18.11.2012
İstanbul Akvaryum
bir liste yapıp her hafta sonu istanbulu yeniden gezmek istiyorum..çoluk çocuk hemde..uzak yerlerde bunu yapabiliyoruz ama yaşadığımız şehre gelince!!!
bugün İstanbul Akvaryum daydık. Çocuklar bayıldı biz bayıldık..
İstanbul Akvaryum dünyanın en büyük tematik akvaryumu ünvanını taşıyor..Giriş ücreti makul, ayrıca Müzekart sahiplerine %20 indirim avantajı sunuyor.. Vestiyeri ücretsiz, ayrıca biz ufaklığın pusetini yanımıza almayı unutmuşuz kimlik karşılığı puset bile aldık.. İçeride herşey düşünülmüş.. Yiyecek, İçeçek sıkıntısı yok ayrıca çıkışa yakın bir dondurmacı var..Dondurma için bir kez daha gidilebilir biz o kadar beğendik ;)
Gezinin ardından çıkışta bulunan hediye dükkanından alışveriş yapabilirsiniz..
7.11.2012
Kızıma..
11.ekim.2012..6.yasımıza bastık..
Rengarenk balonlarla karşıladı yeni yaşı..Her birine ayrı bir umut ufledi anne baba..
Seni çok seviyorum annecim diyorsun ya...bir bilsen benim sevgimi..Tüm umutların gerçekleşmesi dileğiyle.. Minik kuşum uçtu yuvadan her sabah uçuruyorum, akşam geri geliyor yuvasına koşarak.. Şeker hamurumu artık emin eller şekillendiriyor.. Günler birbirini kovalıyor ben yetişemiyorum sen büyüyorsun... Up uzun, hayırlı ömrün olsun yavrum..iyi ki doğdun..
Kahvaltının Yıldızı "Nutella"
Bu sabah katıldığım lezzetli etkinliği bloguma eklemesem gözüme uyku girmezdi.. Hafta içi sevgili Tülay hanımdan aldığım davet ile Nutella'nın Ortaköyde harika bir mekanda organize ettiği leziz bir kahvaltıya katıldım.. Benim için en vazgeçilmez öğünün Nutellayla taçlanmış olması ve uzun zamandır göremediğim blogger dostlarımla buluşmam harikaydı..
İtalya'nın dünyaca ünlü çikolata firması Ferrero'nun üretimini yaptığı Nutellanın fındıklarının tamamının özenle seçilmiş Türk fındığı olması beni hem şaşırttı hem mutlu etti..
Kahvaltıya Nutella ile farklı yorumlar getirmek isterseniz sizin hayal gücünüze kalmış.. Nutellalı krepler, pancakeler, muffinler, kruvasanlar....
afiyetle..
7.08.2012
Haftasonu Gezmeleri Şile & Kelif
Amerika maceralarına kısa bir ara verip haftasonu iftar sofralarını paylaşmak istedim..Ramazanda geri sayım başladı.. Sevdiklerimizle paylaşılan sofraların üstelikte ramazan sofralarının tadı bir başka. Bir de ramazan sofrasında ayrı bir bereket bolluk var.. Her haftasonu ayrı keyifli geçti çok şükür.. Cumartesi günü de Fatma teyzemizin ve kuzenlerimizin Şiledeki yazlığına davetliydik..
Soframız da yok yoktu..Yarmalı Nohutlu Çorba, Karalahana Dolması, Çerkez Tavuğu (Gürcüce: Zeti), Güveç, Pilav, Börekler, Salatalar, Kızartmalar, İftariyelikler,....
Hepsi birbirinden lezzetli tadlardı..Allahu teala olmayanlara çok çok versin bu tadı herkese taddırsın inşaAllah.. Teyzecim, Demetcim ve Tülinciğimin ellerine sağlık..
Pazar günü de iftar saatine kadar şilenin yorgunluğunu atıp iftarda dostlarımızla olmak üzere Kelif'te buluştuk..
Daha önce gitmediğim bir yer olduğu için çok sevindim..Acaba çocuklarla rahat edebilir miyiz düşüncesiyle gitmeden google de bakındım ama bir kaç kişinin olumsuz eleştirisi acıkçası biraz tedirgin etti ama gittiğimizde gösterilen ilgi, çocuk oyun alanlarının ferah ve temiz olması, ortamın ferah ve şık olması yemeklerin lezzeti bizi mest etti..
