Books by Prof. Dr. Fevzi Serkan OZDEMIR
Lisans derecesini Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nden a... more Lisans derecesini Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nden almıştır. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'ndeki yüksek lisans eğitimini "Konaklama İşletmelerinde Yönetim Muhasebesi Sistemleri ve Uygulaması" başlıklı tez çalışması ile tamamlamıştır. Doktor unvanını da aynı üniversitede "İç Denetçilerin Gelişen İç Denetim Uygulamalarına ve Paydaş Beklentilerine Uyumu" başlıklı tezi ile almıştır. Doktora sürecinde, 1 yıl süreyle University of Arizona, Eller College of Business bünyesinde ziyaretçi araştırmacı olarak çalışmalarını yürütmüştür. Halen Manisa Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Arş. Gör. İsmail Hakkı ÜNAL Lisans derecesini Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nden almıştır. Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'ndeki yüksek lisans eğitimini "Muhasebe Öğretiminde Diskalkulinin ve Çoklu Zekanın Öğrenme Üzerindeki Etkileri" başlıklı tez çalışması ile tamamlamıştır. İzmir Demokrasi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Doktora programına devam etmektedir. Halen İzmir Demokrasi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nde görev yapmaktadır. Muhasebe, finansal raporlama, muhasebe eğitimi konularında çalışmaktadır.
Davranışsal Muhasebe: Teorik ve Ampirik Çalışmalar, 2021
Unvan ve soy isim esas alınarak sıralama yapılmıştır. * Bu çalışmanın benzerlik oranı iThenticate... more Unvan ve soy isim esas alınarak sıralama yapılmıştır. * Bu çalışmanın benzerlik oranı iThenticate ile %1 olarak belirlenmiştir.
... Özet ÖZET Fevzi Serkan, ÖZDEMİR, Finansal raporlama sistemlerinin bilginin ihtiyaca uygunluğu... more ... Özet ÖZET Fevzi Serkan, ÖZDEMİR, Finansal raporlama sistemlerinin bilginin ihtiyaca uygunluğu açısından değerlendirilmesi: İMKB Şirketlerinde finansal başarısızlık tahminleri yönüyle bir uygulama, Doktora Tezi, Danışman: Prof. Dr. Ercan BAYAZITLI, 267 s. Türkiye'de ...
"SUNUŞ"
Ülkemizde bir bankacılık modeli haline gelen katılım bankacılığının temelleri, 1975 y... more "SUNUŞ"
Ülkemizde bir bankacılık modeli haline gelen katılım bankacılığının temelleri, 1975 yılında yaşanan iki önemli olay ile atılmıştır. Bunlardan ilki, 1975 yılında İslam Kalkınma Bankası'nın kurulması ve Türkiye’nin de kurucu üyeler arasında yer almasıdır. Diğeri ise, özellikle yurt dışında çalışan ve birikimlerini faizsiz esaslara dayalı olarak değerlendirme arzusu içinde olan yurttaşlarımızın, tasarruflarını yurda çekmek amacıyla, 11 Kasım 1975 tarihinde 13 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kısaca DESİYAB olarak bilinen Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası AŞ’nin kurulmasıdır. Ancak topladığı fonları faizsiz kullandırabilecek bir banka olarak kurulmuş olmasına karşın, faizli olarak kullandırma yoluna giden DESİYAB, katılım bankacılığından ziyade, klasik bankacılık modeline yaklaşmıştır. Buna rağmen DESİYAB tecrübesi, Türkiye’nin katılım bankacılığı geçmişinde önemli bir mihenk taşı olmuştur. Katılım bankacılığının, gerçek anlamda hayata geçtiği tarih ise 1985’tir. Bu tarihte Bakanlar Kurulu Kararı ile iki adet özel finans kurumunun kurulmasına izin verilmiştir. Amaç, birikimlerini faiz dışı esaslarla değerlendirme arzusu içinde olan yurttaşlara, birikimlerini yastık altında tutmak yerine değer yargılarına uygun bir yatırım ortamı sağlamanın yanında, ülkenin sermaye birikimini hızlandırmak ve yastık altındaki sermayeyi, ülke ekonomisine