“Parça Parça”, dört feminist sanatçı tarafından kolektif bir çabayla ortaya çıkmış bir sergi. San... more “Parça Parça”, dört feminist sanatçı tarafından kolektif bir çabayla ortaya çıkmış bir sergi. Sanatçıları bir araya getirip tanışmalarını sağlayan serginin küratörü Neriman Polat çeşitli mecralarda üreten bir sanatçı. İşlerinde toplumsal hafıza, modernleşme, erkek şiddeti, gündelik yaşam pratikleri, eko-kırım, aile, beden politikaları, ev, kent, göç, yoksulluk, sınıfsal, etnik, cinsiyet, cinsel yönelim meselelerine ve eşitsizlik biçimlerine ilişkin pek çok bağlamı görmek mümkün. Toplumsal gözlemlerini ve politik duruşunu estetik alana tercüme ederken iktidar meselesini merkeze koyan Neriman Polat, küratörlüğünü gerçekleştirdiği bu sergide de sanatsal-dekoratif, insan-insan olmayan, kadın-erkek, kültür-doğa, parça-bütün, ilerici-gerici, literal-metafor, zihin-beden gibi ikilikleri sorunsallaştıran işlere yer vermiş. Serginin dikkat çeken bir yanı da sergileme pratiklerindeki iktidar mekanizmalarının da küratöryel metodoloji açısından problematize edilmesi. Bu bağlamda serginin küratör-sanatçı ilişkisinde yapıbozumcu bir tutumu olduğunu söyleyebiliriz. Bilindiği üzere feminizm seçtiği araştırma konularıyla olduğu kadar, bilginin “nasıl” üretildiği ile de ilgilidir. Serginin küratöryel metoduyla ilgili sanatçıların ve küratörün söylemleri “nasıl” sorusuna da odaklandıklarını gösteriyor. Böylece serginin özgün bir grameri oluşuyor: Üretimin her aşamasında yatay ilişkilerin kurulduğu bir süreç.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 2024
Etik, pek çok disiplin tarafından ele alınan çok yönlü bir konudur. Sosyal ve beşeri bilimlerin d... more Etik, pek çok disiplin tarafından ele alınan çok yönlü bir konudur. Sosyal ve beşeri bilimlerin doğası gereği, etik konusunun bu alanda uzun bir tarihsel geçmişi vardır. Felsefi düzeydeki tartışmaların yanı sıra, araştırma sürecindeki her adımda etik gündeme gelmektedir. Araştırmacının konuyla ilgilenmesi ile başlayan araştırma etiği tüm araştırma sürecini çerçeveleyen kapsamlı bir olgudur. Bu süreçte evrensel ve yerel etik ilkeler araştırmacının yol göstericisidir. Aynı zamanda bilimsel topluluklar tarafından kabul görmüş etik değerlerin dikkate alınması potansiyel sorunların önüne geçebilir ve araştırma kalitesini artırabilir. Tüm bunlara rağmen konuya, zamana veya mekana özgü etik çelişkilerin yaşanması da muhtemeldir. Bu makalede araştırma etiği kavramı sosyal bilim araştırmaları kapsamında ele alınmıştır. Evrensel etik ilkeleri ve araştırmalarda dikkat edilmesi gereken etik değerler paylaşılmıştır. İnternet tabanlı araştırmalarda etik olgusu incelenmiş ve etik ile bağlantılı kavramlara yer verilerek, etik ikilem konusu derinlemesine tartışılmıştır. Bu çalışma, araştırma etiğini sosyal bilimler kapsamında incelemeyi ve araştırmacılara yol gösterecek etik değerleri paylaşmayı amaçlamaktadır.
Pratiğinde aile tarihinden ve doğup büyüdüğü coğrafyanın kültürel yapısından yola çıkan ve burada... more Pratiğinde aile tarihinden ve doğup büyüdüğü coğrafyanın kültürel yapısından yola çıkan ve buradaki çatışmalı öğelerin kimliğinde bıraktığı izlere yer veren Mustafa Boğa, arşivi güncel sanatın ifade biçimlerine dönüştürerek etkin bir şekilde kullanıyor. Sanatçı video, performans, fotoğraf, yerleştirme, nakış gibi farklı mecralarda üretim yapıyor. Yerinden Edilmiş Hatıralar sergisinde yer alan işlerde de gördüğümüz gibi, malzemeler ve temalar izleyici ile sanatçı arasında serbest bir diyalog kurulmasına elveriyor. Fotoğrafların sahibi kim? Fotoğraftakiler kim? Hangi coğrafyada ve zamandalar? Bu sorular izleyicide merak uyandırırken görüntüler hafızamızdaki kayıtlarla kolaylıkla uyumlanıyor. Portakal örneğinde olduğu gibi, bir taraftan oldukça kişisel görünen imgeler diğer taraftan anonimleşip izleyiciyle kolaylıkla ilişkileniyor ve bakanı içine çekiyor. Böylece hikâyeler saçaklanıyor, yayılıyor, çoğalıyor ve nihayetinde kendi hikâye(leri)mizle ilişkileniyor. Zihnimizde formların sesleri yankılanıyor; ağzımızda tatları hissediyoruz: Çaydanlıkta kaynayan su sesi, neşeli bir doğum günü masasından yükselen kahkahalar, bir öpüşmeden kalan ıslaklık…
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2024
Visual culture products are not neutral objects. It can be argued that visual culture products ar... more Visual culture products are not neutral objects. It can be argued that visual culture products are indicative of power relations, and that these relations are more pronounced during periods of social change and upheaval. Understanding visual cultural products beyond the confines of their frames, evaluating these images within contexts, and looking beyond the images are necessary both to conduct a profound analysis of artistic production and to reveal the dynamics of social power relations. Throughout mainstream art history, it is evident that people of colour have been represented with stereotyped identities distinct from those of whites. Western visual regimes reproduce existing inequalities and stratifications in society through racialized images. Casta paintings crystallize this perspective, depicting the process of racial mixing among the three main groups living in Mexico, which was part of the Spanish colony in the 18th century. Casta paintings narrate the ways in which a racialized society is expressed in visual culture. This study focuses on the exhibition Casta: The Origins of Caste to examine how social stratification and race are visualized in works of art.
Güvencesizlik ve Platform Kapitalizmi - Gig Ekonomisi, 2024
Hem akademik araştırmaların ortaya çıkardığı sonuçlara hem de kişisel deneyim ve gözlemlerime day... more Hem akademik araştırmaların ortaya çıkardığı sonuçlara hem de kişisel deneyim ve gözlemlerime dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir sanat kurumunda staj yapmış insanların neredeyse tamamı “çalıştığım kurumda her türlü işi yapıyordum; sıklıkla fazla mesaiye kalıyordum” ifadesinde hemfikirdir. Günümüzde belirsiz iş tanımı ve çalışma saati stajyerliğin doğal uzantısı olarak kabul ediliyor. Peki bu durum taraflar açısından nasıl teamül haline geldi?
Critical aspects in art historiography over the last 50 years have problematized issues of class,... more Critical aspects in art historiography over the last 50 years have problematized issues of class, gender, and sexual orientation, as well as ethnicity and race. In connection with this, representations of social inequalities in art are debated through exhibition practices. Black Lives Matter and various social movements, on the other hand, protest the colonialist sculptural figures in museums and squares, artist who are unquestioned in the canon of art history.
Eleştirel sergileme eğilimlerinin ortaya çıkmasına ilham veren damarlardan biri de feminist kürat... more Eleştirel sergileme eğilimlerinin ortaya çıkmasına ilham veren damarlardan biri de feminist küratoryal çalışmalar. Güncel feminist küratoryal yaklaşımlar kadınlar tarafından, kadınlar hakkında, kadınlar için, kadınlarla birlikte yapılan sergileme pratiklerinin ötesinde konumlanır.
For nearly four decades, Sarah Lucas has mischievously disrupted the presumed meanings of everyda... more For nearly four decades, Sarah Lucas has mischievously disrupted the presumed meanings of everyday objects, which are conventionally considered neutral. Emerging in the 1990s as a prominent member of the Young British Artists group, a cohort that has long secured its place in the contemporary art canon, Lucas has consistently defied conventional artistic norms. When discussing Lucas’s art from that period until the present day, it is impossible to overlook the juxtaposition of provocative and humorous descriptors.
Her tanım gibi müzenin tanımı da tarihsel süreç içinde dönüşür. 18. yüzyılda kamu müzelerinin ort... more Her tanım gibi müzenin tanımı da tarihsel süreç içinde dönüşür. 18. yüzyılda kamu müzelerinin ortaya çıkışından günümüze dek değişen tarifin yanı sıra müzenin değişen içeriği, işlevi ile artan çeşitliliği sergileme politikalarının güncellenmesini zorunlu kılar. Müzeciliğin ilk dönemlerinde nesne odaklı küratöryel metotların hâkimiyeti söz konusuyken, 1960’ların sonundan itibaren geleneksel müzelerin dahi ziyaretçileri dikkate alan yaklaşımları benimsemeye başladığı görülür. Bu süreç müzeoloji literatürünün de zenginleştiği, müze ve toplum ilişkilerinin sorunsallaştırıldığı, eleştirel müzecilik tartışmalarının gündeme geldiği yıllara tekabül eder.
Neriman Polat’ın Çatısız başlıklı sergisi tekinsiz mekânlar, malzemeler ve hareket biçimlerindeki... more Neriman Polat’ın Çatısız başlıklı sergisi tekinsiz mekânlar, malzemeler ve hareket biçimlerindeki güvencesizlik deneyimlerine işaret ederken güvencesiz hallerin yeni ortaklaşma zeminleri yaratıp yaratmayacağı üzerine de düşündürüyor. Çatısızlık, bakış açımızı ters yüz etmeye yarayan işlevsel bir kavram olarak ezber bozuyor; bir tarafta yoksulluk ve yoksunluğun natamam mekânda cisimleşmesini görüyor diğer tarafta açıklığın getirdiği özgürleşme ve bir arada olma davetiyle karşılaşıyoruz.
Sergide konut politikaları ve barınma hakkından ev içi ilişkilerin sorunsallaştırılmasına, cinsiyetçi politikalardan şiddetin türlü veçhelerine, ekonomik krizden emeğin feminizasyonuna uzanan birbirini besleyen iç içe geçmiş temaları görüyoruz. Polat’ın sanat pratiğine içkin ironik yaklaşım, emek yoğun üretim ve çelişkili ittifak türlerinin bir aradalığı gerek malzeme ve teknik gerekse de ifade biçimi olarak bu sergide de varlığını koruyor. Altı parça işin yer aldığı sergide üç fotoğraf, bir yerleştirme, bir mekâna özgü yerleştirme ve bir de video yer alıyor.
Neriman Polat’s solo exhibition titled Roofless signals eerie spaces, materials and
experiences of precarity in motion, all the while inviting a dialogic inquiry into whether
precarious positions may be able to create new meeting grounds. Rooflesness as
a functional theme serves to turn our perspectives upside down and disrupt our
thinking; on one hand it recognizes the tangible physical consequences of poverty
within an incomplete space, on the other hand, through radical openness we are met
with an invitation to free ourselves and come together.
As part of the exhibition, we see various interrelated themes such as housing policies and the right to housing to the problematization of domestic relations, sexist policies to various aspects of violence, the current economic crisis to the feminization of labour. The ironic approach, labour-intensive production and the togetherness of contradictory modes of alliances that are emblematic of Polat’s artistic practice are on full view both in terms of materials, technique as well as the language of expression. Comprising six works, the exhibition brings together three photographs, an installation, a site-specific installation along with a video.
Video, performans, basılı medya ve fotoğraf gibi çeşitli alanlarda üreten Ateş Alpar’ın işlerinde... more Video, performans, basılı medya ve fotoğraf gibi çeşitli alanlarda üreten Ateş Alpar’ın işlerinde tarihin muğlaklığı ile bellek kavramının merkezi bir rol oynadığı görülmektedir.
En az "Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?" sorusu kadar "Kadınlar Metropolitan Müzesi'ne Girebil... more En az "Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?" sorusu kadar "Kadınlar Metropolitan Müzesi'ne Girebilmek İçin Hâlâ mı Çıplak Olmalılar?" sorusunun da insanı sarsan bir etkisi var. Her ikisini de erkek egemen sanat tarihi yazımına yöneltilen çarpıcı eleştirel yaklaşımların arasında değerlendirmek mümkün. Bu eğilimler içinde yer alan ve ikinci soruyu sanat işine çevirip, zaman zaman güncelleyip yeniden sorarak bu alandaki birçok araştırmanın temelini oluşturan feminist, aktivist sanatçı grubu Guerrilla Girls, günümüzde feminist sanat pratiklerine hâlâ ilham kayağı olmaya devam ediyor.
Neriman Polat, çok boyutlu bu tartışmaları güncel sanat aracılığıyla gündeme getirip, konu üzerin... more Neriman Polat, çok boyutlu bu tartışmaları güncel sanat aracılığıyla gündeme getirip, konu üzerine yeniden düşünmemize vesile oldu. Merdiven Art Space'de açılan Şefkatsiz başlıklı sergi ile sanatçı, ilk bakışta şiddetin daha çok kent yaşamı ve aile içindeki boyutlarına değiniyor gibi görünse de, sergideki işlerde ekolojik yıkımdan geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine, göçmen politikalarından militarist söylemlerin çocuklar üzerindeki etkilerine dek uzanan ve birbirini besleyen şiddet biçimlerini görmemiz mümkün.
Salt Galata ve Salt Beyoğlu'nda 3 Eylül'de açılan ve 29 Aralık 2019 tarihine kadar izlenebilecek ... more Salt Galata ve Salt Beyoğlu'nda 3 Eylül'de açılan ve 29 Aralık 2019 tarihine kadar izlenebilecek "Mutluluk Resimlerimiz" sergisi, Nur Koçak'ın öğrencilik yıllarından günümüze dek uzanan 50 yılı aşan bir birikimin ürünü. Serginin "Nur Koçak: Önce" alt başlığıyla Salt Galata -1'de yer alan bölümü, sanatçının öğrencilik dönemine ait kroki, eskiz ve etüd desenlerinden oluşuyor. Salt Beyoğlu'nda üç kata yayılan serginin diğer bölümünde ise sanatçının, 70'lerin başından bugüne kadar olan üretimleri yer alıyor.
Beral Madra, Türkiye’deki küratörlü sergilerin düzenlenmeye başlandığı yıllardan itibaren çağdaş ... more Beral Madra, Türkiye’deki küratörlü sergilerin düzenlenmeye başlandığı yıllardan itibaren çağdaş sanat sergilerinin gelişimi içinde ilk kuşak küratörler arasında yer alır. Küratörlük, galeri yöneticiliği ve Mimar Sinan Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmasının yanı sıra, birçok dergi ve gazetede sanat eleştirisi yazıları yazmış olan Madra’nın sanat ve arkeoloji alanlarıyla ilgili çevirilerini ve editörlüğünü yaptığı kitaplar ile “Identity of Contemporary Art” (1987), “Post-peripheral Flux-A Decade of Contemporary Art in Istanbul” (1996), “İki Yılda Bir Sanat” (2003), “Home Affairs”, Essays on Contemporary Art in Turkey (2009) adlı kitapları bulunmaktadır. Beral Madra’nın fiilen sanat ortamına girişi 1984 yılında Nişantaşı-Valikonağı Caddesi’nde Galeri BM’yi açmasıyla gerçekleşir. 1989 yılında galerinin ticari bölümünü kapatarak Nişantaşı-Akkavak Sokak’ta BM Çağdaş Sanat Merkezi’ni kuran Madra 1992 yılından itibaren kurumun işlevlerini dönüştürmüştür. Bu merkez günümüzde araştırmacılar ve akademik çalışma yürütmek isteyenler için yeni mekânında Maltepe-Altıntepe’de arşiv olarak hizmet vermektedir. 2007-2010 yılları arasında Karaköy’de Suma Han’da Nilüfer Sülüner ve Binnaz Tukin’le birlikte 19 sergi organizasyonu gerçekleştiren Madra, aynı yıllarda Avrupa Kültür Başkenti Görsel Sanatlar Yönetmeni olarak çalışmıştır. 2012’de kurulan Kuad Galeri’de sanat yönetmeni ve küratör olarak çalışmalarını yürütmektedir. ‘80’li yıllardan itibaren bir taraftan da eleştiri yazıları kaleme alan Madra, galerici, küratör ve eleştirmen olarak sanat ortamında etkinliğini devam ettirmektedir. Aşağıda yer alan söyleşi, 2015 ve 2016 yıllarında Beral Madra ile yaptığım kişisel görüşmelere dayanarak hazırlanmıştır.
Neriman Polat ve Nurcan Gündoğan'ın Çiçek Yarası sergisi, eşitsiz ilişki türlerinin, toplumsal çe... more Neriman Polat ve Nurcan Gündoğan'ın Çiçek Yarası sergisi, eşitsiz ilişki türlerinin, toplumsal çelişkilerin ve direnişlerin farklı form ve malzemelerle sanatsal pratiğe tercüme edildiği bir karşı duruş zemini oluşturuyor. Sanatçılar bu zeminde kadın işçilerin direnişi, evin tekinsiz halleri, kadın ve çocuğa yönelik şiddet biçimleri gibi meseleleri tarihsel göndermelerle birlikte bizlerle paylaşıyor.
Post-Fordist örgütlenme ve gig ekonomisinin yücelttiği esnek çalışma modelleri, bireylerin hayatı... more Post-Fordist örgütlenme ve gig ekonomisinin yücelttiği esnek çalışma modelleri, bireylerin hayatında iş yaşamıyla sınırlı olmayan belirsizliklere yol açıyor. Son 40 yılda emek süreçlerinde meydana gelen yapısal dönüşümler, "yaka rengi" ayırt etmeksizin, çalışanların yaşamını günbegün güvencesiz hale getirmekte.
18. yüzyılda müzelerin kamuya açılmasıyla birlikte dönemin bilimsel, teknolojik, sosyo-politik ve... more 18. yüzyılda müzelerin kamuya açılmasıyla birlikte dönemin bilimsel, teknolojik, sosyo-politik ve kültürel anlayışları küratörlük uygulamalarına da yansımıştır. Bu dönemdeki sergileme politikalarında siyasal iktidarların söylemlerini ve temsil biçimlerini görmek mümkündür. Tarihsel süreç içerisinde kültür-sanat alanında yaşanan dönüşümler ve toplumsal muhalefet hareketlerinin etkileri sonucunda sanat kurumları ve küratöryal pratikler sorgulanmaya başlamıştır. 1960'lardan sonra kurumlardan bağımsızlaşan küratörler, eleştirel sergileme modellerinin inşasında önemli bir figür haline gelmiştir. Bu bağlamda, güncel sergileme pratiklerinde eleştirel küratörlük yaklaşımlarının yaygın bir eğilim olduğu söylenebilir. Eleştirel küratörlük cinsiyet, cinsel yönelim, ırksal, sınıfsal ve benzeri eşitsizlikleri sanatsal ve kültürel bağlamlarıyla sorunsallaştıran bir üst kavram olarak tarif edilebilir. Bu makalede müzelerin doğuşu, küratörlüğün ortaya çıkışı ve eleştirel küratörlüğün toplumsal muhalefet hareketleri ile ilişkilerine yer verilmiştir.
Critical Curatorial Approaches in Contemporary Exhibition Practices
With the opening of museums to the public in the 18th century, the scientific, technological, sociopolitical, and cultural understandings of the period were also reflected in curatorial practices. It is possible to see the discourses and representations of political powers in the exhibition policies of this period. Historical process, art institutions and curatorial practices, all have begun to be interrogated due to transformations occurred in field of culture and art along with the impact of social movements. Since 1960s, curators have become an important figure in devising of critical exhibition models. In short, critical curation can be described as a meta-concept that problematizes gender, sexual orientation, racial, class and similar inequalities with their artistic and cultural contexts. In this article, the birth of museums, the emergence of curation and the relations of critical curation with social opposition movements are discussed.
Küresel çapta yaşamın tüm işleyişini değiştiren Covid-19 pandemisi kültürel hayata katılımı da
de... more Küresel çapta yaşamın tüm işleyişini değiştiren Covid-19 pandemisi kültürel hayata katılımı da derinden etkilemiştir. Kültürel hayatın önemli bir parçası olan müzeler fiziksel ve sosyal mesafe önlemleri kapsamında pandemi koşullarına uygun yeni stratejiler geliştirdi. Bu stratejiler müzelerin yapısal dönüşümü ve geleceği üzerine pek çok tartışmayı da gündeme getirmiştir. ICOM, 2021 yılının temasını “Müzelerin Geleceği: İyileşme ve Yeniden Düşleme” olarak belirlemiş ve konuyla ilgili webinar serileri düzenlemiştir. Webinarlarda müzelerin sürdürülebilirliği, dijital ortamların yeniden tasarımı, pandemi sürecine uyarlanan katılım modelleri, çalışan ve ziyaretçi sağlığı gibi konular tartışılmıştır. 2022 yılının teması ise “Müzelerin Gücü” olarak belirlenmiştir. Ayrıca çoğu müze küresel ve yerel düzeylerde diğer müzelerle, meslek örgütleriyle, sanat alanında çalışanlarla ve kültür hayatına katılım sağlayanlarla etkileşim halinde olmaya devam etmiştir. Kültürel hayat içinde varlığını korumaya çalışan ve paydaşlarıyla iletişimini koparmamaya çaba gösteren müzeler etkinliklerini farklı ortamlara taşımıştır.
