Papers by mehmet demirtaş
DergiPark (Istanbul University), Jun 30, 2022
Journal of International Social Research, 2016
Felsefe tarihinin geçirmiş olduğu tarihsel seyir içerisinde adalet kavramı hem ahlak hem de siyas... more Felsefe tarihinin geçirmiş olduğu tarihsel seyir içerisinde adalet kavramı hem ahlak hem de siyaset felsefesinin her zaman en önemli konularından biri olmuştur. Kavramın bu kadar önemli olmasında herhalde onun oldukça zengin bir tarihsel gelişim sürecine sahip olması ve uzun yıllar felsefe literatürü içinde değerlendirilmesi yatmaktadır. Çünkü adalet kavramı içerisinde hem ilahi hem de insani özeliği barındırır. Özellikle ilahi dinlerde insan-insan ilişkisi gibi insan-Tanrı ilişkisi de bizi bir bakıma hak arama temelinde yine adalet kavramına götürür. Bu çalışmamızda adalet kavramının özellikle antik Yunan filozoflarınca (Sokrates, Platon ve Aristoteles)ne şekilde anlaşıldığını ve onların adalet anlayışlarının çoğunlukla ahlaka dair bağımsız çalışmaları olan Müslüman filozoflar (Farabi, İbn Miskeveyh, Ebubekir Razi, Nasreddin Tûsi) üzerinde ne tür yansımaları olduğunu benzerlik ve farklılıklarıyla ortaya koymaya çalışacağız.
Van İnsani ve Sosyal Bilimler Dergisi- ViSBiD Van Journal of Humanities and Social Sciences -VJHSS, 2022
Öz
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de savaşların en çok etkilediği kitlelerin savaş dışı unsurlar... more Öz
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de savaşların en çok etkilediği kitlelerin savaş dışı unsurlar yani siviller olduğu son yaşanan gelişmeler bir kez daha göstermiştir. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan Rusya-Ukrayna mücadelesinde de bu durumu görmek mümkündür. Şah I. Abbas Mirza dönemine denk gelen 1587-1629 yılları arasında Osmanlı Tahtında III. Murad (1574-1595), III. Mehmed (1595-1603), I. Ahmed (1603-1617), I. Mustafa (1617-1618/1622-1623), II. Osman (1618-1622), IV. Murad (1623-1640) bulunmuştur. 1587-1629 yılları arasında Osmanlı Devleti ile Safevîler arasında da çok sayıda savaş meydana gelmiş ve bu savaşlar sivillerin büyük zorluklar yaşamasına sebep olmuştur. Bu süreçte binlerce insan hayatını kaybetmiş veya yaralanmışken, binlercesi yurdunu terk ederek göç etmek zorunda kalmıştır. Yine bu savaşlar sebebiyle yerleşim yerleri yağmalanmış, yıkılmış, insanların geçim kaynaklarının başında gelen tarım alanları tahrip edilmiş, ziraî üretim yıllar boyu kesintiye uğramıştır. Her iki tarafın, sivillerin hayatını çekilmez hale getiren faaliyetlerinin yanı sıra özellikle savaşların oluşturduğu güvensiz ortamdan kaynaklanan iç karışıkların da bu durumu daha da zorlaştırdığı görülmüştür. Bu çalışmada 1587-1629 tarihleri arasında Osmanlı Devleti ile Safevîler arasında meydana gelen savaşların yaşandığı süreçte, her iki ülkedeki sivillerin hayatı üzerindeki etkileri, örnek olaylar üzerinden değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Şah I. Abbas Dönemi, Osmanlı-Safevî Savaşları, Sivillerin Hayatı, Yerleşim Yerlerinin Tahribatı, İç Karışıklıklar
Abstract
Recent developments have shown once again that the masses most affected by wars today, as in the past, are non-combat elements, namely civilians. It is possible to see this situation especially in the Russia-Ukraine struggle, which started with the occupation of Ukraine by Russia. Between the years 1587-1629, which coincides with the period of Shah Abbas I Mirza, III. Murad (1574-1595), III. Mehmed (1595-1603), Ahmed I (1603-1617), Mustafa I (1617-1618/1622-1623), II. Osman (1618-1622), IV. Murad (1623-1640) was found. Between the years 1587-1629, many wars took place between the Ottoman Empire and the Safavids, and these wars caused great difficulties for the civilians. While thousands of people lost their lives or were injured in this process, thousands of them had to leave their homeland and migrate. Again, because of these wars, settlements were looted and destroyed, agricultural areas, which are the main sources of livelihood of people, were destroyed, and agricultural production was interrupted for years. In addition to the activities of both sides that made the lives of civilians unbearable, it was seen that the internal turmoil caused by the insecure environment created by the wars made this situation even more difficult. In this study, the effects of the wars between the Ottoman Empire and the Safavids during the reign of Shah Abbas I on the lives of civilians in both countries were tried to be evaluated through case studies.
