systematically. His works like Hoca-i Sıbyan, Kıraat-ı Türkî, Rehber-i Muallimîn, and Usul-i Cedit Nedir became very important course materials for Russian Muslims. Although Gaspıralı’s theories on the education have already been known, most of his literary corpus has never been analysed in a detailed method until today. In this article, we will analyze his book Kıraat-ı Türki, which he wrote for primary school children. Key Words: Kıraat-ı Türkî, usul-i cedit, Ismail Gaspirali, Russian Muslims, education
XIX. Yüzyıl sonlarına doğru Rusya Türkleri arasında eğitim-öğretim faaliyetleri kısmen modernleşm... more XIX. Yüzyıl sonlarına doğru Rusya Türkleri arasında eğitim-öğretim faaliyetleri kısmen modernleşme dönemine girmişse de bu faaliyetlere canlılık kazandıran ve onları belirli bir metotla sistematik bir hâle getiren ve yaygınlaştıran İsmail Gaspıralı olmuştur. Onun eğitim-öğretim faaliyetlerinin başında Tercüman (1883) gazetesini çıkarması gelir. İsmail Bey, Rusya Türk-Müslüman toplumunun en büyük ve öncelikle çözülmesi gereken problemini cehalet olarak belirlemişti ve bu yüzden modern bir Türk-Müslüman toplumu yaratma işine, gazete çıkarmakla başladı. Çünkü gazete ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin modern Avrupa uluslarının ortaya çıkışında nasıl bir rol oynadığını çok iyi biliyordu. Uzun bir yayın hayatı olan Tercüman gazetesi, Gaspıralı’nın idealini gerçekleştirmesi için en önemli iletişim aracı olmuştur.
Özet
Ortak dil ve ortak kültür meselesi çok uzun zamanlardan beri tartışıla gelen fakat çözüme ul... more Özet Ortak dil ve ortak kültür meselesi çok uzun zamanlardan beri tartışıla gelen fakat çözüme ulaşılamayan bir sorun olarak hala masamızın üzerinde durmaktadır. Ne siyasî iradeler ne de ilim dünyası problemi çözüme kavuşturamamış, gerekli çabayı ve fedakârlığı gösterememiştir. Makalemizde Türk dünyasının ortak dil ve ortak kültür politikalarının ne şekilde olacağına değinmeden önce meselenin tarihi arka planına tekrar bakma gereği duyduk. Geçmişten nasibini alamayan hiçbir toplum geleceğini sağlam zeminler üzerine kuramaz vecizesinden yola çıkarak tarih ile bugünün kısa bir değerlendirmesini yapmaya çalıştık.
Abstract Some Notes on the Policy of Common Language and Culture The issue of common language and common culture has long been on debate but a solution has not been found so far. Besides neither political will nor intellectuals could find a solition to the problem. They did not show enough effort or sacrifice either. In our paper, we felt obliged to have a look at the historical background of the issue before mentioning in what way language and common culture policies should be realized.” The communities taking no lessons from the past can not establish themselves on sound bases.” Following this saying we made a short evalution of the history and today.
Orta Asya Cedidizmi, diğer birçok -ism ekiyle biten doktrinler gibi, ne kadar irdelense de yok olmaya eğilimlidir. Aslında bu durumda şaşılacak bir şey yoktur; çünkü tahminen otuz yıldır, hemen hiç kimse, Kabil, Almata, Buhara, Kaşgar, Semerkant ve Taşkent gibi bölgeleri içine alan, düzgün, kalıcı ve bütüncül böyle bir sosyal olgu bulamaz. Ayrıca, bu sosyal olgunun içinde bulunan bireylerin eğitim durumları ve sosyo-ekonomik çevreleri farklıdır ve buna bağlı olarak bireyler aynı temel fikir ve düşüncelere sahip olmalanna rağmen her biri, farklı bir politika izler. Belki de "Orta Asya Cedidizmi"nin ne olduğunu tanımlamaya çalışmak için daha çok erkendir. Bu alandaki akademik çalışmalar daha olgunlaşma dönemindedir ve zaten sahip olduğumuz noksan bilgiler de belli bir ideoloji tarafından ya hali hazırda örtbas edilmiştir ya da saklanmaktadır. Bu durumu başka bir zaman ve mekân içerisinde benzer bir olgu ile karşılaştırmanın eksiklikleri bertaraf edebileceğine ve bunun Orta Asya Cedidizmi'nin doğasını ve kendine has karakterini böylece daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını umuyorum.
Yusuf Akçura’nın Salname-i Servet-i Fünun’da (3 Şubat 1327/16 Şubat 1912, s. 187-196) yayınladığ... more Yusuf Akçura’nın Salname-i Servet-i Fünun’da (3 Şubat 1327/16 Şubat 1912, s. 187-196) yayınladığı “Türklük” adlı makale, dönemi itibarıyla ve hatta günümüz açısından oldukça önemlidir. Akçura, bu makaleyle Osmanlı topraklarının dışında da Türklüğün var olduğunu göstermiş, dış Türklerin edebî ve siyasî faaliyetlerinin nasıl geliştiğini ve hangi safhada olduğunu Anadolu Türklerine anlatmak istemiştir. Ayrıca Türklüğün çeşitli kollarını birbirinden haberdar etmek isteyen Akçura, bu makaleyle bir köprü kurma görevini de yerine getirmiştir. Akçura’nın burada verdiği bilgiler bugün hâlâ değerini korumaktadır, bu yüzden makaleyi eski yazıdan günümüz harflerine aktararak yeniden neşrettirmeyi uygun bulduk.
Volga Tatarları, Azade-Ayşe Rorlich tarafından “The Volga Tatars. A Profile in National Resilienc... more Volga Tatarları, Azade-Ayşe Rorlich tarafından “The Volga Tatars. A Profile in National Resilience” adıyla 1998 yılında The Board of Trustees of the Leland Standford Juniour University yayınlarından çıkmıştır. Eseri 2000 yılında Mehmet Süreyya Er İngilizceden çevirerek Türkçeye kazandırmıştır.
Uploads
Books by yılmaz özkaya
Özbekistan’da bağımsızlığın ilan edildiği 1 Eylül 1991 tarihi, hayatın
her alanında olduğu gibi edebiyatta da yeni bir dönemin
başlangıcıdır. 1920’li yıllarda başlayan ve 1930’dan sonra siyasi gelişmelere
paralel olarak her anlamda hakimiyet sağlayan sosyalistik edebiyat,
bütün Sovyet sahasında olduğu gibi Özbekistan’da da yaklaşık
yetmiş yıl hüküm sürdü. Bu süre zarfında edebiyat, Komünist Parti’nin
en güçlü propaganda aracı olarak kullanıldığından, şair ve yazarların
şahsına münhasır dil ve üslup özellikleri dışında bir özgünlükten pek
bahsedilemez. Edebi eserlerin özgünlüğünü, dil ve üslup özellikleri,
-belki daha da önemlisi- tema ve işlenen konular belirler. Edebiyatta
dönemlere göre işlenecek temayı Parti belirlediği için, bütün Sovyet
halklarının edebiyatları konu ve mesaj bakımından birbirinin tekrarı
gibidir. 1991, bağımsızlığını ilan eden diğer halklarda olduğu gibi Özbek
edebiyatında da keskin bir geçişin yılıdır. Bu tarihten sonra milli
ve özgün bir edebiyattan bahsetmek mümkündür. Bağımsızlık, edebiyata
bedii ve estetik yeni ölçüler getirdi. Teknik açıdan eski dönemin
birikimi kesintiye uğramadan aynen devam etti. Ancak yeni dönemde
şair ve yazarlar kendi iç dünyalarını incelemeye başladı; konu seçimi ve
kurguda daha özgürce hareket edebildiler. Özgür insan olarak kalplerinden
geçen duygu ve düşünceleri serbest bir şekilde anlatma imkânına
kavuştular. Bundan dolayı son dönem eserlerinde bağımsızlığa duyulan
şükran, parlak geleceğe inanç sık sık dile getirilir. Mezkûr dönem edebiyatının
en önemli başarısı, yaratıcılıkta her türlü politik sınırlamalardan
ve resmi yönlendirmelerden uzak olmasıyla alakalıdır. Bu dönemde
edebiyatın yeni konularla, yeni gayelerle, yeni yorum ve betimleme
teknikleriyle zenginleştiği görülmektedir. Son dönem Özbek edebiyatı
ülkenin bağımsızlığıyla birlikte polifonik bir edebiyat olarak gelişimini
devam ettirmiştir. Artık sadece konunun güncelliği, tasvir tarzının
ilginç oluşu ve dilinin sade olması değil, her şeyden önce özgür insan
ruhunun eşsiz cilvelerini betimlemek için öne çıkmıştır.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel
Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanan “Bağımsızlık Dönemi Özbek
Edebiyatı” bu adlı çalışma, son dönem Özbek edebiyatının genel
özelliklerini yansıtan edebi eserleri ihtiva etmektedir. Projenin amacı,
bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatına dair bir el kitabı ortaya koymaktır.