Bu makalede, İstanbul’da faaliyet gösteren Pera, Sakıp Sabancı ve İstanbul Modern Sanat Müzelerinin pandemiyle birlikte uyguladıkları izleyici geliştirme/inşa etme stratejileri ve yeni katılım metotları araştırılmıştır. Çalışmanın diğer boyutunda ise pandemi sürecinde ilgili müzelerin uyguladığı izleyici geliştirme stratejileri ve yeni katılım metotlarının müzelerin sürdürülebilirliği üzerindeki etkileri araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Covid-19, Müzecilik, İzleyici geliştirme, Katılım, Pandemi ve dijitalleşme.
Covid-19 pandemic, which changed the entire functioning of life on a global scale, also deeply affected participation in cultural life. Accordingly, museums as an important part of cultural life have also developed new strategies appropriate to pandemic precautions that necessitate physical and social distance measures. These strategies have also brought up many discussions on the structural transformation and future of museums. ICOM determined 2021-year theme as "The Future of Museums: Healing and Re-imagining" and organized webinar series. In these webinars, topics such as the sustainability of museums, redesign of digital environments, participation models during the pandemic, health and safety of employees and visitors were discussed. The theme for International Museum Day in 2022 is "The Power of Museums". In addition, many museums continued to interact with other museums and professional organizations involved in arts and cultural life at the global and local level. While trying to preserve their existence in cultural life and to keep in touch with their stakeholders, museums carried their activities to different environments.
This article discusses the audience development/building strategies and new participation methods implemented by the Pera, Sakıp Sabancı and Istanbul Modern Art Museums during the pandemic. Moreover, the effects of new audience development strategies and participation methods on the sustainability of the museums are reviewed.
Keywords: Covid-19, Museology, Audience development, Participation, Pandemic and digitalization.
Günümüzde, çalışma pratikleri üzerine düşünmeye başladığımız anda, hangi iş kolunda olursa olsun ... more Günümüzde, çalışma pratikleri üzerine düşünmeye başladığımız anda, hangi iş kolunda olursa olsun iktisadî, psiko-sosyal, siyasal ve kültürel alanları derinden etkileyen; teke tek bireysel yaşamlarda olduğu kadar toplumsal hayatın bütününde ağır sonuçları olan güvencesiz çalışma kavramıyla karşı karşıya geliyoruz. Sermayenin örgütlenmesindeki dönüşümler, üretim süreçleri ve emeğin niteliğini de etkilemiş; zamansız, mekânsız çalışma esnekliğinin yaratıcılığı tetiklediği görüşü yaygın bir argüman haline gelmiştir. Artık her yer ve zaman diliminde çalışabilen öznelerin ortaya çıkışıyla birlikte, neoliberal retorik bu ağır sömürü koşullarını, ortada emekçilerin lehine bir durum varmış gibi yansıtır. Oysaki bu anlayışa uygun istihdam biçimlerinin, özellikle kültür emekçileri ya da genel olarak gayri maddi emek üretenler üzerindeki baskıyı arttıran bir çalışma rejimine işaret ettiği ortadadır. Böylesi bir çalışma ortamının kültür emekçileri, özellikle galeri / müze çalışanları, tarafından ne şekilde deneyimlendiğini anlayabilmek amacıyla sanatçı, küratör ve kültür yöneticisi İlke Yılmaz ile konuştuk.
“Parça Parça”, dört feminist sanatçı tarafından kolektif bir çabayla ortaya çıkmış bir sergi. San... more “Parça Parça”, dört feminist sanatçı tarafından kolektif bir çabayla ortaya çıkmış bir sergi. Sanatçıları bir araya getirip tanışmalarını sağlayan serginin küratörü Neriman Polat çeşitli mecralarda üreten bir sanatçı. İşlerinde toplumsal hafıza, modernleşme, erkek şiddeti, gündelik yaşam pratikleri, eko-kırım, aile, beden politikaları, ev, kent, göç, yoksulluk, sınıfsal, etnik, cinsiyet, cinsel yönelim meselelerine ve eşitsizlik biçimlerine ilişkin pek çok bağlamı görmek mümkün. Toplumsal gözlemlerini ve politik duruşunu estetik alana tercüme ederken iktidar meselesini merkeze koyan Neriman Polat, küratörlüğünü gerçekleştirdiği bu sergide de sanatsal-dekoratif, insan-insan olmayan, kadın-erkek, kültür-doğa, parça-bütün, ilerici-gerici, literal-metafor, zihin-beden gibi ikilikleri sorunsallaştıran işlere yer vermiş. Serginin dikkat çeken bir yanı da sergileme pratiklerindeki iktidar mekanizmalarının da küratöryel metodoloji açısından problematize edilmesi. Bu bağlamda serginin küratör-sanatçı ilişkisinde yapıbozumcu bir tutumu olduğunu söyleyebiliriz. Bilindiği üzere feminizm seçtiği araştırma konularıyla olduğu kadar, bilginin “nasıl” üretildiği ile de ilgilidir. Serginin küratöryel metoduyla ilgili sanatçıların ve küratörün söylemleri “nasıl” sorusuna da odaklandıklarını gösteriyor. Böylece serginin özgün bir grameri oluşuyor: Üretimin her aşamasında yatay ilişkilerin kurulduğu bir süreç.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 2024
Etik, pek çok disiplin tarafından ele alınan çok yönlü bir konudur. Sosyal ve beşeri bilimlerin d... more Etik, pek çok disiplin tarafından ele alınan çok yönlü bir konudur. Sosyal ve beşeri bilimlerin doğası gereği, etik konusunun bu alanda uzun bir tarihsel geçmişi vardır. Felsefi düzeydeki tartışmaların yanı sıra, araştırma sürecindeki her adımda etik gündeme gelmektedir. Araştırmacının konuyla ilgilenmesi ile başlayan araştırma etiği tüm araştırma sürecini çerçeveleyen kapsamlı bir olgudur. Bu süreçte evrensel ve yerel etik ilkeler araştırmacının yol göstericisidir. Aynı zamanda bilimsel topluluklar tarafından kabul görmüş etik değerlerin dikkate alınması potansiyel sorunların önüne geçebilir ve araştırma kalitesini artırabilir. Tüm bunlara rağmen konuya, zamana veya mekana özgü etik çelişkilerin yaşanması da muhtemeldir. Bu makalede araştırma etiği kavramı sosyal bilim araştırmaları kapsamında ele alınmıştır. Evrensel etik ilkeleri ve araştırmalarda dikkat edilmesi gereken etik değerler paylaşılmıştır. İnternet tabanlı araştırmalarda etik olgusu incelenmiş ve etik ile bağlantılı kavramlara yer verilerek, etik ikilem konusu derinlemesine tartışılmıştır. Bu çalışma, araştırma etiğini sosyal bilimler kapsamında incelemeyi ve araştırmacılara yol gösterecek etik değerleri paylaşmayı amaçlamaktadır.
Pratiğinde aile tarihinden ve doğup büyüdüğü coğrafyanın kültürel yapısından yola çıkan ve burada... more Pratiğinde aile tarihinden ve doğup büyüdüğü coğrafyanın kültürel yapısından yola çıkan ve buradaki çatışmalı öğelerin kimliğinde bıraktığı izlere yer veren Mustafa Boğa, arşivi güncel sanatın ifade biçimlerine dönüştürerek etkin bir şekilde kullanıyor. Sanatçı video, performans, fotoğraf, yerleştirme, nakış gibi farklı mecralarda üretim yapıyor. Yerinden Edilmiş Hatıralar sergisinde yer alan işlerde de gördüğümüz gibi, malzemeler ve temalar izleyici ile sanatçı arasında serbest bir diyalog kurulmasına elveriyor. Fotoğrafların sahibi kim? Fotoğraftakiler kim? Hangi coğrafyada ve zamandalar? Bu sorular izleyicide merak uyandırırken görüntüler hafızamızdaki kayıtlarla kolaylıkla uyumlanıyor. Portakal örneğinde olduğu gibi, bir taraftan oldukça kişisel görünen imgeler diğer taraftan anonimleşip izleyiciyle kolaylıkla ilişkileniyor ve bakanı içine çekiyor. Böylece hikâyeler saçaklanıyor, yayılıyor, çoğalıyor ve nihayetinde kendi hikâye(leri)mizle ilişkileniyor. Zihnimizde formların sesleri yankılanıyor; ağzımızda tatları hissediyoruz: Çaydanlıkta kaynayan su sesi, neşeli bir doğum günü masasından yükselen kahkahalar, bir öpüşmeden kalan ıslaklık…
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2024
Visual culture products are not neutral objects. It can be argued that visual culture products ar... more Visual culture products are not neutral objects. It can be argued that visual culture products are indicative of power relations, and that these relations are more pronounced during periods of social change and upheaval. Understanding visual cultural products beyond the confines of their frames, evaluating these images within contexts, and looking beyond the images are necessary both to conduct a profound analysis of artistic production and to reveal the dynamics of social power relations. Throughout mainstream art history, it is evident that people of colour have been represented with stereotyped identities distinct from those of whites. Western visual regimes reproduce existing inequalities and stratifications in society through racialized images. Casta paintings crystallize this perspective, depicting the process of racial mixing among the three main groups living in Mexico, which was part of the Spanish colony in the 18th century. Casta paintings narrate the ways in which a racialized society is expressed in visual culture. This study focuses on the exhibition Casta: The Origins of Caste to examine how social stratification and race are visualized in works of art.
Güvencesizlik ve Platform Kapitalizmi - Gig Ekonomisi, 2024
Hem akademik araştırmaların ortaya çıkardığı sonuçlara hem de kişisel deneyim ve gözlemlerime day... more Hem akademik araştırmaların ortaya çıkardığı sonuçlara hem de kişisel deneyim ve gözlemlerime dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir sanat kurumunda staj yapmış insanların neredeyse tamamı “çalıştığım kurumda her türlü işi yapıyordum; sıklıkla fazla mesaiye kalıyordum” ifadesinde hemfikirdir. Günümüzde belirsiz iş tanımı ve çalışma saati stajyerliğin doğal uzantısı olarak kabul ediliyor. Peki bu durum taraflar açısından nasıl teamül haline geldi?
Critical aspects in art historiography over the last 50 years have problematized issues of class,... more Critical aspects in art historiography over the last 50 years have problematized issues of class, gender, and sexual orientation, as well as ethnicity and race. In connection with this, representations of social inequalities in art are debated through exhibition practices. Black Lives Matter and various social movements, on the other hand, protest the colonialist sculptural figures in museums and squares, artist who are unquestioned in the canon of art history.
Eleştirel sergileme eğilimlerinin ortaya çıkmasına ilham veren damarlardan biri de feminist kürat... more Eleştirel sergileme eğilimlerinin ortaya çıkmasına ilham veren damarlardan biri de feminist küratoryal çalışmalar. Güncel feminist küratoryal yaklaşımlar kadınlar tarafından, kadınlar hakkında, kadınlar için, kadınlarla birlikte yapılan sergileme pratiklerinin ötesinde konumlanır.