Keywords: The Period of Shah Abbas I, Ottoman-Safavid Wars, Civilian Life, Destruction of Settlements, Internal Conflicts
XIX. Yuzyilin ikinci yarisinda meydana gelen savaslar nedeniyle Osmanli memleketine yuz binlerle ... more XIX. Yuzyilin ikinci yarisinda meydana gelen savaslar nedeniyle Osmanli memleketine yuz binlerle ifade edilebilecek sayida gocmen gelmis, devlet bunlari uygun yerlere sevk ederek yerlestirmistir. Gelen gocmenlerin onemli bir kismi deniz yolunu tercih ettiginden Karadeniz limanlarindan onemli oranda istifade edilmistir. Bu esnada basta Trabzon, Samsun, Sinop ve Inebolu gibi iskân bolgelerine yakin limanlar tercih edilmistir. Gocmen sayisinin artis gosterdigi donemlerde ayrica Giresun, Batum, Akcaabat, Fatsa ve Ayancik iskeleleri de kullanilmistir. Geldikleri limanlarda sevk edilmeyi bekleyen gocmenlerin, kotu beslenme ve salgin hastaliklar basta olmak uzere cesitli sebeplerle buyuk zorluklarla karsilastiklari ve ciddi sayida can kabina maruz kaldiklari gorulmektedir
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ/ …, 2010
Özet: XVI. Yüzyılda Osmanlı Ülkesi'nin bir çok yerinde çeşitli tabii afetler meydana gelmiştir. B... more Özet: XVI. Yüzyılda Osmanlı Ülkesi'nin bir çok yerinde çeşitli tabii afetler meydana gelmiştir. Bu afetler, şiddetleri ve süreleri oranında toplum hayatına etkiler yapmıştır. Söz konusu afetlerin önemli olanları; kıtlıklar, salgın hastalıklar, depremler, yangınlar, çekirge istilaları, şiddetli yağmurlar ve ağır geçen kışlar olarak sıralanabilir.
Belleten, Aug 1, 2017
Yoğun bir ilgiye mazhar olan başkent İstanbul'da her toplum kesiminden insan yaşamıştır. Bu kesim... more Yoğun bir ilgiye mazhar olan başkent İstanbul'da her toplum kesiminden insan yaşamıştır. Bu kesimlerin bazıları tarzları, davranış biçimleri ve alışkanlıklarıyla gerek devlet yöneticilerinin gerekse toplumun huzurunu bozmuşlardır. Bu grupların, özellikle ekonomik sıkıntıların olduğu, merkezi otoritenin gevşediği dönemlerde etkilerinin ve yol açtıkları huzursuzlukların arttığı görülmektedir. Osmanlı başkentinde incelenen dönemde, devlet düzeni ve toplum hayatı açısından tehdit oluşturan olumsuzlukları başlıca iki bölüm şeklinde ele almak mümkündür. İlki soygun, hırsızlık, yankesicilik, yol kesme, gasp ve şiddete dayalı olmamakla birlikte izinsiz bir şekilde yapıldığında suç sayılan dilencilik faaliyetleri idi ki, bunlar daha çok kişinin mal güvenliğini tehdit eden olaylardı. İkincisi ise can güvenliğini ortadan kaldıran adam öldürme ve yaralama vakalarıydı. Sosyal hayatın masuniyetine ve genel ahlaka aykırı davranışların da zaman zaman meydana geldiğini ilave etmekte fayda vardır. Yaygınlık derecesine bakıldığında, mala yönelik suçların ilk sıralarda yer aldığı görülmektedir. Adam öldürme ve yaralama olayları seyrek olmakla birlikte, toplumun huzuruna etkileri bakımından oldukça önemliydi. Gayri ahlakî davranışların da dönemsel olarak artış gösterdiğini söylemek mümkündür. Özellikle askerlerin sefere gidiş ve dönüş dönemlerinde bekâr odalarında ve benzeri yerlerde söz konusu davranışlarda artış meydana gelmekteydi. XIX. yüzyılın ilk yarısında İstanbul'da devlet yetkililerini en çok meşgul eden kesimler, serseri olarak telakki edilebilecek başıboş levendler 1 , soyguncu, yankesici,
Journal of Turkish Research Institute, 2009
XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti ile Rusya arasında meydana gelen Kırım Savaşı ile ... more XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti ile Rusya arasında meydana gelen Kırım Savaşı ile 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 tarihli Osmanlı-Rus Savaşının en önemli sonuçları nüfus hareketlerine yaptıkları etkilerdir. Bu savaşlar sürecinde yüz binlerce insan hayatını kaybederken, yüz binlercesi de göçmen durumuna düşmüştür. Göçmenlerin çoğu Osmanlı memleketinin güvenli bölgelerine gelmiştir. Devlet gelen göçmenleri en iyi şartlarda sevk ve iskân etmek için çeşitli tedbirler almıştır. Bu tedbirlerin önemlileri göçmen meselesi ile ilgilenen çeşitli birimlerin kurulmuş olması ve göçmen nizamnamelerinin hazırlanmasıdır. Göçmen komisyonları, hazırlanan nizamnameler çerçevesinde gelen göçmenler için uygun yerler ayarlayarak, sevk ve iskânlarını gerçekleştirmeye çalışmıştır. Ancak gelen göçmen sayısının fazlalığından dolayı, göçmenlerin bütün sorunları çözülememiştir.