İş merkezlerinin arasında olduğundan şimdiye kadar pek keşfedilmemiş gibi dursa da belli bir müşterisinin olduğu elit ve çocuklu aileler için çok çok rahat bir yer..bahçesinde kocaman şemsiyeleri vardı..ramazandan sonra pazar kahvaltısı için ilk yerimizi bulduk bile..
Aslında o gün tanıştığım ve çok sevdiğim sevgili Büşra ve Ayşe ablacımla sözleşmiştik.. Kelif'ten blogda bahsetmeyecektim.. Fazla duyulmasın burası da bize kalsın diye ama eşim bence bahsetmelisin deyince kıramadım onu ;)
Herkese güllaç tadında ramazan sofraları diliyorum..
2.08.2012
Part 2. Philadelphia & Longwood Gardens
Amerikaya gelişimizin asıl nedeni eşimin Philadelphia da ki denetimiydi.. Organizasyonu ona yapmış aracı Philadelphia dan kiralamıştık. Saolsun Halitcim başharfie'nin eşi olur kendileri ;) bizi otelimizden alıp 3 saatlik yol yapıp diğer otelimize kadar yerleştirdi. Aracımızıda öncesinden Halit'in yardımıyla kiralamıştık..Otele varmadan kiralanan aracımızı teslim alıp, sonra Wallmart'a gidip onsuz hiç biyere gidemeyeceğimiz GPRS imizi ve çocukların koltuklarını aldık.. Philedalpiada ve bundan sonraki konaklayacağımız yerlerde Hampton Inn ı tercih ettik.. Otelin fiyatı ortalama bir ücret, bölgeye göre değişiyor ama çocukları olanlar için ozellikle çok rahat edeceğiniz çok temiz bir otel zinciri..ayrıca fiyata kahvaltısıda dahil..
Eşyaları odaya bıraktıktan sonra ilk işimiz aşırı acıkan karnımızı doyurmaktı..Saolsun Halitin tavsiyesiyle geldiğimizden beri ilk defa lezzetli bir yemekle karşılaştığimiz ve güneye devam eden yolculuğumuzda sık sık uğrayacağımız Cracker Barrel e gedik..Porsiyonları bizimkilerin 2 katı desem abartmış olmam..en çokda roseberry lemonate e bayılıyorduk..
Ertesi gün eşim denetime gitti ve ben çocuklarla başbaşa kaldım.. açıkcası başta biraz ürktüm, ny tan sonra çok ıssız geldi..2 çocukla ben ne yapsam merkeze de uzağım diye düşünürken kahvaltıya indik...yumurta ve zeytin dışında güzel bir kahvaltıydı.. çalışanların ve oteldeki diğer konaklayanların çocuklara karşı ilgisi ve nezaketleri beni çok rahatlattı..kahvaltıdan sonra biraz dışarda dolaşmaya çıktık ama çok fazla görecek bişey yoktu otellerin yanyana yerleştiği bir bölgeydi..Yayaların yürümesi için yol bile yoktu bizde otellerden atlaya atlaya akşam ki geldiğimiz Crakcer Barrel e geldik.. Çocuklar dükkandaki hediyelikleri incelediler tek tek, sonra oturduk çocuklar limonata içtiler ve verdikleri boyama kağıtlarına resme daldılar.. bense kendimi bi filmin içindeymisim gibi hissedip kahvemi yudumluyor ve muhteşem apple pie ımı yiyordum..
Eşim gelince Collingswood a gittik. Eski amerikan evlerinin olduğu bir bölge..Göl kıyısında oturduk..biraz dolaşıp otele döndük, eşimin denetim yaptığı Andrew le yemeğe çıktık..Kendisini ve ailesini en kısa sürede istanbula davet ederek ayrıldık :)
Ertesi gün Washingtona gitmek üzere otelden ayrıldık, öncesinde yolumuzun üzerindeki Botanik Parka uğramak üzere GPRS e adresi yazdık.. Güneye gittikçe hava giderek ısınıyordu, kışlık kıyafetlerimiz yerine baharlıkları bıraktı.. Merakla yola koyulduk..Yaklaşık 1 saat sonra Longwood Gardens Botanik Parkına geldik.. O kadar büyük bir park ki..Yerleşime, düzene hayran olduk.. Parkın her yerini karış karış gezdik..