Türkiye’de üniversitelerin Türk dünyası edebiyatlarının okutulduğu
ilgili bölümlerinde çağdaş Türk edebiyatlarına dair kaynakların yetersizliği
gözlemlenmiştir. Özellikle, Özbek edebiyatı tarihi üzerine yapılan
çalışmaların yetersiz olması, söz konusu bölümlerde ilgili derslerin konu
alanını kısıtlamaktadır. Bağımsızlık öncesi Özbek edebiyatıyla ilgili birkaç
kaynağın olduğu, ancak bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatını tek
başına konu alan bir kaynağın var olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunun
çözümüne belli bir ölçüde katkı sağlamak amacıyla mezkûr projeye başvuru
yapılmıştır.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel
Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanan “Bağımsızlık Dönemi Özbek
Edebiyatı” bu adlı çalışma, son dönem Özbek edebiyatının genel
özelliklerini yansıtan edebi eserleri ihtiva etmektedir. Projenin amacı,
bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatına dair bir el kitabı ortaya koymaktır.
Türkiye’de üniversitelerin Türk dünyası edebiyatlarının okutulduğu
ilgili bölümlerinde çağdaş Türk edebiyatlarına dair kaynakların yetersizliği
gözlemlenmiştir. Özellikle, Özbek edebiyatı tarihi üzerine yapılan
çalışmaların yetersiz olması, söz konusu bölümlerde ilgili derslerin konu
alanını kısıtlamaktadır. Bağımsızlık öncesi Özbek edebiyatıyla ilgili birkaç
kaynağın olduğu, ancak bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatını tek
başına konu alan bir kaynağın var olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunun
çözümüne belli bir ölçüde katkı sağlamak amacıyla mezkûr projeye başvuru
yapılmıştır.
Kitapta, XX. yüzyıl sonlarından günümüze kadar Özbek edebiyatında
yer etmiş belli başlı edebî şahsiyetlerin, karakteristik eserlerinden
örnekler seçilmesine gayret edildi. Kitapta edebî şahsiyetler doğum yıllarına
göre sıralandı ve her bir şahsiyetin kısa hâl tercümesinin ardından
örnek metinlere yer verildi.
Kitaba şiir, hikâye, roman ve piyeslerden örnekler alındı. Bu eserler
ilk defa Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Belirtmemiz gerekir ki seçilen
eserleri profesyonel çevirmenler aktarmadı. Eserleri aktaran arkadaşlarımızın
-bu alandaki ilk çalışmaları olması nedeniyle- bazı hatalar olabilir.
Kitaba alınan edebî şahsiyetler ve eserleri konusunda veya genel olarak
bu kitap hakkında bizlere iletilecek her türlü tenkit tarafımızdan memnuniyetle karşılanacak ve ilerideki baskılarında eserin daha mükemmel bir
hâle getirilmesine çalışılacaktır.
Memnuniyetle ifade etmek isteriz ki, mezkûr proje sürecinde Özbek
edebiyatından aktarma yapabilecek gayretli ve istekli bir çalışma
gurubu oluştu. Doktora öğrencilerimizden Cansu Delibalta şiirleri, Kamila
Topal hikâyeleri, Guzal Narkulova romanlardan parçaları, Sinem
Küçükağaoğlu-Tunç piyeslerden örnekleri aktardı. Bununla birlikte lisans
öğrencilerimiz Ezgi Dadaş, Nagehan Gürel, Derya Aslantürk, Aybüke
Dirin ve Ege Üniversitesi Konservatuvarı öğrencisi Hüseyin Akbaş
da çevirileriyle katkıda bulundular. Genç ve gayretli çevirmen arkadaşlarımıza
teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.
Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı adlı kitabın hazırlanmasında
mali desteğini esirgemeyen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığına, önemli tavsiye ve yardımlarıyla bizleri motive eden
Uzman Abdulhamit Karahan’a, projenin yürütülmesine ortaklık eden
Taşkent Devlet Şarkşınaslık Enstitüsü Rektör yardımcısı Sayın Gulchehra
Rihsiyeva’ya, Şark Filolojisi Fakültesi Dekanı Sayın Kudratulla
Amanov’a müteşekkiriz.
Editörler
Doç. Dr. Marufjon YULDASHEV
Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz ÖZKAYA
Nazım Muradov – Yılmaz Özkaya
Türklük Bilimi ile ilgili ilk çalışmalarını daha lise öğrencisiyken - 1964’te tamamlayıp yayımlatan Prof. Dr. Yavuz Akpınar – ömrünün 71., Türkoloji hayatının ise 55. yılını yaşıyor. Bu 55 yıl, aynı zamanda – 1960’ların başında belirlenen ve esas itibariyle çizgisi pek değişmeyen bir duruşun da tarihidir.
Türklük Bilimi’nin Türkiye’deki büyük ve önemli ekollerinden olan Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde daha da şekillenen bu duruş, alicenaplık, alçakgönüllülük, beyefendilik; objektiflik, yüksek bilim ahlâkı, titizlik ... özellikleriyle sevilen Yavuz Bey’in sonraki hayatının da belirleyicisi olmuştur.
Yavuz Akpınar Armağanı’nı on yıl önce – 2007’de yani Hoca’nın 60 yıllığında hazırlayacaktık. O zaman Cengiz Alyılmaz, Bilgehan Atsız Gökdağ, İrfan Murat Yıldırım hocalarımızla bu konuda birkaç kez konuşmuştuk da. Bizim Kıbrıs’ta, onların Türkiye’de ikamet etmesi buna engel oldu. “Sağlık olsun!” dedik ve yıllar geçti. Yaradana şükür ki sağlık oldu, yine aynı hocalarımızın yönlendirici görüşleri ve katkılarıyla değerli meslektaşımız Yılmaz Özkaya ile bu işi üstlendik. Yavuz Hoca’dan gizlice hocalarımıza mektup yazıp onlardan yazı istedik. Demek ki armağan kitabı için kısmet 70 yaşa imiş… İşte çoğu bilimsel olan o yazıların toplusuyla karşınızdayız.
Yavuz Akpınar Armağanı’nda yer alan altmış civarındaki yazıdan Yavuz Hoca’nın şahsiyetiyle ilgili olanları ana hatlarıyla ikiye ayırmak mümkündür: Türkiye’den görünen Yavuz Akpınar ve (Türkiye dışındaki) Türk Dünyası’ndan görünen Yavuz Akpınar.
Çeyrek asırdan bu yana çok iyi tanıdığımızı düşündüğümüz Yavuz Hocanın bilmediğimiz birçok özelliğini değerli hocalarımızın yazılarından öğrenmiş olduk. Türkiye’den görünen Akpınar’a Prof. Dr. İnci Enginün Hocamız’ın gözüyle bakınca 1970-1980’li yılların ilk yarısına uzanıyoruz. Mehmet Kaplan ve İnci Enginün hocalarımızın Yavuz Akpınar hakkındaki görüşleri bir öğrencileri olarak bizim de göğsümüzü kabartıyor. “Kardaş Edebiyatlar”ın sadece bir dergi değil, bir sevda olduğunu değerli İnci Hanım’ın yazısından öğreniyoruz. Prof. Mehmet Kaplan’ın ziyaretçileri arasında Yavuz Akpınarı da gören fakat kendisini daha çok 1982’de çıkarmaya başladığı Kardaş Edebiyatlar dergisiyle tanıdığını dile getiren İnci Enginün şöyle der: “... Demir Perde ve Soğuk Savaşın bizlerden uzaklaştırmış olduğu soydaşlarımızın edebiyatlarını tanıtmak amacıyla çıkardığı dergi, adında bile hem yakınlığı hem de uzaklığı ifade ediyordu. Bir kelimenin telaffuz farkının aynı zamanda çevre ve zaman ilişkilerini açıklaması ilginçtir. Akpınar, bu dergiyi çıkarırken öylesine heyecanlıydı ki konuştuğu kişileri de heyecanına ortak ediyordu... Yavuz Akpınar, Mehmet Kaplan’ın özlediği araştırıcı ve ciddi, çalışkan bir gençti...”
