12 Mart 2010 Cuma

Evet sevgili günlük.
Sona yaklaşıyoruz seninle.

13 Mart Cumartesi günü yapacağımız baby shower partimizin hediyesi olarak bu sayfaların gerçek sahiplerine teslim edeceğim seni.

Devir teslim töreninden sonra ilk olarak adın değişecektir sevgili günlük. Uygun bir isim düşüneceğiz artık senin için  : )

Ve sevgili Saner…

Ailemizin en küçük adayı, Lâl’e ablalık sıfatını verecek miniğim, tontoşum.

Günlüğümüze Anne Yarısı demiştim.

Önce buradan başlayayım anlatmaya…

Anne yarısı olmak ne demek bilmedim ben.

Direk anne sıfatıyla başladım anneliğe. Oysa ki annen “anne yarısı” olmak ne demek Lâl'in doğumundan bu yana deneyimliyor. Sana bir sır vereyim mi tontoşum? Aslında Lâl doğduğunda, bebeğimin ilk dakikalarını yaşayamadığım için annen de dahil etrafımdaki herkesi kıskanmıştım.

Bu sebepten olsa gerek annen ve baban teyze olacağım haberini verdiklerinde sanki kendi bebeğim olacakmışcasına sevindiğimi hatırlıyorum, sevinçten ağladığımı hatırlıyorum. Annene nasıl sarıldığımı hatırlıyorum. Hatta elimde tuttuğum çay bardağını karıştırıp nasıl da başka birinin şerbet gibi çayını içtiğimi hatırlıyorum. Şeker kullanmayan biri için bir bardak dolusu şekerli çay içtiğini fark edememesi nasıl imkansız bir şeyse, sen o imkansızı gerçekleştirdin işte hayatımıza girdiğini ilk öğrendiğin dakikalarda…

Önceleri, Lâl’e seni nasıl anlatacağımız epey kafamızı karıştırsa da, sonraları senden ilk nasıl bahsettiğimizi hatırlamayacak kadar doğaçlama gelişti herşey. Lâl sana Can dedi ilk günlerde. Henüz cinsiyetini bile bilmiyorken Can diye seslenmesi bildiği en tanıdık ismi cümle içinde kullanmak istemesinden mi sebep, yoksa seni can gibi sevip sarmalayacağından mı sebep bilemesek de biz anlamından ötürü pek sevdik Can ismini. Hepimiziden önce Lâl’in senin cinsiyetin hakkında yürüttüğü yorumu ancak bir çocuk saflığına malum olabileceğini düşünsek de, anneciğinin göbüşü de bağıra bağıra erkeğim ben diye dolaştı ortalıklarda.

Hamileliğin ilk günlerinde anneciğine hamileliğin en zor yanlarını tattırmış olsan da, annen bütün bulantılarına rağmen günde 5lt. süt içmeye devam etti senin için. Kilolarca meyvesuyu tüketti, babacığın kas yaptı kasa kasa narenciyeleri taşımaktan. Annen sigarayı bile bıraktı.

Sonraları doktor muayenelerinde her şey normal seyirinde giderken kafa karıştırıcı şeyler duyduk doktorundan. Profesörler, işinin erbapları, tahliller, amniyosentezler, emar, genetik testler, heyet raporları derken ailece uyukularımız kaçtı. En çok da annen çekti zahmetini elbette. Bir karelik poz alabilmek için saatlerce emar aletinin içinde kaldı. Hem de defalarca… Seni hareketlendirebilmek için tüketmediği çikolata kalmadı. Neredeyse damak tadın hakkında fikir sahibi olacak kadar tanıdı seni taşıyorken. Baba tarafından acı seveceğini düşünsek de, sen tatlıcısın bunu anladık o günlerde!

Bütün raporlarının temiz çıkması sonucunda yaşattığın sevinci buradan tarif etmek imkansız elbette. Zaten bu sayfaların amacı da bu değil ya, laf lafı açınca konu buraya geldi işte tontoşum…

Demek istediğim o ki, aramıza katılmana sayılı gün kala bir küçük hatıra kalsın istedim. Tüm sevdiklerimize, annenin iş arkadaşlarına haber ettik, organize işler çevirdik. Yarın annen evinizin kapısını açtığında karşında bizleri karşısında görüp, küçük bir şok geçirsin istedik. Yarın annenin göbüşünden bizlere eşlik edecek, her fotoğraf karesinden göz kırpacaksın bize. Belki ileride bir gün bir dizime seni, diğer dizime Lâl’i oturtup sizlere yarın çekeceğimiz kareleri anlatacağım aile albümünüzden. Bak diyeceğim ne kadar gençmişiz, bu karede annen şok olmuştu o yüzden öyle şaşkın bakıyor diyeceğim, Lâl ne kadar da dağıtmış evi diyip söyleneceğim belki de…

Biliyorum çok uzadı bu yazı. Teyze , aldın sazı eline bırakmıyorsun der misin bilmiyorum ama bu günlük için son yazı post edişim olacak ya kıyımda köşemde kalan herşeyi yazasım var.

Sona geldiğimizde ise henüz doğmamış bir bebekten bir temennide bulunacak kadar da iyimser bakıyorum halâ hayata.

Siz; Saner ve Lâl.

Hayatta her zaman birbirinize destek olmanızı, kardeş olmanızı istiyorum sizden.

Karındaş gibi, aynı karından doğmuşcasına bir birinize sarılmanız dileğiyle…

Ve bu dileği, Saner ve Lâl dışında şu an varlıklarını bilmediğimiz tüm kuzenleriniz için diliyorum hayattan :)

Sevgiler.

::Anne Yarısı’ndan::

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder