Papers by Ali Tansu Balcı
Eğitimde Kuram ve Uygulama, 2020
Bu makale, birinci yazarın ikinci yazarın danışmanlığında tamamladığı tez çalışmasına dayalı olar... more Bu makale, birinci yazarın ikinci yazarın danışmanlığında tamamladığı tez çalışmasına dayalı olarak oluşturulmuştur.
Yetişkin Eğitimi Dergisi, 2021
Cesaret kavramının eğitim bilimleri literatüründe yeteri kadar yer bulmaması ve eleştirel düşünme... more Cesaret kavramının eğitim bilimleri literatüründe yeteri kadar yer bulmaması ve eleştirel düşünme kavramı ile birlikte öğretmen yetiştirmede önemli görülmesi, bu araştırmayı ortaya çıkaran temel motivasyonu oluşturmaktadır. Bu araştırmada okul öncesi ve sınıf öğretmeni adaylarının spor cesareti ve eleştirel düşünme eğilimleri incelenmektedir. Araştırma nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modelinde tasarlanmış betimsel bir çalışmadır. Bu sayede var olan durumun ortaya konulması amaçlanmaktadır. Araştırma grubunu, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Sınıf Eğitimi ve Okul Öncesi Eğitimi programında öğrenim görmekte olan öğretmen adayları oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak Kökdemir (2003) tarafından Türkçeye çevrilmiş olan “California Eleştirel Düşünme Eğilimleri Ölçeği” ve Konter ve Ng (2012) tarafından geliştirilen “Spor Cesareti Ölçeği” kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre spor cesareti
ve eleştirel düşünme eğilimleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuş; spor
cesaretinin, eleştirel düşünme eğiliminin anlamlı bir yordayıcısı olduğu ve
spor cesareti yüksek olan öğretmen adaylarının spor cesareti düşük olan
öğretmen adaylarına göre anlamlı düzeyde daha yüksek eleştirel düşünme eğilimine sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Eğitimde Kuram ve Uygulama, 2020
Eleştirel Pedagoji, Frankfurt Okulunda temellenen eleştirel teorinin eğitime yansıması olarak değ... more Eleştirel Pedagoji, Frankfurt Okulunda temellenen eleştirel teorinin eğitime yansıması olarak değerlendirilmektedir. Temel olarak günümüz egemen eğitim sisteminin göz ardı ettiği eğiten ile eğitilen arasındaki her türlü baskıcı ve hiyerarşik ilişkiyi reddeden ve eğitimde nesne olarak tabileştirilen özneleri özgürleştirmeyi amaçlamaktadır. Bir entelektüel olarak öğretmen eğitimi de eleştirel pedagojinin temel alanlarından birini oluşturmaktadır.
Bu araştırma nicel bir araştırma olup, tarama modellerinden betimsel tarama modelinde tasarlanmıştır. Araştırmada sınıf öğretmenlerinin eleştirel pedagoji ilkelerine katılım düzeyleri ortaya konularak bir değerlendirmesinin yapılması amaçlanmaktadır. Araştırmanın örneklemi, tesadüfi eleman örnekleme yöntemi ile belirlenen İzmir ili Buca, Bornova, Konak ve Karşıyaka İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine bağlı okullarda görev yapan 588 sınıf öğretmeninden oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu ve Yılmaz (2009) tarafından geliştirilen Eleştirel Pedagoji İlkeleri Ölçeği kullanılmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre sınıf öğretmenlerinin Eğitim Sistemi, Okulun İşlevi ve Eleştirel Pedagoji İlkeleri toplam puanları orta düzeyde iken Özgürleşme alt boyutu yüksek düzeyde bulunmuştur. Ayrıca cinsiyet, okullarda öğrencilere eleştirel düşünme becerisi kazandırılmasına yönelik görüşleri ve mevcut ilkokul eğitim sistemine yönelik görüşlerine göre anlamlı farklılıklar bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Eğitim Politikaları, Eleştirel Düşünme, Eleştirel Pedagoji, Eleştirel Teori, Öğretmen Yetiştirme
Conference Presentations by Ali Tansu Balcı
13th Conference of the ESREA Network: Between Global and Local – Adult Learning and Communities, 2023
In general, the field of adult education focuses on the learning processes of learners from their... more In general, the field of adult education focuses on the learning processes of learners from their own experiences, while the situated learning approach describes how adults learn in a given situation within their experiences. In this approach, learning is not a practice as acquiring theoretical information individually, it rather occurs naturally when an individual experiences a certain situation first directly. The situation is not just a background that affects learning; rather, the situation is part of learning. Crisis periods also affect learning practices as a situation that directly affects the lives of adults.
The pioneers of the situated learning approach, Lave and Wenger, present this approach as a new analytical approach to education rather than a pedagogical strategy and emphasize how community membership and experiences shape learning. The main emphasis in this approach is the conceptualization of communities of practice. This concept implies that individuals learn in practice and develop identity by participating in certain communities in daily life. The learning and identity development processes that take place in communities of practice reveal the context of learning.
In times of crisis, adults' belonging to their communities becomes stronger, and sharing of experiences within the community comes to the fore. As seen especially in the Covid-19 pandemic, people have tried to overcome the crisis by coming together through communities. Similarly, during periods of wars and migrations, sharing of experience within the community becomes prominent. In short, in the neoliberal era, where inequalities deepen, crises intensify and individuality is imposed, adults try to exist in communities. At this point, the situated learning approach and its perspective of communities of practice reveal a different perspective in adult education.
In underdeveloped countries such as Turkey, crisis periods are more severe, and the mechanisms by which individuals can overcome the crisis are more limited. However, studies focusing on the learning of adults in the community in times of crisis, as well as communities of practice, are limited. On the other hand, research on situated learning approach in Turkey is generally carried out in school settings. However, in the situated learning approach, out-of-school environments come to the fore, and the learning of individuals in the community is emphasized. Especially in the field of adult education, the conceptualization of communities of practice offered by the situated learning approach will enable us to make sense of the learning of adults in times of crisis in Turkey.