Cengiz Alyılmaz, İrfan Murat Yıldırım hocalar da samimi üslubu ve sürükleyici anlatımlarıyla Yavuz Hocanın aşina olmadığımız başka yönlerinden bizleri haberdar ediyorlar. İkisi de var olsunlar…
Y. Akpınar’ın insan, dost, arkadaş, hoca, naşir, gönüllü kültür elçisi… yönlerini Anar’ın, İsa Habibbeyli’nin, Cemil Hasanlı’nın, Vilayet Guliyev’in, Kâmil Veli Nerimanoğlu’nun, Memmed İsmayıl’ın, Tahire Memmed’in, Aydın İbrahimov’un, Urfat Nuriyev’in, Nikpur Cabbarlı’nın, Rövşen Şahbazov’un, Mehdi Genceli’nin, Nazım Muradov’un ... yazılarından okumak mümkündür. Bu yazılar, aynı zamanda “Türkiye dışından görünen Yavuz Akpınar”ın bazı karakter çizgilerini dile getiren samimi iç sesler, sesli düşüncelerdir.
Türk dünyasının büyük kültür adamı ve yazarı Anar’ın küçük yazısında Yavuz Akpınar “görkemli Türk mütefekkiri” adlandırılmış, onun M. F. Ahundzade, İsmail Bey Gaspıralı, Azerbaycan edebiyat ve matbuat tarihi üzerine yaptığı değerli çalışmalardan söz edilmiştir.
Hocamızın eski dostlarından ve meslektaşlarından olan İsa Habibbeyli, Y. Akpınar’ın yarım asırlık bilimsel faaliyetinin Türk dünyası ile ilgili olan kısmını net bir şekilde ve isabetli saptamalarla özetlemiş, onun özellikle Abbas Zamanov ile olan ilişkisini takdirle anlatmış, İbrahim Bozyel ile birlikte yayımladıkları Kardaş Edebiyatlar dergisinin rolünden söz etmiş, rahmetli Bozyel’in de Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine ettiği hizmetleri vefa duygusuyla yâd etmiştir.
Değerli tarihçi Cemil Hasanlı kendi yazısına Yavuz Akpınar’ın 1970’li yıllardaki cesaretli ve milli faaliyetlerini, Abbas Zamanov ile olan dostluğunu anlatmakla başlamış, sonra ise Abbas Zamanov’un milli ruhlu bir konuşması yüzünden başına getirilen müsibetleri arşiv belgeleriyle gözler önüne sermiştir. Rahmetli Abbas Zamanov’un söz konusu cesaretli çıkışını olaya bizzat tanık olmuş hocalarımızın hatıralarından dinlemiş ve okumuştuk. Cemil Müellimin yazdıkları ise tamamen arşiv belgelerine dayalıdır ve yazı, somut verilerle kaleme alınmış belki de tek çalışmadır. C. Hasanlı’nın bu yazısı, yakın olmasına rağmen epeyce karanlık olan tarihimizi ve ona iyi veya kötü şekilde mal olmuş bazı kişileri daha yakından tanımamızı sağlıyor...
Azerbaycan’ın Macaristan Büyükelçisi Vilayet Guliyev’in Azerbaycan Türkçesiyle kaleme aldığı (ve bizim Türkiye Türkçesine aktardığımız) yazı, Yavuz Akpınar’ın yarım asırlık bilimsel faaliyetinin kısa özeti niteliğindedir. İki değerli bilim adamı ve eski dostun Abbas Zamanov aracılığıyla tanışmalarından, Yavuz Bey’in insan ve hoca yönünden; Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde kurduğu Abbas Zamanov Bağış Kitaplığı’nın değerinden; Y. Akpınar’ın M. F. Ahundzade ve özellikle Gaspıralı İsmail Bey eserlerinin Türklük Bilimine yeniden kazandırmasından genişçe söz edilmiştir. Yavuz Akpınar’ın Ötüken Neşriyatında yayımlanmış Gaspıralı İsmail - Seçilmiş Eserleri’nin üç ciltliğinden hareketle Vilayet Guliyev’in “Tercüman’ın Azerbaycan Sayfaları” başlıklı dizi makaleler yazdığı ve Gaspıralı’nın Firengistan Mektupları eserini Azerbaycan Türkçesine aktarıp kitap şeklinde yayımladığı dile getirilmiştir. Ünlü Macar Türkoloğu müteveffa Georgy Hazai’nin Yavuz Akpınar sevgisini ve Hazai Bey’in, Y. Akpınar çalışmalarını yakından takip etmiş olduğunu yine bu yazıdan öğreniyoruz. Yavuz Hoca’nın Ali Bey Hüseyinzade arşivini bilim dünyasına kazandırması da V. Guliyev’in belirttiği önemli hususlardandır. Yüz yaşını kutladığımız Azerbaycan Halk Cumhuryeti mirasının genç kuşaklara ve bilim camiasına sunulması konusunda büyük emek harcayan, Resulzade’nin eserlerini yeniden yayımlayan Y. Akpınar’ın bu yönüyle ilgili V. Guliyev’in “... Yavuz Bey’in yedi kilit altındaki kaynaklar arasından bulup ortaya çıkardığı, üzerinde titiz çalışmalar yapıp yayımladığı kitaplar Türkiye’deki soydaşlarımızdan daha çok bizler için ulaşılmaz idi. Yavuz Akpınar bu kaynakları inceledikten sonra arasından titizlikle seçtiği kısımları Azerbaycan’da çok az adamın okuyabildiği Arap alfabesinden Latin alfabesine çeviriyordu. Böylece, kırılmaz tellerle bağlandığı Azerbaycan’da milli bağımsızlık harekâtının kök atması, milli istiklal duygularının yayılması için karşılıksız kardeş yardımını sunmuş oluyordu.” sözleri ise değerli Hocamızın diğer yönlerini gözler önüne sermektedir.
Hatıra yazılarından anlaşıldığına göre “Azerbaycan, Yavuz Bey’in Türk Dünyası sevdasının merkezi, can damarı”, rahmetli Abbas Zamanov da onu Azerbaycan’a bağlayan altın köprü olmuştur. Y. Akpınar’ın en eski dostlarından olan Kâmil Veli Nerimanoğlu da bu dostluğun temelinin yine “Abbas Emi” dedikleri Prof. Abbas Zamanov vasıtasıyla atıldığını belirtiyor. Sadece kendisiyle değil, Azerbaycan’ın ve genel olarak Türk dünyası aydınlarının Yavuz Hoca ile dostluğu, Kâmil Veli’nin anlattıkları arasındadır. Kâmil Müellim, Kardaş Edebiyatlar dergisinin rolünden, Y. Akpınar’ın Azerbaycan edebiyatı araştırmalarından; Gaspıralı İsmail Bey ve Hüseyinzade Ali Bey çalışmalarından da söz etmiştir...
Yavuz Akpınar’ın genel olarak edebiyatın, özel olarak da Azerbaycan edebiyatının teorik sorunlarıyla ilgili bilimsel yaklaşımını; Türk edebiyatını bir bütün olarak görmesini; mahalli ve hissi söylemlerden uzak durup konuyla ilgili objektif değerlendirmelerini; kaynak kullanımındaki titizliğini; edebiyat tarihimizin aşamalarını belirleme kriterini; en teorik konulardaki dikkatli saptamalarını; edebiyat tarihi değerlendirmelerinde matbuatın ve basın dilinin rolünü; siyasi antlaşmaların böldüğü Azerbaycan topraklarında edebiyatı bir bütün olarak görüp incelediğini; Azerbaycan edebiyatına bir ideya ve mefkûre kaynağı olarak baktığını; genel olarak ne yazdığından daha çok nasıl yazdığını ve sorunları hangi ölçülerle ele aldığını merak edenler, Tahire Memmed Hanım’ın oldukça değerli yazısını okuyabilirler.
Yavuz Akpınar Armağanı’nın editörleri olarak dikkatimizden kaçmayan en önemli ayrıntılardan biri, Y. Akpınar’ın kişisel ve bilimsel yönleri hakkında değerlendirme yapan hocalarımızın, onun hakkında daha çok şey demek arzusunda bulundukları, kendisini anlattıkça anlatmak istedikleridir. Biz, yazı gönderen tüm hocalarımıza, meslektaşlarımıza teşekkür ediyor, kendilerine, nasip olursa değerli Hocamızın 75 veya 80. yıl armağanında daha geniş yazılarını yayımlayacağımızın sözünü veriyoruz.
