Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
44 pages
1 file
ÖZ 9/15. asır ulemâsından Şeyh Alî el-Bistâmî Musannifek (ö. 875/1470), Horasan coğrafyasında çocukluk, gençlik dönemlerinin ardından, olgunluk döneminin bir kısmını geçirmiş, daha sonra diyâr-ı Rum'a göç etmiş, ilmî, askerî ve idâri görevlerde bulunmuştur. Hicrî 860'lı yılların başında Osmanlı dünyasına gelmiş olan Musannifek kendisini tanıtma gayretine girmiştir, Sadrazam Mahmûd Paşa (ö. 878/1474) ile yakın ilişkiler kurmuştur. Müellif, bir tür nasihatnâme niteliğinde olan Tuhfe-i Mahmûdî/Tuhfetü'l-vüzerâ adlı eserini Mahmûd Paşa'ya ithaf etmiştir. 12 Cemâziyelevvel 861/7 Nisan 1457 Perşembe günü, Edirne'de tamamlanan bu Farsça eser, müellifin Osmanlı dünyasına geldiğinde yazdığı ilk eseridir. Himâye arayışında olan ve kendini gösterme çabası içinde bulunduğu anlaşılan müellif, on babdan oluşan eserin sekizinci babının altıncı faslının birinci aslında ailesinden, hocalarından, icâzetlerinden, yolculuklarından ve eserlerinden de söz etmiştir. Klâsik döneme ait dikkat çekici bir otobiyografi örneği olan, Musannifek'in tercüme-i hâlini ihtiva eden ve bugünün ifadesiyle işverene özgeçmiş sunumu şeklinde değerlendirilebilecek olan bu bölüm bilimsel çalışmalara konu edilmemiştir. Makalemizde ilgili kısım tashih ve tercüme edilerek çeşitli açılardan incelenmiştir.
Bingöl Araştırmaları Dergisi, 2023
AN ASSESSMENT ON THE WORK TITLED TUHFAT-AL-FAQÎR ILÂ SA- HIB AL-SARÎR PRESENTED TO TIMUR Abstract In historical studies, chronicles are among the most important sourc- es. In the majority of the chronicles, the authors usually give extensive information about the cases in which they witnessed in their times starting from the previous periods. Therefore, all the chronicles are the most important sources that history researchers make use of them. Present study aims to the work Tuhfat al-fakîr ilâ sâhib al-sarîr which is also one of these precious sources. After the collapse of the Ilkhanid Empire (1256-1353), the region experienced a power vacuum known as the “Period of Interregnum” which emerged in the form of local dy- nastic states. Tuhfat al-fakîr ilâ sâhib al-sarîr is a work written in Ara- bic in 800/1397-1398 by Muhammad bin Abdal-Karîm al-Îjî who lived in Shiraz region at the same time. The author has presented the work to Timur dominating the region towards the end of this period. As it is understood, this exquisite work has been submitted to the court li- brary. In general, the work has focused on different issues such as the genealogy of various communities, the genealogy, and works of schol- ars, astronomy, geography, history, and philosophy. Another feature of the work is to provide crucial insights into the historical methodology, offering valuable information on its principles and application. Keywords: Tuhfat al-fakîr ilâ sâhib al-sarîr, Muhammad bin Abd-al- Karîm al-Îjî, Timur, genealogy, historiography.
İlmî Araştırmalar, 1997
İl mi Araştırmalar 5, İstanbul I 997 TUHFE-İ VEHBi ŞERHLERİ Yusuf ÖZ* Anadolu'da Farsçanın öğretimine yönelik faaliyetler, XV. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Bu dilin öğretiminde mensur eserlerin yanısıra, belirli usuller çerçevesinde hazırlanmış manzum sözlüklerden de istifade edilmiştir. "Tarih Boyunca Farsça-Türkçe Sözlükler" konulu çalışmamızda XV. yüzyıldan günümüze kadar Farsça-Türkçe, Türkçe-Farsça ve bu iki dilin yer aldığı toplam 138 sözlük tesbit edilmiştir. Bunlardan 106'sı mensur, 32'si manzumdur. Mensur sözlüklerio 68'i yazma halinde, 20'si eski harflerle matbu, 18'i de Latin harfleriyle basılmış tır. Manzum sözlükterin ise 16'sı Farsça-Türkçe, 16'sı da Arapça-Farsça-Türkçe' dir. Bunların 25'i yazma halinde, 7'si de eski harfli matbudur.l Tespitiere göre Anadolu'da yazılmış ilk Farsça-Türkçe sözlük olan Tuhfe-i Hüsamf, manzum olup Hüsam b. Hasan el-Konevi' tarafından 802/1399-1400 yılında nazmedilmiştir. Bu geleneğin son örneği ise Üsküdar Mevlevi'hanesi'nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek'in 1924 yılında yazdığı Tuhfe-i Remzl'dir.