In this context, this study highlights the situated learning perspective, which has been ignored in adult education research in Turkey, and focuses on the learning of adults through communities of practice in times of crisis. There are many communities of practice in Turkey, such as ecological, political, communal, local, women's, and immigrant communities, however, there are no studies that address these communities from a situated learning perspective. This research aims to open the situated learning and community of practice approach to discussion in the field of adult education in Turkey.
VI. International Eurasian Educational Research Congress, Jul 12, 2019
V. International Eurasian Educational Research Congress, Jun 15, 2018
Bu araştırmada Türkiye’de eleştirel düşünme üzerine yapılan çalışmaların bir değerlendirmesi yapı... more Bu araştırmada Türkiye’de eleştirel düşünme üzerine yapılan çalışmaların bir değerlendirmesi yapılarak mevcut durum üzerinden eleştirel düşünme üzerine eleştirel bir analizin yapılması amaçlanmaktadır. Literatürde sıkça üzerinde durulduğu şekliyle eleştirel düşünme, “en üst düzey” düşünme becerisi olarak görülmekte ve akademik başarı da dahil olmak üzere birçok alanı olumlu yönde etkilemektedir. Ancak söz konusu becerinin öğretimi ile ilgili çeşitli tartışmalar bulunmaktadır. Eleştirel düşünme öğretilebilir mi, öğretilirse nasıl öğretilebilir; eleştirel düşünme bir beceri mi yoksa daha fazlası mıdır? Buna göre eleştirel düşünmeyi bir beceri olarak ele alıp bunun eğitimine geçmeden önce eleştirel düşünmenin niteliği üzerinde durmanın yerinde olduğu düşünülmektedir. Bir konuyu kavramsal boyutta yeterince anlayamadan uygulamaya geçmek, çoğu zaman istenilen sonuçları vermemektedir. Söz konusu durumun eleştirel düşünme becerileri için de geçerli olduğu düşünülmektedir. Türkiye’de eleştirel düşünme üzerine şimdiye kadar yapılan herhangi bir çalışmada istenilen düzeyde bir eleştirel düşünme becerisi düzeyine ulaşılamadığı söylenebilir. Bu durum hem öğrenciler hem öğretmen adayları hem de öğretmenler için geçerlidir. Ancak alanyazın incelendiğinde eleştirel düşünmenin niteliği üzerinden yapılan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Araştırmaların neredeyse tamamı eleştirel düşünmeyi belli varsayımlar üzerinden tartışmakta ve bu varsayımlar üzerinden sonuçlar üretmektedir. Bu çalışmada bu varsayımların tartışılması ve dolayısıyla eleştirel düşünmenin kendisinin tartışılması amaçlanmaktadır. Ayrıca araştırmanın temel problemini oluşturan, eleştirel düşünme üzerine yapılan çalışmalarda eleştirel teori literatürüne yer verilmemesi, bu araştırmanın temel çıkış noktasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla eleştirel düşünmenin eleştirel teori açısından değerlendirilmesi söz konusudur.
Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden içerik analiz tekniği kullanılmıştır. Veriler doküman incelemesi yoluyla toplanmış ve belli temalar üzerinden analiz edilmiştir. Araştırmanın evrenini Türkiye’de eleştirel düşünme üzerine yapılan çalışmalar oluşturmaktadır. Buna göre araştırmanın örneklemi ise Türkiye’de Eğitim Bilimlerinde eleştirel düşünme üzerine yapılan doktora tezlerinden oluşmaktadır. Örneklem grubuna giren tezlerin içeriği araştırmacılar tarafından belirlenen temalar üzerinden incelenerek analiz edilmiştir. Temalar tezlerin “konu alanı”, “düzeyi”, “kuramsal çerçevesi”, kullanılan “araştırma yöntemleri”, elde edilen “sonuçlar” ve “eleştirel teori ilişkisi” olarak belirlenmiştir. Bunun için araştırmacı tarafından bir Kodlama Formu oluşturulmuş ve buna göre öncelikle tezlerin kuramsal çerçevesinde hangi başlıklara değinildiği incelenmiştir. Daha sonra araştırmada hangi yöntemlerin kullanıldığına bakılmış ve bunlara bağlı olarak hangi sonuçlara ulaşıldığı incelenmiştir. Ayrıca bu araştırmanın temel problemini oluşturan eleştirel düşünme ile ilgili yapılan çalışmalarda eleştirel teori literatüründen yararlanıp yararlanılmadığı, yararlanıldı ise ne ölçüde yararlanıldığı incelenmiştir. Bu temalar belirli frekanslar üzerinden değerlendirilerek bir sonuca varılması amaçlanmaktadır.
Araştırmanın olası sonuçları belirlenen temaların analizi üzerinden şekillenecektir. Sonuç olarak “eleştirel” düşünme ile ilgili yapılan çalışmalarda “eleştirel” teorinin kuram, yöntem ve önermeleri ile pozitivist kuram, yöntem ve önermeler arasındaki farklılıklar ortaya konularak bu farklılıklar üzerinden bir değerlendirmenin yapılması beklenmektedir.
