Jump to ratings and reviews
Rate this book

Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor

Rate this book
"... İlk kez o odada karşılaşmıştık seninle. İlk kez orada, artık yalnızca sen ve ben idik. Ve orası senin için de sığınaktı. Biliyordum. Yalnız sen, benim bildiğimi bilmiyordun. Tıpkı öteki bilmediklerin gibi. Sence yaklaşılmaz bir yanım vardı. Beni 'soylu' bulurdun. Hep sanıldığı gibi. Yakıştırma soyluların sapık çekiciliğine sen de kapılmıştın. Çöküşlerin görkeminden etkilenenlerdendin. Oysa görkem yoktu. Soyluluk yoktu. Kimi zaman eskinin artıklarından kendilerine maskeler biçenlerin arasından biri çıkar, salt kendi yüzünü maske diye taşıyarak birkaç kuşağın birden çarpıklığını ve sapkınlığını üstlenir. Böylece de bir çöküşün görkemini değil, ama kişilik yoksunu bir bitişin kirli alacasını sergiler..."

213 pages, Paperback

Published January 1, 1999

Loading interface...
Loading interface...

About the author

Ahmet Cemal

87 books31 followers
Ahmet Cemal, 1942'de doğdu. Sankt Georg Avusturya Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Aynı fakültede asistanlık yaptı. İstanbul Avusturya Kültür Ofisi'nde basın danışmanı olarak çalıştı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde çeviri dersleri verdi. Yeni Ufuklar ve Varlık dergilerinde yazdı. Yazko Çeviri dergisini yönetti. Halen Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema ve Televizyon bölümü öğretim görevlisi olarak sanat tarihi ve estetik, aynı üniversitenin Devlet Konservatuvarı'nda dünya tiyatro tarihi ve çağdaş tiyatro, Güzel Sanatlar Fakültesi'nde de sanat kavramları dersleri veriyor. Bertolt Brecht, Elias Canetti, Stefan Zweig, Ingeborg Bachmann, Paul Celan, Rainer Maria Rilke, Georg Trakl, Friedrich Hölderlin, Heinrich von Kleist, Georg Lukacs, Anna Seghers, Erich M. Remarque, Manès Sperber, Franz Kafka, Walter Benjamin, Robert Musil, Ernst Fischer, Octavio Paz ve E.H.Gombrich'ten çevirileri yayınlandı. Deneme ve makaleleri Yaşamdan Çevirdiklerim, Odak Noktasında Yaşananlar, Aradığımız Tiyatro ve Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor,şiirleri Geçmiş Bir Dua Kitabından başlığıyla, öyküleri de Dokunmak adı altında kitap olarak çıktı. Çeviri kuramı, estetik, sanat tarihi, kültür eleştirisi ve edebiyat üzerine makaleler yazdı; aynı konularda Avusturya'da, Viyana ve Innsbruck üniversiteleriyle, Avusturya Edebiyat Kurumu'nda konferanslar verdi. 1998 yılında, Türk kültürüne yaptığı hizmetler nedeniyle kendisine Anadolu Üniversitesi Senatosu tarafından fahri doktor unvanı verildi. Halen Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarıdır.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
2 (15%)
4 stars
6 (46%)
3 stars
4 (30%)
2 stars
1 (7%)
1 star
0 (0%)
Displaying 1 - 2 of 2 reviews
Profile Image for Özgür Atmaca.
Author 2 books86 followers
May 24, 2018
Ahmet Cemal gibi bir Münevver’in hayata bakış açısını, çevirdiği onlarca kitabın mutfağını, Sanât ve Sanatçı kavramlarını yorumlayışını, Bilimi ve İnsanı da kapsayan tüm birikimini yansıttığı denemeleri okumak gerçekten çok keyifliydi.

Özellikle,

- Çok kültürlülük, Evrensellik ve Din Kültürü
- Korku Çağında Faust Ruhu
- Galileo ve Bilmenin Ahlâkı
- Mal Beyanı
- Rönesans İnsanı ne zaman öldü.
başlıkları benim icin dikkate değerdi.

Saygılar.
Profile Image for Adem Yüce.
160 reviews12 followers
Read
May 30, 2020



30 Mayıs 2020 Cumartesi
14:57

"Ölüm, bir insanın yaşamına son verebiliyor; ama bir ilişkiye son veremiyor..."

Kitaba adını veren Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor adlı denemeye böyle başlıyor Ahmet Cemal. Şeref Bey onun en yakın iki arkadaşının babasıdır. Sonra onun da en yakın arkadaşlarından biri olacak olan kişidir.