Armağan kitabındaki Türkçe, Azerbaycan Türkçesi, Özbek Türkçesi, Rusça yazılarda bulunup da gözümüzden kaçan kusurlardan dolayı affınıza sığınıyor, okuyucularımızın yapıcı eleştirilerini bekliyoruz.
Yavuz Akpınar Armağanı’nın sunuş yazısını, değerli Hocamıza sağlık, mutluluk ve yeni eserlerle dolu daha nice mutlu yıllar diledikten sonra en eski dostlarından olup kendisini “Yeni çağın Fuat Köprülüsü” adlandıran Prof. Dr. İsa Habibbeyli’nin sözleri ile bitiriyoruz:
Yavuz Akpınar –
Işıklı şahsiyet,
Bilimde, vicdanda mesuliyet.
Türk dünyasına
Abbas Zamanov’un takdimatı.
İbrahim Bozyel’in nabzı, ovgatı.
Türkiye’de Mirza Fethali’nin
ve Gaspıralı’nın yeni hayatı.
«Kardaş Edebiyatlar”ın
Aydın yolu,
Azerbaycan edebiyatının
Türkiye’deki başkonsolu...
Saygılarımızla,
Editörler
Ekim 2018
M. E. Resulzade’nin Yeni Kafkasya dergisindeki bütün yazıları bu kitapta bir araya getirilmiş bulunmaktadır. Bu yazılar, Azerbaycan’ın millî mücadelesinin ve istiklal davasının çeşitli safhalarını, özelliklerini, bu mücadelede ne gibi problemlerle karşılaşıldığını, muhaceret neşriyatının Sovyetler Birliği, Azerbaycan ve Türkiye üzerinde ne gibi etkileri olduğunu öğrenmek açısından önemli belge niteliğindedir.
2018 senesi, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına denk gelmektedir. Kurumumuz M. E. Resulzade’nin bu yazılarını yayımlamakla, kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 100. yıl kutlamalarına küçük de olsa bir katkıda bulunduğu inancındadır.
Papers by yılmaz özkaya
cumhuriyetin ömrü kısa sürmüş ve Azerbaycan, Sovyetler hâkimiyetine geçmiştir. Resulzade ve başkaları Azerbaycan’ı terke mecbur kalmışlardır. Resulzade’nin sürgün hayatına başlamasıyla Azerbaycan Türklerinin “muhaceret edebiyatı” da ilk meyvelerini vermiştir. Biz
bu yazımızda muhaceret edebiyatı içinde önemli bir yer tutan süreli yayımları ele alacağız
The 95 issues of Yeni Kafkasya, the “literary, social and political” journal, were published by Mehmet Emin Resulzade and some Azerbaijani intellectuals in immigration in Istanbul in the period of 1923 – 1927. As it was published by Mehmet Emin Resulzade, the President of the Republic of Azerbaijan founded in 1918, the journal played an important role in the political life of Turkey and Azerbaijan. The journal employed editorial policy standing against Bolshevik invasion and Communist philosophy and ideology, and therefore it drew great attention. This study will focus on how literary issues were reflected in the articles that were less substantial in number comparing to the writings dedicated to politics. All the poems and short stories published in the journal will be cited in chronological order and discussed.
Keywords: Yeni Kafkasya, Mehmet Emin Resulzade, Mirza Bala, Emin Abid Gultekin, Azerbaijani Literature, Azerbaijani press
Мехмет Эмин Расулзаде и Азербайджанская интеллегенция в иммиграции в Стамбуле опубликовали 95 выпусков «литературного, общественного и политического» журнала Ени Кафкасия (Новый Кавказ) в 1923 – 1927 годах. Этот журнал играл важную роль в политической жизни Турции и Азербайджана, так как он выпускался Мехмет Эмин Расулзаде, занимавшим пост президента Азербайджанской Республики, основанной в 1918 году. Журнал привлекал большое внимание благодаря тому, что редакционная политика журнала отстаивала взгляды против вторжения большевиков, а также коммунистической философии и идеологии,. Этот доклад посвящен тому, как отображались вопросы литературы в статьях, немногочисленных по сравнению со статьями политического характера. Все стихи и рассказы опубликованные в журнале будут приведены и анализированы в хронологическом порядке.
Özbekistan’da bağımsızlığın ilan edildiği 1 Eylül 1991 tarihi, hayatın
her alanında olduğu gibi edebiyatta da yeni bir dönemin
başlangıcıdır. 1920’li yıllarda başlayan ve 1930’dan sonra siyasi gelişmelere
paralel olarak her anlamda hakimiyet sağlayan sosyalistik edebiyat,
bütün Sovyet sahasında olduğu gibi Özbekistan’da da yaklaşık
yetmiş yıl hüküm sürdü. Bu süre zarfında edebiyat, Komünist Parti’nin
en güçlü propaganda aracı olarak kullanıldığından, şair ve yazarların
şahsına münhasır dil ve üslup özellikleri dışında bir özgünlükten pek
bahsedilemez. Edebi eserlerin özgünlüğünü, dil ve üslup özellikleri,
-belki daha da önemlisi- tema ve işlenen konular belirler. Edebiyatta
dönemlere göre işlenecek temayı Parti belirlediği için, bütün Sovyet
halklarının edebiyatları konu ve mesaj bakımından birbirinin tekrarı
gibidir. 1991, bağımsızlığını ilan eden diğer halklarda olduğu gibi Özbek
edebiyatında da keskin bir geçişin yılıdır. Bu tarihten sonra milli
ve özgün bir edebiyattan bahsetmek mümkündür. Bağımsızlık, edebiyata
bedii ve estetik yeni ölçüler getirdi. Teknik açıdan eski dönemin
birikimi kesintiye uğramadan aynen devam etti. Ancak yeni dönemde
şair ve yazarlar kendi iç dünyalarını incelemeye başladı; konu seçimi ve
kurguda daha özgürce hareket edebildiler. Özgür insan olarak kalplerinden
geçen duygu ve düşünceleri serbest bir şekilde anlatma imkânına
kavuştular. Bundan dolayı son dönem eserlerinde bağımsızlığa duyulan
şükran, parlak geleceğe inanç sık sık dile getirilir. Mezkûr dönem edebiyatının
en önemli başarısı, yaratıcılıkta her türlü politik sınırlamalardan
ve resmi yönlendirmelerden uzak olmasıyla alakalıdır. Bu dönemde
edebiyatın yeni konularla, yeni gayelerle, yeni yorum ve betimleme
teknikleriyle zenginleştiği görülmektedir. Son dönem Özbek edebiyatı
ülkenin bağımsızlığıyla birlikte polifonik bir edebiyat olarak gelişimini
devam ettirmiştir. Artık sadece konunun güncelliği, tasvir tarzının
ilginç oluşu ve dilinin sade olması değil, her şeyden önce özgür insan
ruhunun eşsiz cilvelerini betimlemek için öne çıkmıştır.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel
Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanan “Bağımsızlık Dönemi Özbek
Edebiyatı” bu adlı çalışma, son dönem Özbek edebiyatının genel
özelliklerini yansıtan edebi eserleri ihtiva etmektedir. Projenin amacı,
bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatına dair bir el kitabı ortaya koymaktır.
Türkiye’de üniversitelerin Türk dünyası edebiyatlarının okutulduğu
ilgili bölümlerinde çağdaş Türk edebiyatlarına dair kaynakların yetersizliği
gözlemlenmiştir. Özellikle, Özbek edebiyatı tarihi üzerine yapılan
çalışmaların yetersiz olması, söz konusu bölümlerde ilgili derslerin konu
alanını kısıtlamaktadır. Bağımsızlık öncesi Özbek edebiyatıyla ilgili birkaç
kaynağın olduğu, ancak bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatını tek
başına konu alan bir kaynağın var olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunun
çözümüne belli bir ölçüde katkı sağlamak amacıyla mezkûr projeye başvuru
yapılmıştır.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel
Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanan “Bağımsızlık Dönemi Özbek
Edebiyatı” bu adlı çalışma, son dönem Özbek edebiyatının genel
özelliklerini yansıtan edebi eserleri ihtiva etmektedir. Projenin amacı,
bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatına dair bir el kitabı ortaya koymaktır.