For nearly four decades, Sarah Lucas has mischievously disrupted the presumed meanings of everyda... more For nearly four decades, Sarah Lucas has mischievously disrupted the presumed meanings of everyday objects, which are conventionally considered neutral. Emerging in the 1990s as a prominent member of the Young British Artists group, a cohort that has long secured its place in the contemporary art canon, Lucas has consistently defied conventional artistic norms. When discussing Lucas’s art from that period until the present day, it is impossible to overlook the juxtaposition of provocative and humorous descriptors.
Her tanım gibi müzenin tanımı da tarihsel süreç içinde dönüşür. 18. yüzyılda kamu müzelerinin ort... more Her tanım gibi müzenin tanımı da tarihsel süreç içinde dönüşür. 18. yüzyılda kamu müzelerinin ortaya çıkışından günümüze dek değişen tarifin yanı sıra müzenin değişen içeriği, işlevi ile artan çeşitliliği sergileme politikalarının güncellenmesini zorunlu kılar. Müzeciliğin ilk dönemlerinde nesne odaklı küratöryel metotların hâkimiyeti söz konusuyken, 1960’ların sonundan itibaren geleneksel müzelerin dahi ziyaretçileri dikkate alan yaklaşımları benimsemeye başladığı görülür. Bu süreç müzeoloji literatürünün de zenginleştiği, müze ve toplum ilişkilerinin sorunsallaştırıldığı, eleştirel müzecilik tartışmalarının gündeme geldiği yıllara tekabül eder.
Neriman Polat’ın Çatısız başlıklı sergisi tekinsiz mekânlar, malzemeler ve hareket biçimlerindeki... more Neriman Polat’ın Çatısız başlıklı sergisi tekinsiz mekânlar, malzemeler ve hareket biçimlerindeki güvencesizlik deneyimlerine işaret ederken güvencesiz hallerin yeni ortaklaşma zeminleri yaratıp yaratmayacağı üzerine de düşündürüyor. Çatısızlık, bakış açımızı ters yüz etmeye yarayan işlevsel bir kavram olarak ezber bozuyor; bir tarafta yoksulluk ve yoksunluğun natamam mekânda cisimleşmesini görüyor diğer tarafta açıklığın getirdiği özgürleşme ve bir arada olma davetiyle karşılaşıyoruz.
Sergide konut politikaları ve barınma hakkından ev içi ilişkilerin sorunsallaştırılmasına, cinsiyetçi politikalardan şiddetin türlü veçhelerine, ekonomik krizden emeğin feminizasyonuna uzanan birbirini besleyen iç içe geçmiş temaları görüyoruz. Polat’ın sanat pratiğine içkin ironik yaklaşım, emek yoğun üretim ve çelişkili ittifak türlerinin bir aradalığı gerek malzeme ve teknik gerekse de ifade biçimi olarak bu sergide de varlığını koruyor. Altı parça işin yer aldığı sergide üç fotoğraf, bir yerleştirme, bir mekâna özgü yerleştirme ve bir de video yer alıyor.
Neriman Polat’s solo exhibition titled Roofless signals eerie spaces, materials and
experiences of precarity in motion, all the while inviting a dialogic inquiry into whether
precarious positions may be able to create new meeting grounds. Rooflesness as
a functional theme serves to turn our perspectives upside down and disrupt our
thinking; on one hand it recognizes the tangible physical consequences of poverty
within an incomplete space, on the other hand, through radical openness we are met
with an invitation to free ourselves and come together.
As part of the exhibition, we see various interrelated themes such as housing policies and the right to housing to the problematization of domestic relations, sexist policies to various aspects of violence, the current economic crisis to the feminization of labour. The ironic approach, labour-intensive production and the togetherness of contradictory modes of alliances that are emblematic of Polat’s artistic practice are on full view both in terms of materials, technique as well as the language of expression. Comprising six works, the exhibition brings together three photographs, an installation, a site-specific installation along with a video.
Video, performans, basılı medya ve fotoğraf gibi çeşitli alanlarda üreten Ateş Alpar’ın işlerinde... more Video, performans, basılı medya ve fotoğraf gibi çeşitli alanlarda üreten Ateş Alpar’ın işlerinde tarihin muğlaklığı ile bellek kavramının merkezi bir rol oynadığı görülmektedir.
En az "Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?" sorusu kadar "Kadınlar Metropolitan Müzesi'ne Girebil... more En az "Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?" sorusu kadar "Kadınlar Metropolitan Müzesi'ne Girebilmek İçin Hâlâ mı Çıplak Olmalılar?" sorusunun da insanı sarsan bir etkisi var. Her ikisini de erkek egemen sanat tarihi yazımına yöneltilen çarpıcı eleştirel yaklaşımların arasında değerlendirmek mümkün. Bu eğilimler içinde yer alan ve ikinci soruyu sanat işine çevirip, zaman zaman güncelleyip yeniden sorarak bu alandaki birçok araştırmanın temelini oluşturan feminist, aktivist sanatçı grubu Guerrilla Girls, günümüzde feminist sanat pratiklerine hâlâ ilham kayağı olmaya devam ediyor.
Neriman Polat, çok boyutlu bu tartışmaları güncel sanat aracılığıyla gündeme getirip, konu üzerin... more Neriman Polat, çok boyutlu bu tartışmaları güncel sanat aracılığıyla gündeme getirip, konu üzerine yeniden düşünmemize vesile oldu. Merdiven Art Space'de açılan Şefkatsiz başlıklı sergi ile sanatçı, ilk bakışta şiddetin daha çok kent yaşamı ve aile içindeki boyutlarına değiniyor gibi görünse de, sergideki işlerde ekolojik yıkımdan geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine, göçmen politikalarından militarist söylemlerin çocuklar üzerindeki etkilerine dek uzanan ve birbirini besleyen şiddet biçimlerini görmemiz mümkün.
Salt Galata ve Salt Beyoğlu'nda 3 Eylül'de açılan ve 29 Aralık 2019 tarihine kadar izlenebilecek ... more Salt Galata ve Salt Beyoğlu'nda 3 Eylül'de açılan ve 29 Aralık 2019 tarihine kadar izlenebilecek "Mutluluk Resimlerimiz" sergisi, Nur Koçak'ın öğrencilik yıllarından günümüze dek uzanan 50 yılı aşan bir birikimin ürünü. Serginin "Nur Koçak: Önce" alt başlığıyla Salt Galata -1'de yer alan bölümü, sanatçının öğrencilik dönemine ait kroki, eskiz ve etüd desenlerinden oluşuyor. Salt Beyoğlu'nda üç kata yayılan serginin diğer bölümünde ise sanatçının, 70'lerin başından bugüne kadar olan üretimleri yer alıyor.
Beral Madra, Türkiye’deki küratörlü sergilerin düzenlenmeye başlandığı yıllardan itibaren çağdaş ... more Beral Madra, Türkiye’deki küratörlü sergilerin düzenlenmeye başlandığı yıllardan itibaren çağdaş sanat sergilerinin gelişimi içinde ilk kuşak küratörler arasında yer alır. Küratörlük, galeri yöneticiliği ve Mimar Sinan Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmasının yanı sıra, birçok dergi ve gazetede sanat eleştirisi yazıları yazmış olan Madra’nın sanat ve arkeoloji alanlarıyla ilgili çevirilerini ve editörlüğünü yaptığı kitaplar ile “Identity of Contemporary Art” (1987), “Post-peripheral Flux-A Decade of Contemporary Art in Istanbul” (1996), “İki Yılda Bir Sanat” (2003), “Home Affairs”, Essays on Contemporary Art in Turkey (2009) adlı kitapları bulunmaktadır. Beral Madra’nın fiilen sanat ortamına girişi 1984 yılında Nişantaşı-Valikonağı Caddesi’nde Galeri BM’yi açmasıyla gerçekleşir. 1989 yılında galerinin ticari bölümünü kapatarak Nişantaşı-Akkavak Sokak’ta BM Çağdaş Sanat Merkezi’ni kuran Madra 1992 yılından itibaren kurumun işlevlerini dönüştürmüştür. Bu merkez günümüzde araştırmacılar ve akademik çalışma yürütmek isteyenler için yeni mekânında Maltepe-Altıntepe’de arşiv olarak hizmet vermektedir. 2007-2010 yılları arasında Karaköy’de Suma Han’da Nilüfer Sülüner ve Binnaz Tukin’le birlikte 19 sergi organizasyonu gerçekleştiren Madra, aynı yıllarda Avrupa Kültür Başkenti Görsel Sanatlar Yönetmeni olarak çalışmıştır. 2012’de kurulan Kuad Galeri’de sanat yönetmeni ve küratör olarak çalışmalarını yürütmektedir. ‘80’li yıllardan itibaren bir taraftan da eleştiri yazıları kaleme alan Madra, galerici, küratör ve eleştirmen olarak sanat ortamında etkinliğini devam ettirmektedir. Aşağıda yer alan söyleşi, 2015 ve 2016 yıllarında Beral Madra ile yaptığım kişisel görüşmelere dayanarak hazırlanmıştır.
Neriman Polat ve Nurcan Gündoğan'ın Çiçek Yarası sergisi, eşitsiz ilişki türlerinin, toplumsal çe... more Neriman Polat ve Nurcan Gündoğan'ın Çiçek Yarası sergisi, eşitsiz ilişki türlerinin, toplumsal çelişkilerin ve direnişlerin farklı form ve malzemelerle sanatsal pratiğe tercüme edildiği bir karşı duruş zemini oluşturuyor. Sanatçılar bu zeminde kadın işçilerin direnişi, evin tekinsiz halleri, kadın ve çocuğa yönelik şiddet biçimleri gibi meseleleri tarihsel göndermelerle birlikte bizlerle paylaşıyor.
Post-Fordist örgütlenme ve gig ekonomisinin yücelttiği esnek çalışma modelleri, bireylerin hayatı... more Post-Fordist örgütlenme ve gig ekonomisinin yücelttiği esnek çalışma modelleri, bireylerin hayatında iş yaşamıyla sınırlı olmayan belirsizliklere yol açıyor. Son 40 yılda emek süreçlerinde meydana gelen yapısal dönüşümler, "yaka rengi" ayırt etmeksizin, çalışanların yaşamını günbegün güvencesiz hale getirmekte.
