İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi
Av. H. Argun Bozkurt*
İş.Hukuku.Hocam.Sayın
Prof..Dr..Sarper.Süzek’e
.
Giriş
Bu yazımızda İş mahkemeleri ve yargılama usulüne kısaca bir göz gezdireceğiz.
Yazıda önce iş mahkemeleri daha sonra iş yargısının en temel kavramları ( görev,
yetki, usul, deliller ve ispat, davalar ve temyiz) ele alınacaktır.
Konu ile ilgili olup da daha fazla bilgi sahibi olmak isteyen kişilerin kaynakçada
gösterilen eserlerden yararlanması olanaklıdır.
1)İş.Mahkemeleri.Nedir?
İş mahkemeleri 5521 sayılı İş Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulünü
düzenleyen kanun ile kurulmuş mahkemelerdir. 5521 sayılı Kanun hem bir mahkeme kuruluş kanunudur; hem de bir yargılama yöntemi kurallarını içeren tipik
bir usul kanunudur.
İş mahkemesi, iş ve sosyal güvenlik hukuku ile ilgili sorunları çözümler. İş mahkemeleri kuruluş tarihinde toplu bir mahkemeydi. 3 kişiden oluşmaktaydı. Birisi
işçi sendikası temsilcisi, diğeri işveren sendikası temsilcisi üçüncü kişi ise hâkim
sınıfından başkandan oluşmaktaydı. Ancak Anayasa Mahkemesi hâkim sınıfından olmayan kişilerin yargılama sürecinde yer almasını Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti.
Bugün İş Mahkemeleri tek hâkimlidir ve uzmanlık esasına dayalı olarak kurulmuş
1
mahkemelerdir. Ancak her yerde iş mahkemesi bulunmamaktadır. Dava açacağımız yerde ayrı bir iş mahkemesi yoksa Asliye Hukuk Mahkemesi İş Mahkemesi
sıfatıyla uyuşmazlıkları çözer.
*
Avukat, Ankara Barosu
191
Ankara Barosu Dergisi • Yıl:68 • Sayı: 2010/2
Asliye Hukuk mahkemesinde dava açılacaksa mutlaka dava dilekçesine, davaya
bakacak mahkemenin İş Mahkemesi sıfatıyla davaya bakmasına ilişkin talebimiz
yer almalıdır.
Ayrıca davaya bakacak mahkemenin de bu sıfatla davaya baktığını tensip zaptında belirtmesi şarttır. Aksi halde karar görev yönünde Yargıtay’ca bozulmaktadır.
İş davalarına genel olarak baktığımızda bu davaların acele davalardan sayıldığını
görürüz. Gerçekten de, iş davaları acele davalardan dır. Bunun sonucu olarak iş
davaları adli tatilde dahi görülür. Gerek yasal gerekse hâkimini verdiği süreler
adli tatilde dahi işlemeye devam eder. Yine aşağıda da değineceğimiz gibi, bir iş
davasının 2. alacaklılar toplanmasını bekleme zorunluluğu da bulunmamaktadır.
2)İş.Mahkemelerinde.Görev:
İş mahkemesi işçi, işveren, işveren vekili arasındaki hizmet akdinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkları çözer. 5521 madde 1 mahkemelerdeki görevi belirler.
Hepimizin bildiği gibi hizmet akdinden kaynaklanan uyuşmazlıklar iş mahkemesinde görülür. Ancak bazen öyle uyuşmazlıklar olur ki hizmet akdinden kaynaklanır ancak idareyi de ilgilendirir. Uyuşmazlık özel hukuka ilişkin ise iş mahkemesi
görevi alanına girecektir. Yani görevli mahkemenin İş Mahkemesi olması için,
uyuşmazlığın hizmet akdinden kaynaklanan ancak mutlaka özel hukuka ilişkin bir
uyuşmazlık olması gereklidir.
Bunun yanı sıra bazı özel kanunlarla da (5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu (SGK), 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt
Kanunu(TSGLK), 5953 sayılı Basın İş Kanunu, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu,
854 sayılı Deniş İş Kanunu, gibi) İş Mahkemeleri görevli kılınmıştır.
Örneğin 5510 sayılı yasa madde 101 iş mahkemesine atıf yapar. Buna göre, 5510
sayılı SGK yasadan kaynaklanan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülecektir.
5510 sayılı yasaya dayalı olarak çıkarılan tüzük ve yönetmelikler vardır. Sigortalı
ile Sosyal güvenlik kurumu arasında çıkan uyuşmazlık bu tüzük ve yönetmelik
hükümlerinin yorumundan kaynaklanıyorsa, düzenlemeler bu tüzük ve yönetmeliklerde yapılmışsa da, taraflar arasında doğan uyuşmazlıkta görevli mahkeme iş
mahkemesi olmaktadır.
Çok istisnai olarak 5510 sayılı kanunda Danıştay’a görev yönünden atıf yapılır. Örneğin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının çıkardığı genelge, tüzük
ve yönetmeliklerin iptali için dava açacaksak bu davanın doğrudan Danıştay’da
açılması gereklidir. Çünkü burada düzenleyici işlemin iptali istenmektedir ve bu
da idari yargıyı ilgilendirmektedir. Keza kamu görevlilerinin bu kanundan doğan
haklarına ilişkin davalar da İdare Mahkemelerinde görülecektir.
İş Mahkemelerinde açılacak davalara bir örnek vermek gerekirse İşçilerin hangi
yıllar arasında çalıştığına ilişkin açtıkları ve eksik hizmetlerin sigortalı hizmetle192
H. Argun BOZKURT • İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi
rine eklenmesine yönelik Hizmet Tespiti davasında görevli mahkeme İş Mahkemesidir. Diğer yandan, bir sağlık yardımından yararlanmak istemli talebi ret edilen sigortalının veya hak sahiplerinin sosyal güvenlik kurumu aleyhine açacakları
dava da yine iş mahkemesi görev alanına girmektedir.
Aynı şekilde sosyal güvenlik kuruluşunun oluşturduğu işlemin iptali davasının
konusu yada bu uyuşmazlığın çözümü, 5510 sayılı yasadan kaynaklanıyor ve çözümü bu yasada aranacaksa görevli mahkeme İş Mahkemesidir. Örneğin yaşlılık
aylığı iptal edilen bir sigortalı Kurumun bu işlemini hukuka aykırı buluyorsa, bu
yönde açacağı dava iş mahkemesinde görülecektir. Oysaki biz biliyoruz ki, Eski
SSK veya Bağ Kur Genel Müdürlükleri, şimdiki Sosyal Güvenlik Kurumu birer
kamu tüzel kişisidirler. Kamu tüzel kişileri ise, hukuksal hayatta idari işlem ve
idari eylemlerle var olurlar. Ve SSK veya Bağ Kur Kanunu uygulamasında, sosyal güvenlik kurumu, yaşlılık aylığını ret ederken veya kişinin bir talebini geri
çevirirken (örneğin protez yardımı isteyen bir sigortalıya bu yardımdan yararlanamayacağını belirtmesi gibi) hep bir idari işlem oluştururlar. Ancak 5510 sayılı
yasanın 101 nci maddesindeki bu düzenleme gereğince bu dava bir idari dava
değildir. Bu dava bir iş davasıdır.