kazandırmak idi. Bu nedenle katılım bankacılığı, faizsiz bankacılık modeli olarak lanse edilmiştir. Fakat faizsiz bankacılık, ülkemizde geleneksel bankacılık kadar gelişme gösterememiştir. Bunun en önemli nedeni, bu kurumların açık bir biçimde banka olarak kabul edilmelerinin ve geleneksel bankalar ile aynı düzenlemelere tabi tutulmalarının ancak 01.11.2005 tarih ve 25983 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile mümkün olabilmesidir. Başka bir ifadeyle, geride kalan yirmi yıllık dönemde bu kurumların açık bir şekilde banka olarak kabul edilmemiş olmaları ve geleneksel bankalardan farklı düzenlemelere tabi tutulmaları, bu kurumların yeterli düzeyde gelişme göstermesine engel olmuştur. 5411 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar faizsiz esaslara göre bankacılık faaliyetinde bulunan kurumlar özel finans kurumları adı ile anılmış, bu Kanun ile birlikte ise katılım bankaları olarak anılmaya başlamıştır. Bu nedenle 5411 sayılı Kanun, katılım bankacılığı için bir milat olarak görülmektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre, Türkiye’de kurulu katılım bankaları ile yurt dışında kurulu katılım bankalarının Türkiye'deki şubeleri bu Kanun kapsamı içinde tutulmuştur. Yine bu Kanun’da katılım bankalarının muhasebe ve raporlama sistemi ile ilgili düzenlemelere de yer verilmiştir. Katılım bankaları ile ilgili muhasebe alanında yapılan en önemli düzenleme, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yayımlanan 26 Ocak 2007 tarihinde 26415 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, 1 Ocak 2007 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe giren “Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ” olmuştur. “Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ”in amacı; Tür-kiye’de faaliyet gösteren tüm katılım bankaları için muhasebeleştirme ve finansal raporlama açısından tekdüzeni sağlama, tek tip bilanço ve gelir tablosunun doğrudan elde edilmesi, denetim ve gözetim için gerekli olan bilgilerin doğrulanabilir ve denetlenebilir bir şekilde doğrudan ve sağlıklı olarak elde edilmesi, ekonominin izlenmesi ve yönlendirilmesi için yetkili mercilerin ihtiyaç duyduğu bilgilerle, diğer istatistiki bilgilere doğrudan ulaşılması, finansal analiz, risk analizi, verimlilik analizi gibi çeşitli analiz ve yorumlar için ihtiyaç duyulan bilgilerin standart bir şekilde elde edilmesini sağlamaktır. İşte bu çalışmada da katılım bankalarınca uygulanacak “Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ” çerçevesinde hemen hemen tüm geleneksel bankacılık işlemlerinin kendi çalışma prensiplerine uygun bir biçimde gerçekleştiren katılım bankalarının; genel yapıları, faaliyetleri ve vergi kanunları karşısındaki yükümlülükleri ortaya konulmuştur. BDDK tarafından 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik ile düzenlenen fon toplama yöntemleri ve Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik ile düzenlenen fon kullandırma yöntemleri, yine çalışmada ayrıntılı bir biçimde ele alınmış ve örneklendirilmiştir. Ayrıca katılım bankalarının muhasebe organizasyonlarının oluşturulması, güncel hesap planı ve izahnamesi çerçevesinde özellikli muhasebe uygulamaları, mali tabloları ve bağımsız denetim süreçleri hakkında da bilgiler verilmiştir. Bu değerlendirmeler çerçevesinde, güncel mevzuata uygun olarak hazırlanmış bu eseri literatüre kazandıran Doç. Dr. Abitter ÖZULUCAN ve Arş. Gör. Fevzi Serkan ÖZDEMİR’i kutluyor, eserin tüm okurlara yararlı olması temennisiyle, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.