18. yüzyılda müzelerin kamuya açılmasıyla birlikte dönemin bilimsel, teknolojik, sosyo-politik ve... more 18. yüzyılda müzelerin kamuya açılmasıyla birlikte dönemin bilimsel, teknolojik, sosyo-politik ve kültürel anlayışları küratörlük uygulamalarına da yansımıştır. Bu dönemdeki sergileme politikalarında siyasal iktidarların söylemlerini ve temsil biçimlerini görmek mümkündür. Tarihsel süreç içerisinde kültür-sanat alanında yaşanan dönüşümler ve toplumsal muhalefet hareketlerinin etkileri sonucunda sanat kurumları ve küratöryal pratikler sorgulanmaya başlamıştır. 1960'lardan sonra kurumlardan bağımsızlaşan küratörler, eleştirel sergileme modellerinin inşasında önemli bir figür haline gelmiştir. Bu bağlamda, güncel sergileme pratiklerinde eleştirel küratörlük yaklaşımlarının yaygın bir eğilim olduğu söylenebilir. Eleştirel küratörlük cinsiyet, cinsel yönelim, ırksal, sınıfsal ve benzeri eşitsizlikleri sanatsal ve kültürel bağlamlarıyla sorunsallaştıran bir üst kavram olarak tarif edilebilir. Bu makalede müzelerin doğuşu, küratörlüğün ortaya çıkışı ve eleştirel küratörlüğün toplumsal muhalefet hareketleri ile ilişkilerine yer verilmiştir.
Critical Curatorial Approaches in Contemporary Exhibition Practices
With the opening of museums to the public in the 18th century, the scientific, technological, sociopolitical, and cultural understandings of the period were also reflected in curatorial practices. It is possible to see the discourses and representations of political powers in the exhibition policies of this period. Historical process, art institutions and curatorial practices, all have begun to be interrogated due to transformations occurred in field of culture and art along with the impact of social movements. Since 1960s, curators have become an important figure in devising of critical exhibition models. In short, critical curation can be described as a meta-concept that problematizes gender, sexual orientation, racial, class and similar inequalities with their artistic and cultural contexts. In this article, the birth of museums, the emergence of curation and the relations of critical curation with social opposition movements are discussed.
Küresel çapta yaşamın tüm işleyişini değiştiren Covid-19 pandemisi kültürel hayata katılımı da
de... more Küresel çapta yaşamın tüm işleyişini değiştiren Covid-19 pandemisi kültürel hayata katılımı da derinden etkilemiştir. Kültürel hayatın önemli bir parçası olan müzeler fiziksel ve sosyal mesafe önlemleri kapsamında pandemi koşullarına uygun yeni stratejiler geliştirdi. Bu stratejiler müzelerin yapısal dönüşümü ve geleceği üzerine pek çok tartışmayı da gündeme getirmiştir. ICOM, 2021 yılının temasını “Müzelerin Geleceği: İyileşme ve Yeniden Düşleme” olarak belirlemiş ve konuyla ilgili webinar serileri düzenlemiştir. Webinarlarda müzelerin sürdürülebilirliği, dijital ortamların yeniden tasarımı, pandemi sürecine uyarlanan katılım modelleri, çalışan ve ziyaretçi sağlığı gibi konular tartışılmıştır. 2022 yılının teması ise “Müzelerin Gücü” olarak belirlenmiştir. Ayrıca çoğu müze küresel ve yerel düzeylerde diğer müzelerle, meslek örgütleriyle, sanat alanında çalışanlarla ve kültür hayatına katılım sağlayanlarla etkileşim halinde olmaya devam etmiştir. Kültürel hayat içinde varlığını korumaya çalışan ve paydaşlarıyla iletişimini koparmamaya çaba gösteren müzeler etkinliklerini farklı ortamlara taşımıştır.
Bu makalede, İstanbul’da faaliyet gösteren Pera, Sakıp Sabancı ve İstanbul Modern Sanat Müzelerinin pandemiyle birlikte uyguladıkları izleyici geliştirme/inşa etme stratejileri ve yeni katılım metotları araştırılmıştır. Çalışmanın diğer boyutunda ise pandemi sürecinde ilgili müzelerin uyguladığı izleyici geliştirme stratejileri ve yeni katılım metotlarının müzelerin sürdürülebilirliği üzerindeki etkileri araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Covid-19, Müzecilik, İzleyici geliştirme, Katılım, Pandemi ve dijitalleşme.
Covid-19 pandemic, which changed the entire functioning of life on a global scale, also deeply affected participation in cultural life. Accordingly, museums as an important part of cultural life have also developed new strategies appropriate to pandemic precautions that necessitate physical and social distance measures. These strategies have also brought up many discussions on the structural transformation and future of museums. ICOM determined 2021-year theme as "The Future of Museums: Healing and Re-imagining" and organized webinar series. In these webinars, topics such as the sustainability of museums, redesign of digital environments, participation models during the pandemic, health and safety of employees and visitors were discussed. The theme for International Museum Day in 2022 is "The Power of Museums". In addition, many museums continued to interact with other museums and professional organizations involved in arts and cultural life at the global and local level. While trying to preserve their existence in cultural life and to keep in touch with their stakeholders, museums carried their activities to different environments.
This article discusses the audience development/building strategies and new participation methods implemented by the Pera, Sakıp Sabancı and Istanbul Modern Art Museums during the pandemic. Moreover, the effects of new audience development strategies and participation methods on the sustainability of the museums are reviewed.
Keywords: Covid-19, Museology, Audience development, Participation, Pandemic and digitalization.
Günümüzde, çalışma pratikleri üzerine düşünmeye başladığımız anda, hangi iş kolunda olursa olsun ... more Günümüzde, çalışma pratikleri üzerine düşünmeye başladığımız anda, hangi iş kolunda olursa olsun iktisadî, psiko-sosyal, siyasal ve kültürel alanları derinden etkileyen; teke tek bireysel yaşamlarda olduğu kadar toplumsal hayatın bütününde ağır sonuçları olan güvencesiz çalışma kavramıyla karşı karşıya geliyoruz. Sermayenin örgütlenmesindeki dönüşümler, üretim süreçleri ve emeğin niteliğini de etkilemiş; zamansız, mekânsız çalışma esnekliğinin yaratıcılığı tetiklediği görüşü yaygın bir argüman haline gelmiştir. Artık her yer ve zaman diliminde çalışabilen öznelerin ortaya çıkışıyla birlikte, neoliberal retorik bu ağır sömürü koşullarını, ortada emekçilerin lehine bir durum varmış gibi yansıtır. Oysaki bu anlayışa uygun istihdam biçimlerinin, özellikle kültür emekçileri ya da genel olarak gayri maddi emek üretenler üzerindeki baskıyı arttıran bir çalışma rejimine işaret ettiği ortadadır. Böylesi bir çalışma ortamının kültür emekçileri, özellikle galeri / müze çalışanları, tarafından ne şekilde deneyimlendiğini anlayabilmek amacıyla sanatçı, küratör ve kültür yöneticisi İlke Yılmaz ile konuştuk.
Batı’da sanat tarihi yazımına yönelik feminist eleştiriler 1960’lı yıllarda ortaya çıkar ve 1970’... more Batı’da sanat tarihi yazımına yönelik feminist eleştiriler 1960’lı yıllarda ortaya çıkar ve 1970’lerden itibaren sistematikleşir. İlk dönem feminist araştırmacılar ve sanatçılar, ana akım sanat tarihinde yer bulamamış sanatçı kadınların izlerini sürmeye başlar; sanat kurumlarında erkeklerin sayısal üstünlüğü ve bu kurumlarda kadınların temsil edilme biçimleri sorunsallaştırılır. Sanat tarihi kanonunda yer bulan sanatçıların “doğal” görülen varlığı sorgulanır; bu durum sanat alanında cinsiyet, etnisite ve sınıf tartışmalarını derinleştirir. Linda Nochlin (1931-2017), Rozsika Parker (1945-2010) ve Griselda Pollock (1949) gibi yazarlar, sanatın Batılı orta ve üst sınıf beyaz erkeklerin hegemonyasında olduğunu vurgular. Eleştirel sanat tarihçiler sanat üretim sürecini tarihselleştirerek toplumsal çevreye, sınıfsal konuma ve cinsiyete dikkat çeker.
“Deha” sanatçı anlayışının arkasında yer alan patriyarkal kapitalist örgütlenme feminist sanatçılar tarafından da ele alınır. Piyasa, ev içi ve/veya gündelik yaşamdaki eşitsizlikleri odağına alan sanatçılar sanat üretim süreçlerinde teknoloji, (görünmeyen) emek, beden politikaları, şiddet, göç ve benzeri temaları feminist perspektifle yorumlar. 1970’lerde tül, kumaş, dantel, düğme, temizlik bezi, mutfak eşyası gibi genellikle kadınlarla özdeşleştirilen malzemelerin sanat işlerine dahil edilmesi ve kolektif üretim arayışları gibi gelişmeler “yüksek sanat” anlayışını, sanat nesnesine bakışı, geleneksel sergileme biçimlerini ve küratöryel politikaları kökten sarsar.
Türkiye’de de 1970’lerden itibaren farklı malzeme ve teknikleri kullanan feminist sanatçılar günümüze oldukça zengin bir miras bırakır. Bu bildiride kadın(ın) (görünmeyen) emeği ve beden üzerinde bıraktığı etkiler, feminist perspektiflerden de beslenerek üreten sanatçı ve akademisyen Hilal Balcı’nın işlerine odaklanılarak aktarılacaktır.
Yeni İletişim Teknolojileri Bağlamında Müze ve Sergi Çalışmaları , 2021
ÖZET
Tüm dünyada hazırlıksız yakalanılan Covid-19 pandemisi kültürel hayata katılımı doğrudan et... more ÖZET
Tüm dünyada hazırlıksız yakalanılan Covid-19 pandemisi kültürel hayata katılımı doğrudan etkilemiştir. Pandeminin uzun bir zamana yayılması kültürel hayata katılımda çeşitli önlemler alınmasını beraberinde getirmiştir. Müzelerin pandemi süreciyle birlikte geliştirdikleri izleyici katılım yöntemleri de bu önlemler arasında yer almaktadır. Bu makalede izleyici kavramı, güncel izleyici geliştirme modelleri ile pandemi sürecinde müzelerin durumu ve dönüşen izleyici geliştirme stratejilerine değinilecektir. Müzelerin güncel izleyici geliştirme stratejileri ve yeni katılım metotları üzerine düşünmek olası yeni pandemilerin yönetilmesinde deneyim ve bilgi birikimi yaratacağı için önemlidir. Anahtar Kelimeler: Müze, İzleyici Geliştirme, Covid-19
MUSEUMS AND THEIR AUDIENCE DEVELOPMENT STRATEGIES OF DURING THE PANDEMIC
ABSTRACT
The Covid-19 pandemic, which caught unwares the entire world, directly affected the participation to cultural life. Its long time effects paved the way for diverse measures to facilitate the participation in cultural life. The museums’ audience participation methods adapted to the new pandemic conditions are among such measures.This article discusses the concept of audience, up-to-date audience development models, the conditions of museums during the pandemic and transformation of audience development strategies. It is important to explore recent audience development strategies and participation methods of museums as it would contribute to the common experience and knowledge for the management of potential pandemics. Keywords: Museum, Audience Development, Covid-19
Adalet Ağaoğlu (1929-…)'nun "Ölmeye Yatmak" isimli romanı ilk kez 1973 yılında yayınlanmış olup, ... more Adalet Ağaoğlu (1929-…)'nun "Ölmeye Yatmak" isimli romanı ilk kez 1973 yılında yayınlanmış olup, "Dar Zamanlar" üçlemesinin birinci kitabıdır. Yazar, roman karakterlerinin gözünden bir taraftan Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutup toplumsal dönüşümleri incelerken diğer taraftan bu dönüşümlerin bireylerde bıraktığı izler üzerinden kişisel tarihlere yönelmiştir. Böylece bireysel yaşamlarda toplumsal belleğin etkileri ve yansımaları, özellikle Aysel karakterinin dünyasından okuyucuya aktarılır. Bu aktarımlarda ortaya çıkan ana temalar modernleşme, yurttaşlık ve birey aydın kadın kimliği sorunsallarıdır. Aysel'in bir iç hesaplaşmadan öteye giden ve toplumsal sorgulamalarla birleşen intihar girişimi, bir otel odasında 1 saat 27 dakika sürecektir. Romanda öznel bir zaman dilimini temsil eden 1 saat 27 dakika, nesnel zamansal süreçte 1938–1968 yıllarını kapsayan 30 yıllık Türkiye tarihine işaret etmektedir.