15. Uluslararası Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumu, Apr 1, 2016
Eğitim felsefelerini genel olarak üç başlık altında toplamak gerekirse bunlar: Klasik Eğitim Fels... more Eğitim felsefelerini genel olarak üç başlık altında toplamak gerekirse bunlar: Klasik Eğitim Felsefesi, Analitik Eğitim Felsefesi ve Eleştirel Eğitim Felsefesi olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Bu araştırmada genel olarak bu üç eğitim felsefesi incelenmekte ve özelinde Eleştirel Eğitim Felsefesi ve buna bağlı olarak Eleştirel Pedagojinin dünyada ve Türkiye’deki gelişimi incelenmektedir. Ayrıca Eleştirel Pedagojinin Sınıf Eğitimine yansımaları ve temelde “öğretmen eğitimi” ve “öğrenme-öğretme” boyutları üzerinde durulmaktadır. Alanyazında Eleştirel Pedagoji henüz tartışılır bir konu olmakta ve özellikle Sınıf Eğitimi alanında bu konu ile ilgili yeterli çalışma bulunmamaktadır. Ayrıca eleştirel düşünme becerisinin geliştirilmesinde Eleştirel Pedagojinin önemi ortada iken eleştirel düşünme ile ilgili yapılan araştırmalarda eleştirel pedagojiden yeteri kadar söz edilmemesi ya da tartışılmaması bu çalışmayı daha da önemli kılmaktadır. Bu çalışmada eleştirel eğitim felsefesi ve eleştirel pedagojinin geçmişten günümüze gelişimi kapsamında dünyada ve ülkemizde eleştirel pedagoji örneklerinin karşılaştırılarak öğretmen eğitimi ve öğrenme-öğretme süreçlerinin tartışılması amaçlanmaktadır. Ayrıca Türkiye’de şimdiye kadar yapılmış eleştirel pedagoji ile ilgili çalışmaların bir değerlendirilmesi yapılarak günümüzde eğitim sisteminin problemlerine yönelik çözüm önerilerinin getirilmesi amaçlanmaktadır. Bunun yanı sıra eleştirel bakabilen bir aydın ve uygulayıcı olarak öğretmen niteliklerine katkı sunması beklenmektedir.
14. Uluslararası Katılımlı Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumu, 2015
Eğitimi ve bu çalışmanın konusu olan eleştirel düşünmeyi yalnızca mevcut sınırları içerisinde değ... more Eğitimi ve bu çalışmanın konusu olan eleştirel düşünmeyi yalnızca mevcut sınırları içerisinde değil daha geniş perspektifte, sistemsel olarak tartışan eleştirel pedagoji, üzerinde sıklıkla durulan eleştirel düşünme becerilerini de kapsamaktadır. İlköğretim programlarında eleştirel düşünme, çocuklara kazandırılması gereken bir beceri olarak yer almaktadır. MEB’in belirlemiş olduğu Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri, Kişisel ve Mesleki Gelişim alt boyutunda eleştirel düşünme becerisine yer verilmiştir. Bu anlamda öncelikle öğretmenlerin eleştirel düşünme becerisine sahip olması beklenmektedir. Eleştirel düşünme becerisinin kazanılmasında ise eleştirel pedagoji oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Alanyazın incelendiğinde eleştirel düşünme üzerine yapılan çok sayıda araştırma bulunmasına rağmen bu araştırmalarda eleştirel pedagojiden sınırlı bir şekilde söz edilmektedir. Bu araştırma alanyazındaki bu boşluğu doldurmaya katkı sunmak amacıyla tasarlanmıştır. Araştırmada öğretmen adaylarının eleştirel düşünme eğilimleri ve eleştirel pedagoji ilkelerine katılma düzeyleri arasındaki ilişkinin ortaya konması amaçlanmıştır. Araştırma ilişkisel tarama modelinde tasarlanmıştır. Çalışmada Yılmaz (2009) tarafından geliştirilen “Eleştirel Pedagoji İlkleri Ölçeği” ve Kökdemir (2003) tarafından Türkçe’ye uyarlanmış olan “California Eleştirel Düşünme Eğilimleri Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu sınıf öğretmeni adayları ve okul öncesi öğretmen adayları oluşturmaktadır. Sonuç olarak sınıf öğretmeni adayları ve okul öncesi öğretmen adaylarının eleştirel pedagoji ilkelerine katılımları arasında anlamlı farklılıklar bulunurken; eleştirel düşünme eğilimlerinde ise anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Öğretmen adaylarının her iki ölçeğe katılımları arasında ise düşük düzeyde pozitif bir ilişkiye rastlanmış ancak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
14. Uluslararası Katılımlı Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumu, 2015
Beden eğitimi, oyun ve sporda ilişkili olarak cesaret ve kendini tanımlama algısı araştırmaları o... more Beden eğitimi, oyun ve sporda ilişkili olarak cesaret ve kendini tanımlama algısı araştırmaları oldukça yenidir ve bu konuyla ilgili yeterince bilimsel çalışma bulunmamaktadır. Sınıf öğretmenliğini ilgilendiren bu konularla ilgili araştırmalar ise neredeyse yok denecek düzeydedir. Bu nedenle, bu çalışmada sınıf öğretmeni adaylarının beden eğitimi, oyun ve spor katılımı değişkenlerine göre cesaretleri ve kendilerini tanımlama algıları araştırılmaktadır. Veriler yaşları 18 ile 33 arasında değişen (M=20.88 ± 1.63) 493 sınıf öğretmeni adayından toplanmıştır. Sınıf öğretmeni adaylarına Türkiye koşullarına özgü geliştirilmiş Spor Cesaret Ölçeği-31 (Konter & Ng, 2012) ve uyarlama çalışması yapılmış Kendini Fiziksel Tanımlama Envanteri (Marsh, Marco & Aşçı, 2002; Marsh, Aşçı & Marco, 2002) ve araştırmacı tarafından oluşturulan kişisel bilgi formu uygulanarak veriler toplanmıştır. SCÖ-31 cesaretin 5 faktörünü ölçmektedir. Bunlar; yetkinlik, kararlılık, atılganlık, tehlikeyi göze alma ve kendini feda etmedir. KFTE ise 11 alt ölçekten ve 70 maddeden meydana gelmektedir. Bunlar; Sağlık, koordinasyon, fiziksel aktivite, vücut yağı, spor yeteneği, genel fiziksel yeterlik, görünüm, kuvvet, esneklik, dayanıklılık ve kendine güvendir. Her iki ölçekte iyi düzeyde psikometirk (güvenirlik ve geçerlik) özelliklere sahiptir. Toplanan veriler; Narmal Dağılım Testi, Pearson Korelasyonu, One-Way Anova, Kruskal Wallis, Mann-Whitney U ve t-testi ile analiz edilmiştir. Analizler; Spor Cesaret Ölçeğinin ve Kendini Fiziksel Tanımlamanın bütün faktörlerinin olumlu ve anlamlı düzeyde korelasyonlu olduğunu ortaya koymuştur. Genel olarak yukarıda belirtilen analizler; SCÖ-31 ile ölçülen yetkinlik, kararlılık, atılganlık, tehlikeyi göze alma ve kendini feda etme faktörlerinde daha yüksek puan alanların, daha düşük puan alanlara göre, daha yüksek Kendini Fiziksel Tanımlama algısına (sağlık, fiziksel aktivite, vücut yağı, spor yeteneği, genel fiziksel yeterlik, görünüm, kuvvet, esneklik, dayanıklılık ve kendine güven) sahip olduklarını göstermiştir. Analizler ayrıca sınıf öğretmeni adaylarının süren aktif spor katılımlarının (haftada en az 3 gün) ve 10 öncesi çocukluk dönemindeki egzersiz, oyun ve spor aktivitelerinde yer almalarının SCÖ-31 ve KFTE’nin faktörleriyle olumlu yönde anlamlı farklılıkları ortaya koymuştur (p<0.05). Bu konularla ilgili yapılan araştırmalar oldukça sınırlıdır ve daha kesin sonuçlar ve genellemeler için daha çok araştırmaya gereksinim vardır. Gelecekteki araştırmalar, çocuk ve gençlerin farklı değişkenlerini dikkate alarak oyun ve sporda cesaret algılarını ve kendilerini fiziksel olarak nasıl tanımladıklarını dikkate alabilir örneğin; yaş grupları, cinsiyet, beceri düzeyi, erken ve geç çocukluk yılları, aile değişkenleri ve sosyo-ekonomik durum, fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal diğer değişkenler gibi.