Prof. Dr. Ercan BAYAZITLI
Haziran, 2009
Papers by Prof. Dr. Fevzi Serkan OZDEMIR
Hitit Sosyal Bilimler Dergisi, Dec 28, 2023
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi
Öz Bu çalışmanın amacı Borsa İstanbul’da, BIST TÜM Endeksinde işlem gören işletmeler özelinde, iş... more Öz Bu çalışmanın amacı Borsa İstanbul’da, BIST TÜM Endeksinde işlem gören işletmeler özelinde, işletmelerin sürdürülebilirlik raporu yayımlama ve bu raporlara bağımsız güvence hizmeti alma kararlarında etkili olan faktörleri incelemektir. 2010-2020 dönemine ait veri seti üzerinden, fark testleri ve lojistik regresyon analizleri ile işletme büyüklüğü, borçluluk oranı, kârlılık, yönetim kurulu büyüklüğü, yönetim kurulu kadın üye oranı ve sürdürülebilirlik performansının sürdürülebilirlik raporu yayımlama olasılıklarını anlamlı bir şekilde artırdığı; benzer şekilde işletme büyüklüğü ve borçluluk oranı, yönetim kurulu kadın üye oranı ve sürdürülebilirlik performansının işletmelerin sürdürülebilirlik raporlarına bağımsız güvence hizmeti alma olasılıklarını pozitif yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.
Muhasebe ve denetime bakış, Nov 1, 2012
Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, Sep 1, 2007
Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2015
Ulkemizde elektrik uretiminin buyuk bolumu dogalgazdan saglanmaktadir. Oysa ruzgar enerjisi sant... more Ulkemizde elektrik uretiminin buyuk bolumu dogalgazdan saglanmaktadir. Oysa ruzgar enerjisi santralleri (RES), gunes enerjisi santralleri (GES), hidroelektrik santralleri (HES) ve diger kaynaklar bu ihtiyacin karsilanmasinda yenilebilir olmalari yonuyle tercih edilmesi gereken kaynaklar olmalidir. Ote yandan dogalgazda dis ulkelere (ozellikle Rusya ve Iran’a) olan bagimliligin giderek artmasi, yenilenebilir enerji kaynaklarinin onemini daha da artirmaktadir. Bir yenilenebilir enerji kaynagi olarak ruzgâr enerji santralleri (RES) ve sektorel acidan bakildiginda ruzgâr enerjisi sektoru, kendisinden yuksek yararlar beklenilen bir enerji kaynagi olarak gorulmektedir. Ancak bu yararlar, yuksek kurulus sermayesi ve yatirim maliyetlerini de beraberinde getirmektedir. Bu baglamda, ruzgâr enerjisi yatirimcilarinin finansman gereksinimini karsilayabilecek finansman yontemlerinin isabetliligi de onem arz etmektedir. Risk (girisim) sermayesi yatirim ortakligi, bu yontemlerden biridir. Risk se...
Iktisadi ve idari bilimler alaninda ogrenim goren ogrenciler bugunku mufredat geregi bir kismi zo... more Iktisadi ve idari bilimler alaninda ogrenim goren ogrenciler bugunku mufredat geregi bir kismi zorunlu, bir kismi secmeli olmak uzere yogun bir muhasebe ogrenimine tabi tutulmaktadir. Mezuniyet icin bu derslerin basarili bir sekilde tamamlanmasi gerekmektedir. Her derste oldugu gibi, muhasebe dersinde de bir kisim ogrencinin basarisiz oldugu gorulmektedir. Hatta basarisizlik oraninin diger derslere kiyasla goreli olarak daha fazla oldugu ifade edilebilir. Zira ogrenciler, muhasebe derslerindeki basarisizliklari hakkindaki ozdegerlendirmelerinde; dersin matematiksel bir ders oldugunu, ogrenim gecmislerinin muhasebe ogrenimini desteklemedigini; bu nedenle basarisiz olduklarini ifade etmektedirler. Bu calismanin amaci da lisans ogreniminde muhasebe dersini ilk defa alan ogrencilerin ilk ders donemi sonundaki akademik basarilari uzerinde yine lisans ogrenimleri sirasinda almis olduklari matematik dersindeki akademik basarilarinin ve coklu zekâ bilesenlerinden biri olan mantiksal-matemat...