Turkish Studies, 2007
Dictionaries inverse are the works written to teach the meaning of Turkish words in Arabic and Persian, basic gramatical rules, numbers and meters, rather than to teach literary values. Dictionaries inverse written recently and having important place in classical Turkish Literature are needed to be evaluated for their texts, commentrary and the fonctions in the educational system of the Otoman. When we form the classical Poets of Antep, we saw that there are many poets of Antep who written dictionary inverse. There are eight dictionaries inverse that we have now, and written by the poets of Antep. Tuhfe-i Fedâî of Fedâî (1634) are among ArabicTurkish dictionaries inverse. For now, we have two manuscripts of it. According to the text that we criticized, Tuhfe-i Fedai was written in mesnevi style, and with a 39coupletintroduction, it has 401 couplets. Turkish meaning of 1211 words were given. In this work, poets of Antep who written dictionaries inverse and Tuhfe-i Fedâî will be facus...
Özet: Manzum sözlükler edebiyatımızda genellikle çocukların aruz eğitimine katkıda bulunmak, Arapça-Farsça kelimelerin Türkçe karşılıklarını akıllarında tutmalarını sağlamak, onların dil bilgisi kurallarını öğrenmelerini kolaylaştırmak amacıyla kaleme alınmışlardır. Çalışmamıza konu olan manzum sözlük genelde bu amaçlara bağlı olmak üzere özelde Mevlânâ'nın Mesnevî'sinde geçen bazı kelimelerin anlamlarını vermiştir. XV. yüzyılın başında Konyalı Hüsâm b. Hasan tarafından "Tuhfe-yi Hüsâm" adı ile yazılan ilk manzum Türkçe-Farsça sözlüğe nazire olarak yazılan "Tuhfe-yi Şâhidî", Muğlalı İbrâhim Şâhidî Dede tarafından 1515 yılında oluşturulmuştur. Çalışmamızın içeriğini Şâhidî Dede'nin bu eserine 1652 yılında Kuddûsî Abdurrahmân b. Abdullâh tarafından yapılan "Tuhfetü'l-Mülûk" isimli şerh oluşturmaktadır. "Tuhfe-yi Şâhidî" isimli manzum sözlük kendisine yapılan 60'a yakın şerh ile Klâsik Türk Edebiyatında değerli bir yere sahip olmakla birlikte, özellikle XIX. yüzyılda yapılan baskılarıyla en fazla nüshaya sahip manzum sözlükler arasında başta gelmektedir. Bu şerhlerden birisi de Kuddûsî Abdurrahmân b. Abdullâh'ın "Tuhfetü'l-Mülûk"idir. Bu makalede manzum sözlükler ile fonksiyonlarından ve onlara yapılan şerhlerin öneminden bahsedilecek, Tuhfetü'l-Mülûk ve şerh metodu değerlendirilecektir.
Eserin tanıtırnma geçilmeden önce, müellifi İbn el-Cevzi (öl: 597/1201) hak· kında bilgi verilecektir.
DergiPark (Istanbul University), 2016
Müdafi, ceza yargılamasında savunma yapan avukattır. Bu araştırmada müdafiin hak, yetki ve yükümlülükleri mukayeseli hukuk perspektifinden incelenmiştir. Kitapta ceza muhakemesinin müdafiliğe yönelik teorisi kadar uygulama da önemli bir yer tutmaktadır. Kaynakların tüketilmesi prensibinin tam olarak uygulandığı bu eserde konu ile ilgili tüm AİHM, Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi kararları incelenmiştir. Ayrıca savunmanın en gelişmiş olduğu ülke olan Amerika Birleşil Devletleri'nin öğreti ve Yüksek Mahkeme kararları da derilemesine incelenerek, ilham verici bir boyut katması için çalışmaya ithal edilmiştir. Kitap Seçkin Yayıncılık tarafından basılarak satışa sunulmuştur. Tüm meslektaşlarımıza faydalı olması en kalbi arzumuzdur. http://www.seckin.com.tr/kitap/n/274293796/title/mudafi-s-sinan-kocaoglu.html
This report reviews the findings of an experiment to measure the effect of exposing early article versions in repositories on downloads of the version of record at various publishers’ web sites. The research design used was a randomised controlled trial (RCT) involving 18,062 articles from 135 journals and 254,721 publisher downloads. 7,183 preprints were randomly allocated to a control group and temporarily withdrawn from four PEER repositories for a period of three months. Articles were allocated randomly on a title-by-title basis to the control group (`PEER-hidden’) and to the treatment group (‘PEER-visible’). The purpose of the experiment was to see whether this allocation made any difference to use at the publisher web site? The overall conclusion of this study is that there is no experimental evidence to support the assertion that PEER repositories negatively impact publisher downloads. Further research is recommended to assess the impact of real critical mass (EU articles com...