Sözleşmeli personel atama tasarrufu ile çalışan kişidir. Sözleşmeli personelin açacağı davada iş mahkemesi görevli değildir. Bu davalar İdari Yargı alanını ilgilendirir. Çünkü idari bir sözleşme söz konusudur, İşveren İdare tüzel kişisi olduğu
gibi ayrıca arada hizmet akti vasfında bir istihdam ilişkisi yoktur. Atama tasarrufuyla çalışma olgusu da bu davaların iş mahkemesinde görülmesine engel teşkil
eden bir diğer yöndür.
Görev kuralları ele alınırken karşımıza istisna akdi- vekâlet akdi ilişkilerinin hizmet akdi ile iç içe geçtiği haller de çıkar. Bu konu ile ilgili bir örnek vermek gerekirse özel hastanede çalışan doktora ilişkin bir uyuşmazlık söz konusu olduğunda
(taraflar arasındaki ilişki hizmet akdi ise) muhtemelen o kişinin istisna akdiyle
çalıştığı veya sözleşmeli personel olduğu ve bu sebeple çalışmasının hizmet akdi
çerçevesinde değerlendirilemeyeceği iddia olunacaktır. Ancak bu iddia geçersizdir. Çünkü burada çalıştıran kamu tüzel kişisi değildir. İşverenin kamu tüzel kişisi
olmaması durumunda zaten sözleşmeli personel ilişkisi de yoktur. Bu konuda tereddüt olduğunda istihdam eden kuruluşun kuruluş kanunlarına bakılmak suretiyle sonuca varmalıyız. Sözleşmeli personel davalarında-idari bir tasarruf, atama
tasarrufu yoksa-yapılan hizmet akdi olduğundan çalışan İş Kanununa tabidir.
Yine bu kişinin istisna akdi veya hizmet akdiyle çalışıp çalışmaması da görev
kurallarının tayininde etkili bir diğer yöndür. Bu kişi tek bir hastanın bakımı ve
sadece bu iş için hastaneye gelen bir kişi ise, arada hizmet akdi yoktur. Ancak
doktor, haftanın belli gün ve saatlerinde çalışırken, hastanenin verdiği işleri ayrım
gözetmeksizin yapıyor ise, arada artık istisna akdi yoktur. Ve kısmi sürelerle çalışsa dahi bu doktor ile hastane arasında hizmet akdi vardır. Tarafların aralarında
yaptıkları iş sözleşmesine verdikleri isminde bir değeri yoktur. Hukuki niteleme
193
Ankara Barosu Dergisi • Yıl:68 • Sayı: 2010/2
yargıca ait olmakla, yargıç ilişkinin hizmet akdine yönelik olduğunu saptadığında
davayı bir iş davası olarak görmek durumundadır.
Yargıtay’ın son kararlarında serbest makbuz kesen ve kendine ait özel bürosundan
şirket işlerini takip eden, ancak her ay serbest meslek makbuzu kesen ve şirketin
tüm veya birçok işlerini devamlılık ve görece uzun bir süre takip eden kişinin de
hizmet akdiyle çalıştığına, İş Kanunundan kaynaklanan haklara sahip olduğuna
karar verilmektedir.
Eğer avukat serbest çalışmakla birlikte, şirketin tek bir işi veya birçok işi ama
sınırlı sayıda işini yapıyorsa, süreklilik arz eden bir hukuksal hizmet vermiyorsa,
aldığı davalar karşılığı ücret makbuzu kesmişse bu işler yıllarca devam etse dahi
ilişki vekâlet akdi olarak kalacaktır.
İhtiyati.Haciz-.Delil.Tespiti.–.İhtiyati.Tedbir.ve.Görev.Kuralları:
Elimizde bir iş mahkemesi kararı olduğunu düşünelim. Eda davası kararının icraya konması ve icra işlemlerinin hemen başlatılması alacağın tahsili için önem
arz eden bir durumun doğduğunu varsayalım. İşverenin kaçma ihtimaline binaen
İhtiyati haciz talebimizin olması durumunda görevli mahkeme hangisidir? Bu soruya iki türlü cevap verilmektedir. Kanımca bu konuda görevli mahkeme Genel
Mahkemelerdir.(Asliye Hukuk, Sulh Hukuk, Ticaret Mahkemeleri) Ancak Yargıtay farklı düşünmektedir.
Bilindiği gibi İhtiyati haciz İİK 257–268 maddeleri arasında düzenlenir. İhtiyati
haciz hizmet akdine bağlı (kuruluş, işleyiş, sona eriş hak ve borçlar vb yönleriyle)
bir sorun, hizmet akdini ilgilendiren edimlerle alakalı da değildir. İcra İflas Kanunu, iş mahkemelerine görev vermemiştir. Bu nedenlerle Sulh hukuk veya Asliye
hukuk mahkemesine başvurulabilir. Karşı taraf tacirse ticaret mahkemesine de
ihtiyati haciz için başvurulabilir.
Ancak. Yargıtay. iş. mahkemesi. kararı. için. ihtiyati. haciz. alınacaksa. bunun.
yine.iş.mahkemesinden.istenmesi.gerektiğini.belirtmektedir.
Görev kuralları içinde delil tespiti ve ihtiyati tedbir konusu da önemlidir
Delil tespiti, HUMK m. 370 uyarınca, davanın açılmış olması durumunda asıl
davanın görüldüğü mahkemeden dava dilekçesi ile birlikte ya da davanın her
aşamasında istenebilecektir. Delil tespitine örnek olarak bordro örneği çıkarma,
işyerinde bir konunun tespit ve incelenmesi, defterlerin incelenmesi, yurtdışına
gidecek tanığın dinlenmesi vb. olabilmektedir. Bu.anlamda.delil.tespitini.ancak.
iş. mahkemesinden. isteyebiliriz. Bu alanda Sulh Hukuk Mahkemelerinin veya
Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev yetkisi bulunmamaktadır.
İhtiyati tedbirde asıl davayı gören mahkeme görevlidir. Dava açmadan önce veya
dava dilekçesi ile birlikte veya davayı açtıktan sonra gerekli olan herhangi bir
aşamada ihtiyati tedbir talep edilebilir. İşveren mali sıkıntıda ise ve hileli muameleler yapıyorsa ihtiyati tedbir talep edilebilir. İhtiyati tedbir kararını alabilmek için
194
H. Argun BOZKURT • İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi
sadece şüphenin belirtilmesi yeterli değildir. İş mahkemelerinden ihtiyati tedbir
almak için şüpheyi kanıtlayacak durumların belgelenmesi aranmaktadır. Şirketin
icra takiplerine maruz kalması, protesto edilmesi, hileli işlemlerle mallarını kaçırma ve devretme girişimleri sergilemesi gibi hususların belgeleriyle mahkemeye sunulması gerekmektedir. Bu alanda Medeni Kanun 6 ncı maddesindeki, yani
“herkes iddiasını ispatla yükümlüdür” kuralı geçerlidir.
İhtiyati tedbir kararı almak için dava açmadan da İş Mahkemesine müracaat edilebilir. Bu halde talebimiz “Değişik İş” olarak kayda alınır. Bu şekilde yapılan
müracaattan ve alınan ihtiyati tedbir kararından itibaren 10 gün içerisinde esas
dava açılmalıdır. Aksi takdirde tedbir kararı düşer.
Yabancı bir ülkeye ait iş mahkemesi kararının tanınmasının da iş mahkemesinden
yapılması gereklidir. Bu alanda İş Mahkemesi bulunan yerlerde Asliye Hukuk
Mahkemeleri görevsizdir.
İflas.etmiş.bir.şirkete.karşı,.bir.işçi.alacağı.var.ise.ne.olacaktır?.
İflas etmiş bir şirketten işçi alacağı İş Mahkemelerinden dava yolu ile istenemez.
Bu durumda alacak, iflas masasına yazdırılmalı, sıra cetveline kaydının kabulü istenmelidir. Kabul edilmemesi halinde Ticaret Mahkemesinde Sıra cetveline itiraz
davası açılmalıdır. Ancak önce İş Mahkemesinde dava açılmış, fakat sonra iflas
gerçekleşmişse İş Mahkemesi görevsiz hale gelmez, görevi sürer. Çünkü iş davaları acele davalardandır. Arkadan gelen iflas kararına karşı, dava 2. alacaklılar toplantısını da beklemeyecektir. Davanın iflas idaresine ihbarının yapılması yeterlidir.
Davada.taraf.ehliyeti.............:
İş davalarında işçi, işveren veya işveren vekili ile sosyal güvenlik kurumu dava
açabilir. Ve bu kişiler birbirleri aleyhine dava açabilirler. Bunun bir istisnası ise
işçi sendikasının da iş mahkemesinde işçiyi temsilen dava açabilmesidir.
Ayrıca, İşçinin veya sigortalının ölmesi halinde, işverene karşı açılacak alacak davaları (kıdem-ihbar tazminatı, ücret, fazla mesai vb.) veya sosyal güvenlik kurumuna açılacak davalar hak sahipleri tarafından iş mahkemesinde açılabilmektedir.
(5521 sayılı Kanun 1 nci madde)
Örneğin sigortalının ölmesi halinde hizmet tespiti davası veya dul ve yetim maaşı
bağlanmasına dair bir davada iş mahkemeleri görevlidir. Yine işçinin ölmesi üzerine destekten yoksunluk nedeniyle açılacak maddi tazminat ve manevi tazminat
davası da hak sahipleri tarafından iş mahkemesinde açılabilecektir.
İşçi Toplu İş Sözleşmesi uygulanması için sendikadan işverene karşı dava açılmasını talep edebilir. Sendikayı temsile yetkili olan kişi davaya bakabilir. Bu Avukatlık Kanunun istisnasıdır. Sendika üyesi işçinin adına işveren aleyhine, sendika
yetkilisi veya onun tuttuğu avukat vasıtasıyla dava açılabilmesi için, işçinin sendikaya yazılı talepte bulunması ve dava konusu uyuşmazlığın Toplu İş Sözleşmesi
ile ilgili olması gereklidir.
195
Ankara Barosu Dergisi • Yıl:68 • Sayı: 2010/2
3. Kişilere karşı iş mahkemesinde dava açılabilmesinin ön koşulu, bu davada işverenin de yer almasıdır. Eğer bir davaya (örneğin iş- trafik kazası olayında, karşı
yöndeki 3. kişiye ait aracın kaza sonucu, işverene ait araçtaki işçinin yaralanmasına- maluliyetine neden olması halinde) 3. kişi ve işveren birlikte neden olmuşsa,
bu durumda işçi her ikisine karşı iş mahkemesinde dava açabilir. Ancak işçi sadece
3. kişiye dava açarsa bu dava artık iş yargısını ilgilendirmez. Bu dava iş mahkemesinde değil, genel mahkemelerde açılır. Uygulanacak yasa da İş Kanunu olmaz.
İdari.Para.Cezaları.
İdari para cezası mesleki açıdan önemli bir konudur ve İş Mahkemelerinin konusu içine girmez. Bunlar, İş Kanunundan, Sosyal Sigortalar Kanunundan doğan
bazı yükümlülükleri yerine getirmeyen işverenden alınan cezalardır. Örneğin
İşveren işçisine vermesi gereken ücret hesap pusulası vermemiş olabilir bunun
yaptırımı İş Kanununda düzenlenmiştir. İşe giriş bildirgesinin SGK’na zamanında verilmemesi ise 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan bir
idari para cezasıdır.
Yukarda da belirttiğimiz gibi idari para cezalarını ikiye ayırarak incelemekte yarar vardır. A)İş kanunundan kaynaklanan idari para cezaları B) 5510sayılı SGK
dan kaynaklanan idari para cezaları.
İş kanunundan kaynaklanan idari para cezası gelirse ( hükümlü çalıştırmamak,
bordro tanzim etmemek, kayıtları iş müfettişlerine vermemek vb.) tebligatı aldıktan itibaren 7 gün içinde 4857 sayılı İş Kanununa göre İdare Mahkemesinde dava
açılmalıdır.(4857.sayılı.Kanun.madde.108) Buradaki süre hak düşürücü süredir.
İdare Mahkemesinde bütün deliller gösterilmeli, gerekiyorsa celbi istenmelidir.
İdare Mahkemesi gerekli görürse bilirkişi incelemesi yaptırır. Bu tip itirazlar duruşmasızdır. Karar kesindir. Temyizi yoktur. Kaybedilirse para cezası ödenmelidir.
Uzun hukuksal gelgitlerden sonra gelinen son noktaya göre 5510 sayılı yasadan
kaynaklanan bir para cezası varsa kurumun ilgili ünitesine 15 gün içinde itiraz
edilmelidir. Ret cevabı verilirse, reddin ulaştığı tarihten itibaren 30 gün içinde
idare mahkemesinde dava açılır..(5510.sayılı.Kanun.madde.102)
Ancak bu saptamaya kolay ulaşılmamıştır. Yasa koyucu sürekli sulh ceza mahkemelerinin görevde kalmasını isterken, Anayasa Mahkemesi aksine düşünmüş ve
iki kez sulh ceza mahkemesinin görevli olduğuna dair düzenlemeleri iptal etmiştir.
Uygulamada biz hukukçuları zorlayan bir durum daha vardır. Hem idari para cezası hem de borç ödeme belgesi aynı anda gelirse, öncelikle bu ikisini birbirinden
ayırmak gerekecektir. Örneğin işçinin işe giriş bildirgesi verilmemişse, işçinin
sigortası yapılmamışsa bununla ilgili borç tebligatla gelir. Prim borcu 5510 sayılı
yasadan kaynaklanır.
Prim borcu tebligatlarına karşı Kurumun ilgili birimine (yani prim alacağı tebligatı yapan kurumun ilgili ünitesine) 1 ay içinde itiraz edilir. Kurumun ilgili ünitesi,
196
H. Argun BOZKURT • İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi
kendi kararını gözden geçirir. Kurumun ilgili ünitesi itirazı kabul ederse artık dava
açmaya gerek yoktur. Ancak Kurum itiraza ret cevabı verirse kişinin 1 ay içinde iş
mahkemesinde dava açması gereklidir. (Dava şu iki yer mahkemesinde açılabilir.
Bunlar genel müdürlük ya da şubenin bulunduğu yer yetkili iş mahkemesinde)
Prim alacağı olmadığı yönündeki menfi tespit davası özel hukukla ilgili bir davadır. Prim alacakları ve nasıl ödeneceği hususları da 506 sayılı yasada düzenlenmiş
olmakla bu davalara 5510 sayılı yasanın 101 nci maddesindeki açıklık gereğince
İş Mahkemesinde bakılacaktır.
Menfi tespit davası devam ederken işveren prim borcunu ödemişse davaya istirdat
davası olarak devam edebilir. Ya da işveren prim borcunu ödeyip arkadan istirdat
davası açabilir. Bu alanda işverenin seçimlik hakkı bulunmaktadır.
Kesinleşmiş pirim borçlarına karşı, Kurum,6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili hakkındaki Kanun çerçevesinde icra takibi başlatırsa, 7 gün içinde ödeme emrinin iptali için İş Mahkemesine başvurulur. Buradaki.yetkili.mahkeme.işlem.
yapan. SGK. şubesinin. bulunduğu. yer. iş. mahkemesidir. Genel müdürlüğün
bulunduğu yerde ya da başka sigorta bölgesine göre yetkili iş mahkemesinde bu
dava açılamaz.
3)İş.Mahkemelerinde.Yetki.Kuralları......:
5521 sayılı kanunun 5.maddesi uyarınca, bir iş davası işçinin işini gördüğü yer yönünden yetkili iş mahkemesi veya davanın açıldığı tarihteki davalının ikametgâhı
mahkemesinde açılabilir. Burada işçinin veya işverenin seçimlik hakkı vardır.
Burada bir örnek vermekte yarar görüyorum. Bir A işvereninin, işinin Ankara,
Konya ve Eskişehir ‘de devam ettiğini düşünelim. Bu işçi A işvereninin sadece
Ankara ve Konya’daki yerlerinde çalışmışsa, bu işçi bu davayı sadece Ankara
veya Konya’da açabilir. İşverenin Eskişehir’de aynı işin devamı tarzında işi devam etmiş, orada işyeri, şantiyesi vb. bulunuyor olsa dahi işçi orada çalışmadığı
için, A işverenine karşı Eskişehir ‘de dava açamaz. Ancak Yargıtay farklı düşünmektedir. Yargıtay. işçinin. işini. gördüğü. yer. mahkemesinden. işçinin. en. son.
işini.gördüğü.yer.mahkemesini.anlamaktadır..Yani.seçimlik.hakkı.olduğunu.
kabul.etmemektedir.
5521 sayılı Kanunun 5nci maddesinin son cümlesine göre ise bunlara aykırı olarak yapılan yetki sözleşmesi geçersizdir. Yargıtay 2009 yılından itibaren verdiği
kararlarda bu geçersizliğin kamu düzeninden olduğunu ve hâkim tarafından resen
nazara alınması gerektiğini söylemektedir. Yani taraflar.yetki.itirazında.bulunmasalar.dahi,.geçersiz.yetki.sözleşmesine.dayalı.olarak.yetkisiz.mahkemede.
dava.açılırsa.mahkeme.bunu.resen.gözetmek.zorundadır..
Bunun yanı sıra özellikle sosyal güvenlik kurumlarına açılacak davalarda ya da
banka ve kamu kurumları, bakanlıklar aleyhine açılacak davalarda Şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.
197
Ankara Barosu Dergisi • Yıl:68 • Sayı: 2010/2
Keza haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi de yetkilidir. İş kazasının gerçekleştiği yer mahkemeleri de iş davalarında yetkili kılınmışlardır. Davalılardan birinin
bulunduğu yer mahkemesi de dava çeşitlerine göre yetkili olabilmektedir. Ancak
burada davacının bu hakkını kötü niyetle kullanmaması gereklidir.
4)İş.Mahkemelerinde.Yargılama.Usulü....:
İş mahkemesinde uygulanan yargılama usulü 5521 sayılı Yasanın 7. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre iş mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda sözlü
yargılama yöntemi uygulanır. 5521 sayılı Yasanın Madde 15 ‘e göre sözlü yargılamaya ilişkin hüküm yoksa yazılı yargılama yöntemi uygulanacaktır.
Ancak hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, 5521 sayılı temel usul yasasıdır. Zirvede
olan ve öncelikle uygulanması gereken ilk kural eğer 5521 sayılı Kanunda hüküm
varsa 5521 sayılı Yasanın ilgili hükmü olmak zorundadır. Daha sonra HUMK ‘da
düzenlenen sözlü yargılama usulü kuralları burada hüküm yoksa 5521 sayılı yasanın 15 nci maddesi gereğince yazılı yargılama usulü kuralları olacaktır.
Sözlü yargılama usulünde cevap ve ilk itirazların ilk duruşmaya kadar verilmesi
zorunludur. İlk duruşmadan itibaren iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağı
başlar. Ayrıca zamanaşımı defi gibi defilerimizi de yine ilk duruşmaya kadar ileri
sürebiliriz. Daha sonra ileri sürülecek zamanaşımı defi, davacının muvafakatine
bağlıdır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi zamanaşımı definin ilk duruşmada ileri sürülmemesi halinde, ancak davacının açık veya zımni muvafakati ile daha sonra
ileri sürülebileceğini, bu alanda ıslahla dahi zamanaşımı define geçerlilik verilemeyeceğini söylerken, son kararlarında zamanaşımı definin ıslahla ve davacının
muvafakati aranmaksızın ileri sürülebileceğine karar vermiştir.
