Conference Presentations by Bahattin Cizreli
Perspektif, 2022
Türkiye, neredeyse her hafta bir şekilde basına yansıyan intihar haberleriyle sarsılıyor. En son ... more Türkiye, neredeyse her hafta bir şekilde basına yansıyan intihar haberleriyle sarsılıyor. En son yeni yılın ilk günlerinde Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın intiharı herkesi derinden etkiledi. Kara, geriye bıraktığı video ve ona ait olduğu iddia edilen veda mektubu ile kamuoyunda çok boyutlu tartışmalara yol açtı ve ülkenin güçlü siyasal fay hatlarını harekete geçirdi. Ne var ki konunun ele alınış biçimlerinde (bu yazıda yanlış siyasallaşma ve psikolojikleştirme olarak adlandırılan) hatalar görülmektedir.
Alternatif olarak bu yazı, Enes Kara olayını sosyolojik teorinin imkânlarına yaslanarak anlamaya çalışmaktadır. Enes Kara’yı intihara sürükleyen üç sosyolojik dinamik olarak modern kurumsallaşmanın makineleştirici, yabancılaştırıcı etkisi, yeni liberal ekonomi politikalarının bireyleri piyasanın talepleri karşısında korunaksız hale getirmesi ve toplulukçu kültür mensuplarının bir tehdit olarak gördükleri bireyselleşme ve anlamın çoğullaşmasına karşın aşırı ahlakçı kontrolü tartışılmaktadır. Sosyolojik metinlere aşina olanlar yazıdaki teorik atıfların hangi düşünürlere ait olduğunu rahatlıkla kavrayacaktır.
9. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi, 2021
Berger ve Luckmann'ın toplum teorisinde insanların, sosyo-kültürel düzenin meşrulaştırılması, kor... more Berger ve Luckmann'ın toplum teorisinde insanların, sosyo-kültürel düzenin meşrulaştırılması, korunması ve aktarılması için sembolik evrenler olarak anlam sistemleri kurduğu iddia edilmektedir. Anlam sistemleri toplumsal hayatı, gerçekliğin belirsizliğine ve olağan dışı durumlara karşı korur. Olağan dışı durumlar genel kabulleri yıkarak insanı belirsizliğe iter ve onu kaosa sürükler. Berger ve Luckmann olağan dışı durumların en tehditkâr olanının ölüm olduğunu ifade ederler. Antropolog Malinowski kabile hayatına yönelik saha araştırmaları sonucunda her dinde tanrı fikrinin olmadığını ancak her dinin ölümden sonraki hayata dair kaygıları cevapladığını belirtmektedir. Bu yönüyle dinler varoluşsal güvenliğin kaynağıdır. Modern öncesi dönemde insan toplumlarının ölüm fikriyle mücadelesinde dinler önemli işlevler görmekteydi. Modern ideolojiler de kamusal dinlerin bazı rollerini üstelenerek ölüm fikrini evcilleştirmenin stratejilerini kurmuştur. Modern ideolojiler birer anlam sistemi olarak toplumsal hayatın sürdürülebilir kılınması adına tıpkı geleneksel dinler gibi olağan dışı durumlara karşı mücadele stratejileri geliştirmiştir. Sosyalist rejim ve hareketler cenaze törenleri, anmalar ve ölenlerin kültleştirilmesi yoluyla ölüm fikriyle mücadele etmektedir. Bu araştırmanın temel amacı sosyalist hareketlerin ölüm fikriyle hangi yollarla mücadele ettiğini betimlemektir. Araştırmada nitel yöntemlerden söylem analizi deseni kullanılacaktır. Çalışma kapsamında güncel Türkiye siyasal hayatında sosyalist sol adına aktif faaliyet yürüttüğü tespit edilen otuz grup arasından AKA-DER grubu örnek olarak seçilmiştir. Bu tercihin sebepleri ilgili grubun Türkiye sosyalist solculuğunun farklı geleneklerini sahiplenmesi, pek çok gruba kıyasla yaygın bir faaliyet alanının olması ve yayınlarının araştırmacılara açık olmasıdır. Bu grubun aylık yayın organı Kaldıraç Dergisi'nin Eylül 2015 tarihinde basılan 170. sayısı ile Ekim 2019 basılan 219. sayısı arasındaki 50 sayı incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda oluşturulan temalarda ölüm olayıyla mücadelede izlenen stratejiler, uygulanan yöntemler ve kurulan anlam dünyası analiz edilecektir. Cenaze törenleri, mezarlık ziyaretleri, anma programları ve ölen sosyalistlerin kültleştirilmesi yoluyla sosyalist solun ölümsüzlük iddiası öne çıkartılacaktır. Araştırma kapsamında hedeflenen çıktı ölüm fikriyle mücadele gibi tarihsel olarak dinlerin üstlendiği bir dizi toplumsal işlevin modern ideolojiler tarafından örnek alındığını gösterebilmektir.
8. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı - IV (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler - Sosyal Politikalar - Sosyoloji - Tarih), 2020
Türkiye’de din sosyolojisi çalışmalarına olan ilgi modernleşme-din gerilimi bağlamında ortaya çı... more Türkiye’de din sosyolojisi çalışmalarına olan ilgi modernleşme-din gerilimi bağlamında ortaya çıksa da akademik örgütlenmenin yayılmasıyla din sosyolojisi çalışmaları çeşitlenmiştir. Din sosyolojisi çalışmaları felsefe ve din bilimleri anabilim dallarında yoğunlaşmaktadır. Yine sosyoloji anabilim dallarında da din konulu çalışmalar yapılmıştır ve yapılmaktadır. Din Sosyolojisi alanında çok sayıda bakış açısı ve paradigma bağlamında çalışmalar sürmektedir. Türkiye’de din sosyologları dönemsel buluşmalarla bu alan üzerine öz düşünüm gerçekleştirmekte, yapılan tezler üzerine makaleler yazılmaktadır. Ancak bu alanda yazılan tüm lisansüstü tezler üzerinden Türkiye din sosyolojisi bilim haritası henüz çıkartılmamıştır. Bu çalışma ile amaçlanan Türkiye’de din sosyolojisi çalışmalarının bilim haritasını çıkarmaktır. Araştırma kapsamında felsefe ve din bilimleri alanında sosyoloji dizinindeki tüm tezler, din sosyolojisi bilim dalı altında üretilen tüm tezler, sosyoloji, genel sosyoloji ve metodoloji, sosyoloji ve antropoloji anabilim dallarında ve de genel sosyoloji ve metodoloji bilim dalında yazılan ve din, İslam, İslamcılık dizininde bulunan tüm tezler ve bunlara ek olarak Gazi Üniversitesi Alevi-Bektaşi Kültürü Anabilim Dalı’nda yazılan 1 lisansüstü tezle birlikte toplamda 1066 lisansüstü tezin yazarı, yılı, adı, türü, diğer temel dizini, danışmanı, yer bilgisi, 3 temel teması, incelenen bölgesi, ve araştırma yöntemi veri olarak toplanmıştır. Toplanan veriler, veri temizliğinden sonra haritalandırmaya uygun hâle getirilmiştir. Analizin uygulanılmasının ardından geometrik görsel tekniklerle bilim haritası oluşturulmuştur. Verinin izin verdiği ölçüde dönemsel tasnif yapılacaktır. Bu araştırma ile Türkiye’de din sosyolojisi alanında belirgin damarlar olup olmadığı, din sosyologlarının ilgi alanlarının neler olduğu konusunda bir iz düşüm sunulacaktır. Bu alanın entelektüel haritasının çizilmesi ardıl araştırmacıların konu ve yöntem seçmesinde onlara yardımcı olacak, entelektüel işbirliğini arttıracaktır.
3rd INTERNATIONAL CONFERENCE OF URBAN STUDIES, 2018
Republic of Korea has experienced great economic development in a relatively small amount of time... more Republic of Korea has experienced great economic development in a relatively small amount of time. From the 1960s to the 1990s the country achieved a magnificent economic transformation which is admitted as “economic miracle”. Urbanisation process in the Western World took more than a hundred years. However, in Korea, urbanisation was practiced in a considerably less amount of time than the Western counterparts. This rapid transformation and migration from the rural areas to the urban areas have been experienced in a highly fast way. It can be stated that the economic development has induced to a spatial transformation. Although Korean cities become bigger, they did not provide better living conditions for all residents. Especially, in the metropolitan areas such as Seoul exacerbated living conditions can be prevalent in low-income groups. To sum, rapid economic growth and fast urbanisation do not assure high standard living conditions for all residents of the city. This paper mainly aims to demonstrate consequences of rapid urbanisation of Seoul.
IV. Uluslararası Tarih Eğitimi Sempozyumu , 2016
Demokrasi siyasal değil, toplumsal bir durumdur. Kişilerin kendilerini anlamlı kılabildikleri far... more Demokrasi siyasal değil, toplumsal bir durumdur. Kişilerin kendilerini anlamlı kılabildikleri farklı kültür grupları içinde bulunması ve bu heterojen bütünlüğün korunması ancak birey ile en örgütlü yapı arasında koruyucu bir sosyal sahanın varlığı ile mümkündür. Sivil alanların varlığı ve korunması demokratik düşüncenin toplumsallaşması ile olur. Demokrasi siyasi seçimlerin sürekliliği ile değil, çıkarlarının bilincinde olan ve toplumsal gerçekliğine yabancılaşmamış bireyler ile geçerli kılınır. Bireylerin yaşanan gerçeklikle irtibatını kesen, onların içinde bulunduğu duruma yabancılaşmasına neden olan ve gözlerine perde çeken düşünsel örtüler söz konusudur. Bunlar farklı alanlardan inşa
edilen ideolojilerdir. Tarih aracıyla ideolojik, gerçek-dışı bir güvenli düşünsel saha kurma en yaygın kullanılagelen siyasal yöntemdir. Güncel sosyal gerçekliğin kavranmasında geçmişten bugüne nedensellikler kurmak geçerli bir yöntemdir. Bu nedenle sosyoloji tarihsel metoda dayalı yapılmalıdır. Ancak tarihin eşitsizlikleri örten bir ideoloji olarak kullanılmasına karşı sosyoloji eleştirel yaklaşmalıdır. Bu nedenle sosyoloji tarihsellik ile tarihsicilik arasında bir ayrım yaparak demokratik
durumun inşasına katkıda bulunmalıdır. Bu çalışma teorik bir araştırmadır. Literatür üzerinden yürütülecek tartışmanın birinci bölümünde ideoloji kavramına sosyoloji alanından sunulacak
eleştiriler ele alınacaktır. İkinci bölümde ise tarihsicilik eleştirisi yapılacak ve sonuç bölümünde tarih sosyoloji ilişkisi yeniden değerlendirilecektir. Araştırmanın bilimsel alana katkısı yöntem tartışması üzerinden olacaktır.