Ölüm gerçekten de bir ilişkiye son veremiyor. Ahmet Cemal'i 2017 yılında kaybettik. Ben ilk olarak onun kitaplarından İnsana Dönmek ile 10.10.2019 tarihinde tanıştım. O tarihten önce Türk edebiyatının içinde bocaladığım bir konu vardı. "Aydın sorunu" bulamıyordum, yakın bir zamanda yaşayıp Türkçe dilinde aynı düşüncelerde buluşacağım bir yazar bir düşünür bulabileceğim konusunda umutsuzdum. Ahmet Cemal'le tanıştıktan sonra bu sorunun benden kaynaklı olduğunu anladım. Yeterince aramamış, yeterince araştırmamıştım ki onunla ancak 9 ay öncesinde buluşabilmiştim. Tabii ki çok geç Artık Ahmet Cemal burada yaşamıyor. Ahmet Cemal'in de kaybettikten sonra özlem duyduğu Şeref Bey de artık beden olarak yaşamıyor. Lakin bu onların ölümlerinden sonra sona erecekleri anlamına gelmiyor zira ölüm düşünce ilişkisine son veremiyor...

Ahmet Cemal'in eserleri genellikle Can Yayınlarından çıkmıştır. Çünkü Erdal Öz ile yakın bir arkadaşlığı vardır. Bu kitabı da kendi seçtiği yazılardan oluşmaktadır. Bunu yapmasını da Erdal Öz istemiştir. Can Yayınlarından çıkan 10 tane eseri vardır. 8 tanesi deneme kitabı olmakla beraber 1 öykü 1 de yaşam öyküsü vardır basılan. Sanat Üzerine Denemeler'i sipariş ettim iki gün sonra elimde olacak kalanları da burada.
https://imgyukle.com/i/yDZwAv

Benim Ahmet Cemal'e olan sevgim ve hayranlığımı beni takip eden birkaç kişi gerçek anlamda biliyor. O yüzden onlar bu satırları okurken beni daha iyi anlayacaktır. Onun ne kadar değerli bir "aydın" olduğunu bilen (bir avuç da olsa) insanlar var.

Deneme kitapları az okunan kitaplardır. Ahmet Cemal ile beraber benim tür sıralamam da değişti. Artık ilk iki sırada Deneme ve Tiyatro var. Ve bu durumdan çok memnunum.

Daha önce değindiğim kitaplarını da bir incelemede biriktireyim.

İnsana Dönmek
http://1000kitap.com/gonderi/55135812

Kıyıda Yaşamak
http://1000kitap.com/gonderi/58350559

Lanetlenmiş Ağustosböcekleri
http://1000kitap.com/gonderi/59683686

Giderayak
http://1000kitap.com/gonderi/65653634


Sizin adınıza üzgünüm. Üzgünüm çünkü deneme kitapları tükendikten en az üç beş yıl sonra ve biner biner basılır. Şuan çok az kitabının satışı var ve onlarda sadece onlarca kalanlar.. Ben külliyatını tamamladığım için mutluyum. Tüm kitaplarını alma takıntısına girdiğim üç yerli yazar var. Oğuz Atay, Sevim Burak ve Ahmet Cemal. Sevim Burak'ın bir iki eksiği kaldı ama genel anlamda bu üç yazarın külliyatını edindim...


Hepinizin hayatına Ahmet Cemal'in dokunuşu var lakin hiçbiriniz bu dokunuşu alıp sahiplenmediği için Ahmet Cemal kıyıda köşede yaşadı ve bu şekilde kıyıda köşede bir hastane odasında ölmeyi arzuladı. Kafka, Stefan Zweig, Elias Canetti, Robert Musil, Bertolt Brecht, Paul Celan, Heinrich Böll, İngeborg Bachmann, Friedrich Nietzsche, R.M. Rilke, Ernst Ficher... Ve daha nice yazarların kitaplarını çevirdi. Bu yazarlarını kıtalarının en az bir tanesi mutlaka ülkenin yarısında vardır. Ama kendi kitapları 1000 1000 basılan kalabalığın ortasındaki adamdır Ahmet Cemal.

"Yaşamı savunmayı birincil görev saymayan bir canlılar topluluğu, kendine insanlık demek hakkına da sahip değildir." Der Ahmet Cemal. Ve bu ifade kitaplarında sık sık tekrarlayan bir ifadedir. Onun için çok önemlidir tüm yaşamları savunmak ve bu kelimelerin gerçekten hakkını veren bir aydındır. Kuşadası'nın Kimsesiz Ölüleri adlı denemesinde 1997 yılında botla bir özgürlük yolculuğu yapan Türkmen göçmenlerin ölümü üzerine de bu ifadeyi kullanmıştı:

"Yaşamı savunmayı birincil görev saymayan bir canlılar topluluğu, kendine insanlık demek hakkına da sahip değildir."

"Son olayda ölenler Türkmen, öldükleri yer de Kuşadası yakınlarıydı. Ama onlar Yahudi, Japon, Arnavut, Afrikalı, Hırvat, Boşnak. Sırp vb. de olabilirdi; öldükleri yerler de Auschvvitz, Bergen- Belsen, Dachau, Bırkenau, Hiroşima, Nagazaki, Ruanda, Adriyatik, Gorajde vb. gibi adlar da taşıyabilirdi. Önemli olan, ölenlerin ırkları, milliyetleri, soyları değil; öldükleri yerlerin adları da değil. Önemli olan, "Dünya" adlı gezegende "insan" soyundan olan kimilerinin kendilerine ötekı "insanlarca" yaşama hakkı tanınmayışından ötürü ölebilmeleri! Ve elbet bir de geride kalan "insanların" bütün bu ölümlerin ardından kendilerini hâlâ "insan" adıyla yaşamaya layık bulabilmeleri! Kimileri başkaca nedenlerle değil, yalnızca yaşayacak yer bulamadıkları için ölürlerken, böylece de en doğal hak olan yaşama hakları tanınmazken ötekilerin, geride kalanların -ya da: İnsan kalıntılarının!- insan haklarını ağızlarına alma hakkını kendilerinde bulabilmeleri.."


Evet evrensel insan haklarının ihlali üzerine çok sert ve sarsıcı yazıları vardır. Yerel politikamızın Din, Adalet, Eğitim istismarını da sert dille eleştiren, gördüğü aksaklıkları dile getirmekten çekinmeyen cesur bir insan hakları savunucusudur Ahmet Cemal.


"Eğer bir devlet, adaletin uygulanması bağlamındaki tutum ve davranışlarıyla insan yaşamının kendisi için bir ölçüt sayılmadığını ortaya koyuyorsa ve genelde hukuktan, yalnızca kendine bir dokunulmazlık zırhı sağlamak için yararlanıyorsa, o devlet düşünülebilecek en korkunç uçurumun da kenarına gelmiş demektir."

Bu Türkiye olarak uçurumun neresinde yer alıyoruz? "Korkunun etkilerinden biri, duyuları bulandırmak ve nesneleri olduğundan farklı göstermektir..." Diye bir cümle geçiyor Don Quijote kitabında. Duyuları bulandırmak bizim ülkemizde adalet sisteminin yanlış kararları sayesinde uygulanan bir yol değil midir? Daha dün Cumhurbaşkanı tüm kanallarda konuşurken yayını kesilen Muharrem İnce'nin yayını bırakıp ettiği isyanı işittik. Hemen ardından Cumhurbaşkanı danışmanı şu sözleri sarf etti:
"Türkiye Cumhuriyeti'nde faaliyet gösteren her bir medya kuruluşu özgürce görüşlerini ve yayın tercihlerini yansıtmakta, yasal çerçeve içerisinde faaliyetlerine bir kısıtlama olmaksızın devam edebilmektedir. Sayın İnce'nin bu tavrı medya camiamıza da iftira mahiyeti taşımaktadır."

Hangi medya? Hangi özgürlük? Duyguları bulandırma konusunda da epey iyiyiz. Bir ülkede özgür medya varsa şayet tüm televizyonlar aynı anda bir siyasinin konuşmasını vermez. Resmi devlet televizyonu bu iş için vardır. Yani medya özgürlüğü olmadığını biliyoruz lakin bunu neden inkar ediyoruz? Don Quijote kitabında geçtiği gibi "Korkunun etkilerinden biri, duyuları bulandırmak ve nesneleri olduğundan farklı göstermektir..."

Ben yaklaşık olarak üç yıldır televizyon izlemiyorum. Bir yıldır da hiçbir haber kanalının programını izlemiyorum. Medya özgürlüğüne inandırılabilmış olsaydım izlerdim diye düşünüyorum.