Ege Akademik Bakis (Ege Academic Review), 2014
Muhasebe ve Denetime Bakış
Günümüzde işletmeler, finansal bilgilerinin yanı sıra finansal olmayan bilgilerini de paydaşların... more Günümüzde işletmeler, finansal bilgilerinin yanı sıra finansal olmayan bilgilerini de paydaşlarına (kamuoyuna) sunarak piyasalardaki etkinliklerini artırmayı hedeflemektedirler. İşletmelerin paydaşlarına sunabileceği ve finansal olmayan başlıca bilgiler çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ESG) olmak üzere 3 bileşenden oluşmaktadır. Çalışmanın amacı gelişmekte olan ülkeler özelinde işletmelerin yönetim kurulu yapılarının (yönetim kurulu büyüklüğü, yönetim kurulundaki kadın üye oranı, yönetim kurulundaki bağımsız üye oranı ve CEO’ların aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olup olmadığı) ESG ve bileşenleri (çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim) bakımından kamuyu aydınlatma skorlarına olan etkilerini Morgan Stanley Capital International (MSCI)’ın gelişmekte olan ülkeler sınıflandırmasından hareket ederek irdelemektir. Bu amaçla 21 ülkeden 842 işletmenin 2010-2019 yılları arasındaki toplam 4.973 firma-yıllık veri seti kullanılmış ve panel regresyon analizi yapılmıştır. Buna göre; işletmel...
Muhasebe ve denetime bakış, 2010
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi, Dec 31, 2020
The journal of academic social science studies, 2013
Transportation is the foremost activity at every stage of logistics (supply, production and distr... more Transportation is the foremost activity at every stage of logistics (supply, production and distribution stages). It constitutes the huge part of logistics, because of its relativesize intotal logistics costs. The rate of the transportation in all logistics activities is approximately around 50-65 percent, however, that might be different sector by sector. Transportation is a term which can be defined as the physical movement of inventories such as raw materials, semifinished goods and finished goods from one location to another. Shipping of products into firm storage after they have bought from suppliers, carrying of the storage items to manufacturing, and delivery of the manufactured items to warehouses or dealers to be sold, and delivery of the sold products to customers are some sub-activities of transportation.In order to achieve transportation with minimal cost, first of all the optimal transportation alternatives should be implied. In the literature there are many researches which confirm this statement. But the applied technique for decision problem is as important as transportation alternatives. For determining of optimal solution * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir.
Accounting, finance, sustainability, governance & fraud, 2021
Türk turizm araştırmaları dergisi, Sep 29, 2021
Çalışmanın amacı, Türkiye'de konut finansmanı kredi faizlerindeki düşüş trendinin sona ermesinin ... more Çalışmanın amacı, Türkiye'de konut finansmanı kredi faizlerindeki düşüş trendinin sona ermesinin ardından kredi faizlerinin bilhassa küresel salgın nedeniyle yükseldiği dönemde erken ödeme müessesesinin nasıl bir işlev kazandığını, müşterilerden talep edilen tazminatın beklenen faydayı nasıl sınırladığını gerçek bir kredi örneği üzerinden karşılaştırmalı olarak analiz etmek ve değerlendirmektir. Nitekim ihtiyaç kredisi uygulamasında yapılacak erken ödemeler sonunda indirim sağlanabildiği halde, konut finansmanı kredisinde erken ödemenin söz konusu tazminat nedeniyle sınırlanması bu müessesenin müşteri nezdindeki cazibesini sınırlandırmaktadır. Nitekim müşteriler, konut kredisini erken ödemek yerine, ellerindeki yatırılabilir fonları, faizleri yükselen vadeli mevduata yönlendirdiğinde, kalan kredi takvimi içinde sağlayacağı mevduat faizi geliri ile kredi borcunun bir kısmından kurtulabilmektedir. Nasıl ki faizin vergi kalkanı var ise, burada da adeta mevduat kalkanı oluşmaktadır. Öyle ki, mevduat faiz gelirleri üzerinden yapılacak vergi stopajı sıfır olduğu anda, bu etkinin maksimuma ulaşacağı açıktır. Hatta uygun koşullar oluştuğunda bu yolla sağlanan kazanç, erken ödemeden sağlanacak avantajı dahi aşabilir. Bu durum müşteriler için mevcut kredilerin daha avantajlı hale gelmesi anlamına gelir. Ancak bahse konu avantajın dolaylı da olsa genel ekonomi üzerine yük oluşturacağı düşünüldüğünde, ilgili piyasa yapıcı ve gözetim kurumlarının konuyla ilgili gerekli düzenlemeleri gerçekleştirmeleri elzemdir. Zira bu konuda yapılacak düzenleme, teorik olarak Türk Lirası'na olan talebi artıracak, para ve maliye politikası yönetimi açısından da destekleyici olacaktır.