Tashih ve Tercüme Esasları
İlgili otobiyografik kısım, Tuhfe-i Mahmûdî/Tuhfetü'l-vüzerâ adlı eserin Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Emanet Hazinesi, no. 1342'de bulunan müellif nüshasının 102a-105a; Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya, no. 2855'teki Mahmûd Paşa'ya arz edilen nüshasının 113a-124a varakları arasında yer almaktadır. Araştırmacıların istifadesi için öncelikle eserin hem müellif nüshasından hem de Mahmûd Paşa'ya arz edildiğini tahmin ettiğimiz diğer nüshasından hareketle ve aşağıdaki esaslar dikkate alınarak Farsça tashihli dizgisi ardından bu dizgiden hareketle tercümesi yapılacaktır. Buna göre:
-İki nüsha karşılaştırılacak, nüsha farkları dipnotlarda verilecektir. Her iki nüshanın varak numaraları metin içerisinde belirtilecek, Topkapı nüshası »ت« harfi ile, Ayasofya nüshası »آ« harfi ile gösterilecektir.
-Türkçe tercüme kısmında, âyet ve hadis mealleri, Arapça şiir ve ibarelerin tercümeleri, gerekli gördüğümüz yerlerde metin içerisinde bazen de dipnotlarda verilecektir.
Müellif otobiyografisini anlatmaya geçmeden önce kendisine ait bir risâleye yer vermiştir. Bu müstakil risâle ile ilgili tercüme ve değerlendirmeyi içeren bir araştırma notumuz daha önce yayımlanmıştı. 15 Metin bütünlüğünü bozmamak için risâleyi burada da zikretmeyi uygun gördük.
Otobiyografik Kısmın Tashihli Metni
Hamdele ve salveleden sonra:
Beni sevenler ve iyiliğimi isteyenler akıl ehlidir Hasedden dolayı hürmet satın alırsan bu düşmanlıktır; öyle de kal! 119
Tüm zamanlarda ve çağlarda, şeref ve övünç sebeplerinin -"Kişinin şerefi, mal ve neseple değil, ilim ve edepledir" 120 sözü gereğince-ilim, hikmet, söz bilme ve hitabete münhasır olduğu; ]A: 114b[ fikir, zekâ ve derin düşünce sahiplerine gizli ve kapalı değildir.
Söz, söz bilen nezdinde değerlidir Semadan gelen söz değersiz olmaz 121
Gayretli ve metanetli âlim İmâm Fahreddin-i Râzî iğneden ipliğe, az-çok her şeyi içeren
﴿و âyetinin tefsirinde: en şerefli şey ilimdir, ilimden daha şerefli bir şey olsa idi Hazret-i İzzet -nimetleri çok ihsanları yüce olan-Âdem'i onunla meleklere tercih eder ve onun vasıtasıyla hilâfete müstehak kılardı, demiştir.
119 Şiirin kaynağını bulamadık. Musannifek'e ait olabilir. 120 Hz. Ali'ye nisbet edilen Arapça kelâm-ı kibâr:
والنسب« بالمال ال واألدب، بالعلم المرء »شرف Bk. Abdünnebi b. Abdürresul Ahmednagari, Düsturü'l-ulema: Câmiü'l-ulum fî ıstılâhâti'l-fünûn, haz. Hasen Hânî (Beyrut: Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye, 1421/2000), 3/15; İsmail Hakkı b. Mustafa el-Hanefî, el-Halvetî el-Bursevi, Ruhu'l-beyan fi tefsiri'l-Kur'ân, tsh. Abdüllatif Hasen Abdurrahman (Beyrut: Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, 1971) sözü gereğince kâmil anlayış sermayesi işaretler ve rumuzlar ile mana hazineleri aklın müşahedesi için onun önüne serildi. Böylece kapsamlı bir hisse ve mükemmel bir pay hâsıl oldu.
Ne çok çabalar gösterdik Talep için karaları ve denizleri kat ettik
Çevremizdekilerden ilim küresini Gayret çevgânıyla kaçırdık. 133 Her bir konuda fasih lafızlar ile latif kelamlar, parlak tasnif ve seçkin telifler gerçekleşince bu fakîrin tasniflerinin tantanası, teliflerinin debdebesi şehirlerin ve ülkelerin itibar ehli ve basiret sahiplerinin kulaklarına ulaştı. Tecelli ışığı gelirse şaşılacak bir şey yok. Zira Eymen vadisinin zor yollarını katettik. Bu öyle bir mertebe ki umumen Horasan bölgesi, Maveraünnehir, Türkistan diyarları, Harezm ve Irak ülkesi ve özellikle ]A: 116a[ Hakan-ı Cihân Şâhruh Sultan Devletinin bereketi sayesinde bu asır ve zamanda saâdet ve iyiliklerin doğuş yeri ve muradların ve hayırların menzili, fâzılların kaynağı ve ulemânın toplandığı yer ve sanatçıların bostanı olan Herât'ta ve hakeza tabakalarının muhtelif ve mertebelerinin farklı olmasına rağmen her birisi fazilet ülkesinin padişahı ve ilim ikliminin hüsrevi niteliğinde olan toplulukların konakladığı bu şehirdeki ]T: 99b[ tüm fuzalâ ve ulemâ hayret parmağını çaresiz ağızlarıyla ısırarak 129 "Onlar günahkâr bir kavimdir" (Duhan 44/22). 130 "Karşılıklı oturmak için başka topluluklar vardır." 131 İmâm-ı Âzam Ebu Hanife'ye (ö. 150/767) nisbet edilen Arapça şiir:
فخري إتمام به ما لخدمة ي عمر طول ذیلي ّرت شم لقد وذكري قدري لقدره فجل قدرا جل قد الذي العلم هو Vehbî Süleyman Gâvecî, Ebû Hanife en-Nu'mân imâmü'l-eimmeti'l-fukaha (Dımaşk: Dârü'l-Kalem, 1420/1999), 374. 132 Nâsır-ı Hüsrev'e (ö. 465/1073'ten sonra) ait şiir. Bk. Nâsır Hüsrev Kubâdiyânî, Lugatnâme-i Dehkoda (Tahran: 1363ş), 1/538. 133 Kaynağını bulamadığımız bu şiir Musannifek'e ait olabilir.
Şeyh Alî el-Bistâmî Musannifek'in "Tuhfe-i Mahmûdî/Tuhfetü'l-Vüzerâ" Adlı Eserinde Bulunan Otobiyografik Kısmın... bu yazılmış eserlerin yeniliklerine ve ilginçliklerine övgü incilerini dizdiler. Büyük bir coşku ve mutlulukla dediler ki:
Böyle bir tatlı nükteye aferinler olsun Ki papağanı kendi tatlılığı utandırmış 134 Evet, ilim ehli ve fazilet talibleri sayısızdır; ancak:
Gerçi usfurla boyanmış her şeyin rengi var ama safran olur mu? Arsenik mi altın mı daha iyi diye soracaksan bunu kuyumcudan sor 135 Sonuçta âlimler ve ilim ehli olduğunu iddia edenler hepsi zahir ve suret açısından insandırlar; heyet ve şekil itibariyle eşittirler. Hepsinde de sarık ve cübbe vardır. Bu sarık ve cübbeyi elde etmek gayet kolaydır. Eğer bu dönemin geceyi gündüzden, atı merkepten ayıramayan bazı talebeleri sadece sarık ve cübbeyle iktifa edip, onunla yetinirlerse ne denilebilir ki: "İnsanların tutkunu olduğu şeylerde usûlleri vardır" 139 Eğer bu topluluğa ve bunların dışındakilere gönül gözünü kapatıp, bu fakîr-i hakire manadan gafil olarak suret itibariyle nazar ederlerse ne gam! Mahmûd Gâzî, Ebu'l-Hasen Harakânî'nin ziyaretine gitti. Meclis sonunda: "Ey Şeyh, Bâyezid-i Bistâmî nasıl biriydi?" diye sordu. Şeyh buyurdu ki: "O'nu gören bir kimse âhiret azabından kurtulup ebedi saâdete kavuşurdu." Mahmûd: "Bâyezid mi daha büyük yoksa Muhammed Mustafa -Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun-mı?" diye sordu. Şeyh: "Muhammed Mustafa -Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun-" diye cevap verdi. Mahmûd: "Ama Ebu Cehil O'nu görmüş; ancak ebedi saâdete kavuşamamış ve âhiret azabından da ]T: 100a[ kurtulamamıştır." deyince, Şeyh cevap olarak: "Ebu Cehil, Muhammed Mustafa'yı -Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun-görmedi, Muhammed bin Abdullah'ı gördü. Öyle ki şu âyet-i kerime bu manadan haber veriyor: Bk. Dîvân-ı Ebî Firâs el-Hamdânî (Beyrut: Dârü'l-Kitâbi'l-'Arabî, 1414/1994), 40. Musannifek başka bir eserinde, şiirin Ebû Nüvâs el-Hamdânî'ye ait olduğunu söylemektedir. Bk. Şeyh Alî b. Mecdüddîn eş-Şâhrûdî el-Bistâmî, Şerhu'l-Hidâye, Müellif Hattı (İstanbul: Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih, 1966), 35a. 140 el-Arâf 7/198. Ümit Karaver, Muhammed Taki Hüseyni Bu mukaddimelerden sonra aşikâr ve görünür oldu ki ashâb-ı noksan eğer kendi cehaletleri üzerine ashâb-ı kemâli zemmeder ve onlar hakkında layık olmayan sözleri dile getirirse bu durum asla ehl-i kemâlin noksanlığına ve kusuruna sebep olmaz.