İş davalarından işe iade davalarının seri yargılama usulüne tabi olduğu düzenlenmiştir. Bu 4857 sayılı yeni İş Yasasının 20 / 3 maddesinde açıkça belirtilmiştir.
Bu nedenle gerekse 4857 sayılı Yasaya tabi bir işçi tarafından açılacak işe iade
davaları gerekse sendika işyeri temsilcisinin açacağı işe iade davalarında seri yargılama yöntemi uygulanacaktır.
Seri yargılama usulüne tabi davalarda uygulanacak yargılama yöntemi ise HUMK
501–506 ncı maddeleri arasında düzenlenmiştir. Seri yargılama usulüne ait davalarda, cevap süresi 7 gündür. Bu davalarda replik ve düplik aşamaları bulunmakta
olup, süreleri 5 gündür. Ve yargıç taraflara ancak bir kez delil bildirmek için süre
verebilir.
İş davalarının ayrı uzman bir mahkeme tarafından ele alınması davayı kısa sürede
sonuçlandırmak içindir. Ancak bazı kanun hükümleri dolayısıyla bu mümkün olmaz. Ör: hâkim kesin süre vermedikçe her aşamada delil gösterilebilir. Bunu önlemek için hâkimin kesin süre vermesini sağlamak gerekir. HUMK m.482ye göre
sözlü yargılama usulünde yargılama bitene dek taraflar delil sunabilirler. Kesin
mehil verildiği takdirde ve sonuçlarının hakim tarafından anlatılmasından sonra,
198
H. Argun BOZKURT • İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi
sürenin sonunda artık bir daha delil sunulamaz. Taraf duruşmaya gelmiyorsa müzekkereye delil için kesin süre verildiği yazılmalıdır. Delillerin karşı tarafa tebliğine gerek yoktur (HUMK m.487). Sözlü yargılamada amaçlanan budur.
Sözlü yargılamada sözlü olarak dava açmak mümkündü İş davasında bilirkişi
raporundan sonra ıslah ile müddeabih arttırılabilir. İş davalarında esasa cevap ve
ilk itirazda(derdestlik, yetki vs.) bulunma süresi ilk duruşmaya kadardır. Karşılık
dava da esasa cevap süresi içinde yani ilk duruşmaya kadar açılabilir. Anayasa mahkemesi Islah –yazılı ya da sözlü-yoluyla müddeabihin arttırılamayacağı
hükmünü (HUMK 87) İptal etmiştir. Yani dava içinde davanın konusu, müddeabih arttırılabilmektedir. Eskiden, dava açma süresi içerisinde ek dava açılıyordu
ve ek dava, dava açmanın kötüye kullanılması teşkil etmediği sürece birkaç kez
açılabiliyordu. Tabi ıslah bir kez yapılabilir ve bu yolla daha kısa sürede dava
sonuçlanmaktadır.
İş davası açılırken fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmalıdır. Aksi halde kısmi davanın ardından açılacak olan davada bunlar talep edilemez. Ek dava açılması yerine
ıslah yolu ile de müddeabih değiştirilebilir. Islah, duruşmada, sözlü olarak da yapılabilir. Bir davada en fazla bir kez ıslah yapılabilir. Bilinmesi gereken bir diğer
yön ise ıslah ile dahi manevi tazminatın artırılamayacağıdır. Yargıtay uygulaması
bu yönde gelişmektedir.
Yargıtay’a göre: Kısmi dava ile- yani fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu
dava- ile istenilen miktar için zamanaşımı kesilir ve temerrüt o kısım için gerçekleştirilir. Bunun için temerrüt ihtarnamesi gönderilmesi gerekmektedir.
İlk duruşmaya kadar dava dilekçesi değiştirilebilir. İlk duruşmada dava dilekçesi
okunduğu andan itibaren artık dava dilekçesi değiştirilemez. Savunmanın genişletilmesi yasağı ilk duruşma ekseninde odaklanır.(Tabi karşı tarafın muvafakati ve
bir defaya mahsus olan ıslah hali ayrık olmak üzere.)
İdari.dava.açma.hali:.
İdari dava açma hali 5521 sayılı Kanunun 10 ncu maddesinde düzenlenmiştir.
İşçi tarafı işvereni bölge çalışma müdürlüğüne şikayet edebilir. Gerekli incelemeler yapılır. Rapor hazırlanır. Şu haklarınız vardır işverene başvurun denirse işçi
doğrudan iş mahkemesine gidebilir. Ya da çalışma müdürlüğüne benim yerime
davayı siz açın diyebilir. İş müfettişi işçi adına iş mahkemesinde davayı açar. Bu
idari bir başvurudur. Hâkim tarafları dinleyerek dilekçeyi esas defterine kaydeder
ve dava açılmış sayılır. Çalışma Bakanlığı Bölge Müdürlüğünün mahkemeye yaptığı İdari başvuru ile dava açılmış sayılmayacağından zamanaşımı da kesilmez.
İş.Müfettişlerinin.raporları....:
İş müfettişinin veya sigorta müfettişinin yaptıkları inceleme sırasında tuttuğu tutanaklar aksi ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir.
199
Ankara Barosu Dergisi • Yıl:68 • Sayı: 2010/2
İş veya sigorta müfettişi işçinin şikâyetten yaptığı başvurudan sonra veya resen işyerinde tetkik yapar. İşyerine gider işvereni dinler. Diğer çalışanları dinler. İşyeri
kayıtlarını ister. Örneklerini alır. Şikâyetle ilgili kayıtları tutanağa geçirir. İşçinin şikâyetini haklı gösteren deliller varsa tutanağa bunlar geçirilir. İşveren bunu
imzalarsa artık bağlayıcı hale gelmiştir. Bu nedenle tutanaklar dikkatle okunmalı varsa itirazlar belirtilmeli veya ihtirazı kayıt düşülerek imzalanmalıdır. Aksi
takdirde bu tutanaklara sonradan yapılan itirazlar fazla değer taşımaz. Tutanakta
imzası olan kişi veya şirket, tutanakların aksini veya imzalama sırasında hataen
veya hile nedeniyle imzaladığı yönünde bir itirazı olursa bunları aynı nitelikte bir
belge ile ispat etmelidir.
5).İş.Mahkemelerinde.Deliller.ve.İspat.Yükü......:
İşverenin işçisine karşı bir takım yükümlülükleri vardır. İşçiye ödeme yaparken
işçinin imzasını almalıdır, duyuruları yazılı yapmalıdır. Hesap pusulası düzenlemeli, bordrolar işçinin imzasını taşımalıdır. Her işçinin Şahsi sicil dosyası (özlük
dosyası) vardır. Ayrıca her işçinin SSK tarafından tutulan ve saklanan, işçinin iş
kolunu, çalışmasının nasıl olduğunu, prime esas kazancını vs. gösteren sigorta
sicil dosyası vardır.
Yani, işçinin şahsi sicil dosyasının, ücret bordrolarının, vizite kâğıtlarının, varsa iş
güvenliğinin anlatıldığına dair tutanakların, Yıllık ücretli izin defterlerinin(işveren,
işçinin izin kullandığını ancak yıllık izin defterinde imzası olması koşuluyla ispat
edebilir),puantaj kayıtları, (işçinin fazla mesai alacağı çalışmasından az hesaplanmışsa işçi, ihtirazı kayıt koyarak imzalamalıdır.)
Çalışma müfettişlerinin tutanakları, tanık bilirkişi incelemesi İş Yargılamasında
önem arz eder. Delillerin gerekirse celbi istenmelidir.
İşçi, iddialarını, işverenin aksine, her türlü kanıtla ispatlayabilir. Ancak mahkeme
kural olarak (resen araştırma yetkisi bulunan durumlar hariç)gösterilen delillerle
sınırlı inceleme yapar. Mahkeme HUMK 74 ve 75 nci maddeleri gereğince, iddia
ve taleplerle bağlıdır.
Çalışma sürelerine ilişkin olarak (İşçi sigortaya geç bildirilmiş olabilir),işe giriş
bildirgesinin aksi tanık beyanlarıyla vs. ispat edilebilir. Ancak Yargıtay’a göre,
hizmet tespiti davalarında ya da sosyal güvenlik kurumuna karşı açılmış sair davalarda, sigortalının imzasının olmasını önemsemektedir. İmzası inkâr edilmemişse
veya inkâr edilmiş olmasına rağmen sigortalıya ait olduğu anlaşılan bildirge ve
bordrolardaki imzaların aksine bir iddiada bulunuluyorsa, davacı bu iddiasını eş
değer delil ile kanıtlamak zorundadır.
Yukarda da belirttiğimiz gibi müfettiş belgelerinin aksi ispat edilinceye kadar geçerlidir. İşveren bu raporları ihtirazı kayıtsız imzalamışsa işvereni bağlar.
Kamu düzeninden olan davalara örnek olarak, sosyal güvenlik kurumuna karşı
açılan davaları örnek olarak gösterebiliriz. Bu davalarda sulh, ibra, feragat, kabul,
200
H. Argun BOZKURT • İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi
mahkeme dışı ikrar veya mahkeme içi ikrarın hukuksal bir değeri yoktur. Hâkim
resen delil toplar ve gerekli hususlarda incelemeyi derinleştirebilir. Bu davalarda,
delil bildirme yönünde taraflara kesin süre de verilemez.
Kamu düzeninden sayılmasa da, örneğin bir kıdem tazminatı davasında ise mahkeme itiraz edilen hususlarda gerekli gördüğü belgeleri getirtmekle yükümlüdür.
SSK kayıtları, toplu iş sözleşmesi, noter belgeleri vs.
İş güvencesi yasası İşverenlere ispat konusunda bazı yükümlülükler getirilmiştir.
Örneğin; Fesih yazılı olmalı ve fesih gerekçesi belirtilmelidir. Davranışı veya verimsizliği nedeniyle işten çıkarılacak olan işçinin savunması mutlaka alınacaktır.
Ayrıca bu davada ispat yükü de işverendedir. İşveren işçinin haksız işten çıkartılmadığını veya geçerli neden olduğunu ispat etmek zorundadır.
İş davalarında hızlı bir yargılama için (sigorta veya alacak davası açılınca )şu
belgeler getirtilmelidir
• İşçinin sigorta dosyası,
• İşverendeki işçinin özlük dosyası,
• Ücret bordroları, fazla mesai bordroları, çizelgeler
• Varsa Toplu iş sözleşmesi,
• Varsa Hizmet Akdi.
• İşyerinin SGK ve Çalışma bakanlığındaki kayıtları
• İşyerinde yapılan müfettiş denetimleri ile ilgili belgeler
• SGK dönem bordroları
• Emsal ve ilgili mahkeme dosyaları
Ayrıca dava sırasında tanıklar dinlenir, bilirkişi incelemesi yapılır, gerektiğinde
keşif yapılır. Hakim gerek gördüğünde başkaca delillerin celbine de karar verebilir.
6)Hizmet.tespiti.davaları...........:
Bu davalar işveren ve SSK'na (Hizmet tespiti davalarında SGK’nın da işveren
yanında hasım olarak gösterilmesi mecburidir.) ya da Bağ-Kur’a karşı açılan davalardır. Özel hukuk uyuşmazlığı gibi değerlendirmemektedir. Bu davalar, kamu
düzenindendir ve hâkim delillere bağlı olmaksızın re’sen (mahkeme)delil toplayabilmektedir. Kabul’ün, ikrarın davayı neticelendirici etkisi yoktur. Feragat geçersizdir. Çünkü sosyal güvenlik hakkı anayasal bir haktır. (Hizmet tespiti davalarında, tanık beyanları ve “bordrolar” çok önemli delillerdir tanıklar mümkünse
bordroda yazılı kişilerden seçilmelidir. (Bkz.5510 sayılı Kanun madde 86 / 8 )
Hizmet tespiti davalarında hak düşürücü süre vardır. Bu süre dava şartıdır. 5510
sayılı kanunun 86 / 9. maddesine göre; “Hizmetin sona erdiği tarih itibari ile
201
Ankara Barosu Dergisi • Yıl:68 • Sayı: 2010/2
taraflar 5 sene içinde hizmet tespiti davası açabilir. (İşe giriş bildirgesinden önceki süreler için 5 yıllık bu hak düşürücü süre vardır. ) Bu dava bir olumlu tespit
davasıdır.
7)Alacak.Davaları..........:
İş mahkemelerinin görev alanında yer alan pek çok tip alacak davası (eda davası) vardır. Bunlar işçilik haklarından kaynaklanan eda davalarıdır. İhbar-kıdem
tazminatı davaları, hafta tatili zamlı ücret alacak davası, fazla mesai ücretlerinin
talebini içeren davalar, ücret alacağı ve benzeri eda davaları birer alacak davası
çeşididir.
Alacak davalarında resen delil toplama ilkesi geçerli değildir. Kabul, yemin, ikrar,
feragat gibi kesin deliller bu davalarda etkin sonuçlar doğururlar.
Alacak davasında davaların kısmi açılması neredeyse bir gelenektir. Alacak davasının işçi ya da sendika üyesi ise sendikası tarafından açılması olanağı da vardır.