IV. TLÇK – I. KİTAP (Sosyoloji, Şehircilik ve Mimari), 2015
Osmanlı’nın son evresinde başlayan Batı merkezli modernleşme politikası cumhuriyete geçiş ile bir... more Osmanlı’nın son evresinde başlayan Batı merkezli modernleşme politikası cumhuriyete geçiş ile birlikte niteliksel bir farklılaşma yaşadı. Kemalist elitler bazı toplumsal kesimleri ve maziyi ötekileştirerek çağdaşlaşmayı hedefledi. Batılılaşma politikası toplumsal hayata egemen olmak için din, eğitim, kıyafet reformları yaptı. Bu üç unsurun kesişme alanında başörtülü kadın öğrenci vardır. Türkiye’de başörtüsü yasağının 50 yıllık bir geçmişi var. Ancak AK Parti iktidarının son 4 yıl içerisinde yaptığı yasal düzenlemelerle yasak sona erdirildi. Ne var ki geçmiş dönemlerin aksine laik siyasî aktörler direnişe geçmedi. Aksine İslâmî sembollerle barışık bir izlenim vermek istemektedirler. Çünkü başörtüsü artık toplumsal uyum çerçevesinde karşı konulamayacak biçimde gündelik hayatın bir parçasına dönüşmüştür. Başörtüsünün meşru bir sembole dönüşmesi dindar kesimlerin modernleşmesi ile mümkün oldu. Araştırma, bu dönüşümü iki ayrı kanaldan incelemektedir. Birinci alanda 14 başörtülü kadınla yapılan görüşmelerle gündelik hayat pratikleri üzerinden geleneksel kadınlık algısını nasıl yıktıkları ortaya konulmak istenmiştir. İkinci bölümde ise 11 İslâmî aktör ile yapılan görüşmede aktörlerin tedrici dönüşüm olarak beliren politik taktiklerinin aslında hedeflerinin dışında modernleşmenin kitleselleşmesini sağladığı görülmektedir. İslâmî aktörlerin siyasî ve iktisadî bürokrasi ile tanışmalarının geçmişi daha eskiye dayansa da bu ilişki AK Parti döneminde kurumsallaştı. 28 Şubat süreci ardı sıra devam eden yasakların çağdaşlaşma iddiasının aksine anti-modern bir girişim olduğu, Müslümanların toplumsal hayatta var olma gayretinin modernleşme mücadelesi olduğu görülmektedir.
V. TLÇK – I. Kitap, 2016
Bugün futbol artık sadece bir spor değil endüstriyel bir sektördür. İletişimin taşıyıcı aracı ola... more Bugün futbol artık sadece bir spor değil endüstriyel bir sektördür. İletişimin taşıyıcı aracı olarak futbol alternatif sosyalleşme alanları sunmaktadır. Bu alanlardan birisi futbol maçları üzerine yasal bahislerin yapıldığı İddaa oyunudur. Diğer yasal şans oyunlarından farklı ola-rak futbolun cazibesi üzerinden İddaa sadece insanların maddi umut ve ihtiyaçlarına ses-lenmemekte, insanlara boş zamanlarını değerlendirme, sosyalleşme ve hayatlarını anlamlı kılma imkânı sunmaktadır. Yasal şans oyunları arasında özellikle İddaa futbol sporunun da etkisini kullanarak çok geniş bir oyuncu kitlesine sahiptir. Başlangıçta 150 bin kişi İddaa oynarken bu sayı 2010'da 3,5 milyona ulaşmıştır (Yaşar, 2010). Bu sayının 7 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. TÜİK'in Öz: Yasal şans oyunları arasında özellikle İddaa, futbol sporunun da etkisini kullanarak çok geniş bir oyuncu kitlesine sahiptir. Başlangıçta 150 bin kişi İddaa oynarken bu sayı 2010' da 3,5 milyona ulaşmıştır. Bu sayının 7 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. İddaa sadece " kısa yoldan para kazanmanın " bir aracı olarak görülemez. İddaa oyuncuları bir süre sonra kendi dar gruplarını kurmakta ve aile ve çevreleriyle ilişkileri değişmektedir. Yine İddaa'nın geniş perspektifte ülke ve topluma etkisi dolaşımdaki sermaye ile sınırlandırılamaz. Farklı gelir gruplarının ortak eğlence aracı ve gündemidir. Bu araştırma ile İddaa oyuncularının sosyalleşme deneyimlerinin incelenmesi hedeflenmiştir. Bu araştırmanın problemi şöyle ifade edilebilir: İddaa oyuncuları hangi alanlarda ve nasıl sosyalleşmektedir? Oyuncular kendi aralarında ilişkiyi nasıl ve hangi araçlarla kurmaktadır? İddaa oynayanlar ortak dil, literatür ve ritüellere sahip bir kültürel grup olarak görülebileceği için araştırma nitel araştırma yöntemine bağlı olarak etnografi deseninden faydalanmıştır. Bu yönteme bağlı olarak üç araştırma tekniğinden gözlem araştırması, doküman analizi ve görüşme tercih edilmiştir. İddaa salonlarına ve oyun alanlarına gidilerek nitelikli gözlem notları tutulmuş, düzenli İddaa oyuncularıyla mülakatlar gerçekleştirilmiş, İddaa sosyal medya hesaplarının analizi yapılmıştır. Araştırma başlangıç düzeyinde olup literatürdeki bir boşluğa işaret etme niteliğindedir. Gündelik hayatın önemli pratiklerinden olan şans oyunları henüz yeterince sosyal bilimcilerin ilgisini kazanamamıştır. Bu yönüyle araştırma keşfedici niteliğe sahiptir.