Türkiye’de üniversitelerin Türk dünyası edebiyatlarının okutulduğu
ilgili bölümlerinde çağdaş Türk edebiyatlarına dair kaynakların yetersizliği
gözlemlenmiştir. Özellikle, Özbek edebiyatı tarihi üzerine yapılan
çalışmaların yetersiz olması, söz konusu bölümlerde ilgili derslerin konu
alanını kısıtlamaktadır. Bağımsızlık öncesi Özbek edebiyatıyla ilgili birkaç
kaynağın olduğu, ancak bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatını tek
başına konu alan bir kaynağın var olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunun
çözümüne belli bir ölçüde katkı sağlamak amacıyla mezkûr projeye başvuru
yapılmıştır.
Kitapta, XX. yüzyıl sonlarından günümüze kadar Özbek edebiyatında
yer etmiş belli başlı edebî şahsiyetlerin, karakteristik eserlerinden
örnekler seçilmesine gayret edildi. Kitapta edebî şahsiyetler doğum yıllarına
göre sıralandı ve her bir şahsiyetin kısa hâl tercümesinin ardından
örnek metinlere yer verildi.
Kitaba şiir, hikâye, roman ve piyeslerden örnekler alındı. Bu eserler
ilk defa Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Belirtmemiz gerekir ki seçilen
eserleri profesyonel çevirmenler aktarmadı. Eserleri aktaran arkadaşlarımızın
-bu alandaki ilk çalışmaları olması nedeniyle- bazı hatalar olabilir.
Kitaba alınan edebî şahsiyetler ve eserleri konusunda veya genel olarak
bu kitap hakkında bizlere iletilecek her türlü tenkit tarafımızdan memnuniyetle karşılanacak ve ilerideki baskılarında eserin daha mükemmel bir
hâle getirilmesine çalışılacaktır.
Memnuniyetle ifade etmek isteriz ki, mezkûr proje sürecinde Özbek
edebiyatından aktarma yapabilecek gayretli ve istekli bir çalışma
gurubu oluştu. Doktora öğrencilerimizden Cansu Delibalta şiirleri, Kamila
Topal hikâyeleri, Guzal Narkulova romanlardan parçaları, Sinem
Küçükağaoğlu-Tunç piyeslerden örnekleri aktardı. Bununla birlikte lisans
öğrencilerimiz Ezgi Dadaş, Nagehan Gürel, Derya Aslantürk, Aybüke
Dirin ve Ege Üniversitesi Konservatuvarı öğrencisi Hüseyin Akbaş
da çevirileriyle katkıda bulundular. Genç ve gayretli çevirmen arkadaşlarımıza
teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.
Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı adlı kitabın hazırlanmasında
mali desteğini esirgemeyen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığına, önemli tavsiye ve yardımlarıyla bizleri motive eden
Uzman Abdulhamit Karahan’a, projenin yürütülmesine ortaklık eden
Taşkent Devlet Şarkşınaslık Enstitüsü Rektör yardımcısı Sayın Gulchehra
Rihsiyeva’ya, Şark Filolojisi Fakültesi Dekanı Sayın Kudratulla
Amanov’a müteşekkiriz.
Editörler
Doç. Dr. Marufjon YULDASHEV
Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz ÖZKAYA
Nazım Muradov – Yılmaz Özkaya
Türklük Bilimi ile ilgili ilk çalışmalarını daha lise öğrencisiyken - 1964’te tamamlayıp yayımlatan Prof. Dr. Yavuz Akpınar – ömrünün 71., Türkoloji hayatının ise 55. yılını yaşıyor. Bu 55 yıl, aynı zamanda – 1960’ların başında belirlenen ve esas itibariyle çizgisi pek değişmeyen bir duruşun da tarihidir.
Türklük Bilimi’nin Türkiye’deki büyük ve önemli ekollerinden olan Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde daha da şekillenen bu duruş, alicenaplık, alçakgönüllülük, beyefendilik; objektiflik, yüksek bilim ahlâkı, titizlik ... özellikleriyle sevilen Yavuz Bey’in sonraki hayatının da belirleyicisi olmuştur.
Yavuz Akpınar Armağanı’nı on yıl önce – 2007’de yani Hoca’nın 60 yıllığında hazırlayacaktık. O zaman Cengiz Alyılmaz, Bilgehan Atsız Gökdağ, İrfan Murat Yıldırım hocalarımızla bu konuda birkaç kez konuşmuştuk da. Bizim Kıbrıs’ta, onların Türkiye’de ikamet etmesi buna engel oldu. “Sağlık olsun!” dedik ve yıllar geçti. Yaradana şükür ki sağlık oldu, yine aynı hocalarımızın yönlendirici görüşleri ve katkılarıyla değerli meslektaşımız Yılmaz Özkaya ile bu işi üstlendik. Yavuz Hoca’dan gizlice hocalarımıza mektup yazıp onlardan yazı istedik. Demek ki armağan kitabı için kısmet 70 yaşa imiş… İşte çoğu bilimsel olan o yazıların toplusuyla karşınızdayız.
Yavuz Akpınar Armağanı’nda yer alan altmış civarındaki yazıdan Yavuz Hoca’nın şahsiyetiyle ilgili olanları ana hatlarıyla ikiye ayırmak mümkündür: Türkiye’den görünen Yavuz Akpınar ve (Türkiye dışındaki) Türk Dünyası’ndan görünen Yavuz Akpınar.
Çeyrek asırdan bu yana çok iyi tanıdığımızı düşündüğümüz Yavuz Hocanın bilmediğimiz birçok özelliğini değerli hocalarımızın yazılarından öğrenmiş olduk. Türkiye’den görünen Akpınar’a Prof. Dr. İnci Enginün Hocamız’ın gözüyle bakınca 1970-1980’li yılların ilk yarısına uzanıyoruz. Mehmet Kaplan ve İnci Enginün hocalarımızın Yavuz Akpınar hakkındaki görüşleri bir öğrencileri olarak bizim de göğsümüzü kabartıyor. “Kardaş Edebiyatlar”ın sadece bir dergi değil, bir sevda olduğunu değerli İnci Hanım’ın yazısından öğreniyoruz. Prof. Mehmet Kaplan’ın ziyaretçileri arasında Yavuz Akpınarı da gören fakat kendisini daha çok 1982’de çıkarmaya başladığı Kardaş Edebiyatlar dergisiyle tanıdığını dile getiren İnci Enginün şöyle der: “... Demir Perde ve Soğuk Savaşın bizlerden uzaklaştırmış olduğu soydaşlarımızın edebiyatlarını tanıtmak amacıyla çıkardığı dergi, adında bile hem yakınlığı hem de uzaklığı ifade ediyordu. Bir kelimenin telaffuz farkının aynı zamanda çevre ve zaman ilişkilerini açıklaması ilginçtir. Akpınar, bu dergiyi çıkarırken öylesine heyecanlıydı ki konuştuğu kişileri de heyecanına ortak ediyordu... Yavuz Akpınar, Mehmet Kaplan’ın özlediği araştırıcı ve ciddi, çalışkan bir gençti...”
Cengiz Alyılmaz, İrfan Murat Yıldırım hocalar da samimi üslubu ve sürükleyici anlatımlarıyla Yavuz Hocanın aşina olmadığımız başka yönlerinden bizleri haberdar ediyorlar. İkisi de var olsunlar…
Y. Akpınar’ın insan, dost, arkadaş, hoca, naşir, gönüllü kültür elçisi… yönlerini Anar’ın, İsa Habibbeyli’nin, Cemil Hasanlı’nın, Vilayet Guliyev’in, Kâmil Veli Nerimanoğlu’nun, Memmed İsmayıl’ın, Tahire Memmed’in, Aydın İbrahimov’un, Urfat Nuriyev’in, Nikpur Cabbarlı’nın, Rövşen Şahbazov’un, Mehdi Genceli’nin, Nazım Muradov’un ... yazılarından okumak mümkündür. Bu yazılar, aynı zamanda “Türkiye dışından görünen Yavuz Akpınar”ın bazı karakter çizgilerini dile getiren samimi iç sesler, sesli düşüncelerdir.
Türk dünyasının büyük kültür adamı ve yazarı Anar’ın küçük yazısında Yavuz Akpınar “görkemli Türk mütefekkiri” adlandırılmış, onun M. F. Ahundzade, İsmail Bey Gaspıralı, Azerbaycan edebiyat ve matbuat tarihi üzerine yaptığı değerli çalışmalardan söz edilmiştir.