Uploads
Books by Prof. Dr. Fevzi Serkan OZDEMIR
Ülkemizde bir bankacılık modeli haline gelen katılım bankacılığının temelleri, 1975 yılında yaşanan iki önemli olay ile atılmıştır. Bunlardan ilki, 1975 yılında İslam Kalkınma Bankası'nın kurulması ve Türkiye’nin de kurucu üyeler arasında yer almasıdır. Diğeri ise, özellikle yurt dışında çalışan ve birikimlerini faizsiz esaslara dayalı olarak değerlendirme arzusu içinde olan yurttaşlarımızın, tasarruflarını yurda çekmek amacıyla, 11 Kasım 1975 tarihinde 13 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kısaca DESİYAB olarak bilinen Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası AŞ’nin kurulmasıdır. Ancak topladığı fonları faizsiz kullandırabilecek bir banka olarak kurulmuş olmasına karşın, faizli olarak kullandırma yoluna giden DESİYAB, katılım bankacılığından ziyade, klasik bankacılık modeline yaklaşmıştır. Buna rağmen DESİYAB tecrübesi, Türkiye’nin katılım bankacılığı geçmişinde önemli bir mihenk taşı olmuştur. Katılım bankacılığının, gerçek anlamda hayata geçtiği tarih ise 1985’tir. Bu tarihte Bakanlar Kurulu Kararı ile iki adet özel finans kurumunun kurulmasına izin verilmiştir. Amaç, birikimlerini faiz dışı esaslarla değerlendirme arzusu içinde olan yurttaşlara, birikimlerini yastık altında tutmak yerine değer yargılarına uygun bir yatırım ortamı sağlamanın yanında, ülkenin sermaye birikimini hızlandırmak ve yastık altındaki sermayeyi, ülke ekonomisine kazandırmak idi. Bu nedenle katılım bankacılığı, faizsiz bankacılık modeli olarak lanse edilmiştir. Fakat faizsiz bankacılık, ülkemizde geleneksel bankacılık kadar gelişme gösterememiştir. Bunun en önemli nedeni, bu kurumların açık bir biçimde banka olarak kabul edilmelerinin ve geleneksel bankalar ile aynı düzenlemelere tabi tutulmalarının ancak 01.11.2005 tarih ve 25983 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile mümkün olabilmesidir. Başka bir ifadeyle, geride kalan yirmi yıllık dönemde bu kurumların açık bir şekilde banka olarak kabul edilmemiş olmaları ve geleneksel bankalardan farklı düzenlemelere tabi tutulmaları, bu kurumların yeterli düzeyde gelişme göstermesine engel olmuştur. 5411 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar faizsiz esaslara göre bankacılık faaliyetinde bulunan kurumlar özel finans kurumları adı ile anılmış, bu Kanun ile birlikte ise katılım bankaları olarak anılmaya başlamıştır. Bu nedenle 5411 sayılı Kanun, katılım bankacılığı için bir milat olarak görülmektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre, Türkiye’de kurulu katılım bankaları ile yurt dışında kurulu katılım bankalarının Türkiye'deki şubeleri bu Kanun kapsamı içinde tutulmuştur. Yine bu Kanun’da katılım bankalarının muhasebe ve raporlama sistemi ile ilgili düzenlemelere de yer verilmiştir. Katılım bankaları ile ilgili muhasebe alanında yapılan en önemli düzenleme, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yayımlanan 26 Ocak 2007 tarihinde 26415 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, 1 Ocak 2007 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe giren “Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ” olmuştur. “Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ”in amacı; Tür-kiye’de faaliyet gösteren tüm katılım bankaları için muhasebeleştirme ve finansal raporlama açısından tekdüzeni sağlama, tek tip bilanço ve gelir tablosunun doğrudan elde edilmesi, denetim ve gözetim için gerekli olan bilgilerin doğrulanabilir ve denetlenebilir bir şekilde doğrudan ve sağlıklı olarak elde edilmesi, ekonominin izlenmesi