Alacak davalarında zamanaşımı süreleri vardır. İhbar-kıdem tazminatı talepleri 10
yıllık zamanaşımına tabidir.
Ücret, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili alacakları ise hakkın
doğduğu tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımına tabidir.
Yıllık ücretli izin alacağı ise akdin sona erdiği tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Eğer dava bu beş yıllık süre içinde açılırsa, davacının tüm çalışmasına göre kullanmadığı izinlere ait tüm alacakları hüküm altına alınabilir. Örneğin,
davacı 1990–2005 yılları arasında çalışmış ise ve davasını 2007 yılında açmışsa,
fakat davacı hiç izin kullanmamışsa, davacı 15 yıllık izin parasını işvereninden isteyebilecektir. Demek ki, burada zamanaşımı, hak edilen tarihten değil, iş akdinin
sona eriş tarihinden başlamaktadır.
Bunda da, yıllık ücretli izin parasının çalışırken istenememesi, bu yönde dava
açılamaması etken olmuştur.
8).Delil.Sözleşmesi,.Tahkim.Sözleşmesi,.Yetki.Sözleşmesi.ve.İşçinin.Hakları:
Yargıtay uygulamasına göre işçi ile işveren arasında yapılan delil sözleşmeleri geçersizdir. İşçilerden iş akdi kurulurken veya devam ederken ya da iş akdinin sona
ermesi sırasında alınan delil sözleşmeleri geçerli kabul edilmemektedir. Bunda da
işçilerin çalışma ilişkisi içinde, bu tarz belgelere imza atarak, hak arama özgürlüklerinin kısıtlanacağı, baskın taraf olan işverenin bu tip belgeleri işçiye kolaylıkla
imzalatabileceği düşünülmüştür.
İşçi ile işveren arasında yapılan tahkim şartı da geçersizdir. İşveren ile işçi arasında
kurulacak bir hakem sözleşmesi yukarda belirtilen gerekçelerle geçersizdir. Ancak
Anayasa Mahkemesi 4857 sayılı Yasanın 20 nci maddesinde düzenlenen tarafların
anlaşması halinde özel hakem yoluyla işe iade talebinin karara bağlanabileceği
hükmünü iptal etmemiştir. Buna göre, toplu iş sözleşmeleriyle kararlaştırılan özel
202
H. Argun BOZKURT • İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi
hakem şartı geçersizken, tarafların (akdin feshinden sonra anlaşılmak gerekir) anlaşmalarıyla ortaya çıkarılacak hakem sözleşmesine geçerlilik tanınmıştır.
Ancak işveren sendikası veya işveren ile işçi sendikası arasında yapılan tahkim
sözleşmesi veya delil sözleşmesinin geçerli olduğu açıktır. Çünkü bu kişiler toplumsal hayatın denk iki gücüdür ve müzayaka hali bu kişilerin aralarında kuracakları akitlerde söz konusu edilemez.
Ancak bu kişiler arasında akdedilen hakem sözleşmesi veya delil sözleşmesine
dayalı olarak kurulacak hüküm işçiyi bağlamaz. İşçi sendikanın kaybettiği bir davaya rağmen dava açarak aynı konuda mahkemeye müracaatla, hakkını arayabilir.
Yetki sözleşmesi yasağı konusunda yukarda yapılan açıklamalar burası için de
aynen geçerlidir. Ancak yetki sözleşmesi yasağı konusunda Yargıtay’ın bunun
resen gözetilmesi gerektiğine dair içtihadını da unutmayalım.
9)Temyiz....................:
Temyiz konusunda istinaf mahkemeleri kurulup göreve başlayıncaya kadar ki uygulama biz hukukçular tarafından bilinmektedir. Yılların oturmuş bir uygulaması
vardır. Ancak İstinaf Mahkemeleri temyiz hususunda yeni uygulamalar getirecektir. Bu alanda 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5308 sayılı kanun ile 5521
sayılı yasanın 8 nci maddesinde değişikliklere gidilmiştir. Ancak bu değişiklikler
İstinaf Mahkemelerinin göreve başlamasına kadar ertelenmiş durumdadır.(Haziran.2010 tarihi itibariyle de halen kurulup göreve başlamışlardır)
5521 sayılı İş mahkemeleri Kanununa eklenen geçici 1 nci maddeye göre
“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek
göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında yapılan temyiz başvuruları, kesinleşinceye kadar Yargıtay tarafından sonuçlandırılır. Bu kararlar hakkında İş Mahkemeleri Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyize
ilişkin hükümleri uygulanır.”
İstinaf mahkemelerinin göreve başlamasından sonra ise, 5308 sayılı Kanunla
30.1.1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesinde
aşağıdaki biçimde yapılan değişik hüküm uygulanacaktır.
Buna göre iş mahkemelerinde temyizi düzenleyen 8 nci maddesi şu şekilde değişikliğe uğramış olacaktır.
“İş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Şu
kadar ki, para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararlar hariç,
miktar veya değeri bin lirayı geçmeyen davalar hakkındaki nihaî kararlar kesindir.
İstinaf yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara
tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
203
Ankara Barosu Dergisi • Yıl:68 • Sayı: 2010/2
Bölge adliye mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beş bin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî
kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
Kanun yoluna başvurulan kararlar, bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay’ca iki ay
içinde karara bağlanır.
Yargıtay’ın kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz.”
Ancak yukarda da belirttiğimiz gibi şu anki uygulamaya göre hala tek temyiz
mercii Yargıtay dır.
5521 sayılı yasa md. 8’e göre: “Kararın tefhiminden itibaren 8 gün içinde taraflar,
kararı temyiz edebilir. Ancak, duruşmada tefhim edilen kısa karar yeterince açık
değil ise yani kısmen kabul, kısmen ret olarak açıklanmış bir kısa karar ise bu
halde 8 günlük süre tefhimden değil; kararın tebliğinden itibaren başlar.
Kısa karar usule uygun ise gerekçeli karar yazılıncaya kadar süre geçebileceğinden, öncelikle, harç yatırılıp, duruşma günü tebligat masrafı verilerek Süre Tutum
Dilekçesi verilmelidir ve eğer duruşma talep ediliyorsa, bu husus süre tutum dilekçesinde muhakkak belirtilmelidir.
Temyiz dilekçesi tebliğ edilmediği için dosyanın Yargıtay’a sevki özel olarak takip edilmelidir. Dileyen kişinin temyiz dilekçesine cevap verme hakkı vardır.
İş yargısında katılma yoluyla temyiz yoktur. Yani biz temyiz edeceksek karşı tarafın kararı temyiz etmesine endekslememeliyiz. Karşı tarafın temyiz etmesi bize
yazılı yargılama usulünde olduğu gibi 15 günlük ya da iş yargısında olduğu gibi 8
günlük ek bir temyiz süresi vermeyecektir.