Hocamızın eski dostlarından ve meslektaşlarından olan İsa Habibbeyli, Y. Akpınar’ın yarım asırlık bilimsel faaliyetinin Türk dünyası ile ilgili olan kısmını net bir şekilde ve isabetli saptamalarla özetlemiş, onun özellikle Abbas Zamanov ile olan ilişkisini takdirle anlatmış, İbrahim Bozyel ile birlikte yayımladıkları Kardaş Edebiyatlar dergisinin rolünden söz etmiş, rahmetli Bozyel’in de Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine ettiği hizmetleri vefa duygusuyla yâd etmiştir.
Değerli tarihçi Cemil Hasanlı kendi yazısına Yavuz Akpınar’ın 1970’li yıllardaki cesaretli ve milli faaliyetlerini, Abbas Zamanov ile olan dostluğunu anlatmakla başlamış, sonra ise Abbas Zamanov’un milli ruhlu bir konuşması yüzünden başına getirilen müsibetleri arşiv belgeleriyle gözler önüne sermiştir. Rahmetli Abbas Zamanov’un söz konusu cesaretli çıkışını olaya bizzat tanık olmuş hocalarımızın hatıralarından dinlemiş ve okumuştuk. Cemil Müellimin yazdıkları ise tamamen arşiv belgelerine dayalıdır ve yazı, somut verilerle kaleme alınmış belki de tek çalışmadır. C. Hasanlı’nın bu yazısı, yakın olmasına rağmen epeyce karanlık olan tarihimizi ve ona iyi veya kötü şekilde mal olmuş bazı kişileri daha yakından tanımamızı sağlıyor...
Azerbaycan’ın Macaristan Büyükelçisi Vilayet Guliyev’in Azerbaycan Türkçesiyle kaleme aldığı (ve bizim Türkiye Türkçesine aktardığımız) yazı, Yavuz Akpınar’ın yarım asırlık bilimsel faaliyetinin kısa özeti niteliğindedir. İki değerli bilim adamı ve eski dostun Abbas Zamanov aracılığıyla tanışmalarından, Yavuz Bey’in insan ve hoca yönünden; Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde kurduğu Abbas Zamanov Bağış Kitaplığı’nın değerinden; Y. Akpınar’ın M. F. Ahundzade ve özellikle Gaspıralı İsmail Bey eserlerinin Türklük Bilimine yeniden kazandırmasından genişçe söz edilmiştir. Yavuz Akpınar’ın Ötüken Neşriyatında yayımlanmış Gaspıralı İsmail - Seçilmiş Eserleri’nin üç ciltliğinden hareketle Vilayet Guliyev’in “Tercüman’ın Azerbaycan Sayfaları” başlıklı dizi makaleler yazdığı ve Gaspıralı’nın Firengistan Mektupları eserini Azerbaycan Türkçesine aktarıp kitap şeklinde yayımladığı dile getirilmiştir. Ünlü Macar Türkoloğu müteveffa Georgy Hazai’nin Yavuz Akpınar sevgisini ve Hazai Bey’in, Y. Akpınar çalışmalarını yakından takip etmiş olduğunu yine bu yazıdan öğreniyoruz. Yavuz Hoca’nın Ali Bey Hüseyinzade arşivini bilim dünyasına kazandırması da V. Guliyev’in belirttiği önemli hususlardandır. Yüz yaşını kutladığımız Azerbaycan Halk Cumhuryeti mirasının genç kuşaklara ve bilim camiasına sunulması konusunda büyük emek harcayan, Resulzade’nin eserlerini yeniden yayımlayan Y. Akpınar’ın bu yönüyle ilgili V. Guliyev’in “... Yavuz Bey’in yedi kilit altındaki kaynaklar arasından bulup ortaya çıkardığı, üzerinde titiz çalışmalar yapıp yayımladığı kitaplar Türkiye’deki soydaşlarımızdan daha çok bizler için ulaşılmaz idi. Yavuz Akpınar bu kaynakları inceledikten sonra arasından titizlikle seçtiği kısımları Azerbaycan’da çok az adamın okuyabildiği Arap alfabesinden Latin alfabesine çeviriyordu. Böylece, kırılmaz tellerle bağlandığı Azerbaycan’da milli bağımsızlık harekâtının kök atması, milli istiklal duygularının yayılması için karşılıksız kardeş yardımını sunmuş oluyordu.” sözleri ise değerli Hocamızın diğer yönlerini gözler önüne sermektedir.
Hatıra yazılarından anlaşıldığına göre “Azerbaycan, Yavuz Bey’in Türk Dünyası sevdasının merkezi, can damarı”, rahmetli Abbas Zamanov da onu Azerbaycan’a bağlayan altın köprü olmuştur. Y. Akpınar’ın en eski dostlarından olan Kâmil Veli Nerimanoğlu da bu dostluğun temelinin yine “Abbas Emi” dedikleri Prof. Abbas Zamanov vasıtasıyla atıldığını belirtiyor. Sadece kendisiyle değil, Azerbaycan’ın ve genel olarak Türk dünyası aydınlarının Yavuz Hoca ile dostluğu, Kâmil Veli’nin anlattıkları arasındadır. Kâmil Müellim, Kardaş Edebiyatlar dergisinin rolünden, Y. Akpınar’ın Azerbaycan edebiyatı araştırmalarından; Gaspıralı İsmail Bey ve Hüseyinzade Ali Bey çalışmalarından da söz etmiştir...
Yavuz Akpınar’ın genel olarak edebiyatın, özel olarak da Azerbaycan edebiyatının teorik sorunlarıyla ilgili bilimsel yaklaşımını; Türk edebiyatını bir bütün olarak görmesini; mahalli ve hissi söylemlerden uzak durup konuyla ilgili objektif değerlendirmelerini; kaynak kullanımındaki titizliğini; edebiyat tarihimizin aşamalarını belirleme kriterini; en teorik konulardaki dikkatli saptamalarını; edebiyat tarihi değerlendirmelerinde matbuatın ve basın dilinin rolünü; siyasi antlaşmaların böldüğü Azerbaycan topraklarında edebiyatı bir bütün olarak görüp incelediğini; Azerbaycan edebiyatına bir ideya ve mefkûre kaynağı olarak baktığını; genel olarak ne yazdığından daha çok nasıl yazdığını ve sorunları hangi ölçülerle ele aldığını merak edenler, Tahire Memmed Hanım’ın oldukça değerli yazısını okuyabilirler.
Yavuz Akpınar Armağanı’nın editörleri olarak dikkatimizden kaçmayan en önemli ayrıntılardan biri, Y. Akpınar’ın kişisel ve bilimsel yönleri hakkında değerlendirme yapan hocalarımızın, onun hakkında daha çok şey demek arzusunda bulundukları, kendisini anlattıkça anlatmak istedikleridir. Biz, yazı gönderen tüm hocalarımıza, meslektaşlarımıza teşekkür ediyor, kendilerine, nasip olursa değerli Hocamızın 75 veya 80. yıl armağanında daha geniş yazılarını yayımlayacağımızın sözünü veriyoruz.
Armağan kitabındaki Türkçe, Azerbaycan Türkçesi, Özbek Türkçesi, Rusça yazılarda bulunup da gözümüzden kaçan kusurlardan dolayı affınıza sığınıyor, okuyucularımızın yapıcı eleştirilerini bekliyoruz.
Yavuz Akpınar Armağanı’nın sunuş yazısını, değerli Hocamıza sağlık, mutluluk ve yeni eserlerle dolu daha nice mutlu yıllar diledikten sonra en eski dostlarından olup kendisini “Yeni çağın Fuat Köprülüsü” adlandıran Prof. Dr. İsa Habibbeyli’nin sözleri ile bitiriyoruz:
Yavuz Akpınar –
Işıklı şahsiyet,
Bilimde, vicdanda mesuliyet.
Türk dünyasına
Abbas Zamanov’un takdimatı.
İbrahim Bozyel’in nabzı, ovgatı.
Türkiye’de Mirza Fethali’nin
ve Gaspıralı’nın yeni hayatı.
«Kardaş Edebiyatlar”ın
Aydın yolu,
Azerbaycan edebiyatının
Türkiye’deki başkonsolu...