Journal of Turkish Research Institute, 2008
XIX. yüzyılın ikinci yarısında Silvan, Diyarbekir Sancağı'na bağlı bir kazâ merkeziydi. Bu dönemd... more XIX. yüzyılın ikinci yarısında Silvan, Diyarbekir Sancağı'na bağlı bir kazâ merkeziydi. Bu dönemde kazâda soysal ve ekonomik hayatı etkileyen önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Bunlar; aşiretlerin kendi aralarındaki çatışmaları, çevreye rahatsızlık veren ve güvenliği bozan taşkınlıkları, bölgede zaman zaman görülen ve afet veya tabii afet olarak nitelenebilecek çekirge istilaları, kıtlıklar, aşırı yağışlar, kuraklıklar, salgın hastalıklar ve hayvan hastalıkları gibi olaylardı. Söz konusu dönemde kazâda yaşayan nüfusun ağırlıklı bir kısmını Müslümanlar meydana getirmiş iken gayr-i müslim nüfusun da Müslümanlarla bir arada sakin bir hayat sürdürdüğü görülmektedir. Bu arada şehirde huzuru bozmaya yönelik çeşitli çabalar olmakla birlikte genel olarak XIX. yüzyılın sonuna kadar herhangi ciddi bir olayın yaşanmamış olması önemlidir. Bu makalede, XIX. yüzyılın ikinci yarısında Silvan'da sosyal hayatı etkileyen olaylar ile Silvan'da yerleşme ve nüfus konusu incelenmeye çalışılmıştır.
Belleten, 2009
XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren aşırı nüfus artışı İstanbul'un gündemini meşgul etme... more XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren aşırı nüfus artışı İstanbul'un gündemini meşgul etmeye başlamış ve bu durum ilerleyen asırlarda daha ciddi bir mesele haline gelmiştir. İstanbul nüfusunun aşırı artışının, bu meselenin gündeme geldiği dönemlerden itibaren çeşitli temel sorunlara yol açtığı düşünülmekteydi(1). İstanbul nüfusunun giderek kalabalıklaşması her şeyden önce şehirde ahlakî bozulmanın temel sebeplerinden birisiydi(2). Kalabalık nüfusun yiyecek ve su ihtiyacının giderilmesinin gittikçe zorlaşması ile birlikte hayat pahalılığının da baş göstermesi karşılaşılan başka bir sorundu. Bunun yanında şehirde soygun, adam öldürme ve dikkatsiz yapılaşmanın da etkisiyle yangın olaylarının artması yine kalabalık nüfustan kaynaklanan sıkıntılardı(3). İstanbul'da nüfusun aşırı derecede artmasının önemli sonuçlarından biri de şehirde güvenliğin zayıflamasıydı(4).
Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2015
OTAM(Ankara, 2006
İstanbul, Bizans döneminde de, Osmanlı hâkimiyetine geçtikten sonra da insanların ilgi odağı olmu... more İstanbul, Bizans döneminde de, Osmanlı hâkimiyetine geçtikten sonra da insanların ilgi odağı olmuş önemli bir şehirdir. Avrupa'nın büyük şehirleri arasında yer alan Londra ve Paris gibi İstanbul şehri de dilenciler için bir çekim merkezi olmuştu. Bu sebeple gerek yerli dilenciler, gerekse ülkenin çeşitli yerlerinden ve hatta ülke dışından gelen dilenciler İstanbul'da yoğun bir faaliyet göstermekteydiler. Dolayısıyla söz konusu dönemlerde devlet bu dilencilerden kaynaklanan sorunlarla çeşitli şekillerde mücadele etmek zorunda kalmıştı. Esnaf olarak kabul edilen kayıtlı dilenciler kontrol altında tutulurken, diğerlerinin şehre gelmeleri engellenmeye, kaçak yollarla gelenler memleketlerine geri gönderilmeye çalışılmış, bazen bu durumdakilere çeşitli cezalar verilmiş, fakat kesin bir netice alınamamıştı.