Amerikan zenginlerinden Dupond'ların bağışladığı bir araziymiş, parkın içinde yaşadıkları evde geziliyor..Ayrıca çok güzel de bir dinlenme restorant kısmı da vardı..Biraz oturup ayaklarımızı dinlendirdik..Bizim gittiğimiz dönem de henüz toprak yeni canlanıyordu..Kapalı olan botanik kısmına girdiğimizde ise kendimizi tropik bir adada hissettik, mis kolan yüzlerce lillium, rengarenk ve kocaman orkide ağaçları, binlerce çeşit bitki.. biz parkın orkide festivali dönemine denk gelmiştik..miss gibi çiçek kokularını içimize çekip yaz ayında da gelmeli diye istemesek te ayrıldık..
Eşyaları odaya bıraktıktan sonra ilk işimiz aşırı acıkan karnımızı doyurmaktı..Saolsun Halitin tavsiyesiyle geldiğimizden beri ilk defa lezzetli bir yemekle karşılaştığimiz ve güneye devam eden yolculuğumuzda sık sık uğrayacağımız Cracker Barrel e gedik..Porsiyonları bizimkilerin 2 katı desem abartmış olmam..en çokda roseberry lemonate e bayılıyorduk..
Ertesi gün eşim denetime gitti ve ben çocuklarla başbaşa kaldım.. açıkcası başta biraz ürktüm, ny tan sonra çok ıssız geldi..2 çocukla ben ne yapsam merkeze de uzağım diye düşünürken kahvaltıya indik...yumurta ve zeytin dışında güzel bir kahvaltıydı.. çalışanların ve oteldeki diğer konaklayanların çocuklara karşı ilgisi ve nezaketleri beni çok rahatlattı..kahvaltıdan sonra biraz dışarda dolaşmaya çıktık ama çok fazla görecek bişey yoktu otellerin yanyana yerleştiği bir bölgeydi..Yayaların yürümesi için yol bile yoktu bizde otellerden atlaya atlaya akşam ki geldiğimiz Crakcer Barrel e geldik.. Çocuklar dükkandaki hediyelikleri incelediler tek tek, sonra oturduk çocuklar limonata içtiler ve verdikleri boyama kağıtlarına resme daldılar.. bense kendimi bi filmin içindeymisim gibi hissedip kahvemi yudumluyor ve muhteşem apple pie ımı yiyordum..
Eşim gelince Collingswood a gittik. Eski amerikan evlerinin olduğu bir bölge..Göl kıyısında oturduk..biraz dolaşıp otele döndük, eşimin denetim yaptığı Andrew le yemeğe çıktık..Kendisini ve ailesini en kısa sürede istanbula davet ederek ayrıldık :)
Ertesi gün Washingtona gitmek üzere otelden ayrıldık, öncesinde yolumuzun üzerindeki Botanik Parka uğramak üzere GPRS e adresi yazdık.. Güneye gittikçe hava giderek ısınıyordu, kışlık kıyafetlerimiz yerine baharlıkları bıraktı.. Merakla yola koyulduk..Yaklaşık 1 saat sonra Longwood Gardens Botanik Parkına geldik.. O kadar büyük bir park ki..Yerleşime, düzene hayran olduk.. Parkın her yerini karış karış gezdik..
Amerikan zenginlerinden Dupond'ların bağışladığı bir araziymiş, parkın içinde yaşadıkları evde geziliyor..Ayrıca çok güzel de bir dinlenme restorant kısmı da vardı..Biraz oturup ayaklarımızı dinlendirdik..Bizim gittiğimiz dönem de henüz toprak yeni canlanıyordu..Kapalı olan botanik kısmına girdiğimizde ise kendimizi tropik bir adada hissettik, mis kolan yüzlerce lillium, rengarenk ve kocaman orkide ağaçları, binlerce çeşit bitki.. biz parkın orkide festivali dönemine denk gelmiştik..miss gibi çiçek kokularını içimize çekip yaz ayında da gelmeli diye istemesek te ayrıldık..
30.07.2012
Part 1. New York City
Öncelikle bu işin altından nasıl kalkacağımı hala bilemesemde elimden geldiğince çok detaya girmeden yolcuğumuzun ilk bölümüne başlıyorum..