ve yönlendirilmesi için yetkili mercilerin ihtiyaç duyduğu bilgilerle, diğer istatistiki bilgilere doğrudan ulaşılması, finansal analiz, risk analizi, verimlilik analizi gibi çeşitli analiz ve yorumlar için ihtiyaç duyulan bilgilerin standart bir şekilde elde edilmesini sağlamaktır. İşte bu çalışmada da katılım bankalarınca uygulanacak “Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ” çerçevesinde hemen hemen tüm geleneksel bankacılık işlemlerinin kendi çalışma prensiplerine uygun bir biçimde gerçekleştiren katılım bankalarının; genel yapıları, faaliyetleri ve vergi kanunları karşısındaki yükümlülükleri ortaya konulmuştur. BDDK tarafından 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik ile düzenlenen fon toplama yöntemleri ve Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik ile düzenlenen fon kullandırma yöntemleri, yine çalışmada ayrıntılı bir biçimde ele alınmış ve örneklendirilmiştir. Ayrıca katılım bankalarının muhasebe organizasyonlarının oluşturulması, güncel hesap planı ve izahnamesi çerçevesinde özellikli muhasebe uygulamaları, mali tabloları ve bağımsız denetim süreçleri hakkında da bilgiler verilmiştir. Bu değerlendirmeler çerçevesinde, güncel mevzuata uygun olarak hazırlanmış bu eseri literatüre kazandıran Doç. Dr. Abitter ÖZULUCAN ve Arş. Gör. Fevzi Serkan ÖZDEMİR’i kutluyor, eserin tüm okurlara yararlı olması temennisiyle, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.
Prof. Dr. Ercan BAYAZITLI
Haziran, 2009
Papers by Prof. Dr. Fevzi Serkan OZDEMIR
Ülkemizde bir bankacılık modeli haline gelen katılım bankacılığının temelleri, 1975 yılında yaşanan iki önemli olay ile atılmıştır. Bunlardan ilki, 1975 yılında İslam Kalkınma Bankası'nın kurulması ve Türkiye’nin de kurucu üyeler arasında yer almasıdır. Diğeri ise, özellikle yurt dışında çalışan ve birikimlerini faizsiz esaslara dayalı olarak değerlendirme arzusu içinde olan yurttaşlarımızın, tasarruflarını yurda çekmek amacıyla, 11 Kasım 1975 tarihinde 13 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kısaca DESİYAB olarak bilinen Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası AŞ’nin kurulmasıdır. Ancak topladığı fonları faizsiz kullandırabilecek bir banka olarak kurulmuş olmasına karşın, faizli olarak kullandırma yoluna giden DESİYAB, katılım bankacılığından ziyade, klasik bankacılık modeline yaklaşmıştır. Buna rağmen DESİYAB tecrübesi, Türkiye’nin katılım bankacılığı geçmişinde önemli bir mihenk taşı olmuştur. Katılım bankacılığının, gerçek anlamda hayata geçtiği tarih ise 1985’tir. Bu tarihte Bakanlar Kurulu Kararı ile iki adet özel finans kurumunun kurulmasına izin verilmiştir. Amaç, birikimlerini faiz dışı esaslarla değerlendirme arzusu içinde olan yurttaşlara, birikimlerini yastık altında tutmak yerine değer yargılarına uygun bir yatırım ortamı sağlamanın yanında, ülkenin sermaye birikimini hızlandırmak ve yastık altındaki sermayeyi, ülke ekonomisine kazandırmak idi. Bu nedenle katılım bankacılığı, faizsiz bankacılık modeli olarak lanse edilmiştir. Fakat faizsiz bankacılık, ülkemizde geleneksel bankacılık kadar gelişme gösterememiştir. Bunun en önemli nedeni, bu kurumların açık bir biçimde banka olarak kabul edilmelerinin ve geleneksel bankalar ile aynı düzenlemelere tabi tutulmalarının ancak 01.11.2005 tarih ve 25983 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile mümkün olabilmesidir. Başka bir ifadeyle, geride kalan yirmi yıllık dönemde bu kurumların açık bir şekilde banka olarak kabul edilmemiş olmaları ve geleneksel bankalardan farklı düzenlemelere tabi tutulmaları, bu kurumların yeterli düzeyde gelişme göstermesine engel olmuştur. 