Journal of Turkish Studies, 2016
Ahîlik teşkilâtının Mevlevîlikle yakın bir ilişkisi bulunduğunu gösteren çok çeşitli işaretler me... more Ahîlik teşkilâtının Mevlevîlikle yakın bir ilişkisi bulunduğunu gösteren çok çeşitli işaretler mevcuttur. Mevlevîlik ve Ahîlik iki ayrı tarîkat/teşkilât olmalarına karşın birbirlerini tamamlayan özellikler göstermişlerdir. Mevlevîlik daha çok dinî-tasavvufî yönüyle, ahîlik ise halka-dünyaya yönelik konuları ele almasıyla ön plana çıkmıştır. Mevlevîlerdeki sema' merasimlerinin ahîlikte de yer alması, bu ilişkinin örnekleri arasında yer almaktadır. Ancak Mevlâna bazı ahî çevreleri tarafından kabul görürken bazı ahîler Mevlânâ'ya ve Mevlevîliğe muhalefet etmişlerdir.
Üsküdar'da Düzeni Tehdit Eden Olayalara Dair (XVIII. XIX. Yüzyıllar
Bulundu¤u konum itibariyle bütün tarihî süreç boyunca önemli olan Üsküdar’›
n tam olarak geliflip... more Bulundu¤u konum itibariyle bütün tarihî süreç boyunca önemli olan Üsküdar’›
n tam olarak geliflip mamur hale gelmesi ise Kanunî döneminde gerçekleflmifl1,
nüfustan kaynaklanan s›k›nt›lar›n yaflanmaya bafllamas› ve buna dair
tedbirlerin al›nmas› da Kanunî döneminin sonlar›ndan itibarendir. Yetkililer
nüfusun afl›r› flekilde art›fl›n›n, çeflitli temel sorunlar›n ortaya ç›kmas›na sebep
oldu¤unu kavram›fllard›. Bu sorunlar›n bafl›nda, güvenli¤in bozulmas›na
do¤rudan etki eden h›rs›zl›k, soygun, yol kesme, gasp, adam öldürme ve yaralama
ile ahlaki bozulma gibi olumsuzluklar gelmekteydi
XVIII. YÜZYILDA ÜSKÜDAR ESNAFININ MESLEKÎ İHLALLERİ VE UYGULANAN YAPTIRIMLAR, 2009
Osmanlı başkentinde esnafın sorumluluğu, ustalığa ulaşmanın ilk kademesi olan
çıraklık aşamasında... more Osmanlı başkentinde esnafın sorumluluğu, ustalığa ulaşmanın ilk kademesi olan
çıraklık aşamasında başlamaktaydı. Çırağın, usta olarak yetişmesi sürecinde her türlü
ahlaki değerleri benimsemiş, usta olup dükkân açtığında ise müşteriye iyi davranmayı
prensip edinmiş olması gerekirdi. Bütün şartları yerine getiren bir ustanın dükkân
açabilmesi için belli bir yaşa gelmiş olması da başka bir mecburiyetti. Bu konu ile alakalı
bir belgede, “ustalık iddi‘âsında olanlar sakallarını koyverüp mültehî olmadıkça
müstakillen dükkân verilmemek…” şeklinde bir ifade yer almaktadır
1877-1878 OSMANLI RUS SAVAŞININ DOĞU ANADOLU’DA NÜFUS HAREKETLERİNE ETKİSİ, 2014
Mehmet DEMİRTAŞ Giriş 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı esnasında ve sonrasında başta savaş alanı du... more Mehmet DEMİRTAŞ Giriş 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı esnasında ve sonrasında başta savaş alanı durumuna gelen yerleşim birimleri olmak üzere bölgenin tamamı ciddi bir sıkıntıya maruz kalmıştır. Ruslar yapılan antlaşmalarla kendilerine verilen yerleri işgal etmişlerdir. Böylece kimi yerlerde yaklaşık kırk sene sürecek olan büyük bir dram baş göstermiştir. Bu çerçevede halkının tamamına yakını Müslüman olan Kars, Ardahan, Artvin, Batum, şehirleri Ruslar tarafından savaş sürerken işgal edilmiş yine Erzurum savaşın son aylarına doğru Ruslarca ele geçirilmiştir (31 Ocak 1878'de) 1. Bölgenin diğer yerleri de ya Rus istilası veya savaştan kaynaklanan diğer etkenlerle büyük bir felakete sürüklenmiştir. Rus işgaline
In the first months of 1914, an insurrection in Bitlis took place against İttihat and Terakki. Th... more In the first months of 1914, an insurrection in Bitlis took place against İttihat and Terakki. The leaders of the insurrection were Mullah Selim, Sayyid Ali and Sheikh Şahabeddin who were the religious scholars of Hizan Province. The people and ulema of the region did not give a remarkable support to this event and it was suppressed in a short span of time and the State took legal actions on the agents. In the Ottoman archive documents, there are numerous records about the development and results of the insurrection. As it is understood from these records, some of the leaders of this insurrection got hanged and a great number of people in conjunction with the insurrection were punished. However, it is also understood that people who took sides with the State and served to it during the insurrection were rewarded and remunerated. In this paper, through the documents in The Ottoman Archives of the Prime Ministry, the insurrection is tried to be discussed from the aspects of punishmentreward and its reflections are tried to be analysed.