Eğer kıskanç birisi senin kırılmanı dileyip kötülük ederse şikâyet etme Devletin alt üst olup zâil olmaz [A: 117a] Değersiz bir taş, altın bir çömleği kırarsa Taşın değeri artmaz, altının değeri de azalmaz. 141 Kendisini bu kisvede gösteren bazı sefil insanlar, bu fakîri susturmaktan bahsedip, bu fakîrin kırılmasını isterlerse hiç şaşırmaya gerek yok! zira: Zâtlarının çirkin olduğu, çirkinliğin de tam onların zâtını temsil ettiği bazı reziller ve bir grup sefiller, terslik muktezasınca zencilik namı yerine "güzel kâfûr 144 /kâfûr-i Hasen" 145 diye kendilerini göstermişler. Yüz güzelliklerine sahip olanların kabahatlerini sakallarından öğren. 146 Sakallıların kabahatlarının ne olduğunu sakallarına bakarak gör. Nasıl da fazilet ve hüner ehlinin kırılması için çabalıyorlar. Şaşılacak bir şey yok. Zira eğer talebelik makamına gelseler ve yıllarca diz çökseler onlara söylenenin yüzde birini bile anlamazlar.
Söz ikliminin benden daha iyi bir padişahı yoktur
Sonra şöyle dedi:
"Ben fıkhı şeyhim ve babam muhakkıkların eşsiz örneği, müdekkiklerin seçkini seyfu 'lhak ve'ş-şeria ve'd-din Ahmed b. el-mevlâ el-fâzıl el-kâmil el-âlim el-âmil Nizameddin Abdulaziz el-Ebherî'den, O, Sahibu'l-Hâvî'nin torunu eş-Şeyh el-fakih en-nebih Gıyaseddin Muhammed'den, O, dayısı Celâlu'l-hak ve'd-din'den, O, babası Necmeddin Abdulgaffar el-Kazvînî (Sahibu'l-Hâvî)'den, O, el-İmâm el-muhakkık el-habr el-müdekkik Ebu'l-Kasım Abdulkerim er-Râfii'den, O, babası el-İmâm Nureddin er-Râfii'den, O, el-imâm Ebu Mansur'dan, O, el-imâmu'l-humam Huccetu'l-İslam Ebu Hâmid Muhammed b. Muhammed el-Gazâlî'den, O, İmâmu'l-Harameyn'den, O, babası imâm Ebu Muhammed el-Cüveynî'den, O, el-imâm Ebu Bekir el-Kaffâl'dan, O, el-imâm Ebu Zeyd el-Mervezî'den, O, el-imâm Ebu İshak el-İsferâyînî'den, O, İbn Süreyc'den, O, Ebu'l-Kâsım el-Enmâtı'den, O, el-İmâmeyn İsmâil ve er-Rabîi'den, O, el-imâm el-âlem ve'l-hümam
Müellif Özelinde Metnin Yazıldığı Siyasî ve Sosyal Bağlam
Hiç kuşkusuz bir müellifin zihin dünyasının ve onun yansıması olan eserlerinin anlaşılmasında ve yorumlanmasında yaşadığı dönemin siyasî, ekonomik ve sosyal ilişkileri son derece önemli bir husustur. Buradan hareketle müellifin eserini yazdığı döneme, siyasî ve sosyal ilişkilerine dair şunları söyleyebiliriz: Timurlu coğrafyasında hayata gözlerini açan Şeyh Alî el-Bistâmî Musannifek; çocukluk, gençlik ve ilk yetişkinlik dönemlerinde burada kalmıştır. Sultan Şâhruh'un sır kâtipliğini 167 yapan ve muhtemelen elçilik görevi sebebiyle 840'lı yılların 168 başından itibaren diyâr-ı Rum'a pek çok defa gelip giden Musannifek, Şâhruh'un ölümüyle beraber yeni bir himâye arayışına girmiştir. Karamanoğlu İbrahim'le yakınlığı bulunan ve 165 Şiir Musannifek'e ait olabilir. 