Books by Ali Tansu Balcı
Eğitim Kolektifi Yayınları, 2023
Bu kitabın temel içeriğini oluşturan “Millî Eğitim Bakanı olsaydım...” düşüncesi, eğitime ilişkin... more Bu kitabın temel içeriğini oluşturan “Millî Eğitim Bakanı olsaydım...” düşüncesi, eğitime ilişkin kaygı ve tasarıları, hem genel düzeyde hem öznel düzeyde ele alabilmeyi olanaklı kıldı. Yazarlara yöneltilen bu soru ile başlayan yolculuğumuz, eğitim sistemimizde değiştirilmesi ve geliştirilmesi gereken noktalara ilişkin ortak bir akıl sergileme tutumunun oluşturulması ile tamamlandı. Bu sürecin sonunda, elbette biliyoruz ki tek başına Bakan olmak bir şeyleri değiştirebilmek için yeterli değil ancak şunu da biliyoruz ki Cumhuriyet tarihinde köklü değişimleri beraberinde getiren Millî Eğitim Bakanları da var.
Yüz yıllık süreç ve öncesinde, eğitimle ilgili önemli birikimlerden söz etmek mümkün, ancak bu birikimi geleceğe nasıl taşıyacağız ya da gelinen aşamada bu birikime ne denli sahip çıkabildik? Önümüzdeki yüzyılda eğitim nasıl olacak? Ülkemizde okulların geleceğini hangi değerler, hangi yaklaşımlar şekillendirecek? Hangi sorunlar çözülüp, hangi eksiklerin üstesinden gelinecek?
Geçmiş birikimin ışığında, merceğimizi geleceğe odaklayacak sorularla bugündeyiz ve işte bu sorular, çalışmanın ortaya çıkışındaki temel motivasyonu oluşturdu. Böylelikle hem bir yüzyıl değerlendirmesi yapıp hem ikinci yüzyıla ilişkin öngörülerde bulunmayı amaç edindik. Elbette ki bu soruları yanıtlamanın kolektif bir çaba gerektirdiğinin farkındaydık. Bu nedenle eğitime dair sözü olan insanlara ulaşmayı hedefledik. İlk aşamada akademisyenler, öğretmenler, öğrenciler, eğitim sendikaları, eğitim dernekleri, eğitim uzmanları olmak üzere pek çok eğitimciye çalışmamızdan bahsettik. Eleştirileri dinledik, heyecanları paylaştık.
Ve nihayet yaklaşık yedi ay süren yoğun çalışmanın sonucunda kitabımızı tamamladık. Kitapta 14 öğretim üyesi, 4 öğretmen, 3 öğrenci, 1 eğitimci ve 1 eğitim derneği tarafından kaleme alınan 23 yazı bulunuyor. Bu yazıların içeriğini ise tüm yazarlarımıza iletilen üç temel soru şekillendirdi ve böylelikle eğitim sorunlarına ilişkin farklı bakış açıları ile bir araya gelme olanağı bulduk.
İlk soru, yazarlarımızın eğitimci olmaya karar vermelerini sağlayan kişisel yaşam koşullarının nasıl olduğu; yaşam öykülerinin nasıl ilerlediği ile ilgiliydi. Bu ilk düzeyde, yazar ile okurun arasındaki mesafeyi azaltmayı ve aynı zamanda yaşam öykülerinden hareketle eğitimin farklı kuşakların hafızasındaki yerini görebilmeyi hedefledik. İkinci soru, millî eğitim sistemimizde öncelikli olarak çözülmesi gereken üç temel sorunun ne olduğuna ilişkindi. Son soru ise yazarlarımızın Millî Eğitim Bakanı olmaları durumunda, kendilerinin belirledikleri bu sorunları nasıl çözebileceklerine yönelikti. Yazarlarımızın sözü edilen sorulara verdiği cevaplar ile birlikte, Cumhuriyetin 100. yılında ulusal eğitim politikaları ve uygulamaları açısından bulunduğumuz zemine tanımlayıcı bir not düşme ve geleceğe dönük bir perspektifin oluşturulmasına kolektif bir düşünsel katkıda bulunma amacımız gerçekleşmiş oldu.