Giriş Yoğun bir ilgiye mazhar olan başkent İstanbul'da her toplum kesiminden in-san yaşamıştır. B... more Giriş Yoğun bir ilgiye mazhar olan başkent İstanbul'da her toplum kesiminden in-san yaşamıştır. Bu kesimlerin bazıları tarzları, davranış biçimleri ve alışkanlıklarıy-la gerek devlet yöneticilerinin gerekse toplumun huzurunu bozmuşlardır. Bu grup-ların, özellikle ekonomik sıkıntıların olduğu, merkezi otoritenin gevşediği dönem-lerde etkilerinin ve yol açtıkları huzursuzlukların arttığı görülmektedir. Osmanlı başkentinde incelenen dönemde, devlet düzeni ve toplum hayatı açısından tehdit oluşturan olumsuzlukları başlıca iki bölüm şeklinde ele almak mümkündür. İlki soygun, hırsızlık, yankesicilik, yol kesme, gasp ve şiddete dayalı olmamakla birlikte izinsiz bir şekilde yapıldığında suç sayılan dilencilik faaliyetleri idi ki, bunlar daha çok kişinin mal güvenliğini tehdit eden olaylardı. İkincisi ise can güvenliğini orta-dan kaldıran adam öldürme ve yaralama vakalarıydı. Sosyal hayatın masuniyeti-ne ve genel ahlaka aykırı davranışların da zaman zaman meydana geldiğini ilave etmekte fayda vardır. Yaygınlık derecesine bakıldığında, mala yönelik suçların ilk sıralarda yer aldığı görülmektedir. Adam öldürme ve yaralama olayları seyrek ol-makla birlikte, toplumun huzuruna etkileri bakımından oldukça önemliydi. Gayri ahlakî davranışların da dönemsel olarak artış gösterdiğini söylemek mümkündür. Özellikle askerlerin sefere gidiş ve dönüş dönemlerinde bekâr odalarında ve ben-zeri yerlerde söz konusu davranışlarda artış meydana gelmekteydi. XIX. yüzyılın ilk yarısında İstanbul'da devlet yetkililerini en çok meşgul eden kesimler, serseri olarak telakki edilebilecek başıboş levendler 1 , soyguncu, yankesici,
Özet: XVI. Yüzyılda Osmanlı Ülkesi'nin bir çok yerinde çeşitli tabii afetler meydana gelmiştir. B... more Özet: XVI. Yüzyılda Osmanlı Ülkesi'nin bir çok yerinde çeşitli tabii afetler meydana gelmiştir. Bu afetler, şiddetleri ve süreleri oranında toplum hayatına etkiler yapmıştır. Söz konusu afetlerin önemli olanları; kıtlıklar, salgın hastalıklar, depremler, yangınlar, çekirge istilaları, şiddetli yağmurlar ve ağır geçen kışlar olarak sıralanabilir.
Özet İstanbul, Bizans döneminde de, Osmanlı hâkimiyetine geçtikten sonra da insanların ilgi odağı... more Özet İstanbul, Bizans döneminde de, Osmanlı hâkimiyetine geçtikten sonra da insanların ilgi odağı olmuş önemli bir şehirdir. Avrupa'nın büyük şehirleri arasında yer alan Londra ve Paris gibi İstanbul şehri de dilenciler için bir çekim merkezi olmuştu. Bu sebeple gerek yerli dilenciler, gerekse ülkenin çeşitli yerlerinden ve hatta ülke dışından gelen dilenciler İstanbul'da yoğun bir faaliyet göstermekteydiler. Dolayısıyla söz konusu dönemlerde devlet bu dilencilerden kaynaklanan sorunlarla çeşitli şekillerde mücadele etmek zorunda kalmıştı. Esnaf olarak kabul edilen kayıtlı dilenciler kontrol altında tutulurken, diğerlerinin şehre gelmeleri engellenmeye, kaçak yollarla gelenler memleketlerine geri gönderilmeye çalışılmış, bazen bu durumdakilere çeşitli cezalar verilmiş, fakat kesin bir netice alınamamıştı. Abstract Istanbul was an important city that has drawn attention not only during Byzantion period but also Ottoman time. Like European big cities London and Paris, also Istanbul was an attractive city for beggars. For this reason, whether native beggars or other beggars who came from other parts of the country and even from different countries have hardly worked in Istanbul. In this period the state had to struggle in different ways with the problems which occured from the beggars. The authorities have tried to take the restricted beggars under control that were accepted as trades. And in other side many precautions have been taken against the beggars that were coming from other cities. The beggars that came from other cities have been punished and the beggars from other countries have been sent back. But all these precautions weren't enough for certain result., GSM: 0 505 890 60 13.