İş Yargısında karar düzeltme yolu da bulunmamaktadır. Yargıtay tarafından onanan kararlar kesinleşir.
Maddi hataların düzeltilmesi yolu açıktır. Ayrıca Yargıtay hükmünün açıklanması
da istenebilir.
Yargıtay 9.Hukuk Dairesi alacak davalarına,10.Hukuk Dairesi SSK davaları ve
hizmet tespiti, Rücu, Bağ-Kur aleyhine açılmış davalara ve 21.Hukuk Dairesi ise
iş kazaları, iş kazası rücu, hizmet tespiti, SSK ve Bağ Kur davalarına bakmaktadır.
10)İş.Yargısında.İstinaf.Mahkemeleri:
İş yargısına istinaf mahkemeleri yukarda belirtilen 5308 sayılı kanunla getirilen
düzenlemeler doğrultusunda girecektir.
İstinaf Mahkemeleri ise ayrı yasalarla düzenlenmiştir. İstinaf mahkemeleri olarak
da tabir edilen Bölge Adliye Mahkemelerini kapsayan ve bu mahkemelerin kuruluşunu ve işleyişini düzenleyen 5235 ve 5236 sayılı kanunlar 26.9.2004 tarihinde
kabul edilmiştir ve 1.4.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
204
H. Argun BOZKURT • İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi
5235 sayılı kanun istinaf (Bölge Adliye)mahkemelerinin kurulmasını öngörmektedir. Ancak bu kanunun geçici 2. maddesine göre, Adalet Bakanlığı, bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 2 yıl içinde bölge adliye mahkemelerini
kuması gerekmekteydi, Adalet Bakanlığı bunu ancak kâğıt üzerinde gerçekleştirmiştir. Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşu, yargı çevreleri Hâkimler ve savcılar Yüksek Kurulu’nun 5.Haziran.2007 tarihindeki Resmi Gazete’nin 26543 nolu
sayısında yayınlanan 15.5.2007 karar tarih ve 206 sayılı kararıyla belli olmuştur
Buna göre Bölge adliye mahkemeleri aşağıdaki illerde kurulmuştur.
5235 sayılı Adli Yargı ilk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 inci maddesi uyarınca
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun olumlu görüşü alınarak bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluklarına göre Adalet Bakanlığı'nca kurulmuş bulunan
Bölge Adliye Mahkemelerinden;
1) İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinin; İstanbul, Kırklareli,
Edirne, Tekirdağ, Kocaeli, Sakarya ve Düzce,
2) Bursa Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinin; Bursa, Çanakkale, Balıkesir, Kütahya, Bilecik ve Yalova,
3) İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin Yargı çevresinin; İzmir, Manisa, Uşak, Aydın, Denizli ve Muğla,
4) Konya Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinin; Konya, Afyonkarahisar,
Isparta, Burdur, Antalya, Aksaray ve Karaman,
5) Adana Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinin; Adana, Mersin, Niğde,
Kayseri, Hatay, Osmaniye, Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep, Malatya
ve Kilis,
6) Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinin; Ankara, Eskişehir,
Bolu, Zonguldak, Karabük, Bartın, Kastamonu, Çankırı, Çorum, Kırıkkale,
Kırşehir, Nevşehir ve Yozgat,
7) Samsun Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinin; Samsun, Sinop, Amasya, Tokat, Sivas, Ordu, Giresun, Gümüşhane, Trabzon, Rize ve Artvin,
8) Erzurum Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinin; Erzurum, Erzincan,
Bingöl, Muş, Ağrı, Iğdır, Kars, Ardahan ve Bayburt,
9) Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinin; Diyarbakır, Elazığ,
Tunceli, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Bitlis, Van, Şırnak ve Hakkâri
Ayrıca, yukarda anılan kararla illerinin mülki hudutlarını kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir.
Bölge.Adliye.Mahkemesi.Hukuk.Dairelerinin.Görevleri:.5235 sayılı kanunun
36. maddesinde hukuk dairelerinin görevleri sayılmıştır. Bunlar:
205
Ankara Barosu Dergisi • Yıl:68 • Sayı: 2010/2
• Adli yargı ilk derece hukuk mahkemelerinden verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılan başvuruları inceleyip karara bağlamak.
• Adli yargı ilk derece mahkemesi olarak; yargı çevresi içerisindeki adli yargı
ilk derece mahkemesi hakimleri aleyhine Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre açılan tazminat davalarına bakmak.
• Yargı çevresi içerisinde bulunan adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri
arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek.
• Yargı çevresindeki yetkili adli yargı ilk derece hukuk mahkemesinin bir davaya bakmasına fiili veya hukuki bir engel çıktığı veya iki mahkemenin yargı
sınırları kapsamının belirlenmesinde tereddüt edildiği takdirde, o davanın
bölge adliye mahkemesi yargı çevresi içerisinde başka bir hukuk mahkemesine nakline veya yetkili mahkemenin tayinine karar vermek.
• Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Bu hükümle mevcut sistemde bazı değişiklikler öngörülmüştür. Öncelikle adli
yargı ilk derece mahkemelerinden verilen ve kesin olmayan kararlara karşı tarafların başvurabilecekleri ilk kanun yolu olarak temyiz değil istinaf yolu olmuştur. İkinci olarak şu anda uygulanan sistemde adli yargı ilk derece mahkemesi
hâkimleri aleyhine HUMK’na göre açılacak tazminat davaları için farklı görevli
ve yetkili mahkemeler belirtilmişken, bu düzenlemeyle bu görev sadece bölge adliye mahkemelerine adli yargı ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilmiştir. Bundan
başka, mevcut sistemde hukuk mahkemeleri arasındaki olumsuz yetki ve görev
uyuşmazlıklarının çözümü temyiz incelemesi sırasında Yargıtay tarafından yapılmasına rağmen, yeni düzenlemeyle bu görev de bölge adliye mahkemeleri hukuk
dairelerine verilmiştir.
Temyiz incelemesi esasa ilişkindir, bu nedenle yetki ve görev meseleleri gibi esasa ilişkin olmayan hususlar hakkındaki uyuşmazlıkların çözümünün istinaf merciine verilmesi son derece isabetli olmuştur.
Kaynakça..:
H. Argun Bozkurt- İş Yargılaması Usul Hukuku, 2.bası, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2003.
-İş Davaları, Adil Yayınevi, Ankara, 2001.
Mustafa Çenberci – İş Mahkemeleri Kanunu Şerhi, 1969, Ankara.
Doç Dr. Cevdet İlhan Günay- İş Kanunu Şerhi 2 cilt, Yetkin Yayınevi, 2004,
Ankara.
Güzel, Okur, Caniklioğlu - Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, 2009, İstanbul.
206