5411 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar faizsiz esaslara göre bankacılık faaliyetinde bulunan kurumlar özel finans kurumları adı ile anılmış, bu Kanun ile birlikte ise katılım bankaları olarak anılmaya başlamıştır. Bu nedenle 5411 sayılı Kanun, katılım bankacılığı için bir milat olarak görülmektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre, Türkiye’de kurulu katılım bankaları ile yurt dışında kurulu katılım bankalarının Türkiye'deki şubeleri bu Kanun kapsamı içinde tutulmuştur. Yine bu Kanun’da katılım bankalarının muhasebe ve raporlama sistemi ile ilgili düzenlemelere de yer verilmiştir. Katılım bankaları ile ilgili muhasebe alanında yapılan en önemli düzenleme, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yayımlanan 26 Ocak 2007 tarihinde 26415 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, 1 Ocak 2007 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe giren “Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ” olmuştur. “Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ”in amacı; Tür-kiye’de faaliyet gösteren tüm katılım bankaları için muhasebeleştirme ve finansal raporlama açısından tekdüzeni sağlama, tek tip bilanço ve gelir tablosunun doğrudan elde edilmesi, denetim ve gözetim için gerekli olan bilgilerin doğrulanabilir ve denetlenebilir bir şekilde doğrudan ve sağlıklı olarak elde edilmesi, ekonominin izlenmesi ve yönlendirilmesi için yetkili mercilerin ihtiyaç duyduğu bilgilerle, diğer istatistiki bilgilere doğrudan ulaşılması, finansal analiz, risk analizi, verimlilik analizi gibi çeşitli analiz ve yorumlar için ihtiyaç duyulan bilgilerin standart bir şekilde elde edilmesini sağlamaktır. İşte bu çalışmada da katılım bankalarınca uygulanacak “Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ” çerçevesinde hemen hemen tüm geleneksel bankacılık işlemlerinin kendi çalışma prensiplerine uygun bir biçimde gerçekleştiren katılım bankalarının; genel yapıları, faaliyetleri ve vergi kanunları karşısındaki yükümlülükleri ortaya konulmuştur. BDDK tarafından 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik ile düzenlenen fon toplama yöntemleri ve Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik ile düzenlenen fon kullandırma yöntemleri, yine çalışmada ayrıntılı bir biçimde ele alınmış ve örneklendirilmiştir. Ayrıca katılım bankalarının muhasebe organizasyonlarının oluşturulması, güncel hesap planı ve izahnamesi çerçevesinde özellikli muhasebe uygulamaları, mali tabloları ve bağımsız denetim süreçleri hakkında da bilgiler verilmiştir. Bu değerlendirmeler çerçevesinde, güncel mevzuata uygun olarak hazırlanmış bu eseri literatüre kazandıran Doç. Dr. Abitter ÖZULUCAN ve Arş. Gör. Fevzi Serkan ÖZDEMİR’i kutluyor, eserin tüm okurlara yararlı olması temennisiyle, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.
Prof. Dr. Ercan BAYAZITLI
Haziran, 2009
yükseköğretiminde, adında “muhasebe” geçen öğretim programlarının önlisans ve lisans özelinde genel nitelikleri, coğrafi dağılımı, programlar ve içinde yer aldığı bölümler, programların ücretleri gibi çeşitli kriterler yönüyle değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bunun için 2015 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzundan sağlanan veriler, önlisans ve lisans düzeyinde öğrenim görülen, meslek yüksekokulları, dört yıllık lisans düzeyinde öğrenim görülen yüksekokullar ve fakülteler özelinde değerlendirmeye tabi tutularak çeşitli bulgulara ulaşılmaya çalışılmıştır.