Uploads
Papers by mehmet demirtaş
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de savaşların en çok etkilediği kitlelerin savaş dışı unsurlar yani siviller olduğu son yaşanan gelişmeler bir kez daha göstermiştir. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan Rusya-Ukrayna mücadelesinde de bu durumu görmek mümkündür. Şah I. Abbas Mirza dönemine denk gelen 1587-1629 yılları arasında Osmanlı Tahtında III. Murad (1574-1595), III. Mehmed (1595-1603), I. Ahmed (1603-1617), I. Mustafa (1617-1618/1622-1623), II. Osman (1618-1622), IV. Murad (1623-1640) bulunmuştur. 1587-1629 yılları arasında Osmanlı Devleti ile Safevîler arasında da çok sayıda savaş meydana gelmiş ve bu savaşlar sivillerin büyük zorluklar yaşamasına sebep olmuştur. Bu süreçte binlerce insan hayatını kaybetmiş veya yaralanmışken, binlercesi yurdunu terk ederek göç etmek zorunda kalmıştır. Yine bu savaşlar sebebiyle yerleşim yerleri yağmalanmış, yıkılmış, insanların geçim kaynaklarının başında gelen tarım alanları tahrip edilmiş, ziraî üretim yıllar boyu kesintiye uğramıştır. Her iki tarafın, sivillerin hayatını çekilmez hale getiren faaliyetlerinin yanı sıra özellikle savaşların oluşturduğu güvensiz ortamdan kaynaklanan iç karışıkların da bu durumu daha da zorlaştırdığı görülmüştür. Bu çalışmada 1587-1629 tarihleri arasında Osmanlı Devleti ile Safevîler arasında meydana gelen savaşların yaşandığı süreçte, her iki ülkedeki sivillerin hayatı üzerindeki etkileri, örnek olaylar üzerinden değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Şah I. Abbas Dönemi, Osmanlı-Safevî Savaşları, Sivillerin Hayatı, Yerleşim Yerlerinin Tahribatı, İç Karışıklıklar
Abstract
Recent developments have shown once again that the masses most affected by wars today, as in the past, are non-combat elements, namely civilians. It is possible to see this situation especially in the Russia-Ukraine struggle, which started with the occupation of Ukraine by Russia. Between the years 1587-1629, which coincides with the period of Shah Abbas I Mirza, III. Murad (1574-1595), III. Mehmed (1595-1603), Ahmed I (1603-1617), Mustafa I (1617-1618/1622-1623), II. Osman (1618-1622), IV. Murad (1623-1640) was found. Between the years 1587-1629, many wars took place between the Ottoman Empire and the Safavids, and these wars caused great difficulties for the civilians. While thousands of people lost their lives or were injured in this process, thousands of them had to leave their homeland and migrate. Again, because of these wars, settlements were looted and destroyed, agricultural areas, which are the main sources of livelihood of people, were destroyed, and agricultural production was interrupted for years. In addition to the activities of both sides that made the lives of civilians unbearable, it was seen that the internal turmoil caused by the insecure environment created by the wars made this situation even more difficult. In this study, the effects of the wars between the Ottoman Empire and the Safavids during the reign of Shah Abbas I on the lives of civilians in both countries were tried to be evaluated through case studies.
