15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal rejimi yirmi birinci ayı... more 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal rejimi yirmi birinci ayına girdi. Yüz binin üzerinde kamu çalışanının ihraç edildiği, yüzlerce basın yayın organının ve bir o kadar dernek ve kitle örgütünün kapatıldığı, grevlerin ertelendiği, basın açıklamalarının yasaklandığı bu süreç, demokrasi tarihimizin en karanlık dönemlerinden birisi olarak hafızalarımızdaki yerini aldı.
İçinden geçtiğimiz dönemi bu denli önemli kılan şey, sadece OHAL uygulamaları değil, OHAL’in yarattığı baskı ortamını fırsat bilen AKP iktidarının, ülkenin tüm hukuki, siyasi ve sosyal yapısını dönüştürmeye yönelik adımları oldu. Önümüzdeki döneme ilişkin çıkarımlar yapmadan önce son yirmi ayda yaşadığımız önemli siyasal gelişmelere göz atmak faydalı olacaktır.
Beklenilen olmadı. AKP bir seçimden daha “zaferle” çıktı. Oy oranlarına ya da kazanılan belediyel... more Beklenilen olmadı. AKP bir seçimden daha “zaferle” çıktı. Oy oranlarına ya da kazanılan belediyelerin sayısına bakıldığında mevcudu muhafaza etmekten öteye gitmeyen bir tablo görünse de, bu tablonun “yedi düvele karşı tek başına mücadele edilerek” yaratılmış olması onu büyük bir “zafer” haline getirmeye yetti. Erdoğan, bu durumun altını çizebilmek için, daha önceki seçimlerde kucaklayıcı mesajlar vermek için kullandığı balkon konuşmasını bu sefer İkinci Kurtuluş Savaşı olarak adlandırdığı seçimlerin muzaffer komutanı edasıyla yaptı.
Seçim değerlendirmeleri, seçimlerin sonuçlarıyla olduğu kadar seçimlerdeki beklentilerle de yakından ilgilidir. Seçim başarısı, partilerin önceki seçimlerdeki oy oranlarıyla değil, seçim öncesindeki beklentilerle kıyaslanarak tespit edilebilir. İlk bakışta fazlasıyla sübjektif ve keyfi gibi görünen bu yorum aslında seçim değerlendirmelerini basit birer matematik hesabı olmaktan çıkarıp siyasal bir muhtevaya büründürebilmemizin de en önemli yoludur. Bu yazı boyunca seçimler öncesinde ortaya çıkan beklentiler, bu beklentileri besleyen etkenler ve seçim sonuçlarını bir arada ele almaya çalışacağım.
Gezi Direnişi üzerine yazılabilecek yeni bir şeyler kaldı mı emin değilim… Direnişin kendisi ne k... more Gezi Direnişi üzerine yazılabilecek yeni bir şeyler kaldı mı emin değilim… Direnişin kendisi ne kadar iştahlı ve yaratıcı geliştiyse, Direniş üzerine yazılanlar da bir o kadar kabarık bir yekün oluşturdu. Bir ay önce BirGün Kitap Eki’nde yer alan bir araştırmaya göre, Gezi Direnişi üzerine ilk dört ayda tam 42 kitap yayınlanmış. Aradan geçen zamanda bu sayıya yenileri de eklendi. Direnişin parçası olanlar, o güne kadar bilip öğrendikleriyle, o günlerde görüp yaşadıklarını yazılarda buluşturarak daha şimdiden oldukça hacimli bir kitaplığın oluşmasına katkı sundular.
Her darbe girişimi aslında bir tür düellodur ve her düelloda olduğu gibi taraflardan birisi açısı... more Her darbe girişimi aslında bir tür düellodur ve her düelloda olduğu gibi taraflardan birisi açısından mutlak bir yenilgiyle son bulur. 15 Temmuz gecesi yaşanan girişim, darbeciler açısından mutlak bir yenilgiyle sonlandı. Sonuçları itibariyle 15 Temmuz, sadece darbe girişimine katılan askerlerin değil, darbenin asli sorumlusu olarak görülen Fethullah Gülen Cemaati’nin yenilgisi olarak da görülebilir. Halkın üzerine ateş açmaktan meclisi bombalamaya varan ürkütücü bir şiddetin yaşandığı girişim, hangi yasa ile yargılanacakları konusunda tereddüt bulunan Cemaat yapılanmasını tümüyle kapsayacak denli geniş ve ciddi suç fiillerinin ortaya çıkmasına vesile oldu.
7 Haziran’da bildiğimiz türden seçimlerin sonuncusunu yaşayacağız. Mevcut siyasal düzen, her hali... more 7 Haziran’da bildiğimiz türden seçimlerin sonuncusunu yaşayacağız. Mevcut siyasal düzen, her haliyle sürdürülebilirliğini kaybetmiş durumda ve önümüzdeki seçimler bu düzenin geleceğinin tayini açısından önemli bir eşik haline geldi. Seçimler sonucunda AKP, anayasayı tek başına değiştirebilecek milletvekili sayısına ulaşırsa, denetimsiz bir kudretle donanmış “Başkanlık Sistemi” bugüne kadar hiç olmadığı kadar yakın bir tehdit haline gelecek. Anayasa ve her türden hukuk kuralı yok sayılarak, iktidarın otoriter dayatmalarıyla sürdürülen bu olağanüstü hal düzeni baştan aşağı kurumsallaşacak. Toplumsal muhalefete yönelik baskı ve şiddet hiç olmadığı kadar artacak… AKP’nin seçimlerde gözle görülür bir güç kaybı yaşadığı durumdaysa, bir süredir ayyuka çıkan parti içi çatlakların beklenenden çok daha hızla derinleşmesine neden olacak. Hukuk devletinin asgari ölçütlerinin uygulandığı bir düzende bırakın ülke yönetmeyi, sokağa çıkması bile mümkün olmayan Erdoğan’ın gücünü kaybetmemek adına yapacağı hamleler, daha önceden bilmediğimiz türden bir rejim krizinin kapısını aralayabilir. AKP’nin devlet ve toplum içerisinde kapladığı alan göz önünde bulundurulduğunda, her iki ihtimalde de, önümüzdeki seçimlerden sonra Türkiye’de çok ciddi bir toplumsal çalkalanma yaşanma olasılığı yüksek görünüyor.