Aslında o kadar resim var ama ondan ona aktarma problemi ve hazır çocuklarda uyumuşken başladığım işi bitireyim dediğimden elimizdeki resimlerle idere edeceğiz artık..Allahtan orada minikte olsa gün gün bi kenara yaptıklarımızı yazmışım..bu postta çok faydası olacak teşekkürler günlük ;)
1.Gün:
10 saatlik uçus yolculuğumuzun ardından saat 16:00 da JFK ye indik..Bu arada şunu belirteyim 2 çocukla 10 saat uçakla ne yaparız kabuslarımızın yersiz olduğunu anladık. Bizimkiler kendilerini çok güzel oyaladılar..İkiside koltuklardaki ekranla baya haşır neşir oldular, uyudular,uyandılar arada koridorlarda gezindiler..yolculuk için aldığım bir çanta dolusu şeker,kraker,vb..şeylerede hiç gerek kalmadı..Birde çocuklu olmanın avantajından Türkiyede olmasa da JFK havaalanında baya yararlandık..Şerit kuyruklardan dolanmadan bizi geçirdiler ve sorunsuz bir şekilde çıkışımızı yaptık..
Taksi ile 1 saatte Brooklyn üzerinden Manhattan a gecerek otelimize geldik..Uçaktan çok taksi de yoruldum diyebilirim..Çocukların iyice sabrı kalmamıştı..
Otelimize bayıldık.. Doğru tercih yaptığımız için çok sevindik ve seyahat planımızda bizden çok ilgilenen BerryCafemize çok çok dua ettik. Seyahat edeceklere ve özellikle çocuklu olanlara ilk tavsiyem otel seçiminde bonkör davranmaları. Otel seçimini yaklaşık 1 ay öncesinden internet üzerinden yaptık. bu ve bu tavsiye siteler. Gezi alanlarına yakın olması çocuklar olmasa heryere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz ama çocukla birde bizim gibi baharda gitmişseniz ve hava güneşli olsada buz gibi ayazsa metro hem ucuz hem çok pratik.. Oteli iyi secmek o açıdan kritik nokta.
Odaya yerleşince karşılaştığımız manzara bize burası "New York Amerika" dedik..Rafet el Romanı anmadan geçemedik ;) Otelin tam önünde 11 eylülde yıkılan ikiz binaların inşaatı vardı.. Asıl yıkılan yerlere suyu içe akan ürkütücü birer havuz yapmışlar..Her gün binlerce ziyaretçi gelip resim çekiniyordu..
Biraz dinlendikten sonra aşağı inip otelin etrafında bir tur attık. Yakındaki MC Donaldsa girdik..Yediğimiz hamburgeri hiç beğenmeyerek çıktık..Century 21 e girdik. Burayı şeymanın blogundan biliyordum.. Benim için günün en tatlı kısmı başlamıştı..
Tabiki ilk gün alışveriş edecek değildim ama otelin hemen yanında olması sayesinde diğer günlerde bol bol kapısını aşındırdım..Bu kısa keşiften sonra odamıza döndük ve tatlı bir uykuya daldık...
2. Gün:
Sabah 6:00 da gözlerimizi açtık biraz oyalanıp kendimizi sokağa attık. Listedeki ilk yer tabiki Empire State Building di.Metroyla Central Station durağına geldik. Banana Republic, H&M, Zara , 5 th. street den ilerledik. Bu arada kahvaltı yapmak için bir yer bakınıyorduk ki Cafe Metroyu gözümüze kestirdik ve ilk bagelli kahvaltımıza da başlamış olduk. bundan sonraki diğer 4 günde bagelden başka bişey yiyemeyeceğimizi bilemeden :)
Pusette çocuğu olupta metro kullanacaklara kritik bir tüyo vermek istiyorum. Metro kartı aldıktan sonra malesef normal insanlar gibi turnikelerden geçemiyorsunuz. (Eğer metro görevlisi yok sa ki nadir bir durum biletleri genelde kredi kartıyla aldık) Sizde ne yapıyorsunuz emergency exit kapısının önünde bekliyorsunuz..Metrodan inenlerden rica edip içerden butona basmalarınızı istiyorsunuz. ve dat dat dat seslerinde kapı açılıyor sizde içeri girebiliyorsunuz :)
Bu önemli tüyodan sonra Empire State Building den bahsedeyim.. Kesinlikle İyikide çıkmısız ama 86. katta 9 martta hava o kadar soğuktu ki önce çocuklarla hızlı bir tur attık fotolar çekindik..ardından nöbetleşe çocukları içerde tutarak new york u seyr eyledik. Girişte çektikleri hatıra resmide alarak tarihe geçmiş olduk..sanırım resim 30 dolar civarıydı..ama hatıradır bir daha gelirsek almayız dedik ve bunu unutmaya çalıştık ;)
Ardından alt kattaki Starbucksta sıcak kahvelerimizi içip güç toplamaya çalıştık. Bu arada sıcağı gören Emir uyudu, Berinde hemen resim yapmaya başladı..Dinlenip Emirde uyanınca çocukları sıkı sıkı giydirip başladık yürümeye..34. st de Macy's, Gap karşımıza çıkan büyük binalardı. İçlerine girip biraz dolaştık sonra alışveriş yapmak için gelmedik gezmeye geldik diyerekten attık kendimizi sokağa.. Sonunda Time Square a ulaştık. ToysR us a bakındık. Çocuklar için birkaç ihtiyaç aldık. KFC de yemek yedik..Burayı da hiç beğenmedik..Timesquare meydanında basamaklarda oturduk kalabalığı izledik..