Bu süreç Aysel'in kişisel yaşam öyküsünü -ilkokulu bitirmesinden ölmeye yatmak amacıyla bir otel odasına gitmesine kadar- tarihsel, toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel dönüşümler etrafında anlatılmıştır. Makalede "Ölmeye Yatmak" romanı toplumsal dönüşümler ve toplumsal cinsiyet bağlamında ele alınarak incelenecektir.
İlk olarak, Aysel'in çocukluğunun geçtiği erken Cumhuriyeti döneminde ulus inşa sürecine değinilecek, ardından Kemalist modernizasyonun toplumsal cinsiyet kodları üzerinde durulacak ve Aysel'in yaşadığı çelişkiler, bu çelişkilerin tarihsel, toplumsal ve kültürel boyutlarına yer verilecektir.
Yaratıcı Endüstriler Uluslararası Tasarım Sempozyumu, YTÜ, 2016
Küratörün tanımı tarihsel olarak değişime uğrayarak bugüne gelmiştir. Günümüzde en temel anlamda ... more Küratörün tanımı tarihsel olarak değişime uğrayarak bugüne gelmiştir. Günümüzde en temel anlamda küratör, bir sanat etkinliğini yönetmekten, sanat etkinliğinde yer alan eserlerin korunup kollanması, koleksiyon geliştirme, prosedür oluşturma, eğitim ve kamusal alanda görünürlük sağlama gibi çok çeşitli işlerden sorumlu olan kişi olarak bilinmektedir.
Küratörlük, Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri'nde müzeciliğin evrimi ve gelişimi ile kurumsallaşma eğilimi göstermiştir. Öznel ve sırlarla dolu bir alandan nesnel ve sarih bir tarih anlayışı düzenine geçiş sürecinde müze müdürleri; temsil, tarihselleştirme, koleksiyon yönetimi, sergileme pratikleri gibi iş ve işlevleriyle modern küratörlüğün nüvesini oluşturmuşlardır.
Küratör kelimesinin Türkiye sanat ortamındaki dolaşımı kültürün daha önce hiç olmadığı kadar, kent ve ekonomi ilişkilerinin merkezinde konumlandırılmaya başlandığı 1980'li yılların sonlarına denk düşer. Bu dönemde neoliberal ekonomi politikalarının yapısına uygun bir şekilde, "marka kent" yaratmanın araçlarından biri olarak görülen kültür-sanat etkinlikleri de uluslararasılaşmaya başlamıştır.
Türkiye'de 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren düzenlenen uluslararası etkinlikler, özellikle İstanbul Bienali; 1990'lı yılların başında sosyoloji, sanat, siyaset gibi farklı disiplinlerden gelen kişilerin ve bağımsız küratörlerin sergileme pratiklerinde etkin rol almaları küratörlük kurumunun tanınmasında etkili olmuştur. Bu dönemden itibaren sanat ortamında, 1. Küratör kime denir? 2. Küratör sanatçı mıdır? / Küratör yaratıcı mıdır? 3. Küratör ile sosyal bilimci arasında benzerlik ve / veya farklılık var mıdır? 4. Küratörün sanatçıya müdahalesi ve / veya yaptırımı olabilir mi? 5. Küratör, sanatçı karşısında galeri, müze ve / veya sermaye grubunun çıkarları yanında mı yer alır? gibi soruların uzun yıllar boyunca tartışıldığı görülmektedir. Bu bildiride küratörlüğün işleyiş mekanizmaları, çeşitleri ile sanat piyasası ve iktidar ilişkilerinin Türkiye'deki küratörlük tartışmalarına yansımaları incelenecektir.
Bu bildiride atıl durumda bulunan Silahtarağa Elektrik Santrali'nin İstanbul Bilgi Üniversitesi t... more Bu bildiride atıl durumda bulunan Silahtarağa Elektrik Santrali'nin İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından alınarak Santralistanbul'a dönüştürülmesi süreci, Santralistanbul'un kuruluş söylemi ve projenin kamuoyuna sunuluş biçimi üzerinden incelenecektir. Kuruluş söylemi ve iddiaları, Santralistanbul'un bugünkü durumuyla karşılaştırılacak ve bugün nasıl bir noktaya gelindiğine değinilecektir. Bildiride, 2007'den günümüze mekândaki dönüşüm ve bu dönüşümün hangi söylemsel pratiklerle kamuoyuna sunulduğu, mekânın kurucu metinleri üzerinden söylem analizi yaparak incelenmiştir.
ADD-IST Sanat ve Tasarım Diyalogları Sempozyumu, İAÜ, 2018
Feminist teori anlama ve yorumlama aracı olduğu kadar, dönüştürmenin yolunu açabilecek eleştirel ... more Feminist teori anlama ve yorumlama aracı olduğu kadar, dönüştürmenin yolunu açabilecek eleştirel bir perspektiftir. Sanatta feminist eleştiri, genel bağlamda kadın sorunlarına dikkat çekmenin ötesinde sanatın üretimine, yaratıcılık sürecine, değerlendirilmesine ve sanatçının rolüne getirilen bütünsel bir yaklaşım olarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle de temel hedef, mevcut erkek egemen sanat dünyasına girmek ve / veya burada kabul görmek için mücadele etmek değil, kurumsallaşmış bir iktidar alanı olarak sanat tarihini eleştirmek ve yeniden yazmaktır.
Dünyadaki örnekler gibi Türkiye sanat ortamında da birçok kadın sanatçı aile içi şiddet, cinsellik, beden, göç, kimlik, savaş, özel-kamusal alan gibi konuları ele alarak feminist sanat yelpazesi içinde konumlandırılabilir işler üretip, eril sanat yapısını sorgulamıştır. Bu bildiride Türkiye’de 1970’lerden itibaren feminist sanat pratikleri içinde yer alan ilk örnekler ve ilk tartışmalara yer verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Feminist sanat, sanat eleştirisi, sanat tarihi yazımı.
Müzelerin kuruluşundan itibaren izleyici/katılımcı faktörü çok çeşitli bağlamlarla ele alınmıştır... more Müzelerin kuruluşundan itibaren izleyici/katılımcı faktörü çok çeşitli bağlamlarla ele alınmıştır. Son yıllarda müzecilik literatüründe erişim ve katılım meselelerini merkeze alan çalışmaların sayısında artış olduğu görülmektedir. Kültürel hayata katılımda toplumsal ve ekonomik sermayeyi dikkate alan yaklaşımlar izleyicinin sınıfsallığının da tartışılmasını sağlamıştır. İzleyici kimdir? İzleyici sınıfsal konumundan bağımsız düşünülebilir mi? Hangi toplumsal sınıftan bireyler müze ziyaretinde bulunmaktadır? Bu ve benzeri sorular hem akademik yazında hem de uygulama alanında eleştirel müzeciliğin gelişimine katkı sağlamıştır. Örneğin ICOM 2019 yılında, müze tanımını toplumsal eşitsizlikleri vurgulayan bir perspektifle genişletmiş ve onaya sunmuştur. Henüz tartışma sürecinde olan tanım, güncel müzeciliğin her zamankinden çok daha fazla sosyal olanla ilgili olduğunun göstergesidir. Farklı toplumsal gruplara mensup bireylerin müzeye bakış açısı, müzeleri ziyaret etme nedeni, isteği ve sıklığı da farklılık göstermektedir. Müze ziyareti önündeki engellerin sadece kültürel sermaye yetersizliğinden kaynaklandığı söylenemez. Ekonomik, fiziksel, psikolojik ve bilişsel düzeydeki engel türleri de bireylerin müze ziyareti pratiklerini belirlemektedir. Bu çalışmada, izleyici/katılımcı kavramının tarafsız bir tanım olarak görülmemesinin ve bu kavramın sosyoekonomik, kültürel ve bilişsel bağlamlarla ele alınmasının önemine değinilecektir. Ziyaretçilerin sosyolojik analizi müzelerin izleyici geliştirme süreçlerinin daha verimli, etkin ve adaletli olmasını da beraberinde getirecektir.
Since the foundation of museums, the audience/participant factor has been handled in a wide variety of contexts. In recent years, there has been an increase in the number of studies focusing on access and participation issues in the museum literature. Approaches that take social and economic capital into account in participation in cultural life have also enabled the audience to be discussed. Who is the audience? Can the audience be considered independent of its class position? Which social class individuals visit the museum? These and similar questions contributed to the development of critical museology in both academic literature and practice. For example, in 2019, ICOM expanded the definition of museum with a perspective emphasizing social inequalities and submitted it for approval. The definition, which is still in the process of discussion, is an indication that contemporary museology is more concerned with the social than ever before. The point of view of individuals belonging to different social groups towards the museum, the reason, desire and frequency of visiting museums also differ. It cannot be said that the obstacles in front of museum visits are only due to the lack of cultural capital. Economic, physical, psychological and cognitive disability types also determine the museum visit practices of individuals. In this study, the importance of not seeing the concept of audience/participant as a neutral definition and considering this concept in socio-economic, cultural and cognitive contexts will be mentioned. The sociological analysis of the visitors will make the audience development processes of the museums more efficient, effective and fair.
Uploads
Papers by Yıldız Öztürk
Sergide konut politikaları ve barınma hakkından ev içi ilişkilerin sorunsallaştırılmasına, cinsiyetçi politikalardan şiddetin türlü veçhelerine, ekonomik krizden emeğin feminizasyonuna uzanan birbirini besleyen iç içe geçmiş temaları görüyoruz. Polat’ın sanat pratiğine içkin ironik yaklaşım, emek yoğun üretim ve çelişkili ittifak türlerinin bir aradalığı gerek malzeme ve teknik gerekse de ifade biçimi olarak bu sergide de varlığını koruyor. Altı parça işin yer aldığı sergide üç fotoğraf, bir yerleştirme, bir mekâna özgü yerleştirme ve bir de video yer alıyor.