Günlerdir, aylardır, yıllardır seçimleri konuşuyoruz. Sosyal medya paylaşımlarında, akraba ziyare... more Günlerdir, aylardır, yıllardır seçimleri konuşuyoruz. Sosyal medya paylaşımlarında, akraba ziyaretlerinde, arkadaş sohbetlerinde hep seçimler var. Geçmiş seçimin sonuçlarını değerlendirmeden, gelecek seçimin stratejilerini belirlerken buluyoruz kendimizi. Toplum olarak siyasetle hiç ilgilenmiyoruz ama seçimsiz asla yapamıyoruz…
Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük siyasal başarısı 17 yıldır girdiği her seçimden zaferle ayrılması değil, siyasetin “seçimlerle”, “sandıkla” ve “temsille” ilgili olduğu düşüncesini topluma kabul ettirmesi oldu. Toplumsal kuruluşa ait en temel meseleler bile müzakere, katılım, ikna, uzlaşı gibi siyasal süreçler işletilmeksizin sandık eliyle çözülüverdi. Seçim sonuçlarıyla tecelli eden çoğunluk iradesinin mutlak gücüne dayalı bu anlayış, iktidarın önündeki bütün sınırların (yasalar, kurumsal işleyiş, evrensel ilkeler vs) ortadan kaldırılarak, devletin ve toplumun bütünüyle yeniden yapılandırılmasının önünü açtı. Anayasa değiştirildi, parlamenter sistem tasfiye edildi, güçler ayrılığı son erdirildi ve daha nicesi…
İnsanlar daima hareket halindedir. Yaşamlarını daha iyi koşullarda sürdürebilmek, hatta kimi zama... more İnsanlar daima hareket halindedir. Yaşamlarını daha iyi koşullarda sürdürebilmek, hatta kimi zaman sadece yaşamlarını sürdürebilmek için bulundukları yerlerden başka yerlere gitmektedir. Yüzbinlerce yıllık bu göçerlik tarihinin yanında insanların yerleşik hayata geçmeleri çok daha yakın bir döneme, tarıma dayalı yaşamın ortaya çıkmasına denk düşmektedir. Buna rağmen günümüzdeki toplumsal algı, göçün arızi bir olgu olduğu yönündedir. Bu algı, kentlerin uygarlık alanı olarak ortaya çıkmasıyla yakından ilgilidir. O andan itibaren göç ve göçmenlik doğal bir olgu olarak değil, uygarlığın dışında ve ona tehdit olarak görülen bir olgu olarak görülmeye başlanmıştır.
Yerleşiklik, toprak, ülke, sınır, egemenlik, devlet gibi kavramların gelişimi ile göçün bir sorun olarak kodlanışı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Dolayısıyla göçmen sorunu temelinde siyasal bir sorundur. Bu siyasallığın saptanıp, altının çizilmesi, burada yürütülecek olan göçmenlik tartışması bakımından birincil önemdedir.
90’lı yıllardan itibaren Türkiye’deki özgürlükçü sosyalizm tartışmalarının en sadık sürdürücüleri... more 90’lı yıllardan itibaren Türkiye’deki özgürlükçü sosyalizm tartışmalarının en sadık sürdürücülerinden birisi Birikim Dergisi olmuştur. Derginin 1989 yılı Mayısında başlayan ikinci yayın hayatında, 70’lerin Birikimi’nden farklı olarak “sosyalist hareketin sorunlarını değil, bunun daha ötesinde ve öncelikli olarak bizatihi sosyalizmin kendisini ele alma” hedefiyle çıktığı solu ve sosyalizmi yeniden tanımlama serüveni, ‘90’lı yılların ortasından itibaren “Özgürlükçü Sosyalizm” kavramı etrafında biçimlenmiştir.
Bu makale, klasik eserleri Vilfredo Pareto, Gaetano Mosca ve Robert Michels tarafından ortaya koy... more Bu makale, klasik eserleri Vilfredo Pareto, Gaetano Mosca ve Robert Michels tarafından ortaya koyulan “Elit Teorisi”nin doğuşu üzerine odaklanmaktadır. Makale boyunca elit teorisinin doğuşuna zemin hazırlayan tarihsel koşulların yanı sıra teorinin genel kavramsal çerçevesi incelenmektedir. Elit kavramı her ne kadar belirli toplumsal imtiyazlara sahip özel bir zümreyi işaret etse de, elitleri analiz etmeye yönelik her teorik çaba, zorunlu olarak bütün bir toplumsal yapıya ve işleyişe odaklanmaktadır. Dolayısıyla elit kuramı, kitlelerin yönetimi sorunuyla ilgilidir. Konuya bu biçimde yaklaşıldığında, elit teorisi ile aynı dönemlerde gelişen kitle teorisi arasındaki paralellikler daha da belirgin hale gelmektedir. Her iki teorik yaklaşımın doğuşunu ve içeriğini hazırlayan süreç, 19. yüzyıla damgasını vuran geniş ve etkin kitle eylemleridir.
Türkiye’de Özgürlükçü Sosyalizm tartışmaları daha çok 90’lı yıllardan itibaren ortaya çıkmış gibi... more Türkiye’de Özgürlükçü Sosyalizm tartışmaları daha çok 90’lı yıllardan itibaren ortaya çıkmış gibi görünse de, 1960’lı yıllardan itibaren teorik olmasa da en azından sezgisel olarak bu doğrultuda bir yönelim olduğu söylenebilir. Bu yönelim en görünür halini Sovyetlerin Çekoslovakya’yı işgaliyle belirginleşiyor. Bugünden baktığınızda 80 öncesinde Özgürlükçü Sosyalizm tartışmalarına teorik bir katkı koyacak kaynaklar, dinamikler görebiliyor musunuz?
Parti ve partileşme süreci 12 Mart sonrasında Türkiye solunun en önemli tartışma başlıklarından b... more Parti ve partileşme süreci 12 Mart sonrasında Türkiye solunun en önemli tartışma başlıklarından birisiydi. Bir biçimde 12 Mart öncesindeki örgütsel yapılardan ve cezaevi süreçlerinden devralınan bir tartışmanın bakiyesini taşıyordu. O dönemde kendisine parti adı veren çok sayıda örgüt vardı ama sizin de içinde bulunduğunuz Devrimci Gençlik-Devrimci Yol çizgisi parti ve partileşme sorununa farklı yaklaşıyordu. Devrimci Yol Bildirgesi de büyük oranda bu tartışma üzerine şekillenmişti. O dönemdeki tartışmaların zeminini ve sizin farklı yaklaşımınızın anlamını öğrenebilir miyiz?
7 Haziran seçimlerinde HDP’nin elde ettiği başarı sonrasında, Türkiye’de kurumsallaşma aşamasında... more 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin elde ettiği başarı sonrasında, Türkiye’de kurumsallaşma aşamasında olan tek adam rejiminin yıkılacağı, onurlu bir barışa yönelik arzunun güçleneceği yönünde beklentiler oluşmuştu. Fakat seçimlerden çok kısa bir süre sonra ülke hızlıca savaş ortamına sürüklendi ve tek adam rejimi kurumsallaşmasını sürdürdü. Bu süreçte tam olarak ne oldu ve HDP neler yaptı?
Uzun süre boyunca neredeyse unutulmaya yüz tutan Kanal İstanbul Projesi geçen yıl yeniden ve çok ... more Uzun süre boyunca neredeyse unutulmaya yüz tutan Kanal İstanbul Projesi geçen yıl yeniden ve çok hızlı biçimde yeniden gündeme geldi. Bu zamanlama projenin olağan gelişim sürecine uygun mu yoksa iktidarı proje konusunda tetikleyen gelişmeler mi oldu?
Sovyetlerin dağılmasından sonra ortaya çıkan ABD Hegemonyası döneminde, ABD ve NATO öncülüğünde ç... more Sovyetlerin dağılmasından sonra ortaya çıkan ABD Hegemonyası döneminde, ABD ve NATO öncülüğünde çok sayıda savaş yaşandı, Irak’ta, Afganistan’da, Yugoslavya’da. Ama Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sanki 21. Yüzyılda ilk kez savaş yaşanıyormuş gibi algılanıyor, tepki görüyor. Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesini 1990 sonrasındaki savaşlardan farklı kılan ne?
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) içerisinden kuruldu. Önce... more Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) içerisinden kuruldu. Öncesinde ise sizin de milletvekili seçildiğiniz 2011 Genel Seçimlerinde kurulan Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloku ve bağımsız adaylar deneyimi var. 2011 ile 2013 arasında geçen bu dönemi, seçim birlikteliğinden kongre yapılanmasına ve siyasi partiye uzanan süreci anlatabilir misiniz?
1970'lerin başında açılan davalar Türkiye Solu açısından yeni bir savunma stratejisinin de ortaya... more 1970'lerin başında açılan davalar Türkiye Solu açısından yeni bir savunma stratejisinin de ortaya çıkmasını sağladı. O güne kadar yapılan yargılamalarda kişisel olarak en az zarar görecek biçimde yargılamadan kurtulmaya yönelik savunma anlayışı yerine, örgütlü mücadelenin haklılığını ve kaçınılmazlığını ispatlamaya dönük ortak siyasi tavra dayanan bir savunma stratejisi gelişti. Bu farklılaşmayı ortaya çıkaran sebepler neydi?
AKP iktidara geldiğinden beri bir yeni anayasa söylemi hep gündemde oldu. 2007'de Özbudun'a hazır... more AKP iktidara geldiğinden beri bir yeni anayasa söylemi hep gündemde oldu. 2007'de Özbudun'a hazırlatılan taslak, daha sonra 2010 değişikliğinin bir anayasa değişikliği değil de sanki yeni bir anayasa; Türkiye'yi "vesayetten" kurtaracak bir anayasa olarak gösterilmesi; ardından bugün aynı söylemle bir anayasa değişikliği-ki bence bu gerçekten bir anayasa değişikliği değil artık. AKP iktidarı boyunca 'yeni anayasa söylemi' nasıl bir stratejiye dayandı?
1960’lı yılların ikinci yarısı başta gençlik hareketi olmak üzere Türkiye’de toplumsal muhalefeti... more 1960’lı yılların ikinci yarısı başta gençlik hareketi olmak üzere Türkiye’de toplumsal muhalefetin hızla geliştiği dönem oldu. Bu durumu ortaya çıkaran gelişmeler nelerdi?
15 Temmuz Darbe Girişimi daha önce bildiğimiz darbe girişimlerinden farklı oldu. Yani askeri bir ... more 15 Temmuz Darbe Girişimi daha önce bildiğimiz darbe girişimlerinden farklı oldu. Yani askeri bir emir komuta zinciri değil, daha farklı bir emir komuta zinciri işledi. Siz 15 Temmuz girişimini Türkiye’deki darbe tarihi açısından nereye oturtuyorsunuz?
İslamiyetin bu topraklarda yüzyılları aşan bir geçmişi var, fakat söz konusu "Siyasal İslam" oldu... more İslamiyetin bu topraklarda yüzyılları aşan bir geçmişi var, fakat söz konusu "Siyasal İslam" olduğunda çok daha yakın zamanlı bir olgudan bahsediyoruz. Ülkemizdeki siyasal islam hareketinin ortaya çıkışını hangi tarihsel momentle ilişkilendirmek daha doğru olur?
15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal rejimi yirmi birinci ayı... more 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal rejimi yirmi birinci ayına girdi. Yüz binin üzerinde kamu çalışanının ihraç edildiği, yüzlerce basın yayın organının ve bir o kadar dernek ve kitle örgütünün kapatıldığı, grevlerin ertelendiği, basın açıklamalarının yasaklandığı bu süreç, demokrasi tarihimizin en karanlık dönemlerinden birisi olarak hafızalarımızdaki yerini aldı.
İçinden geçtiğimiz dönemi bu denli önemli kılan şey, sadece OHAL uygulamaları değil, OHAL’in yarattığı baskı ortamını fırsat bilen AKP iktidarının, ülkenin tüm hukuki, siyasi ve sosyal yapısını dönüştürmeye yönelik adımları oldu. Önümüzdeki döneme ilişkin çıkarımlar yapmadan önce son yirmi ayda yaşadığımız önemli siyasal gelişmelere göz atmak faydalı olacaktır.
Beklenilen olmadı. AKP bir seçimden daha “zaferle” çıktı. Oy oranlarına ya da kazanılan belediyel... more Beklenilen olmadı. AKP bir seçimden daha “zaferle” çıktı. Oy oranlarına ya da kazanılan belediyelerin sayısına bakıldığında mevcudu muhafaza etmekten öteye gitmeyen bir tablo görünse de, bu tablonun “yedi düvele karşı tek başına mücadele edilerek” yaratılmış olması onu büyük bir “zafer” haline getirmeye yetti. Erdoğan, bu durumun altını çizebilmek için, daha önceki seçimlerde kucaklayıcı mesajlar vermek için kullandığı balkon konuşmasını bu sefer İkinci Kurtuluş Savaşı olarak adlandırdığı seçimlerin muzaffer komutanı edasıyla yaptı.
Seçim değerlendirmeleri, seçimlerin sonuçlarıyla olduğu kadar seçimlerdeki beklentilerle de yakından ilgilidir. Seçim başarısı, partilerin önceki seçimlerdeki oy oranlarıyla değil, seçim öncesindeki beklentilerle kıyaslanarak tespit edilebilir. İlk bakışta fazlasıyla sübjektif ve keyfi gibi görünen bu yorum aslında seçim değerlendirmelerini basit birer matematik hesabı olmaktan çıkarıp siyasal bir muhtevaya büründürebilmemizin de en önemli yoludur. Bu yazı boyunca seçimler öncesinde ortaya çıkan beklentiler, bu beklentileri besleyen etkenler ve seçim sonuçlarını bir arada ele almaya çalışacağım.
Gezi Direnişi üzerine yazılabilecek yeni bir şeyler kaldı mı emin değilim… Direnişin kendisi ne k... more Gezi Direnişi üzerine yazılabilecek yeni bir şeyler kaldı mı emin değilim… Direnişin kendisi ne kadar iştahlı ve yaratıcı geliştiyse, Direniş üzerine yazılanlar da bir o kadar kabarık bir yekün oluşturdu. Bir ay önce BirGün Kitap Eki’nde yer alan bir araştırmaya göre, Gezi Direnişi üzerine ilk dört ayda tam 42 kitap yayınlanmış. Aradan geçen zamanda bu sayıya yenileri de eklendi. Direnişin parçası olanlar, o güne kadar bilip öğrendikleriyle, o günlerde görüp yaşadıklarını yazılarda buluşturarak daha şimdiden oldukça hacimli bir kitaplığın oluşmasına katkı sundular.
Her darbe girişimi aslında bir tür düellodur ve her düelloda olduğu gibi taraflardan birisi açısı... more Her darbe girişimi aslında bir tür düellodur ve her düelloda olduğu gibi taraflardan birisi açısından mutlak bir yenilgiyle son bulur. 15 Temmuz gecesi yaşanan girişim, darbeciler açısından mutlak bir yenilgiyle sonlandı. Sonuçları itibariyle 15 Temmuz, sadece darbe girişimine katılan askerlerin değil, darbenin asli sorumlusu olarak görülen Fethullah Gülen Cemaati’nin yenilgisi olarak da görülebilir. Halkın üzerine ateş açmaktan meclisi bombalamaya varan ürkütücü bir şiddetin yaşandığı girişim, hangi yasa ile yargılanacakları konusunda tereddüt bulunan Cemaat yapılanmasını tümüyle kapsayacak denli geniş ve ciddi suç fiillerinin ortaya çıkmasına vesile oldu.
7 Haziran’da bildiğimiz türden seçimlerin sonuncusunu yaşayacağız. Mevcut siyasal düzen, her hali... more 7 Haziran’da bildiğimiz türden seçimlerin sonuncusunu yaşayacağız. Mevcut siyasal düzen, her haliyle sürdürülebilirliğini kaybetmiş durumda ve önümüzdeki seçimler bu düzenin geleceğinin tayini açısından önemli bir eşik haline geldi. Seçimler sonucunda AKP, anayasayı tek başına değiştirebilecek milletvekili sayısına ulaşırsa, denetimsiz bir kudretle donanmış “Başkanlık Sistemi” bugüne kadar hiç olmadığı kadar yakın bir tehdit haline gelecek. Anayasa ve her türden hukuk kuralı yok sayılarak, iktidarın otoriter dayatmalarıyla sürdürülen bu olağanüstü hal düzeni baştan aşağı kurumsallaşacak. Toplumsal muhalefete yönelik baskı ve şiddet hiç olmadığı kadar artacak… AKP’nin seçimlerde gözle görülür bir güç kaybı yaşadığı durumdaysa, bir süredir ayyuka çıkan parti içi çatlakların beklenenden çok daha hızla derinleşmesine neden olacak. Hukuk devletinin asgari ölçütlerinin uygulandığı bir düzende bırakın ülke yönetmeyi, sokağa çıkması bile mümkün olmayan Erdoğan’ın gücünü kaybetmemek adına yapacağı hamleler, daha önceden bilmediğimiz türden bir rejim krizinin kapısını aralayabilir. AKP’nin devlet ve toplum içerisinde kapladığı alan göz önünde bulundurulduğunda, her iki ihtimalde de, önümüzdeki seçimlerden sonra Türkiye’de çok ciddi bir toplumsal çalkalanma yaşanma olasılığı yüksek görünüyor.
Günlerdir, aylardır, yıllardır seçimleri konuşuyoruz. Sosyal medya paylaşımlarında, akraba ziyare... more Günlerdir, aylardır, yıllardır seçimleri konuşuyoruz. Sosyal medya paylaşımlarında, akraba ziyaretlerinde, arkadaş sohbetlerinde hep seçimler var. Geçmiş seçimin sonuçlarını değerlendirmeden, gelecek seçimin stratejilerini belirlerken buluyoruz kendimizi. Toplum olarak siyasetle hiç ilgilenmiyoruz ama seçimsiz asla yapamıyoruz…
Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük siyasal başarısı 17 yıldır girdiği her seçimden zaferle ayrılması değil, siyasetin “seçimlerle”, “sandıkla” ve “temsille” ilgili olduğu düşüncesini topluma kabul ettirmesi oldu. Toplumsal kuruluşa ait en temel meseleler bile müzakere, katılım, ikna, uzlaşı gibi siyasal süreçler işletilmeksizin sandık eliyle çözülüverdi. Seçim sonuçlarıyla tecelli eden çoğunluk iradesinin mutlak gücüne dayalı bu anlayış, iktidarın önündeki bütün sınırların (yasalar, kurumsal işleyiş, evrensel ilkeler vs) ortadan kaldırılarak, devletin ve toplumun bütünüyle yeniden yapılandırılmasının önünü açtı. Anayasa değiştirildi, parlamenter sistem tasfiye edildi, güçler ayrılığı son erdirildi ve daha nicesi…
İnsanlar daima hareket halindedir. Yaşamlarını daha iyi koşullarda sürdürebilmek, hatta kimi zama... more İnsanlar daima hareket halindedir. Yaşamlarını daha iyi koşullarda sürdürebilmek, hatta kimi zaman sadece yaşamlarını sürdürebilmek için bulundukları yerlerden başka yerlere gitmektedir. Yüzbinlerce yıllık bu göçerlik tarihinin yanında insanların yerleşik hayata geçmeleri çok daha yakın bir döneme, tarıma dayalı yaşamın ortaya çıkmasına denk düşmektedir. Buna rağmen günümüzdeki toplumsal algı, göçün arızi bir olgu olduğu yönündedir. Bu algı, kentlerin uygarlık alanı olarak ortaya çıkmasıyla yakından ilgilidir. O andan itibaren göç ve göçmenlik doğal bir olgu olarak değil, uygarlığın dışında ve ona tehdit olarak görülen bir olgu olarak görülmeye başlanmıştır.
Yerleşiklik, toprak, ülke, sınır, egemenlik, devlet gibi kavramların gelişimi ile göçün bir sorun olarak kodlanışı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Dolayısıyla göçmen sorunu temelinde siyasal bir sorundur. Bu siyasallığın saptanıp, altının çizilmesi, burada yürütülecek olan göçmenlik tartışması bakımından birincil önemdedir.
90’lı yıllardan itibaren Türkiye’deki özgürlükçü sosyalizm tartışmalarının en sadık sürdürücüleri... more 90’lı yıllardan itibaren Türkiye’deki özgürlükçü sosyalizm tartışmalarının en sadık sürdürücülerinden birisi Birikim Dergisi olmuştur. Derginin 1989 yılı Mayısında başlayan ikinci yayın hayatında, 70’lerin Birikimi’nden farklı olarak “sosyalist hareketin sorunlarını değil, bunun daha ötesinde ve öncelikli olarak bizatihi sosyalizmin kendisini ele alma” hedefiyle çıktığı solu ve sosyalizmi yeniden tanımlama serüveni, ‘90’lı yılların ortasından itibaren “Özgürlükçü Sosyalizm” kavramı etrafında biçimlenmiştir.
Bu makale, klasik eserleri Vilfredo Pareto, Gaetano Mosca ve Robert Michels tarafından ortaya koy... more Bu makale, klasik eserleri Vilfredo Pareto, Gaetano Mosca ve Robert Michels tarafından ortaya koyulan “Elit Teorisi”nin doğuşu üzerine odaklanmaktadır. Makale boyunca elit teorisinin doğuşuna zemin hazırlayan tarihsel koşulların yanı sıra teorinin genel kavramsal çerçevesi incelenmektedir. Elit kavramı her ne kadar belirli toplumsal imtiyazlara sahip özel bir zümreyi işaret etse de, elitleri analiz etmeye yönelik her teorik çaba, zorunlu olarak bütün bir toplumsal yapıya ve işleyişe odaklanmaktadır. Dolayısıyla elit kuramı, kitlelerin yönetimi sorunuyla ilgilidir. Konuya bu biçimde yaklaşıldığında, elit teorisi ile aynı dönemlerde gelişen kitle teorisi arasındaki paralellikler daha da belirgin hale gelmektedir. Her iki teorik yaklaşımın doğuşunu ve içeriğini hazırlayan süreç, 19. yüzyıla damgasını vuran geniş ve etkin kitle eylemleridir.
Türkiye’de Özgürlükçü Sosyalizm tartışmaları daha çok 90’lı yıllardan itibaren ortaya çıkmış gibi... more Türkiye’de Özgürlükçü Sosyalizm tartışmaları daha çok 90’lı yıllardan itibaren ortaya çıkmış gibi görünse de, 1960’lı yıllardan itibaren teorik olmasa da en azından sezgisel olarak bu doğrultuda bir yönelim olduğu söylenebilir. Bu yönelim en görünür halini Sovyetlerin Çekoslovakya’yı işgaliyle belirginleşiyor. Bugünden baktığınızda 80 öncesinde Özgürlükçü Sosyalizm tartışmalarına teorik bir katkı koyacak kaynaklar, dinamikler görebiliyor musunuz?
Parti ve partileşme süreci 12 Mart sonrasında Türkiye solunun en önemli tartışma başlıklarından b... more Parti ve partileşme süreci 12 Mart sonrasında Türkiye solunun en önemli tartışma başlıklarından birisiydi. Bir biçimde 12 Mart öncesindeki örgütsel yapılardan ve cezaevi süreçlerinden devralınan bir tartışmanın bakiyesini taşıyordu. O dönemde kendisine parti adı veren çok sayıda örgüt vardı ama sizin de içinde bulunduğunuz Devrimci Gençlik-Devrimci Yol çizgisi parti ve partileşme sorununa farklı yaklaşıyordu. Devrimci Yol Bildirgesi de büyük oranda bu tartışma üzerine şekillenmişti. O dönemdeki tartışmaların zeminini ve sizin farklı yaklaşımınızın anlamını öğrenebilir miyiz?
7 Haziran seçimlerinde HDP’nin elde ettiği başarı sonrasında, Türkiye’de kurumsallaşma aşamasında... more 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin elde ettiği başarı sonrasında, Türkiye’de kurumsallaşma aşamasında olan tek adam rejiminin yıkılacağı, onurlu bir barışa yönelik arzunun güçleneceği yönünde beklentiler oluşmuştu. Fakat seçimlerden çok kısa bir süre sonra ülke hızlıca savaş ortamına sürüklendi ve tek adam rejimi kurumsallaşmasını sürdürdü. Bu süreçte tam olarak ne oldu ve HDP neler yaptı?
Uzun süre boyunca neredeyse unutulmaya yüz tutan Kanal İstanbul Projesi geçen yıl yeniden ve çok ... more Uzun süre boyunca neredeyse unutulmaya yüz tutan Kanal İstanbul Projesi geçen yıl yeniden ve çok hızlı biçimde yeniden gündeme geldi. Bu zamanlama projenin olağan gelişim sürecine uygun mu yoksa iktidarı proje konusunda tetikleyen gelişmeler mi oldu?
Sovyetlerin dağılmasından sonra ortaya çıkan ABD Hegemonyası döneminde, ABD ve NATO öncülüğünde ç... more Sovyetlerin dağılmasından sonra ortaya çıkan ABD Hegemonyası döneminde, ABD ve NATO öncülüğünde çok sayıda savaş yaşandı, Irak’ta, Afganistan’da, Yugoslavya’da. Ama Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sanki 21. Yüzyılda ilk kez savaş yaşanıyormuş gibi algılanıyor, tepki görüyor. Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesini 1990 sonrasındaki savaşlardan farklı kılan ne?
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) içerisinden kuruldu. Önce... more Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) içerisinden kuruldu. Öncesinde ise sizin de milletvekili seçildiğiniz 2011 Genel Seçimlerinde kurulan Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloku ve bağımsız adaylar deneyimi var. 2011 ile 2013 arasında geçen bu dönemi, seçim birlikteliğinden kongre yapılanmasına ve siyasi partiye uzanan süreci anlatabilir misiniz?
1970'lerin başında açılan davalar Türkiye Solu açısından yeni bir savunma stratejisinin de ortaya... more 1970'lerin başında açılan davalar Türkiye Solu açısından yeni bir savunma stratejisinin de ortaya çıkmasını sağladı. O güne kadar yapılan yargılamalarda kişisel olarak en az zarar görecek biçimde yargılamadan kurtulmaya yönelik savunma anlayışı yerine, örgütlü mücadelenin haklılığını ve kaçınılmazlığını ispatlamaya dönük ortak siyasi tavra dayanan bir savunma stratejisi gelişti. Bu farklılaşmayı ortaya çıkaran sebepler neydi?
AKP iktidara geldiğinden beri bir yeni anayasa söylemi hep gündemde oldu. 2007'de Özbudun'a hazır... more AKP iktidara geldiğinden beri bir yeni anayasa söylemi hep gündemde oldu. 2007'de Özbudun'a hazırlatılan taslak, daha sonra 2010 değişikliğinin bir anayasa değişikliği değil de sanki yeni bir anayasa; Türkiye'yi "vesayetten" kurtaracak bir anayasa olarak gösterilmesi; ardından bugün aynı söylemle bir anayasa değişikliği-ki bence bu gerçekten bir anayasa değişikliği değil artık. AKP iktidarı boyunca 'yeni anayasa söylemi' nasıl bir stratejiye dayandı?
1960’lı yılların ikinci yarısı başta gençlik hareketi olmak üzere Türkiye’de toplumsal muhalefeti... more 1960’lı yılların ikinci yarısı başta gençlik hareketi olmak üzere Türkiye’de toplumsal muhalefetin hızla geliştiği dönem oldu. Bu durumu ortaya çıkaran gelişmeler nelerdi?
15 Temmuz Darbe Girişimi daha önce bildiğimiz darbe girişimlerinden farklı oldu. Yani askeri bir ... more 15 Temmuz Darbe Girişimi daha önce bildiğimiz darbe girişimlerinden farklı oldu. Yani askeri bir emir komuta zinciri değil, daha farklı bir emir komuta zinciri işledi. Siz 15 Temmuz girişimini Türkiye’deki darbe tarihi açısından nereye oturtuyorsunuz?
İslamiyetin bu topraklarda yüzyılları aşan bir geçmişi var, fakat söz konusu "Siyasal İslam" oldu... more İslamiyetin bu topraklarda yüzyılları aşan bir geçmişi var, fakat söz konusu "Siyasal İslam" olduğunda çok daha yakın zamanlı bir olgudan bahsediyoruz. Ülkemizdeki siyasal islam hareketinin ortaya çıkışını hangi tarihsel momentle ilişkilendirmek daha doğru olur?
Fransa’da başlamış olsa da kısa sürede tüm dünyaya yayılan ‘68 Hareketi o dönemde egemen olan yaş... more Fransa’da başlamış olsa da kısa sürede tüm dünyaya yayılan ‘68 Hareketi o dönemde egemen olan yaşam tarzına, cinsel kısıtlamalara, tüketim kültürüne, savaş politikalarına, sömürgeciliğe ve ayrımcılığa karşı radikal bir reddiye olarak gelişti. O dönemde Türkiye’den bakıldığında hareketin bu çok katmanlı yanı, farklı talepleri ne derece fark ediliyordu? Yurtdışındaki bu olayları takip etme, tartışma fırsatı oluyor muydu gençler arasında?
15 Temmuz darbe girişimini Türkiye'nin darbe geçmişi içerisinde nereye oturtmalıyız? "NATO'suz, A... more 15 Temmuz darbe girişimini Türkiye'nin darbe geçmişi içerisinde nereye oturtmalıyız? "NATO'suz, Amerikasız darbe girişiminin başarıya ulaşma şansı yoktur" diye özetlenebilecek bir siyasal yorumunuz var. Bu açıdan değerlendirildiğinde 15 Temmuz nasıl ele alınmalıdır?
Hepimizin Hikayesi Uşak’ta Devrimci MÜCADELE (1975-1981), 2023
Ulaştığı kitlesellik ve yarattığı deneyimlerle, bugünden bakıldığında oldukça kısa görünen bir za... more Ulaştığı kitlesellik ve yarattığı deneyimlerle, bugünden bakıldığında oldukça kısa görünen bir zaman aralığında, toplumsal mücadeleler tarihimize damgasını vuran Devrimci Yol, bazı yörelerde çok daha derin etkiler yaratmıştır. Anadolu’nun batısında küçük bir şehir olan Uşak da bunlardan biridir. Devrimci Yol dergisinin 1977 Mayıs’ında yayınlanan ilk sayısının manşetinde “Uşak Halkının Direnişi” yer almaktadır. İç savaş döneminin en yoğunlaştığı günlerde toplumu teslim almaya çalışan faşist saldırganlığa karşı verilen bu “yiğit direniş”, ülke çapında yürütülen mücadeleye örnek gösterilir.
17-18 Mart 1977 Uşak Direnişi, şehirde terör estiren faşistlere karşı canı pahasına direnen devrimci gençlerin kararlığının olduğu kadar, evlatlarına sahip çıkan Uşaklı ailelerin gözü kara cesaretinin de ürünüdür. Devrimci hareketin ikirciksiz siyasal söylemiyle yoğrularak büyüyen bu kararlılık ve cesaret, kısa zamanda şehrin tüm mahallelerini özgürleştirmiş, köylerde eşi benzeri olmayan tarihsel pratikler yaratmıştır. Ve elbette bu uğurda büyük bedeller ödenmiştir.
Hepimizin Hikâyesi, büyüdüğü sokaklara eli kanlı faşistlerin gölgesi değmesin diye yalın bilek kavgaya tutuşanları; hayatlarını devrim mücadelesine katarak aramızdan ayrılan gencecik insanları; tutulamayan yasları, akıtılamayan göz yaşlarını, yakılamayan ağıtları ve her şeye rağmen küllenmemiş bir umudu anlatıyor. Hepimizin Hikâyesi, onu yaratan devrimcilerin mütevazı suskunluğu ardında yıllardır saklı kalmış görkemli bir mücadele tarihini anlatıyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği bünyesinde 1954 yılında kurulan İnşaat Mühendisleri Odası'... more Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği bünyesinde 1954 yılında kurulan İnşaat Mühendisleri Odası'nın kurumsal tarihi, 1950'li yıllardan 2000'lere kadar Türkiye'de ve dünyada yaşanan toplumsal, siyasal ve ekonomik gelişmeler ışığında ele alınmaktadır.
Hikmet Kıvılcımlı'nın 1930’lı yılların sonunda yaptığı
çalışmaların notlarına dayanarak hazırlana... more Hikmet Kıvılcımlı'nın 1930’lı yılların sonunda yaptığı çalışmaların notlarına dayanarak hazırlanan Allah, Peygamber, Kitap başlıklı kitaba ilişkin bir inceleme..
Uploads
Papers by Mutlu Arslan
İçinden geçtiğimiz dönemi bu denli önemli kılan şey, sadece OHAL uygulamaları değil, OHAL’in yarattığı baskı ortamını fırsat bilen AKP iktidarının, ülkenin tüm hukuki, siyasi ve sosyal yapısını dönüştürmeye yönelik adımları oldu. Önümüzdeki döneme ilişkin çıkarımlar yapmadan önce son yirmi ayda yaşadığımız önemli siyasal gelişmelere göz atmak faydalı olacaktır.
Seçim değerlendirmeleri, seçimlerin sonuçlarıyla olduğu kadar seçimlerdeki beklentilerle de yakından ilgilidir. Seçim başarısı, partilerin önceki seçimlerdeki oy oranlarıyla değil, seçim öncesindeki beklentilerle kıyaslanarak tespit edilebilir. İlk bakışta fazlasıyla sübjektif ve keyfi gibi görünen bu yorum aslında seçim değerlendirmelerini basit birer matematik hesabı olmaktan çıkarıp siyasal bir muhtevaya büründürebilmemizin de en önemli yoludur. Bu yazı boyunca seçimler öncesinde ortaya çıkan beklentiler, bu beklentileri besleyen etkenler ve seçim sonuçlarını bir arada ele almaya çalışacağım.
Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük siyasal başarısı 17 yıldır girdiği her seçimden zaferle ayrılması değil, siyasetin “seçimlerle”, “sandıkla” ve “temsille” ilgili olduğu düşüncesini topluma kabul ettirmesi oldu. Toplumsal kuruluşa ait en temel meseleler bile müzakere, katılım, ikna, uzlaşı gibi siyasal süreçler işletilmeksizin sandık eliyle çözülüverdi. Seçim sonuçlarıyla tecelli eden çoğunluk iradesinin mutlak gücüne dayalı bu anlayış, iktidarın önündeki bütün sınırların (yasalar, kurumsal işleyiş, evrensel ilkeler vs) ortadan kaldırılarak, devletin ve toplumun bütünüyle yeniden yapılandırılmasının önünü açtı. Anayasa değiştirildi, parlamenter sistem tasfiye edildi, güçler ayrılığı son erdirildi ve daha nicesi…
Yerleşiklik, toprak, ülke, sınır, egemenlik, devlet gibi kavramların gelişimi ile göçün bir sorun olarak kodlanışı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Dolayısıyla göçmen sorunu temelinde siyasal bir sorundur. Bu siyasallığın saptanıp, altının çizilmesi, burada yürütülecek olan göçmenlik tartışması bakımından birincil önemdedir.
Talks by Mutlu Arslan
İçinden geçtiğimiz dönemi bu denli önemli kılan şey, sadece OHAL uygulamaları değil, OHAL’in yarattığı baskı ortamını fırsat bilen AKP iktidarının, ülkenin tüm hukuki, siyasi ve sosyal yapısını dönüştürmeye yönelik adımları oldu. Önümüzdeki döneme ilişkin çıkarımlar yapmadan önce son yirmi ayda yaşadığımız önemli siyasal gelişmelere göz atmak faydalı olacaktır.
Seçim değerlendirmeleri, seçimlerin sonuçlarıyla olduğu kadar seçimlerdeki beklentilerle de yakından ilgilidir. Seçim başarısı, partilerin önceki seçimlerdeki oy oranlarıyla değil, seçim öncesindeki beklentilerle kıyaslanarak tespit edilebilir. İlk bakışta fazlasıyla sübjektif ve keyfi gibi görünen bu yorum aslında seçim değerlendirmelerini basit birer matematik hesabı olmaktan çıkarıp siyasal bir muhtevaya büründürebilmemizin de en önemli yoludur. Bu yazı boyunca seçimler öncesinde ortaya çıkan beklentiler, bu beklentileri besleyen etkenler ve seçim sonuçlarını bir arada ele almaya çalışacağım.
Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük siyasal başarısı 17 yıldır girdiği her seçimden zaferle ayrılması değil, siyasetin “seçimlerle”, “sandıkla” ve “temsille” ilgili olduğu düşüncesini topluma kabul ettirmesi oldu. Toplumsal kuruluşa ait en temel meseleler bile müzakere, katılım, ikna, uzlaşı gibi siyasal süreçler işletilmeksizin sandık eliyle çözülüverdi. Seçim sonuçlarıyla tecelli eden çoğunluk iradesinin mutlak gücüne dayalı bu anlayış, iktidarın önündeki bütün sınırların (yasalar, kurumsal işleyiş, evrensel ilkeler vs) ortadan kaldırılarak, devletin ve toplumun bütünüyle yeniden yapılandırılmasının önünü açtı. Anayasa değiştirildi, parlamenter sistem tasfiye edildi, güçler ayrılığı son erdirildi ve daha nicesi…
Yerleşiklik, toprak, ülke, sınır, egemenlik, devlet gibi kavramların gelişimi ile göçün bir sorun olarak kodlanışı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Dolayısıyla göçmen sorunu temelinde siyasal bir sorundur. Bu siyasallığın saptanıp, altının çizilmesi, burada yürütülecek olan göçmenlik tartışması bakımından birincil önemdedir.
17-18 Mart 1977 Uşak Direnişi, şehirde terör estiren faşistlere karşı canı pahasına direnen devrimci gençlerin kararlığının olduğu kadar, evlatlarına sahip çıkan Uşaklı ailelerin gözü kara cesaretinin de ürünüdür. Devrimci hareketin ikirciksiz siyasal söylemiyle yoğrularak büyüyen bu kararlılık ve cesaret, kısa zamanda şehrin tüm mahallelerini özgürleştirmiş, köylerde eşi benzeri olmayan tarihsel pratikler yaratmıştır. Ve elbette bu uğurda büyük bedeller ödenmiştir.
Hepimizin Hikâyesi, büyüdüğü sokaklara eli kanlı faşistlerin gölgesi değmesin diye yalın bilek kavgaya tutuşanları; hayatlarını devrim mücadelesine katarak aramızdan ayrılan gencecik insanları; tutulamayan yasları, akıtılamayan göz yaşlarını, yakılamayan ağıtları ve her şeye rağmen küllenmemiş bir umudu anlatıyor. Hepimizin Hikâyesi, onu yaratan devrimcilerin mütevazı suskunluğu ardında yıllardır saklı kalmış görkemli bir mücadele tarihini anlatıyor.
çalışmaların notlarına dayanarak hazırlanan Allah, Peygamber, Kitap başlıklı kitaba ilişkin bir inceleme..