Akşam olmaya başlamıştı.. Burayı mutlaka gece görmelisiniz dedi bilenler bizde o zaman otele dönelim gece gelelim dedik ve metroyla binbir macerayla otelimize ulaştık..Macera derken ufak bir yön problemi yaşadık bu arada küçükte büyükte uyumuşlardı..emir kucağımda berin pusetteydi..derken yanlış yöne gittiğimizi anladık indik bakınırken babası Türk annesi Arnavut olan bir bayan türk olduğumuzu anlayıp yanımıza geldi, bize yardım eden zenci genci yolladı ben ilgilenirim dedi ve bizi öbür tarafa geçirip doğru hatta bindirdi. Burada beni etkileyen en çok insanların inanılmaz kibar ve yardımsever olmaları. Kapıları muhakkak birbirlerine tutuyorlar, tanımadıklarına yardımdan çekinmiyorlar ve daima güleryüzlüler..
Odaya geldik ama çocuklar uyanıcak gibi değillerdi..bizde yarın için plan yapıp dinlendik..
3.Gün:
Çok planlı olmamak gerek..Herşeyin başı sağlık ve hep inşaallah demeli..bu orada kafama bir kez daha kazındı..
sabah yine 6:00 da uyandık..Çıkmaya hazırlanırken emir pencere önünde yürürken bi anda düştü ve kaşı yarıldı.. bi anda heryeri kan oldu..ben ve soğukkanlı bildiğim eşim şoka girdik başta..sonra çok şükür biraz kanı durdurduk..hemen otel görevlilerini aradık ilk yardım çantası getirdiler..Otelin doktorunun olmadığını öğrenince tekrar bir şoka girdik..İlk yardım malzemeleriyle yarayı temizledik, yara iyileştirici krem sürdük bantladık.. Dr.Halidimizi aradık..anlattık böyle böyle, panik yapmayın bişey olmaz çıkın dolaşın dedi.. Sözüne güvenerek çıktık dışarı.. Kahvaltımızı yaptık..Çok şükür Emir de çok iyiydi..Allahtan kemiğinin üzerine düşmüşte tam başı yada gözü etkilenmedi.. Ama minik yavrumun kaşında sanırım hiç düzelmeyecek minik bir amerika hatırası kaldı.. buna da şükür..
Wall Street otelimize bir kaç blok ötede. Paranın merkezini biraz turladık.. Meşhur Boğanın önünde fotolarımızı çekindik. hatta bir sokak müzisyeni milli marşımızı çaldı biz yanından geçerken.. Özgürlük Heykeline ulaşmak için Batery Park a yürüdük. Buradan Özgürlük Heykeline gitmek için ferryler kalkıyor. Cumartesi olduğu içinmi bilmiyorum o kadar kuyruk vardı ve hava o kadar sertti ki vazgeçip geri döndük.
Moral bulmam açısından Century 21 e girdik ve biraz alışveriş yaptık :) New York Pizzacısında hayatımda yediğimiz en güzel pizzaları yedik yada 3 gündür düzgün bişey yemediğimizden bize öyle geldi ama çok lezzetlilerdi..
Pizzaların ardından yürüyerek ChinaTown a geçtik. Little Italy yi de gezindik...Açıkçası çin mahallesini daha bir filmlerdeki gibi hayal ediyordum ama sanırım eskiden öyleymiş..Kocaman 2 kaldırımda ortasında yol var sağlı sollu yürüyorsunuz.. ama bir kaç çin lokantasına eşimle ben sırayla girdik yemeklere baktık...domuzlar,böcekler,bilimum değişik hayvanat..halimize şükredip dinlenmek üzere odamıza döndük.