Neriman Polat’s solo exhibition titled Roofless signals eerie spaces, materials and
experiences of precarity in motion, all the while inviting a dialogic inquiry into whether
precarious positions may be able to create new meeting grounds. Rooflesness as
a functional theme serves to turn our perspectives upside down and disrupt our
thinking; on one hand it recognizes the tangible physical consequences of poverty
within an incomplete space, on the other hand, through radical openness we are met
with an invitation to free ourselves and come together.
As part of the exhibition, we see various interrelated themes such as housing policies and the right to housing to the problematization of domestic relations, sexist policies to various aspects of violence, the current economic crisis to the feminization of labour. The ironic approach, labour-intensive production and the togetherness of contradictory modes of alliances that are emblematic of Polat’s artistic practice are on full view both in terms of materials, technique as well as the language of expression. Comprising six works, the exhibition brings together three photographs, an installation, a site-specific installation along with a video.
Beral Madra’nın fiilen sanat ortamına girişi 1984 yılında Nişantaşı-Valikonağı Caddesi’nde Galeri BM’yi açmasıyla gerçekleşir. 1989 yılında galerinin ticari bölümünü kapatarak Nişantaşı-Akkavak Sokak’ta BM Çağdaş Sanat Merkezi’ni kuran Madra 1992 yılından itibaren kurumun işlevlerini dönüştürmüştür. Bu merkez günümüzde araştırmacılar ve akademik çalışma yürütmek isteyenler için yeni mekânında Maltepe-Altıntepe’de arşiv olarak hizmet vermektedir.
2007-2010 yılları arasında Karaköy’de Suma Han’da Nilüfer Sülüner ve Binnaz Tukin’le birlikte 19 sergi organizasyonu gerçekleştiren Madra, aynı yıllarda Avrupa Kültür Başkenti Görsel Sanatlar Yönetmeni olarak çalışmıştır. 2012’de kurulan Kuad Galeri’de sanat yönetmeni ve küratör olarak çalışmalarını yürütmektedir. ‘80’li yıllardan itibaren bir taraftan da eleştiri yazıları kaleme alan Madra, galerici, küratör ve eleştirmen olarak sanat ortamında etkinliğini devam ettirmektedir.
Aşağıda yer alan söyleşi, 2015 ve 2016 yıllarında Beral Madra ile yaptığım kişisel görüşmelere dayanarak hazırlanmıştır.
Anahtar kelimeler: Küratörlük, Sergileme Politikaları, Eleştirel Müzecilik
Critical Curatorial Approaches in Contemporary Exhibition Practices
With the opening of museums to the public in the 18th century, the scientific, technological, sociopolitical, and cultural understandings of the period were also reflected in curatorial practices. It is possible to see the discourses and representations of political powers in the exhibition policies of this period. Historical process, art institutions and curatorial practices, all have begun to be interrogated due to transformations occurred in field of culture and art along with the impact of social movements. Since 1960s, curators have become an important figure in devising of critical exhibition models. In short, critical curation can be described as a meta-concept that problematizes
gender, sexual orientation, racial, class and similar inequalities with their artistic and cultural contexts. In this article, the birth of museums, the emergence of curation and the relations of critical curation with social opposition movements are discussed.
Keywords: Curatorship, Exhibition Policies, Critical Museology
derinden etkilemiştir. Kültürel hayatın önemli bir parçası olan müzeler fiziksel ve sosyal mesafe önlemleri kapsamında pandemi koşullarına uygun yeni stratejiler geliştirdi. Bu stratejiler müzelerin yapısal dönüşümü ve geleceği üzerine pek çok tartışmayı da gündeme getirmiştir. ICOM, 2021 yılının temasını “Müzelerin Geleceği: İyileşme ve Yeniden Düşleme” olarak belirlemiş ve konuyla ilgili webinar serileri düzenlemiştir. Webinarlarda müzelerin sürdürülebilirliği, dijital ortamların yeniden tasarımı, pandemi sürecine uyarlanan katılım modelleri, çalışan ve ziyaretçi sağlığı gibi konular tartışılmıştır. 2022 yılının teması ise “Müzelerin Gücü” olarak belirlenmiştir. Ayrıca çoğu müze küresel ve yerel düzeylerde diğer müzelerle, meslek örgütleriyle, sanat alanında çalışanlarla ve kültür hayatına katılım sağlayanlarla etkileşim halinde olmaya devam etmiştir. Kültürel hayat içinde varlığını korumaya çalışan ve paydaşlarıyla iletişimini koparmamaya çaba gösteren müzeler etkinliklerini farklı ortamlara taşımıştır.
Bu makalede, İstanbul’da faaliyet gösteren Pera, Sakıp Sabancı ve İstanbul Modern Sanat Müzelerinin
pandemiyle birlikte uyguladıkları izleyici geliştirme/inşa etme stratejileri ve yeni katılım metotları
araştırılmıştır. Çalışmanın diğer boyutunda ise pandemi sürecinde ilgili müzelerin uyguladığı izleyici geliştirme stratejileri ve yeni katılım metotlarının müzelerin sürdürülebilirliği üzerindeki etkileri araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Covid-19, Müzecilik, İzleyici geliştirme, Katılım, Pandemi ve dijitalleşme.
Covid-19 pandemic, which changed the entire functioning of life on a global scale, also deeply affected participation in cultural life. Accordingly, museums as an important part of cultural life have also developed new strategies appropriate to pandemic precautions that necessitate physical and social distance measures. These strategies have also brought up many discussions on the structural transformation and future of museums. ICOM determined 2021-year theme as "The Future of Museums: Healing and Re-imagining" and organized webinar series. In these webinars, topics such as the sustainability of museums, redesign of digital environments, participation models during the pandemic, health and safety of employees and visitors were discussed. The theme for International Museum Day in 2022 is "The Power of Museums". In addition, many museums continued to interact with other museums and professional organizations involved in arts and cultural life at the global and local level. While trying to preserve their existence in cultural life and to keep in touch with their stakeholders, museums carried their activities to different environments.
This article discusses the audience development/building strategies and new participation methods implemented by the Pera, Sakıp Sabancı and Istanbul Modern Art Museums during the pandemic. Moreover, the effects of new audience development strategies and participation methods on the sustainability of the museums are reviewed.
Keywords: Covid-19, Museology, Audience development, Participation, Pandemic and digitalization.
Böylesi bir çalışma ortamının kültür emekçileri, özellikle galeri / müze çalışanları, tarafından ne şekilde deneyimlendiğini anlayabilmek amacıyla sanatçı, küratör ve kültür yöneticisi İlke Yılmaz ile konuştuk.
Sergide konut politikaları ve barınma hakkından ev içi ilişkilerin sorunsallaştırılmasına, cinsiyetçi politikalardan şiddetin türlü veçhelerine, ekonomik krizden emeğin feminizasyonuna uzanan birbirini besleyen iç içe geçmiş temaları görüyoruz. Polat’ın sanat pratiğine içkin ironik yaklaşım, emek yoğun üretim ve çelişkili ittifak türlerinin bir aradalığı gerek malzeme ve teknik gerekse de ifade biçimi olarak bu sergide de varlığını koruyor. Altı parça işin yer aldığı sergide üç fotoğraf, bir yerleştirme, bir mekâna özgü yerleştirme ve bir de video yer alıyor.
Neriman Polat’s solo exhibition titled Roofless signals eerie spaces, materials and
experiences of precarity in motion, all the while inviting a dialogic inquiry into whether
precarious positions may be able to create new meeting grounds. Rooflesness as
a functional theme serves to turn our perspectives upside down and disrupt our
thinking; on one hand it recognizes the tangible physical consequences of poverty
within an incomplete space, on the other hand, through radical openness we are met
with an invitation to free ourselves and come together.
As part of the exhibition, we see various interrelated themes such as housing policies and the right to housing to the problematization of domestic relations, sexist policies to various aspects of violence, the current economic crisis to the feminization of labour. The ironic approach, labour-intensive production and the togetherness of contradictory modes of alliances that are emblematic of Polat’s artistic practice are on full view both in terms of materials, technique as well as the language of expression. Comprising six works, the exhibition brings together three photographs, an installation, a site-specific installation along with a video.
Beral Madra’nın fiilen sanat ortamına girişi 1984 yılında Nişantaşı-Valikonağı Caddesi’nde Galeri BM’yi açmasıyla gerçekleşir. 1989 yılında galerinin ticari bölümünü kapatarak Nişantaşı-Akkavak Sokak’ta BM Çağdaş Sanat Merkezi’ni kuran Madra 1992 yılından itibaren kurumun işlevlerini dönüştürmüştür. Bu merkez günümüzde araştırmacılar ve akademik çalışma yürütmek isteyenler için yeni mekânında Maltepe-Altıntepe’de arşiv olarak hizmet vermektedir.
2007-2010 yılları arasında Karaköy’de Suma Han’da Nilüfer Sülüner ve Binnaz Tukin’le birlikte 19 sergi organizasyonu gerçekleştiren Madra, aynı yıllarda Avrupa Kültür Başkenti Görsel Sanatlar Yönetmeni olarak çalışmıştır. 2012’de kurulan Kuad Galeri’de sanat yönetmeni ve küratör olarak çalışmalarını yürütmektedir. ‘80’li yıllardan itibaren bir taraftan da eleştiri yazıları kaleme alan Madra, galerici, küratör ve eleştirmen olarak sanat ortamında etkinliğini devam ettirmektedir.
Aşağıda yer alan söyleşi, 2015 ve 2016 yıllarında Beral Madra ile yaptığım kişisel görüşmelere dayanarak hazırlanmıştır.
Anahtar kelimeler: Küratörlük, Sergileme Politikaları, Eleştirel Müzecilik
Critical Curatorial Approaches in Contemporary Exhibition Practices
With the opening of museums to the public in the 18th century, the scientific, technological, sociopolitical, and cultural understandings of the period were also reflected in curatorial practices. It is possible to see the discourses and representations of political powers in the exhibition policies of this period. Historical process, art institutions and curatorial practices, all have begun to be interrogated due to transformations occurred in field of culture and art along with the impact of social movements. Since 1960s, curators have become an important figure in devising of critical exhibition models. In short, critical curation can be described as a meta-concept that problematizes
gender, sexual orientation, racial, class and similar inequalities with their artistic and cultural contexts. In this article, the birth of museums, the emergence of curation and the relations of critical curation with social opposition movements are discussed.