Kolektifin içerisinde yer alan tüm yazarlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Ankara Üniversitesi Yayınları, 2022
ÖMK ve Kariyer Basamakları, 2023
Siyasal Kitabevi, 2022
Işıl Hoca, 1982 yılında başlayan akademik yaşamı boyunca pedagojik düşüncesinde herhangi bir epis... more Işıl Hoca, 1982 yılında başlayan akademik yaşamı boyunca pedagojik düşüncesinde herhangi bir epistemolojik sapma ya da savrulma sergilemeksizin pedagojik imgelemin sınırlarını genişleten eserler vermiştir. Eleştirel ve özgürleşimci bilgi üretimi ile öğretim arasında kurduğu sıkı bağ ve öğrencisine verdiği önem, Işıl Hoca’nın akademideki yolculuğunun en ayırt edici özelliklerinden biri olmuştur. Yükseköğretimin ticarileştirildiği, bilimsel etkinliğin ise “projeci bilgi üretme pratiği” olarak metalaştırıldığı bir dönemde Işıl Hoca ile karşılaşmak, her iki sürece de meydan okuyan bir politik duruşu akademide bulabilmek demektir. Bu karşılaşmayı yaşayabilmiş öğrencilerine ve/ya da meslektaşlarına ait yazıların derlemesinden oluşan bu kitap, her şeyden evvel Işıl Hoca’nın kişiliğinde bilginin metalaşmasına karşı verilen mücadeleye ve akademik özgürlükler için harcanan emeğe saygının bir ifadesidir.
Işıl Hoca’nın, akademik topluluğun engin akademik birikimini alçak gönüllülüğü ile birleştiren seçkin üyelerinden biri olması; zengin bilgi ve deneyimini cömertçe paylaşmaya her zaman açık olan sımsıcak yüreğiyle, öğrencisi olmuş olmamış pek çok meslektaşından, diğer üniversite ve disiplinlerden arkadaşlarına ve uzun yıllar boyunca onun rahle-i tedrisinden geçmiş binlerce öğrenciye kadar herkesin içten saygı ve sevgisini kazanmış olması, onun için böyle bir derleme yapmamız için tek başına yeterli bir nedendir. Ama bizim böyle bir derleme yapmamızın asıl nedeni, bize direnişin bir tercih değil bir zorunluluk haline geldiği karanlık zamanlarda tarihi yarıp geçecek olanların en alttakiler ve görünmeyenler (daha doğrusu görünmez kılınanlar) olduğunu öğretmiş olan Işıl Hoca’ya saygı ve bağlılığımızı sunmaktır.
Bloomsbury Publishing, 2022
Written by leading scholars and activists from Canada, Germany, Malta, Norway, Turkey and the USA... more Written by leading scholars and activists from Canada, Germany, Malta, Norway, Turkey and the USA, this book offers international perspectives on critical pedagogy during the Covid-19 pandemic. It examines the social and political impact of the pandemic on education, and explores how the creation of digital communities has become indispensable in maintaining connectivity and building networks.
Including contributions from Michael W. Apple, Antonia Darder, Henry A. Giroux, Peter Mayo, Peter McLaren, Wayne Ross and Ira Shor, this volume examines critical issues, controversies of education, and social and political problems that have been exacerbated by the pandemic. The chapters call for constructive critical consciousness and a commitment to social justice, addressing current issues, including Black Lives Matter, racism, poverty, social and gender inequality, women's rights and teachers' isolation during the pandemic. In part I, the authors address these issues through the lenses of neoliberalism, neo-conservatism, rightist ideology and capitalism. Parts II and III of the volume offer inclusive perspectives, personal accounts and regional outlooks on these issues, and assess their influence on society and education during the Covid-19 pandemic.
Ankara Üniversitesi Yayınları, 2021
Uploads
Papers by Ali Tansu Balcı
ve eleştirel düşünme eğilimleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuş; spor
cesaretinin, eleştirel düşünme eğiliminin anlamlı bir yordayıcısı olduğu ve
spor cesareti yüksek olan öğretmen adaylarının spor cesareti düşük olan
öğretmen adaylarına göre anlamlı düzeyde daha yüksek eleştirel düşünme eğilimine sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu araştırma nicel bir araştırma olup, tarama modellerinden betimsel tarama modelinde tasarlanmıştır. Araştırmada sınıf öğretmenlerinin eleştirel pedagoji ilkelerine katılım düzeyleri ortaya konularak bir değerlendirmesinin yapılması amaçlanmaktadır. Araştırmanın örneklemi, tesadüfi eleman örnekleme yöntemi ile belirlenen İzmir ili Buca, Bornova, Konak ve Karşıyaka İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine bağlı okullarda görev yapan 588 sınıf öğretmeninden oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu ve Yılmaz (2009) tarafından geliştirilen Eleştirel Pedagoji İlkeleri Ölçeği kullanılmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre sınıf öğretmenlerinin Eğitim Sistemi, Okulun İşlevi ve Eleştirel Pedagoji İlkeleri toplam puanları orta düzeyde iken Özgürleşme alt boyutu yüksek düzeyde bulunmuştur. Ayrıca cinsiyet, okullarda öğrencilere eleştirel düşünme becerisi kazandırılmasına yönelik görüşleri ve mevcut ilkokul eğitim sistemine yönelik görüşlerine göre anlamlı farklılıklar bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Eğitim Politikaları, Eleştirel Düşünme, Eleştirel Pedagoji, Eleştirel Teori, Öğretmen Yetiştirme
Conference Presentations by Ali Tansu Balcı
The pioneers of the situated learning approach, Lave and Wenger, present this approach as a new analytical approach to education rather than a pedagogical strategy and emphasize how community membership and experiences shape learning. The main emphasis in this approach is the conceptualization of communities of practice. This concept implies that individuals learn in practice and develop identity by participating in certain communities in daily life. The learning and identity development processes that take place in communities of practice reveal the context of learning.
In times of crisis, adults' belonging to their communities becomes stronger, and sharing of experiences within the community comes to the fore. As seen especially in the Covid-19 pandemic, people have tried to overcome the crisis by coming together through communities. Similarly, during periods of wars and migrations, sharing of experience within the community becomes prominent. In short, in the neoliberal era, where inequalities deepen, crises intensify and individuality is imposed, adults try to exist in communities. At this point, the situated learning approach and its perspective of communities of practice reveal a different perspective in adult education.