Çocuklarla da olsa gelmişken her yeri görelim istiyoruz..Çok şükür onlarda çok sorun çıkarmıyorlar.. Akşam daha bir kendimizden emin dogru istasyona yürüyerek tam da istediğimiz yere Time Square geldik. Her yer ışıl ışıldı. NY da en beğendiğimiz yer...hava soğukluğuna aldırmadan panoların ışıklarıyla ısındık..
İndiğimiz istasyonda baya kapsamlı bir konser bile vardı..Dönerken hala devam ediyordu..
Dönüşte bir puset daha aldık..Yeni aldığımız baston pusete Emir bindi, diğerine de yürümekten uyuyakalan kızımız :) NY daki son gecemizide böyle bitirdik.
4.Gün:
Son gün Central Park gezimiz var..
Metroyla otelin önündeki hattan Central Park'a gittik. Öğlene kadar vaktimiz olduğu için kahvaltı yapmayıp yanımıza aldık. Parkın dışında bisikletçiler ve at arabaları var. Eşim Mumın isminde afrikalıyla saati 70 dolara pazarlık yapıp yanımıza geldi..Bisikletin arkasına hepimiz bindik.. Mumin bize kısa bir tur attırdı ünlülerin kaldığı evleri gösterdi, arada bisikletin giremediği yerlere bizi yolladı o sırada kendi dinlendi, inip arada fotograflarımızı çekti, çocuklarından eşinden bahsetti, kısa ama keyifli bir tur oldu. En çok görmek istediğim yere en son sıra gelmesine üzüldüm ama yinede 1,5-2 saat gezdik. Ağaçlar kupkuruydu ama parkta koşanlar,yürüyüş yapanlar, bizim gibi turistler, öğrenciler, ördekler, sincaplar parkı hareketlendiriyorlardı.
Odamıza dönüp valizlerimizi hazıradık, çıkış için aşağı indik. NewYork tan ayrılma vakti gelmişti..
Aslında o kadar resim var ama ondan ona aktarma problemi ve hazır çocuklarda uyumuşken başladığım işi bitireyim dediğimden elimizdeki resimlerle idere edeceğiz artık..Allahtan orada minikte olsa gün gün bi kenara yaptıklarımızı yazmışım..bu postta çok faydası olacak teşekkürler günlük ;)
1.Gün:
10 saatlik uçus yolculuğumuzun ardından saat 16:00 da JFK ye indik..Bu arada şunu belirteyim 2 çocukla 10 saat uçakla ne yaparız kabuslarımızın yersiz olduğunu anladık. Bizimkiler kendilerini çok güzel oyaladılar..İkiside koltuklardaki ekranla baya haşır neşir oldular, uyudular,uyandılar arada koridorlarda gezindiler..yolculuk için aldığım bir çanta dolusu şeker,kraker,vb..şeylerede hiç gerek kalmadı..Birde çocuklu olmanın avantajından Türkiyede olmasa da JFK havaalanında baya yararlandık..Şerit kuyruklardan dolanmadan bizi geçirdiler ve sorunsuz bir şekilde çıkışımızı yaptık..
Taksi ile 1 saatte Brooklyn üzerinden Manhattan a gecerek otelimize geldik..Uçaktan çok taksi de yoruldum diyebilirim..Çocukların iyice sabrı kalmamıştı..
Otelimize bayıldık.. Doğru tercih yaptığımız için çok sevindik ve seyahat planımızda bizden çok ilgilenen BerryCafemize çok çok dua ettik. Seyahat edeceklere ve özellikle çocuklu olanlara ilk tavsiyem otel seçiminde bonkör davranmaları. Otel seçimini yaklaşık 1 ay öncesinden internet üzerinden yaptık. bu ve bu tavsiye siteler. Gezi alanlarına yakın olması çocuklar olmasa heryere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz ama çocukla birde bizim gibi baharda gitmişseniz ve hava güneşli olsada buz gibi ayazsa metro hem ucuz hem çok pratik.. Oteli iyi secmek o açıdan kritik nokta.
Odaya yerleşince karşılaştığımız manzara bize burası "New York Amerika" dedik..Rafet el Romanı anmadan geçemedik ;) Otelin tam önünde 11 eylülde yıkılan ikiz binaların inşaatı vardı.. Asıl yıkılan yerlere suyu içe akan ürkütücü birer havuz yapmışlar..Her gün binlerce ziyaretçi gelip resim çekiniyordu..