166 Şiir Musannifek'e ait olabilir. 167 Şeyh Alî b. Mecdiddîn Muhammed eş-Şâhrûdî el-Bistâmî Musannifek, Hallü'r-rumûz ve keşfu'l-kunûz, Müellif Hattı (İstanbul: Süleymaniye Kütüphanesi, Fâtih, 2611) Esas konuya geçmeden önce Musannifek, bir risâleye yer vermiştir. Musannifek'in belirttiğine göre; 834/1430 senesinde Horasan'ın Bistâm kasabasında Hasen isimli bir zât, Musannifek'i bir tartışma meclisinde mağlup ettiği söylentisini yaymış, bunun üzerine Musannifek de olayın keyfiyetini içeren müstakil bir risâle yazmıştır. Musannifek pek çok fayda ve nükteyi haiz olduğu ve Horasan diyarında çok rağbet gördüğü gerekçesiyle risâleyi birinci faslın hemen girişinde aktarmıştır. Kendisine yeni bir yer edinmeye çalıştığı saray çevresinde yoğun eleştiri ve rekabet ortamı olduğunu bilen Musannifek, işinin kolay olmadığının farkındadır. Dolayısıyla şöhret ve itibar elde etmek için kendisine saldırdığını iddia ettiği Hasen ismindeki zâta yazdığı risâleye yer vermesi, müellifin kendisini eleştirenlere ve eleştirecek olanlara bir tür gözdağı verme çabası olarak da okunabilir.
Eseri yazdığında henüz 58 yaşında olmasına rağmen muhtemelen hayat yolculuğundan, yaşadıklarından yorulan "yaşlılık ve ihtiyarlık çağı"nda olduğunu ve Farsça eser yazmama kararı aldığını söyleyen müellifin ruh halinin ve moralinin iyi olmadığını söyleyebiliriz. Yeni düzen arayışı ve yaşamına dair belirsizlikler bu ruh halinin şekillenmesinde etkin olabilir. Öte yandan tüm bu olumsuzluklara rağmen yeni hâmisi Mahmûd Paşa'nın desteği ile toparlanmaya çalışıyor görünmektedir. Zira Mahmûd Paşa ile tanışıp, onunla zaman geçirdiğinde, paşaya olan hayranlığı artan Musannifek'in morali düzelmiştir. Musannifek daha önce aldığı Farsça eser yazmama kararından da vazgeçmiştir.
Tuhfe-i Mahmûdî/Tuhfetü'l-vüzerâ'yı bitirdikten bir yıl sonra 862 senesi Cemâziyelevvel ayının sonlarında (Nisan 1458) telifine başladığı tefsirinin mukaddimesinde Sultan Fâtih'e övgü dolu ifadeler kullanan, "Allah iman edenlerin dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır" 176 (el-Bakara 2/257) âyeti gereği, Allah'ın, kendisini Karaman harabesinin çukurundan devletler ve yüce himmetler sahibinin (Sultan Fâtih'in) civârının zirvesine yerleştirdiğini 177 söyleyen Musannifek, "harabe" "çukur" diye nitelediği Karaman'la tüm bağlarını koparmış, yeni durağı olan Edirne'ye alışmaya başlamıştır. Artık bundan sonraki hayatının son on beş yılını Edirne'ye yerleşerek Osmanlı'ya hizmetle geçirecektir.
Metnin İçerik Açısından Değerlendirilmesi
. Alaeddin Ali b. Muhammed b. Mes'ud el-Bistâmî Musannifek, Tercüme-i Tuhfe-i Mahmûd-i Muhteşem, trc. Şabânzâde Mehmed (İstanbul: Hacı Salih Efendi Matbaası, Muharrem 1285/Mayıs 1868), 8.
اول اصل فقیر این تألیفات و تصنیفات عدد بیان و والدت تاریخ و نسب و اصل بیان در
79ب| |ت: اینها از یک هر تاریخ بیان و Şeyh Alî el-Bistâmî Musannifek'in "Tuhfe-i Mahmûdî/Tuhfetü'l-Vüzerâ" Adlı Eserinde Bulunan Otobiyografik Kısmın... ّ »علو آخر: خبر وفی 16 سفسافها«. ویبغض الهمم َ الرحیم الرحمن الله بسم بعده شيء وال عبده أنا من وحسبي آله وعلی وعبده، رسوله ٍ محمد علی والسالم والصالة وأقداره، الجهل ّر وصغ ومقداره، العلم ّر کب الذي الله الحمد بعده. من بإحسان تبعهم ومن وصحبه، بعد: اما 23 باش می گو است دشمنی حسد ز خــری کــرم نیــــکوخـــواه و دار دوست خـــــرد اهـــل مراست در افتخار و شرف اسباب که فطنت صاحب خاطران تیز بر و فکرت صاحبان بر نیست پوشیده و مخفی که زیرا و دانش، و علم در است منحصر 24 والنسب« بالمال ال واألدب بالعلم المرء »شرف مقتضای بر اعصار و قرون جمیع 411ب| |آ: رانی: سخن و دانی سخن بر است مقتصر .
]30/2 البقرة: [سورة ﴾
30/50 ق: [سورة ﴾ٍ
35/50 ق: [سورة ﴾ٌ
]22/44 الدخان: [سورة ﴾
اند دانش اقلیم خسروان و فضل کشور گفتند: می تمامتر هرچه ارتیاح و اهتزاز سر از و سفتند می تحسین ُرر د مصنفات این غرایب و خویش خایی شکر ز طوطی آمده خجلت چنین شیرین نکتۀ از که باد آفرین فاما: شمارند بی فضل طالبان و بسیار علم اهل بلی زرگران از بپرس آخر بهترست زر یا زرنیخ بود هرگز معصفر دارد رنگ گر زعفران چون شکل و هیئت به و انسانند صورت و ظاهر به همه ایشانند، جملۀ از که کنند دعوی که آنها و عالمانند که آنها هرآینه آری: است، آسان غایت به دستار و عالقه این تحصیل و دستاری و دارند ای عالقه جمله و یکسانند مانند صوفیان به شد توان می پشم من نیم به و فوطه گـز ســـه به دانشمنـــــــد مـــــــــرد بگوینــــد تا خورد بباید خون سال چل و سی و 33 عالقه برین الحمار« من الفرس وال النهار من اللیل یتمیز »ال که روزگار این طالب از جمعی اگر پس 611ب| |آ: چشم را جمع این غیر یا و را جمع این اگر و 34 مذاهب« یعشقون فیما »وللناس کرد توان چه نمایند، اقتصار و اکتفا دستار باک! فضال« مجمع و علما »منبع : ت 32 »مجرد« + ت: 33 است: 753ق/869م( )م: الحمدانی ابوالفراس اشعار از بیت این 34 1414 الثانیة، الطبعة العربي، الکتاب دار بیروت: الحمداني، فراس ابي )دیوان .« مذاهبُ یعشقون فیما وللناس / ألهلها الدیار حبُّ مذهبي »ومن .(40 ص 4991م، هـ Ümit Karaver, Muhammed Taki Hüseyni .]198/7 األعراف: [سورة ﴾ ونَ رُ ِ ْص ُب ی َ ال ْ ُم ه َ و ْكَ ی َ ل ِ إ ونَ رُ ُ َنظ ی ْ ُم اه َ َر ت َ کسر یا کنند می حکایت فقیر این الزام از و دهند می جلوه لباس درین را خود اکنون که ناس اسافل از جمعی اگر پس ]10/2 البقرة: [سورة ًا﴾ ض َ ر َ م ُ ه ّ الل ُ ُم َه اد َزَ ف ضٌ َ ر َ م م ِ ه ِ وب ُ ل ُ 001ب| |ت: نفرمایند: فهم را یکی صد از آید، گفته ایشان سبق در آنچه مـــرا شــــد مسلم سخنرانی ملک جهان در من از بهتر را سخــــــــن اقلیم نیست پادشــــــــا 711ب| |آ: روا فرمــــان منم را معالی ذکر عالم روح منــــــــم را معــــانی بکر مــــــــریم القــــدس الفتی نعم منم صاحب را فضل عروس نو نعــــــــم منم نایب را عقل طغان شــــــــه الوکیل الصال گویم بخل بی و سازم فکرت خان کالقتال