In underdeveloped countries such as Turkey, crisis periods are more severe, and the mechanisms by which individuals can overcome the crisis are more limited. However, studies focusing on the learning of adults in the community in times of crisis, as well as communities of practice, are limited. On the other hand, research on situated learning approach in Turkey is generally carried out in school settings. However, in the situated learning approach, out-of-school environments come to the fore, and the learning of individuals in the community is emphasized. Especially in the field of adult education, the conceptualization of communities of practice offered by the situated learning approach will enable us to make sense of the learning of adults in times of crisis in Turkey.
In this context, this study highlights the situated learning perspective, which has been ignored in adult education research in Turkey, and focuses on the learning of adults through communities of practice in times of crisis. There are many communities of practice in Turkey, such as ecological, political, communal, local, women's, and immigrant communities, however, there are no studies that address these communities from a situated learning perspective. This research aims to open the situated learning and community of practice approach to discussion in the field of adult education in Turkey.
Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden içerik analiz tekniği kullanılmıştır. Veriler doküman incelemesi yoluyla toplanmış ve belli temalar üzerinden analiz edilmiştir. Araştırmanın evrenini Türkiye’de eleştirel düşünme üzerine yapılan çalışmalar oluşturmaktadır. Buna göre araştırmanın örneklemi ise Türkiye’de Eğitim Bilimlerinde eleştirel düşünme üzerine yapılan doktora tezlerinden oluşmaktadır. Örneklem grubuna giren tezlerin içeriği araştırmacılar tarafından belirlenen temalar üzerinden incelenerek analiz edilmiştir. Temalar tezlerin “konu alanı”, “düzeyi”, “kuramsal çerçevesi”, kullanılan “araştırma yöntemleri”, elde edilen “sonuçlar” ve “eleştirel teori ilişkisi” olarak belirlenmiştir. Bunun için araştırmacı tarafından bir Kodlama Formu oluşturulmuş ve buna göre öncelikle tezlerin kuramsal çerçevesinde hangi başlıklara değinildiği incelenmiştir. Daha sonra araştırmada hangi yöntemlerin kullanıldığına bakılmış ve bunlara bağlı olarak hangi sonuçlara ulaşıldığı incelenmiştir. Ayrıca bu araştırmanın temel problemini oluşturan eleştirel düşünme ile ilgili yapılan çalışmalarda eleştirel teori literatüründen yararlanıp yararlanılmadığı, yararlanıldı ise ne ölçüde yararlanıldığı incelenmiştir. Bu temalar belirli frekanslar üzerinden değerlendirilerek bir sonuca varılması amaçlanmaktadır.
Araştırmanın olası sonuçları belirlenen temaların analizi üzerinden şekillenecektir. Sonuç olarak “eleştirel” düşünme ile ilgili yapılan çalışmalarda “eleştirel” teorinin kuram, yöntem ve önermeleri ile pozitivist kuram, yöntem ve önermeler arasındaki farklılıklar ortaya konularak bu farklılıklar üzerinden bir değerlendirmenin yapılması beklenmektedir.
Books by Ali Tansu Balcı
Yüz yıllık süreç ve öncesinde, eğitimle ilgili önemli birikimlerden söz etmek mümkün, ancak bu birikimi geleceğe nasıl taşıyacağız ya da gelinen aşamada bu birikime ne denli sahip çıkabildik? Önümüzdeki yüzyılda eğitim nasıl olacak? Ülkemizde okulların geleceğini hangi değerler, hangi yaklaşımlar şekillendirecek? Hangi sorunlar çözülüp, hangi eksiklerin üstesinden gelinecek?
Geçmiş birikimin ışığında, merceğimizi geleceğe odaklayacak sorularla bugündeyiz ve işte bu sorular, çalışmanın ortaya çıkışındaki temel motivasyonu oluşturdu. Böylelikle hem bir yüzyıl değerlendirmesi yapıp hem ikinci yüzyıla ilişkin öngörülerde bulunmayı amaç edindik. Elbette ki bu soruları yanıtlamanın kolektif bir çaba gerektirdiğinin farkındaydık. Bu nedenle eğitime dair sözü olan insanlara ulaşmayı hedefledik. İlk aşamada akademisyenler, öğretmenler, öğrenciler, eğitim sendikaları, eğitim dernekleri, eğitim uzmanları olmak üzere pek çok eğitimciye çalışmamızdan bahsettik. Eleştirileri dinledik, heyecanları paylaştık.
Ve nihayet yaklaşık yedi ay süren yoğun çalışmanın sonucunda kitabımızı tamamladık. Kitapta 14 öğretim üyesi, 4 öğretmen, 3 öğrenci, 1 eğitimci ve 1 eğitim derneği tarafından kaleme alınan 23 yazı bulunuyor. Bu yazıların içeriğini ise tüm yazarlarımıza iletilen üç temel soru şekillendirdi ve böylelikle eğitim sorunlarına ilişkin farklı bakış açıları ile bir araya gelme olanağı bulduk.
İlk soru, yazarlarımızın eğitimci olmaya karar vermelerini sağlayan kişisel yaşam koşullarının nasıl olduğu; yaşam öykülerinin nasıl ilerlediği ile ilgiliydi. Bu ilk düzeyde, yazar ile okurun arasındaki mesafeyi azaltmayı ve aynı zamanda yaşam öykülerinden hareketle eğitimin farklı kuşakların hafızasındaki yerini görebilmeyi hedefledik. İkinci soru, millî eğitim sistemimizde öncelikli olarak çözülmesi gereken üç temel sorunun ne olduğuna ilişkindi. Son soru ise yazarlarımızın Millî Eğitim Bakanı olmaları durumunda, kendilerinin belirledikleri bu sorunları nasıl çözebileceklerine yönelikti. Yazarlarımızın sözü edilen sorulara verdiği cevaplar ile birlikte, Cumhuriyetin 100. yılında ulusal eğitim politikaları ve uygulamaları açısından bulunduğumuz zemine tanımlayıcı bir not düşme ve geleceğe dönük bir perspektifin oluşturulmasına kolektif bir düşünsel katkıda bulunma amacımız gerçekleşmiş oldu.