Keywords: The Period of Shah Abbas I, Ottoman-Safavid Wars, Civilian Life, Destruction of Settlements, Internal Conflicts
n tam olarak geliflip mamur hale gelmesi ise Kanunî döneminde gerçekleflmifl1,
nüfustan kaynaklanan s›k›nt›lar›n yaflanmaya bafllamas› ve buna dair
tedbirlerin al›nmas› da Kanunî döneminin sonlar›ndan itibarendir. Yetkililer
nüfusun afl›r› flekilde art›fl›n›n, çeflitli temel sorunlar›n ortaya ç›kmas›na sebep
oldu¤unu kavram›fllard›. Bu sorunlar›n bafl›nda, güvenli¤in bozulmas›na
do¤rudan etki eden h›rs›zl›k, soygun, yol kesme, gasp, adam öldürme ve yaralama
ile ahlaki bozulma gibi olumsuzluklar gelmekteydi
çıraklık aşamasında başlamaktaydı. Çırağın, usta olarak yetişmesi sürecinde her türlü
ahlaki değerleri benimsemiş, usta olup dükkân açtığında ise müşteriye iyi davranmayı
prensip edinmiş olması gerekirdi. Bütün şartları yerine getiren bir ustanın dükkân
açabilmesi için belli bir yaşa gelmiş olması da başka bir mecburiyetti. Bu konu ile alakalı
bir belgede, “ustalık iddi‘âsında olanlar sakallarını koyverüp mültehî olmadıkça
müstakillen dükkân verilmemek…” şeklinde bir ifade yer almaktadır
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de savaşların en çok etkilediği kitlelerin savaş dışı unsurlar yani siviller olduğu son yaşanan gelişmeler bir kez daha göstermiştir. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan Rusya-Ukrayna mücadelesinde de bu durumu görmek mümkündür. Şah I. Abbas Mirza dönemine denk gelen 1587-1629 yılları arasında Osmanlı Tahtında III. Murad (1574-1595), III. Mehmed (1595-1603), I. Ahmed (1603-1617), I. Mustafa (1617-1618/1622-1623), II. Osman (1618-1622), IV. Murad (1623-1640) bulunmuştur. 1587-1629 yılları arasında Osmanlı Devleti ile Safevîler arasında da çok sayıda savaş meydana gelmiş ve bu savaşlar sivillerin büyük zorluklar yaşamasına sebep olmuştur. Bu süreçte binlerce insan hayatını kaybetmiş veya yaralanmışken, binlercesi yurdunu terk ederek göç etmek zorunda kalmıştır. Yine bu savaşlar sebebiyle yerleşim yerleri yağmalanmış, yıkılmış, insanların geçim kaynaklarının başında gelen tarım alanları tahrip edilmiş, ziraî üretim yıllar boyu kesintiye uğramıştır. Her iki tarafın, sivillerin hayatını çekilmez hale getiren faaliyetlerinin yanı sıra özellikle savaşların oluşturduğu güvensiz ortamdan kaynaklanan iç karışıkların da bu durumu daha da zorlaştırdığı görülmüştür. Bu çalışmada 1587-1629 tarihleri arasında Osmanlı Devleti ile Safevîler arasında meydana gelen savaşların yaşandığı süreçte, her iki ülkedeki sivillerin hayatı üzerindeki etkileri, örnek olaylar üzerinden değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Şah I. Abbas Dönemi, Osmanlı-Safevî Savaşları, Sivillerin Hayatı, Yerleşim Yerlerinin Tahribatı, İç Karışıklıklar
Abstract
Recent developments have shown once again that the masses most affected by wars today, as in the past, are non-combat elements, namely civilians. It is possible to see this situation especially in the Russia-Ukraine struggle, which started with the occupation of Ukraine by Russia. Between the years 1587-1629, which coincides with the period of Shah Abbas I Mirza, III. Murad (1574-1595), III. Mehmed (1595-1603), Ahmed I (1603-1617), Mustafa I (1617-1618/1622-1623), II. Osman (1618-1622), IV. Murad (1623-1640) was found. Between the years 1587-1629, many wars took place between the Ottoman Empire and the Safavids, and these wars caused great difficulties for the civilians. While thousands of people lost their lives or were injured in this process, thousands of them had to leave their homeland and migrate. Again, because of these wars, settlements were looted and destroyed, agricultural areas, which are the main sources of livelihood of people, were destroyed, and agricultural production was interrupted for years. In addition to the activities of both sides that made the lives of civilians unbearable, it was seen that the internal turmoil caused by the insecure environment created by the wars made this situation even more difficult. In this study, the effects of the wars between the Ottoman Empire and the Safavids during the reign of Shah Abbas I on the lives of civilians in both countries were tried to be evaluated through case studies.