Papers by Bahattin Cizreli
İDEALKENT, Oct 9, 2022
The climate change crisis is rising against humanity in all its grandness. Although there are var... more The climate change crisis is rising against humanity in all its grandness. Although there are various global initiatives in the fight against the phenomenon, it does not seem possible to say that these practices are sufficient. The mitigation and adaptation strategies put forward in this direction should be evaluated and designed in a new perspective. The just transition approach offers a range of principles based on social justice that can be taken as a basis and acted upon within the scope of combating climate change. In the study, it is desired to draw attention to the just transition approach, which sees the fight against climate change on the basis of human rights and proposes a planning and implementation practice in this direction. It is thought that this approach can provide a unique perspective to the practices of combating climate change, which is thought to have an important place in Turkey's current and near future agenda. However, the aim of bringing the just transition, which has a circulation of about ten years in the international literature, to the Turkish literature stands out as another goal of the article.
ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi (ODÜSOBİAD)
This article presents a discussion of the social consequences of coal phase-out policies determin... more This article presents a discussion of the social consequences of coal phase-out policies determined in the context of addressing climate change and the possibility of a just transition in coal-dependent settlements. Energy production methods are changing all over the world to tackle climate change. This situation will inevitably be reflected in Turkey as well. In this regard, the main purpose of the research is to examine and introduce the just transition, which is a prominent and contemporary approach for possible coal phase-out experiences in settlements that are economically and socially dependent on coal. An overview of climate change and carbon-intensive sectors, coal mining's role in energy production, and coal phase-out policy objectives is presented in the first part of the article. Then, presented in the following are general information about the role of coal in energy production in Turkey, as well as settlements that are economically and socially dependent on coal. Af...
EURASIAN RESEARCH JOURNAL, 2024
The purpose of this review article is to provide a critical analysis of some of the environmental... more The purpose of this review article is to provide a critical analysis of some of the environmentalist practices developed during the tackle ecological degradation, as well as to evaluate the petty-bourgeois character of these practices. Initially, the article explains that capitalist production-consumption relations are primarily responsible for the observed climate changes in our era. After that, the character of the petty bourgeois, the consumer individual of late capitalism, is discussed in the context of Bourdieuian theory. To empirically explore the social dimensions of petty bourgeois environmentalism, this paper analyzes data from a targeted field research project conducted with residents of two distinct socioeconomic categories within Ankara. The research data employed within the article constitutes a limited subset derived from the broader data repository established by Feyza Korkmaz Sağlam during her field research in 2021 July, conducted as part of her doctoral study. The findings, acquired through the application of Bourdieu's Multiple Correspondence Analysis (MCA) technique, reveal the utilization of environmentalist consumerism as a class differentiator, contributing to the perpetuation of capitalist production-consumption relations rather than challenging them.
Güldürü etkinlikleri, günümüz gündelik hayatının temel bir parçası haline gelmiştir. Gülmek, sade... more Güldürü etkinlikleri, günümüz gündelik hayatının temel bir parçası haline gelmiştir. Gülmek, sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda toplumsal bir rahatlama ve hatta toplumsal eleştiri aracı olarak da kullanılmaktadır. Ancak her araç gibi güldürü de değerden bağımsız değildir ve taşıdığı değer dünyası ile bir dizi tehdit barındırmaktadır. Kültür endüstrisinin hem klasik hem de yeni medya araçlarıyla sunduğu güldürü etkinlikleri insanları düşünen ve eyleme geçen özne olmaktan uzaklaştırmakta, anlamlı ve sürekli ilişkilerin dayandığı kutsalları tasfiye etmektedir.
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Dec 2023
The purpose of this study is to evaluate whether or not deism is effective among students at Anka... more The purpose of this study is to evaluate whether or not deism is effective among students at Ankara University, as well as to develop a deism scale appropriate for the Turkish context. For this purpose, it was necessary to operationalize the concept of deism to identify four subcategories within it. These subcategories include distrust of religious institutions and organizations, the belief that God does not intervene in the world, independence from religious taboos and rules, and the choice of rationalism when reason and revelation conflict. The ranges in the deism questions, which were designed according to the Likert scale, were converted into a hundred-point system, and scored using an ideal theist scoring system of zero and an ideal deist scoring system of 100 to determine the level of influence of deism in each category. The research project was designed in 2018 and approved as decision number 289 at meeting number 09 of the Ankara University Ethics Committee on 19 July 2019. The study was conducted online using a haphazard sample of 453 students as a result of a number of difficulties encountered during the data collection period. There were 918 participants in the first phase of the study, but since the goal of the study was to measure the effectiveness of deism, atheists were excluded from participating in the study. The researchers found that one in five students were atheists, and one in four were deists or held another religious belief that was not related to Islam. A random sample of 1% of the student population at Ankara University was selected for the remaining participants. The demographic data obtained were regarded as independent variables, while the deism score was regarded as a dependent variable. As a result of these scores, political identity polarization among Ankara University students can be related to the effectiveness of deism. The political climate has an impact on the ongoing debates regarding deism. The cross-tabulations showed no significant differences between the scores of the independent variables such as age, gender, place of residence, and socio-economic status groups. It is notable that deism is more commonly respected by the students of the social sciences as compared to the students of the natural sciences in terms of faculties. It is also noteworthy that according to the results of the study, there is a tendency for some subcategories of students who declare themselves to be Muslim to exhibit deistic tendencies. As a traditional theistic religion, Islam, which is a very influential religion among its members with its congregational activities and cultural institutionalization, has a strong influence over the participants, but when it comes to rationality and the absence of God's intervention, there is a tendency towards deism. In the conclusion of this article, the shortcomings of this scale developed for Turkey are discussed and suggestions are made for further research in this area. International scholars will be able to gain deep insight into how deism affects university students in Turkey as a result of the study and will be able to gain valuable information about religious life in Turkey as a result of the study.
Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2023
This article presents a discussion of the social consequences of coal phase-out policies determin... more This article presents a discussion of the social consequences of coal phase-out policies determined in the context of addressing climate change and the possibility of a just transition in coal-dependent settlements. Energy production methods are changing all over the world to tackle climate change. This situation will inevitably be reflected in Türkiye as well. In this regard, the main purpose of the research is to examine and introduce the just transition, which is a prominent and contemporary approach to possible coal phase-out experiences in settlements that are economically and socially dependent on coal. An overview of climate change and carbonintensive sectors, coal mining's role in energy production, and coal phase-out policy objectives is presented in the first part of the article. Then, presented in the following is general information about the role of coal in energy production in Türkiye, as well as settlements that are economically and socially dependent on coal. After providing an overview of the just transition approach and its objectives, suggestions are made for Türkiye in the conclusion. Several measures can be taken to minimize the negative effects on groups involved in coal-dependent settlements and vulnerable groups as a result of possible transformation.
İklim Değişikliği Disiplinlerarası Bir Değerlendirme, 2023
Bu bölümde 2020 ve 2022 yıllarında yürütülen iki saha araştırmasının bulgularına dayanarak iklim ... more Bu bölümde 2020 ve 2022 yıllarında yürütülen iki saha araştırmasının bulgularına dayanarak iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında belirlenen kömürden çıkış politikasının olası sosyal sonuçları ve kömüre bağımlı yerleşim alanlarında adil dönüşümün imkânı tartışılmaktadır. Bölümün girişinde iklim değişikliği ve karbon yoğun sektörler arasındaki ilişki, enerji üretiminde kömür madenciliğinin rolü ve kömürden çıkış politikasının amaçları ele alınmaktadır. Devamında ise Türkiye’de kömürün enerji üretimindeki yeri ile ekonomik ve sosyal olarak kömüre bağımlı yerleşim alanları hakkında genel bilgiler sunulmaktadır. Bir sonraki fasılda ise bölüm yazarları tarafından yürütülmüş olan Zonguldak ve Çayırhan araştırmalarının bulguları ile analizleri paylaşılmaktadır. İlgili araştırmalar sosyolojik fenomenoloji yöntemi esas alınarak nitel yönelimde tasarlanmıştır. Her iki yerleşim alanının önde gelen resmi kurum ve sivil toplum temsilcileriyle yüz yüze mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmalardan elde edilen teorik sonuçlar ile öneriler, bölümün sonunda aktarılmaktadır. Öneriler, adil dönüşüm kavramı ekseninde şekillendiği için son bölümlerde bu kavramın içeriğine ve hedeflerine de yer verilmektedir.
Eurasian Research Journal , 2023
This review article aims to comprehend which themes sociologists should focus on when discussing ... more This review article aims to comprehend which themes sociologists should focus on when discussing climate change. To conduct the study, the systematic review method was adopted. By scanning the sources, six major themes were identified based on the codes extracted from the documents that establish a relationship between sociology and climate change. This is followed by a discussion of reflections on these themes among Central Asian countries. The final part of the paper presents various academic and action-oriented suggestions to Central Asian academicians about the sociological context of climate change. It seems necessary to increase sociological studies and academic activities on climate change in Central Asia, given the current inequalities and potential dangers.
İdealkent, 2022
İklim değişikliği krizi bütün azametiyle insanlığın karşısında yükselmektedir. Olguya karşı mücad... more İklim değişikliği krizi bütün azametiyle insanlığın karşısında yükselmektedir. Olguya karşı mücadelede küresel çapta çeşitli girişimler bulunmakla beraber söz konusu uygulamaların yeterli olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. Bu doğrultuda ortaya koyulan azaltım ve uyum stratejileri yeni bir bakış ekseninde değerlendirilmeli ve tasarlanmalıdır. İklim değişikliğinin gerçek hayattaki yansımaları çok boyutludur ve bu durum ona karşı girişilen mücadelenin de geniş çapta olmasını gerektirmektedir. Bu çerçevede insanlığın elinde bir ilkeler dizisinin belirmesi kıymetli görülmektedir. Adil dönüşüm yaklaşımı bu ihtiyaca yönelik olarak belirmiştir ve iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında temel alınıp hareket edilebilecek sosyal adalet esaslı ilkeler bütününü sunmaktadır. Bu çalışmada, iklim değişikliğine karşı mücadeleyi insan hakkı temelinde gören ve bu doğrultuda bir planlama ve uygulama pratiğini öneren adil dönüşüm yaklaşımına dikkat çekilmek istenmektedir. Söz konusu yaklaşımın Türkiye’nin bugünkü ve yakıngelecekteki gündeminde önemli yer tutacağı düşünülen iklim değişikliğiyle mücadele uygulamalarına özgün bir perspektif sağlayabileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte uluslararası literatürde yaklaşık on yıllık bir dolaşıma sahip olan adil dönüşümün Türkçe alanyazına kazandırılması amacı, makalenin bir diğer hedefi olarak öne çıkmaktadır. Makalenin temel veri kaynaklarını iklim değişikliği ve adil dönüşüm yaklaşımına ilişkin bilimsel raporlar, uluslararası kuruluşların çalışmaları, sendikalar ve federasyonların ilgili metinleri ile öne çıkan akademik çalışmalar oluşturmaktadır. The climate change crisis is rising against humanity in all its grandness. Although there are various global initiatives in the fight against the phenomenon, it does not seem possible to say that these practices are sufficient. The mitigation and adaptation strategies put forward in this direction should be evaluated and designed from a new perspective. The just transition approach offers a range of principles based on social justice that can be taken as a basis and acted upon within the scope of combating climate change. In the study, it is desired to draw attention to the just transition approach, which sees the fight against climate change based on human rights and proposes a planning and implementation practice in this direction. It is thought that this approach can provide a unique perspective to the practices of combating climate change, which is thought to have an important place in Turkey's current and near-future agenda. However, the aim of bringing the just transition, which has a circulation of about ten years in the international literature, to the Turkish literature stands out as another goal of the article.
Külliye, 2022
Sosyal bilimler literatüründe din olgusunu konu edinen çalışmaların odak noktası, modernleşme ile... more Sosyal bilimler literatüründe din olgusunu konu edinen çalışmaların odak noktası, modernleşme ile geleneksel sosyal kurumlarda gerçekleşen köklü dönüşüm olmuştur. XIX. ve XX. yüzyıl sosyal bilimlerindeki egemen yaklaşım, din ile modernleşme arasında gerilimli bir ilişki olduğudur. Sosyal değişmeye bağlı olarak varoluşsal anlam arayışının ve güvenliğin kaynağı olarak din, diğer sosyal kurumlar gibi form değiştirmektedir. Din olgusunu bir analiz konusu olarak merkeze alıp sosyal değişmeyi irdeleyen kimi yaklaşımların temel zaafı, sosyal örüntülere değil görüntülere odaklanmasıdır. Temsillerin değişimini değil toplumlar tarihinin yakın dönemdeki temel kavşaklarında dinin/kutsalın geçirdiği dönüşümü ele almak, sosyal değişmenin yapısal özellikleriyle ilişkili teorik bir çerçeve çizme imkânı sağlayacaktır. Bu çalışmanın amacı, din olgusunun büyük sosyal değişme süreçlerinde yaşadığı dönüşümlerin ana hatlarını ortaya koyarak yeni teorik yaklaşımlara katkı sağlamaktır. Makalenin birinci kısmında radikal bir kültürel değişme olarak modernitenin, ikinci kısmında post-modernitenin, üçüncü kısmında ise küreselleşmenin etkileri karşısında dinin/kutsalın gösterdiği reaksiyonlar ele alınmaktadır. Son kısımda ise dinin/kutsalın değişimini açıklamaya çalışan kavramsallaştırmaların imkân ve sorunları tartışılmaktadır.
The focus of studies on the phenomenon of religion in the sociological literature has been the radical transformations that took place in traditional social institutions in the modernization process. The dominant approach in the social sciences of the 19th and 20th centuries assumes that there is an irreconcilable tension between religion and modernity. This assumption is problematic because it is based on partial and superficial analysis. Focusing on images, not social patterns, has been the main weakness of some approaches that focus on religion and analyze social change. It is a reality that religion, which is the source of the ontological search for meaning and safety, changes form depending on social change, like other social institutions. Based on this reality, analyzing the effects and reactions of the great transformations in the history of sociality on religion/sacred in the last five centuries, rather than the change of representations, offers a more explanatory theoretical framework regarding the structural features of social and cultural change. This study aims to contribute to new theoretical approaches by periodically revealing the main lines of both the transformation of the phenomenon of religion and the reaction of religion to social transformations since the beginning of modernity. Reactions of religion/sacred are discussed against the effects of modernity (as a radical cultural change) in the first part, post-modernity in the second part and globalization in the third part of the article. In the last part, the possibilities and problems of conceptualizations that try to explain the change of religion/sacred are discussed.
Sosyoloji Divanı, 2022
Bu makale Simmel’in temel eserleri ve onun hakkındaki metinlerin incelenmesine dayanan bir değerl... more Bu makale Simmel’in temel eserleri ve onun hakkındaki metinlerin incelenmesine dayanan bir değerlendirme çalışmasıdır. Çalışmada Georg Simmel’in sosyal teorisinde duyguların toplumsal görünümlerine dair analizleri ele alınmaktadır. Makalenin temel amacı Simmel’in eserlerine konu olan duyguları serimlemektir. Simmel’in duygulara yüklediği anlamların teorik içeriğinin kavranması için onun teorisinin temel boyutları da açıklanmaktadır. Bu kapsamda Simmel’in insan ve kültür görüşü, öznel-nesnel kültür arasındaki gerilim ve insan etkileşimlerinde ritmin hızlanmasına dair tezleri ışığında duygulara dair teorik analizleri ele alınmaktadır. Makalenin özel amacı ise Türkçe literatüre duygular sosyolojisi alanında bir katkı yapmaktır. Ele aldığı konunun odağı bakımından bu çalışma, Türkçe literatür içinde özgün değerdedir. Sonuç olarak Simmel’in düşüncesinde duygular, toplumsal etkileşimlerin hem kaynağı hem de sonucu olarak görülmektedir.
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği, 2022
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği, Türkiye’de kömür madenciliği gibi karbon yoğun s... more İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği, Türkiye’de kömür madenciliği gibi karbon yoğun sektörlerden çıkış sonrasında belirecek olası ekonomik ve sosyal değişiklikler üzerine Çayırhan Mahallesi’nin örnek alındığı bir saha araştırması gerçekleştirmiştir. Araştırmayı Bartın Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Dr. Alkan Üstün ile Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Dr. Bahattin Cizreli yürütmüştür.
Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi, 2021
Due to the threats caused by fossil fuel consumption, developed European countries are searching ... more Due to the threats caused by fossil fuel consumption, developed European countries are searching for ways to coal phase-out. Although there are examples of strategic plans on the issue, it is necessary to carry out academic studies as well as efforts to increase social awareness. This research is a study conducted to describe and discuss how the relevant public opinion can be affected and prepared for an era without coal in Turkey where energy production is approximately 35% dependent on coal today. The province of Zonguldak, which is economically and culturally dependent on coal mining in Turkey, has been chosen as an example. The research was conducted between January and August 2020. Adopting the sociological phenomenology research methods and techniques, 21 people from the non-governmental organizations of the city and official institutions were interviewed. The meanings, culture, and identity structures that coal and related sectors formed have been analyzed through the interviews. Cities are seen as places where experiences turn into meanings and meanings into memory. In this context, discussing mining in Zonguldak is understood as questioning the meaning and memory of the city by Zonguldak residents. The people of Zonguldak still desire to protect the facilities based on the collective production logic and maintain their solidarity habits, despite the neoliberal policies that have been effective significantly after 1990. City residents long for the 20th-century development model based on the concept of the social welfare state. Another consequence of the adoption of this model is the continuing expectation that all initiatives about the future of Zonguldak are planned and implemented by the state. People of Zonguldak consider other economic areas (agriculture, trade, industry, etc.) as alternatives; however, they demand the continuity of a self-sufficient economy approach which coal mining located at the center. As a result, it is seen that the people of Zonguldak have a meaningful relationship with coal mining. The residents of Zonguldak, without experiencing sustainable employment and development projects which alternative to coal, are skeptical about the future of the city. Despite the environmental damage caused by both mining and coal-based energy production in the city, studies aiming to raise awareness on these issues will be inconclusive. The projects that will be carried out by international organizations or national central government will create new cultural institutionalizations and a meaning system in the city, creating more comprehensive and direct new employment opportunities. Otherwise, activities that raise awareness about the damage caused by fossil fuels will not be supported by the public in coal-dependent cities and the funds spent would be wasted.
Uploads
Conference Presentations by Bahattin Cizreli
Alternatif olarak bu yazı, Enes Kara olayını sosyolojik teorinin imkânlarına yaslanarak anlamaya çalışmaktadır. Enes Kara’yı intihara sürükleyen üç sosyolojik dinamik olarak modern kurumsallaşmanın makineleştirici, yabancılaştırıcı etkisi, yeni liberal ekonomi politikalarının bireyleri piyasanın talepleri karşısında korunaksız hale getirmesi ve toplulukçu kültür mensuplarının bir tehdit olarak gördükleri bireyselleşme ve anlamın çoğullaşmasına karşın aşırı ahlakçı kontrolü tartışılmaktadır. Sosyolojik metinlere aşina olanlar yazıdaki teorik atıfların hangi düşünürlere ait olduğunu rahatlıkla kavrayacaktır.
edilen ideolojilerdir. Tarih aracıyla ideolojik, gerçek-dışı bir güvenli düşünsel saha kurma en yaygın kullanılagelen siyasal yöntemdir. Güncel sosyal gerçekliğin kavranmasında geçmişten bugüne nedensellikler kurmak geçerli bir yöntemdir. Bu nedenle sosyoloji tarihsel metoda dayalı yapılmalıdır. Ancak tarihin eşitsizlikleri örten bir ideoloji olarak kullanılmasına karşı sosyoloji eleştirel yaklaşmalıdır. Bu nedenle sosyoloji tarihsellik ile tarihsicilik arasında bir ayrım yaparak demokratik
durumun inşasına katkıda bulunmalıdır. Bu çalışma teorik bir araştırmadır. Literatür üzerinden yürütülecek tartışmanın birinci bölümünde ideoloji kavramına sosyoloji alanından sunulacak
eleştiriler ele alınacaktır. İkinci bölümde ise tarihsicilik eleştirisi yapılacak ve sonuç bölümünde tarih sosyoloji ilişkisi yeniden değerlendirilecektir. Araştırmanın bilimsel alana katkısı yöntem tartışması üzerinden olacaktır.
Papers by Bahattin Cizreli
The focus of studies on the phenomenon of religion in the sociological literature has been the radical transformations that took place in traditional social institutions in the modernization process. The dominant approach in the social sciences of the 19th and 20th centuries assumes that there is an irreconcilable tension between religion and modernity. This assumption is problematic because it is based on partial and superficial analysis. Focusing on images, not social patterns, has been the main weakness of some approaches that focus on religion and analyze social change. It is a reality that religion, which is the source of the ontological search for meaning and safety, changes form depending on social change, like other social institutions. Based on this reality, analyzing the effects and reactions of the great transformations in the history of sociality on religion/sacred in the last five centuries, rather than the change of representations, offers a more explanatory theoretical framework regarding the structural features of social and cultural change. This study aims to contribute to new theoretical approaches by periodically revealing the main lines of both the transformation of the phenomenon of religion and the reaction of religion to social transformations since the beginning of modernity. Reactions of religion/sacred are discussed against the effects of modernity (as a radical cultural change) in the first part, post-modernity in the second part and globalization in the third part of the article. In the last part, the possibilities and problems of conceptualizations that try to explain the change of religion/sacred are discussed.
Alternatif olarak bu yazı, Enes Kara olayını sosyolojik teorinin imkânlarına yaslanarak anlamaya çalışmaktadır. Enes Kara’yı intihara sürükleyen üç sosyolojik dinamik olarak modern kurumsallaşmanın makineleştirici, yabancılaştırıcı etkisi, yeni liberal ekonomi politikalarının bireyleri piyasanın talepleri karşısında korunaksız hale getirmesi ve toplulukçu kültür mensuplarının bir tehdit olarak gördükleri bireyselleşme ve anlamın çoğullaşmasına karşın aşırı ahlakçı kontrolü tartışılmaktadır. Sosyolojik metinlere aşina olanlar yazıdaki teorik atıfların hangi düşünürlere ait olduğunu rahatlıkla kavrayacaktır.