Keywords: Curatorship, Exhibition Policies, Critical Museology
derinden etkilemiştir. Kültürel hayatın önemli bir parçası olan müzeler fiziksel ve sosyal mesafe önlemleri kapsamında pandemi koşullarına uygun yeni stratejiler geliştirdi. Bu stratejiler müzelerin yapısal dönüşümü ve geleceği üzerine pek çok tartışmayı da gündeme getirmiştir. ICOM, 2021 yılının temasını “Müzelerin Geleceği: İyileşme ve Yeniden Düşleme” olarak belirlemiş ve konuyla ilgili webinar serileri düzenlemiştir. Webinarlarda müzelerin sürdürülebilirliği, dijital ortamların yeniden tasarımı, pandemi sürecine uyarlanan katılım modelleri, çalışan ve ziyaretçi sağlığı gibi konular tartışılmıştır. 2022 yılının teması ise “Müzelerin Gücü” olarak belirlenmiştir. Ayrıca çoğu müze küresel ve yerel düzeylerde diğer müzelerle, meslek örgütleriyle, sanat alanında çalışanlarla ve kültür hayatına katılım sağlayanlarla etkileşim halinde olmaya devam etmiştir. Kültürel hayat içinde varlığını korumaya çalışan ve paydaşlarıyla iletişimini koparmamaya çaba gösteren müzeler etkinliklerini farklı ortamlara taşımıştır.
Bu makalede, İstanbul’da faaliyet gösteren Pera, Sakıp Sabancı ve İstanbul Modern Sanat Müzelerinin
pandemiyle birlikte uyguladıkları izleyici geliştirme/inşa etme stratejileri ve yeni katılım metotları
araştırılmıştır. Çalışmanın diğer boyutunda ise pandemi sürecinde ilgili müzelerin uyguladığı izleyici geliştirme stratejileri ve yeni katılım metotlarının müzelerin sürdürülebilirliği üzerindeki etkileri araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Covid-19, Müzecilik, İzleyici geliştirme, Katılım, Pandemi ve dijitalleşme.
Covid-19 pandemic, which changed the entire functioning of life on a global scale, also deeply affected participation in cultural life. Accordingly, museums as an important part of cultural life have also developed new strategies appropriate to pandemic precautions that necessitate physical and social distance measures. These strategies have also brought up many discussions on the structural transformation and future of museums. ICOM determined 2021-year theme as "The Future of Museums: Healing and Re-imagining" and organized webinar series. In these webinars, topics such as the sustainability of museums, redesign of digital environments, participation models during the pandemic, health and safety of employees and visitors were discussed. The theme for International Museum Day in 2022 is "The Power of Museums". In addition, many museums continued to interact with other museums and professional organizations involved in arts and cultural life at the global and local level. While trying to preserve their existence in cultural life and to keep in touch with their stakeholders, museums carried their activities to different environments.
This article discusses the audience development/building strategies and new participation methods implemented by the Pera, Sakıp Sabancı and Istanbul Modern Art Museums during the pandemic. Moreover, the effects of new audience development strategies and participation methods on the sustainability of the museums are reviewed.
Keywords: Covid-19, Museology, Audience development, Participation, Pandemic and digitalization.
Böylesi bir çalışma ortamının kültür emekçileri, özellikle galeri / müze çalışanları, tarafından ne şekilde deneyimlendiğini anlayabilmek amacıyla sanatçı, küratör ve kültür yöneticisi İlke Yılmaz ile konuştuk.
“Deha” sanatçı anlayışının arkasında yer alan patriyarkal kapitalist örgütlenme feminist sanatçılar tarafından da ele alınır. Piyasa, ev içi ve/veya gündelik yaşamdaki eşitsizlikleri odağına alan sanatçılar sanat üretim süreçlerinde teknoloji, (görünmeyen) emek, beden politikaları, şiddet, göç ve benzeri temaları feminist perspektifle yorumlar. 1970’lerde tül, kumaş, dantel, düğme, temizlik bezi, mutfak eşyası gibi genellikle kadınlarla özdeşleştirilen malzemelerin sanat işlerine dahil edilmesi ve kolektif üretim arayışları gibi gelişmeler “yüksek sanat” anlayışını, sanat nesnesine bakışı, geleneksel sergileme biçimlerini ve küratöryel politikaları kökten sarsar.
Türkiye’de de 1970’lerden itibaren farklı malzeme ve teknikleri kullanan feminist sanatçılar günümüze oldukça zengin bir miras bırakır. Bu bildiride kadın(ın) (görünmeyen) emeği ve beden üzerinde bıraktığı etkiler, feminist perspektiflerden de beslenerek üreten sanatçı ve akademisyen Hilal Balcı’nın işlerine odaklanılarak aktarılacaktır.
Tüm dünyada hazırlıksız yakalanılan Covid-19 pandemisi kültürel hayata katılımı doğrudan etkilemiştir. Pandeminin uzun bir zamana yayılması kültürel hayata katılımda çeşitli önlemler alınmasını beraberinde getirmiştir. Müzelerin pandemi süreciyle birlikte geliştirdikleri izleyici katılım yöntemleri de bu önlemler arasında yer almaktadır. Bu makalede izleyici kavramı, güncel izleyici geliştirme modelleri ile pandemi sürecinde müzelerin durumu ve dönüşen izleyici geliştirme stratejilerine değinilecektir. Müzelerin güncel izleyici geliştirme stratejileri ve yeni katılım metotları üzerine düşünmek olası yeni pandemilerin yönetilmesinde deneyim ve bilgi birikimi yaratacağı için önemlidir.
Anahtar Kelimeler: Müze, İzleyici Geliştirme, Covid-19
MUSEUMS AND THEIR AUDIENCE DEVELOPMENT STRATEGIES OF DURING THE PANDEMIC
ABSTRACT
The Covid-19 pandemic, which caught unwares the entire world, directly affected the participation to cultural life. Its long time effects paved the way for diverse measures to facilitate the participation in cultural life. The museums’ audience participation methods adapted to the new pandemic conditions are among such measures.This article discusses the concept of audience, up-to-date audience development models, the conditions of museums during the pandemic and transformation of audience development strategies. It is important to explore recent audience development strategies and participation methods of museums as it would contribute to the common experience and knowledge for the management of potential pandemics.
Keywords: Museum, Audience Development, Covid-19
Bu süreç Aysel'in kişisel yaşam öyküsünü -ilkokulu bitirmesinden ölmeye yatmak amacıyla bir otel odasına gitmesine kadar- tarihsel, toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel dönüşümler etrafında anlatılmıştır. Makalede "Ölmeye Yatmak" romanı toplumsal dönüşümler ve toplumsal cinsiyet bağlamında ele alınarak incelenecektir.
İlk olarak, Aysel'in çocukluğunun geçtiği erken Cumhuriyeti döneminde ulus inşa sürecine değinilecek, ardından Kemalist modernizasyonun toplumsal cinsiyet kodları üzerinde durulacak ve Aysel'in yaşadığı çelişkiler, bu çelişkilerin tarihsel, toplumsal ve kültürel boyutlarına yer verilecektir.
Küratörlük, Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri'nde müzeciliğin evrimi ve gelişimi ile kurumsallaşma eğilimi göstermiştir. Öznel ve sırlarla dolu bir alandan nesnel ve sarih bir tarih anlayışı düzenine geçiş sürecinde müze müdürleri; temsil, tarihselleştirme, koleksiyon yönetimi, sergileme pratikleri gibi iş ve işlevleriyle modern küratörlüğün nüvesini oluşturmuşlardır.
Küratör kelimesinin Türkiye sanat ortamındaki dolaşımı kültürün daha önce hiç olmadığı kadar, kent ve ekonomi ilişkilerinin merkezinde konumlandırılmaya başlandığı 1980'li yılların sonlarına denk düşer. Bu dönemde neoliberal ekonomi politikalarının yapısına uygun bir şekilde, "marka kent" yaratmanın araçlarından biri olarak görülen kültür-sanat etkinlikleri de uluslararasılaşmaya başlamıştır.
Türkiye'de 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren düzenlenen uluslararası etkinlikler, özellikle İstanbul Bienali; 1990'lı yılların başında sosyoloji, sanat, siyaset gibi farklı disiplinlerden gelen kişilerin ve bağımsız küratörlerin sergileme pratiklerinde etkin rol almaları küratörlük kurumunun tanınmasında etkili olmuştur. Bu dönemden itibaren sanat ortamında,
1. Küratör kime denir?
2. Küratör sanatçı mıdır? / Küratör yaratıcı mıdır?
3. Küratör ile sosyal bilimci arasında benzerlik ve / veya farklılık var mıdır?
4. Küratörün sanatçıya müdahalesi ve / veya yaptırımı olabilir mi?
5. Küratör, sanatçı karşısında galeri, müze ve / veya sermaye grubunun çıkarları yanında mı yer alır?
gibi soruların uzun yıllar boyunca tartışıldığı görülmektedir. Bu bildiride küratörlüğün işleyiş mekanizmaları, çeşitleri ile sanat piyasası ve iktidar ilişkilerinin Türkiye'deki küratörlük tartışmalarına yansımaları incelenecektir.
mevcut erkek egemen sanat dünyasına girmek ve / veya burada kabul görmek için mücadele etmek değil, kurumsallaşmış bir iktidar alanı olarak sanat tarihini eleştirmek ve yeniden yazmaktır.
Dünyadaki örnekler gibi Türkiye sanat ortamında da birçok kadın sanatçı aile içi şiddet, cinsellik, beden, göç, kimlik, savaş, özel-kamusal alan gibi konuları ele alarak feminist sanat yelpazesi içinde konumlandırılabilir işler üretip, eril sanat yapısını sorgulamıştır. Bu bildiride Türkiye’de 1970’lerden itibaren feminist sanat pratikleri içinde yer alan ilk örnekler ve ilk tartışmalara yer verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Feminist sanat, sanat eleştirisi, sanat tarihi yazımı.
Since the foundation of museums, the audience/participant factor has been handled in a wide variety of contexts. In recent years, there has been an increase in the number of studies focusing on access and participation issues in the museum literature. Approaches that take social and economic capital into account in participation in cultural life have also enabled the audience to be discussed. Who is the audience? Can the audience be considered independent of its class position? Which social class individuals visit the museum? These and similar questions contributed to the development of critical museology in both academic literature and practice. For example, in 2019, ICOM expanded the definition of museum with a perspective emphasizing social inequalities and submitted it for approval. The definition, which is still in the process of discussion, is an indication that contemporary museology is more concerned with the social than ever before.
The point of view of individuals belonging to different social groups towards the museum, the reason, desire and frequency of visiting museums also differ. It cannot be said that the obstacles in front of museum visits are only due to the lack of cultural capital. Economic, physical, psychological and cognitive disability types also determine the museum visit practices of individuals. In this study, the importance of not seeing the concept of audience/participant as a neutral definition and considering this concept in socio-economic, cultural and cognitive contexts will be mentioned. The sociological analysis of the visitors will make the audience development processes of the museums more efficient, effective and fair.