Biraz dinlendikten sonra aşağı inip otelin etrafında bir tur attık. Yakındaki MC Donaldsa girdik..Yediğimiz hamburgeri hiç beğenmeyerek çıktık..Century 21 e girdik. Burayı şeymanın blogundan biliyordum.. Benim için günün en tatlı kısmı başlamıştı..
Tabiki ilk gün alışveriş edecek değildim ama otelin hemen yanında olması sayesinde diğer günlerde bol bol kapısını aşındırdım..Bu kısa keşiften sonra odamıza döndük ve tatlı bir uykuya daldık...
2. Gün:
Sabah 6:00 da gözlerimizi açtık biraz oyalanıp kendimizi sokağa attık. Listedeki ilk yer tabiki Empire State Building di.Metroyla Central Station durağına geldik. Banana Republic, H&M, Zara , 5 th. street den ilerledik. Bu arada kahvaltı yapmak için bir yer bakınıyorduk ki Cafe Metroyu gözümüze kestirdik ve ilk bagelli kahvaltımıza da başlamış olduk. bundan sonraki diğer 4 günde bagelden başka bişey yiyemeyeceğimizi bilemeden :)
Pusette çocuğu olupta metro kullanacaklara kritik bir tüyo vermek istiyorum. Metro kartı aldıktan sonra malesef normal insanlar gibi turnikelerden geçemiyorsunuz. (Eğer metro görevlisi yok sa ki nadir bir durum biletleri genelde kredi kartıyla aldık) Sizde ne yapıyorsunuz emergency exit kapısının önünde bekliyorsunuz..Metrodan inenlerden rica edip içerden butona basmalarınızı istiyorsunuz. ve dat dat dat seslerinde kapı açılıyor sizde içeri girebiliyorsunuz :)
Bu önemli tüyodan sonra Empire State Building den bahsedeyim.. Kesinlikle İyikide çıkmısız ama 86. katta 9 martta hava o kadar soğuktu ki önce çocuklarla hızlı bir tur attık fotolar çekindik..ardından nöbetleşe çocukları içerde tutarak new york u seyr eyledik. Girişte çektikleri hatıra resmide alarak tarihe geçmiş olduk..sanırım resim 30 dolar civarıydı..ama hatıradır bir daha gelirsek almayız dedik ve bunu unutmaya çalıştık ;)
Ardından alt kattaki Starbucksta sıcak kahvelerimizi içip güç toplamaya çalıştık. Bu arada sıcağı gören Emir uyudu, Berinde hemen resim yapmaya başladı..Dinlenip Emirde uyanınca çocukları sıkı sıkı giydirip başladık yürümeye..34. st de Macy's, Gap karşımıza çıkan büyük binalardı. İçlerine girip biraz dolaştık sonra alışveriş yapmak için gelmedik gezmeye geldik diyerekten attık kendimizi sokağa.. Sonunda Time Square a ulaştık. ToysR us a bakındık. Çocuklar için birkaç ihtiyaç aldık. KFC de yemek yedik..Burayı da hiç beğenmedik..Timesquare meydanında basamaklarda oturduk kalabalığı izledik..
Akşam olmaya başlamıştı.. Burayı mutlaka gece görmelisiniz dedi bilenler bizde o zaman otele dönelim gece gelelim dedik ve metroyla binbir macerayla otelimize ulaştık..Macera derken ufak bir yön problemi yaşadık bu arada küçükte büyükte uyumuşlardı..emir kucağımda berin pusetteydi..derken yanlış yöne gittiğimizi anladık indik bakınırken babası Türk annesi Arnavut olan bir bayan türk olduğumuzu anlayıp yanımıza geldi, bize yardım eden zenci genci yolladı ben ilgilenirim dedi ve bizi öbür tarafa geçirip doğru hatta bindirdi. Burada beni etkileyen en çok insanların inanılmaz kibar ve yardımsever olmaları. Kapıları muhakkak birbirlerine tutuyorlar, tanımadıklarına yardımdan çekinmiyorlar ve daima güleryüzlüler..
Odaya geldik ama çocuklar uyanıcak gibi değillerdi..bizde yarın için plan yapıp dinlendik..