Kolektifin içerisinde yer alan tüm yazarlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Işıl Hoca’nın, akademik topluluğun engin akademik birikimini alçak gönüllülüğü ile birleştiren seçkin üyelerinden biri olması; zengin bilgi ve deneyimini cömertçe paylaşmaya her zaman açık olan sımsıcak yüreğiyle, öğrencisi olmuş olmamış pek çok meslektaşından, diğer üniversite ve disiplinlerden arkadaşlarına ve uzun yıllar boyunca onun rahle-i tedrisinden geçmiş binlerce öğrenciye kadar herkesin içten saygı ve sevgisini kazanmış olması, onun için böyle bir derleme yapmamız için tek başına yeterli bir nedendir. Ama bizim böyle bir derleme yapmamızın asıl nedeni, bize direnişin bir tercih değil bir zorunluluk haline geldiği karanlık zamanlarda tarihi yarıp geçecek olanların en alttakiler ve görünmeyenler (daha doğrusu görünmez kılınanlar) olduğunu öğretmiş olan Işıl Hoca’ya saygı ve bağlılığımızı sunmaktır.
Including contributions from Michael W. Apple, Antonia Darder, Henry A. Giroux, Peter Mayo, Peter McLaren, Wayne Ross and Ira Shor, this volume examines critical issues, controversies of education, and social and political problems that have been exacerbated by the pandemic. The chapters call for constructive critical consciousness and a commitment to social justice, addressing current issues, including Black Lives Matter, racism, poverty, social and gender inequality, women's rights and teachers' isolation during the pandemic. In part I, the authors address these issues through the lenses of neoliberalism, neo-conservatism, rightist ideology and capitalism. Parts II and III of the volume offer inclusive perspectives, personal accounts and regional outlooks on these issues, and assess their influence on society and education during the Covid-19 pandemic.
ve eleştirel düşünme eğilimleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuş; spor
cesaretinin, eleştirel düşünme eğiliminin anlamlı bir yordayıcısı olduğu ve
spor cesareti yüksek olan öğretmen adaylarının spor cesareti düşük olan
öğretmen adaylarına göre anlamlı düzeyde daha yüksek eleştirel düşünme eğilimine sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu araştırma nicel bir araştırma olup, tarama modellerinden betimsel tarama modelinde tasarlanmıştır. Araştırmada sınıf öğretmenlerinin eleştirel pedagoji ilkelerine katılım düzeyleri ortaya konularak bir değerlendirmesinin yapılması amaçlanmaktadır. Araştırmanın örneklemi, tesadüfi eleman örnekleme yöntemi ile belirlenen İzmir ili Buca, Bornova, Konak ve Karşıyaka İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine bağlı okullarda görev yapan 588 sınıf öğretmeninden oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu ve Yılmaz (2009) tarafından geliştirilen Eleştirel Pedagoji İlkeleri Ölçeği kullanılmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre sınıf öğretmenlerinin Eğitim Sistemi, Okulun İşlevi ve Eleştirel Pedagoji İlkeleri toplam puanları orta düzeyde iken Özgürleşme alt boyutu yüksek düzeyde bulunmuştur. Ayrıca cinsiyet, okullarda öğrencilere eleştirel düşünme becerisi kazandırılmasına yönelik görüşleri ve mevcut ilkokul eğitim sistemine yönelik görüşlerine göre anlamlı farklılıklar bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Eğitim Politikaları, Eleştirel Düşünme, Eleştirel Pedagoji, Eleştirel Teori, Öğretmen Yetiştirme
The pioneers of the situated learning approach, Lave and Wenger, present this approach as a new analytical approach to education rather than a pedagogical strategy and emphasize how community membership and experiences shape learning. The main emphasis in this approach is the conceptualization of communities of practice. This concept implies that individuals learn in practice and develop identity by participating in certain communities in daily life. The learning and identity development processes that take place in communities of practice reveal the context of learning.
In times of crisis, adults' belonging to their communities becomes stronger, and sharing of experiences within the community comes to the fore. As seen especially in the Covid-19 pandemic, people have tried to overcome the crisis by coming together through communities. Similarly, during periods of wars and migrations, sharing of experience within the community becomes prominent. In short, in the neoliberal era, where inequalities deepen, crises intensify and individuality is imposed, adults try to exist in communities. At this point, the situated learning approach and its perspective of communities of practice reveal a different perspective in adult education.
In underdeveloped countries such as Turkey, crisis periods are more severe, and the mechanisms by which individuals can overcome the crisis are more limited. However, studies focusing on the learning of adults in the community in times of crisis, as well as communities of practice, are limited. On the other hand, research on situated learning approach in Turkey is generally carried out in school settings. However, in the situated learning approach, out-of-school environments come to the fore, and the learning of individuals in the community is emphasized. Especially in the field of adult education, the conceptualization of communities of practice offered by the situated learning approach will enable us to make sense of the learning of adults in times of crisis in Turkey.
In this context, this study highlights the situated learning perspective, which has been ignored in adult education research in Turkey, and focuses on the learning of adults through communities of practice in times of crisis. There are many communities of practice in Turkey, such as ecological, political, communal, local, women's, and immigrant communities, however, there are no studies that address these communities from a situated learning perspective. This research aims to open the situated learning and community of practice approach to discussion in the field of adult education in Turkey.
Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden içerik analiz tekniği kullanılmıştır. Veriler doküman incelemesi yoluyla toplanmış ve belli temalar üzerinden analiz edilmiştir. Araştırmanın evrenini Türkiye’de eleştirel düşünme üzerine yapılan çalışmalar oluşturmaktadır. Buna göre araştırmanın örneklemi ise Türkiye’de Eğitim Bilimlerinde eleştirel düşünme üzerine yapılan doktora tezlerinden oluşmaktadır. Örneklem grubuna giren tezlerin içeriği araştırmacılar tarafından belirlenen temalar üzerinden incelenerek analiz edilmiştir. Temalar tezlerin “konu alanı”, “düzeyi”, “kuramsal çerçevesi”, kullanılan “araştırma yöntemleri”, elde edilen “sonuçlar” ve “eleştirel teori ilişkisi” olarak belirlenmiştir. Bunun için araştırmacı tarafından bir Kodlama Formu oluşturulmuş ve buna göre öncelikle tezlerin kuramsal çerçevesinde hangi başlıklara değinildiği incelenmiştir. Daha sonra araştırmada hangi yöntemlerin kullanıldığına bakılmış ve bunlara bağlı olarak hangi sonuçlara ulaşıldığı incelenmiştir. Ayrıca bu araştırmanın temel problemini oluşturan eleştirel düşünme ile ilgili yapılan çalışmalarda eleştirel teori literatüründen yararlanıp yararlanılmadığı, yararlanıldı ise ne ölçüde yararlanıldığı incelenmiştir. Bu temalar belirli frekanslar üzerinden değerlendirilerek bir sonuca varılması amaçlanmaktadır.