Saygılarımızla,
Editörler
Ekim 2018
M. E. Resulzade’nin Yeni Kafkasya dergisindeki bütün yazıları bu kitapta bir araya getirilmiş bulunmaktadır. Bu yazılar, Azerbaycan’ın millî mücadelesinin ve istiklal davasının çeşitli safhalarını, özelliklerini, bu mücadelede ne gibi problemlerle karşılaşıldığını, muhaceret neşriyatının Sovyetler Birliği, Azerbaycan ve Türkiye üzerinde ne gibi etkileri olduğunu öğrenmek açısından önemli belge niteliğindedir.
2018 senesi, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına denk gelmektedir. Kurumumuz M. E. Resulzade’nin bu yazılarını yayımlamakla, kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 100. yıl kutlamalarına küçük de olsa bir katkıda bulunduğu inancındadır.
cumhuriyetin ömrü kısa sürmüş ve Azerbaycan, Sovyetler hâkimiyetine geçmiştir. Resulzade ve başkaları Azerbaycan’ı terke mecbur kalmışlardır. Resulzade’nin sürgün hayatına başlamasıyla Azerbaycan Türklerinin “muhaceret edebiyatı” da ilk meyvelerini vermiştir. Biz
bu yazımızda muhaceret edebiyatı içinde önemli bir yer tutan süreli yayımları ele alacağız
The 95 issues of Yeni Kafkasya, the “literary, social and political” journal, were published by Mehmet Emin Resulzade and some Azerbaijani intellectuals in immigration in Istanbul in the period of 1923 – 1927. As it was published by Mehmet Emin Resulzade, the President of the Republic of Azerbaijan founded in 1918, the journal played an important role in the political life of Turkey and Azerbaijan. The journal employed editorial policy standing against Bolshevik invasion and Communist philosophy and ideology, and therefore it drew great attention. This study will focus on how literary issues were reflected in the articles that were less substantial in number comparing to the writings dedicated to politics. All the poems and short stories published in the journal will be cited in chronological order and discussed.
Keywords: Yeni Kafkasya, Mehmet Emin Resulzade, Mirza Bala, Emin Abid Gultekin, Azerbaijani Literature, Azerbaijani press
Мехмет Эмин Расулзаде и Азербайджанская интеллегенция в иммиграции в Стамбуле опубликовали 95 выпусков «литературного, общественного и политического» журнала Ени Кафкасия (Новый Кавказ) в 1923 – 1927 годах. Этот журнал играл важную роль в политической жизни Турции и Азербайджана, так как он выпускался Мехмет Эмин Расулзаде, занимавшим пост президента Азербайджанской Республики, основанной в 1918 году. Журнал привлекал большое внимание благодаря тому, что редакционная политика журнала отстаивала взгляды против вторжения большевиков, а также коммунистической философии и идеологии,. Этот доклад посвящен тому, как отображались вопросы литературы в статьях, немногочисленных по сравнению со статьями политического характера. Все стихи и рассказы опубликованные в журнале будут приведены и анализированы в хронологическом порядке.
20. yy.ın başlarına kadar Rusya Türkleri arasında kimlik olgusu Müslümanlık kavramıyla karşılanmıştır. Dinin kimlik olarak algılanması uzun bir dönem Rusya Türkleri arasında birleştirici bir unsur olarak karşımıza çıkmıştır. 19. yy.ın sonlarında Kırımlı gazeteci ve fikir adamı İsmail Gaspıralı sistematik olarak “usul-i cedit” hareketini başlatmış ve 1883’te yayımlamaya başladığı Tercüman gazetesiyle Müslümanlık kimliğinden de yararlanarak “ortak bir Türk ulusu” ve buna paralel olarak “ortak bir edebî yazı dili” oluşturma faaliyetine girişmiş ve kısmen başarılı olmuştur.
Fransız İhtilali’nden sonra milliyetçilik hareketlerinin Avrupa’dan sonra imparatorlukları da etkisi altına alması ulus bilincinin yavaş yavaş ortaya çıkmasına ve bu imparatorlukların güç kaybetmesine sebep olmuştur. Özellikle 1905 Rus Meşrutiyeti ile birlikte Rusya Türkleri arasında kısmî serbestlik ortamının doğması, yeni gazetelerin ortaya çıkması, sosyal demokrat fikirlerin çeşitli çevrelerde zemin bulması, millî kimliklerin oluşmaya başlaması ve buna paralel olarak bazı gazete ve dergilerin mahallî dillerde yayımlanması İsmail Gaspıralı ve onu takip edenler karşısında yeni bir aydın zümresi doğmasına sebep olmuştur.
Bu bildiride kültürel bağlamda “ortak bir Türk kimliği” ve bunun temel aracı olarak “ortak bir edebî yazı dili” fikrini gerçekleştirmeye çalışan İsmail Gaspıralı ile Tatar milliyetçiliği yaparak Tatar mahallî dilini edebî yazı dili haline getirmek isteyen aydınlar arasındaki tartışmalar Tercüman gazetesinin penceresinden ele alınacak ve yorumlanacaktır. Bu tartışmaların kimlik oluşumunda nasıl bir rol oynadığı üzerinde durulacak, böylece Tatar millî kimliğinin oluşumunda Tatar edebî yazı dilinin de ne şekilde oluşmaya başladığı incelenecektir.
Tercüman gazetesindeki dil, edebiyat, kültür içerikli yazıların dışında kısa haber mahiyetindeki yazılar dahi ele alınacak ve kronolojik olarak değerlendirilecektir. İsmail Gaspıralı’nın ve Tatar aydınlarının tutumu tarafsız bir şekilde ortaya konacaktır.
Anahtar Sözcükler: İsmail Gaspıralı, Tercüman gazetesi, Tatar aydınları, Rusya Müslümanları, modernleşme
National Identity Debate between İsmail Gaspıralı and Tatar Intellectuals in the Framework of Tercüman Newspaper
Abstract
Until the beginning of 20th century, the identity notion among Turks in Russia was corresponded with the concept of Islam. The perception of religion as identity emerged as a unifying element among Turks in Russia for a long period of time. At the end of the 19th century İsmail Gaspıralı, a Crimean journalist and intellectual, systematically initiated the “Jadid” [“usul-i cedid”] movement and undertook an activity of creating “a common Turkish nation” and correspondingly “a common literary writing language” by benefiting from Tercüman newspaper which he began publishing in 1883 as well as the Islam identity, and he was partially successful in his efforts.
The fact that the nationalist movements also influenced empires after Europe in the period following the French Revolution, led to the gradual emergence of national consciousness and the these empires’ loss of power. Especially with the Russian Revolution of 1905, the emergence of partial freedom environment among Turks in Russia and new newspapers, finding of ground for social-democratic ideas in various circles, the initiations of national identity creation and correspondingly publishing some newspapers and magazines in local languages led to the rising of a new intellectual class against İsmail Gaspıralı and his followers.
In this presentation, the debate between İsmail Gaspıralı who tried to fulfill the idea of “a common Turkish identity” and “a common literary writing language” as the main tool of it in the cultural context, and intellectuals who wanted to make Tatar local language the literary writing language by pursuing Tatar nationalism will be elaborated and interpreted in the framework of Tercüman newspaper. What kind of role these debates have in identity creation will be mentioned and how Tatar literary writing language also emerged in the creation of Tatar national identity will be analyzed in this manner.
Apart from the articles about language, literature and culture in Tercüman newspaper, even the articles which have the characteristic of brief news will be examined and chronologically evaluated. The attitude of Ismail Gaspıralı and Tatar intellectuals will be presented objectively.
Key Words: İsmail Gaspıralı, Tercüman newspaper, Tatar intellectuals, Muslims in Russia, modernization
Tercuman, the only long term newspaper that played an important role in cultural revival of Muslims of Russia, was published by Ismail Gaspıralı in Bahcesaray, the city in the Crimea. The newspaper addressing all Turkic peoples of Russia provided Muslims with the solutions to the problems they face in the process of modernization including such issues as education, identity, modernization, common language, alphabet, nationality, and by doing so it also guided the intellectuals. In this context the relationship between Ismail Gaspirali and Caucasian intellectuals started before publication of Tercuman when Ismail Gaspirali realized his first publication activities by the help of Celal and Sait Unsizade brothers in Tiflis. This relationship with the circles of Caucasus was also sustained after Tercuman was released. Different articles by a number of intellectuals from Caucasus were published in this newspaper. Moreover some of the intellectuals served as correspondents from Caucasus region.