Atatürk ve Cumhuriyet değerleri üzerine her kitabında birçok deneme yer almaktadır. Cumhuriyetin Çizgileri adlı denemesinde de şöyle diyecek bizlere:

"Hep Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘kurtarıcılığı’ ile yetinmek…Bugün Atatürk, hem düşünce hem eylem bağlamında hâlâ sadece bir kurtarıcı olarak özlenmemeliydi! Çünkü o, daha yaşarken kurtarıcılık misyonunu tamamlamış, onun ardından da hep düşünceleriyle yorumlanmasını ve hatırlanmasını vasiyet etmişti.10 Kasım 1938’de ölen Atatürk’e bugün hâlâ kurtarıcı olarak ihtiyaç duymamız, onun ardından bu ülkeden gelip geçmiş kuşaklara, özünü 1938’den bu yana geçen zamanın hesabını verememekten kaynaklanan çok vahim bir iflasın gölgesini düşürür.Bugün Atatürk’ün düşüncelerinden çok kurtarıcılığına duyulan özlem, onun çok sağlam temeller üzerine inşa ettiği, kalıcılığı için de kendisi yaşarken düşünülebilecek hemen bütün önlemleri aldığı bir Cumhuriyeti sonradan ne ölçüde taşıyabilmiş olduğumuzu ciddi biçimde sorgulamamızı gerektiren bir nedendir."
...
Onun ardından biz, zaman içersinde önce özgür düşünebilmenin yollarını tıkadık. Atatürk’ü bile genç kuşaklara anlatmak yerine ezberletmeyi yeğledik! Köy Enstitüleri’ni kapatmakla, Anadolu İhtilâli’nin ilim, irfan ve özgürlük damarlarını daha en baştan tıkadık.
Bu, topluma karşı işlenmiş kolektif bir suçtu – ve herhangi bir toplumda böyle bir suç işlenmiş ise eğer, o toplumda hiçbir birey sorumluluğu sadece tek tek partilere, kişilere yükleyerek masumiyet iddiasında bulunamaz!"


İlim, irfan ve özgürlük damarını daha en baştan tıkadık.. Önemli gün ve haftalarda anılması zorunlu bir lider olarak aktardık Mustafa Kemal'i onunla korkuttuk onun yaptığı devrimleri yazılı soruları haline getirerek en büyük Atatürkçünün en başarılı olan olarak yansıyor olmasını sağladık. Bize tanımadılar. Biz de tanıtmakla pek fazla uğraşmadık. 1938 yılından sonra geçen zamanda kurulan Cumhuriyet'e bu ülkede yaşayan insanların ne kadar ihanet ettiğinin bir ölçüsü olamaz sanırım. Bir başka denemsinde şöyle diyordu Ahmet Cemal:
"Ümmet'likten kurtulup millet olabilmek için bütün dünyaya örnek bir Kurtuluş Savaşı'ndan galip çıkmış bir toplumun sonraki yazgısı, bu kadar hazin olmamalıydı." Daha çok şey yazmak istiyordum Ahmet Cemal ve onun sanat dünyası üzerine ama bu konuya gelince daima boğazımda bir şeyler düğümleniyor ve orada kalıyor artık kelimeler.. Geldiğimiz noktayı da çok iyi özetleyen bir alıntısı var bu kitapta:
"Ülkenin yönetimine gelenler, on yıllar boyunca başarıyı tarihsel gerçeklere sırt çevirip toplumu ve bireyleri bir yanılsamalar dünyasına sürüklemekte aradılar. Bunun sonucunda gerçekler tehlike, yapay yapılaşmalar ise erdem diye belletildi."

Yapay yapılaşmalar. Cumhuriyet ve Atatürk değerini yok sayıp ilahlaştırıldı. Bunun karşılığında ise Atatürk'ün sözde savunucuları hâlâ bir Atatürk kurtarıcılığına olan özlemi dile getirdi...

İncelememi Ahmet Cemal'in sürü içerisinde yer alan diplomalılara getirdiği eleştiri paragrafı ile noktalayacağım. Okuyanlara teşekkür ederim. Ve Ahmet Cemal kitaplarının elden ele dolaştığı günlerin gelmesini de çok isterdim fakat pek mümkün görünmüyor..

*Türkiye'nin geleceğine gerçek anlamda sahip çıkıp o geleceği yönlendirebilecek tek kesim, ancak gençliğin "bilmeyi sorun edinen" kesimidir; ve yine çünkü, gençliğin bunun dışında kalan kısmı, "diploma" adı altında aldığı resmi belgeleri ne denli gösterişli olursa olsun, ancak zaten var olan ve hiçbir şeyi değiştiremeyen, değiştirmeye de pek niyetli olmayan sürüden biri olmaya adaydır."
This entire review has been hidden because of spoilers.
Displaying 1 - 2 of 2 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.