3.Gün:
Çok planlı olmamak gerek..Herşeyin başı sağlık ve hep inşaallah demeli..bu orada kafama bir kez daha kazındı..
sabah yine 6:00 da uyandık..Çıkmaya hazırlanırken emir pencere önünde yürürken bi anda düştü ve kaşı yarıldı.. bi anda heryeri kan oldu..ben ve soğukkanlı bildiğim eşim şoka girdik başta..sonra çok şükür biraz kanı durdurduk..hemen otel görevlilerini aradık ilk yardım çantası getirdiler..Otelin doktorunun olmadığını öğrenince tekrar bir şoka girdik..İlk yardım malzemeleriyle yarayı temizledik, yara iyileştirici krem sürdük bantladık.. Dr.Halidimizi aradık..anlattık böyle böyle, panik yapmayın bişey olmaz çıkın dolaşın dedi.. Sözüne güvenerek çıktık dışarı.. Kahvaltımızı yaptık..Çok şükür Emir de çok iyiydi..Allahtan kemiğinin üzerine düşmüşte tam başı yada gözü etkilenmedi.. Ama minik yavrumun kaşında sanırım hiç düzelmeyecek minik bir amerika hatırası kaldı.. buna da şükür..
Wall Street otelimize bir kaç blok ötede. Paranın merkezini biraz turladık.. Meşhur Boğanın önünde fotolarımızı çekindik. hatta bir sokak müzisyeni milli marşımızı çaldı biz yanından geçerken.. Özgürlük Heykeline ulaşmak için Batery Park a yürüdük. Buradan Özgürlük Heykeline gitmek için ferryler kalkıyor. Cumartesi olduğu içinmi bilmiyorum o kadar kuyruk vardı ve hava o kadar sertti ki vazgeçip geri döndük.
Moral bulmam açısından Century 21 e girdik ve biraz alışveriş yaptık :) New York Pizzacısında hayatımda yediğimiz en güzel pizzaları yedik yada 3 gündür düzgün bişey yemediğimizden bize öyle geldi ama çok lezzetlilerdi..
Pizzaların ardından yürüyerek ChinaTown a geçtik. Little Italy yi de gezindik...Açıkçası çin mahallesini daha bir filmlerdeki gibi hayal ediyordum ama sanırım eskiden öyleymiş..Kocaman 2 kaldırımda ortasında yol var sağlı sollu yürüyorsunuz.. ama bir kaç çin lokantasına eşimle ben sırayla girdik yemeklere baktık...domuzlar,böcekler,bilimum değişik hayvanat..halimize şükredip dinlenmek üzere odamıza döndük.
Çocuklarla da olsa gelmişken her yeri görelim istiyoruz..Çok şükür onlarda çok sorun çıkarmıyorlar.. Akşam daha bir kendimizden emin dogru istasyona yürüyerek tam da istediğimiz yere Time Square geldik. Her yer ışıl ışıldı. NY da en beğendiğimiz yer...hava soğukluğuna aldırmadan panoların ışıklarıyla ısındık..
İndiğimiz istasyonda baya kapsamlı bir konser bile vardı..Dönerken hala devam ediyordu..
Dönüşte bir puset daha aldık..Yeni aldığımız baston pusete Emir bindi, diğerine de yürümekten uyuyakalan kızımız :) NY daki son gecemizide böyle bitirdik.
4.Gün:
Son gün Central Park gezimiz var..
Metroyla otelin önündeki hattan Central Park'a gittik. Öğlene kadar vaktimiz olduğu için kahvaltı yapmayıp yanımıza aldık. Parkın dışında bisikletçiler ve at arabaları var. Eşim Mumın isminde afrikalıyla saati 70 dolara pazarlık yapıp yanımıza geldi..Bisikletin arkasına hepimiz bindik.. Mumin bize kısa bir tur attırdı ünlülerin kaldığı evleri gösterdi, arada bisikletin giremediği yerlere bizi yolladı o sırada kendi dinlendi, inip arada fotograflarımızı çekti, çocuklarından eşinden bahsetti, kısa ama keyifli bir tur oldu. En çok görmek istediğim yere en son sıra gelmesine üzüldüm ama yinede 1,5-2 saat gezdik. Ağaçlar kupkuruydu ama parkta koşanlar,yürüyüş yapanlar, bizim gibi turistler, öğrenciler, ördekler, sincaplar parkı hareketlendiriyorlardı.
Odamıza dönüp valizlerimizi hazıradık, çıkış için aşağı indik. NewYork tan ayrılma vakti gelmişti..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)