It is known that first serious steps toward modernization among Muslims of Russia were undertaken by Caucasian and İtil-Ural Turks. Being published in the Crimea, Tercuman not only sheds light on process of modernization among Muslims of Russia it is also a primary source due to its strong ties in terms of investigation of first attempts of modernization in Caucasus. Today, in order to explain the modernization period in history of Azerbaijani literature, referring to encyclopedic sources of Tercuman is needed. In this article some issues not mentioned previously in history of Azerbaijani literature will be discussed and brought to the attention of researchers. This information based on materials from Tercuman will also make contributions to the biographies of intellectuals who played role in modernization of Muslims of Russia in the end of 19th and the beginning of 20th century.
Yusufbeyli ilk yazı deneyimlerini İsmail Gaspıralı’nın Tercüman gazetesinde yapmış hatta fikrî bakımından da Gaspıralı’dan etkilenerek solculuktan milliyetçiliğe doğru eğilim göstermiştir. Biz burada Nesip Bey’in Tercüman gazetesinde müstear imzayla yani N. Y. (Nun. Ya.) ile yayımladığı yazılarını tespit ettik ve makalemizde bu yazıların içeriğinden hareket ederek Azerbaycan fikir ve edebiyat tarihi açısından genel değerlendirmeler yaptık. Böylece Nesip Bey’in fikrî gelişimini ve ideal dünyasının gözden kaçan yönlerini belirlemeye çalıştık.
Anahtar Kelimeler: Nesip Bey Yusufbeyli, İsmail Gaspıralı, Tercüman gazetesi, Şefika Gaspıralı, Azerbayfan fikir hayatı, Türk dünyası ilişkileri
AN ANALYSIS ON NESIP (BEY) YUSUFBEYLI'S WRITINGS IN TERCUMAN NEWSPAPER
ABSTRACT
Nesip Bey Yusufbeyli has a well-known name in the history as being a very important figure of the political history in Azerbeijan. One other reason why he is a notable person is that he was the first prime minister of Azerbeijani Republic that was found in 1918. While his political actions are well-known, the reasons to cause him to perform these actions are barely known.
He wrote his early articles in the newspaper named 'Tercüman', which was owned by Ismail Gaspirali and he was naturally influenced by him And showed a tendency from left wing politics to nationalism. Here we have determined the articles that were published with the nickname, that is, N.Y. (Nun. Ya.) in Nesip Bey's Tercüman newspaper and through the content of these articles we have made a general evaluation of Azerbaijan's idea and literature life. Thus, we have tried to state the overlooked aspects of Nesip Bey's intellectual progress.
Keywords: Nesip Bey Yusufbeyli, İsmail Gaspıralı, Tercüman newspaper, Şefika Gaspıralı
18. yüzyılda Avrupa’da gelişen siyasî, fikrî ve sosyal hareketler Osmanlı devletiyle Rusya’yı derinden etkilemiş ve bunun sonucu olarak zamanla toplumun çeşitli kurumlarının modernleştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bu yenileşme hareketleri içinde eğitimin çağın talepleri doğrultusunda modernleştirilmesi çabaları önemli bir yer tutmaktadır.
Batı eğitim tarzının Osmanlı eğitim sistemine yeni bir yön vermesiyle birlikte Rusya Müslümanları (öncelikle İdil-Ural ve Kafkasya Türkleri) arasında da buna benzer eğitim faaliyetleri modernleşmeyle eş zamanlı olarak başlamıştır diyebiliriz.
Yeni eğitim metodunun Rusya Müslümanları arasında yerleşmesinde, “usul-i cedit” hareketinin sistemli bir şekilde yayılmasında İsmail Gaspıralı’nın rolü büyük olmuştur. Onun ilk ve orta öğretim öğrencileri için yazdığı Hoca-i Sıbyan ve onun devamı olarak nitelendirebileceğimiz Kıraat-ı Türkî, Rehber-i Muallimîn, Usul-i Cedit Nedir? gibi eser ve yazıları Rusya Türkleri-Müslümanları arasında modern eğitimin en önemli ders araçları olmuştur.
İsmail Gaspıralı’nın eğitim hakkındaki görüşleri bilinmesine rağmen yazdığı eserlerin büyük bir kısmı şimdiye kadar bilimsel açıdan gereği gibi incelenememiştir.
Biz bu makalemizde Gaspıralı’nın ilkokul öğrencileri için okuma kitabı olarak hazırladığı Kıraat-ı Türkî adlı eserinden söz edeceğiz.
Anahtar Kelimeler: Kıraat-ı Türkî, usul-i cedit, İsmail Gaspıralı, Rusya Türkleri, eğitim
ISMAIL GASPIRALI AND HIS KIRAAT-I TURKÎ
The political, conceptual and social movements in Europe during the eighteenth century, affected Russian and Ottoman Empire so deeply that both countries started to modernize their various institutions. One of those modernization processes is in the field of education.
With giving a new direction of European education system to Ottoman lands, Russian Muslims also affected from this Ottoman modernization in education. In this new education system among Russian Muslims, İsmail Gaspıralı had great contributions in evolving the “usul-i cedit” movement systematically. His works like Hoca-i Sıbyan, Kıraat-ı Türkî, Rehber-i Muallimîn, and Usul-i Cedit Nedir became very important course materials for Russian Muslims.
Although Gaspıralı’s theories on the education have already been known, most of his literary corpus has never been analysed in a detailed method until today. In this article, we will analyze his book Kıraat-ı Türki, which he wrote for primary school children.
Key Words: Kıraat-ı Türkî, usul-i cedit, Ismail Gaspirali, Russian Muslims, education
Ortak dil ve ortak kültür meselesi çok uzun zamanlardan beri tartışıla gelen fakat çözüme ulaşılamayan bir sorun olarak hala masamızın üzerinde durmaktadır. Ne siyasî iradeler ne de ilim dünyası problemi çözüme kavuşturamamış, gerekli çabayı ve fedakârlığı gösterememiştir.
Makalemizde Türk dünyasının ortak dil ve ortak kültür politikalarının ne şekilde olacağına değinmeden önce meselenin tarihi arka planına tekrar bakma gereği duyduk. Geçmişten nasibini alamayan hiçbir toplum geleceğini sağlam zeminler üzerine kuramaz vecizesinden yola çıkarak tarih ile bugünün kısa bir değerlendirmesini yapmaya çalıştık.
Abstract
Some Notes on the Policy of Common Language and Culture
The issue of common language and common culture has long been on debate but a solution has not been found so far. Besides neither political will nor intellectuals could find a solition to the problem. They did not show enough effort or sacrifice either.
In our paper, we felt obliged to have a look at the historical background of the issue before mentioning in what way language and common culture policies should be realized.” The communities taking no lessons from the past can not establish themselves on sound bases.” Following this saying we made a short evalution of the history and today.
Sayı / Number: 16-17, Ocak-Ağustos 2009, s. 303-313
MÜSLÜMAN DÜNYASI MODERNLEŞME VE REFORM
HAREKETLERİ İÇİNDE ORTA ASYA CEDİDİZMİ
Ingeborg BALDAUF İngilizceden Çev: Orkun Kocabıyık-Yılmaz Özkaya
Orta Asya Cedidizmi, diğer birçok -ism ekiyle biten doktrinler gibi, ne kadar irdelense de yok olmaya eğilimlidir. Aslında bu durumda şaşılacak bir şey yoktur; çünkü tahminen otuz yıldır, hemen hiç kimse, Kabil, Almata, Buhara, Kaşgar, Semerkant ve Taşkent gibi bölgeleri içine alan, düzgün, kalıcı ve bütüncül böyle bir sosyal olgu bulamaz. Ayrıca, bu sosyal olgunun içinde bulunan bireylerin eğitim durumları ve sosyo-ekonomik çevreleri farklıdır ve buna bağlı olarak bireyler aynı temel fikir ve düşüncelere sahip olmalanna rağmen her biri, farklı bir politika izler. Belki de "Orta Asya Cedidizmi"nin ne olduğunu tanımlamaya çalışmak için daha çok erkendir. Bu alandaki akademik çalışmalar daha olgunlaşma dönemindedir ve zaten sahip olduğumuz noksan bilgiler de belli bir ideoloji tarafından ya hali hazırda örtbas edilmiştir ya da saklanmaktadır. Bu durumu başka bir zaman ve mekân içerisinde benzer bir olgu ile karşılaştırmanın eksiklikleri bertaraf edebileceğine ve bunun Orta Asya Cedidizmi'nin doğasını ve kendine has karakterini böylece daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını umuyorum.