Keywords: The Period of Shah Abbas I, Ottoman-Safavid Wars, Civilian Life, Destruction of Settlements, Internal Conflicts
n tam olarak geliflip mamur hale gelmesi ise Kanunî döneminde gerçekleflmifl1,
nüfustan kaynaklanan s›k›nt›lar›n yaflanmaya bafllamas› ve buna dair
tedbirlerin al›nmas› da Kanunî döneminin sonlar›ndan itibarendir. Yetkililer
nüfusun afl›r› flekilde art›fl›n›n, çeflitli temel sorunlar›n ortaya ç›kmas›na sebep
oldu¤unu kavram›fllard›. Bu sorunlar›n bafl›nda, güvenli¤in bozulmas›na
do¤rudan etki eden h›rs›zl›k, soygun, yol kesme, gasp, adam öldürme ve yaralama
ile ahlaki bozulma gibi olumsuzluklar gelmekteydi
çıraklık aşamasında başlamaktaydı. Çırağın, usta olarak yetişmesi sürecinde her türlü
ahlaki değerleri benimsemiş, usta olup dükkân açtığında ise müşteriye iyi davranmayı
prensip edinmiş olması gerekirdi. Bütün şartları yerine getiren bir ustanın dükkân
açabilmesi için belli bir yaşa gelmiş olması da başka bir mecburiyetti. Bu konu ile alakalı
bir belgede, “ustalık iddi‘âsında olanlar sakallarını koyverüp mültehî olmadıkça
müstakillen dükkân verilmemek…” şeklinde bir ifade yer almaktadır
Osmanlı hâkimiyetinde Manastır, balkanların önemli şehirleri arasında yer almıştır. XVIII. Yüzyıl başlarına gelindiğinde bu bölgede sosyal hayatı etkileyen çeşitli asayiş olaylarının meydana geldiği görülmektedir. Bu dönemde bazı kişiler ve gruplar eşkıyalık yapmak suretiyle düzeni bozmakta, halka zulmetmekte ve devlet otoritesini zedelemekteydi. Bu eşkıya grupları ve kimi zaman levendler ve yeniçeriler yol kesme, yağma yapma, soygunculuk, hırsızlık, zorla halktan para toplama, adam yaralama ve öldürme gibi şiddet yöntemleri ile halka zulmederek kamu düzenini bozmuşlardı. Yaşanan bu ihlaller karşısında devlet çeşitli tedbirler almış ve uygulamıştır. Bu çerçevede bölgeye mübaşir tayin edilmesi, kefalet uygulaması, suç işleyen kamu görevlisinin işten el çektirilmesi, masrafları halktan toplanmak üzere asker görevlendirilmesi yoluna gidilmiş ve eşkıyalık yapan kişilere ağır cezalar verilmiştir. Bu kapsamda sürgün, kalbendlik, hapis gibi cezaların yanı sıra idam cezasının da uygulandığı görülmektedir. Bütün bu gelişmeler hakkında çok sayıda kayıt mevcuttur. Buna göre mahkemelere yansıyan, dolayısıyla şer‘iyye sicillerinde yer alan çok çeşitli dava örneklerine rastlanmaktadır. Bunun yanında Mühimme Defterlerinde, olayların engellenmesi maksadıyla ilgililere gönderilen çok sayıda emir yer almaktadır. Yine konuya açıklık getirmemize yarayan çok sayıda belge mevcuttur. Bu çalışmada Osmanlı Devleti için oldukça önem arz eden Balkan şehri Manastır'da XVIII. Yüzyıl başlarında yaşanan asayiş olayları ve bu olayları önlemek üzere devlet tarafından alınan tedbirler ele alınmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Balkanlar, Manastır, Eşkıya, Tedbir, Ceza
MEASURES TAKEN AGAINST BANDITS AT THE BEGINNING OF THE 20th CENTURY (1700-1730 MANASTIR EXAMPLE)
ABSTRACT
Under the Ottoman rule, Manastır (Bitola) was one of the important cities of the Balkans. At the beginning of the XVIII. century, it is seen that there are various public order events affecting social life in this region. During
Prof. Dr. / Bitlis Eren Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, [email protected] TÜRKİYE
OSMANLI İDARESİNDE BALKANLAR I • 186
this period, some individuals and groups distorted the order, repressed the public and damaged state authority by banditry. These bandits and sometimes levends and janissaries, broke the public order by repressing the public with violent methods such as highway robbery, plundering, robbery, theft, forcibly collecting money, wounding and killing people. Due to these violations, the state has taken and implemented various measures. Within this framework, appointing bailiffs to the region, bail application, dismissal of the offending public official, recruiting soldiers which their expenses were collected from the public were carried out and heavy penalties were given to the people who were bandits. In this context, it is seen that the punishment such as exile, confinement in a fortress, imprisonment as well as the death penalty are applied. There are many records of all these developments. Accordingly, there are various examples of cases that are reflected in the courts and therefore are in the Sharia Registers. In addition, there are many orders sent to the relevant parties in order to prevent incidents in the Mühimme Registers. Besides, there are many documents to clarify the subject. In the present study, public order incidents at Bitola which were commenced at the beginning of the XVIII. century and measures taken by the state to prevent these incidents will be discussed.
Keywords: Balkans, Manastır, Bandit, Measures, Punis