edilen ideolojilerdir. Tarih aracıyla ideolojik, gerçek-dışı bir güvenli düşünsel saha kurma en yaygın kullanılagelen siyasal yöntemdir. Güncel sosyal gerçekliğin kavranmasında geçmişten bugüne nedensellikler kurmak geçerli bir yöntemdir. Bu nedenle sosyoloji tarihsel metoda dayalı yapılmalıdır. Ancak tarihin eşitsizlikleri örten bir ideoloji olarak kullanılmasına karşı sosyoloji eleştirel yaklaşmalıdır. Bu nedenle sosyoloji tarihsellik ile tarihsicilik arasında bir ayrım yaparak demokratik
durumun inşasına katkıda bulunmalıdır. Bu çalışma teorik bir araştırmadır. Literatür üzerinden yürütülecek tartışmanın birinci bölümünde ideoloji kavramına sosyoloji alanından sunulacak
eleştiriler ele alınacaktır. İkinci bölümde ise tarihsicilik eleştirisi yapılacak ve sonuç bölümünde tarih sosyoloji ilişkisi yeniden değerlendirilecektir. Araştırmanın bilimsel alana katkısı yöntem tartışması üzerinden olacaktır.
The focus of studies on the phenomenon of religion in the sociological literature has been the radical transformations that took place in traditional social institutions in the modernization process. The dominant approach in the social sciences of the 19th and 20th centuries assumes that there is an irreconcilable tension between religion and modernity. This assumption is problematic because it is based on partial and superficial analysis. Focusing on images, not social patterns, has been the main weakness of some approaches that focus on religion and analyze social change. It is a reality that religion, which is the source of the ontological search for meaning and safety, changes form depending on social change, like other social institutions. Based on this reality, analyzing the effects and reactions of the great transformations in the history of sociality on religion/sacred in the last five centuries, rather than the change of representations, offers a more explanatory theoretical framework regarding the structural features of social and cultural change. This study aims to contribute to new theoretical approaches by periodically revealing the main lines of both the transformation of the phenomenon of religion and the reaction of religion to social transformations since the beginning of modernity. Reactions of religion/sacred are discussed against the effects of modernity (as a radical cultural change) in the first part, post-modernity in the second part and globalization in the third part of the article. In the last part, the possibilities and problems of conceptualizations that try to explain the change of religion/sacred are discussed.
Bir bilim olarak sosyoloji mütehassıs kişilerin, bilim emektarlarının güvenilir ve geçerli şartlar içinde çalıştığı sınırları ve yöntemi belirgin bir disiplindir. Bir düşünme yöntemi olarak sosyoloji her eğitim düzeyinden ve meslek grubundan insanların faydalanabileceği bir uğraş, bir görme biçimi veya bir araçtır. Bir bilim olarak sosyolojinin yöntem ve kavram havzası genişledikçe bir düşünme biçimi olarak sosyolojik muhayyile de güçlenmektedir. Emektarlarının bilime yaptığı katkı popüler kullanıma açıldıkça sosyoloji gündelik hayata daha etkin müdahil olmaktadır.
Tarihsel bir aktarımla Türkiye Sosyalist Solunda beş akımın belirgin olduğu iddia edilmektedir. Araştırma kapsamında Türkiye’de aktif faaliyet yürüttüğü tespit edilen otuz iki sosyalist grup arasından işçi sınıfı merkezli solu temsilen Devrimci İşçi Partisi, radikal solu temsilen Ezilenlerin Sosyalist Partisi, yeni solu temsilen Halkevleri, kimlik merkezli solu temsilen AKA-DER / Kaldıraç Dergisi ve cumhuriyetçi solu temsilen Halkın Kurtuluş Partisi örnek gruplar olarak seçilmiştir. Bu grupların mensupları ile gerçekleştirilen görüşmeler ve yayınlarının taranmasının yanı sıra dil dışı semboller ve ritüeller de birer veri kaynağı olarak değerlendirilmiştir.
Araştırma boyunca çift yönlü bir kodlama, kategorileştirme ve tematik betimleme yürütülmüştür. Bir taraftan din kuramları ve dinler tarihi üzerine yürütülen okumalar diğer taraftan saha araştırması ve kaynak taraması sonucunda belirlenen şu yedi tema altında sosyalist anlam sisteminin dinsel niteliği gösterilmektedir: Ontolojik Güvenlik Kaynağı Olarak Sosyalist Anlam Sistemi, Kolektif Belleğin Kurulması, Ölüm Fikriyle Mücadele, Kişilik Kültünün Oluşturulması, Mekânın ve Zamanın Kutsallaşması, Zorunlu Kutsal Şiddet Olarak Devrim Fikri ve Sosyalist Ahlak ve Topluluk.
Türkiye Sosyalist Solu örneğinde sosyalist anlam sisteminin geleneksel dinsel anlam sistemleri gibi üç temel özelliğe sahip olduğu söylenebilmektedir: maddi ve sosyal gerçekliği bütünsel bir biçimde anlama ihtiyacını cevaplayarak insanı belirsizlik tehdidinden korumak, kutsal bir ontolojik statüye yerleşerek kültürel kurumsallaşmaların sorgulanmaksızın sürekliliğini sağlamak ve topluluk yoluyla ahlaki kontrolü gerçekleştirmek. Bu üç özellikle dinin din olmayandan ayrılarak tanımlanması sağlanmakta ve bu tanımlama ışığında araştırmanın sonuç bölümünde güncel din sosyolojisi çalışmalarına bir dizi öneride bulunulmaktadır.
Anahtar kelimeler: Anlam sistemi, din sosyolojisi, dinin tanımlanması, sekülerleşme kuramı, sosyalizm, Türkiye Sosyalist Solu