گویم ترس بی و پوشم حکمت درع کیمیــــــــا پذیــــرد من از شعر ابان ضــــرّ قلب ستــــــــــــاند من از سحر نظامان [عقد واســــطه 42 قفــــــــــــا] را وایل سحبان زند من نثر دست را ثابت حسان خـــــــورد من نظم رشک جگر 43 الصادقین. من كنتم إن بآیة فأتوا ذلك من ]23/2 البقرة: [سورة ﴾ٍ ْب ی َ ر ِي ف ْ ُم ْت ُن ك نْ ِ إ َ هنر« »و -ت: 40 -آ: 41 .18 ص ،1357 مروی، چاپخانه تهران: الرسولی، عبد علی تصحیح: شروانی، خاقانی دیوان ندارد. آ: 42 .]26/154 الشعراء: [سورة ﴾ ِینَ ِق َّاد الص نَ مِ ْتَ ُن ك نْ ِ إ ٍ َة آی ِ ب ُوا ت ْ َأ ﴿ف اآلیة: من اقتباس 43 Şeyh Alî el-Bistâmî Musannifek'in "Tuhfe-i Mahmûdî/Tuhfetü'l-Vüzerâ" Adlı Eserinde Bulunan Otobiyografik Kısmın... را حاسد و داراد کوتاه سبیل بی تبطیل و دلیل بی تنقیص از را گوی گزاف زبان و جوی عیب دیدۀ ـ عال و جل ـ حق گرداناد. بسته ]5/111 المسد: [سورة ﴾ٍ د َ 811ب| |آ: .]47/20 طه: [سورة َى﴾ د ُ ه ْ ال َ َع ب َّ ات ِ ن َ م ى َ ل َ ع ُ م َ َّال الس َ ﴿و است. اصحاب خاطر ماللت موجب اطناب ازین زیاده َه وه ُ
مسعود بن محمد بن محمد مجدالدین بن علی شیخ : 911ب|
|آ: است ترتیب برین فقیر این نسب ّه القص فقیر این والدت ّه القص . ّ البکری ّ العمری الرازی الهروی البسطامی الشاهرودی [عمر بن 66 محمد بن محمد بن محمد بن اند« »نموده آ: 69 -آ: 70 »زکاوة« + آ: 71 -آ: 72 »فإنه المتداولة ِ ُتب الك َ جمیع َ ّرس ید أن له فأجزت 021ب| |آ: : نظیرٌ اآلفاق في له وما إلیه ُراجع وی ، یرٌ ِ َض ن ه ِ شباب ُصن وغ علیه ل ّ
محمد بن محمد
»المزوری« آ: 73
البسطامي رودي الشاه محمد الدین مجد موالنا المبرور المرحوم اإلمام
گردن بر جنبیدن تواند نمی آن زیر در او که چنان گران بار که است کسی حال مانندۀ زمان این فقیر، این حال و و نهد قدم بر قدم بار یک بار، آن زیر در که تواند نمی او که است آن حال و 221ب| |آ: برو. که گویند می و اند نهاده وی که] چند هر [و شود می زیاده روز هر و نهند می بار آن سر بر دیگر بار ساعت هر حال، این وجود با و 97 کند] [حرکت خالص و است واقع او هالک باشد؟ چگونه کس آن حال که ببین . 100 شود] می تر گران [
Şeyh Alî b. Mecdiddîn eş-Şâhrûdî el-Bistâmî
) Dîvân-ı Şems'inden alınmıştır. Mevlânâ Celaleddîn Muhammed Rûmî, Külliyyât-ı Şemsi Tebrîzî, tsh. Bediuzzaman Furuzanfer (Tahran: İntişârât-ı Emir Kebir, 1376), 378 (gazel no. 938). 122 "Rabbin meleklere yeryüzünde halife yaratacağım dedi." (el-Bakara 2/30).
Mevlânâ'nın (ö. 672/1273
121 Bu şiir
Macroeconomic Dynamics, 2010
Hemoglobin, 2012
Forensic Science International, 1992
Experimental and Applied Acarology, 2006
Pure and Applied Chemistry, 2009
Language Resources and Evaluation, 2010
Thrombosis Research, 1994
Computers Education, 2010
Virus research, 2007
Molecular and Biochemical Parasitology, 2009
Neuron, 2005
Online Journal of Distance Learning Administration, 2013
Abdul Azis, Ito Setiawan, Dwi Krisbiantoro, Riyanto, Fajar Dwi Setiawan, 2019
Egyptian Journal of Radiology and Nuclear Medicine
Space Science Reviews, 1985