Araştırmanın olası sonuçları belirlenen temaların analizi üzerinden şekillenecektir. Sonuç olarak “eleştirel” düşünme ile ilgili yapılan çalışmalarda “eleştirel” teorinin kuram, yöntem ve önermeleri ile pozitivist kuram, yöntem ve önermeler arasındaki farklılıklar ortaya konularak bu farklılıklar üzerinden bir değerlendirmenin yapılması beklenmektedir.
Yüz yıllık süreç ve öncesinde, eğitimle ilgili önemli birikimlerden söz etmek mümkün, ancak bu birikimi geleceğe nasıl taşıyacağız ya da gelinen aşamada bu birikime ne denli sahip çıkabildik? Önümüzdeki yüzyılda eğitim nasıl olacak? Ülkemizde okulların geleceğini hangi değerler, hangi yaklaşımlar şekillendirecek? Hangi sorunlar çözülüp, hangi eksiklerin üstesinden gelinecek?
Geçmiş birikimin ışığında, merceğimizi geleceğe odaklayacak sorularla bugündeyiz ve işte bu sorular, çalışmanın ortaya çıkışındaki temel motivasyonu oluşturdu. Böylelikle hem bir yüzyıl değerlendirmesi yapıp hem ikinci yüzyıla ilişkin öngörülerde bulunmayı amaç edindik. Elbette ki bu soruları yanıtlamanın kolektif bir çaba gerektirdiğinin farkındaydık. Bu nedenle eğitime dair sözü olan insanlara ulaşmayı hedefledik. İlk aşamada akademisyenler, öğretmenler, öğrenciler, eğitim sendikaları, eğitim dernekleri, eğitim uzmanları olmak üzere pek çok eğitimciye çalışmamızdan bahsettik. Eleştirileri dinledik, heyecanları paylaştık.
Ve nihayet yaklaşık yedi ay süren yoğun çalışmanın sonucunda kitabımızı tamamladık. Kitapta 14 öğretim üyesi, 4 öğretmen, 3 öğrenci, 1 eğitimci ve 1 eğitim derneği tarafından kaleme alınan 23 yazı bulunuyor. Bu yazıların içeriğini ise tüm yazarlarımıza iletilen üç temel soru şekillendirdi ve böylelikle eğitim sorunlarına ilişkin farklı bakış açıları ile bir araya gelme olanağı bulduk.
İlk soru, yazarlarımızın eğitimci olmaya karar vermelerini sağlayan kişisel yaşam koşullarının nasıl olduğu; yaşam öykülerinin nasıl ilerlediği ile ilgiliydi. Bu ilk düzeyde, yazar ile okurun arasındaki mesafeyi azaltmayı ve aynı zamanda yaşam öykülerinden hareketle eğitimin farklı kuşakların hafızasındaki yerini görebilmeyi hedefledik. İkinci soru, millî eğitim sistemimizde öncelikli olarak çözülmesi gereken üç temel sorunun ne olduğuna ilişkindi. Son soru ise yazarlarımızın Millî Eğitim Bakanı olmaları durumunda, kendilerinin belirledikleri bu sorunları nasıl çözebileceklerine yönelikti. Yazarlarımızın sözü edilen sorulara verdiği cevaplar ile birlikte, Cumhuriyetin 100. yılında ulusal eğitim politikaları ve uygulamaları açısından bulunduğumuz zemine tanımlayıcı bir not düşme ve geleceğe dönük bir perspektifin oluşturulmasına kolektif bir düşünsel katkıda bulunma amacımız gerçekleşmiş oldu.
Kolektifin içerisinde yer alan tüm yazarlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Işıl Hoca’nın, akademik topluluğun engin akademik birikimini alçak gönüllülüğü ile birleştiren seçkin üyelerinden biri olması; zengin bilgi ve deneyimini cömertçe paylaşmaya her zaman açık olan sımsıcak yüreğiyle, öğrencisi olmuş olmamış pek çok meslektaşından, diğer üniversite ve disiplinlerden arkadaşlarına ve uzun yıllar boyunca onun rahle-i tedrisinden geçmiş binlerce öğrenciye kadar herkesin içten saygı ve sevgisini kazanmış olması, onun için böyle bir derleme yapmamız için tek başına yeterli bir nedendir. Ama bizim böyle bir derleme yapmamızın asıl nedeni, bize direnişin bir tercih değil bir zorunluluk haline geldiği karanlık zamanlarda tarihi yarıp geçecek olanların en alttakiler ve görünmeyenler (daha doğrusu görünmez kılınanlar) olduğunu öğretmiş olan Işıl Hoca’ya saygı ve bağlılığımızı sunmaktır.
Including contributions from Michael W. Apple, Antonia Darder, Henry A. Giroux, Peter Mayo, Peter McLaren, Wayne Ross and Ira Shor, this volume examines critical issues, controversies of education, and social and political problems that have been exacerbated by the pandemic. The chapters call for constructive critical consciousness and a commitment to social justice, addressing current issues, including Black Lives Matter, racism, poverty, social and gender inequality, women's rights and teachers' isolation during the pandemic. In part I, the authors address these issues through the lenses of neoliberalism, neo-conservatism, rightist ideology and capitalism. Parts II and III of the volume offer inclusive perspectives, personal accounts and regional outlooks on these issues, and assess their influence on society and education during the Covid-19 pandemic.